İçinde partilemeye uygun bir havuz? Var. Kadehin boşaldı, havuza sıfır bar? Var. Suyun içinde bar sandalyeleri? Var, var. Havuza doğrultulmuş kolonlar? Havuzu merkez alarak etrafında dalga dalga büyüyen güneşlenme, eğlenme, dans alanları? Var, hepsi var.
E, peki niye olmuyor? Tasarımı tamamen bir parti oteli şeklinde yapılan Bodrum Susona, niçin hak
ettiği gibi sahillerin en sıkı eğlence otellerinden birine dönüşmüyor?
Bodrum Torba’daki Susona bu sezon canlı müziği kaldırma ve sadece DJ performanslarına dayalı etkinlikler yapma kararı aldı.
Cevap: Canlı müzik. Daha doğrusu canlı müzikti. Canlı müzik bir işletme için her derde deva. Mekânı hareketlendirir, sokaktan geçeni çeker. Sanatçıların sanatçı arkadaşları gelir, birer-ikişer parça onlar söyler. Ortam güzelse bir içecek insana beş içirirler böylece.
Ama her zaman, her yerde işe yaramaz. Sanatçıyla en arkadaki masanın göz teması mesafesi gibi önemli matematiği var bu işin. Ve o matematikteki en ufak bir aksamada, malzeme ne kadar kaliteli olursa olsun, formül tutmuyor.
Düşünsenize:
◊ KATILIN: Hiç kör olduğunuzu düşündünüz mü? Kör olup İstanbul’un sokaklarında yürümeyi, vapura binmeyi, maç yapmayı? Gayrettepe Metro İstasyonu’ndaki İstanbul Diyalog Müzesi’nde bütün bunlar size yaşatılıyor, ben katıldım, inanılmaz bir deneyim. Üstelik bütün bu eğitimi de görme engelli rehberler yaşatıyor. İlk seans sabah 10.00’da. Gün içinde yaklaşık her saat başı yeni seans yapılıyor. Tam biletler 99, indirimli 69 lira.
◊ KAYIN: Avrupa’nın en büyük olimpik buz pisti Zeytinburnu Buz Adası’nda 40 dakikalık derslerle buz pateni öğretiliyor. Ekipmanlar onlardan. Tam 75, öğrenci 50 lira.
◊ GÜLÜN: BKM’nin stand-up’çıları Ankara’ya geliyor. Çankaya’daki Berlin Cafe’de bu akşam 20.00’de başlayacak gösteriye biletler Biletix’te 112 lira.
◊ DİNLEYİN: Ajda Pekkan bu akşam 21.00’de Kuruçeşme Açıkhava’da konser veriyor. Bilet fiyatları, kategorisine göre 330 liradan başlıyor, 2 bin 750 liraya kadar çıkıyor.
◊ GÖRÜN: Beklediğinin üstünde ilgi gördüğü için uzatılan “Çocuk Kral-Tutankhhamun’un Muhteşem Hazinesi” sergisi Maslak Uniq Expo’da devam ediyor. Erken yaşta ölen çocuk firavun Tutankhamun’un 1922’de keşfedilen mezarından çıkan hazinesinden 400 parçanın replikaları sergileniyor. Görmesi 250 lira.
◊
Hamdi Alkan’dan ayrıldıktan sonra bir açılıp pir saçılan Selen Görgüzel şimdi de sahne aldığı bir mekânda seslendirdiği Kayahan şarkısı “Yemin Ettim”le gündemde.
Öyle detone oldu ki insana yeminini bozdurur. Selen’e sahnenin yolları, bize kurşunlar.
Olabilir, demek talibi var, alıcısı mevcut ki kadını çıkarıp söyletiyorlar.
İlk müdahale Işın Karaca’dan geldi. Selen Görgüzel’in zorlama performansına “Ama neden” diye tepki gösterdi Karaca.
Biliyorsunuz, böyle bir misyonu var Işın Karaca’nın. Sektöre kimin girip kimin girmeyeceğine o karar veriyor. Daha önce şarkıcılık denemesi yapacağını açıklayan Merve Boluğur’a da “Bir sen eksiktin” yorumunu yapmıştı.
Işın Karaca’dan bu vizeyi almak da yeterli değil.
Sonra sahnede ne giyip ne giymeyeceğinize de kadar veriyor. Kulis kulis gezip etekler dizaltı mı, saçlar düzgün örülmüş mü, tırnak kontrolü falan yapıyor.
Az çektirmedi Gülşen’e, Simge’ye...
◊ En uzaylı stiller:
Seçim kıyafetini en ciddiye alan kişi tartışmasız müzisyen Gaye Su Akyol’du. Makyajını, takılarını, kıyafetini ayrı ayrı paylaştı. Metalik gri uzun çizmeleri “Işınla beni Scotty” der gibiydi. Galaksinin derinliklerinden Zeyna gelmiş de seçimlere müdahale ediyor havası vardı.
Hakkını yemememiz gereken biri daha var: Şarkıcı Hatice. O ise Gazi Koşusu’na gider gibi hazırlanmıştı. Beyaz kombinini yine beyaz işlemeli eldivenler, beyaz tül kep ve beyaz süs köpeğiyle tamamlamıştı.
Seda Sayan, Çeşme’deki bir gece kulübünde başka kadınla samimi görüntüleri ortaya çıkan Kadir Doğulu ve eşi Neslihan Atagül hakkında sert konuştu. Ve bir manifesto açıkladı.
Neden manifesto? Çünkü Seda Sayan sosyolojisinin genel olarak tribünlere oynamayı sevdiği rol bu değil.
Hülya Avşar’dan tutun, günümüze kadar defalarca canlandırılan o sosyolojide...
Kadın çok güzeldir...
Kadın işinde çok başarılıdır...
Kadının çok parası ve itibarı vardır...
Ama aynı kadın, evinde erkeğinin geyşasıdır.
Haftanın tam ortası: Çarşamba. Onun da tam ortası: 13.00. Etiler’in bir ara sokağındaki Beca sanki cuma ya da cumartesi akşamıymış gibi hıncahınç.
İlk açıldıkları dönemden beri yaptıkları çarşamba öğle partilerinin birinci yılı. Sağ taraf ve ön taraf reklamcı, sanatçı, kreatif insan ağırlıklı. Arka taraf daha beyaz yakalı... Yaş ortalaması 25-55.
DJ Kiwi sohbeti engellemeyen disco, soul, funk müzikler çalıyor. İnsanlar
550 liraya dahil oldukları bitki bazlı açık büfeden istediklerini alıp masalarına geçiyor. Birinde İbrahim Kutluay, diğerinde komedyen Kaan Sekban... İkisi de “Beca’dan çıkmayanlar” kontenjanından. İçerideki kalabalık en çok Lucca’dakine benziyor. Zaten işletmesinden de Lucca’nın eski işletmecisi Bahadır Gürceer sorumlu.
Ama Moda’dan, Cihangir’den gelenler olmasına rağmen Lucca nasıl ki Bebek’in bir mahalle barıysa Beca da onun Etiler versiyonu.
Ve bu daha gündüz... Akşamları gelenleri aynı masalara sığdırabilmek için iki tur rezervasyon alıyorlar: 19.00-21.00 ile 21.00 ve sonrası.
Ödül törenleri iyidir. Yapılan işler ve onları ortaya çıkaranlar hatırlanmış, anılmış olur; kendi aralarında kıyaslanıp hangisinin daha iyi olduğu tartışılır, dereceye girenler daha önce dikkatini çekemedikleri insanların da radarına girer.
Ödül törenleri iyidir yani. Kötü olsa bile iyi.
Ama bazen öyle şeyler oluyor ki insan şaşırmadan da edemiyor.
Mesela geçen akşam Göktürk Dergisi tarafından ‘Yılın En’leri Ödül Töreni’ yapıldı. Bu yıl beşincisi verilmiş bu ödüllerin. Sonuçlar, Göktürk bölgesinde yaşayanlar arasında yapılan anketlerle belirlenmiş.
Verilen ödüller arasında Sinan Akçıl’ın aldığı “en iyi söz ve müzik yazarı” ya da Sadettin Saran’ın aldığı “yılın iş insanı” gibi aklı başında kategoriler var ama devamına gelin...
◊ Yılın en çıkış yapan güzellik merkezi:
◊ Yılın en iyi çıkış yapan organik ürün markası: ◊ Yılın bitkisel ürün işletmesi:
◊
◊ Her şeyden önce her gün yüzlerce kişinin ellediği mönüye dokunmamış oluyorsunuz.
Bu hijyen kısmı güzel tabii de... Menüyle bitmiyor ki iş. Masaya, sandalyeye, tuzluğa, küllüğe, kapı koluna da bir o kadar insan temas ediyor, onu ne yapacağız?
◊ Hızlı değişen yemek listeleri ve fiyatlar söz konusu olduğunda da pratik bir uygulama işletmeler açısından. Durup durup menüyü değil, dijital içeriği yeniliyorsunuz, olup bitiyor. Hem yer sıkıntısı olmadığı için yiyecek-içeceklerin fotoğraflarını da koyabiliyorlar böylece.
Ama şu da var: Okuması hiç keyifli değil, menüden ortaklaşa bir şey seçmesi zor.
◊ Sonra garsonla müşterinin iletişimini de koparıyor, daha teknik bir hale getiriyor sipariş aşamasını. Bu sistem Türkiye’de her ne kadar oturmamış olsa da (Çünkü garsonlar çoğunlukla sattıkları yemeği tatmamış, ne sattığını bilmiyor) o yemek üzerine konuşabilmek önemli servis elemanıyla.
◊ Hepsini geçtim, bizim gibi toplumlar için daha en başta “Little little into the middle” yani “Ortaya hepsinden az az” seçeneği olması lazım ki henüz hiçbir QR kodlu menüde bu seçenek yok.
Mercan Ezgi Mola Aksakallı