Engelli hayvanlara dikkat için taklit proje yapmak yakışmadı

Birkaç popüler isim bir araya gelerek, kendilerini ‘Hayvan hakları savunucusu’ ilan etti.

Haberin Devamı

Edebilirler tabii ki. En doğal hakları. Ben de bir hayvan severim. Yıllarca adı ‘Sultan’ olan bir kangal köpeğim vardı. Öldüğünde günlerce ağladım. Bir daha da köpek sahibi olamadım. Ama şimdi oturduğum plazanın önünde, tam dört tane, tüm plaza sakinleriyle baktığımız köpeklerimiz var. ‘Korsan’, ‘Tarçın’...Dolayısıyla da yaptıkları etkinliği de alkışladım. Ama, bu ülkede engelli sporcuların, çocukların hakları, yani kısacası insan hakları istismar edilirken, aynı incelik ve değeri, bu konularda da göstermelerini isterim. Bir de yaptıkları projenin, çalma, çırpma bir proje olmamasını dilerdim...

Proje Oğuzhan Toracı’nın

Bu sayfanın okuyucuları çok iyi anımsarlar. ‘Hayvan hakları savunucusu’ grubun, yaptıkları bu etkinliğin aynısını, Oğuzhan Toracı adlı gencecik bir tasarımcı, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’na ithafen yapmış ve bu köşeye de manşet olmuştu.  Oğuzhan, engelli insanların yaşadıklarına, çektikleri zorluklara dikkat çekmek için, sağlıklı sporcuları, engelliymiş gibi fotoğraflamıştı. Amaç, her sağlıklı bireyin, bir engelli adayı olduğu bilincini vurgulamaktı. Oğuzhan, “Projemde; Fenerbahçe’den Emre Belözoğlu ve Gökhan Gönül, NBA’den Hidayet Türkoğlu ve Mehmet Okur ayrıca kafes dövüşçüsü Murat Kazgan gibi mesleğinde başarılı isimler yer aldı. Üstelik fotoğraflarda gerçek engellileri kullanmadım, çünkü onları göstererek istismar etmek ve durumla acıtasyon yapmak istemedim” demişti. Bursa’da açtığı sergide, büyük ilgi görmüştü. Oğuzhan’ın bu yaptığının aynısını, şimdi ‘Hayvan hakları savunucusu’ grubun yapması, o nedenle tuhafıma gitti...

Haberin Devamı

Nerede yaratıcılık?

Oğuzhan da bu konuda çok öfkeli, ama bir o kadar da nazik. “Şu günlerde bakıyorum da; oyuncu Tuna Arman, fotoğrafçı Ateş Kantürk ile bir proje gerçekleştirmiş... Projenin adı: Farkında mısın? Konsept ise, engelli hayvanlar için ünlüleri engelli haline getirerek fotoğraflamak...” diyerek, son noktayı, bakın nasıl koyuyor;
“Proje sergilendi ve bende süreci takip ettim... İçerik ve amaç neredeyse benimkiyle aynı! Birçok sanatçı ve ünlü yer almış projede (Aydan Şener, Bedri Baykam, Fulden Uras, Tan Sağtürk)... Peki, bu kadar insan bir araya gelip, niye daha yaratıcı bir şeyler yapmadınız da 3 ay önce gerçekleştirdiğim projemi taklit ettiniz?  Eğer arayıp rica etseydiniz sizin içinde bir proje tasarlardım... Ya da benim “Gelin Birlikte Oynayalım!” isimli projemin üçüncü ayağını gerçekleştirmenize razı olurdum... Şimdi ben soruyorum, siz bu taklitçiliğin FARKINDA MISINIZ?”

Haberin Devamı

Biraz da magazin

İlker ile Sezer’in kötü kaderi

Bir zamanların, sinemanın ‘Sezercik’i Sezer İnanoğlu ile, Kanal D’nin reyting rekorları kıran dizisi ‘Arka Sokaklar’ın Komiser Engin’i, İlker İnanoğlu arkadaşım. İkisini de severim. Özellikle Sezer, benim Ortaköy’deki evimde çok kaldı. Birlikte gecelerin içinde, çok güzel günlerimiz oldu. Yaklaşık on senedir de görüşemiyoruz. Sezer 80’li yıllarda, ağzına içki, sigara sürmeyen, rakının kokusundan nefret eden, viskinin kokusunu ise, tahta kurusuna benzeten bir adamdı. İlker ile de eski kız arkadaşları dönemlerinde, şimdilerde ikisi de evli ve çocuk sahipleri oldukları için, adlarını anmak istemiyorum. Birkaç kez beraber olmuştuk. İlker de öyle alkole ve sigaraya pek düşkün değildi. Şimdi iki kuzen uyuşturucu ile anılıyor. Sezer sanırım cezaevinde. İlker ise, bir satıcı ile pazarlık yaparken, takibe girmiş, içici olduğunu da itiraf edince salınmış. Gazeteler öyle yazıyor. Bu iki aslanın nasıl böyle bir uyuşturucuya alıştıklarını aklım, hafızam almıyor. Haydi Sezer’i, babası Berker İnanoğlu’nun ölümü çok sarstı. Ama babasını kaybeden ilk kişi o değil. İlker’in babası ise, dizi ve sinema sanayisinde bir imparator. Türker İnanoğlu, oğluna bütün kapıları açtı, sahip çıktı. Bir sıkıntı yok. Dilerim ikisi de bu pislikten çabuk kurtulurlar...

Haberin Devamı

Afiyet olsun

Swissotel Grand Efes havuzda harika lezzetler

Sporumu Hilton GYM’de yapıyorum. Ama Swissotel Grand Efes’in havuzu ve SPA’sı da favorim. Özellikle havuz kenarındaki  bistrosu müthiş. Harika lezzetler var. Fiyat olarak da Alsancak’ta, beş yıldızlı böyle lüks bir yerde, pek çok bistro, cafe ve restoranlara oranla çok düşük. Kız kardeşim Nuray’la gittik. Canı klasik İzmir kumrusu istedi. Ben de margarita pizza yedim. İçecek olarak da Nuray ayran, ben cola tercih ettim. Toplam 30 TL ödedik. Kumru fiyatı Çeşme’de Kumrucu Şevki ile aynı, 8 TL. Bir başka gün, sevgili dostlarım Sinem Sağel, Ertan Kayıtken ile gittik. Ayrı ayrı, somonlu, biftekli ve tavuklu salata yedik. Cola içtik. Bir de harika Hindistan cevizli keşkül yedik. 70 TL ödedim. Lezzet harika, servis mükemmel. Çeşit deseniz bol. Bir de hafta sonları paket program var. Cumartesi havuz ve barbüke, pazarları ise havuz ve brunch. Yiyin yiyebildiğiniz kadar, yüzün yüzebildiğiniz kadar. 60 ila 80 TL. Bilginize. Yazın son günlerinde kaçmaz...
Telefon: 0.232. 414.00.00

Haberin Devamı

Dikkat!

Organ bağışından kaçmayın

Efendim pek çok okuyucum, mail yoluyla soruyor, tweeet’de olan ben miyim? Diye. Evet benim. Twitter.com/DudekŞenay adresim. Bu sosyal paylaşım sitesini iyi kullanabiliyorsanız pek çok insan yararlanabiliyor. Özellikle de sağlık konularında. Yaklaşık 40 bini aşkın bir takipçim var. Çoğu kez hasta biri için, aranılan kan, bu sosyal paylaşım sitesi sayesinde inanın hemen bulunuyor. Pek çok haber, yazılı ve görsel medyadan önce, burada yer alıyor. Neyse geleyim asıl mevzuya. 18 yaşında Gülümser adlı bir takipçim günlerdir minik kız kardeşine böbrek arıyor. Henüz bulunmadı. Geçen gün 9 Eylül Üniversitesi’nde bir hasta ziyaretinde de karşılaştığım, diyaliz hastası, “Şenay Hanım ne olur. Sık sık köşenizde organ bağışına değinin” dedi. Cumartesi sanırım yine pek çok gazetede, bir haber yer aldı. Burdur’da 16 yaşında Ahmet Özceylan, bir trafik kazası geçiriyor. Ve ölüyor. Baba, Ahmet’in sağlam tüm organlarını bağışlıyor. Bir tesadüf, Ahmet’in 70 yaşındaki amcası, diyalize bağlı yaşıyor. Sağlık Bakanlığı listesine kayıtlı olarak da, organ nakli sırasının, kendisine gelmesini bekliyor. Yeğeninin böbreği amcaya uyuyor.  Ama, 70 yaşındaki amca, uymasına rağmen, kabul etmeyip, “Yaşadığım kadar yaşadım. Bu böbrek gençler ve çocuklar için” deyip müthiş bir fedakarlık örneği gösteriyor. Olayın bu boyutu çok güzel. Ama asıl olan, Ahmet’in babasının, oğlunun organlarını bağışlaması. O nedenle Allah geçinden versin ama, organlarınızı bağışlayın...Yakınlarınızdan biri vefat ettiği anda, bu fikri kafanızdan çıkarmayın...

Haberin Devamı

twitter.com/ DudekŞenay
sdudek@hurriyet.com.tr

Yazarın Tüm Yazıları