TATİL beldesi Bodrum’da İstanbul’dan daha sıkı futbol istihbaratı toplayacağım aklımın ucuna gelmezdi..
Buralardaki futbol muhabbetlerinden sebeplendiğimiz erkeklerin “zengin takımından” olduklarının altını çizeyim ki bu hobileri sayesinde, futbolu yönetenlere çok yakın insanlar oldukları anlaşılsın..
Hangi takımı tutarlarsa tutsunlar istihbaratları sağlam.. Tabii hepsinin egosu da yüzde beş yüz.. Bu seviyedeki ego ne işe mi yarar? Bilgi yarışması türünden istihbarat akışına..
Hiçbiri herhangi bir konuda geri kalmak istemiyor.. Herkes son konuşanı geçmek istiyor, böyle olunca da sırlar tavla zarı gibi ortaya atılıveriyor..
İstanbul’dan yolcu getiren her uçak, bolca futbol dedikodusu da getiriyor..
Fenerbahçe Cumhuriyeti içindeki Aziz Yıldırım sorunsalı ile bu sayede haşır neşir oldum..
* * *
10 Ağustos gelip geçti.. Seçim bitti.. Sonuç herkesin beklediği gibi oldu.. Yine de kendini bilen bir köşe yazarı için “Ben demiştim..” yazısı yazmak sünnettendir.. İş bu risale ile onu yerine getiriyorum..
***
Türkiye insanı için iki yazar unutulmaz birer tarif yapmıştır.. Birincisi Aziz Nesin’in unutulmaz “Bu ahalinin yüzde altmışı aptaldır..” tarifi..
Bence matematik olarak yanlıştır.. Yüzde 60 aptalın matematik karşılığı yüzde 40 akıllı eder.. Bizim nüfusa vurulduğunda 30 milyonun üzerinde akıllı çıkar ki akla mugayyırdır..
Gelişmiş Avrupa’dan bile o kadar akıllı çıkmaz.. Varsın çıkmasın.. Biz
Tabii bir de “Nerede benim sarı kırmızım” diye dövünmeyen taraftarın gamsızlığı...
OLCAN Adın’ı ekran başında izliyorum.. Basın toplantısı yapıp, muhabirlerin önüne çıkmış.. Üzerinde fes rengi-kavuniçi rengi Galatasaray forması.. Suratında tembel delikanlılara özgü sakal..
Sorulara akıllı akıllı cevaplar veriyor..
Akıl dışı söylemler ise Olcan Adın’ın ağzından çıkmayanlar.. Programın dış sesi ikide bir “Sarı kırmızılı takım” demese kafamız karışmayacak.. Sarı nerede? Kırmızı nerede?
Senelerdir bayrak kırmızısı terk edildi, yerini fes rengi veya bordo aldı.. Yanına da sarı niyetine kavuniçi rengini kattılar..
Böylece tarihi Galatasaray, forma rengi açısından İtalya’nın Roma takımı ile renk kardeşi oldu..
Kendilerini “mavi kanlı” sayan elitten de elit Galatasaray yöneticilerinin (tabii alaylı olanlar değil, mektepliler) gizli ajandasında yazılı olan gerçekleşti.. Varoş zevkini yansıtan cart renklerden tartışmasız kurtulmuş oldular..
“Milletin insanı” meydana girip de kürsüye çıktığında görünen manzara şöyleydi.. Yarım futbol sahası büyüklüğündeki miting alanında taş çatlasa, su patlasa üç bin kişi vardı..
İki dev ekranın konduğu kürsünün önündeki “ceza sahası” büyüklüğündeki alana genç partililer ve kadın taraftarlar alınmıştı..
“Taşıma taraftar” tarifine giren ve çoğunluğu emeklilerden oluşan kitle ise onların arkasındaydı..
Demir bariyerlerle çevrili miting alanının sağında kalan Orgeneral Mustafa Muğlalı (*) İşhanı’nın duvarında asılı duran dev portre ise sakin sakin hatibi dinliyordu.. On metre yüksekliğinde, altı metre enindeki yağlı boya portre Profesör Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu’na aitti..
Sanırım “Milletin insanı” o tabloya sinirlenip, ağzını bozdu..
(*) Orgeneral Mustafa Muğlalı.. Doğu Anadolu’da Ahmet Arif’in “Otuz üç kurşun” şiirine konu olan katliamın emrini verdiği için yıllar sonra yargılanıp hapse etilen paşa,,
Ampul Partisi’nin il teşkilatı olarak Muğla’da hükümet meydanına iki yüz metre mesafede bir alana konuşlanmışlar..
“Barko Vizyon” dedikleri, tenis sahası büyüklüğünde iki adet dev televizyon ekranını o alanın batısına kurmuşlar.. Ses düzeni dört dörtlük.. Kürsüde konuşanı teee Milas’tan dinleten bir mühendislik..
Eşantiyonlar, hediyeler de hazır.. Her gelene bir bayrak.. Meraklısına bir beysbol şapkası.. Bir de üzerinde “Erdoğan” yazılı beyaz fanila tişört.. İkram olarak da soğuk çay..
Daha ne olsun hayırsızlar?
Bu kadar gayretten sonra kendini bilen her insan demokrasiye sahip çıkar.. Hatta bizi hiç ilgilendirmeyen “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesine..” bile sahip çıkar..
***
Bodrum Torba Kavşağı ile Muğla’nın arası 105 kilometre..
Avram Bey Yokuşu’nu inip Muğla tabelasını takip edersen doğruca Yatağan yolundasın..
Bodrum’dan gelirken Milas girişindeki yokuşa adını veren Avram Galanti, doğma büyüme Bodrumlu ünlü bir tarihçi.. Abdülhamid’in de Mustafa Kemal’in de çok saydığı bir tarihçi olarak hâlâ pek çok çalışmasının ötesine geçilemedi..
İşte bu Avram Galanti, motor çağını ileri yaşlarda yaşamış.. Sezgili bir insan olarak “trafiğin canavar olduğunu” daha o yıllarda keşfetmiş..
Ne zaman
ANEMİZİN ligini” bu yıl da “Süper Lig” diye yutturmak zor olacak..
Otuz altı yaşında bir Drogba transfer edildiğinde dahi sezona “Kaymakamın kızını gelin etmiş müstahdem evi..” neş’esinde giren futbolumuz bu yıl bilinen sebeplerden pek mahzun..
Sebeplerin birinciye geleni transferde yabancı sayısını eksiltmek..
Futbol Federasyonumuz’un tüpüne birden “Yerli cinsten futbolcuları ıslah edip, kazandırmak..” fikri geldi..
On üç bin lisanslı teknik direktörle bugüne kadar “dişe gelen” beş futbolcu çıkarmamış olan futbolumuzun akil adamları fikrin üzerine atladılar.. Her takımdan TC vatandaşı olmayan birer kellenin daha eksilmesine karar verdiler..
Bu günkü şenlikli manzara ortaya çıktı..
* * *
Yirmi dörder kişilik kadro hesabına vurursan, Süper Lig’imizde 432 futbolcu var.. Her takımın oynayanı, oynamayanı onar yabancısı var.. Bu da yaklaşık 180 eder.. Çıkar bunu 432 sayısından..