Yani yaz saati uygulamasında devam etmek bir türlü alışamadığımız, gündüz kompozisyonu çıkardı.
Tamam, dünya sonu değil ama gece karanlığında yollara düşmenin gerekçesini hala anlayabilmiş değiliz.
Bu uygulama nedeniyle yurt dışı ile iş yapanlarda da büyük sorunlar yaşanıyor.
İngiltere ile farkımız 3 saate çıktı.
Siz öğlen tatile girdiğinizde oralarda mesai yeni başlıyor.
Ülkemizin özellikle Avrupa’ya ihracatında Uzakdoğu ülkelerine göre tercih edilmesinin nedenlerinden biri de yakınlıkla bağlantılı bu neviden uyumluluklardır.
Yani, “hangi akla hizmettir” sorusunu, hemen her konuda sormak zorunda mıyız?
-----
Bizim gibi “laik” kültür içinde yetişmiş insanlar için en büyük muamma budur.
Cumhuriyet ideolojisinin yetiştirdiği nesillerdik biz.
Tamam, askeri vesayet azalınca bu ülkenin farklı dünya görüşlerine sahip insanlarının da masaya oturacaklarının farkındaydık.
Şüphesiz “öteki”leri kabullenmek zaman alacaktı.
Ama bir yerlerde bir biçimde kesişir ve yeni bir denge oluşur diye düşünüyorduk.
Razıydık yeni Türkiye’ye.
Hatta ülkemizin demokrasi haritasının bu şekilde şekillenmesini, bir nevi “muasır medeniyete” ulaşma olarak algılıyorduk.
Hatta, biz “Akdeniz’in incisi” diyoruz, ama dünya ölçeğinde “en yaşanılası kentler” sıralamasında esamemiz bile okunmuyor.
Böylesi bir klasmana terfi edebilmek pek çok faktöre bağlı.
Havası, suyu, körfezi, tarihi dokusu... Bu konularda yaptığımız yanlışlar ortada.
Artık hepimiz daha dikkatli olmaya çalışıyoruz.
Bu kentin tarihi binlerce yıl öteye gitmesine rağmen günümüze yansıyan geleneklerimiz yok gibi...
Maalesef, bilinen sebeplerle Cumhuriyet öncesi geçmişimizi pek sahiplenmemişiz.
Oysa; Hristiyan, Yahudi, Antik Yunan, Çaka Bey, Şeyh Bedrettin, Osmanlı... Muazzam bir mirasın üzerinde oturuluyor.
Ödemiş mutlu insanlar diyarıdır.
Yaşadığı yerlerin bereketli güzelliğinin farkında, Allah’ın şanslı kullarından olduklarının idrakinde, kendine yeten, huzur, dinginlik ve sevecenliğin her hallerine sindiği insanlar yaşar bu uzak İzmir beldesinde.
Özellikle cumartesi dememizin sebebi, muazzam büyük bir pazarın bu günde kuruluyor olmasıdır.
Hem cıvıl cıvıl hem de telaşsız Ödemişlilerin arasına karışarak, sadece yiyecek değil, elişi ürünlerin de satıldığı ortamda alışveriş müthiş bir hafifleme sağlıyor.
Ancak büyük ödül bize göre 124 yıllık tarihi fırınında Töngül pidesi yemek.
Yani, ülke birikiminin artık böylesi bir kaliteye geçiş için yeterince olgunlaştığını düşünüyorduk.
Oysa, şimdi halimize bakın.
İyi kötü işleyen parlamenter sistemimiz elimizin altından kayıyor, açıkça otokratik bir yönetime koşar adım gidiyoruz.
Esasında muhafazakarlar iktidara geldiğinde en iyimser olanlarımız bile, onların yeni bir vesayete heveslenme ihtimalini gözden uzak tutmuyordu.
Bu yüzden de tüm demokratik kesimler eski düzenin diğer bir mağduru olan Kürtlerin demokratik haklarının “acilen” verilmesini savunuyorlardı.
Diğer deyişle “barış süreci” diye tutturmalarının sebebi, sadece “Kürtseverlik” değildi.
Muhafazakar iktidar açısından evrensel demokratik ilkelerin 80 milyonun tamamına yaygınlaşabilmesi için bu neviden bir sahiplenme, bir “samimiyet” testi ve gerçek demokrasinin “geri dönüşsüz” yürüyüşünün tescillenmesiydi.
Özlem Akdurak.
Esasında bu yola çıkılırken çok fazla bir şans tanınmıyordu.
Zira bu tip yerlerin eskileri, daima kendilerini sürekli kalacak düzenlemeleri önceden yapmakta pek mahirdir.
Ancak zor olan başarıldı.
Bu konuda Sayın Başbakanımızın desteği de önemli bir etken olmuş.
Adayın üstün kalitesi ve siyasetin gücü birleşince olumlu sonuç almanız mümkün olabiliyor.
İnsanlar akın akın gelmişlerdi.
Türkiye’nin ilk ‘yavaş şehri’ bir başka güzeldi.
Alaçatı’dan farklı olarak, müthiş bir ‘yerellik’ dokusu benliğinizi ‘azalmaya’ davet ederek sarıveriyor.
İddia ediyorum, Türkiye’de bu denli keyifli, sıcak, yaşam sevinci içeren, özgüvenli ve tabii ki yerel gastronomik tatlar açısından ‘kendinizden geçirici’ bir belde yok.
Seferihisarın makus talihi, Belediye Başkanı Tunç Soyer’le değişmeye başladı.
Tamam keşfedilmeyi bekleyen bir cennetti.
Ama bu güzel yer, üstelik son derece dengeli ve dikkatli bir şekilde, ‘aslını koruyarak’ Sayın Soyer sayesinden ülke gündeminde giderek daha fazla yer bulmaya başladı.
Akgerman Ailesi, Floransalı Medici Ailesi gibi, hayalini kurdukları İzmir Rönesansı’na katkı koyabilmek için hiçbir fırsatı kaçırmıyor. Bu defa da Atatürk’ümüzün 1918 yılında Fethi Okyar ile birlikte çıkardığı ve 51 sayısı yayınlanan Minber Gazetesini gündemimize getirdiler.
Giderek pusulasız kaldığımızı hissettiğimiz bu dönemde, belki de ülkemizin en karanlık yılları olan 1918’ler de bile daha güzel günlerin vazgeçilmezliğine dair bir kararlılık sembolü olan Minber Gazetesi, sizleri bilemiyorum ama bana çok iyi geldi.
Teşekkürler Akgerman’lar.
-----
Ata’nın resim sergisi
BENZER bir çaba da İzmir Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı Hasan Küçükkurt’tan geldi.
Hanri Benazus’un koleksiyonundan Atatürk Resimleri Sergisi, 7 Kasım Pazartesi akşamı Işıkkent’te Bortar Event Hall’de sergilenmeye başlanacak. Size de Teşekkürler Hasan Bey.
-----