Paylaş
Hayat hikâyesi herkesin malumu... Ama muhtemel/müstakbel Amerikan başkanının geçmişini anmakta fayda var ilk elden.
Zengin. Çok zengin.
Fakat sülaleden değil.
DEDESİ GENELEVCİ
Donald, baba tarafından Alman, anne tarafından İskoç kökenli. Fukara dedesi Frederick Trump 1885’te, henüz 16 yaşındayken ABD’ye göç ediyor. Altına hücum furyasına falan katılıyor, o sırada Klondike’ta genelev işletiyor. Memleketlisi Elizabeth ile evleniyor. Dönüp tekrar Almanya’ya yerleşmek istiyor ama asker kaçağı olduğu için sınır dışı ediliyor.
BABASI KU KLUX KLAN’CI
Dede erken yaşta İspanyol gribinden ölünce işin başına baba Fred Trump geçiyor. Fakat siyah karşıtı Ku Klux Klan örgütüne üye olduğu için bir süre hapis yatıyor. Ama akıllanmıyor, ailenin asıl servetini yaptığı emlak işlerinde siyahlara konut satmıyor falan filan... Velhasıl Donald Trump bunun beş çocuğundan biri.
KENDİSİ VATANSEVER
Genç Donald pek zeki bir öğrenci değil. Liseyi bitiremiyor. Üniversite eğitimini geçen hafta kulağından vurulduğu Pensilvanya’da sonradan tamamlıyor. Çok vatansever ama ayağında topuk dikeni olduğu için Vietnam Savaşı’ndan muaf oluyor.
Ayaklar savaşa gitmiyor ama baş ticarete acayip basıyor. Büyük emlak projeleri, oteller alıp yürüyor.
78 + 4 KAÇ EDER?
Gerisini herkes biliyor: 2016’da Hillary Clinton’a karşı girdiği yarışta ABD başkanı seçiliyor.
Şimdiki rakibi Joe Biden (81) yaşlılıkla eleştiriliyor ama o zamana kadar seçilmiş en yaşlı başkan da kendisi (Şu anda 78 yaşında).
Yani beklendiği gibi tekrar başkan seçilirse görevi tamamlandığında Biden’dan da yaşlı olacak. Ama pes etmiyor; vurulsa bile “Fight/Mücadele” diyor; ikinci başkanlık dönemine hazırlanıyor.
ŞU AHİR ZAMANINDA...
Düşünüyorum da, Amerikan rüyasına tırnaklarıyla tutunup en zirveye tırmanmış bir aile...
Haddi hesabı olmayan bir servet... Gençliğinden beri “dava adamı” olsa anlayacağım.
Üstüne zaten bir tur başkan olmuşsun.
Yatını Akdeniz’in lüks rivieralarından birine çekip şu ahir zamanının keyfini sürebilecekken miting miting koştur, sinek/arı ısırığı zannederken bakmışsın kurşun geçmiş kulağından.
Şu Cumhuriyetçiler yok mu? Yaktılar pamuk helva saçlı sarışın tontonumu yaktılar. Donald’ımın seyrine baktılar...
Bir zamanlar Türkan Şoray (3)
Beyazperdenin “Sultan”ının 1968’de Son Aktüalite gazetesi için kaleme aldığı hayat hikâyesine, iş insanı Rüçhan Adlı hakkında tuttuğu notlarla devam ediyoruz.
Gazetenin bir sayısında dönemin bu medyatik ilişkisi için şöyle denmiş: “Türk beyazperdesinin ünlü yıldızı Türkan Şoray için uzatmalı sevgilisi Rüçhan Adlı, ‘Kim ne derse desin Türkan bana aittir. Ve aşkımız her şeye rağmen ömür boyu nikâhsız olarak devam edecektir. Hem bu şahsi bir konudur, sadece ikimizi ilgilendirir...’
Eşinden çeşitli sebepler ve tazminat parası yüzünden ayrılamadığından, Türkan Şoray ile resmen dünya evine giremeyen tanınmış işadamı, bu durumda boşanmak için mahkemeye dahi başvuramamaktadır...”
Türkan Şoray ise kaleme aldığı yazı dizisinde o günleri şöyle anlatıyor:
AVRUPA’YA RÜÇHAN’DAN KURTULMAK İÇİN GİTTİM
“Ara sıra sağ tarafımdaki cama, yorulunca da arkamdaki koltuğa yaslanıyordum. Bir uğultudur gidiyor otomobilin motorundan. Hep yol, hep yol. Yine dalmışım giderken. Sert bir fren ve şoförün sesi kulağımda çınladı: Kapıkule... Ama bu başka bir gidişti. Öyle bir gidiş ki adeta kendimden kaçıyordum... Siz deyin ki kendi kendinden kaçtı, ben diyeyim ki film dünyasındaki gelişmeleri izlemek için Avrupa’ya gittim.
Ama madalyonun öte yüzü ne sizin dediğiniz, ne benim düşündüğüm gibi.
Bunca uzun kilometreler, çok ağır geçen, üstelik de üzerimde büyük etkiler yapan koskoca bir 6 yılın manevi baskısından kurtulmak içindi...
Büyük başın derdi büyük olurmuş derler.
Ne doğru söylerler.
Ne büyük bir lüks içinde yaptığım Avrupa turnesi ne de yüzbinlerce lira karşılığında çevirdiğim filmlerim gözümde vardı.
Ben diyorum ki, yine o yazlık ceketi kışın sırtında olduğu için arkadaşlarından utanan, arkadaşları okul kantininde 15 kuruşluk keki yerken onları seyredip açlıktan midesi guruldayan, altı delik pabuçlu zavallı Türkan Şoray daha mutlu idi...”
Paylaş