SORU: Merhaba ben yeni bir hamster aldım ve yardımınıza ihtiyacım var. Hamsterim bana nasıl alışacak? Ve onu nasıl eğitebilirim? / Burak Karanfil
CEVAP: Hamsterınızı kendinize alıştırmak için öncelikle onun genel ve doğal davranışlarını anlamanız gerekli. Size güvenmesini ve sizinle sosyal bir iletişim kurmasını sağlamak için onun güvenini kazanmalısınız. Bunun için sabırlı olmalı, nazik davranmalı ve onu pozitif yönde ödüllerle kendinize alıştırmalısınız.
Hamsterınıza yaklaşırken veya onu elinize alırken öncelikle onu korkutmamaya özen gösterin. Korktuğu takdirde sizi ısırabileceğini unutmayın. Onunla konuşarak ve ödüller kullanılarak elinize almaya alıştırmak çok daha kolay olur. Avucunuzun içinden alacağı ödüller ve size duyacağı güven, sizinle dost olmasını kolaylaştırır. Avucunuza alıştıktan sonra kedi gibi elinizde mırıldadığını hissedebilirsiniz.
Bazen hamsterlar oyun amaçlı ya da gerçekten korktukları için çok sinirli davranışlar gösterebilirler. Onları korkutabilecek birçok şey olduğunu hatırda tutmalısınız. Korktuğu anda hamsterların ilk tepkisi çığlık sesine benzer bir ses çıkarmak olur. Eğer elinize aldığınızda bu tepkiyi veriyorsa ona çok daha nazik ve yavaşça yaklaşmalısınız. Bu arada korkmasına veya agresif tepkiler vermesine yol açan durumun canını yakan bir sağlık sorunu olma ihtimalini de göz önünde bulundurun. Eğer ona yeterince nazik davrandığınızdan eminseniz ve buna rağmen sert tepki veriyorsa, veteriner hekiminize başvurmalısınız.
Diğer memelilerde olduğu gibi hamsterlarda da stres önemli bir agresyon sebebi. Gürültülü ortamlar, uygun olmayan çevresel koşullar onu zamanla sinirli ve kızgın bir hamster haline dönüştürebilir. Stres sebepli birçok hastalık hamsterınızın zaten çok kısa olan hayatını tehdit edebilir.
Tüm çabalarınıza rağmen hamsterınızı sakinleştiremiyorsanız, yaşadığı ortamdaki stres faktörlerini tek tek tespit edip ortadan kaldırmanız ve onunla huzurlu ve mutlu bir ortamda arkadaşlık kurabileceğinizi unutmamanız gerekmektedir.
Tüm bunları yaptığınızda hamsterınız kendi hemcinslerine yakınlık belirtisi olarak değdirdiği burnunu sizin dostluğunuz için de uzatmaktan çekinmeyecektir.
Gerçek hayvansever tabakta hayvan sevmez
Türk hayvan dostlarının birbirleriyle iletişim kurması için gazeteci-yazar Yalçın Ergündoğan (sağda) tarafından kurulan Dünya Yalnız Bizim Değil iletişim platformu, yahoo’nun en kalabalık gruplarından biri oldu. Yahoo üzerinden haberleşen ve hayvan hakları ile ilgili 682 grup arasından ikinci olan DYBD’de sayısı sürekli artan 1500 üye var. Farklı tartışmalarıyla ilginin büyüdüğünü söyleyen Yalçın Ergündoğan, grup içindeki hayvansever ve hayvan korumacılar arasındaki farkların ilgi çektiğini düşünüyor.
Dünya Yalnız Bizim Değil Platformu nasıl oluştu?
- Birgün Gazetesi’nde iki yıla yakın bir zamandır, "Dünya Yalnız Bizim Değil" başlığıyla doğa ve hayvan sayfası hazırlıyorum ve köşe yazıları yazıyorum.Bizden önce faaliyet gösteren dernek ve oluşumlar genellikle "hayvansever" ya da "hayvan korumacı"olarak kendini tanımlayanlardan oluşuyordu. Genellikle de köpeklere yönelik örgütlenmelerdi. Benim kafamdaki, bitkileri yaşam alanının dekoratif renkleri, hayvanları da insana tabi varlıklar olarak görmemek üzerineydi. Bu düşünce ile 8 Temmuz 2004’te kurulduk.
İletişim grubunun şu anki faaliyetleri neler?
- Bizim dışımızdaki türlerin ve doğanın, olan bitene müdahale edecek neavukatları var, ne de sendikaları. Biz, hayvanların birer ’eğlence unsuru’ olarak görülmesine de açıkça karşı çıkıyoruz. Biz, hayvan hakları konusuna çok ciddi yaklaşıyoruz.
Radikal bir yapılanma yani...
- Bizim platformumuz kitlesel bir yapılanma. Hepsi farklı olan hayvanseverler, hayvan korumacılar, hayvan hakları savunucuları ve hayvan özgürleşmecileri bir aradayız. Zaman zaman tartışsak, fikri ayrılıklarımız olsa da farklılıklarımızı koruyarak bir arada olmayı önemsiyoruz. Çeşitli hayvan örgütlerine destek veriyoruz, kürke hayır kampanyalarına da destek veriyoruz.
Dünyada hayvanlarla ilgili kurulmuş birçok iletişim grubu var. Sizinki nasıl bu kadar öne geçti?
- Yahoo üzerinden hayvan hakları konusunda yayın yapan 682 grup arasından ikinci sıradayız. Türcülüğe, yani baskı ve sömürüye karşı çıkan 1500 kişilik bir grubuz. Biz dünyadaki tüm canlıların yaşam haklarını savunuyoruz. Biz canlıları öldürerek değil, yaşatarak sorunların nasıl çözülebileceği hakkında bilgilerimizi paylaşıyoruz. Söylemimizin bu kadar ilgi uyandıracağını ben de tahmin etmiyordum.
BİZİM DE ANLAŞAMADIĞIMIZ KONULAR VAR
En çok neleri tartışıyorsunuz?
- Son günlerde üyelerimiz kuş gribinde uygulanan yöntemleri kınama ve tepki verme konusunda hemfikirler. Kuş gribi tartışılıyor en çok. Benim de dahil olduğum hayvan hakları savunucuları, hayvanların tabağa konulmasını, yani yenilmesini kabul etmiyoruz. Tutarlı hayvan hakları mücadelesinin vejetaryen olmaktan geçtiğini savunanlar da var, et yemelerine rağmen hayvansever olanlar da. Bu mesela, uzlaşılmaz bir konu.
Özellikle son dönemde kuş gribi ile tekrar tartışılmaya başlanan itlaf şekilleri ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
- Biz her zaman insan türünü diğer türlere karşı daha saygılı olmaya ve güç kullanmamaya çağırıyoruz. İnsanın kanatlı hayvanları yok etmekten başka bir çözüm bulamaması ayıplanacak bir durum. Ben zaten hayvanların kesim için üretilmesini doğru bulmuyorum. Bence en ahlaklısı et yememek.
Bir türlü içinden çıkamadığımız bir sorun da sokak hayvanları...
- Sokak hayvanları sorunu öldürerek, itlaf ederek çözülebilecek bir sorun değil. Tüm eksikliklerine yetersizliklerine rağmen geçen yıl AB’ye uyum yasaları çerçevesinde çıkan Hayvanları Koruma Yasası sokak hayvanlarının bakımını ve rehabilitasyonunu sağlaması için belediyelere "Bakımevleri" -artık adı Barınak da değil- açma zorunluluğu getirdi. Belediyelerin yasaya uymaları gerekiyor. Hepsi kestirme yoldan eski usul davranmak istiyorlar. Ama bu açık bir suç.
Hayvan ve insan hakları nedense pek bir arada düşünülemiyor. İnsanlar birinden birini seçmeliymiş gibi bir yargı var. Neden bir araya koyamıyoruz?
- Her canlının varlığının ve korunmasının ekolojik denge için çok önem taşıdığını tüm dünya kavradı. Bir zamanlar pek geçerli olan "önce insan" yaklaşımı da önemini yitiriyor artık. Tüm canlıların önemli olduğu kavranıyor. Hayvanlarla ilgili bir sorunu insanlarınkiyle karşılaştırmamak ırkçılık, cinsiyet ayrımcılığı gibi bir şey. Aynı ırkçılığa ve cinsiyet ayrımcılığına olduğu gibi bu türcülüğe de karşı çıkmalıyız. Hayvan hakları savunucuları aynı zamanda iyi birer insan hakları savunucularıdır.
Hayvanseverler içinde fanatik gruplar da var. Siz önyargılara da sebep olan fanatiklerle ilgili ne düşünüyorsunuz?
Bence her insan hayvanları sevmek zorunda değil. Ama hayvanların haklarına ve varlıklarına saygı göstermek zorundalar. Fanatik gruplar saldırgan davranışlarla toplumun tepkisini çekiyor, bir önyargı yaratıyor ve kendilerini hayvansever olarak tanımlıyorlar. Bu tür gruplar ve diğerlerini ayırt etmek gerekli. Bu yüzden özellikle fanatik olmayan hayvanseverler kendi eylem ve etkinlikleri ile farklılıklarını ortaya koymalı.
HAYVANSEVER MİSİNİZ HAYVAN HAKLARI SAVUNUCUSU MU?
Hayvan hakları savunucuları, hayvanları yiyecek ya da giyim malzemesi, eğlence ya da deney aracı olarak kullanmanın yanlış olduğuna inanır. Mesela bir hayvanın çıkarlarının gözetilmesi için mutlaka şirin, insanlara yararlı ya da soyu tükenme tehlikesi içinde olmasının gerekmediğini savunurlar. Bu aynı, zihinsel gelişimi yetersiz bir insanın şirin ya da yararlı olmasa da, hatta kimse onu sevmese de belirli haklara sahip olması gibi. Hayvanseverler ise hayvanların da çıkarları olduğunu kabul eder ama insanların çıkarları adına onların çıkarlarının feda edilmesini meşru görebilir. İnsanca yöntemler kullanıldığı takdirde hayvanların çeşitli amaçlar için kullanılmasında sakınca görmez. Oysa hayvan hakları yaklaşımında hayvanların da insanlar gibi başkaların lehine feda edilmeyecek hakları olduğu savunulur. Sırma GÜLBAHAR