Paylaş
Özlem Akdurak.
Esasında bu yola çıkılırken çok fazla bir şans tanınmıyordu.
Zira bu tip yerlerin eskileri, daima kendilerini sürekli kalacak düzenlemeleri önceden yapmakta pek mahirdir.
Ancak zor olan başarıldı.
Bu konuda Sayın Başbakanımızın desteği de önemli bir etken olmuş.
Adayın üstün kalitesi ve siyasetin gücü birleşince olumlu sonuç almanız mümkün olabiliyor.
Tebrikler Özlem Başkan.
-----
Fakir ama onurlu
CUMHURİYET yönetimi 1980’li yıllara kadar ülkeyi dış dünyaya kapalı tuttu.
Bunun neticesinde düşük tüketim kalıplarımızla mutlu, “fakir ama onurlu” insanlar olarak yaşadık.
Sonra, kendi nizamını yeterince oturttuğunu düşündüklerinden olacak, biraz da dış baskısıyla, Özal’la birlikte kilitler gevşetildi.
Akabinde 20 yıl geçti, geçmedi derken, muhafazakarlar iktidar oldu ve Kemalist rejimin tasfiye süreci vizyona girdi.
90 yıllık taşlar yerinden oynamaya, kağıtlar yeniden karılmaya başlanınca, bermutat yeni rejim “büzülme” ihtiyacı duymaya başladı.
Batı ile mesafelenme ve onun değerlerine karşı her alanda açık bir mücadeleye girişilme, ister istemez “fakir ama onurlu” dönemimizin tekrar gündemimize geleceğini gösteriyor.
Hani kişi başı milli gelir 5 bin doların altına düşer mi, bilemiyoruz ama dünyaya kapalı bir “yoğun buluta” hızla girmekte olduğumuz aşikar gözüküyor.
-----
Derin halk
DEMOKRASİ, insan hakları, ifade özgürlüğü... Bu neviden kavramlar acaba geniş halk kitlelerinin ne ölçüde umurunda?
Acaba bu meseleleri “bir avuç insan” olan bizler mi dertleniyor, kafaya takıyoruz?
Mesela, İstanbullu taksi şoförlerinin iktidara tepkisinin sadece cebini ilgilendiren konulardan olduğunu gözlüyorsunuz.
Bazı insanların zihinlerinde oluşturduğu “entelektüel tutarlılık”, “onların dünyasında” çok farklı değerlendiriliyor.
Sanki bir çoğunda haksız uygulamalara “itiraz”, kendilerinin bu halkaya bir türlü dahil olamaması ile ilgili.
Diyelim, taksimetre ücretine zam yapılsa ya da ÖTV’siz aracın süresi uzatılsa... Hemen “tavlanmaya” hazır, kurnaz bir sinyal veriyorlar.
İktidara, “Abi, fazla atarlanıyorlar, turist azalıyor, işler düşüyor” noktasından mesafeliyorlar.
Hani, içten içe bu ülkede bazı şeylerin “azalmaya” yüz tutmasının, genelden gelerek onların ekonomisini etkilemeye başladığının farkındalar, ama “iri laflar” etmekten hoşlanmıyorlar.
Esasında mevcut iktidardan da “sıkıldıklarını” hissediyorsunuz.
Ama hayallerindeki lider profilini muhalefetteki adaylar arasında göremiyorlar.
En karşı olanı bile Tayyip Erdoğan’ın “delikanlı” hallerine gizli bir hayranlık duyuyor, benzer bir arayışı açık açık seslendiriyorlar.
Onlar, sadece İstanbul’da değil.
İzmir’de, Kayseri’de, Ankara’da Edirne’de...
Neticede iktidarı belirliyorlar, bizler de kabulleniyoruz.
-----
Seküler cephe
AK Parti, muhafazakar bir yapıya sahip.
Sünni İslam’ın referanslarına giderek daha fazla itibar ediyor.
Aynı zamanda İslami tınısı güçlü bir Türk Milliyetçiliğini de parantezine dahil ediyor.
Bu anlamıyla İç ve Doğu Anadolu, MHP oylarına göz kırpıyorlar.
Sayın Bahçeli bu koalisyonun gönüllü destekçisi.
Beri yandan, “kıyı” MHP’lilerin bu ölçüde angaje olamayacağını söyleyenler var.
Şimdi, sıkı durun!
Bu kapsamda oluşturulan bir cepheyi bu ülkede dengeleyebilecek tek seçenek “seküler” koalisyonudur.
Bu koalisyonun elemanları da Laikler, Aleviler, Kıyı Milliyetçileri ve Kürtlerdir.
Yani, tarih tekerrür ediyor.
Bu denli ulusalcı bir nüve filizlenmeden önce CHP, Güneydoğu’da bayağı etkin bir partiydi.
Cumhuriyet değerlerini benimsemiş insanlarla Kürtlerin işbirliği hangi boyutlara evrilir, Aleviler ve Laik Milliyetçilerle “birliktelik” hangi seviyelere gelir, bu soruların cevabı, bundan sonrasına yönelik gelişmelerin bu insanlar nezdinde yaratacağı tehdit algısına bağlıdır.
Seküler cephe; bir mücadele ve karşı koyma kültürü olmayan naif laiklerin, bu sayede vaki kıyafetsizliklerine de “merhem” olacak bir oluşumdur.
Hani, böylesi bir gelişme olmazsa beklenen, Cumhuriyet değerleri ile yetişmiş kitlelerin birkaç nesile bile varmadan, hakim ideolojinin dümen suyuna girerek, en uyumlu “muhafazakar” insanlara dönüşmesidir.
Tıpkı birkaç yüzyıl öncesinde, ağırlıklı “Pontus” olan Karadeniz ahalisinin bu günlerin en “taze” ve en “imanlı” Müslümanları olması gibi...
Bakalım, bahse konu Cumhuriyetçi kesimlerin kaderi nasıl tecelli edecek?
Paylaş