Cimbom’un golcüsü Icardi iyi futbolcu. Üstüne sempatik.
Üstüne yakışıklı.
Keşke rakipte değil, Kanarya’da olaydı.
Ama Allah bütün meziyetleri aynı anda vermiyor işte.
Biraz, nasıl desem... Fazla hanım köylü.
Aynı zamanda menajeri de olan bir karısı var. Wanda.
O da kocası kadar popüler.
Skandal üstüne skandal:
Murat Boz, oynadığı dizinin galasına katılmadı. Deniyor ki rolü kırpılmış, ona bozukmuş.
Konseri var dendi, yokmuş.
O gece galaya katılmak yerine Çeşme’de bir barda eğleniyormuş.
Dizide Serkan Altunorak da var.
O da katılmadı gala gecesine.
Durumu toparlamak bir diğer oyuncu Tuba Büyüküstün’e düştü.
“Serkan’ın Amerika’da olması gerekiyordu” dedi.
Anadolu’yu işgale yeltenip İzmir’den denize dökülüşlerinin üzerinden (9 Eylül 1922) tam 102 sene geçmiş yahu. Bir asırdan fazla!
Bizim öyle bir derdimiz yok. Rahatızdır, Yunanistan, Yunan müziği, Yunan mezesi, Yunan adası gibi konularda.
Çin’den İngiltere’ye tarih boyunca savaştığımız onca ülkeden önemsiz bir tanesi gözüyle bakarız, çok da takılmayız komşumuz Yunanistan’a.
Fakat ne kuyruk acısıymış arkadaş, hâlâ bir hazımsızlık, hâlâ bir ciyaklama, hâlâ bir hadsizlik...
En son Despina Vandi, Çeşme’de Türk Eğitim Vakfı yararına düzenlenen konserde Türk bayrağı ve Atatürk posteri olduğu için sahneye çıkmadı.
Hayat hikâyesi herkesin malumu... Ama muhtemel/müstakbel Amerikan başkanının geçmişini anmakta fayda var ilk elden.
Zengin. Çok zengin.
Fakat sülaleden değil.
DEDESİ GENELEVCİ
Donald, baba tarafından Alman, anne tarafından İskoç kökenli. Fukara dedesi Frederick Trump 1885’te, henüz 16 yaşındayken ABD’ye göç ediyor. Altına hücum furyasına falan katılıyor, o sırada Klondike’ta genelev işletiyor. Memleketlisi Elizabeth ile evleniyor. Dönüp tekrar Almanya’ya yerleşmek istiyor ama asker kaçağı olduğu için sınır dışı ediliyor.
BABASI KU KLUX KLAN’CI
Dede erken yaşta İspanyol gribinden ölünce işin başına baba Fred Trump geçiyor. Fakat siyah karşıtı Ku Klux Klan örgütüne üye olduğu için bir süre hapis yatıyor. Ama akıllanmıyor, ailenin asıl servetini yaptığı emlak işlerinde siyahlara konut satmıyor falan filan... Velhasıl Donald Trump bunun beş çocuğundan biri.
KENDİSİ VATANSEVER
“1960 yılının yaz mevsimi benim için hayli değişik olmuştu. Çünkü artık Beyoğlu’na çıktığı için şaşkınlıktan başı dönen Türkan Şoray gitmiş, yerine yavaş yavaş dünyayı ve hayatı tanımaya başlayan bir genç kız gelmişti. Ben bu hava içinde serpilmeye yüz tutarken yaşamak için yemek ve giyinmekten gayrı başka şeylerin de gerektiğinin farkına varır oldum. Ama nasıl? Ne şekilde ve ne halde?
Bu soruların cevabını veremiyordum...
Bu sırada fırsat buldukça sinemalara da gidiyordum. Ama yazın tatlı günleri geçiyordu artık. Tekrar mektepler başlayacaktı. 1 yıl önce devamsızlıktan kaldığım için çok üzülmüştüm.
O güne kadar ikinci bir film teklifi de gelmediğine göre okuma hevesim de kamçılanmıştı.
Tekrar öğretmen olmanın tatlı hayallerini kuruyordum. Gelin görün ki bütün bu iyi niyetlerim 1-2 gün içinde yıkıldı. Çünkü arkadaşlarım ve öğretmenlerim beni artık artist olarak görüyorlardı. Çevreden alaylı bir baskının arttığını ve benim bu baskıyı çekemeyeceğimi fark ettim. Ve mektebe devam etmeme kararı verdim.
Bu karar hem beni hem annemi hayli sarstı. Çünkü o, çalışarak beni okutmak istiyordu. Ancak böyle kurtulabileceğimizi düşünüyordu...”
"1945 yazının sıcak bir haziran gününde doğmuşum. İstanbul’un Çarşamba semtinde. Beş-altı derken okul çağı geldi çattı. İlkokul yıllarımı düşünmeden geride bıraktım. Hatırımda kaldığına göre o sıra çalışkan bir öğrenci olan beni öğretmenimizin evlat edinmek istemesiydi. Bunu öğrenir öğrenmez içime korkunç bir gariplik çökmüş, annemin ellerine sarılarak beni bırakmaması için hem ağlamış hem de yalvarmıştım. O yıl ilkokulu bitirdikten sonra hayatımda ilk büyük değişiklik oldu. Annem beni dedemin yanına götüreceğini söyledi. Dedem doğduğum semt olan Çarşamba’da oturuyordu. Çevrenin etkisinden hiç kurtulamazdı.
Hayatını din baskısı altında yürütmenin mutluluğunu da duymaz değildi. Tek katlı, cumbalı evinde vakitlerini ibadetle geçirirdi. Benim de bu ortam ve havaya girmem gerekiyordu. Daha ortaokula başlamadan kendimi mahalledeki bir hocanın karşısında buldum. Kur’an kıraatına koyuldum. Kur’an kıraatıyla beraber, Dedem Şükrü Sav’ın baskısı daha da arttı.
O derece ki komşuda bulunan radyoyu bile dinletmezdi bana. Bugün bütün şöhret ve servetimi borçlu olduğum sinemanın ise o yıllarda sadece adını duyuyordum...”
BABAMA KARŞI NEFRET
“Altıncı sınıfı geçmiş, yedincinin bitmesine az bir zaman kalmıştı ki bütün benliğimi sarsan bir olayla karşılaşmıştım. O güne kadar bana pek hayrı dokunmamasına rağmen bir babam vardı. Ama annemle aralarındaki geçimsizlik had safhaya gelince bizi terk etti.
Etrafımdaki pek çok kadının tek bir gündemi var şu sıra: Kuaför ve bakım salonlarının pazar günleri kapatılması.
“Pazar en rahat günümüzdü. Dip boya, balyaj, manikür, pedikür, hepsini tek bir seferde aradan çıkarıyorduk” diyorlar.
“Hafta içi vakit yok; pazartesi fön, salı manikür, çarşamba dip boya, perşembe balyaj. Günlere mi böleceğiz” diye soruyorlar.
“Kuaföre gidebilmek için yıllık iznimizden mi kullanalım” diye çıkışan var.
Açıkçası bu “kadın-pazar-kuaför” meselesinin bu kadar mühim bir şey olduğunu hiç bilmiyordum.
Birkaç kadın arkadaşıma ve kuaför esnafına danıştım; ortaya iyice ilginç bir tablo çıkıyor.
Mesela düğün sezonundayız ve çoğu cumartesi-pazar yapılıyormuş.
◊ İlk hesap şu: Hadi 10 kişi olsalar, adam başı 10 bin Euro’luk ne yemiş olabilirler ki? Mesele sadece ne yedikleri değil, aynı zamanda ne içtikleri.
Bugün bir şişe Conti şarabın fiyatı 10-15 bin Euro. Böyle bakılınca sadece içki masrafı bile hesabı doldurmaya yeter de artar bile.
◊ Jeff Bezos’un masaya ne kadar hesap geldiğinden haberi bile olmadığını düşünüyorum. Bu tür jet-set rezervasyonlar çoğunlukla ajanslar tarafından yapılıyor. Talep listesi önceden yollanıyor, mekân buna göre tedarik sağlıyor. Ödeme de yine ajans aracığıyla yapılıyor. Yani Jeff Amca öyle Himmet Abi gibi masanın üstünde cebinden çıkardığı Euro’ları saymıyor.
ADAM TUTUMLU BEYLER!
◊ Dünyanın en zenginleri sıralamasında hep ilk 3’te yer alan Jeff Bezos, Filbond’un rakamlarına göre saniyede 985, dakikada 59 bin 100, saatte 3 milyon 546 bin dolar kazanıyor. Yani bütün akrabalarını toplayıp Conti içseler, yine de saatte kazandığı parayı ezemiyorlar.
◊ Adamın serveti 215 milyar doların üzerinde. Yani bu yemek için servetinin yaklaşık 2 binde 1’ini harcamış. Kendi mal varlığınızı hesaplayın, sonra 2 bine bölün.
Benim bir yemeğe 2-3 bin lira ödememe tekabül ediyor galiba. Adam tutumlu beyler!