Saffet Emre Tonguç

Bayramda sınırları aşmanın 5 yolu

14 Ağustos 2017
Bayram tatili yurtdışına gitmeyi düşün ancak henüz nasıl bir tatil yapacağına karar veremeyenler için önerilerim var. Telaşa gerek yok… Siz neyi istediğinize karar verin, ben size en iyi adresini söyleyeyim. Üstelik tüm incelikleriyle…

Eğlence sevenlere Mikanos

Mikonos’un kışın 10 bini bulmayan nüfusu yazın 100 binin üzerine çıkıyor. 85 kilometrekarelik adada mobilet ya da jip kullanarak dolaşmak en akıllıca iş. Adanın gözde plajı Scorpios’a (Tel: 29250) muhakkak uğrayın. Zevk, vizyon ve profesyonellik bir araya gelince çok büyük paralar harcamadan ortaya süper işletmeler çıktığını göreceksiniz. Restoranı da çok başarılı. Süper Paradise plajının akşamüstü partileri çok kalabalık ama gelen kitle daha ortalama. Plajın devamındaki Jackie O muhteşem manzaralı bir tesis. Akşamüstü içkinizi burada alın. Gösteri yapan drag queen’ler eğlenceyi doruğa taşıyorlar. Nammos Plajı (Tel: 22440) Yunanlı ünlülerin mekanı, dolayısıyla etraf paparazzi kaynıyor. Rezervasyonsuz giden kapıda kalabilir.

Spilia Restaurant’a muhakkak uğrayın, yeryüzündeki cennetin adreslerinden biri. Muhteşem bir plaj olan Ftelia’ya da bulunan Alemagou Restaurant’ı ve Kiki’yi gene öğle yemeği için tavsiye ederim. Akşam için Hakkasan’ın açtığı Ling Ling (Tel: 22515) adadaki en gözde yerlerden biri. Yan komşu Interni’de (Tel: 26333) çok şık bir mekânda lezzetli yemeklerin tadını çıkarabilirsiniz. Remezzo, La Bikina, Astra, Güzel, Moni ve Skandinavian adanın popüler gece mekânları arasında bulunuyor.

Sağlıklı yaşam düşkünlerine SHA/Altea

Sağlıklı yaşam alanında uluslararası bir üne sahip olan SHA Wellness Clinic, şehir hayatının olumsuz etkilerinden arınmak, bedensel ve zihinsel olarak yenilenmek isteyenler için ideal. Bayram tatilinde İspanya’nın en güzel bölgelerinden olan Valencia’ya 1,5 saat mesafedeki Altea’ya gidebilirsiniz. 360 derece kapsamlı sağlıklı yaşam öğretileri sunan merkez, en doğal terapiler yoluyla insanların daha uzun süre iyi ve sağlıklı yaşamasına katkıda bulunmayı amaçlıyor. SHA Wellness Clinic’de, formülleri merkezin şeflerine ait olan birbirinden lezzetli ve sağlıklı yemeklerle form tutabilir ve doğal terapilerle sonbahara hazırlanabilirsiniz.

Yazının Devamını Oku

Gaudi belki bir deli, belki bir dahi...

6 Ağustos 2017
Dünyada bir şehrin çehresini değiştirebilen muhtemelen tek mimar Gaudi. Barselona’da yaptığı çok özel, çok sıradışı eserleri var, La Sagrada Familia gibi... 1878-1894 yılları arasında şehrin çehresini değiştiren yapıların mimarı olmuş. Palau Guell, Casa Batllo ve Casa Mila gibi önemli evlere de imzasını atmış.

Ünlü mimar 1852 yılında, İspanya’nın Katalanya bölgesinde  doğmuş. Babası demircilik yapıyormuş. Daha çocukken romatizma olmuş. Büyük acılar çektiğinden, yürümesi pek de kolay olmamış. Evden uzaklaşamadığı için, bahçede doğayı ve doğanın tasarımını incelemiş hep. En önemli iki yeteneğini de bu sayede kazanmış: Doğanın gözlemlenmesi ve analizi. Çizim konusunda yetenekli Gaudi  22 yaşında üniversiteden mezun bir mimar olmuş. Bir doğa aşığıymış: “Atölyemin hemen dışındaki ağaç benim akıl hocam” dermiş.

Diplomasına okul dekanı sıra dışılığına atfen “Bu diplomayı bir deliye mi yoksa bir dahiye mi verdiğimizi kim bilebilir? Bunu bize zaman gösterecek.” yazmış. Tanıştığı İspanya’nın en zengin ailelerinden Güell’lerin oğlu, Gaudi’nin hayatını değiştiren isimlerden. Ondan kendi adına mimari yapılar istemiş.

 

CASA BATLLO

Sanayici Josep Batllo i Casanovas’ın siparişiyle yapılmış bu alışılmadık mimari ile inşa edilen bina. 1906 yılında tamamlanmış. Cepheleri, göz alıcı bacaları ve çatısıyla her  noktası sıradışı. Çatıyı kaplayan, bir sürüngenin sırtını andıran dik, dar ve renkli bölümünü Katalanyanın azizi George’un savaştığı ‘Ejderhanın Sırtı’olarak tasarlamış Gaudi. Yapının ilk katındaki balkonlarda yer alan ince sütunlar nedeniyle Casa Batllo’ya “Kemikler Evi”de  diyorlar. 2005 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girmiş.

CASA MİLÀ

Yazının Devamını Oku

Enerji bombası İbiza

30 Temmuz 2017
Çılgın mı çılgın, deli mi deli İbiza’ya hiç gitmemiştim ama en çok gece hayatından bahsedildiğini duymuştum. Aslında adanın gündüzü bir başka, gecesi bambaşka. Dr. Jekyll ve Mr. Hyde gibi. İki kişilikli İbiza. Gündüzün güzide tatil beldesi, gece deliriyor. Dünyaca ünlü dj’lerin sabaha kadar müzik yaptığı kulüplere, çılgın şovların olduğu barlara kendinizi kaptırmamanızın olanağı yok.

İspanya’nın özerk bölgelerinden Balear Adaları’ndan biri olan İbiza, eğlenmeyi sevenlerin vazgeçilmezleri arasında ilk sırada. Dünya jet sosyetesinin tercih ettiği bu yerde her an ünlü bir simayla karşılaşabilirsiniz. Masmavi denize upuzun kumsalların eşlik ettiği ada, aynı zamanda ‘özgürlükler adası’ olarak da biliniyor. Sadece İspanya’nın ve Avrupa’nın değil dünyanın en önemli eğlence merkezlerinden biri kabul ediliyor. Adadaki evlerin beyaz renkli olmasından dolayı beyaz ada da deniliyor. İbiza Town, Santa Eularia del Rue ve Sant Antoni de Portmany isimli üç şehri var adanın. En büyüğü İbiza Town.

İbiza Town’da görülmesi gereken yerler arasında D’alt Villa yer alıyor, burası tarihi şehir. Denizden yaklaşırken muhteşem bir görüntüsü var, özellikle de gün batımında. Tarihi şehrin ana girişi Portal de ses Taules. D’alt Villa’nın içinde 16-17. yüzyıllar arasında inşa edilmiş barok kilise Santo Domingo’yu, eski belediye binasını, 14. yüzyılda mimarisi gotik olan, 18. yüzyılda barok mimariye uygun restore edilen katedrali ziyaret edin.15. yüzyılda yapılmış ve şu an müze olan Puget’yi, Sant Ciriac Şapeli’ni, Guillem de Montgr Heykeli’ni de görülecekler listenize ekleyebilirsiniz.

İrili ufakli 56 tane koy var adada. Bazı koyların tepelerindeki sura benzeyen yapı kalıntıları korsan gözetleme kuleleri. Bir kuleden yakılan ateşi diğer kule görebiliyor ve böylece bir saldırı halinde kulelerdeki ateş sayesinde halk kiliselere saklanabiliyormuş. Koyları dolaşmak için mutlaka araç kiralayın. En güzel koy turkuaz rengi denizi ve bembeyaz kumsalıyla Portianitx. En ilginç koy ise Port de Benirras. Pazar günleri adada yaşayan hippiler Benirras’da toplanıyorlar. Çarşamba günleri Benirras’da Hippi Pazarı kuruluyor.


Muhteşem plajlar

İbiza aynı zamanda meşhur plajlarıyla da tanınıyor, milyon dolarlık yatlar dikkat çekiyor. Bora Bora, Salinas ve Sant Antoni plajları en popüler gündüz mekânları. Adanın en doğal plajlarından bir tanesi Salinas. Tuz çıkarılan bölgede kurulan plaj doğal sit alanı, inşaat yapılamıyor. Koca bir tuz dağı, gerçekten ilginç. Gün batımının bir ritüel olduğu Cafe Del Mar, San Antonio Plajı’nda. Plajdan gün batımını izlemek o kadar moda ki buraya gün batımı turları düzenleniyor. Son zamanların moda plajı ise Experimental. İbiza’da evlenmek isteyenlerin tercih ettiği adreslerden biri. Malum son zamanların trendi oldu plajda evlenmek. Eğer eğlence tavan yapsın istiyorsanız bir önerim de Blue Marlin Otel ve Plajı olacak. Öğle yemekleriyle popüler Es Cavalet isimli plajı da atlamamak lazım.

Yazının Devamını Oku

Her zaman davetkar, her zaman efsane: Ayvalık

23 Temmuz 2017
Ayvalık; yazlıkçıların kahramanı, bir tatil efsanesidir. Etrafınızda tatil planlarını sorduğunuz birilerinden muhakkak; “Ayvalık’a gidiyoruz, yazlığa” yanıtını almışsınızdır. Öyle “bir başkalığı” var ki onun hem denizin ve doğanın en güzel hallerini hem bunun insan eliyle nasıl sıradanlaştırıldığını görebilirsiniz. Hem mitolojik öykülerle takvimsiz bir yolculuk yapabilir hem şimdiki zamanın gündelik telaşlarına tanık olabilirsiniz.
Yazının Devamını Oku

Tarih kokan Anadolu

16 Temmuz 2017
Dünyaca ünlü Lonely Planet rehber kitaplarının Türkiye ile ilgili bölümünde şöyle bir cümle yazıyor: “Anadolu’da İtalya’dan daha fazla Roma dönemi eseri, Yunanistan’dan daha fazla Yunan dönemine ait tarihi şehir var”. Geçenlerde ülkemin zenginliklerini görmek ve tarihin görkemine şahitlik etmek için elimde kameram bana hoş geldin diyen Anadolu’nun yollarına attım kendimi. Birbirinden güzel antik şehirlerde geçmişe yolculuk yaptım.

Tıbbın merkezi Bergama

İlk durağım Bergama oldu. Teleferikle çıktığım Akropol’deki Trajan Tapınağı 1900 yıllık görkemiyle tepeden tüm şehri selamlıyordu. Bergama’nın dünya tarihinde çok önemli bir yeri var. O dönemde dünyada iki büyük kütüphane bulunuyormuş. Biri 500 bin kitap kapasiteli İskenderiye, diğeri de 200 bin kitaplı Bergama. Şehirde bulunan Asklepieion ise İ.Ö 4. yüzyıldan kalma eski bir hastane. Girişine “Ölüm buraya giremez” yazmışlar. Bu tarihi yerde hastaları sağlıklarına kavuşturmak için psikolojiden tutun, çamur banyolarına kadar her yol denenmiş. Su, açık hava, güzel ortam ve dinlenmenin en iyi tedavi yolu olduğunu düşünmüşler. İnanışa göre sağlık tanrısı olan Asklepios hastaların rüyalarına girip iyileştirmiş onları.



Kehanet merkezi Didim

Didim geçmişte bir yerleşimden ziyade kehanet merkezi olarak kullanılmış.108 sütundan oluşan, 109 metre uzunluğunda, 51 metre genişliğindeki Apollo Tapınağı Yunan mimarisinin şaheserlerinden biri. Hemen girişte Yunan mitolojisinde adı geçen, kendine bakanı taşa çeviren, saçları yılanlı kadın Medusa kabartması var.

Yazının Devamını Oku

Kırkpınar’ın şehrinde, tarihin izinde

16 Temmuz 2017
Yağlı güreş Edirne ile özdeşleşen bir spor. Geleneksel Kırkpınar Müsabakaları bu yıl 656. kez yapılacak. 14-15-16 Temmuz 2016 tarihleri arasında gerçekleştirilecek yarışlar, aynı zamanda şehri festival havasıyla da renklendirecek. İşte gitmişken görmeden, tatmadan dönmemeniz gerekenler.

Selimiye’nin görkemi

Mimar Sinan’ın “Ustalık dönemi eseri” olan Selimiye, şehrin simgesi… 1569-1575 yılları arasında tamamlanan bu görkemli yapının, Koca Sinan’ın İstanbul’daki muhteşem yadigârı Süleymaniye Camii’nin güzelliğini geride bıraktığı düşünülür. 2011 yılında kültürel varlık olarak UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alınan cami; iç tasarımında kullanılan ve dönemin en iyi örnekleri kabul edilen taş, mermer, ahşap, sedef ve çini işçiliğiyle ayrıca değer taşıyor. Selimiye Camii’ne oldukça yakın bir noktada bulunan Edirne Müzesi’nde, Makedonya Kulesi civarında yapılan kazılardan elde edilen bulgular sergileniyor. Türk İslam Sanatları Müzesi ise küçük ancak çok keyifli; zaman ayırdığınıza pişman olmazsınız.



Muhteşem Camiler Şehri

1414 yılında tamamlanan Eski Cami, Osmanlı’dan günümüze ulaşan en eski mimari eserlerden biri. Üç Şerefeli Cami, adını her biri farklı tarzda inşa edilmiş üç şerefeden alan görkemli bir yapı. Selimiye’nin kuzey batısında bulunan 1435 tarihli Muradiye Camii, özellikle içindeki olağanüstü İznik çinileriyle çok etkileyici. 1484 - 88 yılları arasında inşa edilen ve müthiş bir dinginliğe sahip olan 2. Beyazıt Külliyesi, küçük bir sağlık müzesi de barındırıyor.

Yazının Devamını Oku

Bir şehrin kaderini değiştiren ilginç müze

10 Temmuz 2017
Bilbao, İspanya’nın kuzeyindeki Bask Bölgesi’nin en gelişmiş endüstri kenti. Eskiden sanayi ve madenciliğin merkeziymiş. Guggenheim Müzesi inşa edildikten sonra milyonlarca turistin geldiği, ülkenin en gözde turizm merkezlerinden biri olmuş. Çarpıcı hikâyesi aşağıdaki satırlarda…

20 milyon turist
Guggenheim Müzesi yavaşça akan Nervion Nehri’nin kıyısında yer alıyor, güneş ışınları titanyum kaplaması üzerinde adeta dans ediyor. Müze ABD’li Guggenheim Vakfı’nın New York ve Venedik’ten sonraki üçüncü müzesi. Düzensiz eğrisel biçimlerin hakim olduğu yapı, ünlü mimar Frank Gehry tarafından tasarlanmış. 1997 yılında tamamlanan binanın mimarisi içinde sergilenen 20. yüzyıl çağdaş sanat eserlerinden çok daha fazla üne sahip. Bilbaolular dünyaya sanayi ve sanatın bir arada nasıl harmanlanacağını göstererek ders vermişler.




Aslında Gehry dış cephe kaplamasında kurşun bakır alaşımı kullanmak istemiş. Ancak çoğu ülkede bunun kullanımının yasaklanmasıyla farklı bir malzemeye ihtiyaç duymuş. Alüminyumu düşünmüş önce ama rengi değiştiği ve kirliliğe dayanıklı olmadığı için uygun bulmamış. Paslanmaz çeliği de binanın konumu ve Bilbao’nun ışık koşulları nedeniyle beğenmemiş. Titanyumun yağmurda altın rengini alması Gehry’nin aradığı cevabı bulmasına yetmiş. Böylece ışıkla malzemenin oyununu izleyebilmemizi sağlamış.

 

Yazının Devamını Oku

Lüksü olmayan yeryüzü cenneti: Dominika

28 Haziran 2017
Dünyanın çevrecilik merkezlerinden birindesiniz. Burası el değmemiş doğası, yaban hayvanları, nehirleri ve yağmur ormanları ile ilgileri üzerine topluyor. Karayipler’deki diğer adaların yaptığı hatalardan ders çıkarmış Dominika. Sadece kıyı şeridini korumakla kalmamış tüm adada ağır betonlaşmanın da önünü kesmiş. Bu yüzden çok lüks otel bulma umuduyla gitmeyin. Burada her şey doğala en yakın haliyle sizi bekliyor. Bunun ödülü ise dağlarda hala varlığını koruyan yağmur ormanları.

Adanın yerlileri Karibler. Beyaz adamın adayla tanışması ise 1493 yılında Kolomb’un yoluna çıkmasıyla olmuş. Adayı pazar günü gören Kristof Kolomb yeni keşfettiği topraklara da uygun bir ad bulmuş; Latince ve İspanyolca’da pazar günü anlamına gelen Dominica. 17. yüzyılın ortasına kadar yerleşim olmamış. Ada Karayip adaları arasında en fakir ve en az gelişmiş olanı. İşe bir de iyi yönünden bakın, aynı zamanda en ucuzlarından da biri.




Tüm bunlar bazı insanlar üzerinde negatif etki yaratsa da kimileri için bir ödül anlamını taşıyor. Çünkü Dominika diğer Karayip adalarının aksine modern binalar ve lüks sayesinde değil elindeki yeşili koruyarak turizm pastasından pay almaya çalışıyor. Adanın büyük çoğunluğu yemyeşil, doğa neredeyse beyaz adamın kendisini ilk gördüğü gün gibi. Burasının bozulmamış olması adalılar arasında da bir şaka konusu; “Kolomb dirilip geri gelse bulduğu adayı tanımakta hiç zorluk çekmez” diyorlar. Dominika, Karayip adaları arasında adı ve doğası aynı kalan ender yerlerden biri. Tüm bu çabalar karşılıksız bırakılmamış. Dünyaca tanınan sürdürülebilir turizm sertifikasyon firması Green Globe örgütü tarafından ilk ödüllendirilen Karayip adası olmuş.

Yazının Devamını Oku