Paylaş
Yazdığı doğru çıkan gazeteci o anın zevkini çıkarıyor “Ben demiştim” hatırlatmasının altını çiziyordur.
Benim başıma gelen de bu oldu.
Daha “Ben demiştim demeyi sevmem” diyecek zamanı bulamadan haklı çıktım. Siyasi hayatımızın en alttan alan siyasetçisi Çankaya Adamı, aynen yazdığım gibi geri dönmenin işaretlerini hem de “Başbakan Adayı” olarak verdi.
* * *
“Uzun Boylu Sevgi Adamı” ile yemek yemişler.
Orada ne konuşulduğunu bilmiyoruz. Ak Saray’da oturan Çankaya’da oturan için bir şey söylemiyor. Yakın çevresine dahi “Sadece yemek yedik” diyor. Sonra medya leşkerlerinin yandaşıyla karşılaşınca zevke gelip bilgi veriyor:
“Adaylığı isabetli olur!”
Söylem kısa ve öz. Söyleyenin adabına, vücut diline uygun ve beyanın özünde “Çok da umurumda değil” işaretleri var.
EH! MADEM ÖYLE, OLALIM BARİ
Olayın nereye gideceğini görmesine çok net görüyorum da asıl merak ettiğim işin teknik tarafları.
“Tarafsızlık yemini” ettikten sonra, her Allah’ın günü eski partisine oy isteyen “Uzun Boylu Sevgi Adamı” bakalım ‘Çankaya Adamı’nı nasıl takdim edecek?
Daha doğrusu nasıl bir teknik gerekçe bulup Ampul Partisi’ne fiziki varlığını hissettirecek.
Ahmet Davutoğlu’nu kongrede bizzat takdim etmişti. Gerekçesi de “Seçildim ama mazbatamı daha almadım” şeklindeydi.
Sıra Çankaya Adamı’nı partiye takdim etmeye geldiğinde “Mazbatamı aldım ama daha okumadığım için sayılmaz” diyecek hali yok.
Merakımı gıdıklayan da budur. Nasıl bir gerekçe icat edileceğini yaman merak ediyorum.
* * *
Belki de işin içinde ertelenmiş bir hesaplaşma var. Çankaya Adamı henüz Çankaya’dayken ne konuşuyorsa “Uzun Boylu Sevgi Adamı” tarafından duyuluyordu.
“Beraber yürüdük biz bu yollarda” şarkısının daha birinci mısrasında, yani eşitlik günlerinde neler çekilmişti neler? İkincisi siyaseten pot kırdıkça, birincisi masa altından onun dizine diz vurmuştu.
“Vura vura dizlerini çürüttüm” lafı teee oradan kalmadır ve zannımca “Uzun Boylu Sevgi Adamı” tarafından hiç unutulmamıştır.
BİR SİYASET MÜJDESİ DAHA
Rahmetli Özal’ın kurduğu hükümetlere “Bakan” olarak giren, sonra siyaseten ortadan kaybolan Bülent Akarcalı dönüş hazırlığında.
Ampul Partisi’nden aday olmak için başvurmuş. Siyasi tevatüre göre adaylardan kelle başına 200 bin dolar ayakbastı harcı isteniyor.
Bülent Akarcalı bu parayı verdi mi, yoksa adaylığı beleşe mi getirdi, orası karanlıkta. Bildiğimiz kendini bu saatten sonra Ampul Partili hissettiği.
Özal zamanında icraatına doyamadığımız Bülent Akarcalı çok demokrat bir insandır. Özal’ın taze başbakan olduğu günlerde Avrupa’nın baskılarını karşılamak için çakmasından bir “İnsan Hakları Komisyonu” oluşturulmuştu.
Meclis içtüzüğünde yeri olmayan bu çakma komisyonun başına da Akarcalı getirilmişti. İlk işlerinden biri Mamak Cezaevi’ni ziyaret etmek olmuştu.
Avrupa’dan duyulan dayak sesleri en çok bu Mamak’tan çıkıyordu.
* * *
Mamak’taki siyasi mahkûmlar izoleydi. Yani gazete ve televizyon görmüyorlardı. Özal’ı da ziyaretçilerden duymuşlardı. Bülent Akarcalı’nın teşrifi şerefine “tabutluk” adı verilen yeraltı hücrelerindeki erkek mahkûmlar çıkarılmış, koğuşlara dağıtılmıştı.
Kadınlar ise hâlâ tabutluklarlaydı.
Mahkûmların sözcüsü Bülent Bey’e tabutlukta tutulan kadınları haber verdiğinde İnsan Hakları Savunucusu o tutukluyu “Savaşın bittiğinden habersiz Japon köylüsü gibisiniz” diye tersledi.
Dışarı çıktığında da “İçeride işkence var mı?” diye soran gazetecilere Japon Köylüsü muamelesi yapamadığından mecburen şu tarihi cevabı verdi:
“İstiklal marşı okumadıkları için biraz dayak yiyecekler tabii...”
Bence Bülent Akarcalı’nın adaylığında isabet vardır. Seçilirse “İç Güvenlik Paketi” ona emanet edilebilir.
Paylaş