Pako'nun Sayfası

Kara kedi efsaneleri

30 Haziran 2007
Kedilerin tarih boyunca başlarına pek çok şey geldi. Tanrılaştırıldılar, şeytanla özdeşleştirilip vahşi yöntemlerle öldürüldüler, uğursuzluk getirdikleri düşünüldü. Zaman içinde gelişen medeniyetle batıl inançlar büyük ölçüde son buldu. Kedi sevgisi arttı. Sevimli hayvanlar evlerimizin baş

köşesinde yer alıp en yakın dostlarımız olmaya başladı. Kedi türleri arasında en şanssız olanı muhtemelen kara kedi. Çünkü onunla ilgili pek çok şehir efsanesi halen devam ediyor. Ömürlerinin daha uzun olduğu veya uğursuzluk getirdiklerine dair inançlar sürüyor.

Kara kedilerle ilgili batıl inançların kaynağı M.Ö 3 bin’lere dayanıyor. Kedilerin dokuz canlı oldukları inancı da antik Mısır’dan geliyor. Düştüklerinde yara almadan kurtulmaları, dönemin insanlarını fazlasıyla etkiliyor. Kazı çalışmalarından çıkan duvar kabartmaları, siyah dişi kedilerin tanrıça olarak görülmeye başlandıklarını gösteriyor. Kediler öldüklerinde değerli taşlar ve eşyalar yanlarına konarak mumyalanıyor. Onları korumak için kanunlar bile yapıldığı söyleniyor. Öyle ki Mısırlıların bu zaafını bilen Persler, savaşlarda canlı kedileri kendilerine kalkan olarak kullanıyor.

Hindistan, Yunanistan, İtalya, Japonya ve Çin’de de kediler çok seviliyor. Hindistan ve Çin’de şans simgesi haline geliyor.

Hristiyanlığın kendinden önceki sembolleri yok etmeye başladığı Ortaçağ’da kediler istenmemeye başlanıyor. Özellikle İngiltere’de, kedilerin korkutucu güçleri olduğuna dair dedikodular yayılıyor. Bu dönemde büyücülük ve cadı kavramı da iyice yayılmaya başlıyor. Kara kedi besleyen kadınlar ilk hedef oluyor. Ayrıca cadıların geceleri kara kedi kılığına girerek intikam aldıkları konuşuluyor. İş öyle bir noktaya geliyor ki, bir çok kadın kedileriyle birlikte yakılıyor. Fransa’da 13. Louis yakılmayı yasakladıktan sonra, kedilere olan ilgi zamanla eski halini alıyor.

19. Yüzyıl’da siyah tüylü kediler anarşizmle bağlantılı sembol haline geliyor. 1918 yılında Amerika’da Dünya Endüstri İşçileri Derneği (İWW) kuruluyor. Derneğin lideri Ralph Chaplin, aynı yıl tutuklanıp dava ediliyor. Tutuklanmasını protesto etmek için derneğin sembolünü kara kedi olarak değiştiriyor. Chaplin’in mahkemede söylediği "Kara kedi sabotaj fikrini temsil eder. İşyerinde işverenin önüne siyah kedi koyduğunuzda o mesajı alır" sözleri siyah tüylü kedilerin imajını açıklamaya yetiyor.

MERAKLISI DA VAR, RAHATSIZ OLANI DA

Günümüzde Japonya, İngiltere, İrlanda ve Mısır’da yaşayanlar kara kedilerin iyi şans getirdiklerine inanırken, batıl inançlarına yenik düşenlere rastlamak da mümkün. Birçok kişi yolda gördüğü kara kediyi uğursuzluk olarak değerlendiriyor. Gökyüzünde uçan bir kuş görene kadar saçını kulağını üç kere çekip, altından geçecek bir merdiven arayanlar var. Uğursuzluk dışında ömürlerinin daha uzun olduğuna ve yaşlansalar bile çevikliklerinden bir şey kaybetmediklerine dair söylentiler de devam ediyor.

Veteriner Dimitri Malahtari, kara kedilerin daha uzun yaşadığına dair bir bulgunun olmadığını belirterek "Melez ırka sahip olanlar yabancı kan girişinden dolayı daha sağlıklı olabilir. Kara kedileri sevenler fazlasıyla var. Özellikle soranlar bile oluyor. Fakat renginden dolayı sevimsiz bulanlara da rastlamak mümkün. Bu cinsteki kediler insanlara ve diğer canlılara karşı daha agresif olabiliyorlar" diyor.

Family Pet Shop’un sahibi Gülnur Korateş de ilgi görmediği için kara kedi satmadıklarını söylüyor: "İnsanlar renklerinden dolayı tercih etmiyor. Beyaz tüylü, mavi gözlü kedilere talep daha fazla." Hakan GENCE

NTV Program Müdürü Ömer Özgüner

KEDİM SİYAH IRKIN ÇEVİKLİĞİNİ YAŞIYOR

Arkadaşım taşınırken bir haftalığına yedi yaşındaki kara kedisini bize bıraktı. Zamanla ona öyle alıştık ki ayrılamadık. Sonuçta Kunduz 14 yıldır yanımızda. Çevremizdeki insanlar siyah tüylerinden dolayı ilk günlerde ona korkuyla yaklaştı. Fakat biz hiçbir zorluk yaşamadık, uğursuzluk da getirmedi. Tek kötü yanı karanlıkta onu göremememiz. 21 yaşındaki Kunduz, 10 yaşındaki bir kediye göre daha çevik ve hareketli. Hálá koşuyor, zıplıyor. Veterineri bu canlılığın nedeni olarak siyah ırktan gelmesini gösteriyor. Tekrar kedi alacak olsam kara kediyi tercih ederim.

Köpekler ve deniz

Bazı köpek ırkları, doğal olarak suya ve denize girmekten hoşlanır. Bazı köpek ırkları ise suya alışkın olmadıklarından denize girmeye alıştırmak için yardımcı olmak gerekebilir.

Yüzmek köpeğiniz için sağlıklı bir serinleme yöntemi ve egzersiz olacaktır. Bunun yanı sıra kaslarının, kalp ve solunum sisteminin sağlığına da olumlu etkileri olur. Hepsinden öte sizinle birlikte denizde eğlenceli vakit geçirmesine imkan sağlar:

Köpeğinizi suya girmeye mümkünse küçük yaşlarda alıştırın. İlk kez denize gireceği suyun sakin ve dalgasız olmasını tercih edin. Önce deniz kıyısına ve derinliğin çok az olduğu seviyelere alıştırın. İlk girdiği derinlik beline kadar olmalı. Daha sonra yavaş yavaş sizinle birlikte ilerleyebilir. Doğrudan onu derin bir suya atıp denize girmesi konusunda kesinlikle zor kullanmayın. Suya alıştırana kadar emniyet için sudan etkilenmeyen ve çabuk kuruyan naylon bir göğüs tasması ve naylon uzatma kayışı kullanabilirsiniz. Yüzmeyi öğretmenin bir diğer kolay yolu köpeğinize yüzmeyi bilen bir köpek arkadaş bulmanız ve onunla birlikte suya alıştırmanız olacaktır.

Köpeğinizin suya atlaması çok zor değildir. Ancak özellikle tekneden ve kıyısı yüksek olan yerlerden suya girdiğinde geri çıkması zor olur. Bu nedenle onu daha ziyade sudan kolay çıkabileceği yerlerde denize sokun

Deniz suyu yutmasına izin vermeyin. Fazla miktarda tuzlu su, midesini rahatsız ederek kusmasına ve hastalanmasına neden olabilir. Denize ve yüzmeye gittiğinizde mutlaka yanınıza onun için de soğuk içme suyu alın.

Deniz suyunda bulunan fazla miktardaki tuz ve mineral köpeğinizin derisine ve kürküne zarar verebilir. Denizden sonra mutlaka duru su ile yıkayın. Sadece kumsalda yürüdüyse kumdaki tuz ve mineral maddeler daha sonra patilerini tahriş edebilir. Bu nedenle mutlaka patilerini duru suyla yıkayın. Denizden çıktıktan sonra enfeksiyon oluşmaması için kulaklarını pamukla kurulamayı unutmayın.

Kıyıdayken köpeğinizin güneşte kalmamasına dikkat edin ve gölgede bir yer ayırın.

5 dakika yüzmek köpeğiniz için 5 km koşu yapmak kadar yorucu bir aktivitedir. Çok uzun süre suda tutmayın.

Aşırı dalga, deniz anası, şiddetli akıntı ve suyun çok soğuk olması köpeğiniz için de tehlikelidir.

Köpeğinizin denizde olduğu bütün süre boyunca gözünüz onun üstünde olsun. Bir an bile dikkatinizden uzaklaşması tehlike anında geç kalmanıza neden olabilir.

Tatile gitmeden önce mutlaka veteriner hekiminize danışarak denize girmesine engel olabilecek bir rahatsızlığı bulunup bulunmadığından emin olun.
Yazının Devamını Oku

Kedilerin tuvalet problemleri

23 Haziran 2007
Kediler, etrafı görecek ve yürüyebilecek kadar ayağa kalktıkları bir aylık bebeklik dönemlerinden itibaren içgüdüsel olarak tuvalet ihtiyaçlarını kum içine yapma davranışı sergilerler. Bu nedenle eğitime ihtiyaç duymadan onlara tuvalet olarak hazırlanan kum kabına tuvaletini yapacaktır. Eğer kediniz tuvaletini kum kabına yapmıyorsa veya daha sonradan sizin anlamadığınız bir şekilde kum kabı dışındaki yerlere de tuvalet yapmaya başladıysa bunun mutlaka bir sebebi vardır.

En yaygın sebep, idrar yolları ve böbrek hastalıkları sonucunda idrar yapma sırasında ortaya çıkan sorunlara bağlı tuvalet sıkıntısıdır. Benzer şekilde şeker hastası kediler de çok sık idrar yapma ihtiyacı duyacaklarından kum kabına yetişemezler. Yaşlı kediler hem çiş tutma sorunları hem de eklem problemleri nedeniyle tuvalet kaplarını kullanamayabilirler. Bu gibi sağlık sorunlarından kaynaklanan tuvalet kabı problemlerinde vakit kaybetmeden veteriner hekiminize danışmalı , tedavi edilmesini sağlamalısınız.

Sağlık sorunları olmadan kedinin kum kabı dışındaki yerlere tuvalet yapmasının ardında da birçok sebep bulunabilir. Kum kabının kedinizin tuvalet ihtiyacını rahat gideremeyeceği kadar kalabalık, gürültülü ve ayak altında bir yerde bulunması onun kum kabını tercih etmemesine neden olabilir. Özellikle, çamaşır makinesi, elektrik süpürgesi ya da sifon sesi kedinizin kum kabına yakın yerlerde ortaya çıkıyorsa bu kedinizi strese sokacak ve kum kabından uzaklaştıracaktır.

Kedilerin koku alma hassasiyetlerinin bizimkinin neredeyse 100 katı olduğunu hatırda tutacak olursak onların tuvalet kaplarını ve kirlenen kumlarını çok sık değiştirmemiz gerektiğini de kolayca anlayabiliriz. Eğer kumları kirlendiyse ve kum kaplarında eski kirler kalıp kötü kokular bıraktıysa bu sizi rahatsız etmese bile kedinizi tuvalet kabı dışında daha temiz yerler keşfetmeye yöneltecektir. Bu nedenle tuvalet kabını düzenli temizlemek ve kaliteli, emici ve koku giderici özelliği yüksek kumlar kullanmak kedinizin yeni tuvalet aramasına gerek bırakmayacaktır.

Alışkın olduğu tuvalet kabını ve/veya kumu değiştirmek de tuvalet alışkanlığını bozabilir. Bu nedenle özellikle kullandığı kumu değiştirirken dikkatli olmalısınız. Bazı kediler kakalarını ve çişlerini aynı kutuya yapmak istemeyebilir. Bu durumda iki ayrı kum kabı hazırlamanız gerekebilir. Yine aynı evde birden fazla kediniz varsa aynı yere tuvalet yapmak istemeyebilirler ve kum kaplarını çoğaltmanız gerekebilir.

Bunun dışında eve yeni bir birey, yani bir evcil hayvan ya da bir misafir dahil olduğunda kediniz kendi güvenlik alanını tehdit altında hissedip emniyetli bulduğu yerden uzaklaşmamak için tuvalet kabının olduğu yere gitmeyebilir ve ihtiyacını farklı yerlerde giderebilir.

Tuvalet problemleri nedeniyle kedinin cezalandırılması, özellikle hırpalanarak ve korkutularak tuvalet kabına götürülmeleri onları ürkütmekle kalmaz, ömür boyu kum kabına gitmekten korkan bir davranış problemi içine itebilir.

Türkiye’nin ilk ödüllü köpeği Rhino

2 yaşındaki border collie cinsi İskoç asıllı Rhino, uluslararası alanda Türkiye’nin ilk birincilik ödülünü kazanan köpek. Frizbi olunca dünyayı gözü görmeyen Rhino, Hollanda’da düzenlenen, farklı ülkelerden 84 köpeğin katıldığı 2007 UFO Frisbee Avrupa Şampiyonası’nda yeteneği ve hızıyla hakemlerden en yüksek puanı aldı.

Rhino’nun sahibi ve eğiticisi Veteriner Hekim Tarkan Özvardar, yarışmaya, Türkiye’de köpek frizbisi olmadığı için buldukları herhangi bir frizbiyle çalıştıklarını anlatıyor. Rhino 10 aylıkken yarışma için hazırlanmaya başlamışlar. Ancak Türkiye’de ne köpek frizbisi, ne de bu konuda eğitimli bir çalıştırıcı bulunmadığından, yola ilk 10’a girebilmek umuduyla çıkmışlar. Özvardar, bütün bu olumsuzluklara rağmen nasıl birinci olduklarını şöyle anlatıyor:

"Bu tamamen Rhino’nun başarısı. Köpeğin 1.5 dakika içerisinde bütün marifetini göstermesi gerekiyor. Köpeklerin frizbiyi nasıl yakaladıklarına göre oylar veriliyor. Dört ayak havadayken yakalayınca tam puan alınıyor. Şimdiye kadar Türkiye’de yetişmiş bir köpek ilk defa kupa alıyor. Yarışmaya 4 köpekle gittik. Vera isimli diğer köpeğimiz de 6. oldu. Rhino’nun çok hareketli, kondüsyonunun iyi olması ve hırsı kupayı kazandırdı. Verilen iş konusunda takıntılı ve insanlarla diyaloğu çok iyi bir köpek".

TÜRK AİLELER MİSAFİR ETTİ

Yarışmaya çok zor şartlarda gidildi. Yola çıkılmasına dört gün kala sponsorları çekildiğini açıkladı. Böylece kendi imkanlarıyla yola çıktılar. Üç buçuk gün süren yolculuk boyunca pek çok zorlukla karşılaşıldı. Yunanistan ve Sırbistan sınırından geçerken problemler oldu. Uyku tulumunda uyumak zorunda kaldılar. Hollanda’da da kalacak yerleri olmadığı için Türk işçi aileleri onları evinde misafir etti. Yarışmada da Türk bayraklarıyla desteklediler. Tarkan Özvardar; "Bu bize büyük bir sürpriz oldu. Bu yarışmaya ilk defa geçtiğimiz yıl, Whisky adlı köpeğimizle katılmıştık, 5. olduk. Rhino Whisky’nin oğlu" diyor.

KÖPEKLE YAPILAN SPORLAR

Dünya üzerinde köpeklerle yapılabilen pek çok spor var. Yurtdışında hobi olarak kabul ediliyor. Özvardar’ın hedefi, bu hobiyi Türkiye’de de yaygınlaştırmak. Bu nedenle Arama ve Spor Köpekleri Derneği’ni kurmuşlar. Bu tip sporlar sayesinde köpekle sahibi arasındaki ilişkinin geliştiğini, paylaşımlarının arttığını anlatıyor: "Ben 17 yıldır bu işi yapıyorum. Köpek sahiplerinden gelen en büyük şikayet, köpeğin enerjisini atamadığı için evde davranış bozuklukları göstermesi. Havlıyor, bir yerleri kemiriyor. Rhino’nun babası Whisky, davranış bozukluğu nedeniyle bize getirilmişti. Köpeğe iş vermezsen kendine iş bulur. Biz işi gösteriyoruz. Köpeğin ve sahibinin neye ilgisi var hangi spora daha yatkın bunu test ediyoruz. Ondan sonra onlara uygun program yapıyoruz." Deniz BİLİROĞLU
Yazının Devamını Oku

Tatile birlikte gidin

16 Haziran 2007
Tatile onları da götürmek, birlikte daha keyifli vakit geçirmek isteyebilirsiniz. Bu seyahat ne kadar eğlenceli gözükse de yolculuk ve konaklama sırasında bazı kurallara çok dikkat etmeniz gerekiyor. UÇAKLA SEYAHAT: Öncelikle rezervasyon yaptırmanız gerekiyor. Bütün havayolu şirketleri hayvanınızın sağlık belgesini, aşı kağıdını ve kimliğini görmek istiyor. Farklı havayollarının seyahat konusunda değişik uygulamaları var. THY kedi ve köpeklerinizi 45x35x23 santim ölçülerinde sizin temin ettiğiniz kutularda taşıyor. Hayvan kutusu veya kafesiyle tartıldığında, ağırlığının altı kilogramı geçmemesi gerekiyor. Aynı kafeste maksimum iki köpek taşınabilirken iki kedinin yolculuk etmesine izin verilmiyor. Hayvanınız huzursuz, saldırgan, hastalıklı görünürse görevliler uçuşa kabul etmeme yetkisine sahip. Kabine alınabilecek toplam evcil hayvan sayısı, uçak tipine göre değişiyor. Ağırlığı altı kiloyu geçen evcil hayvanlar uçağın kargo bölümünde taşınıyor. Kargonun da alabileceği hayvan sayısı uçak tipiyle sınırlı. Hayvanın sağlıklı, zararsız, ve temiz olmasına dikkat ediliyor. Hayvanınızın hamile olmaması gerekiyor. Kargo ve kabinde evcil hayvan taşımacılığı, ülkelerin evcil hayvan giriş, çıkış ve transit geçişiyle ilgili kanunların hükmü altında, havayolu şirketiyle görüşmenizde fayda var.

OTOBÜSLE SEYAHAT: Otobüs şirketlerinin bazıları evcil hayvanları veteriner tarafından uyutularak bagajda kabul ederken bazıları araçlara almıyor. Veteriner Ali Ülker, toplu taşıma araçlarının bagajlarında seyahat etmenin iyi bir havalandırma sistemiyle problem yaratmayacağını söylüyor. Ulusoy ve Kamil Koç, veteriner tarafından uyutulan evcil hayvanınızın kafesi içinde bagajda seyahat etmesine izin veriyor. Varan Turizm, yetkilileri bagajda seyahati sağlıklı bulmadıklarını söyleyerek hayvanları kabul etmiyor.

TRENLE SEYAHAT: TCDD, yük vagonlarına kafesle evcil hayvan kabul ediyor.

ÖZEL ARACINIZLA SEYAHAT: Öncelikle onu araca alıştırmalısınız. Küçük mesafelerde gezdirerek işe başlayabilirsiniz. Evcil hayvanınız seyahate alışık değilse kafesinde tutmalısınız. Kediler tepkisel oldukları için her zaman kafeste yolculuk etmeli. Bagaja koyacaksanız havalandırmaya dikkat. Sahibiyle seyahate alışkın hayvanlar arka koltuktaki emniyet kemerine göğüs ya da boynundan bağlanmalı. Hastalanmaması için camlar mutlaka kapalı tutulmalı. 4-5 saatte bir mola vererek hareket etmesini, su içmesini ve rahatlamasını sağlamalısınız. Eğer sık kusuyorsa ön koltuğa alabilirsiniz. Güneşli havalarda, köpeklerinizi kesinlikle park edilmiş otomobilde bırakmayın. Aracın içindeki sıcaklık ölümcül olabilir.

Veteriner Ali Ülker, "Yolculuk sırasında dışkı atmaması için seyahatten en az sekiz saat önce beslenme problemini halletmelisiniz. Çünkü araç tutarsa kusma ihtimali çok yüksek" diyor.Hakan GENCE

KEDİ VE KÖPEKLERDE KANSER

Kanser hastalıkları evcil hayvanlarda yaşın ilerlemesi ile birlikte artan bir oranda sık olarak karşılaştığımız hastalıklardan. Köpeklerde kedilere oranla kanser hastalıklarına daha sık rastlanır. Özellikle 10 yaşın üstündeki kedi ve köpeklerde ölümle neticelenen hastalıkların yarıdan fazlası kanser hastalıklarıdır. Kanser hastalıklarının bir çok çeşidi ve buna bağlı olarak da çok farklı belirtileri var. En yaygın olanlar: Vücudun herhangi bir yerinde ortaya çıkan sabit veya gittikçe büyüyen şişlikler. İyileşmeyen yaralar. Kilo ve İştah kaybı. Ağız, burun, kulak, göz, idrar yolları, anüs v.b. gelen kanamalar. Evcil hayvanınızdan daha önce görülmeyen ağır bir koku yayılması. Çiğneme ve yutma zorlukları oluşması. Kolay yorulması ve canlılığının azalması. Sürekli topallıklar ve eklemlerin esnekliğini kaybetmesi. Solunum güçlükleri. İdrar ve dışkı yapma zorlukları.

Kanser hastalıklarının teşhisi genel muayenenin yanı sıra kan tahlilleri, röntgen ve ultrason gibi görüntüleme teknikleri ile yapılabilir. Kesin teşhis için şüphelenilen bölgeden alınan biyopsi dokusunun patolojik incelemesi yapılır. Kedi ve köpeklerde en sık rastlanan kanser hastalıkları: Deri tümörleri. Akciğer tümörleri. Baş ve boyun bölgesi tümörleri.Lenfoma. Kedilerde Lökemi Hastalığı bağlantılı kanserler. Testis kanserleri. Karın bölgesi tümörleri. Kemik tümörleri.

Kanser hastalıkları kedi ve köpeklerde erken teşhisle sık olarak tedavi edilebiliyor. Kanserin tipine, erken teşhis edilmesine, dikkatli ve yoğun uygulanacak tedavilere bağlı olarak iyileşme oranı da yükseliyor.
Yazının Devamını Oku

Köpek sahipleri korkanları önemsemiyor

9 Haziran 2007
Hayvanseverlere, özellikle de köpekseverlere kinofobi (köpek korkusu) çok uzak gelebilir. Fakat köpekleri sevmelerine rağmen köpekten korkanların sayısı hiç de az değil. Sahibi yanında olduğu halde zincirsiz gezdirilen köpekler yüzünden yürekleri ağzına gelen birçok insan olduğu da bir gerçek. Parkta yürüyüş yaptığınız sırada tozu dumana katarak üzerinize atlayan bir köpeğin sahibinin, yüzünüz korkudan kireç gibi beyazlaşmışken, "Korkmayın bir şey yapmaz, sadece oynamak istiyor" lafının ne kadar beyhude olduğunu onlar çok iyi anlayacaktır. Bu korkuyu azaltmak için köpek sahiplerine büyük sorumluluk düşüyor.

Çocuğuyla parkta gezerken, zinciri çözülmüş bir hayvanın üzerine ne amaçla geldiğini bilmeden çocuğunu mu, kendini mi koruyacağını bilemeyen birinin korkusunu anlayamayan köpek sahipleri, bu durumu çoğunlukla köpek sevmemek olarak değerlendiriyor. Karşıdakinin korku ya da endişesine empatiyle yaklaşmaktansa, "Korkmayın, ısırmaz" diyerek tedirginliğini önemsemiyor. Geçtiğimiz mart, Isparta’da yapılan Atatürk Koşusu’nda, sahibinin zincirini çözdüğü bir köpeğin, Milli Atlet Mehmet Çağlayan’ın peşine düşmesiyle, Çağlayan’ın rakiplerine fark atarak birinci olduğunu belki hatırlayacaksınız. Çağlayan, o koşu sırasında hem tabana kuvvet koşuyor, hem de hakemlerden ve çevredekilerden köpeği uzaklaştırmaları için yardım istiyordu.

Köpek sahipleri özellikle toplu yerlerde kurallara uymadığı için, korku sahibi insanlarla aralarında kör dövüşe varan tartışmalar çıkıyor. Köpeklerinin zincirini kısa tutmayıp, hatta zincirlerini çözerek gezdirdikleri için bu tartışmaların sonu gelmiyor.

Kendisi de köpek sahibi olan psikiyatr Muzaffer Uyar, fobisi olanların değil, köpek sahiplerinin anlayışlı olması gerektiğini söylüyor: " Herhangi bir korku tesadüfi olarak bambaşka bir şeye kayabilir. Bu kayma bazen köpeklere karşı olur ve köpek fobisi oluşur. Bunun dışında gelişen fobiler ya geçmişlerinde köpeklerle ilgili bir travma geçirdikleri, ya aileden fobisi olanlardan etkilenilmesi ya da çekilen filmler vs gibi toplumun beslediği korkularla gelişir. Köpek sahiplerinin köpek korkusu olan insanlarla ilgili bilmesi gereken belki de en önemli şey, o insanların köpeklere öfke değil korku duymasıdır."

Köpek Psikolojisi, Köpeklerde Davranış Sorunları kitaplarının yazarı Prof. Dr. Tamer Dodurka ise köpek saldırılarıyla ilgili ilginç bilgiler veriyor: "Amerika’da köpek ısırıkları o kadar yaygın ki, her yıl tekrarlanan Köpek Isırıklarından Korunma Haftası vardır. Bu haftada kampanyalar ve reklamlarla halkın köpeklerin ısırıklarından nasıl korunacağına dair bilgiler verilir. Dünyanın her yerinde hayvan sahipleri köpeklerin çevreye verdiği zarardan sorumludur. Türkiye’de agresif olduğu bilinen köpeklere mutlaka ağızlık takılmalı. Zincir zaten bütün sahipli köpekler için zorunlu. Fakat şunu da bilmek gerekir. Bu hayvanların da dışarı çıkmaya hakkı vardır. Burada belediye başkanlarına büyük görevler düşüyor. Yurtdışındaki gibi parklarda etrafı çevrili alanların yapılması bu işin çözümü için şart. Köpek saldırılarıyla igili özellikle köpek sahiplerinin bilmesi gereken bir şey var. Köpeğiniz birini uzaktan görüp hırlıyorsa ona bağırıp çağırmayın. Sizin ona bağırmanızı, sahibim de demek ki bu saldırıyı destekliyor gibi algılar. Ya da tam aksi sakin bir ses tonuyla onun sakinleştirmeye çalışmayın. Bu kez de demek ki iyi bir şey yapıyorum, bak beni seviyor diye düşünür. Böyle bir durumda köpek sahibinin yapması gereken en uygun şey, köpeğine hiç yüz vermeden ona sırtını dönmektir."

Kendisi de önceleri köpek korkusu yaşayıp, yanında pilli köpek kovucu taşıyan Turhan Evci, fobisini yenmek için köpek sahibi olmuş. Köpeğini asla zincirsiz gezdirmediğini, ama pek çok köpek sahibinin bunu önemsemediğini söylüyor. Hatta öyle ki, köpeği dişi olduğu için zincirsiz dolaştırılan erkek köpekler yüzünden yanında yine de köpek kovucu taşımak zorunda olduğunu belirtiyor.

KÖPEKTEN KORKUYORSANIZ...

á Bir köpeğin size doğru geldiğini görürseniz, yönünüzü onun anlayabileceği bir şekilde değiştirin ve hiç göz teması kurmayın.

á Kaçmadan ona sırtınızı dönün.

á Saldırıya hazırlanan bir köpeğin önünde çökerek, "Benim vücudum küçük sana zarar veremem" mesajı verilmek isteniyor, hatta bazen başarılı olunuyorsa da başınız köpeğin saldırısına uygun hizaya geldiği için çok tehlikeli olabilir. Böyle bir durumda başınızı ve boynunuzu koruyun.

á Bağırmanız çığlık atmanız onu hiçbir şekilde korkutmayacağı gibi daha çok tahrik edecektir. Sakin olabilirseniz, daha fazla saldırganlaşmadan sizden uzaklaşmasını sağlayabilirsiniz.

á Bisikletle giderken sizi kovalarsa, hemen durup, inin ve bisikleti hayvanla aranıza alın, yavaşça gerileyin. Şermin TERZİ

Kafes kuşlarında kusma

Kafes kuşlarında yaygın olarak görülen kusma ve buna bağlı belirtiler genellikle iki farklı tipte karşımıza çıkar. Yem ve tohum tanelerinin kursaktan sindirilmemiş olarak gerisin geri kusulması bunlardan birincisi. Diğer sık karşılaşılan kusma biçimi ise besin maddelerinin sindirim sistemin daha aşağı bölgeleri olan mide ve taşlıktan gelerek kusulması. Eğer kuşun kustuğu maddeler kısmen sindirilmiş biçimde görülüyorsa, bu genellikle mide ve taşlık bölgesinden gelen bir kusmadır ve çoğu kez ciddi bir hastalık belirtisidir.

Bazı kafes kuşları özellikle çiftleşme dönemlerinde veya belli zamanlarda başka bir kuşa, sahibine yada kafesindeki bir oyuncağa veya aynada gördüğü görüntüsüne kur yapmak amacıyla kursağında bulunan sindirilmemiş yemleri kusabilir. Çoğu kez normal bir kur yapma davranışı olarak kabul edilen bu tür kusmalar gereğinden fazla sayıda ve kuşa zarar verecek sıklığa ve boyuta ulaştığında özellikle kafesteki ayna gibi bazı oyuncakların kaldırılması gibi tedbirlerle kolaylıkla kontrol edilebilir. Bazı kuşlar korktuklarında, seyahat ederlerken veya aşırı heyecanlandıklarında kursaklarındaki yemleri sindirmeden kusarak çıkarabilirler. Güvercin ve martı gibi bazı kuş türleri ise kursaklarında salgıladıkları ve "kursak sütü" adı verilen özel bir salgıyı kusarak bunu yavrularını beslemek için kullanırlar.

Bunun dışında kursak, mide ve taşlık gibi sindirim sistemi organlarının hastalıklarında da kusma görülebilir. Kursak durgunluğu, sindirim sistemindeki ip, tahta ve plastik oyuncak ve kafes aksesuvarı parçaları gibi yabancı cisimler kusmaya sebep olabilirler. Bunun dışında sindirim sistemindeki parazitler, bakteri, mantar ve virüs enfeksiyonları ve bazı zehirlenmeler de kusmaya yol açabilir.

Mide ve taşlıkta fonksiyon bozuklukları, karaciğer, böbrek ve pankreas hastalıkları da kusma ile seyreden belirtiler gösterebilir.

Sebebi ne olursa olsun kafes kuşlarınızda kusma belirtisi gördüğünüzde kuşunuzu kafesi ile birlikte veteriner hekiminize götürmeli ve muayene ettirmelisiniz. Kusulan maddelerin ve kuşun dışkısının incelenmesi, fiziksel muayenesi, gerekli görülürse kan tahlili ve röntgen muayenesi ile kusmanın arkasında yatan asıl hastalık teşhis edilebilir.

Pako pano

Bulut, 4 yaşında kısırlaştırılmış dişi ev kedisi. Çok uslu, asla tırmalamayan, sallanan sandalyede sallanmayı çok seven, sevgi dolu, sağlıklı ve oyuncu bir kedicik. Tüm aşıları yapılmış. Acil yuva arıyor. Gülcan Hanım: (532) 365 37 37

16 Mayıs Çarşamba günü, Yeşilköy adresimden, golden retriever cinsi köpeğim kayboldu. Kırmızı tasmalı, 4 yaşında. İsmi Dali. Yardımlarınızı bekliyorum. Tel:532 599 84 40
Yazının Devamını Oku

Kanser olunca ailesi Kömür’ü ormana bıraktı

2 Haziran 2007
Kanser, ev hayvanlarında da insanlar kadar çok görülmeye başladı. Çünkü onlar da insanlar gibi her geçen gün daha çok kanserojene maruz kalıyor. Paniğe kapılmaya gerek yok, teşhis koymanın birçok yolu var. Tek yapılması gereken hasta hayvanı yalnız bırakmamak. İstanbul Orhanlı’da, bir hayvan gönüllüsünce bulunan Kömür, sahibinden yana şanssız bir hayvan olsa da, köpeklerde kanserin tedavi edilebildiğinin iyi bir örneği.

Barınak gönüllüleri sadece barınaklarda görev yapmıyor, gözleri sürekli zor durumdaki sahipsiz hayvanları tarıyor. Beykoz hayvan barınağı gönüllüsü Sevgi Yavuztürk de onlardan biri. Şubat ayında bir gün, Tuzla barınağına giderken Orhanlı civarında, ormanda siyah bir labrador kırması gördü. Aslında onun bir köpek olduğunu anlaması zaman almıştı. Çünkü kafası şişmiş, yüzü şekil değiştirmişti. Pek çok sokak hayvanı gibi o da boynunda tasmasıyla belli ki artık ona bakmak istemeyen ailesi tarafından ormana bırakılmıştı. Sevgi Yavuztürk, hayvanı alıp Tuzla barınağına götürdü. Bir süre burada bakılan köpeği, Beykoz Barınağı aldı, hayvana "kömür" ismini verdiler.

KÖMÜR TEDAVİYE CEVAP VERDİ

Beykoz Barınağı gönüllüsü Berrin Olcay, Kömür’ü Erenköy’deki Anatolia Hayvan Hastanesi’ne götürdü. Teşhis kafadaki şişmenin bir darbeden değil tümörden kaynaklandığıydı. Ağız ve burnu kaplayan iri bir tümör vardı. Belli ki hayvanın yüzü şekil değiştirince, sahibi bakmak yerine onu sokağa atmıştı. Berrin Olcay, Kömür’ü Zeytinburnu Veteriner Kliniği’ne, hayvan kanserleri konusunda uzman olan Veteriner Prof. Dr. Kürşat Özer’e götürdü. Kemoterapiye başladılar. Veteriner Özer bile hayvanın düzeleceğini ümit etmezken tedavi işe yaradı, tümör günden güne küçülüyordu. Kömür’ün iştahı açıldı, kilo aldı. Tümörün etkisiyle burnunun üzerinde açılan bir delik kaldı geriye. Berrin Olcay tümör tedavisi bitince, sıradaki adımın deri nakli ile deliği kapatmak olacağını söylüyor. Kömür’ün tedavi masraflarını Beykoz Barınağı gönüllüleri karşıladı.

KATKI MADDELERİ KANSER YAPIYOR

Kanser konusunda uzman olan Operatör Veteriner Prof. Dr. Kürşat Özer, insanlarda olduğu gibi köpeklerde de kanserojen maddelere maruz kalmanın artışıyla kanserin arttığını söylüyor.

"Dünya sağlık örgütünün sitesinde binlerce kanserojen madde sıralanıyor. Özellikle gıdalardaki kimyasal katkı maddeleri, örneğin aromatik hidrokarbonların kanser yaptığı biliniyor. Doğal gıdalarla beslenmeyen hayvanlar yedikleri yemeklere konan koruyucular gibi kimyasal maddeler ve işlenmiş gıdalarla kanserojen etkiye ister istemez daha çok maruz kalıyorlar."

BELİRTİLERE DİKKAT

Bazen tümörler hayvanı seven sahibinin el kontrolüyle anlaşılıyor. Ayrıca yeme içmenin etkilenmesi, hayvanın zayıflaması, idrarda ve dışkıda kan görülmesi, kusma, lenf yumrularının şişkin olması gibi belirtiler görülüyor. Bilinçli bir hayvan sahibi, bunları hayvanı severken fark edebilir. Özer, meme dokusunda bulunan şişliklerin de tümör olasılığını akla getirmesi gerektiğini söylüyor: Özellikle bahçede yaşayan hayvanlarda genital organlarda tümörler, genç köpeklerde ağız siilleri, yaşlı hayvanlarda ise ağız tümörleri çok görülüyor. Yerken ağızdan kanlı akıntıların gelmesi ile hastalık hayvan sahibi tarafından teşhis edilebilir. Aslında hayvanlar rutin aşılamalara götürülürse, veteriner hekim zaten kontrolü de yapıyor.

Köpeklerde tümöre kedilere göre daha fazla rastlanıyor. Muayenede biyopsi örnekleri alınıyor. Çıkan sonuca göre de tedavi yönlendiriliyor. Genelde cerrahi yöntemler tercih ediliyor, ancak kötü huylu tümörlerde kemoterapi ile hastalık geriletilmeye çalışılıyor. Tedavi genellikle birer haftalık periyotlar halinde 2-3 ay uygulanıyor. Bazı lenf türlerinde iki yıla kadar uzayabiliyor. Uygulamanın ortalama maliyeti 300 YTL kadar. Başarı oranı tümörün tipine bağlı. Ayten SERİN

Üzerinden keneyi nasıl alacaksınız

Yaz ayları ile birlikte, evcil hayvanlar için sağlık problemlerine yol açan etkenlerin en önemlilerinden biri pire, bit ve kene gibi dış parazitler. Özellikle keneler insana bulaştırdıkları tehlikeli hastalıklar nedeniyle dış parazitler içinde en çok dikkat edilmesi gereken tür. Evcil hayvanlarınızın üzerinde gördüğünüz keneleri uzaklaştırmak için son derece dikkatli olmalı ve aşağıdaki maddeleri uymalısınız.

Kedi veya köpeğinizin üzerinden keneyi çıkarmadan önce mutlaka eldiven (lateks eldiven) giyin. Keneye hiçbir zaman çıplak elle temas etmeyin.

Kedi veya köpeğinizi aydınlık bir yere alarak keneyi çıkaracağınız bölgeyi net olarak gördüğünüzden emin olun.

Kenenin olduğu bölgede tüyleri kenara doğru ayırın. Gerekirse küt uçlu bir makasla kenenin etrafındaki bölgede yer alan tüyleri kesin

Makasın uç kısımlarıyla ya da bir cımbız yardımıyla keneyi doğrudan çekip çıkartın. Keneyi çıkartırken kesinlikle sağa ya da sola doğru kendi ekseni etrafında döndürmeyin.

Keneye kızgın kibrit ucu değdirmek, zeytinyağı dökmek ya da başka kimyasal maddeler dökerek kenenin kendiliğinden çıkmasını beklemek yarar yerine zarar verebilir. Bu tarz maddelere maruz kalan kene kafasını sapladığı yerde daha fazla miktarda salgı bırakabilir.

Keneyi uzaklaştırırken bir kısmı içeride kalırsa, imkanınız ölçüsünde çıkarmaya çalışın. Ancak kedi ve köpeğinizin derisine hasar vermeyecek kadar uygulama yapın. Kenenin deri içinde kalan kısmı olursa bu kısım zamanla dışarı atılacaktır.

Keneyi uzaklaştırdıktan sonra kedi veya köpeğinizin derisini normal sabunla ve suyla yıkayıp temizleyebileceğiniz gibi evde onu için daha önce kullandığınız bir antiseptik solüsyonla da temizleyebilirsiniz.

Uzaklaştırdığınız keneyi küçük bir kavanoza koyup bir miktar alkol ekleyerek gerek görüldüğünde incelenmek üzere tarih ve yer yazarak etiketleyip saklayabilir ya da bu konuyla ilgili olarak veteriner hekiminize danışabilirsiniz.

Eğer gerek görürseniz keneyi uzaklaştırmak için doğrudan veteriner hekiminizden yardım alabilirsiniz.

Evcil hayvanları kenelerden koruyan ilaç, tasma, sprey ve damla uygulamaları ile ilgili olarak veteriner hekiminize danışın ve bunları düzenli olarak uygulayın.

Özellikle köpeğinizle yaptığınız gezintiden sonra mutlaka vücudunu kene olup olmadığı açısından kontrol edin.

Pako pano

Sultan papağanı Victor (sarı kafalı olan) eşini kaybetti. Onunla yakından ilgilenecek aile arıyor. Kafesini de yanında getirecek. İrtibat: 0532 613 14 45

Bahçede yavrulayan, beslediğimiz anne kedi ne yazık ki artık yavrularının yanına gelmiyor. Başına bir iş geldiğinden şüpheleniyoruz. Yavrular 4 taneydi, 2’sine yuva bulduk. Geride kalan 2 miniğe yuva arıyoruz. İkisi de kız ve 2 aylık. Erdem Aslan Tel: 216 385 62 52

Bu minik yavru, sokakta arabaların altında ezilmek üzereyken bulundu. Şimdi kendine bir yuva arıyor. Rengin Özdemir: (533) 465 45 50

8 yaşındaki siyah, dişi, kısırlaştırılmış pincher cinsi köpeğimiz 6 Mayıs Pazar günü İstanbul B.Çekmece’deki Subay Orduevi civarında kayboldu. Üstünde pembeli, morlu bir sırt tasması vardı. Görenler veya nerede olduğunu bilenler lütfen haber versin. Yeşim Adaş. Tel: (212) 853 99 40, (536) 375 92 93 yesimadas@hotmail.com
Yazının Devamını Oku

Köpeklerde yaşlılık dönemi

26 Mayıs 2007
Bu hafta bir okuyucu mektubundan yola çıkarak yazıyorum. Cüneyt Erol’un, 15 yaşında terrier cinsi dişi köpeği var.

Dün akşam saatlerinde petshoplarda ve hipermarketlerde diş temizleyicisi olarak satılan çubuk ürünlerden vermiş köpeğine. Sabah erken saatlerde anormal bir kusma başlamış. Gün boyu ishal ve kusma gibi şikayetler devam etmiş. Bu süre boyunca köpeği bir şey de yememiş. Ne yapması gerektiğini soruyor.

15 yaşında olan terrier ırkı bir köpek, insanla karşılaştırıldığında 90 yaşın üzerinde, oldukça yaşlı bir yetişkin olarak değerlendirilebilir. Yedi yaşın üstündeki köpekleri yaşlı grubuna dahil ettiğimizi düşünürsek, köpeğinizin yaşının oldukça ileri olduğunu ve yaşlılıkla ilgili sağlık sorunlarının da daha kolay ortaya çıkabileceğini göz önünde tutmak gerekir. Köpeklerde yaşlılık dönemi, fizyolojik, metabolik ve beslenme ile ilgili ihtiyaçlarının, 1-7 yaş arasındaki bir köpeğe göre farklılık gösterdiği dönemdir. Sindirim sistemi de dahil olmak üzere tüm hayati fonksiyonları farklılaşır. Daha büyük bir hassasiyet kazanır. Beslenme ile ilgili sorunlar, doğrudan köpeğinizin tükettiği beslenme ürünlerinin onun yaşına uygun olmamasından kaynaklanabileceği gibi sindirim sistemi veya diğer organlardaki işleyişin ve sağlık durumunun aksaması ile ilgili bir belirti de olabilir.

Yaşlı köpeklerde kullanılacak mama ve yiyecek grubundaki beslenme ürünlerinin temel özelliği kalori, protein ve yağ düzeylerinin daha düşük, buna karşılık sindirilme ve lif oranının daha yüksek olmasıdır. Lif oranı yüksek ve kalorisi düşük yiyecekler, yaşlı köpeklerin kilo almasını engellerken kendilerini tok hissetmelerine yardımcı olur. Sindirim oranı yüksek ve sindirilmesi daha kolay mamalar tüketmesi, köpeğinizin sindirim sistemini daha az yoracaktır. Yaşlı köpekler için hazırlanan mamalarda protein oranı ortalama olarak yüzde 16-18, yağ oranı ise ortalama olarak yüzde 8-12 düzeylerindedir. Protein düzeyinin hafif azaltılmış olmasının nedeni, yaşlılıkla birlikte azalan böbrek fonksiyonları nedeniyle üriner sistemi üzerindeki stres ihtimalini azaltmaktır. Yağ düzeyinin düşük olması ile birlikte mamanın kalorisi de düşük olmakta ve böylece kilo alma riski kontrol edilmektedir. Ortalama yüzde 3-5 arasında lif içeren köpek mamaları, köpeklerde bağırsak hareketlerine yardımcı olurken köpeğin tok hissetmesini sağlar.

Sindirimi nispeten daha zahmetli olan çiğneme ürünleri, kemik gibi sert besin maddeleri yaşlı köpeklerin sindirim sistemlerinde ciddi sorunlara yol açabilmektedir. Bu nedenle köpeğiniz eğer 7 yaşın üstündeyse, ona yiyecek alırken mutlaka yaşına göre özel üretilmiş ürünler tercih etmeye özen göstermelisiniz.

Yazının Devamını Oku

Kedi ve köpekler yayında

19 Mayıs 2007
Kedi ve köpeklerle ilgili hazırlanan onlarca internet sitesinden sonra artık bir de radyo programı var. Açık Radyo’da her perşembe saat 10.30’da Elif Soyer ve Esrin Keşci’nin hazırlayıp sunduğu Yayındaki Kedi Köpek programında, evcil ve sokakta yaşayan hayvanlar hakkında deneyimler paylaşılıyor, uzmanlar dinleyicilerin sorularına cevap veriyor.

Çalıştıkları bir internet firmasında, 2000 yılında tanışan Elif Soyer (31) ve Esrin Keşci (29), işlerinin verdiği deneyimle kendi evcil hayvanları için birer web sitesi hazırladılar. Çevrelerindeki hayvanseverler ve veterinerlerin yardımlarıyla gitgide büyüyen siteler, geçen yıl ikilinin çalıştıkları firmadan ayrılamalarıyla, www.miyavlar.com ve www.kopekistan.com olmak üzere yenilendi.

Artık sadece kendi hayvanları için olmaktan çıkan bu siteler bir yıl içinde sekiz bini aşkın üyeye sahip oldu. Amaçları kedi ve köpek sahiplerini bir çatı altında buluşturup, hayvan sahibi olmayanları özendirmek ve sahip olanları da bilinçlendirmek olan ikili, bu yedi yıllık deneyimlerini artık farklı bir platformda, Yayındaki Kedi Köpek adındaki radyo programıyla destekliyor.

3 Mayıs’ta 94.9 frekansındaki Açık Radyo’da yayın hayatına başlayan Yayındaki Kedi Köpek programı, herkesi hayvanlar konusunda bilgi sahibi yapmayı hedefliyor. Bu amaçla program, hayvanseverlerin www.miyavlar.com/forum veya www.kopekistan.com/forum adreslerine gönderdikleri sorulara verilen cevaplarla başlıyor. Ardından her hafta belirlenen "yaza girerken nelere dikkat etmeliyiz", ya da "belediyelerin aşılayıp doğaya bıraktığı köpekler hakkındaki hukuki mücadeleler" gibi konu başlıkları, programa davet edilen veteriner, barınak gönüllüleri, sivil toplum örgütlerinden aktif isimler ya da kedi ve köpek sahibi ünlülerin katılımıyla tartışılıyor. Önümüzdeki hafta, 24 Mayıs’ta tartışılacak konu başlığı ise "iç ve dış parazitlerle nasıl başa çıkılır" olacak.

ÖĞRENCİLERLE BARINAK ZİYARETİ

Elif Soyer ve Esrin Keşci, hem hazırladıkları program, hem de internet siteleri kapsamında çeşitli gezi ve eğitimler de düzenliyor. Bunlardan sonuncusu, geçen hafta Sahipsiz Hayvanları Koruma Derneği barınağında gerçekleşti. British School öğrencileri, yetkililerden sahipsiz köpekler hakkında bilgi aldılar. Deniz İNCEOĞLU

Aşırı sıcaklar evcil hayvanlar için de tehlikeli

Yaz ayları ile birlikte aşırı sıcakların başladığı bugünlerde, bizim için tehlike arz eden güneş çarpması ve ısı vurması gibi problemler aynı şekilde evcil hayvanlarımızın da sağlığını tehdit etmekte. Gerek ev içinde ve balkonda, gerekse dış ortamda ve araba ile seyahat ederken alacağımız tedbirler, köpek, kedi ve kuş gibi evcil hayvanlarımızı sıcak havalarla birlikte ortaya çıkan risklerden korumak için çok önemli. İşte alabileceğiniz basit önlemler:

İçme suyunu gün içinde daha sık olarak değiştirin ve su kaplarında serin ve taze içme suyu bulunmasını sağlayın.

Köpeklerinizi gezintiye çıkarmak için ısının daha düşük olduğu sabah erken saatleri ve akşam saatlerini tercih edin.

Kedi ve köpeğiniz bahçede yaşıyorsa mutlaka onu sıcaktan koruyacak serin ve gölge bir dinlenme yeri sağlayın.

Kafes kuşlarınızı kafesle birlikte doğrudan güneşin altında kalacak şekilde balkonda veya cam önünde bırakmayın.

Araba ile seyahat ederken evcil hayvanlarınızı araç içinde bırakmayın. Aracınızı gölgede ve camı aralık bile bıraksanız, araç içindeki ısı sağlığı tehdit edecek şekilde yükselebilmektedir.

Köpeğinizle uzun yürüyüşler yapıyorsanız, yaz aylarında mutlaka yanınızda ona içirmek için termosla serin içme suyu taşıyın.

Isı vurması gibi tehlikeli bir durumla karşılaşan köpek ve kedilerde:

Hızlı soluma

Dilde kızarma

Diş etleri ve mukozaların kızarması

Yoğun ve yapışkan bir salya

Depresyon

Halsizlik

Baş dönmesi

Kusma (bazen kanlı)

İshal

Müdahale edilmezse şok ve koma ortaya çıkabilir.

Kafes kuşları; gagası açık bir şekilde nefes alıyorsa, kanatlarını açarak vücudundan uzak tutuyorsa, hırçınlık ve huzursuzluk yapıyorsa sıcaktan olumsuz etkilenmiş demektir.

Bu durumda evcil hayvanınızı gölge ve serin bir yere alın. Isı vurması eğer kedi veya köpeğinizde mevcutsa, onu mümkünse ılık suyla ıslatılmış bir havluyla sarın. Isı vurması olan kuşa ise hafif hafif ılık su püskürterek vücudunu ıslatın. Soğuk su ile kesinlikle ıslatmayın ve yıkamayın. Ani ısı değişikliği evcil hayvanınızı öldürebilir. Eğer henüz su içebilecek haldeyse, yine azar azar soğuk olmamak kaydıyla su içirin. Ve bu tedbirlerle birlikte mutlaka veteriner hekiminize başvurun

Pako pano

Topaç oğlumuza yuva arıyoruz. İki aylık sevimli ve cana yakın kedimize evinizi açmak ister misiniz? Bilgi için Tel: 546 458 75 56. aysin_baltacan@hotmail.com

Poşet içinde çöpe atılan 4 kardeşten tek kurtulanı... Sağlıklı, şirin, oyuncu kızımıza bir daha terkedilmeyeceği sıcak bir yuva arıyoruz. Tel: (546) 212 44 22

Resimdeki yavru kedi ve 5 kardeşi İstanbul Karaköy’de, sokakta yaşıyor. Hepsi birbirinden güzel siyah-beyaz ve tekir-beyaz yavrular. Bir kazaya kurban gitmeleri an meselesi. Yanınıza almak isterseniz Erdinç Bey’e ulaşabilirsiniz. Tel: (533) 518 33 77. erdkaratas@gmail.com

Sahipleri tarafından sokağa terk edilen terrierin yeni ailesi olmak ister misiniz? Dişi, oyuncu ve tuvalet terbiyesi var. Tel: (536) 946 83 00, (216) 389 86 50.

Sarışın, mavi gözlü, komik suratlı, henüz 1.5 aylık kedi ailesini arıyor. Tel: (555) 275 43 37

Birbirinden güzel 10 yavru kedicik onları terk etmeyecek yuvalar arıyor. Tel: (216) 384 51 65
Yazının Devamını Oku

Sahipsiz hayvanların korunması için gönüllü aranıyor

12 Mayıs 2007
Sokakta yaşayan hayvanların korunması için, her ilde gönüllü yerel hayvan koruma görevlileri aranıyor.

Gönüllüler, bölge ve mahallelerindeki sahipsiz hayvanların bakım ve aşılarının yapılması, kısırlaştırılması ve aşılandıktan sonra geri bırakılmasının takibini üstlenecek. Elbette önce, hayvan davranışlarından bakımına, beslenmesinden korunmasına kadar birçok bilginin aktarıldığı eğitim verilecek. Eğitimin başlaması için gönüllü hayvanseverlerin başvuruları bekleniyor.

5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu kapsamında çıkarılan yönetmelik gereği, sokakta yaşayan hayvanların korunması için illerde gönüllü yerel hayvan koruma görevlileri oluşturulacak. Hayvan koruma görevlisi olmak isteyenlerin nüfus cüzdanı kopyası, ikametgáh ve 2 tane fotoğrafla İl Çevre ve Orman Müdürlüğü’ne müracaat etmesi yeterli. Ardından, bulundukları bölgedeki belediyeler tarafından düzenlenen eğitim programına katılacaklar. Eğitimini tamamlayanların görevli olarak seçimi İl Hayvan Koruma Kurulu tarafından yapılacak. Uygun görülenler 1 yıl boyunca yerel hayvan koruma görevlisi olarak çalışacak.

Görevlilere hayvan davranışı, bakımı, beslenmesi, hasta hayvanların tanınması, hayvanların kısırlaştırılması, aşılanması, numaralandırılması ve sahiplenilmesi gibi konularda eğitim verilecek. Ancak İstanbul’da belediyelere müracaat az olduğu için eğitim verilemiyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Veteriner Hizmetleri Müdürü Arif İrfan Eker "Amacımız hayvan refahının temini için kamu kuruluşları ve sivil toplum kuruluşları arasında olması gereken ilişkiyi, hayvanların kayıt altına alınmasını ve kontrol edilmesini sağlamak. Hayvanların varsa hastalıklarını tedavi etmek ve diğer canlılara karşı oluşabilecek sağlık riskini ortadan kaldırmak için gönüllülere ihtiyacımız var" diyor. .

GÖNÜLLÜNÜN GÖREVLERİ

Yazının Devamını Oku