25 Mart 2006
Kedi ve köpek sahiplerinin evcil hayvanları ile ilgili en yaygın şikayetlerinden birisi şüphesiz tüy dökülmesi. Çoğu kez normal ve sağlıklı gerekçelerden kaynaklanan tüy dökülmesi bazen de önemli hastalıkların sonucunda ortaya çıkabilir.
Kedi ve köpeklerin tüyleri insan saçından farklı olarak değişik periyotlarda ve farklı bir denge içinde uzar ve dökülür. Bu periyotlar beslenme, hormonlar, sağlık koşulları ve en çok da çevre ısısı ve gün ışığı seviyesine göre oluşur. Türkiye’nin de bulunduğu kuzey yarımkürede yaşayan köpekler genelde yılda iki kez tüy değiştirir. İlkbahar ve sonbaharda gerçekleşen bu tüy değiştirme döneminde en önemli sebep, çevre ısısı ve gün ışığındaki değişiklikler.
Evde yaşayan kedi ve köpeklerde bu durum biraz daha farklı. Çünkü onların yaşam çevrelerindeki ısı ve ışık mevsimsel olarak belli aylarda değil her gün gerçekleşir. Çünkü onun için ısı farkı gezinmeye çıkardığınızdaki dış ısı ile ev ısısı arasında gün içinde oluşur. Aynı şekilde aydınlatmanın süresine göre de değişiklik gösterir. Bu yüzden evde yaşayan kedi ve köpeklerde tüy değiştirme ve tüy dökülmesi mevsimsel olmaktan daha ziyade tüm yıla yayılmış bir periyotta ve düzende seyreder.
Eğer kedi veya köpeğinizde tüy dökülmesinin aşırı olduğunu ve sağlık sorunundan kaynaklandığını düşünüyorsanız mutlaka veteriner hekiminize başvurmalısınız. Herhangi bir sağlık sorunu yoksa ve tüy değişimi tamamen normalse aşağıdaki öneriler işinize yarayacaktır:
Dengeli ve tam beslenme sağlayan mama kullanın. Bunlar omega yağ asitleri gibi, tüy dökülmesinin aşırı olmasını engelleyen besin maddelerini daha dengeli oranda içerir.
Petinizi düzenli olarak tarayın ve fırçalayın. Bunu köpeğiniz eve girmeden önce yaparsanız tüylerin çoğunu ev dışında bırakmış olursunuz.
Köpeklerin düzenli olarak yıkanması ve uygun şampuan kullanılması tüy değişimi ile ilgili sıkıntıları asgariye indirir. İnsan için üretilen şampuanları kullanmayın.
Stres, kedi ve köpeklerde de tüy dökülmesini artıran faktörlerden birisidir. Hamilelik, doğum ve emzirme dönemlerinde de kedi ve köpeklerinizin tüyleri etrafta fazlaca uçuşmaya başlayacaktır.
Kuş gribinden korkup kedinizi sokağa atmayın
Geçtiğimiz haftalarda Almanya’da kedilerde kuş gribi görülmesinden sonra birçok Avrupalı kedisini sokağa terk etti. Almanya’nın kuzeydoğusundaki Rüge Adası’nda geçtiğimiz haftalarda ölen bir kedide H5N1 kuş gribi virüsüne rastlandı. Sonra yine Almanya’da iki kedi kuş gribinden öldü. Bu arada Avusturya’daki bir barınakta da üç pozitif vaka saptandı. Türk ev kedileri de bu furyadan nasibini aldı maalesef. Tek bir farkla; Avrupalı hayvanseverler ilk paniğin ardından kedilerine yine sahip çıktılar. Türkler ise hálá kedilerinden "kurtulmaya" devam ediyor. Uzmanlar bu telaşın yersiz olduğunu, kedilerin virüsü sadece kanatlı hayvanlardan veya yiyecek yolu ile aldıklarını söylüyor. Bu nedenle evlerde beslenen kedilerde kuş gribi endişesi yok denecek kadar az. Üstelik Türkiye’deki kedilerde kuş gribi vakasına rastlanmadı bile. Bırakın rastlamayı, dedikodusu bile çıkmadı. Bu nedenle evlerinde kedi ve köpek besleyenlerin endişe duymalarına gerek yok. Konuyu Veteriner Prof. Dr. Tamer Dodurka’ya sorduk.
Kedilere kuş gribi nasıl bulaşır?
Hastalığın kedilere bulaşmasında en önemli etken gıda. Uzakdoğu’daki hayvanlar hastalığı gıda yolu ile aldı. Avrupa’daki kedilerin kuş gribi olmasında en büyük etken yabani kuşlardı. Avusturya’daki vakalarda ise barınaklardaki kedilere yemek olarak kanatlı hayvanların verildiği biliniyor. Evde beslenen kedilere bu hastalığın bulaşma olasılığı zayıf ihtimal.
Kedilerde kuş gribi ilk ne zaman görüldü?
Kedilerde kuş gribi vakalarını iki yıldır biliyoruz. Tayland’daki araştırma ekibi Şubat 2004’te hastalıklı ördeklerle temas edip ölen ev kedilerinde virüs saptadıklarını duyurmuşlardı. Daha sonra laboratuvar araştırmalarında kedilerin bu hastalığa yakalanabildikleri belirlendi. Ancak, kediler kuşlara göre daha dirençli ve virüs bu tür direncini kanatlılarda olduğu gibi kolay aşamıyor. Uzakdoğu’da hastalığın yoğun olduğu dönemde binlerce kanatlı ölürken, kaç kedinin öldüğünü duyduk?!
Kuş gribi kediden insana ve diğer hayvanlara bulaşır mı?
Hayır ama olmayacak anlamına da gelmez. Kedi, dışkısıyla virüsü saçar, bu nedenle yayılma olabilir. Teorik olarak mümkün, ancak hiçbir ülkede böyle bir vaka belirtilmedi. Bugüne kadarki bilgilerimize göre, virüsün insanlar arasında olduğu gibi, laboratuvar ortamı haricinde kediler arasında da yayıldığı ispatlanmış değil.
Hastalık kaç günde ortaya çıkar?
Hastalığın ortaya çıkması kedinin bünyesine göre 24 saat ile 1 hafta arasında değişiyor.
Kedilerde kuş gribinin belirtileri nelerdir?
Kedilerde ilk belirtiler solunum yolu rahatsızlığı, öksürük ve nefes alıp vermede güçlük. Ancak her solumun yolu rahatsızlığına kuş gribi demek son derece yanlış. Ayrıca gözlerde kızarıklık burun akıntısı ve ishal olarak da görülür.
Teşhis için neler, hangi testler gerekir?
Teşhis, kan testi ile yapılır. Testler, İstanbul Veteriner Araştırma Enstitüsü’nde, Ankara’da Etlik Veteriner Enstitüsü’nde, İzmir’de ise Bornova Veteriner Araştırma Enstitüleri ile Anadolu’daki bazı veterinerlik enstitülerinde ücretsiz olarak yapılıyor.
Hastalık teşhis edilirse ne yapmak gerekir?
Hastalık yaygın olmadığı için deneyim yok. Ama tedavi mantığı insanlarla aynı. Aynı grup ilaçlar kullanılabiliyor.
Aşısı var mı?
Hayır.Cahit AKYOL
Köpekler yarışıyor
Baharla birlikte tüm dünyada köpek şovları ve güzellik yarışmaları başladı. Türkiye’deki şov-yarışmaların ilki, safkan köpekleri korumak amacıyla kurulan Köpek Bilimleri Derneği tarafından yarın Maslak Refresh Venue’de yapılacak. Şova üç aylıktan sekiz yaş üstüne kadar tüm safkan ırklar katılabiliyor. Bilgi için: 0212 219 12 21 veya www.kbd.org.tr
Bu arada Amerika ve İngiltere’deki iki yarışmadan gözümüze çarpanları size gösterelim istedik. Florida’da yapılan Pug köpek şovunda 117 Pug cinsi köpek podyuma Marilyn Monroe, itfaiye eri ve Star Wars’daki akıl hocası Yoda kılığında çıktı. Diğer fotoğraftaki Yorkshire Terrier’i Savannah ise Amerika’da yapılan bir güzellik yarışmasından önce son rötuşlar yapılırken girdi görüntülere.
Yazının Devamını Oku 18 Mart 2006
Hayvan hakları savunucularının son günlerde kafası karışık. 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu ile yeniden gündeme gelen "Barınak ve bakımevi" kavramı üzerine süren tartışmalar bitmek bilmiyor. "Barınaklar hapishaneye dönüştü, kapıları açılsın" diyenler, "Kısırlaştırıp aşılarını yapıp sokaklara salıverelim" diyenler, salıverilenleri belediye itlaf ekipleri öldürür diyen ve kesinlikle barınakların kapıları açılmamalı diye ısrar eden gruplar var.
Bir de söylenti dolaşıyor; barınaklar kapatılacak, sokaklar sahipsiz hayvanla dolacak ya da barınaklara yeni hayvan alınmayacak deniyor. Doğrusunu yazalım: Ne barınaklar kapatılıyor, ne de kapıları açılıyor. Hatta İstanbul Büyükşehir Belediyesi Veteriner İşleri Müdürlüğü yetkilileri de "Kesinlikle böyle bir şey yok" diye açıklama yapıyor.
Ortada bir genelge veya resmi belge yok, ancak belediye kaynaklı söylentilerin ardı arkası kesilmiyor.
Birçok belediye barınağında durum zaten son derece vahim. Barınakların hayvan bakımevleri, sağlık ocağı, veterinerlik ofisi, klinik hatta rehabilitasyon merkezi olarak çalışması gerekirken, sahipsizlerin yanı sıra terk edilmiş birçok sağlıklı kedi ve köpeğin bulunduğu birer toplama kampına dönüşmüş durumdalar. Belediyeler barınaklara yeterince ilgi göstermiyor, gerekli ödenekler sağlanmıyor. Bazı barınaklar işkence merkezi haline gelmiş durumda. Birkaç iyi örnek dışında binlerce barınağın durumu çok kötü. Kısırlaştırma yapılmadığı ve yurda kaçak olarak giren hayvanların önü kesilmediği sürece, böyle olmaya da devam edecek. Bu konuyu hayvan hakları savunucularına sorduk.
Ayfer Uzunoğulları (Türkiye Havyan Hakları Platformu Genel Koordinatörü)
ÖNCE BELEDİYE İTLAFLARI BİTSİN
Barınaklardaki hayvanların sokaklara salınması demek, "Biz açlık ve işkenceden hepsini öldüremedik, buyrun geri kalanını siz öldürün" demektir. Hayvanlar iki ucu keskin kılıcın ortasında; önce tutsaklık sonra ölüm, ya da önce sokaklarda özgürlük, sonra ölüm. Yaşam haklarını elinde
bulunduran biz insanların karar vermesini bekliyorlar. Eğer hayvanların sokağa salınması gerekecekse, önce belediyelerin yaptığı itlafların önüne geçilmesi gerekli. Hayvanları sokağa salmadan önce hayatları garanti altına alınmalı. "Kısırlaştır, aşılat ve yaşat" prensibimiz olmalı.
Behiye Eryılmaz (Doğa ve Çevre Vakfı Başkanı)
BARINAKLAR AÇILMALI
Belediyelerin barınaklarının olmaması kaçınılmaz. Ama buraları köpek toplama alanları değil, rehabilitasyon merkezi haline dönüştürülmeli. Buralara sokaklardaki sahipsiz köpekler getirilmeli, sağlık ekiplerince kısırlaştırılıp aşıları yapıldıktan sonra alındığı bölgeye geri bırakılmalı. Bu işin uzun vadedeki
tek gerçek çözümü kısırlaştırmak.
Ayrıca hayvanları sokaklara bırakırken de dikkatli olmak lazım. Bazı köpekler yoldan geçenlere saldırıyor. Saldırgan ve agresif köpekler barınaklarda tutulmalı. Hasta ve yaşlı olanları da sokağa salmak vicdansızlık olur. Barınakları belli şartlarda açmak lazım ama önce belediyelerin itlafının önüne geçmek lazım.
Meral Olcay (Yedikule Hayvan Barınağı Yöneticisi)
2 BİN KÖPEK SOKAĞA BIRAKILIR MI?
Barınaklardan vazgeçmek mümkün değil. Barınaklar, sokağa terk edilen küçük tür ev köpekleri, muhtaç, yaşlı, sakat, kendini koruyamayacak hayvanların yaşamlarını sürdürdüğü yerler. Buraları açılıp sahipsiz hayvanları sokağa bırakırsak bir felaket olur. Barınağımızda iki bin köpek var. Trafik kazası geçirmiş, yemek bulamadığı için açlıktan
iskeleti çıkmış, sadist insanlar
tarafından kulağı veya kuyruğu kesilmiş, makatına sopa sokulmuş, gözü çıkarılmış, havlıyor diye üstüne kaynar su dökülmüş veya tecavüze uğramış hayvanlar bunlar. 450’si ev köpeği, çoğunluğu bakıma muhtaç. Barınaklar olmazsa bu hayvanlar nerede bakılacak? Barınağı kapatın, iki bin köpeği Fatih ilçesine salın, bakın o zaman neler olur! Düşünmek bile istemiyorum.
Nesrin ÇITIRIK (DOHAYKO Genel Sekreteri)
BARINAKLAR ÖLÜM KAMPINA DÖNDÜ
Türkiye’deki barınakları belediyeler ölüm kamplarına çevirdi. Barınaklar yeni bir yolsuzluk kapısına dönüştü. Ayrılan bütçelerle alınan aşı, ilaç ve malzemeler bu hayvanlar için kullanılmadı. Aşılar para karşılığı yapıldı, ilaçlar ve köpekler satıldı. Ayda milyarlar harcanıyor gibi gösterilen barınaklarda hayvanlara kuru ekmek bile verilmedi. Ayrıca belediyeler barınakları itlafa gizli kılıf olarak kullanıyor. Sokaklardaki
köpekleri barınağa götürüyoruz diyerek gözden uzak yerlerde öldürüyorlar. Şimdi, barınakların sadece yaralı, yavrulu, hasta, mağdur, işkenceye uğramış ve evinden atılmış hayvanlar için ayrılması öngörülüyor. Bunun dışındaki tüm hayvanların bulundukları yerde kısırlaştırılmış olarak yaşamaları sağlanacakmış. Halbuki yapılması gereken bu değil. Ölüm kampları olan barınaklar yerine bakım evleri oluşturulmalı ve kısırlaştırma ciddiyetle yapılmalı.Cahit AKYOL
PAKO PANO
Yolda bulduğumuz açık gri renkli beş aylık oyuncu ev kedisi yuva arıyor. 0535 714 02 57.
İyi huylu, arkadaş canlısı bir yaşında erkek minyatür Collie cinsi köpeğe yuva aranıyor. 0216 410 58 15.
Yeşilköy’ Eski Havaalanı Caddesi’nde erkek Seter cinsi bir köpek bulduk. Koyu kızıl, çok uysal ve mutsuz, sahibini özlüyor. Sahibini bulamazsak sahiplendireceğiz. 0542 717 53 00.
Antalya Altınkum’daki Side sitesinde 3 aylık erkek Husky köpeğimiz kayboldu. Annesi depresyonda. Lütfen bulmamıza yardımcı olun. 0242 229 40 29.
Antalya’da Van veya Ankara kedisi arıyorum. 0542 238 76 60.
12 aylık evde bakılmış erkek Golden Retriever kendine uygun bir ev arıyor.0216 385 43 78.
İstanbul Fenerbahçe sahilde bir sandala bağlanarak terk edilmiş olarak bulduğum 5 aylık dişi Golden kırmasına onu çok sevecek ve bir daha terk etmeyecek yeni bir sahip arıyorum. 0532 223 61 15
11 aylık erkek sarman kedi doğup büyüdüğü evden atıldı, hep ağlıyor. Kendisini çok sevecek bir aile arıyor. 0546 458 75 56
Kediniz deterjandan zehirlenmesin
Evlerde temizlik ve dezenfektan amaçlı kullandığımız bir çok deterjan, üzerindeki uyarılara göre kullanılmadığında ya da kedinizin ulaşabileceği yerlerde tutulduğunda ciddi problemlere yol açabilir.
Bunlar sabunlar, çamaşır ve bulaşık deterjanları, şampuanlar, bulaşık makinesi deterjanlar, yumuşatıcılar, dezenfektanlar ve pas sökücüler gibi hemen her evde bulunan ürünler.
Yumuşatıcılar, dezenfektanlar ve petrol bazlı pas sökücüler katiyonik deterjanlar ve en çok dikkat edilmesi gerekenler. Bu maddeler kedi tarafından yutulduğunda veya deri ve göz ile temasında yüksek düzeyde toksik etki gösterir ve hayati tehlike oluşur. Ayrıca kusma, iştah kaybı, halsizlik, depresyon, nöbetler ve koma gibi ileri düzeyde zehirlenme belirtileri izlenebilir. Deri temasında ise tüy dökülmeleri ve deride tahriş ve kızarıklıklar dikkati çeker.
Sabunlardan kaynaklanan zehirlenmelerde kusma ve ishal ilk dikkati çeken belirtiler. Ev yapımı sabunlar bazen sindirim sisteminde tahribat yapabilir. Çamaşır ve bulaşık deterjanları ve şampuanlar gibi aniyonik deterjanlardan kaynaklanan zehirlenmelerde ağız ve mukozalarda tahriş, kusma, iştah kaybı, ishal ve sindirim sistemi problemleri izlenir. Gözle temas durumunda kornea etrafında ödem, konjunktivada kızarıklık ve şişmeler ile kornea ülserlerine yol açabilir.
Non-iyonik deterjanla zehirlenmelerde genellikle kusma ve ishal görülmektedir.
Yukarıdaki belirtileri gördüğünüzde veya kedinizin evdeki deterjanlarla temasını tespit ettiğinizde acil olarak veteriner hekiminize ulaşmalısınız. Bu esnada kedinizi kusturmaya çalışmayın. Kusma, mukoza tahrişini daha da arttırabilir. Deri ve gözle temasını tespit ettiğinizde, veteriner hekiminize ulaşana kadar deterjan bulaşan yeri bol su ile yıkamak faydalı olur.
Yazının Devamını Oku 11 Mart 2006
Pet shoplarda satılmayı bekleyen çoğu hayvanın yaşadığı eziyet, sokak hayvanlarının başına gelenden farklı değil. Kedi ve köpekler daracık kafeslerde, üst üste tutuluyor.
Bazı mağaza sahipleri vitrine yerleştirdikleri hayvanları uzun süre susuz bırakıyor. Nedeni daha az tuvalete çıkmalarını sağlamak. Tepki gösteren, pet shop sahiplerini uyarmayı deneyen hayvanseverler ise benzer tepkilerle karşılaşıyor: Hakaret, saldırı. İstanbul Barosu Hayvan Hakları Komisyonu Başkanı Avukat Ahmet Kemal Şenpolat "Hayvanları Koruma Yasası’nda değişiklik önerisi üzerinde çalışıyoruz" diyor.
Türkiye’ye özellikle eski doğu bloku ülkelerinden çok sayıda kaçak cins kedi ve köpek yavrusu sokuluyor. Kuryeleri ise bu ülkelerden bavul ticareti için gelen turistler. Bu hayvanlar henüz anne sütünden kesilmeden annesinden ayrılarak Türkiye’ye getiriliyor. Gümrük bankolarının önünden geçerken ses çıkarmasınlar diye ilaçla uyutuluyor. Dört-beş yavru bir çanta veya poşet içinde havasız ve susuz olarak Türkiye’ye giriş yapıyor.
Annesinden ayrılarak Türkiye’ye getirilen bu yavrular İstanbul, Ankara ve İzmir gibi illerin pet dükkanlarına tanesi 10-15 dolardan pazarlanıyor. Yavru hayvanlar kötü koşullarda sergilenerek, yüzlerce, hatta binlerce Euro’ya satılacağı günü bekliyor. Daracık kafeslerde tepelerinde yanan lambaların sıcaklığında bekleşen yavru kedi ve köpeklere az miktarda mama ve su veriliyor. Çünkü bu yolla hem kafesin az kirlenmesi sağlanıyor hem de maliyetler düşürülüyor.
Ülkeye kaçak olarak sokulan hayvanların gerekli aşıları da yapılmıyor ve hastalık taşıyorlar. Satın alındıktan kısa bir süre sonra hastalanan ve ölen hayvanların sayısı hiç de az değil.
Yazının Devamını Oku 4 Mart 2006
Ümraniye Dudullu’daki kısa adı İMES olan İstanbul Madeni Eşya Sanatkarları sitesinde bir köpek katliamı yaşandı. Kimliği belirsiz kişiler sanayi sitesinde bulunan 30’a yakın köpeği zehirledi. Öldürülen köpeklerin arasında sahipli 8 köpek de var. Striknin adlı zehirle zehirlenen köpeklerin sahipleri vahşeti yargıya intikal ettirmek için harekete geçti. Zehirlenen köpekler arasında bulunan Dost adlı dişi kangalın 1 aylık 2 yavrusu da ortada kaldı.
1200 işyerin bulunan dev sanayi sitesi İMES’de 16 Şubat gecesi faili meçhul bir katliam yapıldı. Katliamın kurbanları, köpeklerdi. Aralarında işyerlerinin önünde bağlı 12 sahipli bekçi köpeğinin de bulunduğu 30 köpek etrafa saçılan zehirlerle öldürüldü. Zehirli yiyecekleri yiyen köpekler arasında sadece biri, Panda adlı Alman kurdu kurtuldu. Sahibi Rıfat Özalp striknin adlı zehirin panzehiri olan ilacı hayvanına vererek onu ölümden döndürdü. Katliamın ardından köpeklerin cesetleri belediye ekipleri tarafından apar topar ortadan kaldırıldı. Bazı havyan sahipleri köpeklerinin cesedini bile göremedi.
YOKSA KÖPEKLER KUŞ GRİBİNDEN Mİ ÖLDÜ?
Olaydan sonra köpek sahibi site sakinleri bir araya geldi. Ölen köpeklerden bazılarının cesetlerine otopsi yaptırdılar. Hayvan sahipleri olayları şöyle anlatıyor:
"Sitemizde 3 vardiya halinde güvenlik elemanları görev yapıyor. Ayrıca polis ekip otosu da tüm gece site içinde devriye görevi için dolaşır. Mesai saatlerinden sonra siteye sadece iki kapıdan giriliyor ve bütün giriş çıkış yapan araçlar kontrol edilip kayıtlara alınıyor. Zehirlenme olduktan sonra İMES yönetim kuruluna, güvenlik birimlerine ve Ümraniye Belediyesi’ne başvuruda bulunduk. Hiç bir sonuç alamadık. Herkes ilk defa duyuyoruz, bizim haberimiz yok, dedi."
İMES yakınlarında kliniği olan veteriner Gültekin Külekçi hayvanlara ilk müdahaleyi yapan doktordu. "Zehirlenen hayvanların ağızlarında tavuk parçaları çıktı. İki köpeği otopsiye gönderdik. midelerinden tavuk kemikleri çıktı. Zehrin tavuklarla birlikte atılmış olması kuvvetli bir ihtimal" diyor.
GÖZLERİMİN ÖNÜNDE KASILA KASILA ÖLDÜ
Köpeklerini kaybeden site sakinleri çok öfkeli. Katliamın sadece acımasızlık değil aynı zamanda suç olduğunu hatırlatıyorlar: "Zehirleyenler 5199 sayılı Hayvanları Koruma Yasası’na aykırı hareket etti. Özellikle sahipli köpek öldürme cezasının her bir köpek için 4 ay ile 3 yıl arasında hapis cezası ile cezalandırıldığını bilmelerine rağmen bu katliamı yaptılar. Suç işleyenler bulunmalı."
Katliamda 2 yaşındaki Pirenne Çoban köpeği cinsi köpeğini yitiren Ahmet Fazıl Gökdeniz anlatıyor: "Benim köpeğim sürekli olarak işyerimin içinde dolaşırdı. Sadece günde yarım saat hava almak için dışarıya çıkar işyeri çevresinde dolaşır sonra yeniden içeriye girerdi. 16 Şubat günü öğle saatlerinde ben yemeğe giderken onu da kapının önüne çıkardım. Yemekten döndüğümde yerde kasılmış yatarken buldum. Hemen otomobile koyup veterinere götürdüm. Serum verildi. Zehirlenmeye karşı iğne yapıldı, dokuz saat yaşam mücadelesi verdi ama kaybettik. Kasıla kasıla öldü."
2 KURT KÖPEĞİNDEN BİRİNİ KURTARDI
Köpek katilleri sitede işyeri bulunan Rıfat Özalp’in de kapısının önünde bağlı duran iki kurt köpeğini de zehirledi. Rıfat Özal köpeklerin zehirlendiğini sırada işyerinde değildi. Gerisini şöyle anlatıyor: "Çalışan arkadaşlar Hasbi adlı kurt köpeğinin öldüğünü Panda’nın da can çekiştiğini telefonda söylediler. Hemen veterinerimi aradım. Köpeklerin zehirlendiğini söyledim. Hiç vakit geçirmeden panzehir yapılması gerektiğini söyledi. İlk gördüğüm eczaneden ilacı alıp köpeğime iğneyi ben yaptım. Sonra veteriner geldi; serumlar, tedaviler, ilaçlar derken Panda’yı kurtardık. Ama Hasbi öldü. Kapımızın önünde bağlı hayvanlarımızı öldürdüler."
TEL KAFESİN İÇİNDEKİ KÖPEK DE ÖLDÜ
Ferda Ekşioğlu işyerinin kapısının önüne 3,5 yaşındaki Bambi adlı kurt köpeği için tel kafesli bir bölüm yaptırdığını söylüyor. "Tel bölmenin içinde yaşardı. Son derece arkadaş canlısı bir yapısı vardı. Telin içindeki hayvanın kime zararı olur ki, o zaman hayvanat bahçesindeki hayvanları da kafeslerinin içinde öldürsünler. Eğitimli hayvanımı katlettiler."
Celal Yağcı da katliamda dört yaşındaki Çekiç adlı kurt köpeğinin öldürüldüğünü söylüyor: "Benim köpeğim K-9 eğitimi almıştı. Çok iyi bir koruyucuydu. İnsanlarla dosttu. Gece gündüz işyerimin önündeki kulübesinde bağlı tutardım. Cesedini bile bulamadım.".
ÖKSÜZ KANGAL YAVRULARI
İşyerinin önündeki Dost ve Zilli adlı iki Kangal köpeği öldürülen İsmail Genç de çok üzgün: "Benim yavrularımı katlettiler, Dost adlı köpeğim bir ay önce doğurmuştu. Neyse ki iki yavrusu içerde olduğu için onlar kurtuldu. Ama annelerini arıyor ve ağlıyorlar. Nasıl bakacağımızı şaşırdık. Veterinere bıraktık. Orada damlalıkla besleniyorlar."
HERKES SEMİNERDE
Katliamla ilgili olarak İMES yönetimiyle de görüşmek istedik. Ancak yöneticilerin bir seminer için Ankara’da oldukları ve cevap veremeyecekleri belirtildi. Ümraniye Belediyesi yetkilileri ise KIbrıs’ta bir başka seminerde oldukları gerekçesiyle cevap vermediler. Belediye Başkanı ve basın sözcüsünü temsilen ulaştığımız Kültür Müdürü Faysal Şansi "Bu olayı ilk defa duyuyorum, haberim yok" dedi.Cahit AKYOL
Tavşanlarda mide-bağırsak durgunluğu
Tavşanlarda mide-bağırsak durgunluğu çoğunlukla tüy topaklarından kaynaklanan genel bir sindirim sistemi problemidir. Normalde tavşanların sindirim sistemlerinde kendilerini temizlerken yuttukları bir miktar tüy bulunabilir. Ancak sindirim sistemi yeterli düzeyde çalışmıyorsa, bu tüyler tüy topakları oluşmasına neden olabilir. Bu durum genellikle yetersiz beslenen ve özellikle lif oranı düşük yem tüketen tavşanlarda ortaya çıkar. Bunun yanı sıra başka hastalıkların ya da aşırı stresin sonucu olarak da tüy topakları oluşması ve buna bağlı sindirim sistemi durgunlukları görülebilir.
Tavşanınızda bu belirtilerin bazılarını görürseniz, Sindirim sistemi durgunluğundan şüphelenebilirsiniz:* 2-7 gün süren iştah kaybı * dışkı sayısında azalma, dışkı büyüklüğünde azalma ve dışkıda tüy, bazen de ishal ve yumuşak dışkı * kilo kaybı * kambur durma * sancıyla ilgili olarak diş gıcırdatma * halsizlik ve depresyon.
Sindirim sistemi durgunlukları ve tüy topaklarının tedavisi süresinde öncelikle tavşanı sıcak bir ortamda tutmak gerekir. Hayvanda aşırı miktarda su kaybı varsa bu kayıp serumla giderilir ve besin değeri yüksek sıvı gıdalar verilir. Veteriner hekiminizin vereceği ilaçların yanı sıra karın bölgesine masaj yapılması ve eğer yakında başka tavşan varsa onun besin değeri yüksek sekotroplarının (tavşanlara özgü besleyici değeri olan özel dışkı) hasta tavşana verilmesi tedaviyi destekler. Hafif egzersizler, lif oranı yüksek kuru ot ve taze yeşillikler verilmesi de problemin düzelmesi için yeterli olur.
Uzun süren ve tedavi edilmeyen sindirim sistemi durgunluklarında tavşanınızın ölebileceğini hatırda tutarak mutlaka kısa süre içinde veteriner hekiminize başvurmalısınız.
Pako pano
Sokakta ıslak ve aç halde bulduğumuz bu yavru köpek şimdi Beşiktaş’taki bir klinikte kalıyor ve yeni sahibini bekliyor. İlk aşıları ve parazit tedaisi yapıldı. 0555 422 88 95.
Evde beslediğim Sultan papağanım ben çalıştığım için bütün gün yalnız kalıyor ve çok mutsuz oluyor. Bir sultan papağanı daha veya diğer papağan cinslerinden bir tane almak istiyorum. 0532 323 61 15, 0212 437 06 27.
Bu Alman kurdu ve Husky kırması üç aydır kafeste yaşıyor. Köpeğin olumsuz etkilenen ruh hali bir yana, artık ödemekte güçlük çektiğim pansiyon ücreti bir yana... Bu güzel köpeği sahiplenmek isteyen bir hayvansever yok mu! Aldığım yere geri bırakmak zorunda kalırsam köpek dövüştürücülerinin eline düşecek diye korkuyorum. 0555 422 88 95.
Biz birbiriyle oyun oynamayı çok seven yedi aylık iki kardeşiz. Bize iyi bakacak ve sevecek bir aile arıyoruz. 0532 646 99 18 veya 0212 223 88 16.
Soyu tükenmek olan safkan Van kedisi kızımıza, safkan Van kedisi eş arıyoruz. 532 445 25 75, 216 349 2750
Sokakta bulduğumuz güzel kedinin evden atıldığını veya kaybolduğunu düşünüyoruz. En fazla yedi aylık. Kuyruğunun güzelliği yüzünden ismini Püskül koyduk. Onu sahiplenmek ister misiniz? 0533 529 16 51.
İki yavru kedi annelerini doğarken kaybettiler ama birbirlerine ve hayata sıkı sıkı tutundular. İnsana ve köpeklere karşı çok sevecenler. İkisini birlikte sahiplendirmek istiyoruz, çünkü ayrılırlarsa çok sıkılacak ve mutsuz olacaklar. 0532 223 61 15.
Çikolata renkli Labrador cinsi köpeğimiz Akatlar Çevre Sitesi’nde kayboldu. Boynunda telefon numarası olan tasması var ama bugüne kadar arayan olmadı. İsmi Reyni, bizi çok özlediğini ve mutsuz olduğunu düşünüyoruz. Reyni’yi bulursanız lütfen bizi arayın. 0212 352 40 85.
Yazının Devamını Oku 25 Şubat 2006
Ülkemizdeki safkan köpeklerin soy kütüklerini çıkartarak onları şecerelendirmeyi amaçlayan Kinoloji Derneği, mikroçip kampanyası başlattı. Dernek piyasada ve veteriner kliniklerinde 60 ile 100 YTL arasında takılan mikroçipleri 29 YTL’den takıyor. Amaç, bütün köpeklerin bilgilerinin dijital ortamda toplanması.
Köpeklerin kimliklerini belirlemek amacı ile vücutlarına mikroçip yerleştirmek birçok batı ülkesinde ve ülkemizde bir süredir uygulanan bir yöntem. Hayvanın ensesinin deri altına yerleştirilen pirinç tanesi kadar küçük bir elektronik bir parça bu.
Mikroçip uygulamasının en büyük faydalarından birisi de kaybolan köpeklerin sahibinin kim olduğunun kolaylıkla bulunması. Çip takılan köpeklerin, çalıntı olarak satılmalarının da bu şekilde önüne geçilecek. Kaybolma-çalınma ihbarları sisteme üye olan tüm barınaklara, veteriner kliniklerine, belediyelere, tarım il ve ilçe müdürlüklerine anında bildirilerek, kaybolan veya çalınan evcil hayvanın bulunması sağlanacak. Bunun yanı sıra internet üzerinde yapılan aşılar, operasyonlar, evcil hayvana ait özel bilgiler ile gelecekte yapılması gereken aşı ve kontroller de görülebilecek.
Mikroçipler derinin altına konulduğu için çipi okumak gerektiğinde elektronik okuyucu hayvanın derisinin üzerinde gezdiriliyor. Bu arada mikroçipin üzerindeki numara okuyucunun ekranına geliyor ve o numaraya göre de köpek hakkında tüm kayıtlara ulaşılıyor. Kinoloji Derneği bazı köpek barınaklarına da ücretsiz mikroçip okuyucu verecek. Bu sayede sokaklarda bulunan kaçmış veya terk edilmiş sahipli köpekler hızla tespit edilebilecek.
17 İLDE YAPILIYOR
Köpeklerin ön soy ve soy kütüklerini çıkartarak onları şecerelendirmeyi amaçlayan Kinoloji Derneği bu mikroçiplerin daha fazla köpeğe takılması amacı ile girişim başlattı. Geçtiğimiz yıl kurulan ve üye sayısı 7 bine yaklaşan derneğin Başkan Yardımcısı Aslin Önal uygulamayı şöyle anlattı:
"Dört ayaklı dostlarımıza elimizden gelen yardımı yapmak amacı ile bir araya gelmiş bir hayvansever topluluğuyuz. Dernek olarak hiçbir gelirimiz yok. Kendi ceplerimizden para vererek bir takım girişimlerde bulunuyoruz. Köpeklerin şecerelerinin çıkartılması ve köpeklerin saf ırk olarak korunmasını sağlamak istiyoruz. Bu çalışmalarda mikroçipler bize büyük yardım sağlıyor. Yönetim kurulumuzda karar alarak mikroçip işine el attık. Hollanda’dan mikroçip ithal eden bir firma ile anlaşma yaptık, üyelerimizin destekleri ile kliniklerde 60-100 YTL arasında takılan mikroçip fiyatını 29 YTL’ye kadar düşürebildik. Bu şekilde çok daha fazla sayıda köpeğin mikroçipe sahip olmasını diliyoruz."
Derneğin İstanbul başta olmak üzere Adana, Ankara, Bursa, Denizli, Eskişehir, İzmir, Kastamonu, Kayseri, Kocaeli, Malatya, Mersin, Muğla, Rize, Samsun, Sakarya, Trabzon’da temsilcilikleri var. Dernek temsilciliklerinin adreslerini www.kinoloji.org adresinden temin edebilirsiniz.
BAYRAMPAŞA BELEDİYESİ DE BAŞLATTI
Bayrampaşa Belediyesi de ev ve sokak hayvanlarına yönelik mikroçip kimlik uygulamasına geçti. Belediye Başkanı Hüseyin Bürge, ilçe genelindeki sahipli ve sahipsiz hayvanları kontrol altına almak, onlara kalıcı bir kimlik kazandırmak, kaybolma ve çalınmalara karşı korumak amacıyla mikroçip kimlik uygulamasını başlattıklarını söyledi. Belediyenin kullandığı mikroçipler ISO 11784-11785 standartlarında. Bir pirinç tanesi büyüklüğünde, non-toksik ve biyo-uyumlu. Bir aşı uygulaması kadar kısa bir sürede yapılıyor. Uygulandığı evcil hayvanın deri altı bağ dokusuyla da kısa sürede kaynaşarak, hayvana hayatı boyunca hiçbir rahatsızlık vermiyor.
SIRADA DNA ÇALIŞMALARI VAR
Kinoloji Derneği’nin köpekler için DNA analiz ve tespit projesi de var. Safkan köpeklerden alınan kan örnekleri Almanya’ya gönderilecek, buradaki laboratuvarlarda incelendikten sonra gelen sonuçlara göre üreme programları yapılacak. Böylelikle de hayvanlardan ırsi olarak geçen hastalıkların önüne geçilebilecek. DNA’sı temiz olan köpeklerin birbirleri ile çiftleştirilmesi sonucunda 10-15 yıl sonra ortaya saf ırklar çıkmış olacak. Cahit AKYOL
Kafes kuşlarında böbrek hastalıkları
Kafes kuşlarında yaygın olarak görülen böbrek hastalıklarının birçok sebebi var. Genel olarak sınıflandırıldığında viral enfeksiyonlar, bakteri enfeksiyonları, mantar enfeksiyonları, toksinler (zehirler) ilk sıralarda gelir. Bunları kanser takip eder.
Vücudun başka bölgelerindeki bakteri enfeksiyonları kan dolaşımı veya idrar yolları ile böbreklere sıçradığında böbrek hastalıklarına sebep olabilir. Zehirlenmeye bağlı böbrek problemleri içinde en çok görüleni, aşırı miktarda D vitamini alınmasına ve antibiyotiklere bağlı zehirlenmeler sonucu ortaya çıkan böbrek hastalıkları. Kuşlarda çinko ve kurşun gibi ağır metal zehirlenmeleri ve aşırı miktarda tuz da böbrek tahribatına sebep olur. Sadece tohumla beslenen kuşlarda A vitamini eksikliğine bağlı böbrek hastalıkları oluşabilir.
Böbrek tümörleri en çok muhabbet kuşlarında görülür. İdrar yollarındaki taş veya yumurta kanalındaki büyük bir yumurtanın idrar yollarını tıkaması sonucu tıkanma ile karşılaşabilirsiniz. Bunun yanı sıra gut hastalığında da böbrek hastalığı ortaya çıkabilir.
Kuşunuzda depresyon, halsizlik, tüylerde dökülme ve matlaşma, iştahsızlık, aşırı su içme, sulu dışkı yapma, kilo kaybı ve dehidrasyon tespit ederseniz, bir böbrek hastalığından şüphelenebilirsiniz. Hastalık akut değil de kronik seyrediyorsa belirtileri fark etmek daha güç olur. Bu durumlarda kuşun daha sakin ve halsiz olduğu dikkati çeker.
Teşhis için veteriner hekimin muayenesi ve teşhise yönelik kan ve idrar analizleri gerekli. Tedavisi böbrek hastalığına yol açan etkenlerin ortadan kaldırılmasına ve kuşun böbrek hastalığı nedeniyle gösterdiği belirtilerin giderilmesine yönelik olarak uygulanır.
Pako pano
Hüsrev Gerede Caddesi, Teşvikiye’deki evimize hırsız girdi ve İran kedimiz Bonnie de kayboldu. Beyaz tüylü, turuncu gözlü, beş yaşındaki sağır ve kısır. Görenlerin 0 555 697 79 15’i aramalarını rica ediyoruz.
Eşimde kedi alerjisi tespit edildiği için kedimize yeni bir yuva arıyoruz. 6 aylık dişi, mısır/tekir kırması, son derece insana yakın ve aşıları tam. 0216 587 90 00.
Annesi kurt kırması olan köpeğimiz 4 Şubat’ta Merter Keresteciler Sitesi’nde kayboldu. Sarı renkli, dişi, 9 yaşında ve ismi Benekli. 0536 331 32 57.
Babam, Macar asıllı, şecereli bir Golden. Ben 2004 doğumluyum. Aşılarım tamam, çipim bile var. Yeni bir yuvaya ihtiyacım var. 0533 215 95 28.
2 yaşındaki av köpeği siyah-beyaz English Springer Spaniel’ın sahibini arıyoruz. Sahibini bulamazsak ona iyi bakacak birine vereceğiz. arzumr@yahoo.com
Dünya güzeli 1.5 aylık tekir kedi acilen yuva arıyor. 0532 351 73 75.
Uzun tüylü, sağlıklı, uslu kucak kedisi arıyorum diyenler! Bu kediyi istemez misiniz? hacer@ventura.com.tr
Yazının Devamını Oku 18 Şubat 2006
Karşısına rüzgarı almış, kulakları havada, keyiften dili dışarıda, özgürce koşan bir köpek... Çimlerin üzerinde olanca hızıyla oradan oraya koşturup duruyor. Köpekseverler için gerçekten de çok güzel bir görüntü. Ancak, maalesef bu sevimli tabloyu bir anda bozabilecek, neşemizi yerle bir edebilecek birçok risk var. Riskler listesi, trafik kazalarından zehirlenmelere, çalınmadan çocuklara zarar vermeye
kadar uzanıyor. Köpek sahibi için masum bir kaçamak olan tasmasız gezileri farklı bakış açılarından inceledik; köpek psikolojisi uzmanı Tamer Dodurka’ya, hayvan hakları konusunda aktif avukat Ahmet Kemal Şenpolat’a ve bir eğitmene, Emir Ali Sadaghiani’ye danıştık. Hep aynı yorumla karşılaştık: Köpeğinize ve kendinize ne kadar güvenirseniz güvenin, sokağa tasmasız çıkmayın.
Eğitmen Emir Ali Sadaghiani
ÖZELLİKLE TRAFİĞE AÇIK YERLERE DİKKAT
Köpek eğitimli bile olsa kesinlikle kaçmayacak diye bir kural yok. Köpek sahipleri bir kez alınan eğitimin köpek üzerinde bir ömür boyu etkili olacağını düşünebilirler, bu düşünce yanlış. Köpek her zaman uyaranların etkisi altındadır, bu yüzden eğitimin de düzenli olarak tekrar edilmesi gerekir.
Köpek sahiplerinin göz ardı etmemesi gereken bir nokta da herkesin köpekleri sevmek zorunda olmadığı. Özgürce dolaşan bir köpek bir başkasının özgürlüğünü sınırlayıcı olabilir. Köpeğiniz küçük bile olsa insanlara açık alanlarda serbest bırakmak yanlış.
Trafiğe yakın noktalar, çocukların ve diğer hayvanların bulunduğu alanlar köpeklerin serbest bırakılmaması gereken yerler. Trafiğe açık alanlar hem köpek için hem de ondan korkup kendisini yola atacak bir çocuk için tehlikeli.
Agresif köpeklerde tasma dışında ağızlık da kullanmalı. Danua, St. Bernard gibi iri köpekler de ağırlıklarıyla oyun niyetiyle bile olsa fiziksel olarak ürkütücü olabildiklerinden asla tasmasız çıkartılmamalı.
Sahibinden kaçan tasmasız bir köpeği kovalamak yapılacak en büyük yanlış. Köpek korkabilir ya da bu tepkiyi oyun zannederek daha çok uzaklaşabilir. Böyle bir durumda yapılması gereken, köpeğin koştuğu istikametin aksine yönelmek ve köpeğe seslenmek. Sahibi ile sağlıklı ilişkisi olan köpek, onu gözden kaçırmak istemez. Kaçan köpeğin dikkatini çekmek için gıda, oyuncak gibi şeyler de kullanılabilir. Kaçan köpek geri döndüğü zaman ise kesinlikle ceza verilmez, köpek ödüllendirilir.
Köpeğinizi dolaştırırken karşınıza tasmasız bir köpek çıkarsa ve köpekler kavga edecek gibi görünüyorsa, mümkünse oradan uzaklaşın. İki köpek kavga etmeye başladığında ise asla vücudunuzu araya sokmayın. Üzerinizde ceket gibi bir şey varsa bunu köpeklerin üzerine atabilirsiniz. Yakınızda su varsa kavga eden köpeklerin üzerine bir miktar su da dökebilirsiniz.
Tasmasız ve agresif olduğunu belli eden bir köpekle karşılaşıldığında kaçmak, sadece köpeğin kovalama dürtüsünü tetikler. Böyle bir durumda çıkılabilecek yüksek bir yer yoksa göz kontağı kurmadan, sabit durmak yararlı. Çığlık atmak gibi yüksek sesler çıkarmak da köpeğin av dürtüsünü artırır.
Avukat Ahmet Kemal Şenpolat
YASADA TASMA İLE İLGİLİ BİR HÜKÜM YOK
Köpeğin tasmalı olması, sahibinin sorumluluğunu azaltmıyor. Tasmalı bir köpeğin bir canlıya zarar vermesi ile tasmasız olan bir köpeğin zarar vermesi arasında kanuni olarak pek bir fark yok. Aynı şekilde köpek zarar görürse tasmalı ya da tasmasız olması da bir şeyi fazla değiştirmiyor. Hakim her somut duruma göre zarar görenin gerekli tedbiri alıp almadığına bakıp, kendi takdirine göre bir miktar indirim yapabilir.
Bazı belediyelerin çevre düzenlemesi yaptığı alanlarda hayvanlar için belli bölgeler ayrılıyor. Hayvanlar buralarda tasmalı olarak gezebiliyor. Buralardaki cezalar ise daha çok idari cezalar.
Toplu yaşayış cezalarına uyulmadığında, suçlu olan hayvanlar gibi gösteriliyor ve uzun vadede bunun cezasını maalesef onlar çekiyor.
Profesör Doktor Tamer Dodurka
YAVRUYKEN TASMAYA VE AĞIZLIĞA ALIŞTIRIN
Sosyalleşmesi yetersiz, sahibinden uzaklaşma alışkanlığı olan ve itaati zayıf köpekler serbest bırakılmamalı.
Yanımıza tasmasız halde gelen yabancı bir köpek ya doğrudan saldırgan tavırlar sergiler ya da bizi koklayıp tepkilerimizi değerlendirdikten sonra nasıl davranacağına karar verir. Köpeğin saldırgan tavır içinde olduğunu bakışlarını gözlerimize dikmesinden, dişlerini öne çıkarıp kuyruğunu dikleştirmesinden anlayabilirsiniz.
Köpek tasmasından kurtulup uzaklaşmayı alışkanlık haline getirirse, özel tedavi yöntemlerine ihtiyaç duyabilir.
Tasmasız olarak dolaşırken başka bir köpeğin saldırısına uğrayan köpek bir süre daha gergin olur. Kalp atışları dışarıdan gözlenebilecek kadar hızlı, solunumu hızlıdır. Yeterli nefes almak için ağzını açık, boynunu ileri doğru uzatmış halde durur. Bu belirtileri devam eden köpeğin hemen itaat edeceğini düşünmemeli ve ona dinlenmesi için zaman vermelisiniz. Bu sırada onu okşayıp, güven verici bir tonla konuşun. Sakinleşmeye başladıktan sonra yapılması gereken ilk şey, yara ve diş izlerini araştırmak.
Ağızlık kullanımında izlenecek en iyi yol, ileride takmaya gerek olmasa bile buna yavruluk döneminde alıştırmak.
Tasma kullanmanın püf noktaları
Yavru köpeğimiz 8 haftalık civarına geldiğinde onu tasma ile tanıştırmak için ideal zaman. Tasma, bu dönemde her gün belli zamanlarda takılmalı ve bir süre köpeğin üzerinde kalmalı. Tasma ile ilk yürüyüşü evde yapmak da köpeğin üzerindeki stresi azaltır. Boyun tasması kullanıyorsanız, seçtiğiniz tasmanın köpeğin boynu ile arasında iki parmak mesafe olmalı. Göğüs tasmaları, köpek çekildiğinde boynuna basınç gelmesini engeller. Büyük ve kontrolü zor köpekler için özel tasmalar da var.
Köpeklerde dış kulak hastalıkları
Köpeğimin kulağı çok kötü kokuyor, sebebi ne olabilir? Yavru köpeğimiz sürekli kulaklarını kaşıyor, kulağında siyah kabuklar var, bunlar neden kaynaklanır? Köpeğim sürekli kafasını ve kulaklarını halıya sürterek kaşıyor bu neden olur?.. Bu sorular köpeklerde kulakla ilgili en sık görülen problemlerin sonuçları. Kulaktan gelen kötü koku, kaşıntı, kulak akıntısı, kulak kepçesi ya da kanalında kızarıklık ve şişkinlik, köpeğin kafasını sallaması ya da başını bir yana doğru eğik tutması, kulak etrafına dokunulduğunda ağrı göstermesi, kulak ağrısına bağlı huysuzluk ve depresyon gibi davranış değişiklikleri hayra alamet değil ve bir dış kulak hastalığına işaret eder. Dış kulak hastalıklarının birçok sebebi var. Bu belirtilere rastladığınızda aşağıdaki durumlardan biri söz konusu olabilir.
Alerjiler: Gıda ve diğer maddelere karşı alerjisi olan köpeklerde sık olarak kulak problemleri de görülür. Alerjilerin tahriş ettiği kulakta kolaylıkla bakteri ve mantar enfeksiyonları gibi ikincil hastalıklar oluşabilir. Böyle durumlarda sadece enfeksiyonun tedavi edilmesi yetmez, alerji tedavisinin de uygulanması gerekir.
Parazitler: Kulak uyuzu kulakta hastalık yapan parazitlerin en önemlisi. Uyuz etkenlerine karşı aşırı hassasiyeti olan köpeklerde çok ciddi sorunlara yol açabilir.
Bakteri ve mantar enfeksiyonları: Alerjiler, hormon bozuklukları, kulağın nemli kalması gibi doku değişikliklerine yol açan faktörlerin etkisiyle kulaktaki savunma sistemi zayıf düşer ve enfeksiyonlar ortaya çıkabilir.
Kulağa kaçan yabancı cisimler: Pisi pisi otu başta olmak üzere kulak kanalına kaçan küçük cisimler kulak kanalında tahribata ve travmaya yol açarak kaşıntıya ve kulak hastalıklarına sebep olabilir.
Travma: Kulak kepçesine ve dış kulak kanalına isabet eden çarpmalar veya köpeğin kaşınırken ayak tırnakları ile yol açacağı yaralanmalar kulakta sorunlara yol açabilir.
Hormon bozuklukları: Köpeğin az veya aşırı hormon salgılanması sonucunda deri ve kulak problemleri çok sık olarak karşımıza çıkar. Tiroid, böbrek üstü bezi hormonları ve üreme ile ilgili hormonların dengesizliklerinde sıklıkla görülür.
Kulak yapısı ve çevresel problemler: Havasız, nemli ve karanlık kulak kanalı mikroplar ve bakteriler için son derece iyi bir yerleşme ve üreme yeri. Özellikle Cocker Spaniel gibi düşük kulaklı ırklarda az önce saydığımız koşulların var olması dış kulak enfeksiyonları için davetiye çıkarır.
Diğer sebepler: Kalıtsal hastalıklar, tümör ve kanserler kulak bölgesinde sorunlara yol açabilir.
Bu hastalıklarının tedavisi için mutlaka veteriner hekiminizin köpeğinizi muayene etmesi gerekir. Kesin teşhisin ardından hem kulaktaki problemin hem de buna yol açan asıl hastalığın iyileştirilmesi ve düzenli kontrol ve bakımlarla kulak hastalıkları rahatlıkla tedavi edilebilir.
Yazının Devamını Oku 11 Şubat 2006
New England Üniversitesi İngiliz Dili profesörü Susan McHugh, "Toplumun Aynası Köpek" kitabında insanla köpeğin dostluğunun 4 bin yıllık tarihini anlatıyor.
Dört ayaklı canlılar arasında en geniş coğrafyaya yayılmış tür olan köpeklerin, farklı kültürlerdeki mitolojik ve dinsel rolünü inceliyor. Köpeklerin hayatımızda sadece ev ve yol arkadaşı olarak değil, edebiyat, sinema ve bilimsel araştırmalardaki rolleriyle de önemli yer tuttuklarını bir kez daha ortaya koyuyor.
İnsanların ilk evcilleştirdiği hayvan olan köpekler, uygarlaşmada da yoldaşlık ettiler. Farklı kültürlerde, farklı algılanıp kabul gördüler. Kitap Yayınevi’nin yayınladığı kitapta McHugh, "Diğer hayvan türlerinden en az bin yıl önce evcilleştirilen köpek, o günden beridir toplumsallığın yapısını değiştirmek üzere insanlarla işbirliği içinde çalışmaya devam ediyor" diyor. Kitaptaki ilginç bölümlerden birkaçı şöyle:
BİYOLOJİK MUCİZE: Canis familiarisin kökleri 500 bin yıl öncesine dek uzanır. Kurtlar, çakallar ve kır kurtları binlerce yıl boyunca köpeklerle geri dönüşsüz biçimde karışmış, böylece köpeklerin soyağacı yalın, çizgisel olmaktan uzaklaşmıştır. Canis familiaris (köpek), köpekgiller grubu içinde bir çeşitlilik halkası olmayı sürdürüyor. Böylesine hızla ulaşılmış bir fiziksel çeşitlilik yelpazesine sahip olması bakımından gerçek bir biyolojik mucize.
KÖPEK Mİ KURTTAN ÇIKTI MESELESİ: Kesin olan şudur ki kurtlar ve köpekler arasında muazzam farklar var. Günümüzde her bir kurda karşılık 4 bin köpek vardır. Köpekler esas olarak koku, beden dili ve sesle ifadeyi kullanırken, kurtlar avlarını habersiz yakalayabilmek için çoğunlukla görsel ipuçlarını kullanır. Köpekler yumuşak başlıdır, ehlileştirilebilir. Oysa diğer köpekgiller bu denli güvenli değildir.
Yazının Devamını Oku 4 Şubat 2006
SORU: Merhaba ben yeni bir hamster aldım ve yardımınıza ihtiyacım var. Hamsterim bana nasıl alışacak? Ve onu nasıl eğitebilirim? / Burak Karanfil
CEVAP: Hamsterınızı kendinize alıştırmak için öncelikle onun genel ve doğal davranışlarını anlamanız gerekli. Size güvenmesini ve sizinle sosyal bir iletişim kurmasını sağlamak için onun güvenini kazanmalısınız. Bunun için sabırlı olmalı, nazik davranmalı ve onu pozitif yönde ödüllerle kendinize alıştırmalısınız.
Hamsterınıza yaklaşırken veya onu elinize alırken öncelikle onu korkutmamaya özen gösterin. Korktuğu takdirde sizi ısırabileceğini unutmayın. Onunla konuşarak ve ödüller kullanılarak elinize almaya alıştırmak çok daha kolay olur. Avucunuzun içinden alacağı ödüller ve size duyacağı güven, sizinle dost olmasını kolaylaştırır. Avucunuza alıştıktan sonra kedi gibi elinizde mırıldadığını hissedebilirsiniz.
Bazen hamsterlar oyun amaçlı ya da gerçekten korktukları için çok sinirli davranışlar gösterebilirler. Onları korkutabilecek birçok şey olduğunu hatırda tutmalısınız. Korktuğu anda hamsterların ilk tepkisi çığlık sesine benzer bir ses çıkarmak olur. Eğer elinize aldığınızda bu tepkiyi veriyorsa ona çok daha nazik ve yavaşça yaklaşmalısınız. Bu arada korkmasına veya agresif tepkiler vermesine yol açan durumun canını yakan bir sağlık sorunu olma ihtimalini de göz önünde bulundurun. Eğer ona yeterince nazik davrandığınızdan eminseniz ve buna rağmen sert tepki veriyorsa, veteriner hekiminize başvurmalısınız.
Diğer memelilerde olduğu gibi hamsterlarda da stres önemli bir agresyon sebebi. Gürültülü ortamlar, uygun olmayan çevresel koşullar onu zamanla sinirli ve kızgın bir hamster haline dönüştürebilir. Stres sebepli birçok hastalık hamsterınızın zaten çok kısa olan hayatını tehdit edebilir.
Tüm çabalarınıza rağmen hamsterınızı sakinleştiremiyorsanız, yaşadığı ortamdaki stres faktörlerini tek tek tespit edip ortadan kaldırmanız ve onunla huzurlu ve mutlu bir ortamda arkadaşlık kurabileceğinizi unutmamanız gerekmektedir.
Tüm bunları yaptığınızda hamsterınız kendi hemcinslerine yakınlık belirtisi olarak değdirdiği burnunu sizin dostluğunuz için de uzatmaktan çekinmeyecektir.
Gerçek hayvansever tabakta hayvan sevmez
Türk hayvan dostlarının birbirleriyle iletişim kurması için gazeteci-yazar Yalçın Ergündoğan (sağda) tarafından kurulan Dünya Yalnız Bizim Değil iletişim platformu, yahoo’nun en kalabalık gruplarından biri oldu. Yahoo üzerinden haberleşen ve hayvan hakları ile ilgili 682 grup arasından ikinci olan DYBD’de sayısı sürekli artan 1500 üye var. Farklı tartışmalarıyla ilginin büyüdüğünü söyleyen Yalçın Ergündoğan, grup içindeki hayvansever ve hayvan korumacılar arasındaki farkların ilgi çektiğini düşünüyor.
Dünya Yalnız Bizim Değil Platformu nasıl oluştu?
- Birgün Gazetesi’nde iki yıla yakın bir zamandır, "Dünya Yalnız Bizim Değil" başlığıyla doğa ve hayvan sayfası hazırlıyorum ve köşe yazıları yazıyorum. Bizden önce faaliyet gösteren dernek ve oluşumlar genellikle "hayvansever" ya da "hayvan korumacı" olarak kendini tanımlayanlardan oluşuyordu. Genellikle de köpeklere yönelik örgütlenmelerdi. Benim kafamdaki, bitkileri yaşam alanının dekoratif renkleri, hayvanları da insana tabi varlıklar olarak görmemek üzerineydi. Bu düşünce ile 8 Temmuz 2004’te kurulduk.
İletişim grubunun şu anki faaliyetleri neler?
- Bizim dışımızdaki türlerin ve doğanın, olan bitene müdahale edecek ne avukatları var, ne de sendikaları. Biz, hayvanların birer ’eğlence unsuru’ olarak görülmesine de açıkça karşı çıkıyoruz. Biz, hayvan hakları konusuna çok ciddi yaklaşıyoruz.
Radikal bir yapılanma yani...
- Bizim platformumuz kitlesel bir yapılanma. Hepsi farklı olan hayvanseverler, hayvan korumacılar, hayvan hakları savunucuları ve hayvan özgürleşmecileri bir aradayız. Zaman zaman tartışsak, fikri ayrılıklarımız olsa da farklılıklarımızı koruyarak bir arada olmayı önemsiyoruz. Çeşitli hayvan örgütlerine destek veriyoruz, kürke hayır kampanyalarına da destek veriyoruz.
Dünyada hayvanlarla ilgili kurulmuş birçok iletişim grubu var. Sizinki nasıl bu kadar öne geçti?
- Yahoo üzerinden hayvan hakları konusunda yayın yapan 682 grup arasından ikinci sıradayız. Türcülüğe, yani baskı ve sömürüye karşı çıkan 1500 kişilik bir grubuz. Biz dünyadaki tüm canlıların yaşam haklarını savunuyoruz. Biz canlıları öldürerek değil, yaşatarak sorunların nasıl çözülebileceği hakkında bilgilerimizi paylaşıyoruz. Söylemimizin bu kadar ilgi uyandıracağını ben de tahmin etmiyordum.
BİZİM DE ANLAŞAMADIĞIMIZ KONULAR VAR
En çok neleri tartışıyorsunuz?
- Son günlerde üyelerimiz kuş gribinde uygulanan yöntemleri kınama ve tepki verme konusunda hemfikirler. Kuş gribi tartışılıyor en çok. Benim de dahil olduğum hayvan hakları savunucuları, hayvanların tabağa konulmasını, yani yenilmesini kabul etmiyoruz. Tutarlı hayvan hakları mücadelesinin vejetaryen olmaktan geçtiğini savunanlar da var, et yemelerine rağmen hayvansever olanlar da. Bu mesela, uzlaşılmaz bir konu.
Özellikle son dönemde kuş gribi ile tekrar tartışılmaya başlanan itlaf şekilleri ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
- Biz her zaman insan türünü diğer türlere karşı daha saygılı olmaya ve güç kullanmamaya çağırıyoruz. İnsanın kanatlı hayvanları yok etmekten başka bir çözüm bulamaması ayıplanacak bir durum. Ben zaten hayvanların kesim için üretilmesini doğru bulmuyorum. Bence en ahlaklısı et yememek.
Bir türlü içinden çıkamadığımız bir sorun da sokak hayvanları...
- Sokak hayvanları sorunu öldürerek, itlaf ederek çözülebilecek bir sorun değil. Tüm eksikliklerine yetersizliklerine rağmen geçen yıl AB’ye uyum yasaları çerçevesinde çıkan Hayvanları Koruma Yasası sokak hayvanlarının bakımını ve rehabilitasyonunu sağlaması için belediyelere "Bakımevleri" -artık adı Barınak da değil- açma zorunluluğu getirdi. Belediyelerin yasaya uymaları gerekiyor. Hepsi kestirme yoldan eski usul davranmak istiyorlar. Ama bu açık bir suç.
Hayvan ve insan hakları nedense pek bir arada düşünülemiyor. İnsanlar birinden birini seçmeliymiş gibi bir yargı var. Neden bir araya koyamıyoruz?
- Her canlının varlığının ve korunmasının ekolojik denge için çok önem taşıdığını tüm dünya kavradı. Bir zamanlar pek geçerli olan "önce insan" yaklaşımı da önemini yitiriyor artık. Tüm canlıların önemli olduğu kavranıyor. Hayvanlarla ilgili bir sorunu insanlarınkiyle karşılaştırmamak ırkçılık, cinsiyet ayrımcılığı gibi bir şey. Aynı ırkçılığa ve cinsiyet ayrımcılığına olduğu gibi bu türcülüğe de karşı çıkmalıyız. Hayvan hakları savunucuları aynı zamanda iyi birer insan hakları savunucularıdır.
Hayvanseverler içinde fanatik gruplar da var. Siz önyargılara da sebep olan fanatiklerle ilgili ne düşünüyorsunuz?
Bence her insan hayvanları sevmek zorunda değil. Ama hayvanların haklarına ve varlıklarına saygı göstermek zorundalar. Fanatik gruplar saldırgan davranışlarla toplumun tepkisini çekiyor, bir önyargı yaratıyor ve kendilerini hayvansever olarak tanımlıyorlar. Bu tür gruplar ve diğerlerini ayırt etmek gerekli. Bu yüzden özellikle fanatik olmayan hayvanseverler kendi eylem ve etkinlikleri ile farklılıklarını ortaya koymalı.
HAYVANSEVER MİSİNİZ HAYVAN HAKLARI SAVUNUCUSU MU?
Hayvan hakları savunucuları, hayvanları yiyecek ya da giyim malzemesi, eğlence ya da deney aracı olarak kullanmanın yanlış olduğuna inanır. Mesela bir hayvanın çıkarlarının gözetilmesi için mutlaka şirin, insanlara yararlı ya da soyu tükenme tehlikesi içinde olmasının gerekmediğini savunurlar. Bu aynı, zihinsel gelişimi yetersiz bir insanın şirin ya da yararlı olmasa da, hatta kimse onu sevmese de belirli haklara sahip olması gibi. Hayvanseverler ise hayvanların da çıkarları olduğunu kabul eder ama insanların çıkarları adına onların çıkarlarının feda edilmesini meşru görebilir. İnsanca yöntemler kullanıldığı takdirde hayvanların çeşitli amaçlar için kullanılmasında sakınca görmez. Oysa hayvan hakları yaklaşımında hayvanların da insanlar gibi başkaların lehine feda edilmeyecek hakları olduğu savunulur. Sırma GÜLBAHAR
Yazının Devamını Oku