Danla Bilic kendisine influencer denmesine isyan etti:
“Müzik dünyasında müzisyenler nasıl bir meslek birliğine üye oluyorlarsa, influencer’larda da aynı şey olmalı. Herkes ‘influencer’ım’ diyor. Her 50-60 bin takipçisi olan, affedersiniz eskortlar bile kendini influencer olarak tanıtıyor. Sonra bir yerde influencer’lar konuşulduğunda bizleri de eskort sanıyorlar.”
Daha önce de depremde influencer’ları eleştirmişti Bilic.
Bir depremzedenin enkaz altındayken protein tozu bulup onunla beslendiğini açıklaması üzerine, hesabından protein tozu reklamı yapan bir influencer’ı şöyle eleştirmişti Danla:
“Normale dönerken tabii ki bizden izin almayacaksınız, dönebilen dönsün, ne mutlu ama enkaz altından örnek vererek protein tozu linklemek normal mi geri zekâlılar? Sadece soruyorum. Bu düşüncesizliğiniz yüzünden hor görülen hep siz oluyorsunuz.”
Influencer dünyasına içeriden çuvaldız sokuyor Bilic. Influencer’lığın itibar kaybetmesine neden olan yanlışları tespit ediyor, bunlar üzerine kafa yoruyor.
Meslek birliği öneriyor mesela. Bu işin belli kurallara bağlanması gerektiğini öne sürüyor. Tam çerçevesi belli olmadığı için fenomenliğin ele ayağa düştüğünü anlatmaya çalışıyor.
Diğerleri buna ne mi diyor?
Ünlüler dünyasından duyurduğu kötü haberlerle “Felaket Tellalı” olarak anılan ses sanatçısı Onur Akay bu kez kötü haberi kendisinden verdi:
Dayak yemişti. Yüzü morarmış, burnu kanamış, dişi kırılmıştı. Hem de dövenler iki kadındı.
Erkek gibi giyinmiş, erkek gibi dövüşen iki kadın.
Gittikçe tuhaflaşıyor, değil mi?
Neyse motosikletli kadınlar Onur Akay’ın kolunu büküp pata küte girişmeden önce “Kadir Doğulu ile ilgili bir daha konuşursan bacaklarını kırarız” demişler.
Evet doğru, Onur Akay ayrılık haberlerinin ardından Neslihan Atagül’ün annesiyle konuştuğunu, annenin bu ilişkiye karşı olduğunu, kızının ayrılmasını istediğini paylaştı.
Hatta bunun üzerine Neslihan Atagül’den “Annem bile beni Kadir gibi anlamıyor” gibisinden bir cevap gelmişti.
İstanbul Modern salı-cumartesi 10.00-18.00, pazarları 11-00-18.00 arası açık. Pazartesileri kapalı, perşembeleri ücretsiz. (0212)
334 73 00
◊ 4 Mayıs’ta tekrar ziyaretçileriyle buluşan bina, Paris’teki Pompidou Merkezi, New York’taki Whitney Müzesi gibi pek çok sanat kurumunu tasarlayan, Pritzker ödüllü mimar Renzo Piano imzalı.
◊ Dışarıdan bakarken en büyük fark zemin katta. Gezmesi ücretsiz olan bu kat daha çok ziyaretçi için genişletilmiş ve her tarafı cam olduğundan hem ferahlamış hem deniz ve şehirle daha iç içe.
Bütün doğa etkilenir de her yıl denize girişiyle yaz sezonunu açan Fedon etkilenmez mi bu iklim değişikliğinden?
Fedon bile bu sene denize erken düştü.
Bodrum-Torba’daki iskelesinden elinde rakı kadehiyle suya atladığı görüntüleri paylaşıldı ünlü tavernacının.
Normalde bu görüntüleri gören çanta, mayo, terlik gibi eksiklerini gidermeye koşardı.
Bu sene öyle olmadı. Çünkü seçimin 14 Mayıs’ta olacağı uzun süredir belliydi.
İhanet iddialarının ardından F1 yarışlarının davetlisi olarak Bakü’ye giden Neslihan Atagül-Kadir Doğulu çifti orada bir söyleşiye katıldı.
Katılımcılardan birinin bu iddiaları sorması üzerine sinirlenen Atagül, “Gerçekten bunu mu merak ediyorsun” diye tepki gösterdi.
Yahu Türkiye’nin en “aşk pıtırcığı çifti” rolüne soyunacaksanız...
Taraflardan birinin başka biriyle samimi görüntüleri ortaya çıkacak...
Boşanmayı beceremeyen bir toplumuz. Boşanmak istediği için hemen her hafta bir kadının öldürüldüğü topraklar burası.
Boşanmayı bırakın kenara, ayrılığın hiçbir türünde başarılı değiliz.
“Çünkü anlaşmazlığı bitirmek” yerine “karşımızdakini bitirmek” üzere ‘çözümodaklanmışız’.
Bütün iyi yanlarını unutup, geçirilen bütün güzel zamanları silip, karşımızdakini şeytanlaştırırız ve bir iblise nasıl davranılması icap ediyorsa aynen öyle, “hak ettiği” şekilde muamele ederiz.
“Biz artık birbirimize göre değiliz ama bundan sonraki hayatın da mutlu, huzurlu geçsin” cümlesini kurabilmek için Türk Dil Kurumu’nun bir araya gelmesi gerekir bizde.
Çok az istisnası var bunun. Gördüğümüzde de yadırgıyoruz.
Fazıl Say-Ece Dağıstanlı çifti boşanmak için mahkemeye el ele gittiler ya... Taraflar mahkeme çıkışı arbede yaşasa daha normal görünecek gözümüze.
BUGÜN
∆ 08.30: Alaçatı Spor Sahası’nda Gayatri Senem ile yoga
∆ 10.00: Stantlar açılıyor
∆ 10.00: Atölye Yağhane’de Gökçen Adar ile yemek atölyesi
∆ 10.30: Cumhuriyet Meydanı’nda Alper Alhat ile zeytinyağı tadımı
∆ 11.30: İmren Han Otel’de Natalia Altın ile otlu tarifler söyleşisi
∆ 11.45: Cumhuriyet Meydanı’nda Sonat Sözer’in “Serenad” konseri
∆
Galatasaray’ın renkli sürprizi
BİR SALAŞ HOSTEL
Galatasaray Lisesi’nin ön yüzü İstiklal Caddesi’ne bakar ya, arka duvarına da Hayriye Caddesi denk gelir. Onun tam köşesindeki Can Yayınları binasına rengârenk bir ‘şey’ oldu. İçi, dışı, her tarafı farklı ve canlı renklerde, sokak sanatçısı karagözüktükaptan’ın grafitileriyle süslenmiş. Önündeki şirin bahçede Türklerle birlikte Alman, Rus, İsrailli, 20-30 yaş grubu turistler oturuyor... Meğer o bina Popstel adında bir hostel olmuş, o küçük bahçe de kendi kafesiymiş, kahveler 40-60, bira
100 liraymış. Yan tarafta da bir lounge’u varmış, hafta sonu partiler yapıyorlarmış, fiyatlar aynıymış. Cuma, cumartesi günleri DJ’ler 20.00’de başlıyormuş, yarın da 17.00’de başlayacak Sunset/Günbatımı partisi yapılacakmış bahçede. Yani Galatasay’dan Boğazkesen’e inerken solda rengârenk bir şey ve önünde de yine rengârenk turistler ve Türk gençler görürsek n’apmayacakmışız? Şaşırmayacakmışız. Şubatta açılmış.
Odaları da gezdim. Dört farklı renkte tasarlanmış, farklı büyüklüklerde, hepsi temiz pak, 16 odası var. Fiyatlar
70-100 euro. Kişi başı 750’ye falan geliyor. Demem o ki bir güzel partisini yakalayıp, gece de iki-üç arkadaş bir odasını kapatıp, konaklamalı bir program eğlenceli olabilir. Hele de dünyanın farklı yerlerinden gelmiş o tiplerle. Ama asıl bomba, teras. Küçük ama inanılmaz bir Tarihi Yarımada manzarası var. Mayıs başı burası da restoran oluyor. Böylece binadan hiç çıkmadan ye-partile-uyu-kahvaltı et döngüsü tamamlanmış olacak. Çok sıkılırsan da