- Elim gitmedi derler ya, aynen öyle oldu. Çünkü bu kitap Pako için artık final. Pako’nun hatırasını ve ömrünü birazcık daha uzatır mıyım diye bekledim.
Pako nasıl yazar olmuştu?
- Bu Ertuğrul Özkök’ün fikriydi. Ben zaten arada sırada kendi köşemde Pako adına yazıyordum. Sonra bir gün Ertuğrul Özkök ‘Pako köşe yazarı olsun’ dedi. Göklere sıçradım, O gece heyecandan uyuyamadım. Bir yandan da aklım almıyordu, nasıl olacak bu diyordum. İlk yazıda çok zorlandım ama sonra okuyucular el koydu işe ve devamı geldi.
Pako’nun ve Hürriyet’in düzenli okuyucuları Pako’yu aslında sizin yazdığınızı biliyordu ama siz ilk defa alenen açıklıyorsunuz bunu ‘Ben Pako’ diyerek.
- Ben yazmıyordum ki Pako’yu! Ben haftada bir gün Pako oluyordum. Kolektif bir sesin, duygunun kaleme alınmış haliydi o yazılar. Kitaba da benim adım konmasın istedim başında.
n Peki okuyucular şimdi ‘Madem Pako’yu siz dile getiriyordunuz, onun yokluğunda o kolektif sesin kalemi siz olun’ derlerse ne olacak? Herkesin çok hoşuna giderdi eminim.
- Pako öldüğünde Ertuğrul Özkök ile bir karar aldık, o yazılar onunla bitecekti. Pako, dünya medyasında bir ilk. Hayali hayvan yazarlar oldu belki ama yaşayan bir köpek güncel konuları yazmamıştı hiç. Ama şimdi Pako yok ve onun imzasını taşıyan yazılar söz konusu olamaz. Belki bir gün Pako’ya Mektuplar adı altında yazabilirim. Ama kendimi hazır hissetmiyorum daha.
n Pako 2003 başında yazmayı bıraktı, bir ay sonra yeniden başladı. Neye kızmıştı?
- Biz hayvanseverler sorunlu çocuklar gibiydik. Her an toplumdan, medyadan kovulma, istenmeme, kalabalık yapma duygusu ile yaşıyorduk. Medya ve okuyucular bizi ne kadar istiyor acaba dedik ve bıraktık. Sonra gördük ki, gerçekten seviliyormuşuz.
n Pako ile ilgili bir kazanç söz konusu olduğunda onu barınaklara bağışladınız bugüne kadar. Bu kitabın gelirini ne yapacaksınız?
- Bu kitaptan gelen tüm para bir barınağa gidecek. Ankara’da Gölbaşı’nda 3 bin köpeğin yaşamaya çalıştığı bir barınak var. Bu, eşim Andree ile aldığımız karar. Kitap olsun, televizyon programı olsun, ne gelirse gelsin hepsini barınaklara vereceğiz.
n Yazıları tekrar okurken ne hissettiniz?
- Her yazıda o günlere döndüm. Yazı okumayı özellikle geceye bıraktım ki, karanlıkta kimse ağladığımı görmesin. Bu yazılarda hem gözyaşı var, hem de kahkaha.
n TRT için yaptığınız Pako’ya Mektuplar’ın devamı veya VDC, DVD olarak satışı olacak mı?
- TRT pazarlama konusunda son derece beceriksiz. Yola çıkarken ilk 100’e girerse bayram ederiz diyorduk, ilk 30’a girdik. Benim hesabıma göre TRT o programlar için 1 trilyona yakın reklam aldı. Bunlara rağmen 13 bölümde bıraktılar.
n Başka bir kanalda yapmanız söz konusu olur mu peki?
- Olur tabii ama onun için de birinin gelip bize sponsor olması lazım. Biz gazeteci, yazar adamız; bir kanala, bir şirkete gidip bunu teklif etmek uygun değil. Bunu beceremiyorum ben, programın yönetmeni olan eşim Andree’ye de izin vermiyorum. Halbuki formatı yenilenerek çekilse ne kadar güzel olur. Bunu istememin tek amacı var: Doğaya, çevreye ve hayvanlara saygılı olmanın kapısını açmak.
VETERİNERLER NEREDE?
Türkiye’ye, yurtdışından birçok ülkeden veterinerler, ekipler geliyor; ücretsiz kampanyalar yapıyorlar. İlaçlarına kadar getiriyorlar. Peki bizimkiler ne yapıyor? Hiç! Bir kısırlaştırma kampanyası bile yürütülemiyor. Şehirlerde her belediyenin kadrosunda mutlaka 20-25 tane veteriner var ama gidin, bir tekini bile bulamazsınız. Hepsi başka işlerle meşgul, fabrikada çalışıyor, market müdürlüğü falan yapıyorlar.
Bir gün karşılıksız-çıkarsız bir sevgi özlerseniz, açın kapağını bu kitabın
(...) Birkaç yazıdan sonra, akıl almaz şeyler olmaya başladı. Pako’nun yazıları çok ilgi topluyor, inanılmayacak kadar çok ileti geliyordu.
Benim günlük yazılarımdan çok okunuyordu, Pako’nun köşesi.
Özellikle çocuklar ve kadınlar, Pako’ya durmadan mektuplar, fakslar, bilgisayardan mesajlar gönderiyorlar, hatta telefon açıyorlardı.
Pako ise, yazılarında özellikle hayvanseverlere sesleniyor, sevgi örgütlerini etkiliyor, diyelim ki okuyucularıyla birlikte TBMM üzerinde baskı kurarak, Hayvan Hakları Yasası’nın çıkmasına katkı sağlıyordu.
Bazı belediyeler Pako’nun yazılarından etkilenip, hasta ve güçsüz hayvanlar için barınaklar kuruyorlar, okullarda öğrenciler Pako kulüpleri açıyorlardı.
Bu arada, Pako’nun yönetmen olan annesi ve benim sevgili karım Andree, ‘Pako’ya Mektuplar’ yazılarını TRT için 13 bölümlük bir dizi yapmıştı. Bu program çok beğenilince, TRT1’den sonra TRT2’de, daha sonra da TRT-İnt’te tam üç kez yayımlandı. Daha sonra bu programın bazı bölümlerini, başta BBC olmak üzere tam 7 AB ülkesi satın aldı.
*
Bana zaman zaman, ‘Pako’nun yerine sen yazıyorsun tabii, değil mi?’ gibi enteresan sorular geliyordu.
Oysa ben yazmıyordum.
Pako; kolektif bir duygunun ta kendisiydi.
Hayvanları seven insanlardan gelen duygular, öneriler, görüşler, dilekler harmanlanıyor, ortaya Pako’nun yazıları çıkıyordu.
Ben sadece kaleme alıyordum.
Daha da açıkçası; ben haftada bir gün Pako oluyordum.
*
Pako, 2004 yılının ağustos ayında öldü.
O gün görülmemiş bir şey oldu.
Sabahın erken saatlerinde televizyonlar, Pako’nun öldüğünü haber saatleri henüz gelmediği için altyazı olarak duyurdular. İlk haber bültenlerinin hepsinde, Pako’nun ölüm haberi vardı.
Hürriyet’in santralı adeta kilitlendi.
Evimizin önü ve bahçesi bir anda hayvanseverlerle doldu, ağlayan çocuklar kapımızın önünden gitmiyorlardı.
İkinci gün bütün gazetelerde, Pako’nun resimleri ve ölüm haberi yer almıştı.
Cumhurbaşkanı, siyasi parti liderleri, bakanlar başsağlığı dilediler. Kimisi duygusal mesajlar yayımladılar.
Binlerce mesaj yağıyordu üzerimize.
*
O zaman ben, Pako’nun sıradan bir ‘yazı yazan köpek’ fantezisi olmadığını, toplumu derinden etkilediğini, bunun ne olduğunu sosyal bilimcilerin araştırıp bulmaları gerektiğini düşündüm.
Neydi bu?
Yolda giderken kimi zaman insanlar beni tanımazlardı, ama Pako’yu tanırlardı, aldırmazdım.
Ama bu kadarını hiç tahmin etmemiştim.
Bu neydi ?
Pako’nun aslında yazı yazamayacağını herkes biliyordu. O sadece bir semboldü ve kara bir köpekti.
Bunu bile bile bu ilgi, duyarlılık, tepki, gözyaşları, fakslar, mesajlar, telefonlar neydi?
İnsanlar insanların fettanlıklarından bıkmışlardı da samimiyeti mi bulmuşlardı? Yoksa Pako, yüreklerde var olan sevginin tozunu mu almıştı?
İnsan olduğumuzu mu hatırlatmıştı bize ?
Yoksa Sevgili Andree’nin dediği mi doğruydu:
‘İnsanlar karşılıksız-çıkarsız bir sevgiye saygı duydular sadece...’
*
Bu kitap Pako’nun Hürriyet’te yayımlanan haftalık yazılarından oluşuyor.
Bizler bu yazıların hiçbir zaman anlamını yitirmeyeceğini düşündük ve bir kitapta toplamaya karar verdik.
Adı ne olursa olsun bir sevginin kitabıdır bu.
Bir gün karşılıksız-çıkarsız bir sevgi özlerseniz, açın kapağını kitabın, sayfaların arasında onu bulacaksınız.
Kedilerde aşırı salyanın sebepleri
SORU
Apartman içinde baktığımız bir sokak kedim var. Geçen gün seveyim diye elime aldım, ağzından hem pis bir koku hem de salya aktığını gördüm. Acaba bunun sebebini ve çaresini yazar mısınız?
CEVAP
Kedilerde ağzın sulanması ve aşırı miktarda salya akmasına sebep olan birçok hastalık ve durum var. Bunların bazıları doğrudan ağız ve içindeki dokuların hastalıkları olabileceği gibi, bazen de başka hastalıkların sonucu olarak ortaya çıkar.
7 Kedilerde aşırı salya ve ağız sulanmasının en sık görülen sebebi kötü bir ağız kokusuyla da seyreden diş ve diş eti hastalıkları. Bunların içinde kırık dişler, diş çürükleri, diş eti hastalıkları, diş taşları ve plaklar sayılabilir.
7 Aşırı salya ve ağız sulanması sebepleri içinde karşımıza çıkan diğer bir problem ağız içindeki dokularda ve dildeki ülserlerdir.
7 Ağız ve yutaktaki, özellikle de dişler arasındaki balık kılçığı ya da kemik gibi yabancı cisim batmalarında da aşırı salya ve ağızda sulanma görülebilir. Tükürük bezi enfeksiyonlarında da salya miktarı artar.
7 Salya artışına neden olan hastalıklar içinde herpes virüsü (rhinotracheitis virus) , calicivirus enfeksiyonları, solunum sistemi hastalıkları, mide-bağırsak sistemi hastalıkları, böbrek hastalıkları ve bazen de karaciğerle ilgili hastalıklar ve porto sistemik şant hastalıkları sayılabilir.
7 Salya artışı zehirlenmelerde, tadını beğenmediği yiyecekleri tükettiklerinde, aşırı korktuklarında ve sinirlendiklerinde, pire spreyi gibi alkol bazlı sıvıları yaladıklarında da ortaya çıkar.
7 Mide bulantılarında ve kusmanın başlangıcında da salya artışının olur. Bunlara sebep olan tüm hastalıklarda salya artışı ortaya çıkabilir.
Aşırı salya ve ağız sulanmasının sebebinin bulunması gerek, bu yüzden veteriner hekiminize gitmelisiniz. Ağız bölgesinin sağlıklı bir şekilde muayene edilebilmesi için kedinizin sakinleştirilmesi gerekebilir. Veterineriniz kan analizi, röntgen ve diğer ileri tetkiklere ihtiyaç duyabilir. Hastalığın tedavisi ile ağız sulanması ve kötü koku kalkacaktır.
Pako pano
Sakarya’da sokakta bulduğum dobermanı bakacak birine vermek istiyorum. Bir yaşında, dişi, aşısını yaptırdık ve kimliği var. İletişim için http://img377.imageshack.us/img377/2205/katia9xh.jpg
n Bu tatlı yavruları sahiplendirmek istiyoruz. eelicin1@yahoo.com
n İki yaşındaki dişi Golden Retriever çok kötü şartlar
altında onu sevmeyen insanlarla birlikte kalıyor. Ona su vermeyi unutuyorlar, gezdirilmek gibi bir lüksü zaten yok. Kafasını eğip yüzünüze neden der
gibi bakıyor, arkasından elini uzatıp bir yudum sevgi dileniyor ama veren yok... Bilgi için 0532 622 84 41.
n Birbirinden güzel dört tane av köpeği yavrusunu sahipleri bakmak istemediği için Üsküdar barınağına bıraktı. Lütfen bu güzel bebeklerin de sıcak bir yuvası olsun. Bu soğuklarda barınakta yaşamlarını sürdürmeleri mümkün değil. Donmamaları için ayrı bir bölümde duruyorlar ama bu da geçici bir çözüm. 0555 216 09 45.
n 3 yaşlarında erkek, yeşil gözlü, beyaz-kahve-krem renkli, üzerinde büyük kahverengi benekleri olan Paşa adındaki av köpeğimiz Antalya Liman mahallesinde kayboldu. 0533 465 00 85.
n Resimde görülen bebişler bir aylarını yeni doldurdu. Babaları German Shepherd, anneleri ise Golden Retriever. Anneleriyle birlikte evde yaşıyorlar. Ancak bu güzel yavruları bağrına basacak, onlara şimdi gördükleri sevginin eksikliğini hissettirtmeyecek birer aileye ihtiyaçları var. 0212 663 94 37-38, 0532 648 89 79.
n İki aylık kapkara oyuncu kedi yuva arıyor. 0546 775 50 46 veya 0216 362 82 06.
n Eve alışkın, eğitimli Husky kırmasının yeni bir yuvaya ihtiyacı var. Dunyanın en tatlı köpeklerinden biri. Bahçede de yaşayabilir. sozpekmezci@gmail.com
n Kliniğe geldiğimde 2,5 aylıktım, şimdi 4,5 aylık oldum. Bütün kardeşlerim ev buldu, sadece ben kaldım. Neden beni kimse istemiyor? Burnumdaki siyah benekle öyle tatlıyım ki! 0216 567 44 25.
n 2,5 aylık, ela rengi gözlü, oyuncu tekir kızımızı sahiplendirmek istiyoruz.hacer@ventura.com.tr