Pako'nun Sayfası

Kadıköylüler Rodi heykelini geri istiyor

20 Ekim 2007
Kaz Rodi, Kadıköy Çarşısı’nın simgesi. Sahibi Nimet Köseoğlu (58), 2002’de Aydın’dan Kadıköy’e gelince, Rodi de onun peşinden İstanbul’a geldi. 5-6 senenin içinde tüm Kadıköy Çarşısı’nın maskotu oldu. Hatta geçtiğimiz yaz Kadıköy Belediyesi onun heykelini yaptırıp çarşıya dikti. Postane’den yukarı doğru çıkarken, Aya Efemiya Kilisesi’nin bulunduğu dörtyolun ortasına. Ama heykel ancak üç ay yerinde kalabildi. Çünkü birileri heykeli çaldı. Tabii heykeli kimin, neden çaldığı anlaşılamadı. Kadıköy esnafı heykelin tekrar dikilmesini istiyor. "Rodi buraların simgesidir" diyorlar.

Kaz Rodi’nin heykelinin olduğu meydana doğru fotoğraf çekmek için giderken görüyoruz ki, Rodi pop stardan farksız. Hızlı yürümemiz mümkün olmuyor, çünkü birileri devamlı onu durdurup sevmeye çalışıyor. O geçtikçe insanlar birbirine fısıldıyor, "Aaa, Rodi’ye bak! Rodi geçiyor!" Bir kız onu tanımayan arkadaşına anlatıyor, "Rodi burada yaşıyor. Herkes tanır onu. Hatta heykelini diktiler birkaç ay önce ama çalındı yaaa!"

Nimet Köseoğlu, Aydın’ın Kardeş köyünde bir balık restoranı işletiyordu. Bundan sekiz yıl önce bir kaz satın aldı. Bir haftanın içinde kaz öyle bir arkadaşlık gösterdi ki, onun sıradan bir hayvan olmadığını düşündü. Ona Rodi ismini verdi. Nimet Bey Aydın’dan İstanbul’a taşındığında, tüm hayvanlarını orada bıraktı, Kaz Rodi hariç. Çünkü Rodi arkasından öyle bir dolanıp, bağırıyordu ki, bırakmaya kıyamadı. Zaten Nimet Bey Rodi’nin çok özel bir hayvan olduğunu düşünüyor, "Mesela beni iki gün görmesin, üstüme doğru koşar gelir, ’Baba! Baba!’ diye bağırır. Moda’ya gideriz. O parkın havuzuna girer, ben gazetemi okurum. Acaip bir hayvandır bu."

YAŞARKEN HEYKELİ DİKİLDİ

Rodi büyük şehre gelince, inanılmaz popüler oldu. Yolda yürürken kırmızıda durup, yeşilde geçmesi, Nimet Köseoğlu’nu görünce kanatlarını iki yana açıp, sarılacakmış gibi koşa koşa ona gelmesi görenleri hayrete düşürüyordu. Kadıköy Çarşısı’nın esnafı, alışverişe gelenler; herkes onu tanıyor, seviyordu. Hatta Nimet Köseoğlu, onun adına bir balıkçı bile açtı: Rodi’nin Balık Evi. Kadıköy Belediyesi de geçtiğimiz yaz çok hoş bir jest yaparak, bu popüler hayvanın heykelini, Kadıköy Çarşısı’na dikti. Böylelikle Rodi yaşarken heykeli dikilen nadir hayvanlardan biri oldu. Fakat Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü’nde öğretim görevlisi olan Nilüfer Ergin’in yaptığı heykel, üç ay sonra birileri tarafından çalındı.

Nimet Köseoğlu, Rodi’nin heykelini kimin ve neden çalmış olduğuna akıl erdiremiyor, "Yani değerli malzemeden yapılmış bir heykel değildi. Alıp da ne yapacaklar anlamıyorum. Belki de pek güzel oldu diye kıskanıp çalmışlardır." Belediye heykeli diktiğinde çok sevindiklerini belirtiyor ve "Eğer tekrardan bir heykel yapılırsa çok mutlu oluruz" diyor. Çarşı esnafı da onunla aynı fikirde. Manav Haydar Çıkmaz (43), "Buranın simgesi Rodi. Heykeli mutlaka tekrar dikilmeli. Israrla söylüyorum, heykeli dikilmeli!" diye konuşurken, kuruyemişçi Bahattin Özcan (46), "Heykeli çalanlar Allah’ından bulsun. Yazık, günah. Bir daha dikilsin tabii bu heykel. Eğer bir kampanya olursa ben birinci sırada yer alırım" diyor. Balıkçılıkla uğraşan Secaattin Mert (58) de ona katılıyor ve Rodi’yi görmenin içini açtığını ifade ediyor.

Kadıköy Belediyesi yetkilileri de Kaz Rodi’nin heykelini çalan kişinin niyetini anlamadıklarını belirtiyor. Heykeli bulmak için yapılan aramalar sonuçsuz kalmış. Geçen zaman içinde sadece bir kişi "Rodi’nin heykelini buldum" diye, yazlıklarda bahçelere konulan, alçı ördek figürlerinden birini getirmiş. Bunun dışında bir gelişme olmamış. Maalesef şu aralar belediyenin gündeminde yeni bir Rodi heykeli dikmek yok. Rodi artık eskiden heykelinin olduğu meydanda kendi dolaşıyor. Nimet Köseoğlu, heykeli çalınan Rodi’si için bir tablo yaptırmış. Rodi’nin daha çok resimleri olduğunu söylüyor: "Komşum bir ressam hoca var. Öğrencileriyle beraber bir buçuk ay uğraştılar bu resim için. Nasıl ama? Aynısı olmuş değil mi?" Rodi’nin artık heykeli yok, ama tablosu dükkanın baş köşesinde duruyor. Kendisi de Kadıköy Çarşısı’nda gelen geçeni selamlamaya devam ediyor.

RODİ SAHİBİNİ GÖRÜNCE KANATLARINI AÇARAK "BABA BABA" DİYE KOŞUYOR

Kaz Rodi, Kadıköy Çarşısı’nın simgesi. Sahibi Nimet Köseoğlu (58), 2002’de Aydın’dan Kadıköy’e gelince, Rodi de onun peşinden İstanbul’a geldi. 5-6 senenin içinde tüm Kadıköy Çarşısı’nın maskotu oldu. Hatta geçtiğimiz yaz Kadıköy Belediyesi onun heykelini yaptırıp çarşıya dikti. Postane’den yukarı doğru çıkarken, Aya Efemiya Kilisesi’nin bulunduğu dörtyolun ortasına. Ama heykel ancak üç ay yerinde kalabildi. Çünkü birileri heykeli çaldı. Tabii heykeli kimin, neden çaldığı anlaşılamadı. Kadıköy esnafı heykelin tekrar dikilmesini istiyor. "Rodi buraların simgesidir" diyorlar.

Kaz Rodi’nin heykelinin olduğu meydana doğru fotoğraf çekmek için giderken görüyoruz ki, Rodi pop stardan farksız. Hızlı yürümemiz mümkün olmuyor, çünkü birileri devamlı onu durdurup sevmeye çalışıyor. O geçtikçe insanlar birbirine fısıldıyor, "Aaa, Rodi’ye bak! Rodi geçiyor!" Bir kız onu tanımayan arkadaşına anlatıyor, "Rodi burada yaşıyor. Herkes tanır onu. Hatta heykelini diktiler birkaç ay önce ama çalındı yaaa!"

Nimet Köseoğlu, Aydın’ın Kardeş köyünde bir balık restoranı işletiyordu. Bundan sekiz yıl önce bir kaz satın aldı. Bir haftanın içinde kaz öyle bir arkadaşlık gösterdi ki, onun sıradan bir hayvan olmadığını düşündü. Ona Rodi ismini verdi. Nimet Bey Aydın’dan İstanbul’a taşındığında, tüm hayvanlarını orada bıraktı, Kaz Rodi hariç. Çünkü Rodi arkasından öyle bir dolanıp, bağırıyordu ki, bırakmaya kıyamadı. Zaten Nimet Bey Rodi’nin çok özel bir hayvan olduğunu düşünüyor, "Mesela beni iki gün görmesin, üstüme doğru koşar gelir, ’Baba! Baba!’ diye bağırır. Moda’ya gideriz. O parkın havuzuna girer, ben gazetemi okurum. Acaip bir hayvandır bu." Simla YERLİKAYA

Yaşlı kedilerin beslenmesi

Yaşlılıkla birlikte kedilerin besin ihtiyaçlarında önemli değişiklikler meydana gelir. Bu değişikliklere göre beslenmesini yeniden düzenlemek ve ihtiyacının arttığı besin maddelerini sağlamak, kedinizin sağlıklı bir yaşlılık geçirmesine ve size daha uzun süre arkadaşlık etmesine katkıda bulunur.

Önce kedinizin genel sağlığı, böbrek, karaciğer, kalp, sindirim sistemi gibi hayati organların durumu ile ilgili bilgi almak, beslenme alışkanlıklarındaki değişikler, kilosu ve vücut kondüsyonu hakkında danışmak için veterinerinize başvurun.

Kedilerin yaşlılıkla birlikte enerji ihtiyacı azalırken daha kolay ve yüksek düzeyde sindirilebilen protein, yağ ve karbonhidratlara ihtiyacı artar. Yaşlılıkla ilgili prosesleri geciktirdiği bilinen A, D, E ve C vitamini gibi antioksidan vitaminlere, yaşlı kediler daha fazla ihtiyaç duyar. Ancak özellikle vitamin ve mineral ilavelerinin veteriner hekiminiz tarafından önerildiği şekilde yapılması ve kedinizin yaşlılıkla birlikte genel sağlık durumunda ne gibi değişiklikler oluştuğunu veteriner hekiminizin belirlemesi çok önemli.

Yaşlı kedilerin iştahlarında ve yeme alışkanlıklarında da değişiklikler görülebilir. Yemek konusunda zaten çok iştahlı olmayan kedilerin yaşlılıkla birlikte daha da seçici ve zor beğenir olması ender rastlanan bir durum değil. Kullandığınız mamanın lezzetini arttırmak için bir miktar sulandırabilir, içine konserve mama katabilir ve biraz ısıtıp daha ılık verebilirsiniz. Az miktarda tavuk suyu veya ton balığı konservesinin içindeki sudan bir miktar mamasının üzerine dökmek de kedinizin iştahını açabilir. Daha küçük porsiyonlar halinde mama vermek ancak öğün sayısını arttırmak da başka bir yöntem.

Kedinizin yaşlılıkla birlikte biraz daha huysuzlaşacağını ve yemek yerken daha sakin bir yere ihtiyaç duyacağını unutmayın. Yemek yediği yerde daha az gürültü ve hareket olmasına dikkat edin. Su tüketiminde de azalma meydana gelebilir. Yeterince su içmiyorsa, suyunu taze içme suyu ile daha sık değiştirmeli ve daha fazla sayıda su kabı yerleştirerek onu su içmeye teşvik etmelisiniz.

Pako pano

Bu bebekler İzmir’deki Menderes Barınağı’ndan alındılar. Anneleri yoktu, sütten bile kesilmemişlerdi. Özenli bakımla hastalıkları iyileşti, tosun gibi oldular. Şimdi kendilerine İzmir ve çevresinde acilen yuva aranıyor. Tel: (535) 699 19 73
Yazının Devamını Oku

Kedi ve köpeklerin Facebook’u

13 Ekim 2007
Şu aralar internetin en popüler sitelerinden biri Facebook. Bu site aracılığıyla insanlar, senelerdir görmediği tanıdıklarını, ilkokul arkadaşlarını buluyor. Ya da her gün gördüğü kişilerle bir de sanal ortamdan yazışıyor. Sosyalleşme cenneti Facebook, artık evcil hayvanların da hizmetinde. Dogbook (köpekler için) ve Catbook (kediler için) hiçbir yönleriyle Facebook’tan eksik kalmıyor. Oralarda da gruplar oluşturup, tanıdık evcil hayvanları, ya da sahiplerini bulabilirsiniz. Kanadalı Alexandre Roche tarafından geliştirilen bu uygulama, bayağı popüler. Kullanıcılarının sayısı 600 bini aşmış durumda. Her gün toplam 60 bin kişi bu sayfaları kullanıyor. Fakat köpekler kedilere oranla üstünlüğü ele geçirmiş durumda. Dogbook günde 45, Catbook ise 17 bin kez tıklanıyor.

Kanada’nın Toronto şehrinde yaşayan Geoffrey Roche (54), 21 yaşındaki oğlu Alexandre’ın (21), her gün saatlerini Facebook’ta geçirdiğini görüyordu. Bir gün merak edip, dikkatli bakınca birçok arkadaşının profilinde köpeklerinin fotoğrafını kullandığını gördü. O zaman hayvanlar için de böyle bir site kurulmasının enteresan olacağını düşündü. Fikrini oğluyla paylaştı. Facebook yetkilileri de bu fikre sıcak bakınca, Alexandre Roche bir hafta içinde Dogbook ve Catbook uygulamalarını geliştirdi.

Bugün Catbook günde 17 bin, Dogbook da 45 bin kişi tarafından ziyaret ediliyor. Bu toplamda Facebook kullanıcılarının yüzde 6’sı gibi bir orana denk geliyor. Uygulama bazı kişiler tarafından çok sevilse de, kimileri şüpheyle yaklaşıyor. "Böyle bir sitenin ne gereği var?" diye düşünüyorlar. Onlar da misilleme olsun diye, "Dogbook duyduğum en aptalca şey" adlı grubu kurmuş. Ama bu grubun üye sayısı sadece 70 civarında.

MAKSAT HAYVANSEVERLER BİRBİRİYLE BULUŞSUN

Dog veya Catbook’ta, evcil hayvanınız için özel bir üye kaydı oluşturuyorsunuz. Kimlik bilgilerine, cinsiyeti, yaşı, türü ve yapmaktan hoşlandığı şeyleri yazıyorsunuz. Severek yaptığı aktiviteler kısmında çoraplarla oynamaktan gündüzleri uyuklamaya; bahçedeki çiçekleri koparmaktan aile bireylerinin elini ısırmaya kadar her çeşit şeyi sıralayabilirsiniz. En sevdiği parklar, en zevk aldığı şeyler de kedi ve köpeklerin kendilerini tanıttıkları bölüme yazdıkları detaylar. Tabii fotosunu eklemeyi de unutmamak lazım. Sonra başlıyorsunuz başka hayvan dostları ile buluşmaya.

Aslında bu işin esas eğlencesi hayvanlar için değil, sahipleri için. Siz böylelikle dünyanın farklı yerlerinden hayvanseverler ile buluşuyor, ortak zevk alanınız olan konularda konuşuyorsunuz. Amaç hayvanseverleri buluşturmak olunca, kedi veya köpeğinizin sanal arkadaşları sadece hayvanlarla sınırlı kalmak zorunda değil, insanları da onun listesine ekleyebiliyorsunuz. Dolayısıyla Dogbook ve Catbook’ta da daha popüler olma, en çok arkadaşa sahip olma telaşı var. Mesela Catbook’un en popüler kedilerinden biri Fitch. 800’den fazla arkadaşı var.

NOTLAR KEMİK İŞARETİYLE GELİYOR

Facebook’ta kullanıcıların birbirini uyarmak (ya da tam çevirisi ile söylenirse dürtmek) için kullandığı "poke" yerine, burada "evcil hayvan" anlamına gelen "pet" hareketi var. Yani diğer kullanıcılarla anında bağlantı kurulabiliyor. Ayrıca birbirinin duvarına notlar bırakmak da mümkün. Genelde kedi ve köpeklerin sayfasına bırakılan notlar "Ay çok şekeeer" şeklinde oluyor, ama bakımıyla ilgili sorularınız varsa, bunları da duvarına yapıştırıp, cevap alabilirsiniz. Eğer evcil hayvanınıza mesaj geldiyse sizin sayfasında bir kemik işareti beliriyor. Yani her defasında onun sayfasını ayrıca kontrol etmenize gerek yok.

Alexandre ve Geoffrey Roche bu uygulamayı sadece kedi ve köpekler için geliştirdi. Ama evinde başka hayvan besleyenler, aynı uygulamanın hamster, tavşan veya kuşlar için de başlatılmasını istiyor. Üniversite öğrencisi Alexandre Roche, Dogbook ve Catbook’un bu kadar ilgi görmesinin ardında Facebook’un gitgide daha çok kişiye ulaşan özel sistemi olduğunu düşünüyor. Böylece kendi kedi veya köpeğine bir üye kaydı açtıran kişinin tanıdıkları da açtırıyor ve daha çok kişiye ulaşmak mümkün oluyor.

Bu uygulamaları kullanmak için öncelikle Facebook’a üye olmak gerekiyor. Adresi: www.facebook.com. Sonra Catbook veya Dogbook uygulamalarını indirebilirsiniz. Simla YERLİKAYA

Köpeklerde süt dişlerinin ağızda kalması

Genellikle 3 aylıktan itibaren köpeklerde süt dişleri yerlerini kalıcı dişlere bırakırlar. Bu diş değiştirme dönemi ortalama olarak 4-5 ay kadar bir süre alır. Bazı durumlarda alttan gelen kalıcı diş, üstteki süt dişinin tam altından gelmezse süt dişini yeterince ittiremeyebilir. Süt dişi alttan gelen kalıcı dişler ile birlikte ağızda yer almaya devam eder. Bu durum genellikle kesici dişlerde ve üst köpek dişlerinde ortaya çıkar.

Ağızda kalan süt dişi, diş eti çizgisine doğru baskıya yol açar. Bu da kalıcı dişin yerini değiştirir ve ağızdaki açısını bozar. Kalıcı dişin ağızda biçimsiz olarak yerleşmesi çene kemiğinin gelişimi ile birlikte devam eder. Bu dişler ağız içinde ağrı ve yaralanmalara neden olabilirler.

Tedavisi, ağızda kalan süt dişlerinin çekilmesi ile yapılır. Veteriner hekiminiz uygun yöntemle ağızda kalan süt dişlerini alarak problemi düzeltebilir. Özellikle 7 aylık olana kadar yavru köpeklerin diş değiştirme dönemlerinde düzenli olarak veteriner hekim tarafından kontrolü bu açıdan oldukça önemli.

Pako Pano

Bu iki minik bebeğe yuva arıyoruz. Şu anda Ankara’da, Anka veteriner kliniğinde kalıyorlar. Tel: (312) 239 22 08

Bu bebek 6 aylık. Yaklaşık 2 ay önce Ankara’da, Çankaya - Yıldız’da bulundu. Parkta çocukların bulduğu köpeğin üzerinde tasma yoktu, ancak temiz ve tıraşlıydı. Sakin ve sevgi dolu bir köpek. Geçici sahibi Sibel Hanım, ona Melek Kızım diyor. Eğer o sizin köpeğiniz ise veya kimin olduğunu biliyorsanız lütfen arayın. Sibel Bengü Tel: (532) 227 78 57
Yazının Devamını Oku

Parkta evcil hayvanlara tuvalet

6 Ekim 2007
Balıkesir’in Edremit İlçesi’ne bağlı Akçay Beldesi’ndeki bir parka, belediye tarafından evcil hayvan tuvaletleri yerleştirildi. Barbaros Meydanı’nda Sarıkız Heykeli’nin arka kısmındaki Leman Akpınar Parkı’na, üzerlerinde kedi ve köpek figürleri bulunan tuvaletlerin yerleştirilmesi, evcil hayvan sahiplerini sevindirdi. Tuvaletler için Leman Akpınar Parkı’nın seçilmesinin sebebi, Akçaylıların evcil hayvanlarını gezdirmek için burayı tercih etmesi.

Akçaylı Münevver Işık (41), köpeğini gezdirmek için sık sık Leman Akpınar Parkı’na gelenlerden. Münevver Hanım, tuvaletler sayesinde kedi ve köpek dışkılarının ya da idrarlarının çevreyi kirletmesinin bir ölçüde önleneceğini düşünüyor: "Özellikle bazı köpek sahiplerinin, parklara gezdirmeye çıkardığı köpeklerinin yaptıkları dışkıları olduğu yerde bırakması, kavgaya kadar varan tartışmalara neden oluyordu. Tuvaletler sayesinde bu sorun bir ölçüde ortadan kalkacak."

Bir başka Akçaylı, Yeliz Çimen (26), Akçay’ın turistik bir tatil beldesi olduğunu vurguluyor ve belediyenin bu çağdaş uygulamasını belde genelinde yaygınlaştırmasını istediğini söylüyor.

VATANDAŞ MEMNUN YAYGINLAŞTIRACAĞIZ

CHP’li Belediye Başkanı Cahit İnceoğlu, "Sahilde gezenler, parklarda oturanlar kedi ve köpek pisliklerinden şikayet ediyordu. Biz de Leman Akpınar Parkı’na, deneme amacıyla kedi köpek tuvaletleri koyduk. Olumlu tepkiler aldık. Faydalı bir şey yaptığımızı düşünüyoruz ve vatandaş da memnun. Kedi köpek tuvaletlerini başka park ve alanlarda da kurarak, yaygınlaştırmayı planlıyoruz. Kedi köpek sahiplerinin de bu konuya duyarlı olmaları gerekir. Hayvanlarla birlikte yaşamayı öğrenmek zorundayız" diyor.

Yazının Devamını Oku

Sade Kahve’nin uğuru ve efendisi GÜMÜŞ

29 Eylül 2007
İstanbul Rumelihisarı’nın en tanınmış mekanlarından biri Sade Kahve. Sahibi Recep Aral, mekanın açılışı sırasında, çöplerin arasında avuç içinin yarısı kadar bir yavru kedi buldu.  Onca işinin arasında, gönlü o gri kediyi sokakta bırakmaya razı olmadı ve dükkana aldı. Renginden ötürü adını Gümüş koydu. Gümüş şu anda kafenin en meşhuru. Mekanın en renkli siması. Öyle ki sadece onu görmeye gelenler bile var. Gümüş de zaten kafenin sahibi gibi davranıyor. Masalar da, mutfak da aslında ona ait. Çalışanlar istediğini yapmazsa hemen müşterilerin masasına çıkıyor. Bu şantaj karşılığında rüşvetini hemen alıyor tabii.

Gümüş, beş yaşında bir erkek kedi. Bulunduğunda avuç içi kadardı. Sade Kahve’nin açılışı sırasında Recep Bey’in antika at arabasının içine doldurdukları çöplerin içinden kafasını çıkartıp, orada olduğunu belli etti. "O gün Gümüş’ü kaderine terk etseydim çok vicdan azabı duyardım ama şu anda o buranın efendisi. Müşterilerle iç içe yaşıyor. O buranın uğurudur" diyor Recep Aral. Kül rengiyle, yastık gibi kuyruğuyla nam saldı sahile Gümüş. Müşteriler de artık mekanla Gümüş’ü özdeşleştirdi.

Gümüş, bir yaşındayken geçirdiği korkunç bir kaza sonucunda ölümden döndü. Kediler öleceklerini anladıkları anda evlerini terk ederler ve ölülerini göstermezler sahiplerine. Gümüş de aynen bu şekilde kayboldu ortadan, neredeyse bir hafta. Recep Bey çok üzüldü fakat ne kadar arasa da bulamadı Gümüş’ü. Bir hafta sonra miyavlamasını duydular kafenin yanındaki merdivenlerde. Geçirdiği kaza bilinemiyor, fakat bulunduğunda kuyruğu ve anüsü paramparçaydı, ayaklarını ise kullanamıyordu. Ölemeyince yuvasına dönen Gümüş, içler acısı bir halde hemen veterinere yetiştirildi.

İnanılmaz acı çektiğinden düşünülen ilk şey onu uyutmak oldu. Fakat Recep Bey yapacak bir şey olmasa da beklemek istedi. "İyi de yapmışım, ilk hafta çok zor geçti çünkü hiçbir gelişme kaydedemedi. Kuyruğu kesildi, kalınbağırsağıdan anüs yapıldı. O bir hafta boyunca veterineri Cuma Bey’in gözlerine bakamadım uyutalım diyecek diye. Kritik dönem geçtikten sonra gelişmeler başladı. Yaklaşık 35 gün yoğun bakımda kaldıktan sonra oğlumuzu iyileşmiş vaziyette yuvasına getirdik. İnanılmaz karlı ve soğuk geçen bir kıştı. 1974 model arabamla zar zor karla dolu yolları geçip her gün ziyarete gittim. Açıkçası o hayata sarılsın diye çok uğraştık. Amacımıza ulaştık ve Gümüş gerçekten de hayata tırnaklarını geçirdi" diyor Recep Aral.

Gümüş başına bela açmayı çok seven bir kedi, yani biraz yaramaz. Kış aylarında Sade Kahve’nin etrafı şeffaf perdeyle kapatılır ve masaların altına müşteriler ısınsın diye mangal koyulur. Gümüş bir akşam sandalyede uyuklarken mangalın içine düştü ve patisi yandı. Ayağında çok büyük bir problem yok fakat umarız bir daha yaramazlık yapmaz.

Gümüş’e mektup yazdı

Recep Bey kedisini ve kedi sevgisini her şeyin üzerinde tutan birisi. Gümüş ve evde beslediği kedisi onun her şeyi. Geçirdiği kötü kazadan sonra Gümüş’e yazdığı bir mektup da var:

"Sevgili Gümüş, yaşama tırnaklarını geçirdin. Azmine saygı duyuyorum. Doktorun Cuma’nın yaşatma azmine, insan yüreğine saygı duyuyorum. Geçmiş olsun. Artık yaramazlık yok. Sevgisizlerden kendini koru".

Sade Kahve kedisi ve hayvan sevgisiyle meşhur. 7 Ekim’de Sade Kahve’de, Hayvanları Koruma Haftası bünyesinde Kısırlaştır, Aşılat, Yaşat sloganıyla bir toplantı düzenlenecek.

Sokak kedileri için el yapımı ev

Önümüz kış. Soğuk ve yağışlı havalarda pek çok hayvan sokaklarda hayatta kalmaya çalışacak. Oysa evinizdeki malzemeler ile sokak kedilerini korumak için evler yapıp, sığınmaları için sokağa bırakabilirsiniz. Tıpkı kuş evleri gibi.

SED’in (Sosyal Sorumluluk Eğitim Derneği) "Onlar Bizim Kedilerimiz" projesi kapsamında geliştirdiği kedi evleri çok az bir masrafla yapılıyor. Kullanılmış karton kutu, gazete kağıdı gibi malzemelerden kolayca hazırlanabilecek evler, bütün bir kış dayanıyor. Hayvanseverlere, 4 Ekim Dünya Hayvanları Koruma Günü nedeniyle, bu CD’ler hediye ediliyor. İsim, adres, telefon bilgilerini sahiplenelim@sed-tr.org adresine gönderdiğiniz takdirde, hem "Onlar Bizim Kedilerimiz" broşürü hem de "SED Kedi Evi" ücretsiz CD’si ödemeli kargo ile gönderiliyor.

SED Başkanı Yuli Weston "CD içinde bir de barınaklar için, Amerika’da bir derneğin geliştirdiği, çok ekonomik ve kullanılışlı olduğu kadar da uzun ömürlü köpek evleri yapımı videosu var. Amacımız, insanların işlerini kolaylaştırarak, hayvanlara daha faydalı olabilmelerini sağlamak" diyor.

Kedi evinin hazırlanışı CD’de resimli anlatılıyor. Eğer evi, yağmur ve kardan korunmalı yerlere yerleştirirseniz, daha da uzun zaman kullanılabilir. Gazete çok iyi izolasyon sağlıyor ve dışarıdan kedilerin taşıdığı ıslaklığı emiyor. Kapının kenarda ve yüksekte olması, soğuk havanın direkt kedinin vücudu ile temasını engelliyor. Kutuların siyah battal, parlak olmayan torba ile kaplanması onların fazla göze çarpmamasını sağlıyor. Bir evin yapılması yaklaşık 2 saat sürüyor. Bu kedi evi iki kediyi rahtça barındırıyor. Üstüne belediyenizin onayını gösteren, suya dayanıklı, kendinden yapışkanlı etkiketi yapıştırmayı unutmayın.

Rabia ZAMUR

Kedi evi nasıl yapılır?

Gerekli malzemeler:

Kalın ve sağlam karton kutu

Bol gazete

Şeffaf band

Kalın battal çöp torbası

Her tarafından 3-5 cm boşluk kalabilecek boyda daha küçük sağlam kutu.

Katlanmış gazeteleri kolinin alt kısmına 3-4 sıra üst üste yerleştirin. Küçük koliyi büyük kolinin içine koyun. Gazeteleri katlanmış olarak iki kutu arasında dört tarafına sıkıca yerleştirin. Küçük kutunun bir küçük kapağını içine katlayın ve sıkıca bantlayın. Küçük kutunun katlanmış büyük kapağının kenarından, bir kedinin geçebileceği büyüklükte bir kısmı kesin. Küçük kutunun kapaklarını bantlayın. Büyük kutunun büyük kapağının kenarını kesin. Öteki kenarından 1 cm kadar keserek kapağı eninden biraz küçültün. Kalın battal torbayı açarak kutunun tümünü sarın ve sıkıca bantlayın. İki kat yaparsanız daha sağlam olur. Kapı olarak açılan bölümün etrafını üç kenarından kesin. Kapağın etrafını ve kesilmiş kısımları su almaması için bant ile iyice sarın. Gazeteleri 2-3 cm kalınlığında boyuna kesin ve kutunun içine bolca doldurun. Evin içine kapısından girecek büyüklükte, kapının bulunduğu tarafa ağır bir taş koyun. Bu kutunun devrilmesini engeller.

Kedi evini nerede saklamalı?

Balkon altı gibi yağmurdan koruyabileceğiniz bir yere koyun. Altına bir sebze kasası veya toprakla temasını azaltacak bir cisim yerleştirin.

Balkon altı gibi bir yer yoksa bitkilerin arasına veya ağaçların altına koymaya çalışın.

Kapısını rüzgardan korumak için, duvara doğru çevirin ve duvarla ev arasında, kedinin rahatça girebileceği kadar bir ara bırakın.

Kedilerde lenfoma

Kedilerde en yaygın görülen kanser türlerinden birisi olan lenfoma, leukemia virüsü (FeLV) ile bağlantısı nedeniyle oldukça önemli bir sağlık sorunu. Lenfoma her ırk ve cinsiyetteki kedide görülebilir. Yakın zamanda yapılan araştırmalar, 8-10 yaş ve üstündeki yaşlı kedilerde daha sık görüldüğünü ortaya koyuyor. FeLV virüsü ile ilgisi nedeniyle leukemie hastalığına karşı düzenli aşılama yapılması gün geçtikçe kedilerde hastalığın görülme sıklığını ciddi oranda azaltmakta. Kedi AIDS’i olarak da bilinen FIV virüsü ile hastalanmış kedilerde lenfomanın ortaya çıkma riski artmakta.

Belirtiler hastalığın yerleştiği bölgeye göre farklılıklar gösteriyor. Sindirim sistemine yakın yerleşen lenfomalarda iştah ve kilo kaybı, kusma, ishal ve tüylerde matlık ve cansızlık dikkati çekiyor. Solunum sistemini etkileyen lenfomada solunum güçlüğü ve göğüs kafesinde sıvı toplanması oluyor. Böbreklerde yerleşen lenfomalarda ise aşırı su tüketimi ve fazla idrar yapma ile karşılaşılıyor. Genel olarak lenf yumrularında şişkinlik ve kedinin genellikle hasta görünmesi dikkat çekici. FeLV ve/veya FIV enfeksiyonları ile birlikte seyrettiği durumlarda belirtiler çok daha belirgin ve şiddetli oluyor. Kansızlık da belirtiler arasında yerini alıyor.

Hastalığın teşhisi fiziksel muayene, radyografi, ultrason gibi muayene yöntemleri ile tümör ve şişkinlik olan bölgelerin tespiti, kan analizleri ve biyopsi yöntemleri ile yapılacak patolojik muayenelerin bulgularına göre konuluyor.

Tedavisi, lenfomanın bulunduğu bölgeye ve hastanın durumuna göre, veteriner hekimin belirleyeceği kemoterapi, cerrahi müdahale ve radyasyon tedavisi gibi yöntemlerin tek tek veya kombine olarak uygulanması şeklinde yapılıyor.

FeLV ve/veya FIV ile birlikte seyreden lenfomalarda hastalığın seyri daha şiddetli ve yaşama süresi de daha kısıtlı oluyor. Lenfomanın yerleştiği yere, erken teşhis ve uygun tedavi uygulamalarına göre hasta kedilerin yaşam süreleri uzatılabiliyor ve yaşam kaliteleri artırılabiliyor. Korunmak için kedilerin düzenli olarak aşılanması gerekiyor.

Kedi istemeyen gidebilir

2002 doğumlu Gümüş, şu an beş yaşında. Kazadan sonra ruh hali biraz bozuldu. Biraz daha agresif ve kolay sıkılır hale geldi. Fotoğrafçımız Levent Kulu’yu çekim sırasında tırmalaması da bunun bir göstergesi, ama canını sıkmadığınız zaman dünyanın en tatlı kedisi. Beyefendi özellikle haftasonu kalabalığına dayanamıyor ve hemen kaçıyor masaların etrafından. Çoğu müşteri ve kafe personeliyle arası iyi. Neredeyse onu herkes kabullenmiş. Bazı müşteriler masalarında veya yanlarında istemiyor, bu da anlayışla karşılanıyor kafe tarafından. "Müşterileri anlayışla karşılıyoruz fakat çok sert çıkışıp sorunu abartırlarsa tabii ki ben Gümüş’ü seçer ve müşteriye güzel bir dille istemiyorlarsa kalkabileceklerini hatırlatırım. Gümüş Sade Kahve’nin esas sahibidir, o yüzden sesimizi çıkartmayız, istemeyen gider" diyor Aral.

10 günlükken annelerini trafik kazasında kaybeden 2 erkek 1 dişi bebek kedi şimdiye kadar evde büyüdüler. Artık 4.5 aylık oldular ve sokağı hiç bilmiyorlar. Lütfen onlara yuvanızı açar mısınız? A.Gül Varchetta Tel: (532) 223 61 15

Çağlayan’da ölmek üzereyken bulunan 2 aylık iki minik yavruyu havalar soğumadan sahiplendirmeye çalışıyoruz. İkisi de kırma sokak köpeği. Yeliz Kasapoğlu Tel: 538 311 12 36
Yazının Devamını Oku

20 yaşında kedi olur mu

22 Eylül 2007
ABD’nin Teksas eyaletinde yaşayan kedi Creme Puff, 2005 yılının Ağustos’unda 38. yaş gününü kutlamıştı ve kendisi o sırada Guinness Rekorlar Kitabı’na göre hayattaki en yaşlı kediydi. Elbette her kedi bu kadar şanslı olmuyor. Bir ev kedisinin ömrü ortalama 10-13 yıl kadar. 15 yıl yaşayanlar uzun ömürlü kabul ediliyor. İstanbullu Papi ise 20 yaşında, huysuz bir kedi. Yaşına rağmen ev halkına ve veterinerine kök söktürmeye devam ediyor.
/images/100/0x0/55eae14bf018fbb8f89c975f
Papi 20 yaşında ve görüp görebileceğiniz en asabi kedi. Beyaz’ın Psişik tiplemesinin kedi olduğunu düşünün, tüylerine de rasta yapın, buyrun size Papi. Miyavlamak-tıslamak falan değil Papi’ninki, bildiğiniz kükrüyor. Yavruyken bir kere elektrik kablosunu kemirdi, fena halde elektriğe çarpıldı. Belki ondan bu kadar sinirli, belki de hiç yavrusu olmadığı için.

Gerçi yaşlandıkça daha sakinleşti ama hálá sinirlendiği zaman yanına kimse yaklaşamıyor. Öyle ki veteriner bile tutamıyor, doktor ziyaretlerinin bir keresinde ancak kelebek ağıyla zaptedilebildi.

Bir insan için bile uzun sayılacak ömrü hayatında daha kimse Papi’yi kucağına alamadı. Ancak keyfi yerindeyse ve o isterse kucağa geliyor. Kendisinden başka hiçbir kediye tahammülü yok. Köpeklerden bile bu kadar nefret etmiyor.

Fakat bütün bu hırçınlığına rağmen Papi evde çok seviliyor. Çünkü bazı güzel özellikleri var. Üzüntülü olduğunuzu görmeyiversin. Siz yatana kadar dibinizde bekliyor, gözlerinizin içine bakarak sıkıntınızı paylaşmaya, hafifletmeye çalışıyor. Bir keresinde kapıda kalan evin babasına kapıyı o açtı. Bunu yapabilmek için sıçrayıp kapının koluna asıldı. Evine bağlı bir hayvan, bugüne kadar hiç kaçmaya teşebbüs etmedi. Üstelik sabahları herkesten önce uyanıyor, ev ahalisini hiç şaşırmadan evden çıkma sırasına göre uyandırıyor.

Osman’ın telefon taklidi

Osman 4 yaşında bir gri Afrika papağanı. Konuşmayı en iyi beceren papağan cinslerinden. Adı Osman ama kimse dişi mi, erkek mi bilmiyor. Tahminler dişi olduğu ve isminin yanlış konduğu yönünde, çünkü Osman erkeklere düşkün. Kafesine ne zaman bir kadın yanaşsa şirretlik yapıyor ama erkek gördüğü zaman tellerin arasından sevdirmek için gagasını uzatıyor.

Osman, danışma servisi Back-Up’ın medikal danışmanı Dr. Yusuf Gökmen’in papağanı. Ama bütün ofisin maskotu. Gelene geçene laf atıyor, aşkım, n’aber, ne var be, diyor. Ama Osman’ın asıl numarası başka. 24 saat telefonla hizmet verilen bir ofiste yaşadığı için telefon seslerini ezberlemiş, onları taklit ediyor. Her türlü ofis ve cep telefonu taklidi var Osman’da. Bu işi o kadar iyi beceriyor ki, onu bilmeden ofise ziyarete gelenler, karşısındakine telefonunuz çalıyor, baksanıza diyor. Bir değil, iki değil hemen her gelen Osman’ın tuzağına düşüyor. Bu durum da Dr. Gökmen’i eğlendiriyor.

2008’in PetStarlar’ı aranıyor

İlk kez 2006 yılı için www.petstartakvimi.com tarafından düzenlenen PetStar Takvimi yarışmasının 2008 başvuruları başladı. Sadece kedi ve köpekler için düzenlenen yarışmaya yaramaz, afacan, utangaç, bekçi, tembel, hırçın, şişman ya da zayıf her cinsten hayvan katılabiliyor.

Geçen yıl bin 500’ün üzerinde fotoğrafın yollandığı yarışmada seçilen 12 köpek ve 12 kedinin fotoğrafları bir masa takviminde kullanılıyor. 31 Ekim’e kadar gönderilebilen fotoğraflarda jüri üyeleri fotoğrafın netliğine, arka planın düzgün ve göze hitap eder olmasına, çözünürlüğünün yüksekliğine, bir şeyler anlatmasına ve hareketliliğine dikkat ediyor.

Örneğin 2007 için hazırlanan takvimde Fatih Belediyesi Yedikule Hayvan Barınağı’ndan gelen arka ayakları sakat ve tekerlekli Nazlı köpek ile Bakırköy Belediyesi Hayvan Barınağı’ndan gelen ve yuva arayan sevimli sarman kedinin fotoğrafları çok dikkat çekti.

Kedi, köpek sahipleri PetStar Takvimi yarışmasına hem http://www.petstartakvimi.com sitesinden, hem de posta yoluyla başvurabiliyor. Posta ile yapılan başvurularda baskı boyutu 10x15 santim ve üstü ebatlarda fotoğraflar, internet üzerinden yapılan başvurularda ise 1795x1197 pixel ya da üstü ebatlarda JPEG formatında fotoğraflar değerlendirmeye alınacak. İlgilenenlerin, fotoğrafları renk kaybına yol açan cep telefonlarıyla çekmemesinde fayda var.

Sonuçlar 3 Aralık’ta http://www.petstartakvimi.com, www.kopekistan.com ve www.miyavlar.com sitesinden takip edilebilir.

Köpekler neden dışkılarını yer

Bu hafta okuyucularımızdan Alp Ertan’ın, 7 aylık poodle cinsi dişi köpeği ile yaşadığı bir sorunu ele alıyoruz. Alp Bey’in köpeği dışkısını yiyormuş ve ve ne yaptıysa vazgeçirememiş.

Köpeklerde "kaprofaji" olarak adlandırılan dışkı yeme problemi, sık karşılaşılan davranış bozukluklarından birisi. Her yaş, cinsiyet ve ırkta görülebilen bu problem, bir çok sebebe bağlı olarak ortaya çıkabilmekte. Bu sebepler içinde en yaygın olanlar; yaşadığı ortama bağlı olarak yalnız kalma, sıkılma, stres ve gerginlik, sahibi tarafından dışkı yaptığında cezalandırılma, diğer hayvanlardan dışkı yemeyi öğrenme, oyun olarak dışkı yeme gibi durumlar.

Bunun dışında nadiren beslenme bozuklukları, aşırı yetersiz beslenme, şiddetli iç parazit hastalıkları ve bazı sindirim sistemi problemlerinde de kaprofaji görülebiliyor. Bunlardan bağımsız olarak, bazı köpekler içgüdüsel olarak da herhangi bir problem olmaksızın dışkı yeme eğilimi gösterebiliyor. Bazı köpekler ise sadece kendi dışkısını değil diğer hayvanların dışkılarını yeme alışkanlığı gösterebiliyor.

Kaprofajinin önlenebilmesi için en önemli konulardan birisi, bu huyun tespit edildiği anda vakit kaybetmeden çözüm için çaba harcanması. Dışkı yeme durumu köpekte uzun süreli bir huy haline geldiği zaman çözümü gittikçe zor bir hal alacaktır.

Öncelikle köpeğinizde dışkı yemeye yol açacak bir sağlık problemi olup olmadığı ile ilgili olarak bir veteriner hekime müracaat etmelisiniz. Eğer beslenme bozuklukları, yetersizlikleri ve hastalıkları veya parazit problemleri varsa veteriner hekiminiz bunları kolaylıkla teşhis ve tedavi edecektir. Bunun dışında veteriner hekiminizden ve/veya köpek davranışı konusunda uzman köpek eğitmenlerden alacağınız bilgi ve destekle köpeğinizde dışkı yemeye yol açan davranış bozukluklarına ilişkin durumları ve sebepleri belirlemeli ve bunları ortadan kaldırmalısınız.

Köpekler hiçbir zaman ceza yöntemleri ile eğitilmemeli. Dışkı yeme huyunu ortadan kaldırmak veya oluşmasını engellemek için özellikle yavru köpeklere dışkı yaptığı zaman kesinlikle ceza uygulanmamalı. Dışkı yaptığı için cezalandırılan ve dışkıyı yiyerek ortadan kaldırma yöntemi ile bunu çözmeye çalışan köpeklerde dışkı yeme problemi çok kolay ortaya çıkabilmekte.

Alışkanlığı ortadan kaldırmak için, dışkının köpek tarafından yenmesini önleyecek tedbirler de alabilirsiniz. Bunun için dışkının tadını etkileyerek vazgeçirebilir, köpeği yalnız bırakmayarak bir süre dışkı yemesini engelleyebilir, tuvalet için dışarı çıkardığınızda dikkatli davranıp gerekirse ağızlık takabilirsiniz.

Pako pano

Fotoğraftaki cooker, 2.5 aylık. Tüm aşıları yapılmış. Diyarbakır’da yaşıyor ve ömür boyu kendisini terk etmeyecek bir aile arıyor. İlgilenenler Sevgi Ekmekçiler’i 533 496 86 40 numaralı telefondan arayabilirler.

2 aylık, sarı beyaz, cana yakın, sevimli, oyuncu ve sağlıklı erkek yavru kedimize, çok sevileceği ve terk edilmeyeceği bir yuva arıyoruz. Tel: 546 458 75 56

Kayboldum. Adım Ginger. 2 yaşında ve dişiyim. Rus terrier’i ile Dachshund (sosis) kırmasıyım. 20.06.2007 tarihinde İstanbul Maçka parkının üst kısmındaki havuzlu parkta kayboldum. Beni görürseniz aileme haber verir misiniz. Tel: 539 836 26 88

Kedim Tarçın 25 Ağustos Cumartesi gününden beri kayıp. O tarihte seyahatteydim. İstanbul Emirgan’da kayboldu. Ya birisi beğenip alıkoydu, ya da bir aracın altında kaldı. Onu görenler veya nerede olduğunu bilenler lütfen haber versin. Şevket Karasaban. Tel: 212 277 56 01, 533 571 72 27.

Şekerlere gözümüz gibi baktık. Tüm aşıları tamam. Yin-yang adını taktığımız 5 haftalık iki kediyi ayırmadan sahiplendirmek istiyoruz. Birbirlerine çok düşkünler. Aydan Üstkanat, aydanustkanat@ttnet.net.tr
Yazının Devamını Oku

New York Pet Moda Haftası’nda 20 modaevi defile yaptı

15 Eylül 2007
Dünya modasının merkezi olan kentlerden New York, iki yıldır bir başka moda haftasına daha ev sahipliği yapıyor : New York Pet Moda Haftası.

Pet mücevherlerinden köpeklerin giyeceği haute couture giysilere, parfümlerden kedilerin oynayacağı oyuncaklara kadar petlerle ilgili her tür ürün, bu özel günlerde düzenlenen fuarda tanıtılıyor. Defileler ve tasarım yarışmaları ile New York Pet Moda Haftası çok renkli bir organizasyon. Düzenleyenler, giysi modasını düşünemeyecek kadar aciz durumdaki bir çok hayvan için de 2006’daki ilk organizasyonda New York Belediye Başkanı’nın kurduğu hayvanlar fonuna da 15 bin dolar bağışta bulundu.

TASARIMCILARI ÇEKİYORLAR

New York Pet Moda Haftası ilk kez geçen yıl 19-20 Ağustos’ta New York’un ünlü iş merkezi Manhattan’da düzenlendi. 48 bin metrekarelik alanda 124 stand kuruldu; fuar, sempozyum, defileler ve bir çok etkinliği dünyanın çeşitli ülkelerinden 1500 kişi seyretti. Bu yılki fuar ise 18-19 Ağustos’ta yapıldı. Fuarın amacı tüm pet ürünleri markalarını perakendeciler ve tüketicilerle buluşturmak. Bu konuda son yıllarda şaşırtıcı kadar fazla sayıda marka ortaya çıktı. Bu markalar mücevherat, aksesuvar, tasma, oyuncak, yiyecek, yatak, parfüm, tımar ürünleri, sağlık ürünleri ve ev hayvanları ile ilgili her çeşit özel ürün yer alıyor. Pet Moda Haftası fuar yönünün ötesinde bir tasarımcı platformu olmayı da hedefliyor. Tasarımcıları pet endüstrisinde yeni ürünler ve yeni fikirler üretmeye teşvik etmek için tasarım ödülleri de veriliyor.

MÜZİKAL FUARA SPONSOR

Yazının Devamını Oku

Köpeğinizi sık sık yıkamayın, temizlik için her gün fırçalayın

8 Eylül 2007
Sertifikalı kedi-köpek kuaförü Mustafa Yaka, "Köpekler ne kadar az yıkanırsa o kadar sağlıklı" diyor.

Ama durum bunun tam tersiymiş: "Sokağa çıkarılan hayvanlar çabuk kirleniyor. Çamurlanıyor. Sahipleri günlük koşuşturma içinde her gün tüylerini fırçalamak için zaman ayıramayınca geriye tek yol kalıyor o da banyo yaptırmak. Çoğu köpek sahibi de ayda en az bir kez, banyo için kuaförün yolunu tutuyor. Sık banyo aslında hayvanın doğasına aykırı. Koruyucu yağ tabakası tahriş oluyor."

Köpekler her gün fırçalanmazlarsa tüyleri çabuk keçeleniyor. Keçelenme ise banyoyu güçleştiriyor. Yaka, köpek sahiplerine mutlaka her gün fırçalama için zaman ayırmalarını öneriyor.

Fırçalama yıkarken ve kuruturken de çok dikkat edilmesi gereken bir konu. Yaka, iyi yıkanmayan ve nemli bırakılan köpeklerin kısa zamanda yeniden kokmaya başladığına dikkat çekiyor: "Kedi ve köpeklerin kokmasını önlemek için yediklerini takip etmek ve özen göstermek de şart. Bazı mamalar kokuya yol açabilir. Egzamaları tetikler. Genelde tavuklu mamalar köpeklerde alerjik etki yapıyor. Ayırca çok kötü kokular karaciğerindeki sorunun habercisi de olabilir."

Köpeklerin, kedilerin bağlanmadığı, özgürce dolaştığı Ulus’daki salonunda kendi yetiştirdiği 4 personelle çalışan Yaka, "Burayı ikinci evleri gibi görmelerini istiyoruz" diyor. Texas Grooming School’da 6 ay eğitim alan, Amerikan ve Avrupa köpek kuaförleri birliği üyesi Yaka, kedi ve köpekleri güzelleştirmenin 19’uncu yüzyılda mesleğe dönüştüğünü söylüyor: "Yaptığımız güzelleştirmekten ibaret değil. Sağlıkları için de gerekli temizliğin yapılması şart."

Yazının Devamını Oku

16. kattaki plaza kedileri

1 Eylül 2007
İstanbul Yapı Kredi Plaza’nın 16. katında asansörden inince, sizi girişin ortasına yatmış Share karşılıyor.

Sağa dönüp Performance şirketine gidecekseniz, Paspas’ın üzerinden atlamak zorundasınız. Mind ise içeride çok sevdiği camekanın kenarına kıvrılmış. Mind, Share ve Paspas, Performance planlama ve satın alma şirketinin kedileri. Çalışanlar akşamları plazayı terk ediyor, onlar asla! Toplantılara giriyor, komşu şirketleri ziyarete gidiyorlar. Onlar 16. katın gerçek sahipleri.

Performance’ın kedi seven şirket olarak nam salması, 2004’te sokakta buldukları yavru iki kardeşi şirkete getirmeleriyle başladı. O zamanlar şirketin adı Mindshare olduğu için, yavruların isimlerini Mind ve Share koydular. Damlalıkla süt vererek besledikleri iki kardeşten Share ölmek üzereydi. Ama gördükleri bakım sayesinde ikisi de kısa zamanda toparlandı. Geçtiğimiz sene aralarına Paspas katıldı. O da sokakta tek başınayken Performance’ta yaşamaya başladı.

Ofiste çalışan herkes, burayı evi gibi gören kedilerin her türlü ihtiyacıyla ilgileniyor. Yemeklerini aynı yerde yiyor, tuvaletlerini asla kumlarından başka yere yapmıyorlar. Performance’ta proje yöneticisi olarak çalışan Alper Alkaya, "Akşam çıkarken onları kilitlemiyoruz" diyor. "Sabaha kadar diledikleri gibi ofiste dolaşıyorlar. Bugüne kadar hiç büyük zarar vermediler. Sadece bir dönem data kablolarını koparıyorlardı. Biz de kabloları kedilerin ulaşamayacağı hale getirdik. Bazen de koltuk veya halılarda tırmık izleri olabiliyor."

TOPLANTIDA BİR KEDİ

Yazının Devamını Oku