28 Ocak 2006
KÖPEĞİNİZ DIŞARIDA YAŞIYORSA
Ev dışında beslenen köpeklerin kulübelerinin çok büyük olmaması gerek. Uygun büyüklük, köpeğin yattığı zaman kapladığı alan kadardır. Eğer kulübe gereğinden büyük olursa yeterince sıcak tutmaz ve özellikle köpeğin kulak, kuyruk ve parmak uçlarında şiddetli soğuğa bağlı donmalar oluşabilir. Çok soğuk havalarda kulübeyi sytrofoam köpük üzerine yerleştirmek izolasyona yardımcı olur. Kulübenin içine de köpeğin yatması için sıcak tutan bir mat ya da yatak konabilir.
Bahçede yaşayan köpeklerin daha fazla kaloriye ihtiyacı olur. Bu nedenle ısı sıfırın altına düştüğünde köpeğin ortalama enerji ihtiyacının yüzde 30 fazla olacağını göz önüne alarak enerjisi yüksek bir mama ile besleyin.
Köpeğiniz aşırı ve sürekli olarak titriyorsa bu hipotermi belirtisi olabilir. Böyle bir durumda onu yavaş bir şekilde ısıtmalısınız.
Bahçede yaşayan köpeğinizin suyu donduysa değiştirmelisiniz. Metal ya da çelik su kapları suyu çabuk dondurur, kış aylarında kullanmamaya dikkat etmek gerekir.
KÖPEĞİNİZİ DIŞARI ÇIKARDIĞINIZDA
Yollarda buz çözücü olarak kullanılan tuz, magnezyum veya kalsiyum klorid gibi maddeler köpeğinizin patilerinde tahrişe yol açabileceği gibi, bu maddelerin sindirilmesi de zehirlenmeye sebep olabilir. Böyle bir yolda köpeğinizi yürütecekseniz özel köpek botları kullanabilirsiniz. Eğer köpeğinizin böyle bir madde ile temas ettiğini düşünüyorsanız, ayaklarını ıslak bir havlu ile iyice silerek temizleyebilirsiniz. Yürüyüş sırasında köpeğinizin parmak aralarında biriken karları düzenli olarak temizlemelisiniz.
Köpeğinizi üzeri buz tutmuş su birikintileri, göl ve akarsulardan korumalısınız. Buzun ince olduğu yerlerdeki kırılmalarla köpeğiniz hayati tehlike yaşayabilir.
Yaşlı köpekleri mümkün olduğunca kış aylarında dışarı çıkarmamalısınız. Özellikle eklem hastalıkları ve buzda kayma sonucu oluşacak kazalar yaşlı köpekler için çok daha zararlı.
En sevimli kemirgen hamster
Her petshopta renkli renkli tüy topları halinde karşımıza çıkan küçük hamsterlar meğer evcil hayvan sektörünün efendileriymiş. Özellikle 1999 Marmara Depremi’nden sonra, yeraltı hareketlerine duyarlı olduğu düşüncesiyle artan satışları, bugün de devam ediyor. Türkiye’de pet sahibi olmak isteyen küçük çocukların ve yalnız yaşayan öğrencilerin ilk tercihlerinden olan hamsterlarla ilgili ürünler de çok popüler. Gösterişli hamster yuvaları, oyuncak ve aksesuarları da bu petin meraklıları tarafından yoğun talep görüyor. Hamsterların bakımına ise en az diğer canlılar kadar özen göstermek gerekiyor.
Sevimli görüntüleri ve oyuncu halleriyle en çok sevilen evcil kemirgen olan hamsterların farklı cinsleri var. Türkiye’de satılan türlerin başını Syrian Hamster ve onların birer minyatür versiyonu gibi gözüken Gonzales’ler çekiyor. Bir de görüntü olarak diğer hamsterlardan ayrılsa da, ülkemizde hamster olarak satılan guinea pigler var. Aşırı hareketli yapılarıyla bilinen Roborovski’ler ise deneyimsiz meraklılara tavsiye edilmiyor. Tüm sevimliliklerine rağmen kısa ömürleri ile üzüntü yaratan bu kemirgenleri iyi bir bakımla üç yıla kadar yaşatmak mümkün.
CİNSİYETLERİ AYIRIN
Eğer birden fazla hamster beslemek istiyorsanız altın kural, farklı cinsiyetten olanları ve bazı özel ırkları birbirinden ayrı tutmak. Syrian hamsterlar yuvada yalnız yaşamaktan mutlu olur ve özellikle karşı cins hamsterlarla öldürücü dövüşlere girebilirler. Çiftleştirme niyetiniz varsa, deneyimli bir hamster sahibinden yardım alın ve yavruları sekizinci haftadan itibaren mutlaka birbirinden ayırın. Minyatür hamster olarak bilinen Gonzales’ler toplu hayata daha uyumlular.
DEPOLAMA KESELERİ NE SEVER
Bir hamsterı yemek yerken seyretmek, en az oyun oynarken seyretmek kadar zevkli. Yiyeceklerini depolamayı çok seven bu hayvanların şişen yanakları onları daha da sevimli hale getiriyor. Tohum, fındık, fıstık gibi sert ve kabuklu gıdalardan hoşlanan hamsterlar için piyasada satılan hazır yemler var. Yemlerini yuvalarının çeşitli yerlerine saklayan hamsterlar yumuşak gıdaları da sevmelerine rağmen bunlardan büyük zarar görür. Yumuşak gıdalarla beslenirlerse sindirim, diş ve zehirlenme sorunları yaşayabilir. Dişleri ve kemirme güdüsü için krakerler de onu mutlu eder. Çiğ et ve limon, karpuz, kavun gibi sulu meyveleri ise ara sıra dahi olsa vermemelisiniz.
DİŞ FIRÇASIYLA TARAYIN
Gündüzleri aşırı uyuyorsa endişelenmeyin. Küçük kemirgenin gündüzü uyuyarak geçirmesi doğasından ve tüm hünerlerini gece göstermek için enerji toplamasından kaynaklanıyor.
Yuvasını haftada bir temizlemeniz yeterli. Temizlik yaparken, eskimiş talaşı ve bayatlamış mamaları almanız yeterli. Hamsterınızın evini düzenini, özellikle de biriktirdiği yiyecekleri bozacak kadar detaylı temizlemeyin. Ve onu asla yıkamamalısınız. Uzun tüylü türler için birkaç kuru diş fırçası dokunuşu yeterli.
SEVMEDEN ELİNİZİ YIKAYIN
İlk bakışta ufak bir pelüş oyuncak gibi gözüken ve sürekli mıncıklama duygusu uyandıran bu sevimlileri sürekli ellemek onlara büyük zarar veriyor. Hamsterınıza dokunurken çok yumuşak ve sakin olmalı, avucunuza da çok fazla almamalısınız. Elinize alıştırmak istediğiniz hamster yavru ise işiniz daha kolay. Tüm diğer canlılarda olduğu gibi bu küçücük hayvanlarla iletişimde de sakin ve yumuşak bir ses tonu ile uysal hareketlerin olumlu etkisi yadsınamaz. Onu önce elinizle beslemeye, sonra parmağınızla sevmeye ve kısa sürede kolunuza tırmanmaya alıştırabilirsiniz. Ele alıştırma antrenmanları sırasında kendi sağlığınız için elinizde yiyecek kokusu kalmamış olması önemli. Çünkü bu küçük obur taze yemek kokan parmaklarınızın tadına bakmak isteyebilir.
DAYANIKLI MALZEMEDEN EV
Birçok estetik hamster evi arasında en sağlıklı olanı aramakta fayda var. Sağlıklı bir yuva rutubetlenmez, nemli kalmaz, malzemeleri kolay temizlenebilir. Özellikle söz konusu olan bir kemirgen olduğu için, kolayca kemirip kaçabileceği dayanıksız malzemelerden yapılmamış olması gerek. Yuvayı hazırlarken albenili aksesuvar ve oyuncaklara kapılıp yaşam alanını daraltmamalısınız. Hamsterınızın su ve gıda ihtiyacı için özel yemlik ve suluk kullanmalısınız.
SPORU İHMAL ETMEYİN
Oyuncu ve hareketli bu küçük hayvanlar için yuvalarında egzersiz yapabileceği bir mekanizma bulundurun. En azından bir tekerlek. Hamsterlar hareketsizlik yüzünden aşırı kilo alır, hatta felç olabilirler. Yeterli yer varsa yuvasını, kafeslere geçirilen eklentilerle, toplardan tünellere, salıncaklara kadar akla gelebilen birçok farklı aksesuvar ile eğlence parkına dönüştürebilirsiniz. Son olarak yuva tabanına döşeyeceğiniz yine petshoplarda satılan talaşlarla eşelemeyi seven hamsterınızı mutlu edeceksiniz.Sırma GÜLBAHAR
Pako pano
İsmim Pamela. Sokak kedisiyim ama gebe olduğumu gören iyiliksever insanlar bana kalacak bir yer verdiler, dört yavrum oldu. Ama ayrılma zamanı geldi, çünkü kafes artık onlara dar geliyor. Onları tek tek ya da birlikte sahiplenmek isteyen var mı? 0212 263 18 29.
2 numara Terrier köpeğimiz 18 ocakta Bakırköy’de kayboldu. Üzerinde koyu mavi yün hırka ve kırmızı sırt tasması var. 0212 571 51 18 ve 0532 486 68 80.
Biri kız biri erkek 4,5 aylık iki yavru kedi minikken annelerini kaybettiler ve hayata birlikte tutundular. Onları mümkünse birbirinden ayırmadan sahiplendirmek istiyoruz. Köpeklerle de araları iyi. 0532 223 61 15.
İki yaşında dişi kurt köpeği, evden atılmış, çevredeki insanlardan dayak yemiş. Acil yuva arıyor. 532 720 86 20. hacer@ventura.com.tr
Tarçın, sahibinin rahatsızlığından dolayı yeni bir ev bulmak zorunda. 1,5 yaşında, erkek, tüm aşıları yapılmış. 0555 216 09 45.
14 yaşındaki, Pako’ya tıpatıp benzeyen Kaniş cinsi köpeğimizi ailiemizdeki sağlık sorunları yüzünden iyi bakacak birine vermek zorundayız. Yaşlı ama sağlıklı ve çok uslu. 0532 423 01 11; 0216 353 36 85.
Birbirinden güzel dokuz yavru ev arıyor. 1,5 aylıklar. mehtapkoroglu@gmail.com
Yeşil gözlü Setter cinsi av köpeği Paşa 1,5 ay önce Antalya’da Liman Mahallesi’nde kayboldu. 0537 467 40 55.
5 aylık tek gözlü sarman kediciğe acilen yuva arıyoruz. 0546 775 50 46 ve 0216 380 58 38.
L Ü T F E N Kuşlar ve sokaktaki dostlarımız kar ve don yüzünden aç ve susuz. Lütfen pencerenizin önüne biraz ekmek kırıntısı, aparmanınızın kapısına bir kap taze su ve yemek koyun. Evinizin sıcaklığını olmasa bile, kalbinizi onlarla paylaşın.
Yazının Devamını Oku 21 Ocak 2006
Kafes kuşlarının beslenme, barınma, uyku ve çevresiyle sosyal etkileşim gibi temel ihtiyaçlarına ilave olarak önemli gereksinimlerinden birisi de entelektüel uyarılardır. Yani, kuşlar da tıpkı çocuklar gibi zekasını geliştirmeye yönelik akıl gerektiren oyunlara ve öğretilere ihtiyaç duyar. Araştırmalar, kuşların tıpkı insan çocukları gibi düşünerek problem çözebildiklerini ve örnekleme ile öğrenebildiklerini ortaya koyuyor.
Kafes kuşları içinde en zeki olarak kabul edilenler papağanlar. Renkleri, şekilleri, cisimleri ve insanları ayırt edebilirler. Bir Afrika Gri Papağanı’nın 3-4 yaşındaki bir çocuğun duygusal yapı ve zeka düzeyine sahip olduğu düşünülüyor.
Kuşların evrimi devam ederken, analitik düşünme kapasitelerinin de artacağı gözlemleniyor. İşte size birkaç örnek:
3 Kuşlar çok beceriklidir: Alet kullanma yeteneği önceleri sadece insana özgü bir yetenek olarak bilinirdi. Yabani ortamdaki kuşların ağaçtan topladıkları cevizleri arabaların geçtiği yollara atarak kırılmalarını sağlamaları buna güzel bir örnek. Bazı papağan türleri küçük ağaç parçalarını vücutlarının değişik yerlerini kaşımak için alet gibi kullanabilir. Evde beslediğiniz kuşunuzu incelerseniz, kafes içindeki oyuncakları, çiğneme çubuklarını ve diğer materyalleri nasıl zekice kullandıklarına hatta bazen kendilerine göre değişik kullanım yerleri keşfettiklerine şahit olabilirsiniz.
3 Bazı kuşlar konuşmaları anlayabilir hatta aynı dili kullanabilir: Önceleri papağanların sadece duyduklarını tekrarladığı düşünülürdü. Bu nedenle "papağan gibi tekrarlamak" terimi hálá bütün dünya dillerinde yaygın bir deyim olarak yerini korur. Oysa bugün araştırmalara göre bunun yanlış olduğu açıkça görülür. 100 kelime hafızası olan, bu kelimeleri yerinde kullanan, 50 farklı objeyi tanıyan, renkleri ve şekilleri bilen papağanlar var. Öğrendiği kelimelerle değişik ve anlamlı yeni cümleler kurabilen papağanlar dahi var.
3 Kuşların ciddi bir hafızaları var: Yabani kuşlar binlerce tohum tanesini yüzlerce kilometrekare alana yerleştirip, yüzde 90 oranında da gerisin geri gidip almaktadırlar.
3 Kuşlar duygularını ifade edebilir: Bilim adamlarına göre kuşların beyninde insan ve memelilerin beyninde bulunan ve duyguları ifade etmeye yarayan "limbik sistem" var. Birçok kuş sahibi kuşlarının mutlu, üzüntülü, heyecanlı olmak gibi duygusal ifadelerini tespit etmiştir. Araştırmalar kuşların kendilerinin de bu duyguların farkında olduğunu kanıtlıyor.
3 Kuşlar oyun oynamaktan zevk alır: Suyun içinde oynamaları, bazı kuşların suyun içine oyun oynamak için gagaları ile taş parçaları atarak su sıçratmaları ve takla atmaları bunun en güzel örneği. Kuşların eğlenmek için oyun oynadıkları ve bundan zevk aldıkları açıkça ortadadır.
Yukarıda saydığımız özellikleri zaten birçok kuş sahibi biliyor. Kuşunuzun zekasına katkıda bulunmak için yaratıcı oyunlar ve oyuncaklarla onlara yardımcı olabilir, keyifle size arkadaşlık etmelerine destek verebilirsiniz.
Benim aile albümümde hayvanlar var
Barış Oğuz (30) televizyon sektöründe metin yazarlığı ve fotoğrafçılık yapıyor. İşi için fotoğraf çekiyor ama onu asıl keyiflendiren kendisi için çektiği hayvan fotoğrafları. Fotoğraf makinesini eline aldığından beri, yani 10 yıldır çekiyor hayvanları.
Hem de nerede görürse görsün. Özellikle sokak köpekleri ve kedilerini çektiği hayvan fotoğrafları 500’ü geçmiş. Herkes evine gelenlere aile fotoğraflarını gösterirken Oğuz, evinin duvarlarını hayvan fotoğraflarıyla süslüyor, misafirlerin önüne de hayvan fotoğrafları albümünü koyuyor.
Onun işi hem metin yazmak hem de fotoğraf çekmek. Televizyon programları ve reklamlar için metin yazıyor, bir yandan da fotoğrafçılık yapıyor. Hayvanlarla olan ilgisi çocukluğundan beri birçok sokak hayvanını ev hayvanı yapmaktan geliyor. Bahçeli bir evde büyümenin avantajını kullanarak, evlerinin bahçesindeki depoda birçok hayvanı beslemiş.
İlk tecrübesini sekiz köpek yavrusuna birden bakarak yaşamış: "11 yaşındayken bir meyve kasasının içinde yeni doğmuş köpek yavruları gördüm. Tam sekiz yavru vardı, anneleri de yanlarındaydı. Annenin yavrularını beslemek zorunda olduğunu biliyordum ama mahalleden onun sevgilisi, yani yavruların babası olduğunu bildiğim köpek iki gün önce vurulmuştu. Belki yaşasaydı bile zaten tüm sorumluluk annenin üzerinde olacaktı. Ben yavrulara evimizin bahçesindeki alet edevat deposunun yanına küçük ama sıcak bir yuva yaptım. Bir market bana yavrular için her gün iki şişe süt vermeyi kabul etti. Yavruların güvende olduğunu hissedince anne de dışardan yemek bulmaya başladı. Dört dişi dört erkek yavruya tam dört ay baktım. Sonunda tüm yavruları isteyen ailelere verdim."
Barış Oğuz daha sonra o meşhur depoda başka köpeklere, bir kuşa ve Gümüş isimli bir kediye de bakmış. En üzücü anılarından birini Gümüş’le yaşamış. Hastalanan Gümüş’ü veterinere de götürmesine rağmen, Gümüş eve dönüş yolunda Oğuz’un kollarında ölmüş.
Oğuz, şimdi yalnız yaşadığı apartman dairesinde bir ev hayvanı beslemenin bencilce olacağını düşünüyor. Çünkü hem evi küçük, hem işi gereği her gün evde de kalamıyor. Hem de evde başka kimse olmadığı için bir ev hayvanının bütün gün sadece onu beklemesini çok da adil görmüyor. Ama hayvan sevgisini, evde veya dışarıda her gördüğü hayvanla ilgilenerek, onların fotoğraflarını çekerek gideriyor. Hayvanlara "bu benim" demeyi de garip karşılıyor: "Köpekler, kediler bizim değil. Onlar kendilerine aitler, biz sadece onlara bakıyoruz."
ORADA SERE SERPE YATAN BİR İNSAN OLSAYDI?
En çok da hayvanların özgürlüklerine bayılıyor Oğuz. Başına buyruk yaşamlarına, sadece yaşamak için yaşamalarına... Ama onlara gösterilen duyarsızlıktan da hep rahatsız, işte bu yüzden özellikle sokakta köpeklerini fotoğraflıyor. Sokak alelade yatan birçok köpeğin fotoğrafını çekerken hep buna dikkat etmiş: "Sokakta yatan bir insan olsa onu görenlerin tepkisi farklı olurdu ama bir köpek o kadar sıradan geliyor ki neredeyse hiç dikkat çekmiyor. Biz işimizin gücümüzün, kariyerimizin derdindeyken hayvanların tek derdi yaşamak. Ve genellikle yaşamları bizden çok daha zor. Bir aile yanında olanlar şanslı, ama sokak hayvanları çok dinamik olmak zorunda. Bu yüzden çöpleri karıştırıyorlar, yemek için insanların yüzüne hüzünlü hüzünlü bakıyorlar. "
HAYVANLAR BENİ TOLERANSLI YAPTI
Hayvanlarla ilgilendikçe insanlara toleransının da arttığını söylüyor Oğuz: "Tanımadığım insanları da daha iyi anlamaya başladım. Duyargalarım açıldı diyebilirim. Örneğin sokakta normalde beni çok sinirlendirecek bir olayla karşılaşıyorsam, ilk anda tepki vermek yerine karşımdakini anlamayı deniyorum. Biliyorum ki bu özellik bana hayvanlarla empati kurmaktan geldi."
Oğuz’un hayvan sevgisi ona yeni arkadaşlar da kazandırmış: "Bir gün Pera Palas Oteli’nin önünden geçerken kucağında beyaz köpeği olan bir kadın gördüm. Çantasını karıştırıyordu, köpek kucağından düştü düşecek gibi duruyordu. Yanına gidip, köpeği ben tutayım, dedim. Köpeği kucağıma aldım, meğer çantasında telefonu çalıyormuş, açtı konuştu. Ben köpeği o kadar sevdim ki gideceği yere kadar kucağımda köpekle ona eşlik ettim. Eğer köpeği Efe’yi yine görmek istersem, görebileceğimi söyledi. Efe’nin sahibi Senem, bugün benim çok iyi arkadaşım oldu." Barış Oğuz, Efe’yi daha sonra da birçok kereler görmüş hatta arkadaşı Senem seyahate gidince Efe’ye onun evinde dört gün bakmış. Efe çoraplarını yemiş ama "Olsun, güzel bir tecrübeydi" diyor.
REKLAMLAR HAYVAN SEVGİSİ KAZANDIRIYOR
Reklam metin yazarlığı da yapan Oğuz reklamlarda hayvanların kullanılmasının da ürüne sempati kazandırmasının yanında hayvanları da sevdirdiğini düşünüyor: "Doğrudan ilgili olmasa da köpek üzerinden ayakkabı reklamı bile yapılıyor. Reklamdaki hayvan o kadar sevimli ki, sanki o ayakkabıyı giyip o köpeği yanınızda gezdiriyormuş gibi hissediyorsunuz. Reklam, çok güçlü bir iletişim kanalı. Reklamcılar hep en çarpıcı olanı, en iyi ve en ünlü olanı kullanırlar. Bu yüzden reklamlarda hayvanların kullanılması, onlarla hep iç içe olduğumuzu, beraber yaşadığımızı, dünyanın sadece bize değil onlara da ait olduğunu gösteriyor ve bu bakımdan bence çok olumlu."Ayten SERİN
Yazının Devamını Oku 14 Ocak 2006
SORU: Merhaba, bizim bir Afrika gri papağanımız var. Kavrulmamış çekirdek ve yerfıstığı ile besliyoruz ama bu şekilde tek taraflı beslenme oluyor. Önereceğiniz başka yiyecekler var mı? Kavrulmuş yiyecekler zararlı mı?
CEVAP: Gri Afrika papağanları tohum taneleri, yemişler, meyve ve sebzeler ve hazır yemler gibi birçok yiyecekle beslenebilir ama dengeli ve yeterli beslenmeye dikkat etmeniz gerek. 50 çeşit tohum ve yemiş yiyebilen papağanlar birçok sebze ve meyveyi de yiyebilir.
Tohum taneleri arasında en kolay bulunanlar fıstık ve ay çekirdeği olduğu için genellikle yaygın olarak bunlar kullanılır. Bunların doğal yolla kurutulmuş olanları ve kesinlikle tuzlanmamış olanlarını kullanmalısınız. Tohum ve tahıl tanelerinin günlük beslenmenin dörtte biri kadarını oluşturması önerilir. Sadece bunlar kullanıldığında yetersiz beslenme ve vitamin eksikliklerine bağlı sağlık sorunları ile karşılaşabilirsiniz.
Papağanınıza taze veya doğal yolla kurutulmuş birçok sebze ve meyve verilebilirsiniz. Mısır, salatalık, brokoli, bezelye gibi sebzeler ve elma, kivi, mango, ananas, armut, muz, üzüm, kayısı, şeftali, mandalina, portakal gibi meyveler en çok tercih edilenler. İyice yıkanmış olmasına ve çekirdeklerin ayıklanmasına dikkat edin. Özellikle elma çekirdekleri papağanlar için hayati tehlikelere yol açabilir.
Bunlar dışında mutlaka beslenme dengesini sağlayacak vitamin ve mineral ilaveleri yapabilirsiniz. Ayrıca papağanlar için özel hazırlanmış yem karışımlarından faydalanabilirsiniz.
BUNLARI VERMEYİN
Papağanlar için tehlikeli olan ve asla yedirilmemesi gereken yiyecekler de var: Tuz ve tuz içeren tüm yiyecekler, aşırı yağlı kraker, patates cipsleri, avokado, kahve ve kafein içeren yiyecek ve içecekler, alkol içeren gıdalar, elma ve diğer meyve çekirdekleri, sarmısak ve soğanlı maddeler, şekerli gıdalar, çikolata, mayalı yiyecekler ve mantar, süt ve türevleri, kıvırcık, lahana, Trabzon hurması, sodalı ve karbonatlı besinler, kokmuş, küflenmiş ve bozulmuş yiyecekler, kavrulmuş ve tuzlu yemişler.
Evinizdeki özgür ruhu sabır ve ilgi eğitir
Kediler ve eğitim pek bir arada düşünülemez. Ancak kedileri de belli ölçüler dahilinde eğitebilmek mümkün, tabii sınırlarımızı bilmek şartıyla. Öncelikle kedinizin sadece sizin istediklerinizi yapacak, gel deyince gelip git deyince gitmesini sağlayacak bir eğitim olduğunu düşünüyorsanız hayal kırıklığı yaşayacağınızı bilmelisiniz.
TUVALET EĞİTİMİ KOLAY
Kedilerin yeni evlerine geldiklerinde öğrendikleri ilk şey tuvaletin yeri olur. Genellikle yavru kedinizi birkaç kez tuvalet kabına bıraktığınızda yapması gerekeni hemen anlayacak ve içgüdüsel olarak tuvaletini kumla kapatacaktır. Ancak size düşen görevler de var. Tuvalet alışkanlığı ile ilgili sorunlar çoğunlukla kedi sahibinin hatalı davranışlarından kaynaklanıyor. Kedinin tuvaletini temiz tutmazsanız yapacağı şey ihtiyacını kabında değil salonun ortasında gidermek olur. Tuvalet kabının yerini değiştirmemek de çok önemli bir kural. Kediler değişiklikten hoşlanmazlar. Kedi tuvaletini ayak altında olmayan, mama kaplarından uzak ve sakin bir yerde tutmalısınız.
MAMA ŞIMARIKLIĞINA İZİN VERMEYİN
Sağlıklı bir yaşam için yemeleri gereken profesyonel kuru mamalar bazen kedilere konserve ıslak mamalar kadar cazip gelmez. Her kedi dostu da zaman zaman mönüde değişiklikler yaparak ıslak mama ile kedisini mutlu eder. Ancak bazı kediler ıslak mamanın cazibesine kapılıp sadece onunla beslenmek ister. Yaş mama, ev maması gibi seçenekler ara sıra sunulan renkler olarak kalmalı. Kediniz kendi mamasını yemeyi reddediyorsa, kararlı olup kendi maması dışında yemek vermemelisiniz. Bir süre sonra mama konusundaki değişmez tutumunuzu görüp kendi mamasına dönecektir.
MOBİLYALARI TIRMALAMAMASI İÇİN ALTERNATİF SUNUN
Kedi sahiplerinin bir büyük şikayeti de halı ve mobilyalardaki tırmık izleri. Kediler kendileri için önemli olan tırnak geçirme ve törpüleme ihtiyaçlarını ağaçlarda zevkle giderebilir. Ev kedileri böyle bir şansları olmadığından gözlerine kestirdikleri eşyaları kullanır. Yapmanız gereken, bu ihtiyacını giderebilmesi için bir tırmalama tahtası almak.
PROTESTOLAR ASLINDA İLETİŞİM ÇABASI
Yatağınızın ortasındaki çiş, kedinizin bir sağlık sorunu olduğunu, tuvalet kumu ile ilgili bir tersliği ya da protesto edildiğinizi gösterir. Aslında bu sadece bir iletişim çabasıdır. Sorunun ne olduğunu anlamaya çalışmak yerine cezalandırma yoluna giderseniz bu protestolar artarak devam eder. Tepki kaynağını saptadığınızda kedinizle kuracağınız iletişim kısa sürede istenmeyen olayların önüne geçecektir.
İSTEMEDİĞİNİZ ODALARA GİRMESİN
Kedinizin mutfağa girmesini, masa üstünde dolaşmasını tutarlı ve doğru tavırlarla engelleyebilirsiniz. Kediyi girmemesini istediğiniz alanlarda gördüğünüz zaman cezalandırmak yanlış. Kediyi henüz yavruyken yapmaması gerekenlerle ilgili sert bir ses tonu ile uyarmak sese karşı duyarlı olan kediniz için yeterli. Bazıları kediyi istenmediği yerlerden uzak tutmak için gürültü yapan nesnelerle uyarmayı da uygun görebilir. Bunun için kedinin dikkatini çekecek içi bozuk para dolu bir konserve kutusu sık kullanılır.
Bazıları klik-klakla eğitiyor
Bir süredir çok tartışılan klik-klak adlı yöntemle kedilerin eğitilebildiği de iddia ediliyor. El işaretleri ile klik-klak aletinin çıkardığı sesi birleştirerek kedinin dikkatini çeken bu yöntemle kedisine küçük numaralar öğretenler bile var. Bu yöntemin püf noktası, verilecek her komut için başka bir ses seçip, sözcükleri hep aynı tonlarla eşleştirmek.Sırma GÜLBAHAR
Pako pano
Antalya’da bahçeme gelen dört yavru kediyi sahiplendirmek istiyorum. Hepsi erkek. Evimde bir köpek ve kedi olduğu için hepsine birden bakmam mümkün değil. 0242 229 40 29.
Terrier köpeğim geçen hafta İstanbul Suadiye’de kayboldu. Lacivert, nazar boncuklu göbek tasması var. Köpeğim beyaz, sırt ve kuyruk kısmında iki siyah benek var. 0532 321 60 10.
7 2,5 aylık, tekir, göbeği benekli, damağı mühürlü erkek kediye acilen yuva arıyorum. 0533 529 16 51.
7 Bu küçük kedi o kadar korkmuş ki, elinizi uzattığınızda olduğu yere sinip yüzünü kapatıyor. Sokakta yaşaması mümkün değil. 8 aylık kısır ve erkek. defne@barinak.gen.tr
7 10 yaşındaki dişi köpek Lusil yılbaşı gecesi Ankara’daki evinden kaçtı. Uysal ve sokulgan bir köpek, kısa bacaklı, uzun gövdeli. 0312 428 63 80.
7 Ankara’da sokağa terk edilen 1,5 yaşında, dişi, beyaz 2 numara Terrier geçici olarak bir klinikte pansiyoner olarak kalıyor. Sıcak bir yuva arıyoruz. 0544 857 86 81.
7 2 yaşındaki Chincilla kedicik acilen yuva arıyor, bu kedicik sokakta yaşayamaz. 0532 427 14 05.
7 2,5 aylık kızımı sokakta buldum, iyileştirdim, şimdi acilen sahiplendirmek zorundayım. Çünkü evde bir köpek ve başka bir hayvan istemeyen kocam var. 0532 264 25 98.
7 Beni 5 Ocak’ta İstanbul Dalyan’da (Fenerbahçe) buldular. Sahibimi kaybettim, lütfen bizi tekrar birbirimize kavuşturun. 0532 223 61 15.
Yazının Devamını Oku 7 Ocak 2006
Filli Boya Genel Müdürü (44) işletme mühendisi Tayfun Küçükoğlu’nun hobisi, güzellikleriyle ünlü hünkari güvercinleri. Osmanlı sarayından dünyaya yayılan bu nadide kuşları yetiştiriyor, özel türler üretiyor. Türkiye’de neredeyse unutulan hünkarileri çocukluğunda Manisa’da dinleyen Küçükoğlu, ilk hünkarisini 1994’te Almanya’dan almış. Şimdi sayıları 70’i bulmuş.
Hünkarileri bu kadar özel kılan nedir?
- Doğada bulunmayan, Osmanlı’da sultanların talebiyle üretilen, saray dışında beslenmesine izin verilmeyen melez bir
ırk bu. Üretilmeleri, yetiştirilmeleri özel bilgi, beceri istiyor. Renkleri birbirinden alımlı. Her bir tüyü dantel gibi ve ayrı desende. Göğüslerinde "gül" denilen kıvrık bir tüy demeti var. Başlarının arkasında da "tepe" denilen tüyleri. 1860’lardan itibaren padişahlar değer verdikleri konuklarına hünkari armağan edermiş. Avrupa’dan ABD’ye geçerek dünyaya yayılmış. Ama bizde kaybolmaya yüz tutmuş.
Yetiştirilmeleri neden özel bilgi ve beceri gerektiriyor?
- Gagaları kanaryadan bile küçük. Bu yüzden yavrularını besleyemiyorlar. Hünkarilerin yumurtaları, aynı gün yumurtlayan başka güvercinlerin altına konuyor. "Süt anne" güvercinler büyütüyor Hünkari yavrularını.
BAKICILARI GÜVERCİNLER
Hangi cinsler iyi süt anne oluyor?
- Posta güvercini ve Manisa, Balıkesir’de görülen Kelebek cinsi güvercin mükemmel. Hünkarilerle aynı dönemde yumurtlayan süt annelerin kendi yavrusunu büyütmesine izin vermiyorum. Çünkü büyük gagalı yavru büyütmeye alışan anne, küçük gagalı yavruyu beslemek için uğraşmıyor; zahmetine katlanmıyor ve yavru ölüyor. İçimize sinmese de Hünkari ırkının korunması ve geliştirilmesi için başka yol yok.
Büyüdükten sonra nasıl besliyorsunuz hünkarileri?
- Doğal bir ırk olmadıkları için korunmaya ihtiyaçları var. Vitaminleri, aşıları, mineral ve diğer takviyeleriyle özel bir program yapılıyor. Doğal ürünler veriyorum. Kekik yağı çok önemli. Zeytinyağı ve sarmısağı yemlerine karıştırıyorum. Bizim evde kendimiz için kullandığımızdan fazla, 100 civarında ilaçları var. Yurtdışından edindiğim bilgilerin yanı sıra deneme yanılmayla yöntemler geliştirdim. Hünkari besleyenler, deneyimlerini paylaşır zaten.
Kaç hünkariniz var? Sizin geliştirdiğiniz cinsler var mı?
- 70 hünkari ve 300 bakıcı güvercinim var. Yılda 30 kadar hünkari alabiliyorum. Çok yumurta yapıyorlar ama onu yavruya çevirmek oldukça zor. Hünkariler içinde 12 renk çeşidi yarışmalara katılıyor. Bunların tümü bende var. Bir de benim geliştirdiğim dört ayrı renk çeşidi var.
Yeni tiplerini geliştirmek kolay mı?
- Değil. Örneğin sultani rengine ulaşmak için dört kuşak yetiştirdim, dört yıl uğraştım. Çapraz eşlemeler yaparak güçlükle buldum. Şimdi birkaç renk daha elde etmek için uğraşıyorum. Ama sayının daha fazla artabileceğini sanmıyorum.
Diğer kuşlardaki gibi erkekler dişilerden daha güzel mi?
- Evet. Ama iki cins arasında diğer kuşlardaki kadar belirgin bir fark yok.
TÜRKİYE’DE 100 HÜNKARİ MERAKLISI VAR
Hünkarilerinizi başkalarına vermeye kıyabiliyor musunuz?
- Türkiye’de hünkarilerle ilgilenen 100 kadar meraklı var. Besleyebileceğine inandığım arkadaşlara veriyorum. Her güvercin meraklısı hünkari besleyemez. Yeminden barınaklarına kadar çok farklı ihtiyaçları var. Bu olanakları sağlayabilenlere armağan ediyorum. Giller takvimleri bu yıl hünkarilere yer verdi. Takvimlerin dağılmasıyla yüzlerce mail aldım. İsteyenler oldu. Besleyeceğine inandığım olursa vereceğim. Gerçekten ilgi göstereceklerine inanmam lazım. Fiziki şartların sağlanması gerekiyor.
Yarışmalara katılıyor musunuz?
- Köln’deki fuar kapsamında bir şampiyona yapılıyor. Ancak kuşların 21 gün karantinada tutulması gerekiyor. Riski göze alamadığım için katılmıyorum.
Yoğun bir çalışma yaşamınız var. Kuşlarınıza ne kadar zaman ayırıyorsunuz?
- Gün içinde hünkarilere ayırdığım 15 dakika, yorgunluğumu sıfırlıyor. Hobimi kime anlatsam ilgileniyor. Kızlarım da çok meraklı. Tarihi bir değeri yaşatmak beni mutlu ediyor.
DÜNYADA ORİENTAL FRİLL OLARAK TANINIYOR
Hünkariler dünyada Oriental Frill olarak tanınıyor ve geçmişleri biliniyor. Web sitelerinde köken olarak Türkiye ve Ege bölgesi gösteriliyor. Yurtdışında Blondinette ve Satinette olarak iki gruba ayrılıyorlar. Amerika ve Avrupa’da dernekler var. Her yıl Almanya ve ABD’de fuarları düzenleniyor. Köln’deki fuara katılıyorum. Muazzam çeşitlilik olmasına karşın bazı renkleri bilmiyorlar. Bunları biz geliştirdik. Almanya, Hollanda, Belçika, İngiltere, Fransa ve ABD’de çok meraklısı var. Balkan ülkelerinde de var hünkari güvercinleri ama onlar kırılmış ırklar.
Mesude ERŞANYazının Devamını Oku 31 Aralık 2005
Yılbaşı ağacınızı süslerken, arkadaşlarınızla eğlenirken ve yılbaşı için hazırladığınız yemeğinizi yerken, mutlaka evcil hayvanlarınızı evde karşılaşabilecekleri tehlikelerden korumalısınız.
Evcil hayvanlar, özellikle de yaşam alanlarında değişiklikler yapıldığında çok meraklı olurlar. Kedi ve köpekler içgüdüsel olarak yeni objeleri ağızlarıyla kemirir ve keşfetmeye çalışırlar. Bu nedenle yılbaşı süsleri, hediye paketleri, hazırladığınız nefis kokulu yiyecekler onlar için dayanılmaz bir cazibedir ama tehlikeleri de yanında getirebilir.
AĞAÇ SÜSÜNE DİKKAT Yılbaşı ağacınızı süslerken kırılabilecek malzemeleri ve süsleri, kedi ve köpeğinizin ulaşamayacağı bölgelere asmalısınız. Yenilebilecek nitelikteki hediyelerinizi ağacınızın altına koymayın. Hatta hazırladığınız ağacı onların ulaşamayacağı şekilde çevrelerseniz çok daha iyi olur. Uzaklaştırıcı spreyleri ağacın etrafına sıkarak, kedi ve köpeklerinizi o bölgeden uzak tutmayı da deneyebilirsiniz.
BU BİTKİLER ZEHİRLİYılbaşı için çoban püskülü, renkli nergis zambağı, ökse otu gibi bitkiler evcil hayvanlarınız tarafından yendiği zaman kusma, ishal gibi sindirim sistemi sorunlarına ya da zehirlenme gibi daha ciddi durumlara sebep olur. Bunları kedi ve köpeğinizin ulaşamayacağı yerlere koyun.
ELEKTRİK ÇARPMASIN YANMASIN Mumlar, elektrikli dekoratif ışıklar ve diğer ışıklı süsler evcil hayvanlar için ciddi bir potansiyel tehlikedir. Kordonlarının çiğnenmemesi için duvara veya yere bantla yapıştırın ya da kamufle edin.
Yazının Devamını Oku 24 Aralık 2005
Yanlış eğitilmiş köpeklerin yol açtığı sonuçlar, köpek sahiplerinin dikkatini bir kez daha sosyalleşme üzerine çekti. Son dönemde yaşanan üzücü olaylar yüzünden köpeklerin güvenilirliği tartışılıyor. Bazı ırkların saldırgan olmaya eğilimli olduğu için üretilmesi yasak. Ne var ki, saldırgan bir köpeğin ille de belli bir ırka mensup olması gerekmiyor. Büyüme döneminde yeterince sosyalleşmeyen köpekler de ileride agresif olabiliyorlar. Doğru eğitim ile vahşi diye korkulan köpeklerin de son derece uysal ve itaatkar olmaları mümkün. Profesör Doktor Tamer Dodurka köpeklerin insandan makineye kadar akla gelen her şeyi tanıyarak büyümesi gerektiğinin altını özellikle çiziyor.
Tek tanıdıkları ev halkı olmasın
Köpekler doğduktan üç hafta sonra diğer köpeklerle, beş ve 12. hafta arasında ise insanlarla sosyalleşmeye başlıyor. Ancak sosyalleşme tabii ki bu haftalarla sınırlı değil. Sosyal olgunlaşma 1,5 - 3 yaş arasında tamamlanıyor. Diğer canlılarla uyumun en kolay sağlandığı ilk evrelerde köpek sahibi mutlaka köpeğini sosyalleştirme çalışmalarına başlamalı. Köpeğin hayatındaki en önemli dönemde edinilen bilgi ve alışkanlıklar onun hayatında belirleyici oluyor. Yavru köpek 12. haftaya kadar birbirinden farklı birçok canlı ve nesne ile bir araya getirilmeli. Farklı yaş grubu ve cinsiyete sahip insanları, farklı ırklardaki köpekleri, kedi ve diğer canlıları, gürültülü makine ve eşyaları yavru döneminde tanıyan köpek, ilerde onları yadırgamaz ve korkmaz. Köpeğin farklı özelliklere sahip insanları da tanıması gerekli. Göreceği insanlar sadece aile üyeleri ve yakın tanıdıklarla sınırlı kalmasın. Örneğin, sessiz bir evde yaşayan köpek, ilk defa karşılaştığı gürültülü kahkahalarla gülen birinden çok korkabilir ve saldırgan tepki verebilir.
Birlikte asansöre binin karşıdan karşıya geçin
İnsan ve diğer canlılarla iletişim kadar, araç-gereç makinelerin ve mekanların önemi de unutulmamalı. Köpeğinizle sorunsuz bir hayat istiyorsanız ona günlük hayatta yeri olan her şeyi tanıtmalısınız. Yavru döneminde elektrik süpürgesi, ses çıkaran ev aletleri, müzik seti gibi eşyalarla tanışması, asansöre binmesi hem onun hem de sizin hayatınızı kolaylaştırır. Aynı şekilde düzenli olarak gezdiği yerler ve kendi evi kadar farklı gezi alanlarına, kalabalık ortamlara alışması da sosyal hayat içerisinde çok önemli. Köpeğinizi 12 haftalık olmadan önce mümkün olduğu kadar farklı yerlere götürmekte yarar var. Araba gürültüsü ve yoğun trafikte tedirgin olmaması için işlek caddelerde karşıdan karşıya geçmek, insan kalabalığından çekinmemesi için kalabalık sokaklarda, meydanlarda gezdirmek, bol bol arabaya bindirmek, köpek kabul eden kafe ve lokantalarda oturmak bu dönemde yapılması gereken faydalı egzersizler. İmkanlar dahilinde köpeği kumsala, denize ve suya alıştırmak da erken sosyalizasyon evresinde unutulmamalı.
İzole etmek zeka geriliğine yol açar
Köpek sahipleri, genellikle yavru köpeklerini diğer köpeklerle ve doğa ile buluşturmuyor ve çoğu zaman sadece evde besliyorlar. Ancak bu köpek için hiç iyi değil. Köpeğin görme duyusu geliştikçe ve çevresinde insanları gördükçe, insan hareketlerini kafasında oturtur. Bu nedenle sosyalizasyon dönemindeki yavru eve kapatılmamalı çevre ve diğer canlılarla teması sağlanmalı. Bu dönemi yeterince değerlendirmeyen köpekleri ileride ciddi sorunlar bekler. Köpeği sert olsun diye izole etmek, asosyallik dışında zeka geriliğine de yol açar ve sonuçları çok acı olur.
Acele etmeyin, adım adım ilerleyin
Sosyalleşme döneminde yaşayacağı kötü olaylar köpeğin ileriki davranışlarında belirleyici oluyor. Sabırsız davranmamak bu yüzden çok önemli. İlk kez denizle ya da küçük bir çocukla karşılaşan köpeğinizin çekingen ve temkinli davranması son derece doğal. Bu durumda onu birden denize sokmak ya da çocukla yalnız bırakmak doğru bir davranış değil. Aynı şekilde ilk kez araba yolculuğuna çıktığında ya da kalabalıktan korktuğu için azarlamak veya çekiştirmek de köpekte sorunlara sebep olur. Paniklediği durumlarda sabırlı olmalı ve onu rahatlatmayı denemelisiniz. Kalabalıkta veya gürültülü yerlerde yürümek istemiyorsa onu kucağa almak yerine sevdiği bir mama ya da oyuncakla desteklemelisiniz.
KORKU AGRESİF YAPAR
Bir nesne, kişi ya da durum karşısında agresif tepki veren bir köpek yavruluk döneminde eksik sosyalleşmiş demektir. Saldırganlık, tanımadıkları duruma karşı duyulan korku kaynaklıdır. Yavru olduğu dönemde hiç şemsiye görmemiş uysal bir köpek, yetişkinlik döneminde elinde şemsiye olan birine agresif davranır. Bunun sebebi yabancı bir madde olan şemsiyeyi tehlike olarak kabul etmesidir. Aynı şekilde sahibi kadın olan bir köpek yavruyken kadınlarla sosyalleştiyse erkeklere karşı agresif olur. Her köpek farklı derecelerde sosyalleşebilir, önemli olan sokakta dolaşırken insanlardan, araç ve sokak hayvanlarından korkmaması, sakin ve güvenilir olması.
KARAKTER TESTLERİ DE YAPILIYOR
Bir köpeğin ne derece sosyal olduğunu karakter testi ile de anlamak mümkün. Pako Sağlık ve Sevgi Merkezi’nde uygulanan karakter testleri birçok ülkede bazı ırklar için zorunlu olarak yaptırılıyor. Karakter testi ile köpeğin bahçede bakılıp bakılamayacağı, sokakta ne şekilde dolaştırılacağı, hatta sokaklarda ve kalabalık yerlerde dolaştırılıp dolaştırılamayacağı gibi hayati konulara dair bir ehliyet veriliyor.
Bu da köpek gribi
Köpek gribi (canine flu), yakın zamanda ortaya çıkan ve "canine influenza virus"ün yol açtığı yeni bir hastalık. İlk defa geçen sene Amerika’da, 2004 yılında Greyhound ırkı yarış tazılarında tespit edildi. Virüs, hastalığın solunum sistemi problemlerine yol açıyor. Sonraları farklı köpek ırklarında da tespit edilen virüsün, aslında 40 yıldan fazla bir süredir atlarda görülen H3N8 olarak adlandırılan virüs tipi olduğu tespit edildi.
Hastalığın en göze çarpan belirtisi üç hafta kadar süren ve tedavilere yanıt vermeyen öksürük, yoğun burun akıntısı, hapşırma ve diğer solunum sistemi hastalıklarında görülen belirtileri. Hastalığı daha şiddetli geçiren köpeklerde yüksek ateş, solunum sayısının artması gibi belirtiler de görülür. Çok şiddetli durumlarda solunum sisteminde kanamalar da gözleniyor.
Hafif seyreden influenza virüs enfeksiyonun, köpeklerde görülen diğer yaygın solunum sistemi hastalığı olan Kennel Cough (infeksiyöz trahebronşitis) hastalığından ayrılması çok zor.
Hastalığın kuluçka süresi 2-5 gün gibi kısa bir süre. Hastalığı diğer köpeklere bulaştırma dönemi ise hastalığın belirtilerinin ortaya çıkmasından 10 veya daha fazla gün sonra başlar. Hastalığın, köpeklerin yaklaşık yüzde 20’sinde hiçbir belirti göstermeden gizli seyretmesi, diğer köpeklere yayılma riskini artırıyor. Bulaşma; hapşırık, öksürük ve burun akıntılarıyla ve bunların temas ettiği eşya ve cisimlerle olur. Virüs, normal dezenfektanlarla kolayca yok edilebilir.
Köpek gribinin şimdilik aşısı ve serumu yok. Bu nedenle hastalığın belirtilerine göre ve bağışıklık sistemini destekleyecek yönde tedaviler uygulanıyor. Hastalığın şiddetli seyrettiği durumlarda serum ve oksijen uygulamaları da yapılabilir.
Sadece köpeklere özgü bu hastalığın ölüm oranı yüzde 1-5 gibi çok düşük ve insanlarla evde beslenen diğer hayvanlara bulaşmıyor.
Oyuncu oğlumuzu iki ay önce sokakta bulduk. Safkana çok yakın bir Pitbull kırması. Belki de dövüşmediği için sokağa atıldı. Son derece akıllı, komutları bilen bir kopek. İki aydır kafesin içinde tıkıldı kaldı, üstelik çok da enerjik ve oyuncu. Onu dövüş amaçlı kullanmayacak, hak ettiği sevgiyi gösterecek ve asla terk etmeyecek bir sahip arıyoruz. 0533 666 33 20.
3,5 aylık erkek kediye yuva arıyoruz. Şu anda geçici olarak Ataşehir’de bodrum katta kalıyor. İlk kontrolleri yapıldı. ates.eraktan@efespilsen.com.tr veya 0533 472 17 46.
Ankara kırması anne ve iki yavrusuna birlikte veya ayrı ayrı yuva arıyoruz. kebire@zoolistan.com
Ankara’da barınağa terk eilmiş Terrier ve diğer cins köpekleri sahiplendirmek istiyoruz. Aralarından biri hamile olduğu için terk edilmiş. elifpamir@gmail.com, 0544 857 86 81, f_tubaince@hotmail.com, 0312 433 30 06 (dahili 18)
Ankara-İran kırması kedi Ankara’da yuva arıyor. 0555 210 19 23.
St. Bernard cinsi köpek ilerisi düşünülmeden alınmış. Devamı bildik hikáye... Acilen, bahçeli evi olan ya da onu her gün uzun uzun gezdiririm diyen bir sahip aranıyor. oylun.erdayi@gmail.com
Çok iyi bakılmış 3 aylık dünya güzeli iki kız kardeşe onları hep sevecek, terk etmeyecek ve asla sokağa bırakmayacak 15 sene bir kedi ile yaşamaya kararlı yeni ailelerini arıyoruz. guzinalph@yahoo.com
Kızım işi yüzünden Amerika’ya taşınmak zorunda kalınca, 1 yaşındaki Dachshund köpeği bana kaldı. Ama benim de hastalığım yüzünden ona bakmam mümkün değil. Onu sevecek ve bir köpeğin sorumluluğunu taşıyabilecek bir kişiye vermek istiyorum. 0212 324 66 51.
Husky melezi dişi köpek 1,5 yaşında acil yuva arıyor. 0216 361 32 31.
Yazının Devamını Oku 17 Aralık 2005
AĞLADIĞIM GÖRÜLMESİN DİYE YAZILARI GECELERİ OKUDUM
Neden bu kadar uzun sürdü bu kitabın çıkması?
- Elim gitmedi derler ya, aynen öyle oldu. Çünkü bu kitap Pako için artık final. Pako’nun hatırasını ve ömrünü birazcık daha uzatır mıyım diye bekledim.
Pako nasıl yazar olmuştu?
- Bu Ertuğrul Özkök’ün fikriydi. Ben zaten arada sırada kendi köşemde Pako adına yazıyordum. Sonra bir gün Ertuğrul Özkök ‘Pako köşe yazarı olsun’ dedi. Göklere sıçradım, O gece heyecandan uyuyamadım. Bir yandan da aklım almıyordu, nasıl olacak bu diyordum. İlk yazıda çok zorlandım ama sonra okuyucular el koydu işe ve devamı geldi.
Pako’nun ve Hürriyet’in düzenli okuyucuları Pako’yu aslında sizin yazdığınızı biliyordu ama siz ilk defa alenen açıklıyorsunuz bunu ‘Ben Pako’ diyerek.
- Ben yazmıyordum ki Pako’yu! Ben haftada bir gün Pako oluyordum. Kolektif bir sesin, duygunun kaleme alınmış haliydi o yazılar. Kitaba da benim adım konmasın istedim başında.
n Peki okuyucular şimdi ‘Madem Pako’yu siz dile getiriyordunuz, onun yokluğunda o kolektif sesin kalemi siz olun’ derlerse ne olacak? Herkesin çok hoşuna giderdi eminim.
- Pako öldüğünde Ertuğrul Özkök ile bir karar aldık, o yazılar onunla bitecekti. Pako, dünya medyasında bir ilk. Hayali hayvan yazarlar oldu belki ama yaşayan bir köpek güncel konuları yazmamıştı hiç. Ama şimdi Pako yok ve onun imzasını taşıyan yazılar söz konusu olamaz. Belki bir gün Pako’ya Mektuplar adı altında yazabilirim. Ama kendimi hazır hissetmiyorum daha.
n Pako 2003 başında yazmayı bıraktı, bir ay sonra yeniden başladı. Neye kızmıştı?
- Biz hayvanseverler sorunlu çocuklar gibiydik. Her an toplumdan, medyadan kovulma, istenmeme, kalabalık yapma duygusu ile yaşıyorduk. Medya ve okuyucular bizi ne kadar istiyor acaba dedik ve bıraktık. Sonra gördük ki, gerçekten seviliyormuşuz.
n Pako ile ilgili bir kazanç söz konusu olduğunda onu barınaklara bağışladınız bugüne kadar. Bu kitabın gelirini ne yapacaksınız?
- Bu kitaptan gelen tüm para bir barınağa gidecek. Ankara’da Gölbaşı’nda 3 bin köpeğin yaşamaya çalıştığı bir barınak var. Bu, eşim Andree ile aldığımız karar. Kitap olsun, televizyon programı olsun, ne gelirse gelsin hepsini barınaklara vereceğiz.
n Yazıları tekrar okurken ne hissettiniz?
- Her yazıda o günlere döndüm. Yazı okumayı özellikle geceye bıraktım ki, karanlıkta kimse ağladığımı görmesin. Bu yazılarda hem gözyaşı var, hem de kahkaha.
n TRT için yaptığınız Pako’ya Mektuplar’ın devamı veya VDC, DVD olarak satışı olacak mı?
- TRT pazarlama konusunda son derece beceriksiz. Yola çıkarken ilk 100’e girerse bayram ederiz diyorduk, ilk 30’a girdik. Benim hesabıma göre TRT o programlar için 1 trilyona yakın reklam aldı. Bunlara rağmen 13 bölümde bıraktılar.
n Başka bir kanalda yapmanız söz konusu olur mu peki?
- Olur tabii ama onun için de birinin gelip bize sponsor olması lazım. Biz gazeteci, yazar adamız; bir kanala, bir şirkete gidip bunu teklif etmek uygun değil. Bunu beceremiyorum ben, programın yönetmeni olan eşim Andree’ye de izin vermiyorum. Halbuki formatı yenilenerek çekilse ne kadar güzel olur. Bunu istememin tek amacı var: Doğaya, çevreye ve hayvanlara saygılı olmanın kapısını açmak.
VETERİNERLER NEREDE?
Türkiye’ye, yurtdışından birçok ülkeden veterinerler, ekipler geliyor; ücretsiz kampanyalar yapıyorlar. İlaçlarına kadar getiriyorlar. Peki bizimkiler ne yapıyor? Hiç! Bir kısırlaştırma kampanyası bile yürütülemiyor. Şehirlerde her belediyenin kadrosunda mutlaka 20-25 tane veteriner var ama gidin, bir tekini bile bulamazsınız. Hepsi başka işlerle meşgul, fabrikada çalışıyor, market müdürlüğü falan yapıyorlar.
Bir gün karşılıksız-çıkarsız bir sevgi özlerseniz, açın kapağını bu kitabın
(...) Birkaç yazıdan sonra, akıl almaz şeyler olmaya başladı. Pako’nun yazıları çok ilgi topluyor, inanılmayacak kadar çok ileti geliyordu.
Benim günlük yazılarımdan çok okunuyordu, Pako’nun köşesi.
Özellikle çocuklar ve kadınlar, Pako’ya durmadan mektuplar, fakslar, bilgisayardan mesajlar gönderiyorlar, hatta telefon açıyorlardı.
Pako ise, yazılarında özellikle hayvanseverlere sesleniyor, sevgi örgütlerini etkiliyor, diyelim ki okuyucularıyla birlikte TBMM üzerinde baskı kurarak, Hayvan Hakları Yasası’nın çıkmasına katkı sağlıyordu.
Bazı belediyeler Pako’nun yazılarından etkilenip, hasta ve güçsüz hayvanlar için barınaklar kuruyorlar, okullarda öğrenciler Pako kulüpleri açıyorlardı.
Bu arada, Pako’nun yönetmen olan annesi ve benim sevgili karım Andree, ‘Pako’ya Mektuplar’ yazılarını TRT için 13 bölümlük bir dizi yapmıştı. Bu program çok beğenilince, TRT1’den sonra TRT2’de, daha sonra da TRT-İnt’te tam üç kez yayımlandı. Daha sonra bu programın bazı bölümlerini, başta BBC olmak üzere tam 7 AB ülkesi satın aldı.
*
Bana zaman zaman, ‘Pako’nun yerine sen yazıyorsun tabii, değil mi?’ gibi enteresan sorular geliyordu.
Oysa ben yazmıyordum.
Pako; kolektif bir duygunun ta kendisiydi.
Hayvanları seven insanlardan gelen duygular, öneriler, görüşler, dilekler harmanlanıyor, ortaya Pako’nun yazıları çıkıyordu.
Ben sadece kaleme alıyordum.
Daha da açıkçası; ben haftada bir gün Pako oluyordum.
*
Pako, 2004 yılının ağustos ayında öldü.
O gün görülmemiş bir şey oldu.
Sabahın erken saatlerinde televizyonlar, Pako’nun öldüğünü haber saatleri henüz gelmediği için altyazı olarak duyurdular. İlk haber bültenlerinin hepsinde, Pako’nun ölüm haberi vardı.
Hürriyet’in santralı adeta kilitlendi.
Evimizin önü ve bahçesi bir anda hayvanseverlerle doldu, ağlayan çocuklar kapımızın önünden gitmiyorlardı.
İkinci gün bütün gazetelerde, Pako’nun resimleri ve ölüm haberi yer almıştı.
Cumhurbaşkanı, siyasi parti liderleri, bakanlar başsağlığı dilediler. Kimisi duygusal mesajlar yayımladılar.
Binlerce mesaj yağıyordu üzerimize.
*
O zaman ben, Pako’nun sıradan bir ‘yazı yazan köpek’ fantezisi olmadığını, toplumu derinden etkilediğini, bunun ne olduğunu sosyal bilimcilerin araştırıp bulmaları gerektiğini düşündüm.
Neydi bu?
Yolda giderken kimi zaman insanlar beni tanımazlardı, ama Pako’yu tanırlardı, aldırmazdım.
Ama bu kadarını hiç tahmin etmemiştim.
Bu neydi ?
Pako’nun aslında yazı yazamayacağını herkes biliyordu. O sadece bir semboldü ve kara bir köpekti.
Bunu bile bile bu ilgi, duyarlılık, tepki, gözyaşları, fakslar, mesajlar, telefonlar neydi?
İnsanlar insanların fettanlıklarından bıkmışlardı da samimiyeti mi bulmuşlardı? Yoksa Pako, yüreklerde var olan sevginin tozunu mu almıştı?
İnsan olduğumuzu mu hatırlatmıştı bize ?
Yoksa Sevgili Andree’nin dediği mi doğruydu:
‘İnsanlar karşılıksız-çıkarsız bir sevgiye saygı duydular sadece...’
*
Bu kitap Pako’nun Hürriyet’te yayımlanan haftalık yazılarından oluşuyor.
Bizler bu yazıların hiçbir zaman anlamını yitirmeyeceğini düşündük ve bir kitapta toplamaya karar verdik.
Adı ne olursa olsun bir sevginin kitabıdır bu.
Bir gün karşılıksız-çıkarsız bir sevgi özlerseniz, açın kapağını kitabın, sayfaların arasında onu bulacaksınız.
Kedilerde aşırı salyanın sebepleri
SORU
Apartman içinde baktığımız bir sokak kedim var. Geçen gün seveyim diye elime aldım, ağzından hem pis bir koku hem de salya aktığını gördüm. Acaba bunun sebebini ve çaresini yazar mısınız?
CEVAP
Kedilerde ağzın sulanması ve aşırı miktarda salya akmasına sebep olan birçok hastalık ve durum var. Bunların bazıları doğrudan ağız ve içindeki dokuların hastalıkları olabileceği gibi, bazen de başka hastalıkların sonucu olarak ortaya çıkar.
7 Kedilerde aşırı salya ve ağız sulanmasının en sık görülen sebebi kötü bir ağız kokusuyla da seyreden diş ve diş eti hastalıkları. Bunların içinde kırık dişler, diş çürükleri, diş eti hastalıkları, diş taşları ve plaklar sayılabilir.
7 Aşırı salya ve ağız sulanması sebepleri içinde karşımıza çıkan diğer bir problem ağız içindeki dokularda ve dildeki ülserlerdir.
7 Ağız ve yutaktaki, özellikle de dişler arasındaki balık kılçığı ya da kemik gibi yabancı cisim batmalarında da aşırı salya ve ağızda sulanma görülebilir. Tükürük bezi enfeksiyonlarında da salya miktarı artar.
7 Salya artışına neden olan hastalıklar içinde herpes virüsü (rhinotracheitis virus) , calicivirus enfeksiyonları, solunum sistemi hastalıkları, mide-bağırsak sistemi hastalıkları, böbrek hastalıkları ve bazen de karaciğerle ilgili hastalıklar ve porto sistemik şant hastalıkları sayılabilir.
7 Salya artışı zehirlenmelerde, tadını beğenmediği yiyecekleri tükettiklerinde, aşırı korktuklarında ve sinirlendiklerinde, pire spreyi gibi alkol bazlı sıvıları yaladıklarında da ortaya çıkar.
7 Mide bulantılarında ve kusmanın başlangıcında da salya artışının olur. Bunlara sebep olan tüm hastalıklarda salya artışı ortaya çıkabilir.
Aşırı salya ve ağız sulanmasının sebebinin bulunması gerek, bu yüzden veteriner hekiminize gitmelisiniz. Ağız bölgesinin sağlıklı bir şekilde muayene edilebilmesi için kedinizin sakinleştirilmesi gerekebilir. Veterineriniz kan analizi, röntgen ve diğer ileri tetkiklere ihtiyaç duyabilir. Hastalığın tedavisi ile ağız sulanması ve kötü koku kalkacaktır.
Pako pano
Sakarya’da sokakta bulduğum dobermanı bakacak birine vermek istiyorum. Bir yaşında, dişi, aşısını yaptırdık ve kimliği var. İletişim için http://img377.imageshack.us/img377/2205/katia9xh.jpg
n Bu tatlı yavruları sahiplendirmek istiyoruz. eelicin1@yahoo.com
n İki yaşındaki dişi Golden Retriever çok kötü şartlar
altında onu sevmeyen insanlarla birlikte kalıyor. Ona su vermeyi unutuyorlar, gezdirilmek gibi bir lüksü zaten yok. Kafasını eğip yüzünüze neden der
gibi bakıyor, arkasından elini uzatıp bir yudum sevgi dileniyor ama veren yok... Bilgi için 0532 622 84 41.
n Birbirinden güzel dört tane av köpeği yavrusunu sahipleri bakmak istemediği için Üsküdar barınağına bıraktı. Lütfen bu güzel bebeklerin de sıcak bir yuvası olsun. Bu soğuklarda barınakta yaşamlarını sürdürmeleri mümkün değil. Donmamaları için ayrı bir bölümde duruyorlar ama bu da geçici bir çözüm. 0555 216 09 45.
n 3 yaşlarında erkek, yeşil gözlü, beyaz-kahve-krem renkli, üzerinde büyük kahverengi benekleri olan Paşa adındaki av köpeğimiz Antalya Liman mahallesinde kayboldu. 0533 465 00 85.
n Resimde görülen bebişler bir aylarını yeni doldurdu. Babaları German Shepherd, anneleri ise Golden Retriever. Anneleriyle birlikte evde yaşıyorlar. Ancak bu güzel yavruları bağrına basacak, onlara şimdi gördükleri sevginin eksikliğini hissettirtmeyecek birer aileye ihtiyaçları var. 0212 663 94 37-38, 0532 648 89 79.
n İki aylık kapkara oyuncu kedi yuva arıyor. 0546 775 50 46 veya 0216 362 82 06.
n Eve alışkın, eğitimli Husky kırmasının yeni bir yuvaya ihtiyacı var. Dunyanın en tatlı köpeklerinden biri. Bahçede de yaşayabilir. sozpekmezci@gmail.com
n Kliniğe geldiğimde 2,5 aylıktım, şimdi 4,5 aylık oldum. Bütün kardeşlerim ev buldu, sadece ben kaldım. Neden beni kimse istemiyor? Burnumdaki siyah benekle öyle tatlıyım ki! 0216 567 44 25.
n 2,5 aylık, ela rengi gözlü, oyuncu tekir kızımızı sahiplendirmek istiyoruz.hacer@ventura.com.tr
Yazının Devamını Oku 10 Aralık 2005
Bülbül kadar ünlü sesleri ve insanın gözünü okşayan sarı tüyleri ile seveni için bir tutku kanaryalar. Bir kez kanarya almakla başlayan kanarya sevgisi kolay kolay bitmiyor. Kanarya beslemekten, üretime uzanan bir yola giren meraklılar, yarışmalara ve bu yarışmaları ciddiyetle düzenleyen bir federasyona da sahip. Kanarya ve Kafes Kuşları Federasyonu’nun başkanı ise mesleği tavukçuluk olan bir kanarya tutkunu: Zuhal Daşdan. Kanarya sevgisini küçük yaşta anne ve dayısından alan ve Norwich kanaryası hayranı olan Daşdan’ın bu ırkla 1998 ve 99 yıllarında kazandığı Dünya 1’inciliği ve 2’inciliği var. 80 kadar kanaryası olan Daşdan, kanaryalarla ilgili bilinmesi gerekenleri anlattı.
ilk adım, renk ve ötüş kanaryaları
Onlarca tür kanaryanın üç ana çeşidi var. Daha önce hiç kanarya beslememiş bir meraklı için Renk ve Ötüş (Ötüm) kanaryaları öneriliyor. Üçüncü çeşit olan Tip (Şekil) kanaryalarını ise daha deneyimli eller mutlu edebilir, çünkü bunların bakımı daha zor.
Ülkemizde de en popüler olan ırklar; Yorkshire, Crested, Norwich, Border, Parizyen ve Gloster ise Tip (Şekil) kanaryaları grubundan. Kanarya beslemeye yeni başlayanlar çevrelerindeki bir kanarya derneğinden yardım isteyebilir. Bu kanarya meraklısının doğru seçimi yapmasını da kolaylaştırır.
Sağlıklı bir kanarya kafesinde tünekten tüneğe atlar, canlı ve hareketli olur. Yemlenmesi ve su içmesi düzenlidir. Kanarya seçerken hareketsiz, tüyleri kabarmış, tünekte düşünceli duran, kuyruğunu aşağı ve yukarı hareket ettirenlerden uzak durmak gerekir.
Hava cereyanından rahatsız olur
Hava cereyanından rahatsız olan kanarya yaşam alanında doğal şartlar arıyor. Yazı yaz, kışı kış gibi yaşamak isteyen kanaryalar, aşırı kalorifer ya da soba ısısından rahatsız olur. Kışın soğuk ve güneş batımından sonra ışık olmayan bir oda kanarya için uygun bir yaşam alanı. Gece yarısına kadar ışıkla oturulan bir ev, gün ışığını yeteri kadar alması gereken kanaryanın düzenini bozar. Düzeni bozulan kanaryada hafif tüy dökümleri başlar, ötüşü azalır veya kesilir. Bunun dışında kanaryalar da tüm hayvanlar gibi temiz bir yaşam alanı, temiz yem ve su ister. Pis bir ortamda çok kolay hasta olabilirler. Kanaryalar için en büyük tehdit olan ishal de pis su, pis suluk ve pis kafes gibi şartların bir sonucu. İshal olan kanaryanın tedavisi de oldukça zor.
Muhabbet kuşu gibi oda içinde uçmaz
Bazı istisnalar olsa da genel olarak kanaryanın yapısı evin içinde dolaşıp, insan tarafından ellenip okşanmaya çok müsait değil. Kanaryalarla ilgili düşülen en büyük yanlış, hepsinin altın sarısı renkte olduğu. Özellikle Renk kanaryaları bakırdan desenliye, beyazdan turuncuya kadar birçok farklı renkte oluyor. Doğal hayatta yedi yıla kadar yaşayan kanaryalar, kafeslerde ideal bir bakımla 10 hatta 14 yıla kadar yaşayabiliyor.
Bilekliklerine bakarak alın
Bilekliklerin kanarya seçiminde büyük önemi var. Kimlik anlamına gelen bu bilekliklere kanaryanın doğduğu yıl, üreticisi, yöresi ve şahsi numarası kayıtlı. Kaçak olarak yurt dışından getirilen kuşlarda türlü sağlık sorunları çıkabildiğinden bu bilekliklere bakıp yerli üretim tercih etmek, birçok sorunu başından önleyebiliyor.
10 YTL’ye de 100 YTL’ye kanarya almak mümkün. Nadir de olsa kanaryaların değeri 300 YTL’den 1000 YTL’ye kadar da çıkabiliyor. Bir kanaryanın fiyatı ırkına, taşıdığı fiziksel özelliklere ve tabii yarışmalarda aldığı derecelere göre de değişiyor. Dereceli kanaryaların yavrularının fiyatı da artıyor. Avrupa bileklikli olan kanaryaların fiyatları da yerli üretimlere göre yüksek oluyor. Bunun aslında yol masrafı gibi sebepler dışında özel bir sebebi yok.
Türkiye’de yılda 10 kanarya yarışması düzenleniyor
Kanarya yarışmaları önümüzdeki günlerde de farklı şehirlerde devam edecek. 11 Aralık’da Antalya’da, 18 Aralık’da Edremit’te, 25 Aralık’ta Manisa’da yarışmalar var. 2006 yılının ilk yarışması ise 21 ve 22 Ocak’taki Kocaeli Türkiye Yarışı.
Türkiye’de her yıl ortalama 10 kanarya yarışması düzenleniyor. En önemlileri Marmara, Ege, İç Anadolu, Karadeniz ve Akdeniz’de yapılan yarışmaları Kanarya ve Kafes Kuşları Federasyonu (TKKKF) organize ediyor. Hemen hemen tüm ırkların katıldığı yarışmalarda kanaryaların kendi dallarında Dünya Ornitoloji Konfederasyonu standartlarına uygun olmasına dikkat ediliyor. Kanaryalar kendi dallarında ötüm, tüy, dış görünüş olarak yarışırken kafes temizliği ve bakımı da önem taşıyor. Pis ya da yetersiz bulunan kafesler diskalifiye edilebiliyor.
Yarışmaya katılacak olan kanaryaların bilekliklerinden, tüneklerine kadar belirlenmiş kurallara uygun olmaları gerekiyor. TKKKF’nin haberdar olduğu binlerce kanarya meraklısı var. Yarışmalara katılmak isteyen birinin işe bir çift renk kanaryası ile başlaması ve tecrübe kazanması doğru adım. Tecrübe kazanan meraklı yarışmaları ziyaret edip hangi türün ilgisini çektiğine karar verip, o türle yoluna devam ediyor.Sırma GÜLBAHAR
Köpekler neden öksürür
SORU:
11 yaşında ismi Uzay olan Dalmaçyalı bir köpeğimiz var. Uzay son zamanlarda su içtikten sonra veya heyecanlandığı, koştuğu zamanlarda öksürmeye başlıyor ve bu öksürük bir dakika kadar sürüyor. Öksürürken kuş sesi gibi ses çıkartıyor. Bunun sizce sebebi ne olabilir. Tavsiye edeceğiniz bir tedavi yöntemi veya ilaç var mı? Mustafa Karafakılı
CEVAP:
Özellikle köpeğinizin yaşının ilerlemiş olması ve öksürüğün görüldüğü zamanlarla ilgili tespitlerinizden yola çıkıldığında köpeğinizde öksürüğe yol açabilecek durum ve hastalıklar içinde ilk akla gelenler:
7 Solunum ve dolaşım sistemi ile ilgili enfeksiyonlar (mantar, bakteri, virüs ve parazit enfeksiyonları)
7 Solunum sisteminde daralmaya, solunum kanallarında baskıya ve akciğer kapasitesinde azalmaya yol açan tümör, kanser ve diğer doku bozuklukları
7 Kalp büyümesi veya kalp yetmezliği gibi dolaşım sistemi hastalıkları. Bunların yanı sıra diğer organlarla ilgili olarak ortaya çıkan ve göğüs kafesine baskı yapan başka sağlık sorunlarından da şüphelenilebilir.
7 Ayrıca öksürüğe sebep olan hastalıklar içinde alerjiler, ortamdaki sigara dumanı gibi çevresel faktörler de sayılabilir.
Köpeğinizin tedavisi için önce veteriner hekiminize köpeğinizi muayene ettirmeniz gerekir. Genel muayenenin yanı sıra akciğer ve kalp seslerini dinlenerek solunum ve dolaşım sistemi ile ilgili sorunlar hakkında fikir edinebilir. Röntgen muayenesi ile göğüs kafesindeki bozuklukları ve EKG gibi tetkiklerle de kalple ilgili sorunları görebilir. Bu bulgulara göre şüphe duyulan hastalıkların ayrıca tanısı ve kesin teşhis için kan analizleri, mikrobiyolojik ve patolojik örnek ve doku incelemeleri gibi laboratuar tetkiklerine de ihtiyaç duyabilir. Öksürüğe sebep olan asıl hastalığın tespit edilmesinin ardından uygulanacak tedaviler ve uygulamalarla köpeğinizdeki problem kontrol altına alınabilir.
Pako pano
Siyah renkli dişi Kaniş köpeğimi vermek zorunda olduğum için ona iyi bakacağından emin olduğum bir yuva arıyorum. 0212 335 14 80.
Dört buçuk aylık uzun tüylü sarman kediyi Ankara’da sahiplendirmek istiyoruz. Gözlerindeki hafif görme bozukluğu yüzünden sokakta yaşama şansı yok. 0312 426 74 88.
Ankara’da bulduğumuz 2 yaşlarındaki Boxer cinsi dişi kopeği sahiplendirmek istiyoruz. ebruturhaner@yahoo.com
Barınakta yaşamak zorunda kalan birçok yavru ve yetişkin cins köpek onlara sıcak bir yuva verecek ailelerin özlemindeler. 0555 216 09 45’i veya 0532 570 43 54.
Kadıköy Moda’daki evimize giren hırsızlar evde değerli bir şey bulamayınca 2,5 yaşındaki Golden Retriever oğlumuz Leo’yu çaldılar. Oğlumuzun kulağının iç tarafında sicil numarası olan 1233 numara damgası var. Ayrıca boynunda eğitim tasması ve açık kahverengi tasması vardı. Tüyleri bir golden için biraz kısa, yazın tıraş ettirmiştik. Deniz düşkünü, her fırsatta girmeye çalışır. Emrah Ünsalan, 0532 610 83 43, 0216 345 48 76, 0212 213 38 00.
7 Sokakta bulduğum güzeller güzeli ama kör 3 aylık erkek kediyi sevecek ve ona bir ömür boyu dost olacak birine vermek istiyorum. cilem.ormanci@gmail.com
Sekiz aylık sarman oğlumuzu iki ay önce Göztepe parkında bulduğumuzda araba çarpmıştı. Tedavisi yapıldı, tamamen iyileşti, kilo aldı, upuzun tüyleriyle çok yakışıklı. Sokakta yaşayamayacağı için sahiplendirmek istiyoruz. 0533 666 33 20.
7 Biliyorum, bu bir kedi veya köpek değil ama onun da sevgiyle bakılacağı bir yere ihtiyacı var. Bu hafta başında Küçükbakkalköy’de terk edilen ve su kanalına düşen at, şu an atlar için uygun olmayan Ataşehir Barınağı’nda çok zor koşullarda yaşıyor. Çiftliği olan biri onu sahiplenmek ister mi? 0505 224 52 61.
Yazının Devamını Oku