Paylaş
“Milletin insanı” meydana girip de kürsüye çıktığında görünen manzara şöyleydi.. Yarım futbol sahası büyüklüğündeki miting alanında taş çatlasa, su patlasa üç bin kişi vardı..
İki dev ekranın konduğu kürsünün önündeki “ceza sahası” büyüklüğündeki alana genç partililer ve kadın taraftarlar alınmıştı..
“Taşıma taraftar” tarifine giren ve çoğunluğu emeklilerden oluşan kitle ise onların arkasındaydı..
Demir bariyerlerle çevrili miting alanının sağında kalan Orgeneral Mustafa Muğlalı (*) İşhanı’nın duvarında asılı duran dev portre ise sakin sakin hatibi dinliyordu.. On metre yüksekliğinde, altı metre enindeki yağlı boya portre Profesör Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu’na aitti..
Sanırım “Milletin insanı” o tabloya sinirlenip, ağzını bozdu..
(*) Orgeneral Mustafa Muğlalı.. Doğu Anadolu’da Ahmet Arif’in “Otuz üç kurşun” şiirine konu olan katliamın emrini verdiği için yıllar sonra yargılanıp hapse etilen paşa,,
***
Tiyatroda sanatçının alkış beklediği yerler vardır.. Oyun tekrar edile edile bu yerler belirlenir.. Sanatçı seyircinin tepkisinin nerede yükseldiğini bilir.. Repliğini söyledikten sonra alkışını almak için küçük bir “es” verir..
“Milletin insanı” tarafından verilen bütün “esler” alkışsız kaldı.. Ön saflardaki sekiz on sıradan her seferinde zayıf bir “vıııyyy” sayhası çıkıyordu ama o kadar işte.. Gerisi gelmiyordu..
Ekmeleddin Bey’in şiirleri karıştırdığı yerin paradisine gülen olmadı.. Daha doğrusu orta sıralardan bir kadın kahkahası yükseldi.. Aklı erenler acaba bu kahkahayı atanın iffeti yerinde mi diye dönüp baktılar..
Allah günah yazmasın ama kadının fizik kapasitesine bakıldığında “iffetinin kaybolması ihtimali” sıfıra yakın duruyordu.. Herkesin içi rahat etti..
BEKLENEN ŞİİR GELDİ
İşin aslı şuydu.. Ekmel Bey’in şiirleri karıştırması üzerine sokulan laflar, söylenen replikler o kadar çok tekrarlanmıştı ki aynı şeyleri defalarca dinleyen “taşıma taraftarlar” artık gülmüyordu..
Şuh kahkahayı atan o hanım ise Muğla nüfusuna kayıtlı olup “Hay ben senin gibi profesörün..” şakasını ilk kez duymuştu ve çok komiğine gitmişti.. “Milletin insanı” için Ekmel Bey şakasına gülünüp gülünmemesi önemli değildi..
Mehmet Akif’i ondan daha iyi bildiğini ispat için İstiklâl Marşı’nın karıştırılan kıtasını okudu.. Şiiri yalamış yutmuş, öyle bir okuyor ki..
“Şuheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda..” diye aralandığından, taraftarı isterse o şiiri yüz kere dinlemiş olsun, her seferinde hisleniyor..
Doğan Medyası’na dair söylemi anlayan olmadı..
İsrail’in bombaladığı Gazze’de kayıpların sayıca iki bini bulduğu da meydanı etkilemedi..
“CHP Müdürü” lafını ilk kez duyan bir iki kişiden hafif kıkırdamalar geldi..
İhracatın nasıl arttığı faslı konuşmanın en sıkıcı yeriydi.. Bazı kamu bankalarını elden geçirip, çok başarılı hale getirdiklerini anlattı.. Bu arada Halkbank için de “Bizim yüz akımız oldu” dedi ama Genel Müdür Süleyman Bey’in hapse tıkılma hikâyesini ve sebeplerini es geçti..
Ben tepkileri tartmak için sağıma soluma bakınıyorum.. Her seferinde meydanın biraz daha seyrekleştiğini fark ediyorum.. Vatandaş birer ikişer terk ediyor meydanı, oysa kürsüde söylenecek laflar daha bitmemiş..
Polisin terk edip gitme gibi bir şansı yok..
Sabahtan beri ayaktalar.. Üstelik kente gelir gelmez şehrin girişindeki yolu kesip “oturma eylemi yapan” binlerce Muğlalı ile uğraşmak zorunda kalmışlar.. Protestonun sebebi özelleşmeymiş..
Eylemciler öğlene doğru ancak ikna edilmiş de polis o arada biraz soluklanabilmiş..
IŞİD BURAYA GELMİŞ
“Milletin insanı” tekrarlaya tekrarlaya iyice sıkıcı hale getirdiği konuşmasını sürdürüyor.. Ampul Partisi’nin Muğla’dan çıkardığı iki milletvekili, Ali Boğa ile Profesör Dr. Yüksel Özden kürsünün hemen dibindeydi..
Elbette il teşkilatının ağır topları da yedeklerinde..
Ali Boğa kendine Ankara’nın laciverdi ile yazlık yerlerin açık renkleri arasında gidip gelmiş, kendine “çivit mavisi” kumaşla şekil yapmış.. Eskiden Öküzbaş Çivitleri vardı..
O çivitin benzersiz mavi rengi şimdi Ali Boğa’nın kıyafetinde yaşıyor..
Bence akıllı bir seçim.. Genel Başkan “Nerede benim yiğit başlı vekilim..” diye yüz bin kişinin ortasında aransa, kıyafeti sayesinde Ali Boğa’yı anında bulur..
Profesör olanı daha stil.. Kıyafetçe dikkat çekmiyor.. O gün “milletin insanı” gelecek diye sinek kaydı tıraş olmuş ama internete girdiğin zaman “görselleri” tıkladığında İtalyan tarzı kirli sakalı ile çıkıyor karşısında,,
Partisi muhafazakâr filan ama belli ki içinde görmemiş bir gençlik volkanı var.. Fırsat bulur bulmaz Batı’nın tasvip etmediğimiz ortamlarına açılmaya hazır..
Liderinin dibinde ahalinin hallerine dik dik bakan Ali Boğa için partinin ihtiyarları iyi konuşmuyor.. Zeytinyağı fabrikasının emekli işçisi Bedir Abi “Sağlam yerden duydum, Milas’ı berbat etmiş.. Bir daha aday yapmayacaklar..” diyor..
Siyasi geleceğin işsiz güçsüz emekli takımının diline düşmüşse bitmiş demeksin.. İstediğin kadar kaşlarını çatarak bak..
***
“Milletin insanı” altmış bin nüfuslu Muğla’da sandıklardan tulum çıkacak olsa bile işine yaramayacak bu mitingi niye yaptı bilemedim.. Ya il teşkilatı lideri “Bu sefer tamam” diye kazıkladı.. Ya da bilmediğimiz bir şey var..
Miting sonrası binlerce polisin ortasından bir motosikletli geçti.. Şalvar pantolonlu, simsiyah çalı çakallı, kötü kötü bakan bir adam.. Motosikletin arkasında siyah renkli IŞİD bayrağı vardı..
Polisler gördüler ama ilişmediler.. IŞİD bayraklı fiyakasını yapa yapa “biz buradayız” mesajı vererek, geçip gitti..
Suriye’de toprağa sokulan IŞİD kılıcının ucunun Ege’den çıktığını Muğla’da görmüş olduk..
Paylaş