Güzel bir maç seyrettirdiler bize

Fener-G.Saray derbisinde heyecan düzeyi yüksekti. Çekişmeliydi. Pozisyonları çoktu. Hakem çok sabırlıydı. Futbolcular çirkeflikten uzaktı, hatta iyi niyet daha fazlaydı. Seyirci küfür etmiyordu. Böyle zevkli derbiye üç beş sezonda bir denk geliyoruz.

Haberin Devamı

Doğrusu, heyecan dozu bu kadar yüksek bir Fenerbahçe-Galatasaray derbisi beklemiyordum.
Yıllardır olduğu gibi, yayıncı kuruluş bizi gaza getirir gibi yapar. Aslında “reklam piyasasına” çağrıda bulunur. İstatistikler, rakamlar, efsane-
lere dair aslı olmayan tevatürler.
Maç öncesi bünyemizi saran “Yağdır Allahım yağdır” atmosferinden dolayı, ahali büyük beklentilere girer. En azından bir Barcelona-Real Madrid maçı umar. Sonunda yavan bir oyuna razı olur.

* * *

Bu kez iş farklı oldu. Maç öyle bir “gitti geldi” başladı ki mutfağa kadar gidip çayı tazeleyeceğim, ona dahi fırsat vermedi.
“Derbi” olarak tarif ettiğimiz her maç böyle tat verebilse, ligimizin pejmürdeliğine çoktan razıyım.
Beklentim, maç boyunca itiş kakış hali yaşanacağıydı. Hakeme gereksiz itirazlarla uzayan tartışmalardan bir iki kırmızı kart çıkacak diye düşündüm. Bolca küfür, işin sosu olacaktı.
Ligimizi değerlendiren Hollandalı Spor Yazarı’nın, “Türklerin futbol ligi bir şiddet gösterisidir” benzetmesinin etkisinde kaldığım için gazı tersinden yemişim.
Maçın Hollandalı yazarı haksız çıkarması bünyeye iyi geldi.

Haberin Devamı


TAKILDIĞIM ŞEYLER


Değerlendirmelerimi elbette, ekranı kaplayan reklamlardan görebildiğim kadarı ile yapacağım. Artık ben söylenmekten yıldım, okur dinlemekten yıldı. Akhisar sahasını diline dolayan yayıncı kuruluş ekranı reklamla kirletmekten bıkmadı.
Maçın ilk üç dakikasını kaçırmıştım. Devre bitene kadar ekrana 39 reklam bindi. İkinci yarıda reklam sayısı 54’e geldiğinde, çetele tutmayı bırakmıştım. Neresinden bakarsanız bakın, yüze yakın reklam levhası.
Sow vuruyor, köşeye giden topu Muslera uçup çıkarıyor. Hareket halindeki top, bilmem ne boyasının reklamı altında kaldığından, golün nasıl kaçtığını veya kurtarıldığını göremiyoruz.
Olanları anlamak için pozisyonun tekrarını bekliyoruz.
Cezası bize, ayıbı size.

* * *

Haberin Devamı

Oyunu tatsızlaştıran şeylerin başında futbolcuların gereksiz itirazları geliyordu. Galatasaray’ın topçusu, Fener’in topçusunu beline sarılarak indirmiş. Yani ortada kafaları karıştırdığı için tartışılacak bir şey yok.
Burak hakemin başında, konuşuyor Allah konuşuyor. Cüneyt Çakır’ın sabrını test ediyor.
O tartışır da Sabri, Selçuk hatta dil bilmez Telles geri kalır mı? Onlar da laf yetiştirme derdinde.
O sırada Şeşu (Chedjou) koşturup geldi, birilerini ittirdi. Fenerliler de onu ittirdi. Olay bastırılmasa oracıkta bir iki kişi sahadan atılırdı.
Sebebi de Burak olurdu.
O tartışma sonunda, hakemin verdiği serbest vuruş ancak üçüncü dakikaya doğru kullanılabildi.

Haberin Devamı


KAFALAR HEP AYNI


Takım ayırmıyorum. Yerli futbolcuların tamamında bir küstahlık, bir şımarıklık hali var. Gökhan’a faul yapmışlar da hakem vermemiş.
Yahut Gökhan kendine faul yapıldığını düşünüp düdük beklemiş.
O düdük çalmamış.
Sağ el hemen havaya kalkıp “Senin gibi hakemin” manasına gelecek bir hareket çekiliyor. Gökhan adını çiz, Sabri yaz. Aynı şeyi o da yapıyor. Aynı futbolcular bu şımarıklığı Avrupa maçlarında yapamıyorlar.
Sonuç. Bizim hakemler bunları çok şımartmış.
İşin kötüsü bu işlerden uzak yabancılar da bozuluyor. Türkiye’ye geldikten en geç altı ay sonra bizimkilerin havasına giriyorlar.
Tekrar ediyorum, dua etsinler Cüneyt Çakır’ın sabrına.
Bu maçı kendi kendinin gazına gelmekte birinci olan Fırat Aydınus yönetseydi, iki ya da üç futbolcu kızarmıştı.
“Çok güzel maç” dediğimiz oyundan akılda kalan başka bir şey de golcülerin yetersizliği.
Yirmi santimden, bir metreden, bir buçuk metreden goller kaçtı.
O goller halı saha maçında kaçsa takım arkadaşları birbirine girerdi.
Yeteneksizlik kabak gibi orta-
dayken, futbol yorumcularının “Filanca futbolcu kalitesinde biri” diye başlayan değerlendirmeleri komik oluyor.
Bizim futbol yorumcuları, nedense “Çocuğunun salak olabileceği ihtimalini akıllarına getirmeyen ana baba” gibiler. Sınıfta kalan çocuk asla salak değildir. Zeki ama tembeldir. Bir çalışsa var ya!
Burak, Sow, Umut, Emenike. Al birini vur öbürüne. Eli ayağı düzgün bir Webo var o da sürekli kulübede.
Biz doğru dürüst bir golcü seyredebilmek için daha yıllarca bekleyeceğiz. Otuz beşine gelmiş Gekas ile daha kaç yıl idare ederiz, bilemiyorum.

* * *

Haberin Devamı

Galatasaray’ın Almanya’dan getirdiği genç savunma oyuncusu Koray da çok ilginç bir futbolcu. Sadece bu maçta edinmedim izlenimi. Birkaç maçtır dikkatli bakıyorum. On, on beş metre ötedeki arkadaşına pas verirken topa resmen şut atıyor.
Ayağına top bekleyen adam, dikildiği yerden ters ters Koray’a bakıyor. Bu işi defalarca yaptı. Çocukta kazmalık geni var. Hani alt yapı Almanya’dan olmasa “Eh bu kadar işte” diyeceğim.
Eğitimini Almanlar vermiş yine de durumu bu. Ya bizimkiler eğitseydi, maazallah diyelim!
Özetle böyle derbiye hepten razıyız. Umudum Türkiye Kupası’nda yine eşleşmeleri.

Yazarın Tüm Yazıları