Pako'nun Sayfası

Leylek dostu 9 köy bu yılın misafirlerini bekliyor

16 Mayıs 2009
Leyleklerin göçü başladı. Birer ikişer bacaların, elektrik direklerinin üstünde yuvalarını kuruyorlar. Gelişlerini en çok da leylek dostu köyler bekliyor. Türkiye’de böyle dokuz köy var, gelecek yıl sayıları 15’e çıkacak. Bursa Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nin projesi sayesinde, sulak alanlarını kaybeden Türkiye’yi göç rotasından çıkarmaya başlayan leylekler geri dönüyor. Her mayısın son haftasında düzenlenen bir şenlikleri bile var.

Türkiye son 50 yıl içinde sulak alanlarının yarısından fazlasını kaybetti. Bundan yarım asır önce yaklaşık 2.5 milyon hektar sulak alana sahiptik. Bunun 1 milyon 300 hektarlık bölümünü yitirildi. Sulak alanların azalmasıyla birlikte su bitkileri ve suda yaşayan milyonlarca canlı da kaybolup gitti. Türkiye, su kuşları nüfusunun önemli bir bölümüne de elveda demek zorunda kaldı. Leyleklerin çok önemli göç yollarından biri olan Türkiye, bu kuşların rotasından çıkmaya başladı.
Tükenişin farkına varan ilk insanlardan biri, Ankara Doğa Koruma Merkezi’nden Hilary Verc oldu. Bundan dokuz yıl kadar önce kamuoyunu, sulak alanların korunması ve köylerdeki çıplak elektrik tellerinin giydirilmesi konusunda uyardı. Bu çağrıya ilk kulak verenlerden biri, Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmet Arıcı ve eşi Ziraat Yüksek Mühendisi Franziska Arıcı’ydı.
Arıcı’lar önderliğinde, Türkiye’nin en önemli sulak alanlarından biri olan Uluabat Gölü ve çevre köyler üzerine bir proje ortaya çıktı. “Uluabat Gölü Leylek Dostu Köyler Projesi” geliştirildi. Bu projeye Nilüfer Belediyesi sahip çıktı ve hemen paydaşlar arasına katıldı.

GÜVENLİ TELLER KONFORLU YUVALAR

Su kuşlarının ve özellikle leyleklerin bölgedeki tek sığınma ve beslenme yeri olan Uluabat Gölü’nün çevresi bu hayvanlar için ölümcül tuzaklarla doluydu. Çünkü gölün civarında yer alan köylere elektrik taşıyan teller çıplaktı. Her yıl yüzlerce leylek bu tellere çarparak ölüyordu. Ayrıca, evlerin çatılarında bulunan leylek yuvalarının çeşitli nedenlerle bozulması da leyleklerin üreme olanaklarını ortadan kaldırıyordu. Bu arada göldeki kirlenme sonucu beslenme ortamlarının yok olması, tarımda bilinçsizce kimyasalların kullanımı ve kurbağaların yoğun biçimde toplanması da leyleklerin çoğalmasını engellemişti.
Leyleklerin çoğalma potansiyelinin yüksek olduğu dört köy, pilot bölge olarak belirlendi. Elektrik tellerinin giydirilmesi yani izole kablolu hale getirilmesi için Bursa Tedaş Müessese Müdürlüğü’ne başvuruldu. Hemen harekete geçen müdürlük, 2004 - 2005 yılları arasında, elektrik tellerini izolasyonlu hale getirdi.
Sonra, beton direklere ve çatılara sponsorların ve Bursa İl Çevre ve Orman Müdürlüğü’nün desteğiyle yaptırılan 40 leylek platformu yerleştirildi. Bu platformlar yaklaşık bir metreye bir metre ölçüde, tek direk üstüne oturtulmuş ahşap bir masa görünümünde. Yani bir leylek ailesinin rahatlıkla yaşayabileceği büyüklükte.

DOST KÖYLERDE SAYILARI ARTTI

Uluabat Gölü ve çevresindeki tehlikenin geçtiğini hisseden leylekler, ilk yıldan itibaren bu konforlu yuvalara yerleşmeye başladılar, ikinci ve üçüncü yıllarda sayılarında gözle görülür bir artış meydana geldi.
Gölün kimyasallardan arındırılması, bilinçsiz sulamanın ve gübrelemenin önüne geçilmesi gerekiyordu. İşe köylerdeki ilköğretim okullarından başlandı. Öğrencilere çevre eğitimi verilerek leylek yuvalarında gözlemcilik yapmaları için aralarından gönüllüler seçildi.
15 Mayıs 2005 günü, Eskikaraağaç Köyü’nde “1. Eskikaraağaç Leylek Şenliği” düzenlendi. Bu şenlikle leyleklerin Afrika’dan dönüşleri kutlandı, canlı yaşamları köy içinden ve gözlem kulesinden izlendi, projeye destek veren bütün taraflar biraraya gelerek tanışmış oldu. Şenliğe çok sayıda sivil toplum kuruluşunun yanısıra 2 binden fazla insan katıldı. İkinci şenliğe 4 bin, son festivale ise 10 binden fazla insan katıldı.
TEDAŞ, üçüncü şenlikten sonra Uluabat Gölü çevresindeki tüm köylerin elektrik tellerini giydirmek için harekete geçti. Şu anda güvenli köy sayısı dokuz. Önümüzdeki yıldan itibaren altı köy daha leylekler için rahat bir konaklama alanına dönecek.
Beşinci Leylek Şenliği ise 23 - 24 Mayıs tarihleri arasında yapılacak. Çevre köyler gezilecek, Uluabat Gölü ve çevresinde turlanacak, çocukların çektiği fotoğraflar izlenecek ve leyleklere yeniden merhaba denilecek.

Kulak uyuzu, tedavisi olan ciddi bir hastalık

Köpeklerin kulak kanalında görülen önemli paraziter hastalıklardan birisi de kulak uyuzu. Bir çok etken kulakta uyuz oluşturabilir. Aralarında en yaygın olanı, otodectes cyonitis türü böcek. Tedavide veya teşhiste uyuz böceğinin türü önemli değil. Hangi türden olursa olsun kulakta görülen uyuz etkenlerinin oluşturduğu hastalığa genel olarak kulak uyuzu deniliyor.
Kulak uyuzu son derece bulaşıcı bir hastalık. Başka köpeklerden bulaşabileceği gibi kedi, tavşan, hamster ve benzeri evcil memelilerden de geçebilir. Anneden yavrularına kolaylıkla bulaşan bir hastalık. Ancak insanlara bulaşmaz.
En bariz belirti, kulak bölgesinde sürekli kaşıntı ve köpeğin başını silkelemesi. Uyuz etkeninin miktarına ve hastalığın şiddetine göre kaşıntı ve kafa sallama da şiddetleniyor. Hastalık ilerlediğinde kulak kanalında kanamalar ve bu kanamalara bağlı kurumuş kan lekeleri görülüyor. Kurumuş kan, kulak kanalında kahve telvesi gibi bir akıntı ve kir oluşmasına neden oluyor.
Kulak uyuzuna bakteri ve mantar enfeksiyonları da yaygın olarak eşlik eder. Tedavisi mümkün bir hastalık olmakla birlikte tedavi edilmediğinde kulakta kalıcı hasarlara, işitme bozukluklarına ve kayıplarına yol açabilir.
Tedavisinde uyuz etkenlerini öldürecek değişik ilaç türleri, veteriner hekiminizin önerileri doğrultusunda kullanılır. Tedavi çoğunlukla 3-4 hafta kadar sürer. Uyuzla birilikte bakteri ve mantar enfeksiyonları da oluşmuşsa, bunların da tedavi edilmesi gerekir. Kulak kanalının tedavi süresince düzenli olarak temizlenmesi, iyileşme süresini kısaltır.

Pako pano

4 aylık Çiçek ve Gümüş’e bir daha terk edilmeyecekleri yuvalar arıyoruz. Tuvalet eğitimli, çok sağlıklı ve çok oyuncu kızlar. İstanbul. Tel: (216) 384 51 65 - (555) 986 97 30.

2 aylık sarman kardeşler, çok sevilecekleri ve özenle bakılacakları yuvalarını arıyorlar. Parazit tedavileri tamamlandı, çok sağlıklılar, kum kullanıyorlar. Tel: (546) 458 75 56.

Şeker yaklaşık 3.5 yaşında. Aşıları tam. Sağlıklı, cana yakın, uysal ve ve eve uyumlu. Ailesi olmak isterseniz arayın. İstanbul. Tel: (532) 426 15 60.

Bu beyaz terrier İstanbul Kemerburgaz’da terk edilmiş. Acilen yuva arıyor. Genç bir erkek. Tel: (555) 422 88 95.

Ersin Kalkan / ekalkan@hurriyet.com.tr
Yazının Devamını Oku

Uyutma tartışması devam ediyor

9 Mayıs 2009
PETA Başkanı Ingrid Newkirk, geçen hafta Hürriyet Pazar’da yayınlanan röportajında, hasta, yaşlı ve kimsenin istemediği hayvanlara barınaklarda ötanazi (uyutma) yapılmasını savunmuştu. Sözleri Türkiye’deki hayvanseverlerden büyük tepki almaya devam ediyor. Türkiye’de hukuk da, Diyanet de, vicdanlar da ağır hastalık gibi çok özel durumlar dışında hayvanların uyutulmasına karşı çıkıyor.

FATMA GÜLŞEN BALKANLI  ÇEVRE VE SOKAK HAYVANLARI DERNEĞİ BAŞKANI

Hayatımda bir kez uyutma işlemi yaptım

PETA dünyada hayvanların yaşamlarını korumak adına çok radikal eylemler yaptı. Eylemleriyle bu söylem çok örtüşmüyor. Sokakta terk edilmiş bir hayvan, bir müddet sonra çok iyi bir evde bakılabiliyor. Ben 23 yıldır STK’larda bu işi yapıyorum. Hayvanların da kaderi olduğunu, onlarla yaşayarak öğrendim. Biz de barınaklar daha güzel olsun istiyoruz. En azından hayvan doğasını yaşasın. O zaman Karacabey’deki bütün ayılara da ötenazi mi yapalım? Onlar da doğasından koparılıp oraya hapsedildi.
HIV’Lİ KEDİMİ 4 YIL YAŞATTIM

Hayatımda uyutma işlemini bir kez yaptım. Dört ayağı da kökünden parçalanmış, sinirleri ve adaleleri görünen, gözleri fal taşı gibi açılmış ve şokta bir yavru kedi getirildi. Böyle bir hayvanı yaşatabilmeniz mümkün değil. Ama bir gözü kör olmuş, bir bacağı kopmuş hayvanlar yaşayabilir. HIV’li kedimi bile uyutmadım; evde ona bir oda ayırdım başka kedilerim de olmasına rağmen ona baktım. Biz Tanrı değiliz.
Canı ancak yaratan alır.

Yazının Devamını Oku

Hayvanlar radyoda canlı yayında

2 Mayıs 2009
Bir süredir hayvanların da kendilerine ait bir radyo programı var. İsmi “Can Dostlarımız Radyoda”.

Çarşamba günleri, 12.00-13.00 saatleri arasında Radyo D’de yayınlanıyor. 104 frekansından dinlenebilen programı, Sarı Şeker lakaplı Sema Eryiğit sunuyor. Kediler, köpekler, balıklar, foklar, kuşlar bu programın asıl konuları ve konukları.

“Can Dostlarımız Radyoda”, Radyo D’de bir yıldır yayınlanıyor. Programın fikir babası Doğan Radyo Grup Başkanı ve Canlı Dostları Ağı Derneği üyesi Sezgin Onat. Program danışmanlığını Doktor Tamer Dodurga yapıyor. Birçok dernekten ve barınaktan sürekli bilgi akışı oluyor. Sema Eryiğit’e ayrıca her hafta veteriner Ayhan Yılmaz eşlik ediyor. Yılmaz, hayvanlarla ilgili telefonla ya da e-postayla gelen sorulara cevap veriyor.
Sema Eryiğit, bu programla radyoların öğretici tarafını göstermek istediklerini söylüyor: “Radyolarda son dönemde sadece müzik çalıyor. Ama dinleyicilere bir şeyler de vermek gerekiyor. Kısa süre içinde çok güzel tepkiler almaya başlayınca doğru bir şey yaptığımızı anladık. Bizim öncelikli hedefimiz hayvan sevgisini doğru aşılamak. Kimseye zorla hayvanları sevdirmek değil. Sadece onlara saygı gösterilmesini talep ediyoruz.”

İSTEYEN FİL BESLESİN YARDIMCI OLURUZ

Yazının Devamını Oku

Akvaryumdaki sadık dostum Astronot

25 Nisan 2009
Sahiplerine göre dünyada yaşayan en akıllı tatlı su balığı. Su köpeği lakabını, tıpkı bir köpek gibi sahibini tanımasından ve akvaryuma yaklaşıldığı zaman türlü sevimlilikler yapmasından alıyor. Fakat kanmayın; astronot balığı, oskar balığı ya da namı diğer akademik astronotus ocellatus, aslında yutabileceği tüm balıklara saldıran gözü dönmüş bir avcı. Birlikte tek yaşabildiği tür, kuzeni piranhalar. Zaten aynı memleketten; Güney Amerika’dan geliyorlar.
Balıklar âleminde bitmek bilmeyen iştahı, doymazlığıyla tanınıyor. Yem verileceğini anladığı andan itibaren sudan dışarı sıçramaya başlıyor. Elden beslenmeyi öğrenmeye çok yatkın.

DİKKAT, ÇOK ÇABUK BÜYÜYORLAR

Yatışı, uyuyuşu da bir alem: Kumun üstüne insan gibi uzanıyor, sere serpe dinleniyor. Köpekler rüyalarında gözlerini kımıldatır, ayakları atar ya, bunların da yüzgeçleri oynuyor. Ama sizi fark ettiği anda uyanıp camın önünde yem maskaralıklarına başlıyor.
Sorun şu: Fazla çabuk büyüyor. Meğer Mısır Çarşısı’ndaki akvaryumcu bir süre sonra akvaryuma sığmayacaklarını bile bile bana 5 yavru astronot satmış. Benim akvaryumum 50 litrelik. Erişkinlerinin her birine 150 litre su gerektiği söyleniyor. Ayda 2 santim boy atıyor, 20-30 santime kadar büyüyorlar.
Bütün saldırganlıklarına rağmen hassas bir bünyesi var. Balıkların üstünü küf gibi kaplayan beyaz benek hastalığına karşı çok dayanıksız. Benimkiler daha ilk haftadan yakalandı. Mavi mürekkep gibi bir damlalıklı ilaçla mücadele ediyorum ama bu hastalık yavrulardan birkaçını alacak gibi. Üstelik en hastası içlerinde en hareketlisiydi.

AKVARYUM.COM SİTESİNDEN ASTRONOT SAHİPLERİNİN YORUMLARI

? Küçükken çok hareketlidirler, büyüdükçe giderek daha ağırbaşlı olurlar. Sahibini tanırlar, başka insanlardan ayırırlar, alıştıkları kişinin elinden yem yemeyi severler. (Faruk Berkay Erim)
? Akşam eve geldiğimde sanki benimle konuşacakmış gibi çıldırabileren, kesinlikle asil bir hayvan. Karnı tokken sanki akvayumun sahibi o. Bir hava, bir eda sormayın gitsin. (Aslan Öztürk)
? Akvaryum balıklarının en akıllıları. Bir köpek gibi sadık. Dört astronotum var, yem verirken resmen başlarını okşatıyorlar, kendilerini sevdirirken keyif alıyorlar. (İlhan Arslan)
? Bir ay önce küçücüktüler, etli yem atmaya başladıktan sonra büyüdükçe büyüdüler. Yakında beni yiyecekler. Her dakika kapaklarını kontrol ediyorum, çünkü sürekli dışarı zıplıyorlar (Emre Doğanay)
? Daha önce Japon’dan başka balık sevmezdim. Bir arkadaşta gördüm, vuruldum. Bu balık sanki bir bebek. Birini sevdiğinizde diğeri küsüyor, sizden yemek yemiyor. Siz uzaklaşınca hemen yumuluyor. (Şevket Deveci)
? Bende 5 tane var. Ne versem yiyorlar. Gerçekten çok akıllı balıklar. Bir de akvaryumun dibinde sere serpe yatmaları yok mu? Öldürüyor beni. Bu balıkları tek geçerim. (Ercan Türkcan)

Kedilerin yazlık tüylerini çıkarma vakti

Kedilerin kürk yapısı, vücudu soğuktan ve sıcaktan korumanın yanı sıra, beden dillerini ve o anki ruh hallerini de ortaya koyar. Kedilerde genel olarak üç tipte tüy bulunur: En dış katmandaki uzun tüyler, bundan daha yoğun ve daha kısa yapıdaki orta uzunluktaki tüyler ile en alt tabakada yer alan çok kısa ve yumuşak tüyler. Bu üç tüy tipinin dışında kedilerde bıyıkları oluşturan çok özel yapıda bir tüy tipi daha vardır.
Her kedide tüy yapılarının hepsi, aynı anda bulunmayabilir. Örneğin Ankara kedilerinde sadece uzun tüyler ve en altta yer alan çok kısa tüyler bulunur. Kedi ırkları genel olarak da tüy yapılarına göre kısa tüylü ve uzun tüylü olarak gruplandırılabilir.
Kedilerin tüy dökmeleri ve tüy değiştirmeleri mevsimsel bir doğal ve fizyolojik süreç. Genellikle kıştan bahar aylarına geçerken ve benzer şekilde yazdan sonbahara geçerken tüy dökülmesi artar. Dış ortamda yaşayan kedilerde çoğu kez mevsimsel olarak seyreden tüy değiştirme olayı, evde yaşayıp dışarı hiç çıkmayan kedilerde genellikle daha az miktarda tüy dökme şeklinde tüm yıla yayılır. Hastalık, stres ve emzirme dönemlerinde de tüy dökülmesinin hızlandığı ve arttığı görülür.
Bahar aylarının gelmesi ile kediler daha yoğun ve kalın olan kışlık tüylerini dökerler. Yerine daha ince olan yazlık tüyleri uzar. Kış ayları yaklaşırken de yazlık ince tüyleri dökülerek yerini kışlık kalın tüyler alır. Sphynx, cornish rex ve devon rex gibi bazı kedi ırklarında yok denecek kadar az tüy dökme görülür.
Kedinizin eve dökülen tüyleri ortalıkta uçuşmaya başlayınca, aklınıza ilk gelen, onu daha sık ve düzenli tarayıp fırçalamak olmalı. Tüylerin etrafa dökülüp evi kirletmesini kontrol etmenin en etkili yolu bu. Düzenli tarama ve fırçalama, özellikle uzun tüylü kedilerde tüy topağı çıkarma sıklığını da azaltır.
Bu dönemde kedileri daha fazla ve dikkatli gözlemlemekte fayda var. Özellikle deri hastalıkları ve tüy değiştirme sırasında oluşan tüysüz, kel bölgeler fark ederseniz mutlaka veteriner hekiminize danışmalı ve kedinizi muayene ettirmelisiniz. Tüy değiştirme döneminin sağlıklı gerçekleşmesi için kedinizin beslenme yöntemi, kullanılan mamaların kalitesi de son derece önemli. Yeterli düzeyde besin maddesi, vitamin, mineral, omega yağ asitleri ve amino asit içeren mamalarla beslenen kedilerde tüy değiştirme dönemleri sağlıklı gerçekleşir.

Pako pano

Geçen şubat, Ankara G.O.P, Nene Hatun Caddesi, 45 numaralı apartman çevresinde kayboldum. 6 yaşında Van - Ankara kedisiyim. Sağ gözüm mavi, sol gözüm sarı. Obeze yakın kilodayım. Kısırlaştırılmış, erkek kediyim. Boynumun iki yanındaki tüylerde mantar hastalığı nedeniyle dökülmeler var.
Beni bulanların veya nerede olduğumu bilenlerin evime teslim etmesini veya (312) 436 66 48, (505) 350 63 39 numaralı telefonlara haber vermesini rica ediyorum.

5 kardeşler. Anneleri kaybolduğu için biz baktık büyüttük. Hepsine birden bakamayacağımız için onlara hiç terk edilmeyecekleri yeni yuvalar arıyoruz. Tel: (532) 415 60 57.

Dokuz aylık dişi. Sokakları hiç bilmiyor. Klinikte acil yuva bekliyor. İstanbul. Tel: (542) 251 66 31.

Annelerini kaybettikleri için biberonla büyüttüğümüz bebeklere yuva arıyoruz. Yaklaşık 1 aylıklar. Onların şanssız başladıkları hayatlarının şansı olmak ister misiniz? Tel: (532) 311 48 20.
Yazının Devamını Oku

Oscar’dan torun bekliyorlar

18 Nisan 2009
Oyuncu Sedef Avcı ve Kıvanç Kasabalı çiftinin gözbebekleri, köpekleri Oscar. Bütün boş vakitlerini barınaktan 2.5 yıl önce aldıkları Oscar ile geçiyorlar. Onu artık çocukları gibi görmeye başlamışlar. Pek çok arkadaşlarının Oscar’ı gördükten sonra barınaktan köpek aldığını söylüyorlar. Sedef Avcı, tam bir hayvansever. Şimdiye kadar balıktan kuşa, kaplumbağadan tavşana kadar pek çok hayvan besledi. İki tane de köpeği oldu. İlki çok küçük yaşta babasının hediye ettiği pointer’dı. Dişlerinden çok korktuğu için ailesi köpeği geri vermek zorunda kaldı. Yıllar sonra bir Amerikan cocker aldı. Köpeğini anemiden kaybedene kadar onunla 12 yıl geçirdi: “Ben tek çocuğum, dolayısıyla benim için bir kardeş gibiydi. Onu kaybetmek beni çok yıkmıştı. /images/100/0x0/55ea5d82f018fbb8f87b3080Bir hayvanınız olduğunda, onun sizden önce öleceğini bilmenize rağmen bunu kabul etmek çok zor. Bir parçanızı kaybetmiş gibi oluyorsunuz” diyor.
Sedef Avcı, yaşadığı bu olaydan sonra bir daha köpek almayacağına kendi kendine söz verdi. Ta ki 2.5 yıl önce Yedikule Hayvan Barınağı’nda Oscar’ı görene kadar.
Çift, Oscar’ı şimdi “Hayatımızda verdiğimiz en güzel karar” diye anlatıyor: “Bir gün arkadaşlarımla Yedikule Hayvan Barınağı’ndaki hayvanlara yardım etmeye gitmiştik. Aklımda köpek sahibi olmak yoktu. Yardımımızı yaptık ve barınağı gezmeye başladık. Bazıları evden atılmış, bazıları kaçmış 2 bin evsiz köpek vardı. Tesadüfen 1.5 yaşındaki golden retriever cinsi Oscar’ı gördüm. Çok mahzun ve üzgün duruyordu. Birkaç fotoğrafını çekip akşam Kıvanç’a gösterdim. Kıvanç ‘hadi gidip bakalım yarın’, dedi. Oraya gidersek onu almak isteyeceğimizi tahmin ediyordum. Ertesi gün barınağa gittik ve Kıvanç da dayanamadı. Gerçi onu ikna eden ben değil Oscar oldu.”

OTORİTE FİGÜRÜ KIVANÇ SEVGİLİSİ TARÇIN

Şimdi Oscar onlarla birlikte yaşıyor. Bir köpekle yaşamanın kendilerini zorlamadığını söylüyorlar: “Daha çok sağlığı için yararlı olan kuru mamalardan yiyor. Çok iştahlı değil. En çok özel bisküvileri, kuru ekmek ve beyaz yapay kemikleri seviyor. Leblebi favori yiyeceği. Bu yüzden kendi aramızda ona Çorumlu diyoruz. Banyosu ve aşıları dışında ona uyguladığımız özel bir bakım yok.”
Çift, iş dışındaki bütün vaktini Oscar’la geçiriyor. Birlikte en çok televizyon izlemeyi, uyumayı ve yürüyüş yapmayı seviyorlar. Eve dönmeyecekleri gecelerde de anne babaları Oscar ile ilgileniyor.
Oscar özel eğitimlerden geçmemiş. Buna rağmen çok söz dinleyen bir köpek. Otorite figürü Kıvanç Kasabalı. Onun sözünden çıkamıyor ve ondan çekiniyor. Her azar işitişinde Sedef Avcı’nın arkasına saklanıyor.
Sedef Avcı, aslında Oscar ikimize de bağlı diyor: “Biz de ona çok bağlıyız. Oscar çok özel bir köpek. Şu an bir çocuk yapma planımız yok. İkimiz de işimize ağırlık vermiş durumdayız. Oscar bizim çocuğumuz gibi. İnsanların çocuklarından bahsederken verdiği tepkileri biz Oscar’dan bahsederken veriyoruz. İleride çocuk sahibi olduğumuzda Oscar bizimle olmaya devam edecek.”
Oscar’ın iki yıldır büyük bir aşk yaşadığı Tarçın isminde bir de sevgilisi var. Kıvanç Kasabalı, Oscar’ın Tarçın dendiğinde kulaklarını kabartıp camlara baktığını söylüyor: “Cihangir’deyken sık sık görüşüyorlardı, şimdi taşındık. Görüşmeleri biraz zorlaştı. En büyük istekleri bebek sahibi olmak. Bakalım biz de torun bekliyoruz.”

ROL YAPMAYI BECERİR

Oscar şimdiye kadar ikiliyle hiç dizi setlerine gitmemiş. Herhangi bir ajansa da kayıtlı değil. Fakat çift Oscar’a ulaşmak isteyenlerin kendi ajansları Gaye Sökmen’e başvurmalarını söylüyor: “Aslında bunu Gaye ablaya teklif etmeliyiz.
Çok yetenekli ve becerikli, rol yapmayı da kesinlikle becerir.”

KIVANÇ’I KURTARMAK İÇİN DENİZE ATLADI

Oscar denizi çok seviyor ama iskeleden atlamaktan korkuyor. Çift, bir kandırmacayla korkusunu yenmesini sağlamış: “Bir keresinde denize iskeleden giriyorduk. O da çok korkuyordu. Kıvanç denize girdi ve boğulma numarası yaptı. Oscar, korkusunu bir kenara bırakıp Kıvanç’ı kurtarıcağım diye denize atladı. O anı hiç unutamam.”

ÖNCE BARINAKLARA BAKIN

Sedef Avcı, yerimiz olsa başka bir hayvan daha kesinlikle alırdık, diyor. Bir de ricası var: İnsanlardan şiddetle rica ediyorum, bakamayacaklarsa lütfen hayvan almasınlar. Eğer alacaklarsa da önce barınaklara baksınlar. Orada onların sevgisine muhtaç bir sürü evsiz hayvan var. Hakan Gence

Kuşunuz tüylerini yolmaya başlarsa

Tüy yolma, kuş besleyenlerin çok sık veterinere danıştıkları sağlık sorunlarının başında geliyor. Bu durumun pek çok nedeni var, en önemlisi de davranış problemleri.

Ev ortamında beslenen kuşlarda görülen önemli problemlerden birisi tüy yolma. Tüy yolma, kuş besleyenlerin çok sık veterinere danıştıkları sağlık sorunlarının başında geliyor. Bu durumun pek çok nedeni var, en önemlisi de davranış problemleri.
Kafes kuşlarında tüy yolmaya neden olan en belirgin davranış sorunları, sıkılma, dikkat çekme isteği, çiftleşme dönemine bağlı davranış değişiklikleri, asabiyet, yeterince uyku uyumama, strese, kaygıya ve korkuya sebep olacak çevresel faktörler.
Tüy yolmaya sebep olabilecek diğer etkenler, metabolik hastalıklar, karaciğer ve böbrek hastalıkları, hava kesesi hastalıkları, yetersiz ve/veya hatalı beslenme, sigara dumanı, sigara içen insan eliyle nikotin bulaşması, alerjiler, yiyeceklerin yol açtığı intoleranslar, bazı deri kanserleri, deri altı şişlikler ve lipomlar, genetik olarak görülen kellikler, çevresel olarak nemin düşük olması, yeterli gün ışığı almama, kafesin küçük olması, çok fazla kuşun aynı alanda beslenmesi, tüylerin yaralanması ve kırılması, parazit hastalıkları, bakteri, mantar ve virüs kökenli enfeksiyonlar ile hormonlarla ilgili bozukluklar olarak sayılabilir.
Tedavi için öncelikle, soruna yol açan asıl durumun ya da hastalığın tespit edilmesi ve düzeltilmesi gerekiyor. Kşunuzu veterinere götürmeli ve muayene ettirmelisiniz. Problemin geçmişi hakkında bilgi vermelisiniz.
Tedavi de hastalığın asıl sebebine göre belirlenir. Çevreye bağlı nem, aydınlanma, kafes küçüklüğü, aşırı kalabalık sayıda kuş beslenmesi gibi koşullar düzeltilmeli. Eğer sebep parazit enfeksiyonları ise uygun ilaçlarla tedavi edilmeli. Kuşların olduğu yerde kesinlikle sigara içilmemeli ve sigara içtikten sonra nikotinli ellerle kuşa dokunulmamalı. Belenmeye bağlı bozukluk ve hatalar varsa düzeltilmeli. Sıkılmasını önleyecek, korkusunu giderecek çevresel düzenlemeler yapılmalı. Gün içinde onunla geçirdiğiniz vakti arttırıp onu daha aktif bir performansa kavuşturmak da davranış problemlerine bağlı tüy yolmaları düzeltmede etkili olur. Aynı amaçla, kafese yeni ve ilgileneceği oyuncaklar yerleştirebilirsiniz.

Pako pano

Akbaş kırması, dünya tatlısı köpeğimi evde besliyorum. Ancak onun koşmaya ihtiyacı var.
Kendisi çok oyuncudur. 2007 Ağustos doğumlu. Bahçeli ev veya çiftlik için ideal. Başımdan savmak için değil, onun iyiliği için vermem gerekiyor. İstanbul. Sinan Kerimol, tel: (216) 473 54 41 - 42, (532) 211 64 20.

2 yaşında, mavi gözlü boncuk kızımız acil ev arıyor. Yaralıyken bulduk, tedavisi ve aşıları yapıldı, kısırlaştırıldı. Hiç bir sağlık sorunu yok. Oyuncu ve sevgi delisi, çok uysal ve uyumlu. Muhtemelen evden atılmış. İki hafta önce bir aile, köpeğin onlara ait olduğunu söyleyerek sahiplendi, ancak sonradan “bizim köpeğimiz değil” diyerek geri verdi. Sonuç olarak kızımıza çok iyi bakacak, tüm sevgisini verecek, alerji, doğum vb nedenlerle terketmeyecek iyi bir kısmet arıyoruz. İstanbul. İrtibat için Ayşen Konuray: (533) 659 53 16.

Annesini kaybetmiş, yavru olarak bulunan bu kedicik ilk kontrollerinden geçti. Yeni evine gitmeye hazır. Şimdi 5,5 aylık. Oyuncu, sokulgan oğlumuzu ömür boyu terk etmeyecek sıcak bir yuva arıyoruz. Tel: (541) 615 11 04.

Altı tane çoban kırması, melez yavru kendilerine yuva arıyor. Safkan değiller ama gerçek köpek seviyorsanız ve iyi bakacaksanız bunları tercih edin. İstanbul. Tel: (535) 455 41 85.

Barınağa bırakılan annesiz bebekleri biberonla büyüttüm, çok sağlıklı oldular. Barınak koşullarında yaşayamazlar, sokağa asla bırakmak istemiyorum. Bu bebeklere yuvanızı açar mısınız? İstanbul, tel: (216) 384 51 65.
Yazının Devamını Oku

Tüyleri griydi, komiklik olsun diye adını Gli koydular

11 Nisan 2009
Ayasofya Müzesi’nin 5 yaşındaki kedisi Gli, İstanbul ziyareti sırasında ABD Başkanı Barack Obama ile Başbakan Erdoğan’ın karşısına çıkıp, bir de aynı fotoğraf karesinde yer alınca meşhur oldu. Ertesi gün tüm gazetelerde onun fotoğrafı vardı. Dişi tekir kedi Gli, doğduğundan beri müzede yaşıyor. Ayasofya’yı mesken edinmiş tek hayvan o değil üstelik. Görevlilerin baktığı 3 köpek ve 5 kedi daha var.

Sultanahmet’teki Ayasofya Müzesi, ABD Başkanı Barack Obama’nın İstanbul ziyareti sırasında uğradığı duraklardan biriydi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile müzeyi gezerlerken, mermer sütunlardan birinin üzerindeki kedi dikkatlerini çekti. Her gün yüzlerce turistin gezdiği müzede yaşadığından pek bir insan canlısı olan Gli’ydi bu. Her iki devlet başkanı da ilgi gösterip sevince, Gli bir anda ülke gündemine oturup, gazetelerin birinci sayfasına çıktı.

Şaşı kedi Gli, doğma büyüme Ayasofyalı. 2004’te, müzenin çıkış kapısındaki görevli kulübesinin altında doğdu. Annesi ve hatta anneannesi de burada doğmuş, yaşamış. Kendisi müzenin 6 kedisinden biri, en kıdemlisi.

Aynı zamanda akıllı da. Müze görevlisi arkeolog Defne Tekay, kış aylarında mihrabın önündeki spot ışıklarının yanında ısındığını anlatıyor. Yazın, daha serin olduğu için müze içindeki mermer küplerin üzerine taşınıyor. Gli’nin gözleri doğduğundan beri şaşı. Görevliler, bebekken tüyleri gri olduğu için adını Gri koymak istemiş, ama sonra şaşı olduğu için espri olsun diye Gri’yi Gli yapmışlar.

Ayasofya’nın diğer kedileri mama ile beslenirken Gli, avlanıp kuş yiyor. Turistlere çok yakın davranıyor ve objektiflere poz veriyor. Defne Tekay, Gli’nin kendini sevdirme ve sevimli davranma özelliğinin atalarından geldiğini iddia ediyor. Müze müdürü Ahmet Haluk Dursun “Onlar Bizans Kraliyet Kedileri” diyor.

Gli’nin 2006 yılında bir mahalle kedisinden dişi yavrusu oldu. Karakız adı verilen yavru 29 Ekim’de bir otobüsün altında kaldı ve öldü. Tek yavrusunu da kaybeden Gli, aynı yıl kısırlaştırıldı.

YAVRU KÖPEKLERE YUVA ARANIYOR

Ayasofya Müzesi’nin 6 kedisine de özelliklerine göre isim verilmiş. Gli’nin hikayesini zaten anlattık. Sırnaşık, turistlerin yanından bir dakika olsun ayrılmıyor. Zilli sürekli geziyor ve ortalardan kayboluyor. Ayrım yapmadan herkese yakın davranan kedinin adı Kızım. Nazlı, adı üzerinde, müzenin en nazlısı. Pati’nin ayakları biraz büyük.

Gli’nin ölen yavrusu Karakız’ın adı tüylerinin renginden geliyordu. Kediler her ay veteriner kontrolünden geçiyor ve aşıları tam.
Ayasofya’nın kedilerinden başka bir de köpekleri var. Zeytin adlı dişi kurt köpeğinin 6 aylık 2 yavrusu var ama onlar kırma. İkisi de kısırlaştırılmış. Birine yuva aranıyor. (212) 522 17 50 ve (212) 522 09 89 numaralı telefonlardan bilgi alabilirsiniz.
Tutku DİNAR

Marley neden öldü

Geçtiğimiz hafta vizyona giren Marley&Me, hayvansever yeni evli çift John ve Jenny’nin aile olma yolunda attıkları ilk adımı anlatıyor. Çocuk sahibi olmaktan korkan John, bir çocuktan önce eve labrador cinsi köpek almaya karar veriyor. İsmini de efsanevi müzisyen Bob Marley’den esinlenerek koyuyor. Marley çok yaramaz ve asi bir köpek. Yine de ailenin önemli ferdi. Zaman içinde üç çocuk sahibi olan çiftin bir çocuğu da başıbozuk Marley oluyor. Ondan vazgeçemiyorlar. Fakat Marley hiç uslanmıyor. Eğitimlere cevap vermiyor. Evdeki mobilyaları kemiriyor. Hediyeleri yutuyor. Tuvaletten su içiyor. Filmin sonunda da mide şişkinliğinden ölüyor. Peki nedir bu mide şişkinliği?

Mide şişkinliği, mide büyümesi ve buna bağlı mide burkulması problemleri, köpeklerde karşımıza çıkan önemli sindirim sistemi sorunları. Mide büyümesi, genellikle hastalığın ilk basamağıdır ve tedavi edilmediği taktirde ikinci kademe olarak mide burkulması (gastrik volvulus) tablosu ile karşılaşılır.

Mide şişkinliğinde, birçok sebebe bağlı olarak mide içinde aşırı miktarda hava toplanır ve mide diğer organlara ve diyaframa basınç yapmaya başlar. Şişkin konumdaki mide kolayca kendi etrafında dönerek burkulabilir ve volvulus dediğimiz tablo ile karşılaşılır. Volvulus durumunda midenin organ olarak harabiyeti çok hızlı bir şekilde ortaya çıkabilir ve müdahele edilmediği taktirde köpeğin ölümüne yol açabilir. Mide şişkinliği birçok sebebe bağlı olarak görülebilir. Ancak mide burkulması genellikle mide büyümesi olan köpeklerde şekillenir.
Mide genişlemesi ve volvulus, büyük ve dev köpek ırklarında daha çok karşımıza çıkmakta. Normalde insanler gibi köpekler de ortamda bulunan havadan bir miktar yutarlar. Ancak mide büyümesi eğilimi olan köpeklerde bu yutulan hava dışarı çıkarılamaz ve şişkinliğe yol açar. Yapılan araştırmalar, erkek ve normal kilonun altında, günde bir öğün yemek yiyen, çok hızlı yemek yiyen, korkak ya da aşırı sinirli köpeklerde bu duruma daha sık rastlandığını gösteriyor.

Mide büyümesinde karşımıza çıkan belirtiler genellikle köpeğin huzursuz hareket etmesi, karın bölgesinin aniden şişkinleşmesi, hızlı ve sık soluk alıp verme, öğürme ve kusmadır. Eğer ağızdan salya akması da varsa sancının şiddetli olduğu düşünülebilir. Eğer mide dönmesi meydana gelirse köpek birden kaskatı kesilip şoka girebilir, nabız zayıflar ve kalp atışları hızlanır.
Hastalığın teşhisi ve tedavisi için vakit kaybetmeden veteriner hekiminize danışmalısınız. Veteriner hekiminiz öncelikle şikayete neden olan havayı mideden uzaklaştıracak ve ardından midede dönme, burkulma olup olmadığını gözlemlemek için röntgen muayenesi yapacaktır. Eğer burkulma varsa cerrahi müdahale gerekir. Mide, karın boşluğu içinde yapılacak bir ameliyatla sabitlenir ve tekrar aynı problemin yaşanması engellenir.

Mide genişlemesi ve burkulması, her köpek için ciddi bir tehlikedir ve bu nedenle aşağıda belirtilen hususlara dikkat edilerek korunmak gerekir:

Büyük ırk köpekler hangi yaşta olursa olsun bir öğün yerine en az 2 - 3 öğün yemeli. 
Köpeğin su kabında sürekli içme suyu bulunmalı. Ancak mide genişlemesi riski varsa yemekten sonra aşırı su içmesi engellenmeli. 
Yemekten 1 saat önce ve 2 saat sonrasına kadar ağır egzersiz, aşırı heyecanlanma ve stresten uzak durmalı.
Mama kabının yerden biraz yüksekte, bir metal sehpa üzerinde bulunması, mide dilatasyonunu önlemek açısından faydalı olur. 
Mama değişiklikleri kademeli olarak eski mama azaltılarak yeni mama arttırılarak 5 - 7 gün için de yapılmalı. 
Birden çok köpeğiniz varsa mide genişlemesi riski taşıyan köpek diğerlerinden ayrı ve daha sakin bir yerde beslenmeli. 
Eğer köpeğiniz çok hızlı yemek yiyor ve bir anda mama kabındakileri bitiriyorsa bu da mide genişlemesine neden olabilir. Önlemek için köpeğinizin bir defada ağız dolusu mamayı kabından alıp yutmasını engelleyecek şekilde özel tasarlanmış mama kaplarından yararlanabilirsiniz. İçinde yer alan çıkıntı ve bölmelerle bu tip mama kapları köpeğinizin yemek yediği süreyi uzatmaya yardımcı olur.

Özet olarak bu sorunun özellikle göğüs kafesi büyük, 2 yaşın üstündeki büyük ırk köpeklerde çok yaygın olduğu hatırda tutulmalı ve büyük ırk köpek sahipleri özellikle bu konu hakkında daha dikkatli olmalı. Düzenli veteriner kontrolü, dikkatli yemek yedirilmesi ve acil durumlarda hızla veterinere gidilmesi oldukça önemli.

Pako pano

Bu minik bebekler annesiz büyütüldü, şimdi 1 buçuk aylıklar ve birer yuvaya kavuşmak istiyorlar. Onlara kalbini ve evini açacak kediseverler arıyoruz.
Telefon: (216) 410 40 57

Adı Şirin, yaklaşık 4 yaşında, dişi. Aşıları tamam. Çok cana yakın ve sevgi dolu. Onu evinize almak ister misiniz?
İstanbul. Telefon: (532) 416 81 47

Kemerburgaz’ın çıkışına doğru bir sürü köpek vardır. Yolumuz düştükçe onlara mama veririz. İki hafta evvel oradaki köpeklere yine mama verirken onların arasından bu minik hanımı gördük. İsmini Çıtır koyduk. Aşılarına başlandı, karnesi çıktı. Bir hafta sonra da bir aksilik çıkmaz ise kısırlaştırılacak. Çıtır kızımıza bakacak iyi bir aile arıyoruz. 1,5 yaşında minimini bir Rus finosu. Hakkında detaylı bilgi almak isterseniz (555) 422 88 95’i arayabilirsiniz.
Yazının Devamını Oku

Yaramazlık yapınca Yoda’nın adı Amy Winehouse oldu

4 Nisan 2009
Geçtiğimiz hafta elektronik bir albüm çıkaran şarkıcı Mine, tam bir kedikolik. Evinde beslediği üç kedisi var. Bahçesi sokak kedilerinin uğrak yeri. Camları ve balkon kapıları sürekli açık. Bahçesi mama kabı dolu. Camlarına kedileri sürekli görmek için perde bile asmıyor. Onları besleyip hepsine ilgi gösteriyor. Mine, kedilerin insanları seçtiğine inananlardan. Röportaj yapmak için Etiler’deki evinde buluştuk. Fotoğraf çekimi tam bir probleme dönüştü. Çünkü yaramaz kediler birarada poz vermeye karşı. Fotoğraf makinesini görenler hızla dağılıyor.
/images/100/0x0/55ea3c98f018fbb8f8732c03
Mine ilk kedisini 12 yıl önce beslemeye başladı. Birkaç yıl sonra da onu kaybetti. Yaşadıklarını gözleri dolarak anlatıyor: “Büyük bir kaza geçirmiştim. Bu yüzden bir süre arkadaşımın bahçe katındaki evinde kalmaya başladım. Bazı yaralarımın hava alması için bandajları açmam gerekiyordu. Hijyen sorunu yüzünden kedime bahçede bakıyorduk. O da bir gün bana küstü ve kaçtı. Benim bir suçum yoktu ama o dönemde çok fazla üzüldüm.”
Bir yıl sonra bahçe katında bir eve taşındı. İlk olarak mahallede 20 yıldır yaşayan, Cool ismini verdiği bir kediyle tanıştı. Bu adı, sakin ve gereksiz yakınlık kurmayan bir kedi olduğu için verdi ona. Zamanla Cool ile birbirlerine alıştılar. Bu beraberlik başka kedileri de hızla evinin bahçesine çekmeye yetti. Cool’u bir kaç yıl sonra ilerleyen yaşından dolayı kaybetti ama artık yalnız değildi, bir sürü kedisi vardı.

KAPISINA KEDİ BIRAKTILAR

Mine’nin bahçesinde şimdi en az sekiz sokak kedisi var. Kafalarına göre geliyor, camdan sürekli onu izleyip takip ediyorlar. Açık olan cam ve bahçe kapısından asla içeriye girmiyor, Mine’yi rahatsız etmiyorlar.
Zaten evin içinde yaşayan 3 kedi daha var. En büyüğün ve tek erkek olanının adı Çetin. Dokuz yaşında, şişman ve çok tüylü. Erkek olmasına rağmen en sakinleri. Mine, Çetin’in eski erkek arkadaşından kendisine bir hatıra olduğunu söylüyor.
Ortanca kedisi dört yaşındaki Cımbız. Onu sokakta bulmuş. “Kendini saltanat kedisi sanıyor. Benim sahnedeki halimi andırıyor. İlgi odağı olmayı seviyor. Çok havalı” diyor.
İki yaşındaki üçüncü kedisinin adı da Yoda. Bu ismi Star Wars’ tan esinlenip koymuş. Fakat Yoda’nın yaramazlıkları yüzünden artık onu asi şarkıcı Amy Winehouse’a benzetiyor ve son günlerde onu öyle çağırıyor. Yoda’nın iki yıl önce kapısına bırakıldığını anlatıyor: “Mahallede artık adım çıktı. Cami avlusuna bebek bırakır gibi son kedimi koli içinde kapıma bıraktılar. İlk geldiğinde bir kaza geçirmiş kafası hafif eğikti. Tedavi ettirdim. Yaşı küçük olduğu için kısa sürede toparlandı. Ama kafası hafif yana eğik kaldı. Bu da ona kabadayı vari bir hava verdi.”

KOLTUK TAKIMLARINI DEĞİŞTİREMİYOR

Tabii evinde beslediği kediler Mine’nin ev yaşamını etkiliyor. Sürekli temizlik yapması gerekiyor. Dekorasyonu da kedilerine göre değiştirmiş. Yerlerde halı ve çevrede fazla süs objesi yok. Kedileri sürekli görmek için evin camlarına perde asmıyor. İstese de mobilyalarını değiştiremiyor. Çünkü salonundaki beyaz deri koltuğu yaramaz kediler parçalamış bile. Üç kedinin ev içindeki en büyük zevki koşturmak ve saklambaç oynamak.
Bu arada bahçedeki kedi nüfusu sürekli artıyor. Özellikle mart ayında bahçesi dişileri takip eden erkek kedilerle doluyor. Doğum yapacak kediler de onun bahçesini seçiyor. Kendi elleriyle büyüttüğü pek çok yavru var.

EVE GELDİĞİMİ KOKUMDAN ANLIYORLAR

Kedilerin nankör olduklarına inanmıyorum. Yokluğumu hissediyorlar. Kokumdan eve geldiğimi anlıyorlar. Eve girdiğim anda camdan içeriye girip beni karşılıyorlar. Sokak kedileri bile eve geldiğimi anlayıp hemen bahçeye koşuyor.

CİNS KEDİ ANCAK ZOR DURUMDAYSA ALIRIM

Sokak kedilerine bakmayı tercih ediyorum. Cins bir kediyi çok zor durumdaysa alabilirim. Zaten onlara bakan ve sahip çıkan bir sürü hayvansever var. Sokakta aç olan o kadar çok kedi var ki. Onlara sahip çıkmaya çalışıyorum.

Kedilerde kandida enfeksiyonuna dikkat

Kandida türü mikro organizmalar, bira mayasını andıran bir yapıya sahip mantar türleridir. Çoğunlukla kedilerin ağız, burun, kulak, sindirim sistemi ve üreme organlarının normal florasında bulunurlar. Çoğu kez, fırsatçı mikro organizmalar olarak, yerleştikleri dokuların ve kedinin genel bağışıklık sisteminin zayıf düşmesinden istifade ederek hastalık oluştururlar.
Özellikle FIV (Kedi AIDS’i) gibi bağışıklık sistemini zayıflatan, baskı altına alan ve işlemez hale getiren virüs enfeksiyonları sırasında, hızla çoğalarak enfeksiyon yapabilirler. Uzun süreli antibiyotik kullanımı, bağışıklık sistemini baskılayıcı tedaviler ve uzun süreli glukokortikoid tedavileri de kandida enfeksiyonuna fırsat doğurabilmektedir. Deri ve mukoza bütünlüğünün bozulduğu ve buradaki koruyucu bariyerlerin devre dışı kaldığı büyük yüzeyli yanıklar, yaralar, uzun süreli idrar yolu sondaları kullanılması gibi durumlar da etkenler arasında.
Belirtiler hastalığın yerleştiği organa göre değişiklik gösterir. Ağızda yerleşen türü, dil ve ağız mukozasında beyaz plak benzeri hasta dokular oluşturur. Bağırsağa yerleştiğinde kronik ishaller ve buna bağlı kilo kaybı gözlenir. Kulak ve kulak kanalında enfeksiyon yapan kandidalar bu bölgede iltihaplanmalara yol açar. Üreme organlarında enfeksiyon yapan kandidalar beyaz bir akıntıya neden olur. Deriye yerleşeni ise iyileşmeyen, sızıntılı ve nemli yaralara neden olur. Yemek borusundaki enfeksiyon da yüksek ateş, iştahsızlık, yediğini çıkarma ve ağrı yapar. Diğer dokulara da yayıldıklarında, o doku ve organların fonksiyonlarına yönelik hastalık belirtileri ve genellikle yüksek ateş vardır.
Hastalık, veteriner hekiminizin önereceği uygun ilaçlarla tedavi edilebilir. Kandida etkenlerinin enfeksiyon yapmasına olanak tanıyan hastalık ve benzeri koşulların da düzeltilmesi, tedavinin etkili ve başarılı olabilmesi için büyük önem taşır.

Pako pano

Çok minikken araba çarptı, ayağı birkaç yerden kırıldı. Ama ameliyat olup yoğun bir tedaviden sonra tamamen iyileşti. Sevgi dolu bir kız. İki aylık oldu, aşıları yapıldı. Yuvasına gitmek, ömür boyu sevilmek için sabırla bekliyor. İstanbul. Tel: (555) 986 97 30.

Annesini kaybetmiş yavru yuva arıyor. İlk kontrollerinden geçti. Yeni evine gitmeye hazır. 3,5 aylık, oyuncu, sokulgan. İstanbul. Tel: (541) 615 11 04.

Geçen haftalarda barınak ziyaretinde gördüm bu güzel oğlanı. Küçük bir kafeste sinmiş kalmış korkudan, dayanamadım aldım. Bakımını yaptım, aşılarını yaptırdım. Şimdi ona çok iyi bakacak, bir aile arıyorum. Üç aylık, çok uslu bir oğlan. İstanbul. Tel: (532) 241 81 72.
Yazının Devamını Oku

Beyaz Saray’ın first köpeğini tanıyalım

28 Mart 2009
Barack Obama, geçen yıl kasım ayında ABD Başkanı seçildiğinden beri, Amerikan medyası işi gücü bıraktı, saraya ne cins köpek alınacağını tartışıyor. Başkanın CBS News’e verdiği ilk röportajda ulusal güvenlik, ekonomik kriz gibi sorular konuşulurken bir anda araya “Bu arada kızınıza hangi cins köpeği hediye edeceksiniz” sorusu sıkıştırılmıştı. Sonunda tüm spekülasyonlar, eşi Michelle Obama’nın People Dergisi’nin 20 Şubat sayısında söyledikleriyle son buldu: “Portekiz su köpeği almak istiyoruz.” Barack Obama Jay Leno’ya verdiği son röportajde bu bilgiyi kesin doğrulamamış olsa da, artık geriye kalan tek sorun, köpeğin isminin ne olacağı gibi görünüyor.

Beyaz Saray’a yerleyen ilk köpek, 1923’te başkan seçilen Calvin Coolidge’e aitti. Coolidge’in tam beş köpeği vardı. Barack Obama da Chicago’daki zafer konuşmasında, kızları Malia (10) ve Sasha’ya (7) köpek alma sözü verdi. O andan itibaren, tüm ülke seferber oldu. Televizyon kanalları, gazeteler, radyolar ve internet sitelerinde Obama’nın kızlarına hangi cins köpeği alacağı tartışıldı. Buna sokak hayvanlarının korunmasına yönelik çalışmalar yapan ASPCA’nın başkanı Ed Sayres de dahil oldu. Köpek barınaktan alınıp tüm ülkeye örnek olunmalıydı. Malia’nın alerjisi olduğu için tartışmanın bir tarafında da hayvan eğitmenleri vardı; alerji yapmayan bichon frise ve poddle cinslerini önerdiler.
Bloglarda ve çeşitli internet sitelerinde anketler açıldı. En çok ilgiyi ünlü magazin dergisi People’ın “Obama Ailesi hangi cins köpeği alsın” başlıklı anketi gördü.

ANKETTE CAIRN TERİYER AÇIK ARA ÖNDEYDİ

Seçenekler arasında bichon frise, poddle, cairn terrier ve greyhound vardı. Cairn terrier, yüzde 40 oyla öndeydi.
Ancak tüm bu tartışmalar, First Lady Michelle Obama’nın yine People Dergisi’ne verdiği röportajla son buldu. Karar verilmişti; Beyaz Saray’ın yeni First Köpek’i bir Portekiz su köpeği olacaktı. Ancak köpeğin ASPCA başkanının tavsiyesi üzerine bir barınaktan mı alınacağı henüz belli değil. Michelle Obama bununla ilgili şöyle dedi: “Herhangi bir köpek olmayacak. Yaşama döndürülmüş, alışkanlıkları düzeltilmiş bir barınak köpeği olacak.”
Michelle Obama’nın sahiplenecekleri köpekle ilgili yaptığı bu açıklama, hayvan gönüllülerini de yüreklendirdi. Barınak köpeklerinin sahiplendirilme oranının artacağı umuluyor.

FACEBOOK, MYSPACE VE FLICKR’DA GRUPLARI VAR

Hatta www.obamafamilydog.com adlı site kuruldu. Sitede barınakta yaşayan, henüz bir eve sahip olmayan köpeklerin alınmasının ne kadar faydalı olduğundan bahsediliyor. Obamalar’ın bu site üzerinden bir köpek seçebileceği de düşünülüyor. Siteyle bağlantılı olarak aynı isimle Fac ebook, Myspace ve Flickr’da gruplar açılmış. Bu gruplarda bir eve ihtiyacı olan hayvanların fotoğrafları ve karakteristik özellikleri görülebiliyor.

AĞDAN KAÇAN BALIKLARI YAKALIYOR

Genellikle orta büyüklükte olan Portekiz su köpeği (Cao de Agua), kaslı olduğundan çok dayanıklı. Temel özellikleri canlı, kavgacı, aceleci, duygusal ve arkadaş canlısı olması. Çocuklarla arası her zaman çok iyi. Portekiz su köpeği ismini almasındaki en büyük etken, yüzyıllarca Portekizli balıkçıların teknelerinde vakit geçirmiş olması. İyi yüzen bu köpekler, ağdan kurtulan balıkları dişleriyle yakalayıp sahiplerine yardım ediyorlardı. Bir diğer görevi de tekneden kıyıya atılan halatı dişleriyle yakalamaktı. Ancak uzun zamandır büyük şehirlerde yaşıyor. Çok iyi bekçilik ve can kurtaranlık yapıyorlar. Evde beslenenler iyi birer arkadaş oluyor. Siyah, beyaz ve kahverengi olabilen Portekiz su köpeği, 10-14 yıl arası yaşıyor.

ONLARIN DA YOLU BEYAZ SARAY’DAN GEÇTİ

Beyaz Saray’da şimdiye kadar pek çok hayvan barındı. Ve hepsi de köpek veya kedi gibi ev hayvanları değildi. Timsah, ayı, aslan ve kaplan yavruları, eşek, at, tavşan, koyun, rakun, fare ve keçi bile görüldü.
George Washington: Tazı, maymun, at.
Theodore Roosevelt: 7 cins köpek, kedi, midilli, domuz, fare, tavuk, papağan.
William Howard: Köpek, inek.
Calvin Coolidge: 5 cins köpek, rakun, maymun, eşek, kaz, kedi, 2 aslan yavrusu, antilop.
Herbert Hoover: 2 timsah, 7 cins köpek.
Franklin D. Roosevelt: 7 cins köpek.
Harry S. Truman: Köpek, boğa yılanı.
John F. Kennedy: Köpek, kedi, kanarya, papağan, midilli, tavşan, at.
Lyndon B. Johnson: Av köpeği, hamster ve muhabbet kuşları.
Richard Nixon: 4 cins köpeğinden en mehşuru Checkers oldu.
Jimmy Carter: Köpek, tazı, Siyam kedisi.
Bill Clinton: Kızı Chelsea’ya ait bir kedi, labrador
retriever cinsi Buddy ve kedisi Socks.
George W. Bush: İskoçya terrier’i Barney.

Hayvanseverler Studio Live’da buluşuyor

İki yıl önce Özgün Öztürk’ün kurduğu Yaşam Hakkına Saygı Platformu, özellikle sokak ve barınak hayvanlarına yönelik çalışmalar yapıyor. Okullarda çocuklara eğitimler veriyor, hayvanlar yararına konserler organize ediyorlar. Bu konserlerden biri, 8 Nisan’da İstanbul Studio Live’da olacak. Şarkıcı Sarp, ritm ve vokalist Kaan Şolcum ve DJ Yasemin Kozanoğlu “Yaşam Hakkına Saygı” sloganıyla hem müzikseverler, hem de hayvanseverler için çalacak. Tüm organizasyon düzenlemelerinin gönüllüler tarafından yürütüldüğü geceden elde edilecek gelir, Yaşam Hakkına Saygı Platformu farkındalık ve eğitim çalışmalarında kullanılacak. Kürke Hayır Platformu ve İstanbul Barosu Hayvan Hakları Komisyonu da bilgilendirme yaparak geceye katkıda bulunacak. Konser saat 21.00’de, Biletler Biletix’te.

Fazla kilolu kaplumbağaların ömrü kısalır

Tabiatta ve doğal ortamlarında aşırı kilo alma ile ilgili problemleri çok fazla olmayan kaplumbağalar, evde beslenirlerken bir çok sebepten dolayı gereğinden fazla kilo alıp şişmanlayabilirler. Fazla kilo, tüm canlılarda olduğu gibi kaplumbağalarda da önemli bir çok sağlık problemine ve hastalığa yol açabilir. Bu sağlık sorunlarının iki temel sebebi vardır. Yeterince enerji harcamama ve uygun olmayan besin maddeleri ile fazla miktarda yemekle ilgili durumlar.
Doğal ortamlarında avlanmak, yiyecek bulmak için son derece fazla çaba ve enerji harcayan kaplumbağalar, ev ortamında beslendiklerinde yiyeceklerini önlerinde bulurlar. Beslenmek ve avlanmak için harcanması gereken çaba ve egzersiz çok az olunca kilo almaları da çok kolaylaşır.
Bunun yanı sıra bir çok kaplumbağa türü özellikle üreme ve kış uykusuna yatma dönemlerinde kullanmak üzere vücutlarında doğal olarak yağ ve enerji depolar. Evde beslenenler üremek için çiftleşmediklerinde ve kış uykusuna yatmadıklarında, depoladıkları yağ aşırı kilo olarak vücutlarında birikir kalır.
Ayrıca kaplumbağalar soğuk kanlı hayvanlar olduklarından vücut ısılarını enerji harcayarak kendileri oluşturmazlar. Bunun yerine bulundukları ortamdaki ısıyı alarak vücut ısılarını oluştururlar. Bu açıdan da bakıldığında sıcak kanlı evcil hayvanlar kadar yiyecek maddesine ihtiyaç duymazlar. Enerji ihtiyaçları ve buna bağlı olarak beslenme gereksinimleri de oldukça düşük düzeydedir.
Uzun süre yemek yemeden durabilen ve sağlıklı yaşayabilen kaplumbağaların fazla miktarda ve çok sık olarak beslenmesi, kilo almayı çok kolaylaştırabilir. Her ne kadar yavru iken daha sık beslenmeye ihtiyaç duysalar da erginleştikçe miktar ve beslenme sıklığı açısından daha kontrollü olunmasında fayda var. Hazır yemlerin kullanma önerilerine uymak önemli. Yüksek enerjili ve lif oranı düşük beslenme uygulanması da sindirim sistemi hastalıklarına neden olabilir.

Pako pano

6 aylık, yeşil gözlü, upuzun pofidik tüylü bir sokak kızıyım. Biraz alerjim vardı ama tedavimi oldum, artık çok sağlıklıyım.
Karma aşım ve parazit tedavilerim yapıldı. Sakin ve uslu bir kızım.
“Bir ömür boyu boyunca” diyen varsa, haydi durmayın beni arayın...
Tel: (533) 622 44 59.

Ailesinin yurtdışına gitmesinden dolayı sokağa bırakılacaktı, durumuna çok üzüldüğümüzden dolayı geçici olarak evimize aldık. 10 aylık, çok uysal, kısırlaştırılmış, tüm aşıları yapılmış. Bu güzel kızı bir daha terketmeyecek bir aile arıyoruz. Evde büyümüş bu kızın sokakta yaşama şansı çok az. Tel: (216) 384 51 65, (555) 986 97 30.
Yazının Devamını Oku