Prygos’tan Burgaz’a“Kalesi deniz kıyısında yalçın kayalar üzerinde dört köşe küçük bir kaledir. Ada 10 mil genişlikte ve oldukça verimlidir. 300 kadar bahçeli tatlı suyu olan kuyulu evleri vardır. Halkı Rum’dur. Mamur kiliseleri vardır. Keçi ve tavşan gayet boldur. Dağlardaki bağların hesabı yoktur. Halkı zengin gemicilerdir.”Bu tanımlamayı Evliya Çelebi meşhur Seyahatnamesi’nde Burgazada için yapmış. Bense bugün çam ormanları ve zarif ahşap köşklerin yükseldiği sokaklarıyla özetleyebilirim size adayı.
Fotoğraf: www.kenteskizleri.blogspot.com.tr
Prens Adalarının yüzölçümü açısından 3. büyüğü. Osmanlı’nın fethinden önce adı Yunanca kale-burç anlamlarında kullanılan Pyrgos’muş biz onu Burgaz yapmışız; fonetik benzerlikten olması muhtemel…Eski çağlarda bir dönem Antigoni, bir dönem de Güvenli Liman anlamında Panormos olarak anılmış.
Bu niteliğini modern yaşama uyumlayarak söylersem; adalar içinde en sakin ve huzurlusu olduğunun altını çizebilirim. Yuvarlak biçimli ada yaklaşık 2 kilometre. Yani hiçbir araca ihtiyacınız yok keşfetmek için. Ama bisiklet romantik ve sportif bir alternatif olarak her zaman baki.Adanın en güzel evlerini görmek için Gezinti, Gönüllü ve Mehtap sokaklarını adımlayın. Ayrıca 600 yıllık çınarı ziyaret edip doğanın gücüne bir saygı selamı yollamadan da dönüş vapuruna binmeyin.
3000 civarı nüfusu, tepelerinde aheste aheste dolaşan keçileri ve adanın sahibiymişçesine sizi karşılayan kedileriyle Simi bana göre huzurun adresi... Ada adını Yunan mitolojisindeki su perisi Syme’den almış. Denizler tanrısı Poseidon ile evlenen su perisi adanın ilk yerleşimcilerinin lideri olacak Htonios’u dünyaya getirmiş. Buraya sonraları farklı isimler de vermişler. Eigli, Metapontis ve Kariki demişler zaman içinde.
Ama asıl ismi hiç unutulmamış. İki yüzyıl boyunca Saint John şövalyeleri hakimiyetinde yaşamış ada. Konumunun da etkisiyle ekonomik olarak gelişmiş, sünger ve gemileriyle nam salmış Simi.
Osmanlı İmparatorluğu zamanında Sömbeki denmiş bu şirin adaya. Çünkü Türkler eskiden sümbek isimli küçük teknelerle sünger avcılığı yaparmış burada. Kanuni zamanında adadan İstanbul’daki saraya sünger yollanırmış...
Tersaneleri de ünlüymüş adanın, senede 500 tekne yapılıyormuş.
Şimdi ise Simi’nin ana geçim kaynağı turizm. Diğer Yunan adalarına göre daha şık ve daha zarif bir mimariye sahip. O yüzden de klasik ada renkleri olan beyaz ile mavinin tekelinden sıyrılmış ve pastel renklere bürünmüş. Bu renkler, bakımlı binalar, aslına sadık kalınmış restorasyonlarla çok hoş bir manzara oluşturuyor.
Norveç Fiyortları adeta dünyanın tepesi, her yerde şelale, her yerde su var. Gelin turumuza yolcu gemilerinin rotarında da çık sık bulunan Hellesylt’teki harika bir şelale ile başlayalım.
Hellesylt’ten Hornindal yönüne giderseniz 514 metre ile Avrupa’nın en derin gölüne rastlayacaksınız. Sonra yemyeşil manzaralar, dağlar ve ahşap mimarinin güzel örnekleri arasından geçip Stirn şehrine varacaksınız. Şehir dediğime bakmayın merkezde 3000 kişi olmak üzere toplam nüfus hepitopu 7000 kişi.
Bu yerlere öyle otobandan bastırıp gideceksiniz falan sanmayın. Norveç dünyada refah seviyesi en yüksek ülkelerden biri ama neredeyse hiçbir yerde otoban yok. Doğayı korumak adına yollar tek şerit. Buralara gelmişken 1500 metredeki Dalsnibba Buzulu’nu ve aşağıda sizi bekleyen Geiranger kasabasını atlamayın. Geiranger, Norveç’in Alesund kentine bağlı küçücük bir kasaba. Bakmayın küçük olduğuna, 250 kişilik bir nüfusa sahip ama senede bir milyondan fazla turist geliyor!
Kastamonu, iki sarp tepe arasına kurulu bir şehir. Şehri kuşbakışı izleyebileceğiniz en güzel nokta ise tarihi kalesi. Aslında M.S. 12. yüzyıla kadar uzanan bir geçmişi var ama ne yazık ki ilk halinden kalan sadece iç kale kısmı. Kalenin karşısındaki tepede ise 1885 yılından kalma Saat Kulesi yükseliyor. Ulaşmak için tırmandığınız yokuşun sonunda şehir manzarasına karşı çayınızı yudumlayabileceğiniz bir de teras bulacaksınız.
Tarihle Selamlaşma: 3 Müze
Tarih severlerin Kastamonu’da uğraması gereken 3 müze var. Arkeoloji Müzesi’nde Kastamonu ve civarından bulunan Hellenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait çeşitli eşyalar ve sanatsal objeler sergileniyor. 19. yüzyıl sonlarında yapılan Liva Paşa Konağı ise 1997 yılından bu yana Etnografya Müzesi olarak kullanılıyor. Türkiye’nin ilk Kent Tarihi Müzesi’nin açıldığı yer de Kastamonu. Hükümet Konağı’nın altındaki müzede nadir eserleri görebilirsiniz.
Doğaya Hayranlığın Adı: Valla Kanyonu
En Güzel Şehir
Genellikle başkentler en güzel şehir kabul edilmez ama kuralı bozan yerlerden biridir Kıbrıs. Girne bence adadaki en ilgi çekici yer. Beşparmak Dağları ve sahil arasında kalması nereye baksanız insanı alıp götüren manzaralar hediye etmiş kente. 2 bin yıla uzanan bir tarihi var. Eski yapıları, hoş kafeleri, at nalını andıran limanı ile tam bir Akdenizli.
2300 Yıllık Batık
Girne Limanı’nın güzelim manzarasını izlemek için kaleye çıkmanız gerekir. İçinde tam 2300 yıllık bir batık gemiyle de tanışacaksınız. “Batık ticaret gemisi” her ne kadar hoş bir unvan olmasa da bu özelliğe sahip Akdeniz’in en eski 2. gemisi.
AYVALIK-CUNDA
Bir dönemin unutulmaz Yeşilçam filmlerine ev sahipliği yapan Murat Reis Ayvalık, tamamıyla yenilenerek misafirleriyle yıllar sonra yeniden buluştu. Mavi ve yeşilin ortasındaki konumu ayrıcalıklı. Gurme damaklar için özel lezzetlerin sunulduğu Olea Restoran, Ayvalık manzaralı saunasıyla D-Spa, fitness merkezi ve su sporları aktiviteleri keyifli bir tatilin anahtarı. Otelin köpek dostu olduğunu da hayvanseverlere ayrıca iletmekte fayda var. (Fiyatı kişi başı oda kahvaltı 408 TL, 0 266 312 01 01, www.muratreisayvalik.com).
Ayvalık’a çok yakın Teomida Hotel’in sakinliğinin, etrafını saran doğasının, dekorasyon dergilerinden fırlamış halinin tarifi yok; gidip Teomida’da kalarak görmeniz lazım. Bahçesindeki Akdeniz bitkilerinin rayihasıyla büyülenmeye de hazır olun. (Oda fiyatı kahvaltı dahil 430 TL, 0266 426 11 61, www. teomidahotel.com).
Mola, Cunda’da en sevdiğim otellerden biri. Ev rahatlığı tatilde de yanınızda olsun isterseniz başka alternatif bakmanıza gerek yok. Geniş avlusunda ve rengârenk bahçesinde keyif yapmak harika; restoranındaki lezzetler ise başlı başına anlatılmaya değecek kadar başarılı. (Fiyatı oda kahvaltı 375 TL. 0266 327 27 01 - molacunda.com).
Fora Otel’de Rum mimarisine uygun taş duvarlar, muhteşem bir deniz manzarası, lezzetli bir Ege kahvaltısı ve bolca sadelik var. Odalardaki şömineleriyle sadece yaz mevsimi değil yılın her vakti için güzel bir alternatif. (Fiyatı oda kahvaltı 250 TL, 0266 327 30 31, cundafora.com).
SAKIZ ADASI
Tarihinin yanı sıra doğal güzellikleriyle de turistlerin büyük ilgisini çeken ülkemizde turizm beldelerinin markalaşan etkinliklerle de anılması gerekiyor. Mavinin her tonunu bulabileceğiniz birbirinden güzel koyları, denizin kıyısında kıvrılan altın rengindeki plajları ve yeşilin bin bir çeşidiyle Çeşme de bu tatil beldelerinden biri…
Çeşme’nin Balık Turnuvası ve Alaçatı Ot Festivali’nin ardından artık bir de uluslararası yelken yarışı Arkas Aegean Link Regatta var. Yarışın ilk günü sert Ege rüzgârında yol alarak Sakız’a ulaştık. Zorlu fakat bir o kadar da keyifli bir parkurun ardından ekipler akşam Chandris Otel’de düzenlenen kokteylde tüm günün yorgunluğunu atarak keyifli vakit geçirdi. Otel adanın en iyilerinden biriymiş bizde olsa maksimum üç yıldız alır! 1970’lerden kalmış bir tesis o yüzden nostalji düşkünleri için ilginç olabilir! Perleas, Argentikon ve Grecian Castle adada konaklamak için iyi alternatifler.
Ertesi gün gerçekleştirilen ‘Sakız’ın keşfi’ ise burnumuzun dibinde bulunan, el değmemiş bir tarihle karşı karşıya getirdi bizi. Mesta ve Pirgi kasabalarına bayıldım. Adanın sembolü sakızın üretimini anlatan müze ilginç mimarisiyle ilgimi çekti. Adanın merkezi sevimsiz. Çirkin apartmanlarla dolu. Yemek için müzikli bir yer olan To Apomero, To Kechrimpari, Agyra Restaurant, Meze, To Tsikoudo ve tercih edebilirsiniz. Merkezden yaklaşık 15-20 dakika mesafedeki Lagada çok sevimli bir kasaba. Buradaki O Pasas (Paşa) çok iyi bir deni ürünleri restoranı. Sahibi Yorgo ile muhakkak sohbet edin. Dünya tatlısı biri. Türkleri de çok seviyor.
ÇEŞME
Ovacık’a mutlaka uğrayın
Barselona dimdik ayakta..
Barselona her şeye rağmen çok güzel...
Terörizmden nasibini alan son şehir olan Barselona, İspanya’nın 17 özerk bölgesinden biri olan Katalanya’nın başkenti. Barselona deyince akla, yaşamın tadını çıkarma konusunda uzman insanlar, Akdeniz cıvıltısı, tapas barlar, La Rambla’da piyasa yapan yığınlar ve şehrin adeta sembolü olan La Sagrada Familia (Kutsal Aile) Katedrali geliyor.