Saffet Emre Tonguç

Roma’daki Taksim Anıtı

10 Nisan 2017
Roma’da aşkı anlatmıştım size bir süre önce. Gittiniz mi Roma’ya peki? Gidip de âşık olmadınızsa hâlâ o zaman soruyorum: “Borghese Bahçeleri’ni gezdiniz mi?” Gezmedinizse budur eksik kalan. Tam 1700 dönüm bu park. 87 tane görülmeye değer yer var. Bunların 8 tanesi müze, sadece bir parkta 8 müze. Galeria Borghese en görkemlisi ama Türkiye için çok önemli birinin evi ve stüdyosu da var burada Pietro Canonica. Evine konuk olmanız bile âşık eder sizi Roma’ya. Gözlerinizi yaşartır, ıslatır yüzünüzü, ısıtır kalbinizi. Neden mi? Buyurun anlatıyorum. İşte size farklı bir açıdan Roma rehberi...

Park bugün şehrin merkezinde ama eskiden Roma’nın dışında kalıyormuş. Heykeller, çeşmeler, korular, göller ve yürüyüş yollarıyla rüya gibi dev bir bahçe burası. Kuşların şarkısı, kelebeklerin dansı, çiçeklerin baş döndürücü büyüsü sizi çevreler hele de bahardaysanız.  Parkın girişlerinden biri Modern Sanatlar Müzesi’nin tam karşısında. Sağda ve solda ağızlarından su akan sekiz kaplumbağa heykeli ile çevrili iki havuz var. Solda ilk insandan III. Yezdigirt dönemine dek İran tarihini anlatan 60 bin beyitlik Şehname’yi yazan İranlı şair Firdevsi’nin heykeli var. Sağda ise 1896 tarihli Quo vadis romanının yazarı Nobel ödüllü Henryk Sienkiewicz’in heykeli O’nu seyrediyor.



Quo vadis Domine, Latince bir deyiş. Hazreti İsa’nın Roma’dan ayrılan Aziz Peter’e söylediği söz “Nereye gidiyorsun?”. İncil’de geçen bu söz bir deyim gibi kullanılır olmuş. “Beni gönderenin yanına gidiyorum. Ama hiç kimse nereye gidiyorsun diye sormuyor.”  Müzenin karşısındaki bu minik meydan adını, Firdevsi’nin İtalyanca karşılığı olan Ferdowsi’den almış. Meydanda Omero Sokağı hemen dikkati çekiyor. Omero yani İzmir’de doğan, İlyada ve Odysseia destanlarını yazan kör şair Homeros. Troya Savaşı’nı destan yapıp bizlere sunmuş geçmişin derinlerinden. Bu yolun karşısındaki taklı kapıdan Borghese cennet gibi yeşillerine davet ediyor cömertçe. 


Yazının Devamını Oku

Cihangir sokaklarının İstanbul'u

5 Nisan 2017
Sesli yürüyüş uygulamamız Piri’nin kayıtları için geçen hafta Paris’teydim. Paris’i anlatırken aklıma hep Napolyon Bonopart’ın “Dünya tek bir ülke olsaydı, başkenti İstanbul olurdu.” sözü geldi. İstanbul’u ne kadar özlediğimi fark ettim. Size baharın daha da güzelleştirdiği şehrimin sevdiğim bir semtini anlatmaya karar verdim: Cihangir... İşte size İstanbul'un gözde semti Cihangir gezi rehberi...

Adı Kanuni’nin oğlundan

İstanbul’un kedileriyle simgeleşen, mahalle sıcaklığını korumayı başarabilen, özgün kafeleri ile ince bir zevke sahip semtidir Cihangir. Şehrin kalbinde çılgın kalabalıklara bulaşmadan yaşamanın adresi olarak kabul görür. Entellektüel sohbetlerin havada uçuştuğu buluşmaların merkezi; İstanbul’un içindeki İstanbul’u yaşamak isteyenlerin günübirlik gezi-fotoğraf yolculuklarının meskenidir...

Kanuni Sultan Süleyman’ın oğlu Cihangir’in adı verilmiş semte. Aslında aynı adı taşıyan cami vermiş demek daha doğru. Üvey kardeşi Mustafa’nın katledilmesinin üzüntüsüyle henüz 22 yaşında yaşama veda etmiş Cihangir; yıl 1553’müş. Boğaz’a hakim bir tepe üzerine adına bir cami yapılmış. Şu anda restorasyonu devam eden bu yapı, İstanbul’un mutlaka görülmesi gereken camilerinden biri. Küçücük bahçesinin sunduğu huzur dolu atmosfer ve muhteşem manzara “ömürlük” sıfatını hak ediyor.


Cami büyük bir yangın atlatmış ve gördüğü hasar üzerine 2. Abdülhamid yenilenmesini istemiş. 1874’te restorasyondan geçirilmiş. Mimarisi, Balyan Ailesi’nin imzasını taşıyan Dolmabahçe ve Ortaköy camilerini anımsatıyor. İçine girdiğinizde ise mihrabında yer alan bulut resimleri hemen dikkatinizi çekiyor.

Cihangir sokakları sürprizlerle dolu. Mesela kulağınıza Fransızca, İngilizce oyunlar oynayan çocukların sesleri çalınabilir; şaşırmayın. Zira Cihangir, İstanbul’a yerleşen yabancıların ikamet için seçtikleri semtler listesinde üst sıralarda yer alıyor. İstanbul’un şehir hayatının soluk alıp verdiği noktaların başında Taksim ve İstiklal Caddesi gelir. Cihangir’i Taksim Meydanı’na bağlayan Sıraselviler Caddesi ise semtin en işlek güzergahı. Caddede bir zamanlar birbirinden güzel köşkler ve selvi ağaçları yer alırmış. Şimdilerde o güzelliklerden geriye sadece caddenin adının kaldığını düşünmek, eski İstanbul’a hüzünlü bir selam göndermekten başka bir anlam taşımıyor ne yazık ki...

Yazının Devamını Oku

İstanbul’da mahalle kültürünün izinde: Kalamış ve Fenerbahçe

31 Mart 2017
Cızırtıyla karışık bir plak döngüsünün içinden taşan karakteristik erkek sesi de yıllardır sorar, “İstanbul’u sevmezse gönül, aşkı ne anlar?” Soran Behçet Kemal Çağlar, o soruyu sesiyle ölümsüz kılan Münir Nurettin Selçuk’tur. Zamansızlığa uzanan böyle unutulmaz bir şarkıyı yazdıran ilhamın kaynağı ise Kalamış’tır. Huzurun her dem aranır olduğunu düşündüren ve bulunacağı adresi veren o şarkıyı haklı çıkarırcasına, takvimlerin gösterdiği tarihler değişse de Kalamış’taki huzur değişmez.

Mahalle kültürü

“İstanbul’da semt aidiyetinin korunduğu kaç yer sayabilirim” diye düşündüm yazı ellerimin altında akıp giderken ve baktım ki Kalamış hemen gözümün önünde canlanıverenlerden oldu. “Mahalle kültürü”, “mahalle dokusu”, “mahalle sıcaklığı” denen şeyler insanların birbirine güvendiği, saygı duyduğu ve paylaştığı bir dünyanın basit tanımlamalarıdır.

Kalamışlılar da iyi bilir o tanımları çünkü semtte yaşayanların çoğu yeni taşınanlar değil uzun yıllardır orada yaşayanlardır. Öylesine bir semt değil, vazgeçilemeyendir Kalamış. Bu dokunun yüzyıllardan süzülüp geldiğini anlamanız için de Kalamış’ta biraz vakit geçirmeniz, hatta semt sakinleriyle sohbet etmeniz gerekir…

Şehzadelerin yeri

Kalamış, İstanbul’un en güzel ilçelerinden biri olan Kadıköy’ün semtleri arasında. Kadıköy, geçmişte nezihliği, güzelliği ile bilinirmiş. Hatta şehzadelerin Topkapı Sarayı dışında yaşadığı ilk yermiş. Günümüze ne yazık ki ulaşamayan Kurbağalıdere Köşkü, Şehzade Abdülaziz ve Murat’a ev sahipliği yapmış yıllarca. Devlet adamları, paşalar, sarayda görev yapanlar yerleşmek için hep Kadıköy’ü seçmişler.

 

Özellikle 2. Abdülhamid devrinde paşaların gözdesiymiş. Münir Nurettin’in adını taşıyan bir cadde var bugün Kalamış’ta, üzerinde de meşhur Kalamış Parkı. Gençlerin sporla arkadaşlığı birleştirdiği ve ter atarken eğlenmeyi de ihmal etmediği vakitlerin sahibidir Kalamış Parkı.

Yazının Devamını Oku

Sevgililer Günü için 8 öneri

16 Mart 2017
Hazır bu yıl Sevgililer Günü hafta sonu tatiline denk gelmişken, hâlâ ne yapacağına karar veremeyen çiftleri kurtaracak bir rehber hazırladım. Lüksün ihtişamından sadeliğin huzuruna, otantikliğin çekiciliğinden gurme lezzet deneyimlerine kadar farklı alternatifler bir arada…

1) CARESSE BODRUM
HER ZAMAN ROMANTİK




“Benim için aşkın adresi her zaman Bodrum’dur” diyenlere önerim, ‘Caresse Resort & SPA’. Tüm odalar panoramik deniz manzaralı. Zengin mönüye sahip romantik bir akşam yemeği ile başlayan, odanıza 14 Şubat özel tatlısı servisiyle devam eden ve lezzeti tamamlayacak detayların düşünüldüğü bir konaklama paketini sevgilinize hediye edebilirsiniz. Ayrıca güne özel, SPA Carresse’den indirimli yararlanma fırsatınız olacak. Sevgililer Günü After Party seçeneğini de programınızı yaparken aklınızda bulundurun.

2) ARIANA LODGE AYAKLARINI YERDEN KESİN

Yazının Devamını Oku

Roma diye yazılır, baharda 'Aşk' diye okunur

14 Mart 2017
Üç bin yıllık bir tarihe sahip Roma’ya aşık olmamak imkansız, tıpkı Roma’ da aşık olmamanın imkansızlığı gibi. Bir şehir düşünün ki aşkı tarihinin her köşesinde yaşamış, düşünün ki aşkı tanrılarına adamış. Tanrıçasını yaratmış mitolojisinde... Göklere sığdıramamış Venüs’ünü, şehrin her yerine nakşetmiş. Roma’yı tersinden okuduğunuzda bir sürprizle karşılaşıyorsunuz: 'Amor' yani aşk... İşte size Roma gezi rehberi...

Üç bin yıldır açan şehrin bahar çiçeklerinin bir kez daha açtığına tanık olun, çekin içinize üç bin yılın bahar kokularını. Uzanın Borghese Bahçeleri’nin çimenlerine, dikkatle bakın gökyüzüne belki Roma Tanrılarını bulutların arasından size bakarken görürsünüz. Sonra bırakın kendinizi tatlı yokuşuna Borghese’ nin, Pincio Bahçeleri’ne gelin. Yüzlerce büstün arasında dolaşın belki tanıdık bir yüz bulursunuz ümidiyle. Sonra yola devam edin. Poppolo Meydanı’ nı seyredin tepeden. Meydanın ortasındaki Roma’nın en büyük dikilitaşının taa Mısır’dan buralara getirilebilmesinin şaşkınlığını yaşayın. Etrafındaki 16 sfenks ile Mısır kültürünün Roma’ ya yansımasına şahit olun.

Modanın merkezi via del Corso…

Yürüyün meydandan Via del Corso boyunca. Modanın merkezini, dünyanızın merkezi yapın bir süreliğine. Markalar ısıtsın içinizi biraz da. Yolun sonundaki bembeyaz Venedik Meydanı’nın görkemli anıtını yazın belleğinize.

Üç aşık çiftin buluşma noktası… Aşk Çeşmesi mi? Trevi mi?

Bırakın tabelalar götürsün sizi bizim aşkı yakıştırdığımız, Aşk Çeşmesi dediğimiz Trevi Çeşmesi’ne. Papa 12. Clement, heykeltıraş Nicola Salvi’ye yaptırtmış bu çeşmeyi. Trevi, İtalyanca “üç yol” anlamına geliyor ya. Bu ismi çeşmenin bulunduğu meydana çıkan üç yoldan dolayı almış diyorlar. Ama üç yeraltı su yolunun aynı noktada toplanmasından bu ismi aldığını söyleyen tarihçiler de var.  Siz istediğinize inanın, derseniz ki biz üç aşık çiftin buluşma noktası olarak biliyorduk, bu da kabulümüz. En güzelini yakıştırdınız deriz.

 

Yazının Devamını Oku

Açık hava müzesi mavi şehir İsfahan

1 Mart 2017
İran İslami mimarisinin başkenti burası. Kayıtlar özellikle 16. ve 17. yüzyıllarda altın çağını yaşadığını yazıyor. İhtişamının o dönemde kaldığını sanıyorsanız yanılıyorsunuz. İsfahan bugün de aynı görkemi, zarafeti ve sanatı yaşatıyor. Parkları, bahçeleri, mimarisiyle işte size İsfahan gezi rehberi…

Tarih boyunca sanat, edebiyat ve felsefenin de merkezi olmuş bir şehirdesiniz. Tarihten süzülerek gelen kültür birikimini bugün bile hissettiriyor. Güzelliğinin dünyaya bedel olduğunu ona “Nıfs’ı Cihan” yani dünyanın yarısı lakabını takarak ifade etmişler. Tarihte kendisine rakip olan İstanbul ise günümüzde onun kardeş şehri.Tek bir kelimeyle kenti anlatmak gerekse seçilecek sözcük, hemen tüm eserlerde kullanılan çinilerden ötürü, “mavi” olurdu. Antik çağlardaki adı Spadana olan kent 600’lü yılların ortasında Müslümanların eline geçmiş. 11. yüzyılda Selçukluların yönettiği, 12. yüzyılda Moğolların yakıp yıktığı şehir kendisiyle özdeşleşen mavi çinili eserlere 16. ve 17. yüzyıllarda Safevilerin egemenliğinde kavuşmuş. Pers İmparatorluğu’na başkentlik yapan İsfahan adeta bir açık hava müzesi gibi, geleneksel İran mimarisinin en güzel örneklerine ev sahipliği yapıyor. 

İsfahan’ı gezmeye şehrin merkezi sayılan Meydan-ı İmam’dan  (İmam Meydanı) başlayın. Bu meydan kimilerine göre Çin’deki Tiananmen Meydanı’ndan sonra dünyadaki 2. en büyük meydan, kimilerine göreyse en büyüğü. 1979 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınan İmam Meydanı, Mescid-i İmam (İmam Camii ya da eski adıyla Şah Camii), Şeyh Lütfullah Mescidi ve Kakh-ı Ali Kapu (Ali Kapu Sarayı) gibi üç muhteşem eseri barındırıyor. Meydanın ortasındaki havuzu Şah Rıza Pehlevi yaptırmış. Akşam ışıklandırıldığında meydanın masalsı bir atmosfere bürünmesindeki en büyük yardımcısı. Meydanın bir adı da Nakş-ı Cihan Meydanı. 

Meydanın etrafını çeviren sütunlu yapı çarşı.  17. yüzyılda inşa edilen. Büyük Pazar ya da Kapalı Çarşı (Bazaar Qaisarieh) meydanın kuzey tarafında. Yöresel el işleri ve İran sanatından örnekler bulabilirsiniz. Devasa bir alana kurulu labirentvari çarşı “yok yok” misali hemen her türde yerel hediyelik bulabileceğiniz bir yer. 

Yazının Devamını Oku

10 adımda Çukurova'nın incisi: Adana

24 Şubat 2017
Adana her ne kadar gastronomi turizmiyle öne çıksa da gittiğinizde kebapçılar dışında da ziyaret edeceğiniz çok şey var. Ben içlerinden 10 adımı seçtim ama daha çok detay merak edenler genişletilmiş halini yarından itibaren Instagram hesabımdaki (@saffetemretonguc)  'Adana keşfi paylaşım dizisi'nden takip edebilirsiniz. İşte size Adana gezi rehberi...

Ya kebabıyla ya ilginç insanlık halleriyle günlük yaşamın parçası olur. Sinemada, beyaz camda, edebiyatta sık sık adı geçer; Türkiye’ye kazandırdığı birbirinden değerli sayısız isimle bir kültür-sanat fabrikası rolünü üstlenir. İlk iki cümleyi okuduğunuzda nereden bahsettiğimi anladınız: Adana... Peki nereler gezilmeli, hangi lezzetler tadılmalı? İşte 10 adımda Adana keşif rehberi...

Bakırcılar Çarşısı

Önce 19. yüzyıl yapısı simge bir saat kulesi göreceksiniz ardından sıra sıra dizilmiş küçük dükkânlar karşılayacak sizi. Geleneksel el sanatlarını yaşatan Bakırcılar Çarşısı, kendine özgü albenisi de çabucak fark edilen bir yer. Dev boyutlarda çorba kazanlarının üretimini, demirlerin dövülmesini ya da gelin çeyizleri için üretilen oyma ahşap sandıkların yapılışını izlemenin nostaljik bir keyfi var. Çarşıda tatlıcılar, helva-şekerleme üretim ve satış yerleri ile kebapçılar da yer alıyor.  


Yazının Devamını Oku

Sağlık için inzivaya çekilme zamanı

24 Şubat 2017
Yılda bir ya da iki kez sağlık kamplarına gitmeyi alışkanlık haline getirmeye çalışıyorum. Özellikle koşturmalı ve stresli bir hayatı olan herkesin de kendine böyle bir iyilik yapması gerektiğine inanıyorum. Detoks odaklı hizmet veren bir tür klinik olan bu merkezler Türkiye’de sağlık turizminin yeni gelişmeye başlayan bir kolu olsa da dünyada çok meşhur örnekleri var. İşte biri bizden diğeri kardeş ülke Azerbaycan’dan iki sağlık kampı…

Ormanların Huzuru, Göllerin Sessizliği

Azerbaycan’ın başkenti Bakü yakınlarındaki Gabala’da yer alan Chenot Palace Hotel bir detoks ve sağlık tatili merkezi. Her anında lüksün ve kalitenin izlerini taşıyan bu beş yıldızlı tesis, Gabala Gölü’nün hemen yanında muhteşem bir doğanın içine kurulmuş. Sağlık ve iyilik uzmanı Henri Chenot’un girişimi olan merkeze adım attığınızda; kendinizi çam ağaçlarıyla çevrili, doğadan gelen enerjiyle canlandığınız, tüm kötü beslenme alışkanlıklarından gönüllü vazgeçmeye hazır olduğunuz sakin bir dünyada buluyorsunuz. Tesisin felsefesini doğaya uyarlayarak; “Ormanların huzuru, göllerin sessizliği, şelalelerin enerjisi ve Gabala bölgesindeki tepelerin nezaketi ile asalet ve enerjinin eşsiz bileşimi” demişler. Bu cümleyi okumak bile iyi geldi dediğinizi duyar gibi oldum!

SPA ile destek

Kurucu Chenot’un savı da yaşam sürelerinin uzaması nedeniyle insanların gençlikteki enerjilerine daha çok ihtiyaç duydukları ve merkez bunu sağlamaya çalışıyor. SPA’ları da çok başarılı. Zaten tedavinin bir parçası kabul edilmiş; destekleyici olarak kullanılıyor. Fitness için spor laboratuvarı, yerçekimi karşıtı teknolojiler ve oksijeni azaltılmış üst seviye bir Metabolik Laboratuvar tesiste yer alan ayrıcalıklı hizmetlerden sadece birkaçı.


Hücre yenileyen diyet

Sadece doğayla baş başa olmak yeterli değil elbette. Vazgeçilmez iki koşuldan biri düzenli egzersiz. Ama ne yorucu geliyor ne de özel bir motivasyona ihtiyacınız var. Her yer öyle muhteşem, doğa öyle davetkâr ki attığınız adımları saymak aklınıza bile gelmiyor. Detoks kampı demek, beslenme alışkanlıklarınızı bütünüyle değiştirmek, vücudu ve özellikle sindirim sisteminizi mümkün olan en az miktarda ve en sağlıklı gıdalarla dinlendirmek anlamını taşıyor. Burada Chenot diyeti uygulanıyor. Hücre yenilenmesi ve yaşlanma karşıtı uygulamalar esas alınıyor.

Yazının Devamını Oku