Paylaş
Maalesef “yok böyle bir dünya”.
En son patırtı İnciraltı EXPO alanında ve Cennetçeşme’de koptu.
Haklılık, haksızlık tartışmalarına girmeden, vatandaş olarak beklentimiz İzmir’e yönelik hizmetlerde aksama yaşanmamasıdır.
Belediye, merkezi hükümetin bir güç olduğunu, kendi asli görevleri de dahil olmak üzere, siyasi iktidarla uyuma mecbur olduğunu bilmelidir. Aksi takdirde bu işten İzmirli zararlı çıkıyor.
CHP’nin bir sonraki seçimi kazanması belki onlar yönünden her şeyden önemli ama İzmirli “neyin neden yapılamadığına” dair ikna edici gerekçeleri duymak yerine icraat istiyor, hizmetin bir biçimde pratiğinin sağlanıp hayatına dahil edilmesini talep ediyor.
Büyükşehir Belediyesi, iktidarın sürekli kendisini bloke ettiğinden söz ediyor, onlara boyun eğmemenin yarattığı olumsuzluklar konusunda bizlerden siyasi anlayış bekliyor.
İyi de İzmirli’yi de sonuç ilgilendiriyor.
Elalem Haliç’i 50 çeşit balık yaşar hale getirdi. Biz hala Körfez’i tam temizleyemedik.
Hep bir mağduriyet edebiyatı, hep bir İzmir’i fethine müsaade edilmeyen kale olarak algılatma. Bu ajitasyon artık İzmirli’yi yoruyor.
Merak etmeyin, İzmirli seçmen her Türkiye vatandaşı gibi, genele yönelik kanaat oluşturacak kapasitededir. Sizin “elimiz kolumuz bağlı” söylemlerinize ihtiyacı yoktur, sizden verdiği oyun karşılığı, hizmet ve icraat beklemektedir.
Yerel yöneticiler gerekirse Ankara’nın kapısında yatmalı ve sonuç odaklı olmalıdır. İçtikleri kan onların olsun bizi “kızılcık şerbeti” ilgilendiriyor zira. Tüm 80’li, 90’lı yıllar boyunca İzmir iş dünyasına musallat olan “ağlaşma kültürü”, 10 yıldır Büyükşehir Belediyesi’ne de sirayet etti. Lütfen bu anlayışınızla bizleri esir almaktan vazgeçin.
İktidar partisine bir şey demiyorum. Belediyeye dair yarattıkları her sıkıntı esasında İzmirli seçmenin gönlünden onlara ilişkin bir yaprak koparıyor.
2013 çözüm yılı olmaz
2013 yılının en önemli gündem maddesi yine Kürt sorunu olmaya devam edecektir.
2012 yılında 1000 kişinin üstünde bu ülke vatandaşı hayatını kaybetmiştir.
Korkunç bir trajedi yaşıyoruz. Akan kan mutlaka durdurulmalıdır.
Hükümetin bu konuda kararlı olduğu anlaşılıyor. Son “İmralı” açılımını önemsiyorum. Türkiye’nin çok önemli bir çoğunluğunun bu sorunun çözülmesini istediğine inanıyorum.
Başbakan bu meseleyi çözerse, siyaseten de çok ciddi karşılığını bulacaktır.
Tüm toplum olarak çekilen acıları, ödenen bedelleri biliyoruz. Şehit ailelerini hissetmemek mümkün değil. Ne var ki bu iş böyle gidemez, gitmemeli. Toplumun kanaat önderleri, başta Kürt aydınları olmak üzere makul ve sağduyulu bir çerçevede barışın temin edileceğine ısrarla işaret ediyor. Herkesin eşit yurttaş olduğunu, hiçbir tartışmaya izin vermeyen bir açıklıkta vurgulayan adem-i merkeziyetçi bir yeni anayasa, ulaşılması güç olmayan bir rahatlatıcı formül olarak önümüzde duruyor.
Geçmişten bugüne her yönüyle iç içe geçmiş Anadolu halklarının içlerinden taşan arzunun birlikte, bir arada yaşamak olduğunu görmek için kahin olmaya gerek yok. İşte bu duyguya olan inancımız sebebiyle, oluşmuş derin yaraların sarılacağına dair kuşku duymamak gerekiyor.
Çözüm çabalarının siyaseten malzeme yapılmamasını temenni ediyoruz. Kanayan yara üzerinden kutuplaştırıcı yaklaşımlar getirmek çok kolaydır ama bu tutumlar sadece çözümsüzlük ve yeni acılar vaat ediyor.
Artık 21. yüzyıldayız. Her farklılık sahiplerinin hakkı, her kültür esasında “biz”, tüm Türkiye “hepimiziz”.
Adil Müftüoğlu
İzmir’de sayıları hiç de azımsanmayacak “lezzet avcıları” vardır. Onların ‘Kabe’sidir Adil Usta’nın Uğur Lokantası. Asırlık tatlarıyla, tencere yemeğinde ayda birkaç kez bir paratoner gibi çeker “mecnun” müşterilerini. “İstanbul’un Abdullah Ağa Lokantası varsa bizim de Adil Ustamız var” tiradını defalarca tekrarlamışlığım vardır. Adil Ustamız geçen hafta vefat etti. Çok şükür ki onunla bir dönem kapanmadı. Oğlu Mithat bir süredir direksiyondaydı. Böylesi yerler kuşaktan kuşağa geçtikçe daha kıymetleniyor. Ancak o, mekanın kurucu büyüğü olarak hafızalarından silinmeyecek. Nur içinde yat Adil Usta.
Paylaş