Sekseni aşmış yaşına rağmen kendini hâlâ partide rakipsiz sayıyor, partisini de seçime hazırlıyor.
Parti yönetiminin hazırladığı aday listesini kendisine Dr. Kamil Kırıkoğlu getiriyor. Paşa’nın köşkünde, altı kişilik masada yenen akşam yemeğinden sonra paşanın çalışma odasına geçiyorlar.
* * *
Sonradan genel sekreter seçilen ve o görevdeyken Bülent Ecevit’i ikna ederek Paşa’nın karşısına çıkaran iki adamdan biri olan doktor Kırıkoğlu taş gibi bir siyasetçi.
“Bu partiyi bir şef partisi, partilileri de emir kulu robotları olma bahtsızlığından kurtarmak için sonuna kadar direneceğiz. İnönü’ye saygı onun yetkilerine saygı demektir. Bunun ötesi, ortaçağ köleliği, ikiyüzlülük ve dalkavukluktur” diyebilen bir adam.
Yazıişlerinin fedakâr elemanları, kar işareti alır almaz tek tek “köşe yazarı makulesini” aramaya başlarlar.
“Kar var, erken dönüyoruz. Yazıyı biraz daha erkene alabilir miyiz?”
“Hay Allah! Fikirlerim daha tam olgunlaşmamıştı ama..”
* * *
Köşe yazarlarımız dünyanın merkezinde durduklarına inandığından “yazıları konusunda” çok hassastırlar.
Bu yüzdendir ki köşe yazarı milletinin “yazısı üzerine” laf söylemek çok riskli iştir. Söylediniz mi onun hassasiyeti ile çatışırsınız.
Köşe yazarında sözünü ettiğimiz hassasiyetten başka, genetik olarak babadan oğula devredilen “Sivas Kangal sendromu” vardır.
Beşiktaş-G.Saray arasındaki oyunun “dev maç” tarifine girmesi beni hiç ilgilendirmiyor.
Ben gözümün gördüğüne bakıyorum.
“Dev maç” diye tarif edilen oyun esnasında naklen yayın kamerası sık sık karşı tribünü geniş açıyla alıyor. İki katlı tribünün üst katında insan var. Alt katı ise neredeyse bom boş kalmış.
Kale arkaları ise herhangi bir “sosyal sorumluluk projesi” kapsamında meydana getirilmiş “hatıra ormanı” seyrekliğinde. Yahut o tribünlerin seyrekliği “futbolun canına okuyan federasyon başkanımızın kendine saç ektirmiş hali” gibi duruyor.
***
(Bu cümleyi not edin, birbirinize tweet olarak atarsınız.)
2015 yılı hesabına umutlanmamı böyle bilimsel bir adım sağladı. Hamle de Ampul Partisi’nin Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu Bey’den geldi.
Güzel huylu Süleyman Soylu, genetik biliminin kodlarına güvenerek “Uzun boylu sevgi insanının” kızı hanımefendiyi siyasete davet ediyordu. Gerekçesi de kimsenin karşı çıkamayacağı kadar sağlamdı:“Siyaset gen işidir. Babasından, ailesinden insana iletilebilir. Bu yetenek ve dönemi iyi temsil etmek meselesidir. Hanımefendi milletvekili adayı olsa hoş değil mi?”
İMANA GELMEK BUDUR
Dünya durdukça başımıza dikilesi, her gün yedi deniz on dört âlemden birine atarlanası “Uzun boylu sevgi insanının” kızı hanımefendi için “Lütfen Meclis’e gelip, bizleri şereflendirin” çağrısı yapan Güzel Huylu Süleyman Soylu’daki köklü değişim gen mühendisliği ile açıklanamaz.
“Hanımefendi” yeni yıl hediyesi olarak getirmiş.
Kitapları 62 dile çevrilip, küresel anlamda 13 milyon satışa ulaşan Orhan Pamuk’un yazarlığını tartışmak benim haddim değil. Ancak bu kez biraz zorlandığımı itiraf edeyim.
Kitabı ilk okuma teşebbüsümde,
aniden bastıran uyku yüzünden yedinci sayfada kaldım. İkinci denememde ise
çelik gibi irade gösterip yirmi üçüncü sayfaya kadar geldim. Demek ki insan azmedince başarıyor.
* * *
Başbakanımız ve ülkemizin “Plaket Kolu Başkanımız” Sayın Davutoğlu’na bağlı “Etik Kurulu”nun memurin kısmına gönderdiği tebligat henüz yerini buldu.
O tebligatta “Yılbaşı münasebetiyle size gönderilecek olan hediyeleri kabul etmeyin, etik değildir” deniyordu. Gerekçesi de “Bu tür hediyelerin duyulduğu takdirde ahalide yolsuzluk algısı uyandıracağı” şeklindeydi.
* * *
Memurlara verilebilecek yılbaşı hediyelerinin takvim mi kol saati mi yoksa başka bir şey mi olduğu yani cinsi o tebligatta belirlenmiyordu.
Ayrıca memurlarımız “Aman dikkatli olun, gönderdikleri hediyeyi ayakkabı kutusu içine koyabilirler” diye uyarılmıyor, başka bir deyişle sunum şekli tarif edilmiyordu.
Önce birinci lig maçlarından önce söylenmeye başladı.
Sonra ikinci ve üçüncü lig maçlarını da içine aldı. Baktık ki her maçtan önce “İstiklâl Marşı’mız” söyleniyor.
Ben söyleniyordu, diyeyim ama işin aslı katlediliyordu.
Bizim İstiklâl Marşı’nı söylemek zordur.
Mehmet Akif’in yarattığı güftesi şiir olarak harikadır ama “marş” tününden müziğe uygun değildir. O yüzden de şiirin mısraları bölünmüş “Larda yüzen Alsancak.” gibi meali tek başına çözülemeyen satırlar çıkmıştır.
***
O yıldızlardan biri cumhurbaşkanı, diğeri başbakan.
Cumhurbaşkanı olan, bir maçta üç gol atmış. Hem de televizyondaki canlı yayında, milyonların önünde.
Başbakan olan ise bir maça altı gol birden sığdırmış. Deyimi doğru biliyorsak, bir maçın içinde iki kere “Hat Trick” yapmış.
* * *
“Hat Trick, nedir? Kalorisi var mıdır?” diye soracak olan kadın okurlarımız için açıklamasını hemen yapayım.