Pako'nun Sayfası

Hayvanseverlere yıllarca insan düşmanı, çocuksuz, deli kadın dediler

8 Ekim 2005
Müjde Coşkun Akdoğan, tüm hayatını hayvanlara duyduğu sevginin şekillendirdiğini söyleyen bir hayvan dostu. Geçtiğimiz hafta KAY (Kısırlaştır-Aşılat ve Yaşat) Projesi ile JCI-TOYP 2005 (The Outstanding Young Persons - Junior Chamber International) Türkiye’nin En Başarılı Genç Girişimcileri Yarışması’nda Çevre ve Ahlaki Önderlik alanında birincilik ödülünü aldı.

 Projesini sokak hayvanlarını düşünerek yapan Coşkun, TOYP’un uluslararası yarışmasında da Türkiye’yi temsil edecek.

Yarışmaya katılmaya nasıl karar verdiniz?

- Hürriyet’in Cumartesi ekinde yarışma ile ilgili bir haber vardı, okuyunca çok heyecanlandım. İnternette araştırdım, JCI TOYP’un önemini gördüm ve katılmaya karar verdim. KAY projesini zaten bir senedir uyguluyordum fakat maddi olarak zorlanmaya başlamıştım. Projeyi son katılım gününde teslim ettim.

Projenizde neler yer alıyor?- Kısırlaştır-Aşılat-Yaşat (KAY) tamamen toplum sağlığı için üretilmiş bir proje. Çünkü hayvanları istemeyen, sevmeyen insanlar kadar, biz hayvan korumacılar da hayvanların sokaklarda maruz kaldığı taciz ve kötü koşullardan rahatsızız. Dünya Sağlık Örgütü ve Dünya Hayvanları Koruma Derneği’nin bu konudaki önerilerini inceledik. Uygulamaları buraya uyarladık, kayıt sistemini geliştirdik. KAY, sokak hayvanlarını sorununun tek çözümü. Kadıköy’deki uygulamalardan sonra şikayet sayısı çok düşmüş mesela.

Yazının Devamını Oku

Kör kedi sağlıksız demek değildir

1 Ekim 2005
Bir süredir gelen kedi ilanlarında yuva arayan kör kedilerin çokluğu göze çarpıyor. Kör oldukları için bakımı zor olur denilen bu kedilerin aslında diğer kedilerden çok da farkı yok. Kör bir kedi ile gözleri görenin en büyük farkı, kör olanın sokakta hayatta kalabilmesinin imkansız olması. Ev ortamında, körlüğünü fark bile etmeden yaşayabilirsiniz. Ortaköy Veteriner Kliniği hekimi Ertuğrul Kaya’nın üç haftalıkken annesi öldüğü için aldığı, 11 yaşında ve tek gözü kör bir kedisi var. Kedisinin, iki gözü de gören kedilerden hiçbir farkı olmadığını söylüyor. Ertuğrul Kaya ve iki kedisinden biri kör olan Mehmetcan Gündeş bize kör kedileri anlattı.

Mehmetcan Gündeş anlatıyor

KÖR KEDİ MO sinek de avlıyor oyun da oynuyor

NAOMİ’YE ARKADAŞ OLSUN DİYE ALDIM

Kör olan beş yaşındaki kedim Mo’yu 2000’de, şu an 15 yaşında olan kedim Naomi’ye arkadaşlık etmesi için aldım. Gözleri geçirdiği bir hastalıktan sonra kör olduğu için yuvasız kalmıştı ve ben de çocukluğumdan beri kedi beslediğim için tecrübelerime güvenerek, hemen alırım dedim. Bir hafta sonra küçük, sarı ve çelimsiz Mo geldi. Çok ürkekti ve ilk altı ayı çok mesafeli bir arkadaşlıkla geçirdik. Asla kucağa gelmezdi.

ARTIK EVDE KOŞMUYORUM

Başlarda bazı kazalar da yaşadık tabii. Evdeki seslere çok duyarlı olduğu için kapı ya da telefon çaldığında koştuğum zaman korkup kaçıyordu. Panikle kaçarken de önüne çıkan ilk engele kafasını çarpıyordu. Bu sorunu çok basitçe evin içinde sakin hareket ederek çözdüm. Bir yere koşturmam gerektiğinde önce onunla konuşuyorum, sesimi duyunca hemen sakinleşiyor. Eşyaların yeri değiştiğinde de başta bazı ufak çarpmalar oluyor. Bence kör kedi sahibinin en çok dikkat etmesi gereken şey açık pencere ve balkonlar. Mo, bir kez ikinci kattan düştü ve küçük bir yarayla kurtuldu. Kör bir kedi sahibi olmak için biraz sabırlı ve özverili olmak gerekiyor. İlk kez kedi besleyecek birine çok tavsiye etmem çünkü biraz deneyim gerekiyor. Sonuçta kedi kör de olsa, kedi.

NORMAL KEDİLERDEN DAHA MERAKLI

Kör kediler normal kedilerden daha da meraklı oluyor. Üstelik diğer tüm duyuları da daha fazla çalışıyor. Mo, hiç zorlanmadan kung fu hareketleri sergileyerek sinek avlayabiliyor. Göremediği için, eve gelen bir Rottweiler’ın (köpek) yanına hiç korkmadan kurulabiliyor. Normal bir kedinin yaptığı her muzurluğu yapıyor. Sadece kör olduğu için boyunun yetişemediği yerlere çıkamıyor. Kör bir kediyle de gayet güzel oyunlar oynanıyor. Yalnız oyun bittikten sonra bunu belli etmek gerek. Mesela, Mo bir çubuğun ucuna bağladığım faresiyle oynarken, oyun bittikten sonra artık kafasının üzerinde sallanmayan fare ile oynamaya devam edebiliyor. Tüm kediler yolculuktan pek hoşlanmaz, kör kediler bunu hiç sevmiyor. Yön duygusunu kaybettiği için sanırım, sepetle evden çıktığı an bağırmaya başlıyor. Bence kör kedi beslemek sanıldığı kadar zor bir şey değil. Biraz özveri ve destekle hayatın normal bir kedi ile geçenden bir farkı yok.

GÖRÜNTÜSÜNDEN RAHATSIZ OLMAYIN

Sonradan kör olan kedilerin göz çukurlarının görüntüsü çoğu kişiyi rahatsız ediyor. Kediniz sonradan kör olduysa ve gözü operasyonla alındıysa, göz yuvası dikiliyor ve o bölge tamamen tüyle kaplanıyor. Bazı kediler ise doğuştan kör ve gözleri hiç oluşmamış olabiliyor.

Kör olan ve bu görüntüsünden hoşlanmadığınız kedileri yok saymayın. Onlar da doğanın bir eseri. Görüntüden hoşlanmıyorsanız, her zaman bu bölgeyi cerrahi müdahale ile kapattırabilirsiniz. Üstelik görmeyen gözün her koşulda ameliyatla uzaklaştırılması daha sağlıklı. Çünkü görmeyen ve geride kalan bölüm her zaman enfekte olabilir ve sorunlara yol açabilir.

Vet. hekim Ertuğrul Kaya

En yumuşak sesinizle konuşun


Kör kedinin ömür boyu sağlık sorunları yaşayacak sağlıksız bir kedi olduğunu düşünmek çok yanlış. Sadece yavruluk döneminde geçirdiği bir viral enfeksiyon sonucu kör olduysa, bu enfeksiyona bağlı olan bazı sağlık sorunlar görülebilir. Doğuştan ya da sonradan kör olan kedilerde durumlarına bağlı kalıcı sağlık sorunları yaşanmaz.

Kör bir kediyi normal bir kediden ayıran tek şey, kör olanın sokakta hayatta kalma şansının olmaması. Bu yüzden evinde kör bir kedi besleyecek olanların dikkat etmesi gereken en önemli şey kedinin dışarıya çıkmaması. Kediler cisimleri ve insanları tanırken, sadece görme duyusunu değil koklama ve işitme duyularını da kullanırlar. Üstelik kör bir kedinin görme duyusu dışındaki duyuları fazlasıyla gelişeceği için de gözleri gören bir kedi ile aradaki fark kısa zamanda kapanır.

Eve alışan kör bir kedi, kısa sürede en az normal kediler kadar evdeki odaları, mama, su ve tuvalet kaplarının yerini ezberleyecektir. Kör bir kedi sahibi olmak evdeki düzeni kediye göre ayarlamayı beraberinde getirmez. Kedi sahibinin yapması gereken tek şey mama, su ve tuvalet kaplarını, kedinin kolayca ulaşabileceği yerlere bırakmak ve yerlerini değiştirmemek. Evden dışarıya çıkış kolaysa, bu yolları da kapatmak gerekebilir.

KÖR KEDİNİZİ KISIRLAŞTIRIN

Doğuştan kör olan kedi durumunu yadırgamaz ve olağan olanın bu olduğunu düşünür. Sonradan kör olan kedi, başta büyük bir şaşkınlık ve panik içine düşer. Gören bir hayvanın birden görmemeye başlaması inanılmaz bir stres ve dehşet yaşamasına sebep olur. Sonradan kör olan kedinin sahibi kediye davranışlarında çok dikkatli ve özenli olmalı. Hayvana yeni durumuna alışması için gerekli olan zamanı sevgi ve sabırla verilmeli. Kedinin bu duruma uyum sağlayabilmesi için uzun bir süre geçmesi gerekebilir.

Kör kedi için bulunduğu evdeki tek kedi olması idealdir. Diğer kediler tarafından rahatsız edileceği için gergin ve agresif olabilir. Yepyeni bir hayata başlayan kedi, seslere karşı eskisinden de çok duyarlaşacağı için mümkünse evde ani ve sürekli gürültülerden kaçınılmalı ve yumuşak seslerle konuşulmalı.

Kısa sürede çevrelerine adapte olan kör kediler de en az normal kediler kadar oyuncu olabiliyor. Tüm kediler gibi kör olanlar da, nasıl oyunlardan hoşlandıklarını sahiplerine öğretirler. Kör kedi sahiplerinin; kedilerine yaklaşırken, oyun oynarken ya da kediyi severken önce ses çıkarmaları ve çok yumuşak hareketlerle yaklaşmaları da önemli.

Kısırlaştırma, sokak hayvanları için çok önemli ama evde bakılan kör kedilerin de özellikle kısırlaştırılması çok iyi. Kör bir kedi her ne kadar yavrularına bakabilse de onları göremeyeceği için tedirgin ve stresli olur.

4 EKİM HAYVANLARI KORUMA GÜNÜ

Önümüzdeki salı günkü Hayvanları Koruma Günü kapsamında Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde etkinlikler yapılacak. Bize ulaşan etkinliklerin bazıları şöyle:

HAYKOD bugün 12.00’de Ankara Armada Alışveriş Merkezi’nde bir kermes düzenlenecek. Giriş ücreti 2 YTL.

Türk Veteriner Hekimleri Birliği salı günü Ankara’da bir panel düzenliyor. Panelde her yönüyle ciddi boyutlara ulaşan sokak hayvanları konusu masaya yatırılacak. Ankara Otel İçkale’de saat 14.30 da.

Bugün İstanbul’daki Yedikule Hayvan Barınağı’nda saat 12.00’de Prof. Dr. İsmet Sungurbey, Ediz Hun, Hadi Çaman, Tan Oral, Selçuk Togul ve Niyazi Toptoprak’ın katılımıyla gerçekleşecek bir etkinlik var. İlaç bağışında bulunmak isteyenler, stant açacak ilaç firmalarına başvurabilirler. Tel: 0212 633 58 57

Sokak Hayvanları Derneği’nin etkinliği saat 11.30’da İstanbul’da Taksim AKM önünde başlayacak. Bu etkinliğe katılmak isteyen hayvanseverlerin siyah giyinmesi rica ediliyor.

Kediniz yeteri kadar su içmiyorsa daha kolay taş oluşur

SORU: Bir süre evvel, gün boyu azar azar yemek yemesine müsaade edilen kedilerin, idrar yollarında daha az taş olma ihtimalinden bahsettiğiniz bir yazınız çıkmıştı. Doğru hatırlıyor muyum, emin değilim, sanki mamanın asit oranı daha çok olduğu için, daha iyi olur gibi bir sonuç çıkarmıştım. Doğrusu nedir, beni aydınlatırsanız çok memnun olurum. / Gün Külahcıoğlu

CEVAP: Kedilerde idrar yolları taşları içinde en sık görülenler ‘struvite taşları’ ve ‘oksalat taşları’. Bu iki taşın yapısı ve oluşma koşulları farklı olduğu için bu taşların oluşumuna karşı uygulanacak beslenme yöntemleri de oldukça farklı. Sorunuzu yanıtlarken genel anlamda daha yaygın karşılaşıldığı için sadece struvite taşlarına karşı uygulanacak beslenme önerilerinden bahsedeceğim.

Struvite taşları magnezyum, amonyum ve fosfat kristallerinden oluşurlar. Magnezyumu düşük, protein seviyesi orta düzeyde veya daha az ve idrarı asitleştirici maddeler içeren özel diyetler struvite taşlarının önlenmesi ve kontrolü için kullanılıyor.

Yeteri sıklıkta taze su içmeyen ve yeteri sıklıkta idrar yapmayan kedilerde taş oluşumu daha kolay gerçekleşir. İdrar taşlarından korunmak için kedinizin yeterince su içtiğinden ve yeteri sıklıkta idrar yaptığından emin olmalısınız. Su kabında daima temiz içme suyu bulundurmalı, tuvalet kabını temiz tutmalısınız.

Özellikle magnezyum ve fosfor oranı yüksek mamalar, eğer idrar baz (alkali) karakterdeyse idrar taşlarının oluşmasına yol açabilir. Bu nedenle mineral madde içeriğinin dengeli ve gereğinden fazla olmaması gerekir. Bir mamanın düşük magnezyumlu ibaresini taşıması için FDA tarafından konulan sınır, mamanın kuru maddesi bazında yüzde 0,12 magnezyum ve daha aşağısıdır. Kalsiyum-fosfor oranının dengesi bozulmamak kaydıyla, mamalarda fosforun da gereğinden fazla olmaması gerekir.

Bir-iki öğünde ve çok miktarda yenilen yemekten sonra idrarın pH’sı genellikle baz (Alkali) olur ve bu ortamda struvite taşlarının oluşması kolaylaşır. Kedilerin idrarlarındaki asit yapıyı korumak için, teknik olarak ‘ad libitumdenilen, mama kabında sürekli mama olacak şekilde gün içinde istediği kadar miktarda ve sık ve çok sayıda öğünde beslenmesi önerilir. Sırma GÜLBAHAR
Yazının Devamını Oku

Yurtdışında köpekler düzenli olarak psikolojik kontrole gider

24 Eylül 2005
Köpek psikolojisi konusunda uzman olan Profesör Doktor Tamer Dodurka’nın ‘Köpeklerde Davranış Sorunları’ adlı yeni kitabı piyasaya çıktı. Tamer Dodurka kitabında davranış bozukluklarını, nedenlerini ve tedavi programlarını anlatıyor. Dodurka’nın deneyimleri ve yaptığı araştırmalara göre köpeklerin çoğu yanlış ödüllendirme, gereksiz cezalandırma, sabırsızlık ve ilgisizlik sonucu sorunlu hale geliyor. Yani köpeklerimizin yaşadığı psikolojik bozukluklarda da bunların tedavisinde de başrolde biz varız.

n Köpeğini psikoloğa götürmek insanlara lüks mü geliyor?

- Maalesef köpeklerini çok ağır hastalandığında bile veterinere götürmeyenler var. Bu insanlar köpeğin psikolojik sorunlarında da tedavi yoluna gitmezler. Şaşırmıyorum zaten, insanlar çocuklarını bile psikoloğa götürmüyor bazen.

n Psikolojik tedavi zaman zaman pahalı da bulunuyor, köpekler için de durum böyle mi?

- Yurtdışında gerçekten astronomik rakamlar olabiliyor. Biz insanların zaten böyle bir alışkanlığı olmadığı için çok ekonomik davranıyoruz. Yurtdışında köpekler düzenli olarak seanslara gider, biz problemin kaynağını saptadıktan sonra köpeğe seans yapmıyoruz. Sahibini ücretsiz yönlendirerek köpeğin tedavi olmasını sağlamaya çalışıyoruz.

n Köpeğin psikolojik yardıma ihtiyacı olduğuna işaret eden belirtiler neler?

- Bazı fiziksel rahatsızlıkların belirtisi psikolojik bozuklukla çok benzeşiyor. Tuvalet eğitimi olan bir köpeğin tuvaletini eve yapmaya başlaması, vücudunun herhangi bir yerini sürekli ve ısrarla yalaması, kuyruğunu kovalayıp ısırması sorunlara işaret eden genel hareketlerdir.

n Peki, köpek sahibinin onaylamadığı her hareket davranış bozukluğu mudur?

- Hayvan bizim hayatımıza uyum sağlayabilmek için birçok güdüsünü bastırmak zorunda kalıyor. Sürü hayatına ait bir hayvan olan köpeği birdenbire evde yalnız bırakırsak ve döndüğümüzde eşyaları kemirilmiş bulursak, bu bir davranış bozukluğu değil. Kendi istediklerini hemen yapmıyor diye köpeğinde davranış bozukluğu olduğunu sananlar çok oluyor.

n Size gelen köpeklerde en çok hangi bozukluklara rastladınız?

- Tüm dünyada köpeklerde en çok görülen davranış bozukluğu saldırganlık. Daha sonra dikkat çekme çabası, yalnızlık korkusu ve diğer korku davranışları geliyor.

TERK EDİLMEK EN BÜYÜK DEPRESYON SEBEBİ

n Bu bozukluklarda köpek sahibinin çok etkisi oluyor mu?

- Saldırganlık da dahil, psikolojik bozuklukların çoğunda zaten köpeğin sahibinin etkisi görülüyor. Mesela, yavruyken köpeğin küçük agresif oyunları köpek sahiplerine sevimli ve eğlenceli gözüküyor. Aslında bir sürü olarak gördüğü evin lideri olmaya çalışan yavru köpeğin bu zararsız görülen eğlencesine alkışlarla, ödüllerle cevap verildikten sonra köpek saldırgan davranışlarla sahibini mutlu ettiğine inanıyor. Bu yüzünden saldırıyı iyi bir şey zannediyor köpek ve büyüdüğü zaman ısırıyor. Bazı durumlarda köpek sahibinin müdahale edemediği dış faktörler de etkili olabilir.

n Nedir bu durumlar?

- Örneğin dışarıda yaptığı bir gezi sonucu başka bir köpekten ciddi şekilde dayak yemesi ömür boyu diğer köpeklere karşı agresif olmasını sağlayabilir. Davranışları etkileyen hastalıklar da var. Köpeğin aldığı bazı genler de sorun yaratabilir.

n Psikolojik yardım alan bir köpek kesin olarak tedavi edilebiliyor mu?

- Bu tamamen köpeğin sahibine bağlı. Köpeğini ne kadar iyi tanıyor, ne kadar iyi gözlüyor ve bize ne kadar çok bilgi ve ayrıntı veriyorsa başarı da o kadar yaklaşıyor. Ama sorunun kökenine inemiyorsak tedavi mümkün olmaz. Bazen de insanlar kendi yanlışları çıkmasın diye yanlış ya da eksik bilgi veriyorlar. O zaman da tedavi zorlaşıyor.

n Problemli bir köpeğin tedavisinde izlenen yol nedir?

- Teşhisten sonra tedavi yolu belirlenir. Davranış tedavisi mi yapılacak, psikiyatri yöntemleri mi kullanılacak yoksa sorun sadece eğitimle çözülebilir mi diye bakılır. Davranış terapisinde köpek sahibini yönlendiriyoruz. Psikiyatrik tedavide insanların da kullandığı ilaçlar alınıyor.

n Köpeklerde davranış bozukluğu dışında bizim yaşadığımız ruhsal hastalıklar da oluyor mu? Şizofren ya da manik depresif bir köpek gibi mesela?

- Köpeğe şizofreni teşhisi koymak zor ve tartışılan bir şey. Fakat insanlarda olduğu gibi manik-depresif olan, fobi ve takıntıları olan birçok köpek var. Doğal olmayan saldırganlık, depresyon göstergesi olabilir. Manik-depresif köpekler de hastalığı aynı insanlardaki gibi yaşarlar. Bir an çok hareketli ardından çökmüş halde olurlar.

n Köpeği neler depresyona sokuyor peki?

- Aynı insanlardaki gibi birçok sebep var. Mesela, hamilelik sonrası depresyonu dişi köpeklerde de olabilir. En büyük depresyon sebepleri sahibi ile ilgili olanlar: Terk edilmek, barınağa ya da sokağa bırakılmak, sahibinin kaza geçirmesi ya da ölmesi gibi... Herkes duyar, sahibi öldükten sonra mezarında bekleyip açlıktan ölen ya da barınağa terk edildiği zaman yemek yemeyi reddedip intihar eden köpekleri.

KÖPEĞİ UYUTMAK CİNAYETTİR

Buraya çok agresif hayvanlar da geldi, ben hiçbir zaman uyutma kararı vermedim. Yapılacak şey ilacın dozunu arttırmaktır. Bazı hayvan sahipleri köpek uyuşmuş gözüküyor diye ilaç vermek istemiyor ama bir süre sonra uyutmakta sakınca görmüyor. Teşhis konulduktan sonra çözülemeyecek olay görmüyorum. Uyutma kararı cinayettir. İlle de uyutmak düşünülüyorsa, köpeğin sadece sahibine değil, tüm çevresine ve kendisine çok zarar vermesi, tedavilere cevap vermemesi durumunda, bir değil birkaç hekim tarafından incelenip karar verilmesi gerekir. Sırma GÜLBAHAR

Kedi ve köpeklerde bağırsak düğümlenmesi

Kedi ve köpeklerde bağırsak invaginasyonu (düğümlenmesi) çok sık görülmese de ortaya çıktığı zamanlarda hayati tehlike yaratan ciddi bir hastalık. Genellikle yavru kedi ve köpeklerde görülmekle birlikte her yaş ve ırk hayvanda ortaya çıkabilir.

Bağırsak düğümlenmesi, bağırsağın kendi içine doğru teleskopik bir kayma ile kıvrılmasıdır. Bu bölgenin kan dolaşımı hızla bozulur ve dokular ölmeye başlar. Bundan sonraki prosesler hızla ilerler ve erken teşhis edilemezse hayati tehlike oluşur.

Hastalığın sebeplerinin çoğunluğu bağırsak hareketlerini ve besinlerin bağırsaktan geçişini olumsuz etkileyen koşullardır. En çok da bağırsaklarında aşırı miktarda parazit olan yavru kedi ve köpeklerde görülür. Bağırsağa giren yabancı cisimler de (iğne, toka, oyuncak v.s. maddeler) hastalığa zemin hazırlar. Benzer şekilde bağırsak hareketlerini etkileyen tümörler ve daha önceki bağırsak ameliyatları ile ilgili komplikasyonlar da hastalığa sebep olabilir.

Hastalığın belirtileri yerine bağlı olarak değişiklik gösterir. Eğer ince bağırsakta şekillendiyse kusma görülür. Dışkı miktarı çok az veya yoktur. Dışkı olarak çıkan materyal genellikle jel gibi ve bazen kanlıdır. İştah oldukça azdır. Karın bölgesinde ağrı vardır. İlerleyen durumlarda şok ve ani ölümler görülür. Erken teşhis ve tedavi uygulanmazsa hastalık ölümle sonuçlanır.

Tedavisi bağırsağın iç içe geçen kısmına yapılacak cerrahi müdahale ile yapılır. Cerrahi müdahalenin ardından iyi bir bakım ve iyileşme süreci ile birlikte tamamen tedavi edilebilir. Hastalıktan korunmada kedi ve köpeklerin yabancı cisimleri yutma ihtimaline karşı dikkatli olunması ve parazit tedavilerinin ve muayenelerinin düzenli olarak uygulanması etkili olur.

Balkonda hapsedilen Sibirya Kurdu kurtarıldı

İtiraf edelim, uzun zamandır Pako sayfasında yer verdiğimiz hiçbir haber, geçen hafta Pako’ya Mektup köşesinde yayınladığımız küçük köpeğin acıklı hikayesi kadar ses getirmemişti. Haberimiz etkili oldu, hayvanseverlerin yazışma platformlarıyla birleşince o kadar çok telefon ve e-posta aldık ki, saymanın imkanı yok. Bu da tekrar gösterdi ki, Türkiye’de hayvan haklarının uygulanması için çalışan insanlar çoğalıyor. Arayanlar arasında dava açmak isteyen avukatlar da vardı, ev kadınları da, sivil toplum örgütleri de...

Ve 3 aydır balkonda hapis tutulan 4 aylık Sibirya Kurdu sonunda kurtarıldı. Belediye yetkililerinin de araya girmesiyle, yavru köpek bilinçsiz sahiplerinin elinden protokolle alınarak sahiplendirildi. Hikayenin bizlere ulaşmasını sağlayan hayvansever Gönül Ergene, artık bu yavrunun yeni sahibi. Üstelik bugüne kadar adını bile bilmediğimiz köpeğin bir ismi de var: Rodine... Anlamı ne derseniz, Gönül Hanım çok etkilendiği heykeltıraş Rodin’den esinlenmiş. Köpek dişi olduğu için de sonuna bir e eklemiş.
Yazının Devamını Oku

Yurtdışında köpekler düzenli olarak psikolojik kontrole gider

23 Eylül 2005
  Tamer Dodurka kitabında davranış bozukluklarını, nedenlerini ve tedavi programlarını anlatıyor. Dodurka’nın deneyimleri ve yaptığı araştırmalara göre köpeklerin çoğu yanlış ödüllendirme, gereksiz cezalandırma, sabırsızlık ve ilgisizlik sonucu sorunlu hale geliyor. Yani köpeklerimizin yaşadığı psikolojik bozukluklarda da bunların tedavisinde de başrolde biz varız.- Maalesef köpeklerini çok ağır hastalandığında bile veterinere götürmeyenler var. Bu insanlar köpeğin psikolojik sorunlarında da tedavi yoluna gitmezler. Şaşırmıyorum zaten, insanlar çocuklarını bile psikoloğa götürmüyor bazen. n Psikolojik tedavi zaman zaman pahalı da bulunuyor, köpekler için de durum böyle mi? - Yurtdışında gerçekten astronomik rakamlar olabiliyor. Biz insanların zaten böyle bir alışkanlığı olmadığı için çok ekonomik davranıyoruz. Yurtdışında köpekler düzenli olarak seanslara gider, biz problemin kaynağını saptadıktan sonra köpeğe seans yapmıyoruz. Sahibini ücretsiz yönlendirerek köpeğin tedavi olmasını sağlamaya çalışıyoruz.n Köpeğin psikolojik yardıma ihtiyacı olduğuna işaret eden belirtiler neler?- Bazı fiziksel rahatsızlıkların belirtisi psikolojik bozuklukla çok benzeşiyor. Tuvalet eğitimi olan bir köpeğin tuvaletini eve yapmaya başlaması, vücudunun herhangi bir yerini sürekli ve ısrarla yalaması, kuyruğunu kovalayıp ısırması sorunlara işaret eden genel hareketlerdir. n Peki, köpek sahibinin onaylamadığı her hareket davranış bozukluğu mudur?- Hayvan bizim hayatımıza uyum sağlayabilmek için birçok güdüsünü bastırmak zorunda kalıyor. Sürü hayatına ait bir hayvan olan köpeği birdenbire evde yalnız bırakırsak ve döndüğümüzde eşyaları kemirilmiş bulursak, bu bir davranış bozukluğu değil. Kendi istediklerini hemen yapmıyor diye köpeğinde davranış bozukluğu olduğunu sananlar çok oluyor. n Size gelen köpeklerde en çok hangi bozukluklara rastladınız? - Tüm dünyada köpeklerde en çok görülen davranış bozukluğu saldırganlık. Daha sonra dikkat çekme çabası, yalnızlık korkusu ve diğer korku davranışları geliyor. TERK EDİLMEK EN BÜYÜK DEPRESYON SEBEBİn Bu bozukluklarda köpek sahibinin çok etkisi oluyor mu?- Saldırganlık da dahil, psikolojik bozuklukların çoğunda zaten köpeğin sahibinin etkisi görülüyor. Mesela, yavruyken köpeğin küçük agresif oyunları köpek sahiplerine sevimli ve eğlenceli gözüküyor. Aslında bir sürü olarak gördüğü evin lideri olmaya çalışan yavru köpeğin bu zararsız görülen eğlencesine alkışlarla, ödüllerle cevap verildikten sonra köpek saldırgan davranışlarla sahibini mutlu ettiğine inanıyor. Bu yüzünden saldırıyı iyi bir şey zannediyor köpek ve büyüdüğü zaman ısırıyor. Bazı durumlarda köpek sahibinin müdahale edemediği dış faktörler de etkili olabilir. n Nedir bu durumlar? - Örneğin dışarıda yaptığı bir gezi sonucu başka bir köpekten ciddi şekilde dayak yemesi ömür boyu diğer köpeklere karşı agresif olmasını sağlayabilir. Davranışları etkileyen hastalıklar da var. Köpeğin aldığı bazı genler de sorun yaratabilir. n Psikolojik yardım alan bir köpek kesin olarak tedavi edilebiliyor mu? - Bu tamamen köpeğin sahibine bağlı. Köpeğini ne kadar iyi tanıyor, ne kadar iyi gözlüyor ve bize ne kadar çok bilgi ve ayrıntı veriyorsa başarı da o kadar yaklaşıyor. Ama sorunun kökenine inemiyorsak tedavi mümkün olmaz. Bazen de insanlar kendi yanlışları çıkmasın diye yanlış ya da eksik bilgi veriyorlar. O zaman da tedavi zorlaşıyor.n Problemli bir köpeğin tedavisinde izlenen yol nedir? - Teşhisten sonra tedavi yolu belirlenir. Davranış tedavisi mi yapılacak, psikiyatri yöntemleri mi kullanılacak yoksa sorun sadece eğitimle çözülebilir mi diye bakılır. Davranış terapisinde köpek sahibini yönlendiriyoruz. Psikiyatrik tedavide insanların da kullandığı ilaçlar alınıyor. n Köpeklerde davranış bozukluğu dışında bizim yaşadığımız ruhsal hastalıklar da oluyor mu? Şizofren ya da manik depresif bir köpek gibi mesela?- Köpeğe şizofreni teşhisi koymak zor ve tartışılan bir şey. Fakat insanlarda olduğu gibi manik-depresif olan, fobi ve takıntıları olan birçok köpek var. Doğal olmayan saldırganlık, depresyon göstergesi olabilir. Manik-depresif köpekler de hastalığı aynı insanlardaki gibi yaşarlar. Bir an çok hareketli ardından çökmüş halde olurlar. n Köpeği neler depresyona sokuyor peki? - Aynı insanlardaki gibi birçok sebep var. Mesela, hamilelik sonrası depresyonu dişi köpeklerde de olabilir. En büyük depresyon sebepleri sahibi ile ilgili olanlar: Terk edilmek, barınağa ya da sokağa bırakılmak, sahibinin kaza geçirmesi ya da ölmesi gibi... Herkes duyar, sahibi öldükten sonra mezarında bekleyip açlıktan ölen ya da barınağa terk edildiği zaman yemek yemeyi reddedip intihar eden köpekleri.KÖPEĞİ UYUTMAK CİNAYETTİRBuraya çok agresif hayvanlar da geldi, ben hiçbir zaman uyutma kararı vermedim. Yapılacak şey ilacın dozunu arttırmaktır. Bazı hayvan sahipleri köpek uyuşmuş gözüküyor diye ilaç vermek istemiyor ama bir süre sonra uyutmakta sakınca görmüyor. Teşhis konulduktan sonra çözülemeyecek olay görmüyorum. Uyutma kararı cinayettir. İlle de uyutmak düşünülüyorsa, köpeğin sadece sahibine değil, tüm çevresine ve kendisine çok zarar vermesi, tedavilere cevap vermemesi durumunda, bir değil birkaç hekim tarafından incelenip karar verilmesi gerekir. Sırma GÜLBAHARKedi ve köpeklerde bağırsak düğümlenmesiKedi ve köpeklerde bağırsak invaginasyonu (düğümlenmesi) çok sık görülmese de ortaya çıktığı zamanlarda hayati tehlike yaratan ciddi bir hastalık. Genellikle yavru kedi ve köpeklerde görülmekle birlikte her yaş ve ırk hayvanda ortaya çıkabilir. Bağırsak düğümlenmesi, bağırsağın kendi içine doğru teleskopik bir kayma ile kıvrılmasıdır. Bu bölgenin kan dolaşımı hızla bozulur ve dokular ölmeye başlar. Bundan sonraki prosesler hızla ilerler ve erken teşhis edilemezse hayati tehlike oluşur.Hastalığın sebeplerinin çoğunluğu bağırsak hareketlerini ve besinlerin bağırsaktan geçişini olumsuz etkileyen koşullardır. En çok da bağırsaklarında aşırı miktarda parazit olan yavru kedi ve köpeklerde görülür. Bağırsağa giren yabancı cisimler de (iğne, toka, oyuncak v.s. maddeler) hastalığa zemin hazırlar. Benzer şekilde bağırsak hareketlerini etkileyen tümörler ve daha önceki bağırsak ameliyatları ile ilgili komplikasyonlar da hastalığa sebep olabilir. Hastalığın belirtileri yerine bağlı olarak değişiklik gösterir. Eğer ince bağırsakta şekillendiyse kusma görülür. Dışkı miktarı çok az veya yoktur. Dışkı olarak çıkan materyal genellikle jel gibi ve bazen kanlıdır. İştah oldukça azdır. Karın bölgesinde ağrı vardır. İlerleyen durumlarda şok ve ani ölümler görülür. Erken teşhis ve tedavi uygulanmazsa hastalık ölümle sonuçlanır.Tedavisi bağırsağın iç içe geçen kısmına yapılacak cerrahi müdahale ile yapılır. Cerrahi müdahalenin ardından iyi bir bakım ve iyileşme süreci ile birlikte tamamen tedavi edilebilir. Hastalıktan korunmada kedi ve köpeklerin yabancı cisimleri yutma ihtimaline karşı dikkatli olunması ve parazit tedavilerinin ve muayenelerinin düzenli olarak uygulanması etkili olur.Balkonda hapsedilen Sibirya Kurdu kurtarıldıİtiraf edelim, uzun zamandır Pako sayfasında yer verdiğimiz hiçbir haber, geçen hafta Pako’ya Mektup köşesinde yayınladığımız küçük köpeğin acıklı hikayesi kadar ses getirmemişti. Haberimiz etkili oldu, hayvanseverlerin yazışma platformlarıyla birleşince o kadar çok telefon ve e-posta aldık ki, saymanın imkanı yok. Bu da tekrar gösterdi ki, Türkiye’de hayvan haklarının uygulanması için çalışan insanlar çoğalıyor. Arayanlar arasında dava açmak isteyen avukatlar da vardı, ev kadınları da, sivil toplum örgütleri de... Ve 3 aydır balkonda hapis tutulan 4 aylık Sibirya Kurdu sonunda kurtarıldı. Belediye yetkililerinin de araya girmesiyle, yavru köpek bilinçsiz sahiplerinin elinden protokolle alınarak sahiplendirildi. Hikayenin bizlere ulaşmasını sağlayan hayvansever Gönül Ergene, artık bu yavrunun yeni sahibi. Üstelik bugüne kadar adını
Yazının Devamını Oku

Nadia’yı alabilmek için evimi sattım

17 Eylül 2005
Alman Çoban Köpeği üreticisi ve eğitmen Emir Ali Sadaghiani’nin üç yaşındaki köpeği Nadia von der Ubecke, güzelliği ve yetenekleri dünya çapında tescilli bir köpek. Her sene Almanya’nın Ulm kentinde yapılan ve sadece kurt köpeklerinin yarıştığı Sieger Show’da, bu sene ferdi olarak dünya 69’uncusu, grup kategorisinde ise dünya 3’üncüsü oldu. Yarışmada gebe olduğu için kilolu olmasına rağmen 69. oldu. Sahibi Emir Sadaghiani, iki yıl arka arkaya ilk 100’e giren Nadia’yı alabilmek için evini satmış. Aynı zamanda eğitmen olan Emir Bey, ürettiği yavruları herkese satmıyor. Sattığı yavruları takip eden Sadaghiani, köpeklerin yeni sahipleri ile aradan yıllar da geçse bakamamaları durumunda kendisine geri getirmeleri için anlaşıyor. Yetiştirici ve davranış uzmanı Emir Ali Sadaghiani’nin köpekleri ve eğitim sistemi ile ilgili www.pozitifk9.com adresli bir internet sitesi de var.

n Nadia’ya nasıl sahip oldunuz?

- Nadia’yı Almanya’da bir çiftlikten aldım. Üç yaşında ve altı aydır beraberiz. Onu alabilmek için evimi sattım. Alırken yarışmaya girmesi ve çiftleşmesi ile ilgili de anlaştım. Şu an gebe ve çiftleştiği köpek de çok iyi bir yeni kan. O da Gençler Şampiyonu.

n Üç yaş yeni bir sahip edinmek için biraz büyük değil mi? Nadia size ve yeni çevresine nasıl alıştı?

- Daha bir hafta olmuştu ki herkes ne kadar çabuk alıştı sana demeye başladı. Bu tesadüf değil. Burada kritik nokta zaman değil, şefkat ve ilgi. Hayvanla nasıl ilgileneceğini bileceksin, onu zorlamayacaksın. Yalnız insan değil, ülke ve hava da değiştiriyor. Ben köpeklerime insan gibi davranırım. Altı aylık bir devre vardır, altı ay sonra köpek bulunduğu yeri sahiplenir.

n Nadia’nın çiftleştiği köpeğin yeni kan olması ne ifade ediyor?

- Yıllarla birlikte insanlarda olduğu gibi hayvanlarda da ufak fiziksel değişiklikler oluyor. Boy biraz daha uzuyor, kuyruk boyu ve egemen renklerde değişiklikler oluyor. Bu yüzden yeni kan iyi bir tercih.

n Bu yarışmalarda köpekler neye göre dereceleniyor?

- İlk önce cesaret testi yapılıyor. Köpeğin koruma içgüdüsü ve saldırganlık durumu değerlendiriliyor. Saldırganlıkla ölçülen, köpeğin agresyonu değil tabii. Tehlikeli durumlar karşısındaki cesareti ve davranışları. Sonra güzelliğine bakılıyor. Irkına ait fiziksel özelliklerini nasıl taşıdığına, tüy kalitesine, kulak, kuyruk, göz, bacak duruşlarına bakılıyor. Sonra derecelerine göre gruplandırılıyorlar. Gruplara ayrılan köpekler yürüme parkurlarında, yürüyüş, dayanıklılık, uyum gibi testlerden geçiyor. Aşama aşama beğenilen köpekler, bir üst gruba geçiyor. Sonra tasmasız olarak koşu yapılıyor, tasmasız eğitim durumuna bakılıyor.

n Köpeğini bu tip yarışmalara sokmak isteyen ne yapmalı?

- Öncelikle bu yarışmalara katılacak köpeğin şecereli ve DNA testinden geçmiş olması, sağlıklı ve problemsiz olması şart. Eğitimi de iyi şekilde yapılmalı.

n Yarışmaya sokulacak köpek için özel bir bakım ve diyet programı uygulanıyor mu?

- Tabii, aynı bir sporcuyu hazırlar gibi yetiştirme süreci var. Köpeğin bilinçli bir şekilde doğru zamanlarda hazırlanması gerekiyor. Kafanıza göre, yavru alır almaz hazırlanmaya başlayamazsınız. Bana eğitime gelen köpekler yarışmaya girecekse onların eğitimine yarışma programını da dahil ediyorum. Egzersizleri, eğitim programları ve beslenmeleri yarışmaya göre şekillenmeli. Tabii dediğim gibi önce şecere şart.

ŞECERENİN BİLE SAHTESİ VAR

Hayvanseverler arasında zaman zaman tartışma konusu da olan şecere neden bu kadar önemli?


- Şecerede köpeğin anne-baba ve soyu kayıtlı. Şecere ile, köpeğin atalarında olan sağlık sorunlarını bilir, köpeğinizin yaşayabileceği genetik sorunlara karşı hazırlıksız yakalanmazsınız. Yani şecere bir marka ya da kalite belgesi değil, bir kontrol sistemidir. Ama Türkiye’de birçok şeyin olduğu gibi şecerenin de sahtesi var.

n Şecerenin sahte olduğunu anlamanın yolları var mı?

- Köpeği aldığınız yere dikkat etmeniz gerek. Ev alırken nasıl önümüze çıkan ilk evi almıyorsak; araştırıp öyle karar veriyorsak hayatımız paylaşacağımız köpeği de seçerken araştırmalıyız. İnsanlar vitrinlerden beğenip aman ne güzel diye alıyorlar 15 yıllarını birlikte geçirecekleri köpeği. Ne amaçla köpek istediğinden emin olan biri önce isteğine uygun ırkı seçecek; ırkları araştıracak, alacağı yeri araştıracak, şeceresine bakacak. Gerçek şeceresi olan köpek genetik taramadan geçmiştir. Bu tarama şecereye işlidir.

CEZA DAYAKLA DEĞİL İLGİSİZLİKLE OLUR

Siz eğitim de veriyorsunuz...

- Kendi köpeklerim dahil tüm köpekleri pozitif eğitim sistemiyle eğitiyorum. Hatta ben aslında köpekleri değil, sahiplerini eğitiyorum. Mesela evde yalnız kaldığında terlik kemiren köpek, aslında önce sadece sahibinin kokusu ile kendini güvende hissetme peşindedir. Önce bir süre koklar, sonra yalamaya başlar ve sonra da kemirir. Burada eğitilmesi gereken köpek değil, köpeğini yalnız kalmaya alıştırmayan köpek sahibi.

n Pozitif eğitimde izlenen yol nedir?

- Pozitif eğitim, içinde çivili ya da elektroşoklu tasmaların olmadığı bir eğitim sistemi. Köpeği sevdiği mama ve oyuncaklarla ödüllendirmek üzerine kurulu. Eğitim, köpek eve gelir gelmez başlar ve tıpkı insanoğlu gibi ömür boyu sürer. Pozitif eğitim aslında gösteri dünyasındaki deniz memelilerine uygulanan eğitim türü. Bir yunusu cezalandırarak eğitemezsiniz, o halde köpeği neden ceza ile eğitmek zorundasınız? Köpeği döverek ya da odaya kapatarak ceza olmaz. Çoğu zaman neden cezalandırıldığını anlamaz bile. Bu da güvensiz ve sinik olmasına yol açar. Köpeğe gerçek ceza, ilgisizliktir.

ÇEKİNGEN KÖPEK USLU DEĞİL AGRESİF OLUR

Tüyler parlak bakışlar canlı olsun:
Yavru köpek alırken tüylerinin parlaklığı ve temizliği, kötü kokmuyor olması önemli. Gözleri canlı bakmalı ve temiz olmalı. Köpeğin anne ve babasının da görülmesi gereklidir. Agresif anne babanın yavrusunun da agresif olması yüksek bir ihtimal. Dişiler daha duygusal ve sahibine daha yakındır. Ama benim şu an evde bir dişi bir erkek köpeğim var. Erkek köpek sahibine bağlanmaz, dişi bağlanır diye bir şey söz konusu değil.

7 Çekingen yavru uslu değil agresif olur: Uslu diye karanlık köşelere saklanan, tepkisiz ve hareketsiz köpekleri almak büyük yanlış. Hemen gözlerini kaçıran, kuyruğunu kıstıran köpekler sanıldığı gibi sakin ve uslu köpekler değil. Bunlar anti sosyal ve saldırgan köpeklerdir.Sırma GÜLBAHAR

Kuşlarda kurt ve kene sorunu

Kafes kuşlarında da memeli hayvanlarda olduğu gibi birçok iç ve dış parazit hastalıklara sebep olur. Bağırsak kurtları gibi iç parazitler veya kene gibi dış parazitler kuşlarda da görülür. En yaygın olanlarını bu köşede derlerdik.

7 Halkalı (yuvarlak) kurtlar (Nematodlar): Hemen hemen tüm organ sistemlerinde yerleşebilirler. En çok da sindirim sistemine. Hastalık, parazit yumurtalarının bulunduğu yiyecek maddeleri, su ve kafes içindeki oyuncak v.s. ile ağız yolundan vücuduna girer. Yumurtadan çıkan larvalar zamanla gelişerek parazitlere dönüşür. Bu parazitlerin ürettiği yumurtalar ise dışkı ile dışarı atılarak çevreye yayılır. Bu yumurtaların tekrar alınması ile hastalık sürekli bir çember çizerek ilerler ve diğer kuşlara da bulaşır. Vücudunda çok miktarda parazit olan kuşlarda gelişme bozuklukları, ishal ve besin maddelerinden yararlanamamaya bağlı belirtiler görülür. Hastalığın teşhisi için gaita muayenesi yapılır. Kafesin hijyeni ve su, yem kabı, oyuncak gibi kuşun ağzı ile temas eden materyallerin temiz tutulması koruyucu önlem olarak önemli.

7 Yassı kurtlar ve şeritler (trematodlar ve sestodlar): Bu parazitler gelişme dönemlerinde arakonakçı olarak başka canlıları kullandıkları için daha çok doğal ortamda kurt ve küçük yılanlarla beslenen kuşlarda risk oluşturur. Arakonakçı olan diğer hayvanlar yumurtaları ağız yoluyla alırlar ve kuşlar da bu hayvanları yiyerek paraziti alır. Teşhis ve tedavisi gaita muayenesi ve parazitin tipinin belirlenmesi ile yapılır.

7 Protozoalar: Bu gruptaki parazitler koksidiya, giardia, ve kriptosporidiya türlerinden oluşur. Bunların ilk ikisi kanlı dışkı ve ishale neden olurlar. Taze gaitada yapılan mikroskobik muayene ile bunlar tespit edilip uygun ilaçlarla tedavi edilebilirler. Kriptosporidiya, şiddetli ishal, burun akıntısı, sinüzit ve öksürük gibi belirtilere yol açar. Bu son parazit tipinin ne yazık ki çok etkin bir tedavisi mümkün değil.

7 Dış parazitler (artropodlar): Bunlar, kene ve bit gibi deri ve tüylerde yerleşen eklem bacaklı küçük parazitlerdir. Bazıları nadiren solunum sistemine de yerleşebilir. Kimileri tüm yaşamlarını kuşun üzerinde geçirirken, kimileri bir süre kalır ve sonra çevrede yaşamaya devam ederler. Bazılarını çıplak gözle görmek mümkün. Kaşıntı, tüy yolma, tüy dökülmesi, tüylerin zayıflaması ve deri problemleri gibi belirtilere yol açarlar.

PAKO’YA MEKTUP

Yetkililer bu çağrıyı duysun

Kemikleri sayılan, dört aylık bu Sibirya Husky’si yavru İstanbul’un Nişantaşı semtinde tam üç aydır 1 metrekarelik bir balkonda, hiç çözülmeden, yağmurun-güneşin altında hapis hayatı yaşıyor. Kendi pisliğinin içinde, sadece 48 saatte bir verilen çöplerle ve susuz bir şekilde yaşam savaşı veriyor. Aslolan gıda, yani sevgi, asla verilmiyor. Fotoğrafta gördüğünüz beyaz sopa ise zavallıcığın çıkardığı inleme seslerini kesmek için kullanılıyor!

Köpeğin sahibiyle, onun babasıyla ve ev sahibiyle konuşmamıza rağmen hiçbir sonuca ulaşamadık. Azar işittiğimizle kaldık. Üç aydır başvurmadığım merci kalmadı. Ama hiçbir şeyi değiştirmeye gücüm yetmedi. O yavrucak acı çektikçe, ben insanlığımdan utanıyorum. Lütfen benim ulaşamadığım merciler bu mektup ile harekete geçsinler. 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’na göre bu muamele suçtur. n Gönül Ergene

Evcil hayvan besleyenlere özel elektrik süpürgesi

Evcil hayvan besleyenlerin mevsim değişikliklerinde yaşadıkları en büyük zorluk, tüylerin halılara ve döşemelere yapışması. Dyson, Animal modeli ile tüy dökme mevsimine girdiğimiz sonbahar aylarında temizliği kolaylaştırıyor. DC08T Animal modelinin, tüy ve iplik gibi maddeleri daha iyi toplamak için tasarlanan ve her türlü zeminde kullanabilen turbin başlığı var. İngiliz alerji federasyonu (BAF) onaylı Dyson’ın ömür boyu dayanıklı filtreleri sayesinde filtre satın almanıza gerek yok. Beyaz eşya mağazalarının yanı sıra EnPlus, Evkur, Carrefour ve Elektrolet mağazalarında satılıyor. Dyson DC08T Animal modelinin peşin fiyatı 1140 YTL, taksitli fiyatı ise 1.380 YTL.

Çok iyi huylu, akıllı ve oyunbaz olan bu erkek kopeği Sapanca’daki sahipleri yaz başında kaderine terk ettiğinden beri bakımını biz üstlendik. Ama kış gelmeden yeni bir ev bulmamız gerek. Henüz bir yaşına basmadı. Onu isteyen var mı? (0532) 686 37 63; (0264) 582 18 33.

Bütün aşıları yapılmış 4 aylık dişi kediye aile aranıyor.

n Ankara’da 2 aylık bahçe köpeklerine ve Golden melezine yuva aranıyor. (0312) 440 55 53.

n Adım Tyrex. 1,5 yaşında erkek bir Dachshund cinsi köpeğim. Japon sahibim ülkesine dönerken beni sokağa terk ettiğinden beri geçici olarak bir ailenin yanında kalıyorum. Beni sahiplenecek bir aile arıyorum. (0532) 425 19 77.

n 2 aylık erkek Tekir’i ailenize kabul eder misiniz? (0535) 733 97 30.

n 20 Ağustos’ta Beylerbeyi’nde 1,5-2 yaşlarında beyaz renkli erkek Golden Retriever bulduk. Ailesinden haber bekliyoruz. (0532) 214 68 49.

n 2 aylık dünya güzeli, cin gibi akıllı, süper oyuncu sarman kedi yavrusuna acilen yuva arıyoruz. Tel: 0 532 311 48 20

n Sahipleri tarafından sokağa terkedilmiş 2 tane siyah renkli sevimli Kaniş cinsi köpeğe sıcak yuva aranıyor.(0212) 640 03 86, (0538) 683 96 25.

n İstinye’deki ChampionSA’da 1,5 yaşında bir Cocker bulduk. Dişi ve krem rengi. Şuan Pako Kliniği’nde bakılıyor. Sahibini arıyoruz. Köpeğinizi kaybettiyseniz Pako Kliniği’ne başvurabilirsiniz.
Yazının Devamını Oku

Kimin son sözü kedilerime iyi bakın oldu

10 Eylül 2005
Tüm dünyada sanatçılara esin kaynağı olan kediler, farklı dönem ve coğrafyalardaki hikayeleriyle derginin sayfalarını süslüyor. Derginin bu sayısında evcil kedilerin tarihinden, Türk edebiyatının ünlü kedilerine, kedi resim ve şiirlerine kadar kediler anlatılıyor. Kedi, eski çağlardan günümüze gizemin, hükmedilmezliğin, bazen dişiliğin bazen özgürlüğün simgesi oldu. Hayvanlar aleminin en estetik üyeleri de her zaman kediler ve kedigiller olarak gösterildi. Sevgisini esaret olarak ifade etmeyen yapısı onu hayvanlar dünyasında en çok tartışılan cins yaptı. Nankörlüğüyle şarkılara, atasözlerine konu olan kediler insanoğlu tarafından tam olarak çözülemeyen varlıklar olarak yerlerini hep korudular. P Dünya Sanatı Dergisi 37. sayısını kedilere ayırdı. Derginin kedili sayfaları evcil kedilerin tarihi ile açılıyor. Kedilere ayrılmış sayfaları efsaneler, öyküler ve şiirlerin yanı sıra ünlü kedi tabloları, kedi resim ve heykelleri de süslüyor. Mısır Uygarlığı uzmanı ve yazar Jaromir Malek kedilerin evcilleşme sürecini anlatırken Mısır mimarisinde kedinin yerinden de bahsediyor. Mısırlı ölülerin yattığı gömütlerde evcil mutluluğu simgeleyen zarif resimlerde kedi ya da kedi çiftlerinin olması kedinin yuvayı temsil ettiğini gösteriyor. Antik Mısır kedilerinin her gün onlarcasını sokaklarda gördüğümüz tekirlere benzemesi de yazarın dikkat çektiği başka bir yön.

Kedi sadece dünya sanatçılarına değil Türk sanatçılara da her alanda ilham kaynağı olmaya devam ediyor. Dergiye Türk Edebiyatı’ndaki ünlü kedi ve kediseverler ile onların yazı ve resimleri de renk vermiş. Kedili sayfalarda Bilge Karasu ve kedileri, Mesut Cemil’in kedi öykülerinin yanı sıra, Halit Ziya Uşaklıgil, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Sait Faik gibi isimlerin kedi öyküleri de anlatılıyor.

Kedilerine duyduğu sevgiyle bilinen Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın ölümünden hemen önce söylediği son sözler de kedileriyle ilgili olmuş. Gürpınar dostlarına ‘Kedilerimi iyi doyurun’ diye vasiyet etmiş. Edebiyatçının ölümünden sonra kaleme alınan bir yazıda Türk Edebiyatı’nın meşhur kedilerinden de bahsediliyor. Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın on iki yaşında ölen kedisi meşhur Nazlı, ‘Kedim Nasıl Öldü?’ adlı uzun bir hikaye ile yazın dünyasına girmişti. Diğer bir ünlü kedi, Tevfik Fikret’in Zerrişte’si, edebiyatta kedi ve kadın arasındaki ilişkinin sembollerinden biridir. Tevfik Fikret, kedi ve kadın arasındaki benzerliği ünlü ‘Sevdiklerimin ben hepsinde bu tırnakları, hepsinde bu hali, hepsinde bu hırçın kedi simasını gördüm’ dizeleriyle anlatır.

İçinde kedi olan şiirler Nazım Hikmet’ten Behçet Necatigil’e, Özdemir Asaf’tan Sunay Akın’a kadar uzanıyor. Türkiye’nin ‘kedici yazar’larından biri olarak da bilinen Tomris Uyar, kedinin kendine has özellikleri karşısında duyduğu saygıya tutkun olanlardan. Hayatının hemen her dönemini kedi ile paylaşan yazar, dergide 1975 ve 1988 yıllarında kaybettiği kedilerini de anlatmış.

KEDİLİ KİTAPLAR

Türkçe yayınlar:

Kağıttan Kediler, Selçuk Demirel, YKY

Kedi Kitabı, Gökhan Akçura, Om Yayınevi

Kedi Mektupları, Oya Baydar, Can Yayınları

Felidae, Akif Pirinçci, Güncel Yayıncılık

Kedi Gülüşü, Deniz Kavukçuoğlu, Doğan Kitap

İngilizce yayınlar (Hepsini amazon.com’dan sipariş edebilirsiniz):

The Cat in Ancient Egypt, Jaromir Malek, British Museum Press

The Cult of the Cat, N. SAunders, Thames & Hudson

Curious Cats, Edt. William Lach, Metropolitan Museum

Cats, Cats, Cats; Andy Warhol, Bulfinch Press

The Cat and the Human İmagination, K.Rogers, Univ. of Michigan

The Mythology of Cats, G&L. Hausman, St.Martin’s Press

KEDİNİN EVCİLLİĞİ DİĞERLERİNE BENZEMEZ

Özellikle kedi besleyenlerin gülümseyerek hatırlayacağı, kedi ve ezeli düşmanı olarak anılan köpeği tarif eden bir söz vardır. Muhtemelen bir kedi sahibi tarafından verilen bu tarifte denilir ki; köpek suyunu ve yemeğini verdiğiniz zaman ‘Susadığımda su veriyor, acıktığımda doyuruyor. Bu tanrı olmalı’ der. Kedi ise ‘Susadığımda su veriyor, acıktığımda doyuruyor bu köle olmalı’. Bu yüzden kediseverler kedilerine sahip olamayacaklarını, ancak kadirşinas bir dost ya da kedinin gözüyle hizmetçi olduklarını iyi bilirler.

Evcilleştirilmesi neredeyse insanlık tarihi kadar eski olan kedilerin, evcilliği de elbette diğer hayvanlarınkinden farklı. Kedi, sevgisini sadece kendi istediği zaman gösteriyor; canı istediğinde oyunbaz bir bebeğe, istemediğinde ulaşılmaz bir varlığa dönüşüyor.

Derginin sayfalarında İngiliz şair Rudyard Kipling de buna değiniyor. Kipling’e göre kedinin evcilliğindeki farklar, onu sanatçı için esin perisi kılığına sokuyor. Yazarın ‘Başına Buyruk Kedi’ isimli öyküsü de kedinin ezeli ve ebedi yabaniliğine bir methiye. Rudyard Kipling bu öyküsünde kediyi bir zamanlar vahşi olan köpek, at, inek ve koyunla karşılaştırarak kediye vahşilik dışında başına buyrukluk payesi de veriyor.

DÖRT AYAK ÜZERİNE DÜŞMELERİNİN SIRRI HZ. MUHAMMED VE MÜEZZİN’DE

Dört ayak üstüne düşme ve dokuz can efsanesi ile ilgili en eski hikaye Hz. Muhammed ve kedisi Müezzin’e dayanıyor. Bir gün Müezzin, peygamberin gömleğinin yenine yatmış uyuyor. Gitmek üzere ayağa kalkmak isteyen Hz. Muhammed, Müezzin’i uyandırmak yerine, gömleğin yenini kesip orada bırakıyor. Sonra Müezzin’i sırtından üç kez yere çalarak onu kutsuyor ve bu kutsama kedilerin neden hep dört ayak üzerine düştüklerinin açıklaması kabul ediliyor. Söylence uzmanları üçer kez tekrarlanan bu hareketin üçün karesi dokuz ettiğini ve bunun da dokuz can anlamına geldiğini söylüyorlar.

Şeker hastalığında beslenme

SORU: Talat 1992 doğumlu Rus Finosu. Oğlum Aralık 2004’ten beri hipoglisemi hastası. Aşırı kilosu ve krizlerinin artması nedeniyle bana nasıl beslemem gerektiği hakkında bilgi verirseniz sevinirim.

CEVAP: Hipoglisemi, kandaki şeker düzeyinin düşüklüğüne verilen tıbbi isimdir ve kan şekerinin aniden düşmesine bağlı belirti ve krizlerle seyreden ciddi bir hastalıktır. Genellikle minyatür köpek ırklarının yavrularında görülen bir büyüme dönemi hastalığı olarak karşımıza çıkan hipoglisemi, çok yaygın olmamakla birlikte diğer ırk köpeklerde ve değişik yaşlarda metabolizma hastalığı olarak da karşımıza çıkabilir .

Hipogliseminin köpeklerde en belirgin semptomları halsizlik, bitkinlik, titreme, dengesiz ve sarhoş gibi yürüme, oryantasyon bozukluğu, huzursuzluk, kasılma ve titreme ve bunları takiben koma durumudur. Bazı köpek sahipleri hipoglisemi krizi sırasında köpeklerinde burun ve patilerde terleme, sürekli yalanma ve dışarıya çıkmak ister gibi kapının önünde sabit bekleme gibi belirtiler de gördüklerini bildiriyorlar .

Hipoglisemi hastası köpeklerin kan şekerlerinin ani düşüşler yaşamaması için karbonhidrat ve proteinden zengin dolayısıyla kalorisi (enerjisi) yüksek bir gıda ile beslenmesi gerekir. Yine aynı amaçla sık aralıklarla ve günde en az 5-6 öğün olacak şekilde kan şekerinin düşmesini engelleyecek bir öğün sistemi kurulması gerekli. Bu amaçla özel olarak hazırlanmış reçete diyetler kullanılabileceği gibi veteriner hekiminizin önereceği özel bir beslenme de uygulayabilirsiniz. Ancak asıl önemli nokta, sık aralıklarla ve enerjisi yüksek bir beslenme uygulayarak krizleri engellemek ya da hafifletmek.

Kan şekerinin düştüğü ve krizin başladığı durumlarda yapılması gereken uygulamaları da bilmelisiniz. Hipoglisemi hastası köpeklerin sahiplerinin yanlarında mutlaka yüksek düzeyde şeker içeren hazır veya evde hazırlanmış sıvılar bulundurmaları gerek. Sıvı glikoz, mısır şurubu, şekerli su, bir miktar bal gibi anında şeker ihtiyacını karşılayacak yüksek şekerli besinlerin kriz belirtileri gösteren köpeğe verilmesi hayat kurtarıcı olabilir. Şeker içeren sıvılar, kriz geçiren köpeğin dudaklarına ve diş etlerine azar azar damlatılarak veya sürülerek uygulanabilir.

Hipoglisemi krizlerinde soğukkanlı olmalısınız ve kan şekerini yükseltecek tedbirleri aldıktan sonra en kısa zamanda veteriner hekiminize gitmelisiniz.

PAKO PANO

Maine Coon cinsi erkek sarman kediye yuva aranıyor.(0533) 477 61 67.


Gözleri görmeyen yavru kediye onunla gerçekten ilgilenecek bir aile arıyorum. (0535) 564 95 47.

Kafeste büyüyen, ama artık koşup oynamak isteyen dünya güzeli 2 kardeş kediyi sahiplenmek ister misiniz? (0216) 362 82 06(0546) 775 50 46.

Biz tam 7 Tekir kediyiz. 1.5 aylığız; sevmeye ve sevilmeye ihtiyacımız var. Sıcak yuvanızda bize de yer var mı? (0216) 364 76 51.

6.5 yaşındaki kurt kırması köpeğimi çiftleştirmek istiyorum. the.agent@hotmail.com.

Güzel Fino kızımıza onu terk etmeyecek bir aile arıyoruz. (0533) 666 33 20.

Samandıra-Kartal’da Sardunya Evleri’nde site içinde baktığım beyaz köpeğim 1 Eylül’de kayboldu. Golden Retriever’a benzeyen ve boynunda tasması olan köpeği bulanlar ödüllendirilecektir. (0542) 432 16 45.

6 aylık erkek Golden Retriever’a ev aranıyor. (0532) 284 37 20.

Safkan erkek İrlanda Setter’a Ankara’da yuva arıyorum. (0532) 218 19 97.

2 aylık dişi kediye yuvanızı açmak ister misiniz? (0542) 245 42 61.

Terrier cinsi beyaz renkli erkek köpeğim Suadiye’de kayboldu. Göğsünde ve sırtında siyahlıklar olan köpeğimi gördüyseniz, lütfen beni arayın. (0532) 321 60 10.
Yazının Devamını Oku

Kedilere annelik yapan köpek insanlara şefkat dersi veriyor

3 Eylül 2005
Grönland Kurdu ve Dalmaçya kırması köpek İnci, Ekolojik Denge ve Hayvan Hakları Derneği Başkanı Sevgi Soltani’nin evinde sahiplenmeyi bekleyen onlarca köpekten biri. Onu diğerlerinden ayıran ise, 30 kiloluk İnci’nin bugünlerde sadece birkaç haftalık olan iki kediye annelik yapıyor olması. Üstelik de hiç çiftleşmemiş ve anne olmamış olmasına rağmen. Düşmanlıklarıyla bilinen kedi ve köpeğin anne-çocuk ilişkisi görenleri hayrete düşürüyor. Annelik içgüdüsüyle bu şaşırtıcı tabloyu hazırlayan İnci ve kedi yavruları adeta insanlara sevgiyi yeniden öğretiyor.


Bir yaşındaki İnci, Sevgi Soltani’nin tinerci çocuklardan aldığı çalıntı bir köpek. Sahibi uzun zaman ilanlarla aranan ama bulunamayan İnci, onu almak isteyenlere de pek yüz vermeyince evin demirbaşı olmuş.

Hiç çiftleşmemiş İnci’nin tam bir anneye, hem de kedi annesi bir köpeğe dönüşmesi, evinde sürekli bir hayvan trafiği olan Sevgi Soltani’ye on günlük bir yavru kedinin bırakılması ile başlamış. Sevgi Hanım, başlarda İnci’nin yavru kediyi sahiplendiğini ve ısıtmak için koynunda yatırdığını düşünmüş. Biberondaki sütle hiç ilgilenmeyen kedinin hasta olmasından korkarken, sekiz gün sonra yavrunun İnci’den süt emdiğini fark etmiş. Daha önce hiç böyle bir olayla karşılaşmadığını söyleyen Sevgi Hanım, bunu köpeğinin annelik güdüsüyle yavruyu sahiplenmesine ve yavrunun anne sandığı İnci’nin memelerini sürekli emerek, süt bezlerini harekete geçirmesine bağlıyor.

EMZİRİYOR, TAŞIYOR TEMİZLİYOR

İnci, yavru kediyi sadece kendi sütüyle besleyerek büyütürken, eve bir haftalık olan başka bir yavru daha bırakılmış. Yavruyu fark eden İnci, onu da evlat edinmiş ve gözleri daha yeni açılan bu yavruya da annelik yapmaya başlamış.

İnci’nin anneliği sadece emzirmekle de kalmıyor. Yavruların beslenmesinden temizliğine kadar her şeyleriyle ilgileniyor. Yanlarına yabancıları yaklaştırmıyor, huzursuz olduğunda kocaman dişlerinin arasında onları incitmeden taşıyor; sürekli birlikte uyuyorlar ve temizliklerini de ihmal etmiyor. Kocaman diliyle minik kedileri yalayarak tuvaletlerini yaptırıyor ve temizliyor. Sevgi Hanım, İnci’nin yavrulara bağlılığını inanılmaz buluyor ve kedileri ondan ayırıp sahiplendirmenin çok zor olacağını söylüyor. İnci strese girip sütünün kesilmesin diye evdeki diğer köpekler geçici bir süre için gönüllü hayvanseverlerin evine yerleştirilmiş.

HAYVANLARIN YAŞAM HAKKINA SAHİP ÇIKIN

Ekolojik Denge ve Hayvan Hakları Birliği Başkanı Sevgi Soltani hayvan haklarını gözeten çalışmaları olan Fatih Belediyesi’nin kendisine maddi olmasa da büyük manevi destek sağladığını söylüyor. Eskiden ihracatla uğraşan bir iş kadını olan Sevgi Soltani, hayvanlara bakabilmek için işini bırakmış. Şimdi tüm vaktini hayvanlara ayırmasına olanak veren iki işte birden çalışıyor ve hem kendisinin hem de hayvanların ihtiyaçlarını bu işler sayesinde gideriyor.

Sevgi Hanım’ın zaman zaman madden zor durumda olmasına rağmen kedi ve köpekleri bırakmamasının en büyük sebebi köpeklerin hemen hepsinin cins olması ve daha önce hiç sokak hayatı yaşamamaları.

Sevgi Hanım, bazı derneklerin televizyona çıkıp Kanada’daki fokların öldürülmesini protesto ettikten sonra hemen yakınlarındaki hayvanlara karşı ilgisiz kalmalarından şikayetçi.

Evdeki hayvanların çokluğundan duyulan rahtsızlığa ise söyle cevap veriyor: ‘Kimse kimseyi yargılamasın. Hiç kimse evinde bu kadar çok hayvanı beslemeyi istemez. Ama buradaki köpeklerin hemen hepsi bir sürü para karşılığında satın alınmış, ev hayatına alıştıktan sonra sokağa atılmış cins köpekler. Sokakta hayatta kalamazlar. Herkes kendisinden zayıf olan bu canlıların en azından yaşam hakkına sahip çıksa, kimse benim gibi evini hayvanlarla doldurmak zorunda kalmaz.’

Yaptığı annelik içgüdüsü

Veterinerlere göre hiç doğum yapmamış hatta çiftleşmemiş bir köpeğin, bir canlıyı emzirebilmesi psikolojik şartlanma ile mümkün. Kedilerin çok küçük olması, anaç karaktere sahip dişi köpeğin annelik güdülerini uyandırıyor. Yavruların da köpeğe sığınması ile bu güdüler giderek güçleniyor.

Seçim yapmak gerekirse, bir köpek yavrusunun kedi sütüyle büyümesi, kedi yavrusunun köpek sütüyle büyümesinden daha sağlıklı bulunuyor. Kedilerin sadece köpek sütüyle beslenmesinin uzun vadede yan etkileri olabilir. Kedinin beslenme sistemi içinde olması gereken taurin maddesi köpek sütünde bulunmadığı için uzun vadede kediler köpek sütünden zarar görebiliyor. Bağışıklık sistemleri de zayıf olabiliyor.

Veteriner hekimler, sokakta bulunan ve inek sütüyle beslenen yavrularda yaşamsal zararlar gözlenmediği için köpek sütüyle beslenen yavru kedilerde de hayati bir zarar olmayacağı düşüncesindeler. Sırma GÜLBAHAR

Köpeklerde midenin pylorik stenozu

Köpeklerin midesi besinlerin sindirim işlevinin başladığı ve çok miktarda yiyecek maddesini alabilecek kapasitede kese benzeri bir organdır. Yiyecek maddeleri ağız yoluyla mideye geldikten sonra ortalama olarak 12 saat kadar midelerinde kalır. Mide, kasılma hareketleri ve özel iç yapısı sayesinde sindirim işlevini gerçekleştirirken içinde bulunan yiyecek maddelerinin bu işlev sırasında mideden bağırsaklara ya da besinlerin geliş yolu olan yemek borusuna geri kaçmasını önleyen kapak benzeri iki yapıya sahip. Bu kapak benzeri yapılardan midenin bağırsağa açıldığı yerde bulunan dairesel kas yapısındaki kapağa ‘pylorik sfinkter’ adı verilir.

Pylorik sfinkter kasılarak mide içeriğinin bağırsaklara vaktinden önce geçmesini önlerken, midedeki işlev tamamlandığında gevşeyerek mide içeriğinin bağırsağa geçişini sağlar. Bazı durumlarda bu pylorik sfinkter kasılıp spazm geçirebilir ve stenoz adını verdiğimiz bir şekilde mide bağırsak geçişini daraltabilir. Küçük ırk köpekler ve özellikle bunların asabi olanları bu tarz problemleri daha çok yaşamaktadırlar.

Bu hastalığın en belirgin semptomu yemek yedikten sonraki 1-2 saat içinde görülen kusmadır. Kusulan mide içeriğinin neredeyse hiç sindirilmediğini ve neredeyse yendiği gibi durduğu gözleyebilirsiniz. Pylorik sfinkter her zaman bu problemi yaşatmayabilir ve bazı öğünlerde bu belirtiler gözlemlenmeyebilir. Aynı şekilde daha sıvı besinler, burada daralma meydana gelse bile geçebileceğinden, problem daha katı besinlerde daha net olarak gözlemlenebilir. Bazı durumlarda bu probleme bağlı olarak kilo kaybı da oluşur.

Bazı köpeklerde bu durum ara sıra ortaya çıkan bir problem olarak seyrederken, bazı köpeklerde kusma şiddetlenip pylorik sfinkterin kasılmaları sürekli bir hal alabilir.

Hastalığın teşhisi zor olmakla birlikte hayvan sahibinden alınacak dikkatli ve detaylı hastalık geçmişi kusmanın zamanı ve frekansı ile ilgili bilgiler aydınlatıcı olur. Midedeki daralmayı röntgenle tespit etmek de mümkün.

Hastalık teşhis edildikten sonra uygulanacak en etkin tedavi, daralmanın cerrahi yöntemle ortadan kaldırılması. Bu şekilde tamamen iyileşme sağlanır.

Pako pano

10 aylık dişi, Sibirya ve Alman kurdu kırması İzmir Hatay’ın Renkli semtinde kayboldu. İsmi Zilli; sırtı siyah, göğsü ve karnı beyaz. Boynunda zincir tasma ve kırmızı pire tasması vardı. Bulana ödül verilecek. (0505) 351 08 55.

n 2 aylık dünya güzeli gri-beyaz renkli 2 erkek kediye yuva aranıyor.

(0216) 362 82 06; (0546) 775 50 46.

n 15 aylık yakışıklı, beyaz Golden Retriever’ım. Beni sevecek bir aile arıyorum. (0216) 463 75 15; (0216) 361 80 71.

n 3 aydır toplam 11 yavruya veterinerde kafes içinde süt annelik yapan, yeni kısırlaştırılmış Tekir kediyi sahiplenmek ister misiniz? (0532) 628 26 69.

n Klinikte doğup büyümüş, bütün aşıları yapılmış 5.5 aylık dişi kediye yuva aranıyor. (0546) 775 50 46.

n Kulakları çok iyi duymayan ve gözleri iyi görmeyen köpeğim Marmaris’te çalındı. Onu görenlerin (0533) 411 00 68 numaralı telefonu aramasını rica ediyorum.

n Sokaktan bulup tedavi ettirdiğimiz uzun tüylü 8 aylık dişi kediye acil yuva arıyoruz. (0544) 832 69 55.

n Evde kedilerimiz olduğu için sokakta bulduğumuz 2 ev köpeğine ne yazık ki bakamıyoruz. Bu köpekleri sahiplenmek ister misiniz? (0532) 323 61 15.

n 5 aylık bembeyaz ve burunsuz İran kedisi Sakız’a kedi alerjim yüzünden artık bakamadığım için yeni bir aile arıyorum. (0212)347 57 00.
Yazının Devamını Oku

Çalınan köpekler mikroçip sayesinde bulunuyor

27 Ağustos 2005
Son zamanlarda internet sitelerinde, İstanbul sokaklarında sıklıkla kayıp hayvan ilanlarına rastlanıyor. Her gün sayısız kişi çalınan köpeğini bulmak için çırpınıyor. Köpeğini aylar sonra bulan, kendi köpeğini yeniden satın alan kendini şanslı sayıyor. Kendi içlerinde bir sektör oluşturmuş olan köpek hırsızlarına karşı alınacak önlemlerin başında teknoloji harikası mikroçipler geliyor, köpeklerin eğitimi de çalınmalarını engelleyebiliyor.


Köpek hırsızlığına en kesin çözüm olarak gösterilen ve hayvanların ensesi ile sırtı arasında deri altına yerleştirilen mikroçiplerin fiyatı 50-100 euro arasında. İmplant mikroçip veteriner hekim tarafından aşılama kadar basit bir operasyonla takılıyor. Kedi ve köpeklere takılabilen çipler için anestezi uygulanmıyor.

Biyouyumlu bir koruyucu cam kapsül içindeki çip, hayvan tarafından hissedilmiyor ve bir kere takıldıktan sonra ömür boyu kullanılıyor. Köpeğe veya kediye tamamen kendisine özel bir kimlik kazandıran mikroçiplerin üzerindeki numara internetteki veri tabanına kaydediliyor ve hayvanla ilgili tüm bilgiler burada depolanıyor. Türkiye’de de kullanımı giderek yaygınlaşan mikroçipler sayesinde, çalınıp satıldıktan sonra bulunan birçok köpek var.

AB ÜLKELERİNDE TAKILMASI ZORUNLU

Mikroçipli köpeğin bulunması için veteriner tarafından çipin taranması ve okutuculara okutulması gerekiyor. Bu mikroçiplerin yaygınlaşması ile kaybolan köpekler kadar çalınan ve yeniden satılan köpekler de saptanabildiği için, hırsızlara karşı caydırıcılık sağlanıyor. Ülkemize Petkimlik tarafından getirilen mikroçip teknolojisi iki yıldır kullanılıyor ve Türkiye’deki veterinerlerin şu anda yüzde 60’tan fazlası tarafından uygulanıyor.

Avrupa Birliği’ne üye ülkelerde yaşayan hayvanların mikroçip taşıması zorunlu hale geldi. AB üyesi olmayan bir çok ülke arasında seyahat eden hayvanların da mikroçipe sahip olması gerek. Mikroçipin önümüzdeki yıllarda Türkiye’de de mecburi olacağı bekleniyor.

EĞİTİM ŞART

Köpeklerin çalınmasını önlemenin yollarından biri de eğitim. Köpek hırsızlıklarının çoğu, köpeği ödül çikolataları ya da mamalarla çağırarak gerçekleştiriliyor. Köpeğinize yavruluğundan itibaren ailenizdeki belirli kişilerin mama vermesini sağlayın. Herkesin verdiği mamayı yemeye alışmış bir köpek, kötü niyetli kişiler tarafından kolayca kandırılabilir. Köpeğin az sayıda aile üyesi dışında yabancılardan ve yere atılmış mamalardan yememesine özen gösterin.

TASMASIZ ASLA

Köpeğinizin güvenliği için onu kesinlikle tasmasız dolaştırmamanız gerekli. Tasmasız köpeğin sadece çalınmaya değil, kendi kendine kaybolmaya, başka köpeklerin saldırısına uğramaya, yerdeki zehirli olabilecek yemek kalıntılarını ve çöpleri yemeye ve trafik kazalarına karşı da korunmasız olduğu unutulmamalı.

Köpeğinizle giremeyeceğiniz bir yere uğramanız gerektiğinde onu bir direk ya da mağaza kapısına bağlamak yeterli değil. Çok kısa bir süre için bırakacak bile olsanız, mutlaka onu görebileceğiniz bir mesafede tutmaya veya orada bulunan, tanıdık birine emanete gayret edin.

BAHÇENİZE GÜVENMEYİN

Kaybolan köpeklerin çoğunun bahçelerden çalındığı biliniyor. Köpek sahibinin düştüğü en büyük yanlışlardan biri, evlerinin bahçelerini köpek için yeterince güvenli sanıp, köpeği gece gündüz bahçede tasmasız bırakmaları. Özellikle insanlara yakın davranan bahçe köpekleri ve yavruların bahçede serbest dolaşmaları köpek hırsızlarına davetiye çıkarıyor. Eğer çok korunaklı bir bahçeniz yoksa köpeğinizi her an bahçede yalnız bırakmamanızda fayda var. Bahçenizin evinize yakın kısmına bir köpek kulübesi de koyabilirsiniz. Köpeğiniz geceleri bahçede uyuyorsa mutlaka tasmalı olmasına dikkat etmelisiniz.

MUTLAKA KÜNYESİ OLSUN

Köpeğinizin tasmasına iliştirilmiş bir künye çalınma değil ama kaybolma vakalarında hayati önem taşıyor. Ad, adres ve telefon numarası taşıyan bir künye yaptırabilir ya da piyasada bulunan ve üzerine telefon numarası, adres gibi bilgilerin işlenebildiği tasmalardan alabilirsiniz.

En çok çalınan köpek insan canlısı Golden Retriever

Kayıp ilanlarına ve veterinerlere göre en çok çalınan ırkların başında Golden Retriever, Cocker, Sibirya Kurdu, Yorkshire Terrier, Kaniş, Pekinese, Shi Tzu ve Alaska Malamute geliyor.

Golden Retriever, Sibirya Kurdu ve Alaska Malamute gibi büyük olmasına rağmen insancıl ve oyuncu olan köpekler de en çok çalınanlar listesinde. Rottweiler, Doberman, Alman Çoban Köpeği gibi büyük ve bekçilik özelliği bulunan ırklar ise daha çok yavruyken çalınıyor. Küçük ırklara ait köpekler, çoğunlukla cins gözetmeden çalınıyor.

KAYBOLAN HAYVANINIZI NASIL ARAYACAKSINIZ?

Aldığınız tüm önlemlere rağmen köpeğiniz kaybolduysa, yapmanız gereken ilk şey onu kaybettiğiniz bölgede soğukkanlı bir arama yapmak.

El ilanları ve internet sitelerinde yayınlanacak ilanları özenle hazırlamanız işinizi biraz olsun kolaylaştıracaktır. Köpeğinizin farklı açılardan çekilmiş fotoğraflarını ekleyeceğiniz ilanlara onun ırkı, yaşı ve belirgin özelliklerini eklemeyi unutmayın. Köpeğinizin tüylerinin rengi, biçimi dışında onu diğer türdeşlerinden ayıran belirgin bir lekesi, bir yara izi olduğunu hatırlamanız çok önemli.

YÜKSEK ÖDÜLÜ DUYAN BAŞKA KÖPEK GETİRİYOR

Petinizi bulacak olana ödül verecekseniz miktarını belirtmemekte fayda var. Yüksek para ödüllerini gören kötü niyetli kişiler özellikle de köpeğiniz yavru ise sizi başka yavrularla kandırmak isteyebilir ve boşuna ümitlenmenizi sağlar. Hazırladığınız ilanları kendi sokağınıza, köpeğinizi kaybettiğiniz bölgeye ve civar semtler dışında etraftaki veterinerlere ve petshoplara da asmayı unutmayın. Gazete ve köpeklere yönelik internet siteleri de ilanınızın olabildiğince fazla kişiye ulaşmasını sağlayacak.

KENDİ KÖPEĞİNİ SATIN ALMAK ZORUNDA KALAN BİLE VAR

Plajda kayboldu çiftlikte bulundu

Defne Duna’nın köpeği Archie 13 Ağustos’ta Burç Beach’de kayboldu. Sahibi minder alırken gözden kaybolan Archie, 22 Ağustos’a kadar bulunamadı. Defne Duna 8 gün boyunca gazete ve sitelere ilanlar verdi, köpeğinin çalınıp satılma ihtimaline karşı hayvan satan çarşıları ve petshopları bir bir dolaştı. Archie’nin kaybolduğu plaja her gün gidip ilanlar astıran, el ilanları da dağıtan Defne Duna bu süreçte en çok sadece ödül için arayanların tutumuna üzüldüğünü söylüyor.

Jack Russel Terrier’i olan Archie yardımsever bir telefon sayesinde Uskumruköy’de bir kuzu çiftliğinde bulundu. Köpeğine kavuştuktan bir gün sonra gelen bir telefon Defne Duna’ya köpeğinin çalındığını ve çalınan kişi tarafından başka birine hediye edildiğini söylüyordu. İddiaya göre o kişi bakamadığı için köpek sahibine geri yollanmıştı. Archie’yi bir daha asla gözümün önünden ayırmam diyen Duna, köpeğinin başına gelenleride araştıracağını söylüyor.

11 yaşındaki Puffy bir aydır kayıp

Beril Hakgüden’in 11 yaşındaki şampanya rengi kanişi Puffy, bir ay önce geçici bir süre için emanet ettikleri bir dostlarının Aksaray’daki evinin bahçesinden çalındı. Beril Hanım, en çok Puffy’nin yaşlı ve daha önce hiç sokakta kalmamış bir köpek olduğu için endişeli. Büyük boy bir kaniş olan Puffy’nin en belirgin iki özelliği, boynundaki tüylerin çok kıvırcık olması ve dilindeki beni. Bir aydır üzüntüden uyku uyuyamayan Beril Hakgüden, onu bulan ya da alanlara ‘oğlumuzu geri getirin’ diye yalvarıyor.

Köpeğini 180 YTL’ye geri aldı

Bursa’da yaşayan Hayri Feslikan’ın 2 yaşındaki Sibirya Kurdu cinsi köpeği Lady, bir yaramazlık yapıp apartman ve site kapısı açıkken dışarıya çıkıyor. Bütün gün her yerde Lady’yi arayan Hayri Feslikan ve ablası ilanlar hazırlayıp dikkat çekecek her yere yapıştırıyorlar. İlanlara cevap ise ertesi gün geliyor. Telefon edenlerle buluşan Feslikan’a, Lady’yi bir akrabalarının köpeği ile çiftleştirmek için uzak mahallelerden birindeki bir çocuktan satın aldıklarını söylüyorlar. Hayri Feslikan, kendisine anlatılan hikayede çelişkiler olsa da, köpeğini 180 YTL ödeyerek tekrar satın alıyor.Sırma GÜLBAHAR

Kedilerde diskospondilitis

Kedilerin omurgaları diğer memelilerde olduğu gibi vertebra (omur) adı verilen çok sayıda kemiğin bir araya gelmesi ile oluşur. Kafatasının bittiği yerden kuyruk ucuna kadar devam eden omurga bu küçük kemiklerin arasında yer alan ve disk adı verilen esnek yastıkçıklarla birbirine bağlanır. Bu diskler kemiklerin birbirine sürtünmesini engelledikleri gibi; boyun, sırt, bel ve kuyruk bölgesini ilgilendiren fiziksel hareketler sırasında omurganın esnek ve sağlıklı hareket etmesine hizmet eder.

Kedilerde omurgayı oluşturan omur ve disklerin bakteri ve mantarlardan kaynaklanan hastalıklarına ‘diskospondilitis’ adı verilir. Bu enfeksiyonlar omur kemiklerinde yapısal bozukluklara yol açıp omurga içinde seyreden omuriliğe baskı ile sonuçlanan ciddi problemleri de beraberinde getirirler.

Bu enfeksiyon etkenleri doğrudan dışardan alınabileceği gibi; vücuttaki kalp, idrar yolu veya diş hastalıklarına yol açan enfeksiyon etkenlerinin kan yolu ile bu bölgeye ulaşması sonucunda da ortaya çıkabilir.

Hastalığın en yaygın belirtileri kilo kaybı, iştahsızlık, depresyon, ateş ve sırt ağrısıdır. Bu hastalığı olan kediler genellikle koşmak ve zıplamak istemezler. Hastalığın teşhisi zor olmakla birlikte kan, idrar analizleri, röntgen muayenesi, omurilikte yapılacak incelemelerle teşhise yönelik bilgi elde edilebilir. Hastalığın yerleştiği ve omurilikte baskının oluştuğu yeri myelografi ile tespit etmek mümkün.

UZUN SÜRELİ TEDAVİ

Hastalığın tedavisinde ilk olarak etken olan bakteri veya mantar gibi enfeksiyon etkeninin ortadan kaldırılmasına odaklanılır. Kemik enfeksiyonlarının tedavisi daha zor olduğu için tedavi en az 6 hafta sürer ve 6 ay veya daha uzun bir süre daha da devam etmesi gerekebilir. Düzenli olarak yapılan röntgen muayeneleri ile hastalığın iyileşme süreci kontrol edilir.

Hastalığın klinik belirtileri tedavinin başlamasından sonra ikinci haftadan itibaren hafiflemeye başlar. Tedavinin başlangıcında ağrı gidermeye yönelik uygulamalar ve hareketlerin kısıtlanması da kedinin sıkıntılarını azaltır. Hastalığın iyileşme düzeyi enfeksiyonun ortadan kaldırılmasına ve sinirlerdeki tahribatın düzeyine göre değişmekle birlikte, erken teşhis ile tamamen iyileşme de sağlanabilir.

Pako pano

6.5 yaşında, 18 kilo ağırlığında dişi Cocker’a ev aranıyor. (0532) 414 15 12 (0212) 263 69 01.

10 yaşındaki Terrier cinsi beyaz dişi köpeğimiz Çapkın, Kadıköy Yoğurtçu Parkı’nda kayboldu. Karnında ameliyat izleri var. Bulanların (0216) 449 12 76 ya da (0216) 367 21 75 numaralı telefonları aramasını rica ediyoruz.

n Veteriner kontrolünde bakılan, sağlıklı 45 günlük kedicikler kendilerini sahiplenecek aileleri bekliyor. (0532) 628 26 69.

n İki kardeş kediye yuva arıyoruz. (0533) 730 89 75.

n 3.5 aylık erkek kedi Garfield’i sahiplenmek ister misiniz? n_yenier@hotmail.com.

n Sahibi ölen İran kedisine acil yuva aranıyor. (0212) 227 72 65.

n 1 yaşında, eğitimli, aşılı St. Bernard cinsi köpeğe bahçeli bir evi olan aile aranıyor. (0532) 223 61 15.

n Mocca ve Luke adlı kedilerin yeni ailesi olmak isteyenler (0533) 594 99 92 numaralı telefonu arayabilir.

n Dünyalar güzeli, krem rengi 6.5 aylık erkek Golden Retriever’a yeni bir yuva aranıyor. (0216) 441 11 71; (0535) 784 10 86.

n Antalya’da plajda bulduğumuz erkek köpeğe iyi bakabilecek bir aile arıyoruz. (0533) 465 00 85.
Yazının Devamını Oku