Paylaş
Selimiye’nin görkemi
Mimar Sinan’ın “Ustalık dönemi eseri” olan Selimiye, şehrin simgesi… 1569-1575 yılları arasında tamamlanan bu görkemli yapının, Koca Sinan’ın İstanbul’daki muhteşem yadigârı Süleymaniye Camii’nin güzelliğini geride bıraktığı düşünülür. 2011 yılında kültürel varlık olarak UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alınan cami; iç tasarımında kullanılan ve dönemin en iyi örnekleri kabul edilen taş, mermer, ahşap, sedef ve çini işçiliğiyle ayrıca değer taşıyor. Selimiye Camii’ne oldukça yakın bir noktada bulunan Edirne Müzesi’nde, Makedonya Kulesi civarında yapılan kazılardan elde edilen bulgular sergileniyor. Türk İslam Sanatları Müzesi ise küçük ancak çok keyifli; zaman ayırdığınıza pişman olmazsınız.
Muhteşem Camiler Şehri
1414 yılında tamamlanan Eski Cami, Osmanlı’dan günümüze ulaşan en eski mimari eserlerden biri. Üç Şerefeli Cami, adını her biri farklı tarzda inşa edilmiş üç şerefeden alan görkemli bir yapı. Selimiye’nin kuzey batısında bulunan 1435 tarihli Muradiye Camii, özellikle içindeki olağanüstü İznik çinileriyle çok etkileyici. 1484 - 88 yılları arasında inşa edilen ve müthiş bir dinginliğe sahip olan 2. Beyazıt Külliyesi, küçük bir sağlık müzesi de barındırıyor.
Dünyanın 3. Büyük Sinagogu
Büyük Edirne Sinagogu, Avrupa’nın en büyük, dünyanın ise üçüncü büyük sinagogu olma özelliğine sahip. 1905’te bir yangınla yok olmuş ve 2. Abdülhamid’in fermanıyla yeniden yapılmış. 1934 Trakya Olaylarında Yahudi cemaatinin zorunlu olarak Edirne’yi terk etmesi nedeniyle uzun yıllar yalnızlıkla baş başa kalan sinagog, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilerek 2015 yılında yeniden ibadete açıldı.
Kırkpınar
Güreşlerin yapıldığı bölgenin diğer adı Sarayiçi olarak geçiyor. İstanbul’dan önce Osmanlı’ya başkentlik yapan Edirne’de padişahların saraylarını yaptırdıkları yer olduğu için Sarayiçi adını almış. Edirne, 1829’da ve 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Rusların eline geçmiş. Hatta bu dönemde cephanelik Rusların eline geçmesin diye 2. Murad’ın inşaatını başlattığı Edirne Sarayı havaya uçurulmuş. Yağlı güreşleri izlemeye gelen seyircilerin oturması için yapılmış sıraların hemen yakınında ise Adalet Kasrı yer alıyor. Kasrın önündeki iki taşa dikkat edin; biri halkın padişaha iletilmesini istediği dilekçelerin, diğeri ise padişahı kızdıranların kellelerinin konması için kullanılırmış. Gün batımını Tunca ve Meriç nehirlerinin birleştiği noktada izlemek ayrı bir keyif. Burada iki muhteşem Osmanlı köprüsü yer alıyor. Güreşlerin ardından buraya gidebilirsiniz.
Edirne Lezzetleri
Edirne’de yenecekler listesinin ilk sırasında tabii ki meşhur yaprak ciğer geliyor. Birlikte servis ettikleri kızartılmış kuru biberin kattığı aroma bir başka. Yanına söyleyebileceğiniz ve gayet yoğun bir kıvama sahip cacık da ciğer menüsüne çok yakışıyor. Ciğeri Aydın Tava Ciğercisi’nde ya da Taşhan Restoran’da deneyebilirsiniz.
Köfte de oldukça lezzetli, tercihiniz Köfteci Osman’dan yana olabilir. Sulu ev yemekleri için Saray’ı çok sevdim. Döneri de harikaydı. Arslanzade ve Keçecizade badem ezmesi ve kurabiyede iyi markalar. Hele Arslanzade’nin bir Kallavi’si var ki tam bir lezzet abidesi. –Bunları almak için 15. yüzyıldan kalan Bedesten Çarşısı’na ya da Mimar Sinan’ın imzasını taşıyan Ali Paşa Kapalı Çarşısı’na gidebilirsiniz.
Paylaş