Şenay Düdek

Expo 2020 adaylığı yolunda turizmciler el ele verdi

28 Eylül 2011
Geçen hafta ortası, Balçova Kaya Thermal Genel Müdürü Muzaffer Tağıl’ı ziyarete gittim.

Turizmciliğinin ve otel yöneticiliğinin dışında, arkadaşım olduğı için, zaman zaman sohbet ediyoruz. Bu sohbetlerden de güzel konular çıkıyor sizlere aktarıyorum. Baktım otel hayli kalabalık. Çok da tanıdık arkadaş bir arada. İtaltur’un ortaklarından, başarılı iş kadınlarından Hande Arslanalp, İnciraltı Crowne Plaza’nın Genel Müdürü Faik Alsaç ve yabancı bir grup gazeteci, Güney Afrikalı’ymış. İzmir Kongre ve Ziyaretçiler Bürosu olarak bu yılki konuklar Güney Afrika’dan gelmişler. Kentin turizm potansiyelini, onlara anlatacaklarmış. Belki gözünüzden kaçmıştır. Bu konuyla ilgili kısa bir haber zaten Hürriyet Ege’de de çıktı. Ama olay gerçekten büyük ve önemli. Ben de izledim. Sonrasında da Hande, Muzaffer ve Faik Alsaç ile sohbet ettik. Geçen yıl da Polonya ve İrlanda’dan konuklar vardı... Ben de yine sevgili Hande ile bir söyleşi yapmıştım. Bu kez Hande, “Şenay ne olur bu olaya bir el at. Sen çok okunan bir yazarsın. Yazdığın yazılar ses getiriyor. Biz burada çok iyi bir organizasyon yapıyoruz. Sen de bizim sesimiz ol” deyince, İtaltur’da buluştuk.

İzmir her platformda tanıtılmalı

Hedefleri arasında, İzmir destinasyonunun, yeni ve farklı turizm pazarlarında, tanıtılması da olan, İzmir Kongre ve Ziyaretçi Bürosu (CVB), gurur duyduğum THY ile işbirliğiyle, Güney Afrika’dan, basın mensupları ve acente yetkililerini, İzmir’de ağırladı. Ziyarete Sunday Times Travel & Food, Financial Mail, Event Exhibition & Design Consultant, News and Currrent Affairs, Family Holiday and Leisure Editor, Editor Habitat, Food and Wine Magazine, Eye Witness News adına, çok sayıda medya mensubunun yanı sıra; Güney Afrika’nın en büyük iki acentesi olan, Tourvest ve Bidvest acentelerinin, genel müdürleri de katıldı. İzmir Kongre ve Ziyaretçi Bürosu (CVB) adına, programı hazırlayıp, organizasyonu oluşturan da Yönetim Kurulu Üyesi Hande Arslanalp. Hande, “Yönetim Kurulu üyelerimiz, başta Vali Yrd. Haluk Tunçsu, Başkan Geza Dologh, Faik Alsaç, Bülent Tercan, Nil Barlas, Dilek Araç, Leyla Cingöz, Ali Hepşen, Rıza Gencay ve Todori Kalamaris’in destekleriyle oluşturulan programla, tanıtım organizasyonumuz çok başarılı geçti. Johannesburg ve Capetown’da, İzmir’le ilgili yayınların başlamasının ardından, hızlı geri dönüşlerin başlayacağını düşünüyoruz” dedi. Hande, Muzaffer ve Faik Alsaç, EXPO 2020 adaylığı yolunda, İzmir’in her platformda, tanıtılmasının büyük önem taşıdığını, söylüyorlar...

Çok önemli adımlar atılıyor

Hande çok heyecanlı. Gerçekte bu konuyla ilgili yoğun çalışıyor, koşturuyor. Ve şöyle konuşuyor;
“Şenay’cığım kamuoyunda, bu bilincin oluşması için, senin gibi çok okunan köşe yazarlarının, bunları yazması çok önemli. Ben biliyorsun, İzmir Kongre ve Ziyaretçi Bürosu (kısaca CVB) Yönetim Kurulu üyesiyim ve oradada İzmir’i tanıtmak adına, düzenlediğimiz tanıtım gezilerini, organize ediyorum. Tüm koordinasyonu sağlıyorum. Yurt dışından, çeşitli ülkelerden, medya mensuplarını ve seyahat acentalarını, çok yoğun bir program ve THY ile işbirliği yaparak, ücretsiz davet ediyoruz. Daha önce de Polonya ve İrlanda’dan konuklarımız vardı. Sen ve gazeten Hürriyet, sağolun gereken desteği verdiniz. Bu kez de Güney Afrika’dan medya mensuplarını ve seyahat acentelerini getirdik. THY biletleri ücretsiz sağladı. Crowne Plaza, Sisus Otel Çeşme konaklamalarını, Özaltın Turizm araçlarını, ücretsiz sağladı. İşte bu sponsorlukla, İzmir tanıtımı için, çok önemli adımlar atıyoruz. Çünkü, İZKA’nın yaptırdığı bir araştırmaya göre; Türkiye’ye gelen yabancıların, % 90’ı İzmir’i hiç tanımadıklarını ifade ediyorlar. O zaman bence ilk amacımız, İzmir’i en doğru şekilde tanıtmak olmalı... Ve doğru tanıtıldığı zaman da İzmir’den çok mutlu ayrılıyorlar...”

Büyük savaş veriliyor

Hande, Mayıs ayında, Turizm ve Tanıtma Bakanlığı’nın, ‘Living İzmir Projesi’ni, İtaltur olarak gerçekleştirdiklerini, 26 farklı ülkeden, 70 medya mensubunu, İzmir Destinasyonunu tanıtmak için, gezdirdiklerini söylüyor. Ama daha fazlasını yapmak gerektiğini belirterek, bu konudaki görüşlerini de şöyle noktalıyor;

Yazının Devamını Oku

Muhteşem gösteri Neşe-i Muhabbet Bülent Ersoy yüzünden sona erdi

25 Eylül 2011
Efendim bu pazarınız da renkli geçsin istedim.

Ve sizlere, magazin ağırlıklı bir köşe hazırlayım dedim. Malum, bütün bir haftanın yorgunluğu, stresi, hafta sonu eğlence ve renkli haberlerle çıkar. Gün geçmiyor ki, bir bomba, bir yerlerde patlıyor... Terör olayları, her geçen gün tırmanıyor. İnsanlar ölüyor... Şehitler veriyoruz. Yüreklerimiz kan ağlıyor. Acı ama gerçek.

Hayat da devam ediyor...

Geçen akşam öncelikle eğitimci, Türk Sanat Müziği hayranı... Bana göre son yıllarda, rahmetli Egemen Bostancı’nın yerini alan, bir dahi Sinan Kuzucu ile birlikteydim. ‘Dahi’ diyorum, çünkü bu güne değin, Türk Sanat Müziği adına öyle muhteşem projelere el attı ki, rahmetli Fahrettin Aslan bile yaşasaydı, o kadar egosu yüksek ismi, bir araya getiremez, böyle projeler olmazdı.

Abacı ve Şenses çok kırgın

Yemekte Sinan’a, İzmir’de muhteşem gösterisi olan, Neşe-i Muhabbet’e gelemediğimi, ama ilk kış galası neredeyse, koşturarak gideceğimi söyledim. Sinan çok üzgün, sesi titreyerek, “Bitti. İzmir sonu oldu” dedi. Şaşırdım. Sinan’ı biraz sıkıştırınca, başladı anlatmaya; “Bülent Ersoy yeri doldurulmayacak bir isim. Büyük bir sanatçı. Fakat egosu çok yüksek. Fasl-ı Şahane’de de birlikte çalıştık. Her şey harikaydı. İzmir’de ne yazık ki, sevgilisi ön plana çıktı. Bir sanat sergilenirken, olay magazine döndü. Muazzez Abacı ve Adnan Şenses çok rahatsız oldular. Bülent Hanım’ın, ‘Çile Bülbülüm Çile’yi okurken, sevgilisine ‘Allah’ dedirtmesi... Sevgilisinin hayli kalabalık bir koruma ordusuyla gelmesi... Ön sırada oturup, Muazzez Hanım sahnedeyken, korumalarla kalkıp kulise geçmesi, Abacı’yı müthiş rahatsız etti. Bir de gösterinin sonunda, Muazzez Hanım, Bülent Hanım ve Adnan Bey birlikte final yapacaklardı. Bülent Hanım ısrarla, kendisinin tek başına final yapacağını söyledi. Bu da hoş olmadı. Kendisi dev bir isim. Ama artık ben Bülent Ersoy ile ekip çalışması yapmam. Ona ancak tek proje üretebilirim. İstanbul, Ankara, Bursa ve Adana, Neşe-i Muhabbet kış konserlerinin tarihleri ve yerleri hazırdı. Ama Muazzez Hanım da Adnan Bey de olmayacaklarını söylediler...”
Evet, Diva’nın özel yaşamının, İzmir’de ön plana çıkması, Neşe-i Muhabbet konserlerinin, ne yazık ki sonunu getirtti...

DİKKAT

Meltem Cumbul’dan oyunculuk eğitimi

Yazının Devamını Oku

Emel Sayın çok üzgün Yazık! Fuar değil, panayır

24 Eylül 2011
Öncelikle yazayım... Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nu insan olarak seviyorum. Ama bir başkan olarak, başarılı bulmuyorum.

Bu arada, İzmir Enternasyonal Fuarı ile ilgili, şimdi yazacaklarımın bir kısmı, kendilerini bağlar... Bir kısmı da geçmiş yönetimleri. Bir İzmir çocuğu olarak gittiğim ve tam 5 saatimi verdiğim fuardan, gözlerim dolu dolu çıktım. 80. İzmir Enternasyonal Fuarı’nın, kapanışına ancak yetiştim. Aslında yine gitmeyecektim. Yıllar sonra buraya gitmemin nedeni, kardeş gibi gördüğüm Yeni Asır Gazetesi Grup Başkanı, sevgili Şebnem Bursalı’nın bir davetiydi. Nevzat Dönmez, Fatih Şendil, Turkuaz Eğlence Kompleksi patroniçesi Berna Noyaner, astrolog Filiz Özkol, sanatçı dostlarım Zeliha Sunal ve Faruk Demir ile birlikteydik. Erken saatlerde girdiğim fuardan, saat 23.00’te çıktım. Yani oturduğum yerden tabiri caiz ise sallamıyorum. Gördüğümü, hissettiğimi, yaşadıklarımı yazıyorum. Olmamış arkadaşlar... Nerede o milyonlarca fuarı dolduran ve Türkiye’nin dört bir yanından gelen insanlar... Şimdi diyecekler ki, “eee bir milyon insan gezdi.”. Peki niye 2-3 milyon olmasın. Niye Türkiye’nin dört bir yanından, zengini, fakiri, akmasın. Fuarda o lezzet yok. Işık, sıcaklık yok. Eğlence yok. Merak, insanları cezbeden hiçbir şey yok. Bir kıyı kasabasındaki panayır yalnızca...
Yazıklar olsun
Yazdığım “Eski fuarımızı istiyorum” yazıma hala çok olumlu tepkiler yağıyor. Dostum Gülengül Uslu da yazmış “İçim acıyor. Kan ağlıyor. Kapıdan döndüm. Gezemedim. Yazık oldu fuara” diye. Emel Sayın Marmaris’ten aradı. “Şenay’cığım gözlerim doldu. Yazını okuduğum an hemen seni aradım. Bana ne görev düşüyorsa hazırım” dedi. Türkiye’de ‘Faslı Şahane’ gibi, müthiş bir müzikalin yaratıcısı olan, Bülent Ersoy, Emel Sayın, Nalan Altınörs, Zekai Tunca, Samime Sanay, Seçil Heper, Yıldırım Bekçi, Adnan Şenses gibi değerli, gerçek sanatçıları bir araya getiren, arkadaşım, eğitimci Sinan Kuzucu da, çocukluğundaki fuarların, özlemi içinde olduğunu söyledi. Haydi bunlar işin eğlence yanı. Peki, 80. İzmir Enternasyonal fuarında, kaç tane yabancı devletlerin pavyonu vardı? Kaç tane yerli, yabancı araba, otobüs, traktör, kamyon markalarını teşhir eden pavyonlar vardı? Hangi belediyenin ticaret, sanayi ya da üretimlerini sergileyen Ziraat Odaları vardı? Restoran vardı? Büfeler vardı? Ne vardı? Bana söyler misiniz? Kapkaranlıktı. Işık yoktu ışık. Aydınlanmamıştı bile. Yemin ederim göz gözü zor görüyordu gezerken. Bırakın ruhu... Bazı arkadaşlarımız, oturdukları yerden, gezmeden, görmeden yazıyorlar... Bu fuarı, eski fuarlarla karşılaştırmamak gerektiğini. Peki arkadaş, panayıra benzeyen, 80. İzmir Enternasyonal Fuarı’na gittin mi? gördün mü? Halkla konuştun mu? Onların isteklerini dinledin mi?.. Turkuaz City’den Mikrop, Koray Demir, Zeliha Sunal, Faruk Demir, Ali-Aysun Kocatepe çifti iyi ki bir coşkunluk yarattılar da yüzlerce insanı bir araya, bir standa topladılar. Yoksa nerde? Kızmaca, darılmaca yok. Ne eğlence, ne ekonomik açıdan bu fuarda bir şey yok. İzmir’e katkısı ise devede kulak... Ne diyeyim, Yazıklar olsun...

Ekran starlarının İzmir çıkarması

Biri Mustafa Sandal, Vildan Atasever ile başrolleri paylaşan TRT-1’de yayınlanan, ‘Başrolde Aşk’ın oyuncusu Dolunay Soysert... Diğeri, eski ‘Yaprak Dökümü’, şimdinin ise Star’da yayınlanan İffet’i Deniz Çakır... Bir diğeri, Kanal D’nin, reyting rekortmeni dizisi, ‘Öyle Bir Geçer Zaman ki’ nin yıldızı Soner, Mete Horozoğlu... Ve, Bülent Alkış, ödüllü yıldız Selen Uçer... ‘Çam’ adlı çok tutulan tiyatro oyunuyla, yeniden İzmir’deler. Ama bu kez 35.5, yani Karşıyaka’dalar. Açıkhava Tiyatrosu’nda. 28-29 Eylül. Saat 21.00’de. Fırsatım olursa gidip göreceğim. Hepsini tek tek kutlarım. Çünkü, büyük paralar aldıkları, dizi oyunculuğunun, zor çalışma koşullarına rağmen, tiyatroya bağlılıkları için. Ekran starlarının, İzmir çıkarmasını kaçırmayın bence...

Paşam anılacak

Evet pek çokları gibi o benim Paşam’dı. Bana da ‘Arap’ derdi. Çok severdi. Toprağını sevsin. Kimilerine göre eli sıkıydı. Ama bana hiç. Ne zaman iş değişikliği yapsam, dev bir çiçek ondan gelirdi. Müdavimi olduğu Valentino’da, Rahmetli Ceylan Çaplı’nın yerlerinde gördüğü an, hemen çağırır, yanındaki sandalyeye oturtur. Beni güldürür, espriler yapardı. Evet Sanat Güneşimiz, Zeki Müren’den söz ediyorum. Bu akşam, saat 20.30’da, Bodrum Kalesi’nde anılacak. Sevenlerine duyrulur...

Abacı reklam filminde

Yazının Devamını Oku

Çeşme’de bir sonbahar akşamı

21 Eylül 2011
Sevgili dostlarım Ertan Kayıtken, Sinem-Cem Sağel çifti, cuma akşamı ısrarla beni Çeşme’ye davet etti.

İzmir’de, bir elin beş parmağını geçmeyen dostlarım arasında olduklarından, kabul ettim. Zaten Sinem ve Cem yazları Çeşme, kışları Alsancak’ta yaşıyor. Bu kez Ardıç’ta harika bir ev döşemişler. O kadar sıcak, samimi ve şık ki, tıpkı kendileri gibi. Neyse Ertan ile ben İzmir’den, akşam üstü hareket ettik. Ertan’ın sohbeti yol boyunca o kadar harikaydı ki, vaktin nasıl geçtiğini anlamadım. Beni 2012 kış modası konusunda, İstanbul’daki moda haftasıyla ilgili çok güzel bilgilendirdi. İleride size anlatırım. Sinem de Cem de müthiş konukseverler. Evlerinde başladığımız gece, günün ilk ışıklarına kadar devam etti. Neler mi yaşadık? Nerelere mi gittik? Buyrun...
Sibel yazlık sevmiyor
Çeşme bu bayram harikaymış. Özellikle de İstanbullular yoğunluktaymış. Alaçatı’da ne gece ne de gündüz adım atacak yer yokmuş. Ama asıl dedikodular çok renkli. Tam on sene sonra Ilıca Oteli’nde konser veren Sibel Can, müthiş ilgi görmüş. Sibel ile konser sonrası, hem bayramlaşmak hem de biraz kaynatmak için telefonlaştık. Tam 14 yaşından beri kendisini çok iyi tanırım. Benim için farklıdır. Rahmetli babası Engin Ağabey ve annesi Sezer Abla harika insanlardı. Si-bel’in de benden pek saklısı, gizlisi olmamıştır. Neyse, Sibel’e çok komisyoncu ve inşaatçı Çeşme’de ev satmak istemişler. Sibel de benim gibi pek yazlık sevmiyor. Bu arada kendisi şu an, üniversiteye başlayan oğlu Engin Can’ın yanında. Miami’de.
Yine bayramda Çağla Şıkel, Emre Altuğ Alaçatı’dalarmış. Burasını biliyorsunuz tabii, ama Çağla’nın da Emre’nin de moralleri biraz bozukmuş. Nedeni de, ikisinin de yeni sezonda televizyon ile ilgili anlaşmaları tatsızmış.
Çağla’nın Fox TV’de, kankisi Alişan ile birlikte sundukları Tabu yayından kaldırılmış. Yine TRT-1’de karı-koca birlikte sundukları ailelerin yarıştığı, yarışma programı için de anlaşma henüz olmamış. Emre Altuğ’un dizisinin da kalkma ihtimali varmış...  
Mönü, servis yıkılıyor
Çeşme dedik, magazine geçtik. Neyse o akşam Cem, Yıldızburnu Çeşme’de, Mezzaluna’da yer ayırtmış. Enfes bir manzara. Mezzaluna zaten benim favori restoranlarım arasındadır. Özellikle buranın pizzaları şahane. Sahipleri Sarıket-Murat Turkay çifti, her zaman olduğu gibi, işin başındalardı. Şef Domenico Ranieri bir mönü yapmış yıkılıyor. Servis de öyle. Parmesan peynirli, kiraz domatesli bir roka salatası geldi önce. Ardından kuşkonmazlı pizza, sonra art arda karışık deniz mahsulleri ve porçini mantarlı risotto. Yazarken bile canım istedi. En kısa sürede Konak Pier-’deki yerlerine gideceğim ve bu ziyafeti tekrarlayacağım. Durun daha bitmedi, taze ev yapımı linguine, karides, kalamar ve kerevit.

Yazının Devamını Oku

Haydi sevgili İzmirliler çocuklarımız için el ele

18 Eylül 2011

Dün kadınlarımıza şiddet, insana şiddet konulu bir sosyal proje ile karşınıza çıktım. Bugün de yine, sosyal bir projeyi manşetime taşıdım. Projenin sahibi, Dora Dergisi’nin patroniçesi Ceren Ağca. Dergi İzmirlilerin yakından tanıdığı, özellikle cemiyet hayatının ünlülerinin yakın olduğu bir sosyete, magazin dergisi belki. Ama bu güne değin, pek çok sosyal proje ile de adını duyurmuş. Bu projeyle ilgili olarak dergi, ‘Dora Eğitime Destek Veriyor’ sloganıyla, gerek kendi çocuğunuzun, gerekse yakınlarınızın yeni ya da kullanmadığı, eski çantalarını, kırtasiye ve okul malzemelerini, sizler adına topluyor. İhtiyaç sahiplerine ulaştırıyor.

Ege Bölgesi’ni kapsıyor

Konuyla ilgili olarak Ceren Ağca, İzmir ve çevresinde yürüttükleri bu kampanya için, toplanılan malzemelerin, en geç 21 Eylül’e kadar, Dora Magazin/Alsancak adresine ulaştırılmasını istiyor ve şöyle konuşuyor;
“Bütün İzmirlileri, çocuklarımız için bizlerle beraber eğitime desteğe çağırıyoruz. Eğitim her birimizin, doğuştan sahip olduğu en temel haktır. Ayrıca eğitim ve öğretim, bildik anlamının ötesinde, sosyal yaşam içinde, kendimize etkili ve eylemli bir yer edinmenin, en önemli şartlarındandır. Ne yazık ki, ülkemizde, eğitim, belirli bir ekonomik seviyenin üzerinde olanların, ancak tüm olanaklarıyla faydalanabildiği, bir sistem haline gelmiştir. Bu yüzden Dora olarak, elimizden geleni yapmak için, kolları sıvadık. Gelin siz de elinizi uzatın, bizim aracılığımız ile çocuklarımıza destek olun. Onların yüzü de gülsün sizin de... Tüm kentlinin desteği ve sahiplenmesi ile daha da projelerimiz gelişecektir. Unutmayın parlak bir gelecek, her çocuğun hakkıdır. Çocuklar ağlamasın, hep gülsün diye Dora ile el ele verin. Çocuklarımızın, hepinizin desteğine ihtiyaçları var, haydi”...
Telefon: 0232.464.34.84
Fax: 0232.464.3292

Halk koşturarak geldi bürokratları ayıpladı

Yazının Devamını Oku

Karşıyaka Soroptimist Kulübü’nden süper proje Uluslararası kadına karşı şiddete hayır

17 Eylül 2011
Betül Elmasoğlu, fikirlerine, dinamikliğine, başarılarına hayran olduğum, İzmirli iş kadınlarından.

Elmas Grup Lojistik Yön. Kur. Üyesi... Aynı zamanda da çalışmalarını yakından takip ettiğim, Karşıyaka Soroptimist Kulübü Program Direktörü. Çarşamba cep telefonumdan arayarak, kulüp olarak ‘Şiddet Geleceğimizi Karartmasın Projesi’ kapsamında, benden destek istedi. “Seve seve” dedim. Nasıl destek olmam ki? Ben de öncelikle insana ve de artık son zamanlarda, bizleri çılgına çeviren kadına şiddete, şiddetle karşıyım. Öldürülen, şiddete maruz kalan, küçük yaşta şiddet görüp, zorla evlendirilen binlerce kadın adına, muhteşem bir proje gerçekleştirmişler. Karşıyaka Soroptimist Kulübü Başkanı Figen Çakır ve Elmasoğlu ile yazıştık. Ardından ortaya çok hoş bir sohbet çıktı. Çakır, öncelikle projelerinin amaçlarını açıkladı...

Şiddete dikkat

Çakır, “Öncelikle, insanoğlunun varoluşundan itibaren, tüm toplumların gerçeği olan, şiddetin varlığını sorgulamak gerekir” diyerek şöyle konuştu;
“Şiddetin varlığı sosyolojik, psikolojik, toplumsal kültür ve ailesel sebeplere dayanıyor. Çaresi var mı? Sorunu ortadan kaldırmak mümkün mü? İstatistiklere göre şiddet, eğitimle bir nebze azaltılabiliniyor, ancak yok edilemiyor. Projede hedef kitlemiz, ilköğretim okullarında 10-15 yaş arası çocuklarımız. Amacımız, sosyal davranışların şekillenmeye başladığı, ebeveynlerin ya da arkadaşların model alındığı, ergenlik çağındaki bireylere, her türlü şiddet olgusunun, zararlarını fark ettirmek. Ebeveyn davranışlarının, çocuklar üzerindeki etkisini anlatmaya çalışmak, şiddetin öğrenilen ve zincirleme artan etkisine dikkat çekmek. Şiddetin tanımı; İnsanın bedenine veya ruhuna yönelik saldırı, acı verme, güç ve baskı uygulama, tehdit, korkutma, özgürlüğünü kısıtlama gibi hareketlerin tümü şiddettir. Fiziksel şiddet, psikolojik şiddet, ekonomik şiddet ve cinsel şiddet olarak tanımlayabileceğimiz bu davranışlar, tüm dünyada, kültürel değerlere bağlı olarak, farklı oranlarda görülmektedir.”

Kulüp üyeleri oynuyor

İstatistiklere göre; Türkiye’de kadınların % 40’ı, hayatının bir döneminde, fiziksel şiddet görüyormuş. Kadınlar şiddetle, kendilerini en güvende hissetmeleri gereken yerde, evlerinde karşılaşıyormuş. Kadınların %70’i eşi, babası veya ağabeyleri tarafından şiddet görüyormuş. Bugüne kadar Türkiye’de ve dünyada, Soroptimist Kulüpler olarak, şiddet konusunda, birçok etkinlikler, paneller, konferanslar, sergi ve afiş çalışmaları vb. yapılmış. Karşıyaka Soroptimist Kulübü olarak ise projelerinin, soroptimistlerin aktif katılımla, bir tiyatro oyununun içinde, yer almak olduğunu söyleyen Figen Çakır, “İnsanlara hayatın içinden bir kesit sunarak, maalesef çok kanıksanmış bir aile trajedisini, töre gerçeğini, cinsiyet ayrımcılığını, çocuklarımıza uygulanan baskıları, birkaç kısa epizot ‘Tiyatro Gala Gecesi’nde, topluma sunacağız” diyor. 
Bu tiyatroda profesyoneller yer almıyor. Soroptimistler oynayacak. Projede 11 kadın ve bir erkek üye yer alıyor. Çalışmalar da Tevfik Fikret Lisesi’nin, sponsor olarak verdikleri ücretsiz tiyatro salonunda gerçekleşiyor. Çalışmalara aralık ayında başlanmış. Kasım ayına kadar da sürecekmiş.

Özel metinler yazıldı

Yazının Devamını Oku

Engelli hayvanlara dikkat için taklit proje yapmak yakışmadı

14 Eylül 2011
Birkaç popüler isim bir araya gelerek, kendilerini ‘Hayvan hakları savunucusu’ ilan etti.

Edebilirler tabii ki. En doğal hakları. Ben de bir hayvan severim. Yıllarca adı ‘Sultan’ olan bir kangal köpeğim vardı. Öldüğünde günlerce ağladım. Bir daha da köpek sahibi olamadım. Ama şimdi oturduğum plazanın önünde, tam dört tane, tüm plaza sakinleriyle baktığımız köpeklerimiz var. ‘Korsan’, ‘Tarçın’...Dolayısıyla da yaptıkları etkinliği de alkışladım. Ama, bu ülkede engelli sporcuların, çocukların hakları, yani kısacası insan hakları istismar edilirken, aynı incelik ve değeri, bu konularda da göstermelerini isterim. Bir de yaptıkları projenin, çalma, çırpma bir proje olmamasını dilerdim...

Proje Oğuzhan Toracı’nın

Bu sayfanın okuyucuları çok iyi anımsarlar. ‘Hayvan hakları savunucusu’ grubun, yaptıkları bu etkinliğin aynısını, Oğuzhan Toracı adlı gencecik bir tasarımcı, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’na ithafen yapmış ve bu köşeye de manşet olmuştu.  Oğuzhan, engelli insanların yaşadıklarına, çektikleri zorluklara dikkat çekmek için, sağlıklı sporcuları, engelliymiş gibi fotoğraflamıştı. Amaç, her sağlıklı bireyin, bir engelli adayı olduğu bilincini vurgulamaktı. Oğuzhan, “Projemde; Fenerbahçe’den Emre Belözoğlu ve Gökhan Gönül, NBA’den Hidayet Türkoğlu ve Mehmet Okur ayrıca kafes dövüşçüsü Murat Kazgan gibi mesleğinde başarılı isimler yer aldı. Üstelik fotoğraflarda gerçek engellileri kullanmadım, çünkü onları göstererek istismar etmek ve durumla acıtasyon yapmak istemedim” demişti. Bursa’da açtığı sergide, büyük ilgi görmüştü. Oğuzhan’ın bu yaptığının aynısını, şimdi ‘Hayvan hakları savunucusu’ grubun yapması, o nedenle tuhafıma gitti...

Nerede yaratıcılık?

Oğuzhan da bu konuda çok öfkeli, ama bir o kadar da nazik. “Şu günlerde bakıyorum da; oyuncu Tuna Arman, fotoğrafçı Ateş Kantürk ile bir proje gerçekleştirmiş... Projenin adı: Farkında mısın? Konsept ise, engelli hayvanlar için ünlüleri engelli haline getirerek fotoğraflamak...” diyerek, son noktayı, bakın nasıl koyuyor;
“Proje sergilendi ve bende süreci takip ettim... İçerik ve amaç neredeyse benimkiyle aynı! Birçok sanatçı ve ünlü yer almış projede (Aydan Şener, Bedri Baykam, Fulden Uras, Tan Sağtürk)... Peki, bu kadar insan bir araya gelip, niye daha yaratıcı bir şeyler yapmadınız da 3 ay önce gerçekleştirdiğim projemi taklit ettiniz?  Eğer arayıp rica etseydiniz sizin içinde bir proje tasarlardım... Ya da benim “Gelin Birlikte Oynayalım!” isimli projemin üçüncü ayağını gerçekleştirmenize razı olurdum... Şimdi ben soruyorum, siz bu taklitçiliğin FARKINDA MISINIZ?”

Biraz da magazin

İlker ile Sezer’in kötü kaderi

Yazının Devamını Oku

İki yakışıklı Karel ile Tatlıtuğ Acaba Medyayı aldattı mı?

11 Eylül 2011
Önce Kıvanç Tatlıtuğ’un, eski sevgilisi Azra Akın ile barıştığı haberleri, magazin basınında bomba gibi patladı.

İkilinin Çeşme ve Bodrum’daki aşk! kokan tatilleri, paparazzi programlarında ve gazetelerin magazin sayfalarında, çarşaf çarşaf yer aldı. Hemen ardından da Kıvanç Tatlıtuğ’un, Kanal D ekranlarındaki yeni dizisi ‘Kuzey Güney’in haberleri bu kez manşetlere taşındı. Aynı anda Azra Akın’ın, Star TV’deki ‘Geniş Aile’ dizisinin kadrosuna katıldığı duyruldu. Kısa bir süre sonra da çift, anlaşamadıklarını ve ayrıldıklarını ilan ettiler. İkisi de pek fazla açıklamada bulunmadı. Ama tam da ‘Kuzey Güney’ dizisinin, Kanal D ekranlarında başladığı Çarşamba günü, bütün gazetelerde ve magazin programlarında, Kıvanç Tatlıtuğ’un yeni bir açıklaması yer aldı. “Ayrılmadık ki” diye... Ben şahsım adına bu birlikteliğe pek inanmıyorum. Ya medya uyduruyor, ya da  Tatlıtuğ yalan söylüyor. Dünyada da bu tarz benzer haberler menajerler, ya da artistin bağlı olduğu ajanslar, ya da kendileri tarafından basına sızdırılır. Haber olur.  Yani bir nevi, danışıklı döğüş... Amaç;  Şarkıcı ise, turne ve sahne çalışmaları, ya da çıkaracağı albümün reklamını yapmaktır... Artist ise de, oynayacağı film ya da dizi için izleyiciyi hazırlamaktır. Kimseyi suçlamıyorum, ama 34 yıldır bu işi yapan biri olarak, bu konuyla ilgili hiç de olumlu düşünmedim...
Görücü usulü evlilik mi?
Gelelim Tolga Karel ile Azeri manken Günay Müseyeva’nın evliliklerine...Bu evliliğin de uzun süreli olacağına inanmıyorum. Bir süre sonra kavgalar, boşanma kararları, yeniden barışmalar ve yeni haberler...Niye bu kadar olumsuzum? Bu evliliğin de, görücü usulü mü? Ajansların gazlaması mı? olduğu konusunda  kararsızım, ondan. Çünkü Tolga Karel, yani ‘Yaprak Dökümü’nün kötü adamı Oğuz, üstelik de sevdiğim biri, dizinin bitiminden sonra pek gündem yaratamadı. Bu güne değin medyada hep, sarhoş ve agresif halleriyle haber oldu. Yani büyük, sarsıcı haberler değildi. E onun da eylül ayında yeni dizisi başlayacak. Pek malzeme yok. Üstelik de iddialı bir yapım yeni dizisi. Ezel Akay yönetiyor. Osmanlı İmparatorluğu’nun 1700 yıllarını anlatan dizideki karakteri,  çok ilginç olmasına rağmen, gerekli patlama olmadı. Hem ‘kadı’ hem de çift cinsiyetli ‘Gevher Hatunu’ canlandıracağı, ‘Gümüş Lale’nin bu dizi savaşında ilgi görmesi gerekirdi. Azeri mankenin de, Türkiye’de iş yapması ve de oturma izni alması  için, böyle bir evlilik şarttı. Şimdi belki dizide de, ona da bir rol verilir.Yani sizin anlayacağınız, Tolga ve Kıvanç’ın duygularına ben pek inanamadım. İster istemez iki yakışıklı oyuncunun, medyayı kullandığı fikri,   kafamda büyüdü...

Aysun Kayacı her şeyiyle Seda Sayan’ın kötü kopyası

Sabah programlarını pek izleyemiyorum. Nedeni de spor. Fakat geçen gün şöyle bir baktım. Kimse kusura bakmasın. Erken saatlerde yayınlanan, Kanaltürk, Star, TNT’deki magazin programları, sevgili Müge Anlı ile birlikte beş yıl, iki yılda kardeş gibi gördüğüm Cenk Eren ile   yaptığım ‘Dobra Dobra’nın çocukları gibi. Helal olsun.

Yazık

Herkes yürüsün. Başarsın. Benim asıl söylemek istediğim, bu ve bu tarz sabah programlara yıllarca “tu kaka” diyen, sevgili Aysun  Kayacı’nın taklitten öteye gidemediği. Önce İsmail YK ile başladı. Şimdi  tek başına. İsmail YK, aynı kanalda  show programına başladı... Neyse gelelim Aysun’a, kusura bakmasın öyle iğreti, öyle kötü ki, tahammül edemedim. Birileri ona, ekranların bir fenomeni haline gelen, Seda Sayan’ı taklit etmesini önerdiyse yazık. Ne oynaması, ne konuşmaları çekilmiyor. Çok yapmacık, sahte ki Aysun’u gerçekten severim. Bana kızmasın. Tüm onun kötü taklitçiliği yetmiyor gibi bir de dış ses,  “Aysun Baçınız” diye anonslar yapmıyor mu? Yahu daha Aysun kaç yaşında.

Yetersiz

Yazının Devamını Oku