Pako'nun Sayfası

Ünlülerin Maço'su

10 Ocak 2009
Ünlü fotoğrafçı Zeynel Abidin Ağgül’ün, en az kendisi kadar ünlü bir köpeği var: Maço. O, ünlülerin fotoğraf çekimlerinde vazgeçemedikleri bir partner. Azra Akın, Asena, Sibel Can, Aşkın Nur Yengi, Hepsi Kızları gibi pek çok isim, onunla objektif karşısına geçmiş. Maço da alışmış, sahibinin İstanbul Maslak’taki stüdyosunda mesai yapıyor. Çok rahat poz veriyor, verilen komutların dışına çıkmıyor. Zeynel Abidin Ağgül, köpeğinin kendisinden daha çok ilgi gördüğünü söylüyor: "Mesela, Pakize Suda yakınlardaysa mutlaka uğrar. Bir keresinde sen işine bak ben Maço’yu sevip gideceğim dedi. Benim de hatırımı sormalarını bekliyorum ama onlar Maço’ya geliyor."

Maço bir Alman çoban köpeği. Daha bir aylıkken Zeynel Abidin Ağgül’e hediye edildi. Şimdi altı yaşında ve 41 kilo. İsminin Maço olduğuna bakmayın, dört yaşına kadar çok korkak bir köpekmiş. Sokakta başka bir köpekle karşılaştığı zaman sahibinin arkasına saklanıyormuş. Son iki yıldır sokaktaki diğer hayvanlardan korkmuyor. 24 saat sahibinin yanından ayrılmıyor. Çekimlere, iş görüşmelerine, hatta bankaya fatura ödemeye bile birlikte gidiyorlar. Sabahtan akşama kadar stüdyodaki çalışmaları, fotoğraf çektiren ünlüleri ve objektif önünde verilen pozları seyrediyor.

GÜZEL KADINLARA BAYILIYOR

Küçükken dik kulakları ve sevimli yüzü, stüdyoya gelen pek çok ünlünün kalbini kazanmasına yetti. Hemen herkes onu kucağına alıp bir kere objektifin karşısına geçti. Yaşı büyüdükçe beğendiği mankenlerin, oyuncuların peşinden ayrılmaz oldu. Zeynel Abidin Ağgül, köpeğinin güzel kadınlara bayıldığını söylüyor: "Yakışıklı erkekleri de seviyor ama ona ilgi gösteren bir kadın olursa peşini bırakmıyor. Bir süre önce oyuncu Evrim Akın’ın fotoğraflarını çektik. Evrim’i o kadar sevdi ki, her karede kafası olmasa kuyruğu var."

Zamanla Maço usta bir fotomodel olma yolunda ilerledi. Gözünü kırpma dediğinizde uzun süre öyle durup en iyi karenin çıkmasına yardımcı oluyor. Çok yakışıklısın dediğinizde hemen oturuşunu değiştiriyor. Kendine çekidüzen veriyor. Kendisinden korkan biri olursa, komiklikler yaparak gönlünü anlamaya çalışıyor. Bütün bu çekimler karşılığında en büyük ödülü, karşı koyamadığı kaju fıstığı.

BAYILAN OYUNCUYU AYILTTI

Oyuncu bir kız çekim için stüdyoya gelmişti. Tam çalışmaya başlayacağımız sırada birden bayıldı. Ambulans çağırdık. O sırada Maço da kızın yanına geldi. Koca cüssesiyle kızın yattığı koltuğun üstüne çıktı. Yanına uzandı. Yüzünü yalayarak uyandırdı.

ÜLKÜCÜ SİMGESİ DİYEN ADAMA DARILDI

Bir iş görüşmesine Maço ile gittik, insanlarla tanıştık ve rahatsız olmasınlar diye kapı kenarına oturduk. Tam karşımızdaki adam ben bu köpekleri sevmem, bunlar ülkücü simgesi, dedi. Maço darıldı ve adama arkasını dönerek oturdu. Bir süre sonra adam "Niye böyle oturuyor" diye sordu. "Sen öyle konuştuğun için" dedim. İnanamadı. Maço’ya sarılarak bin kere özür diledi. Onun mağrur bakışlarını görmeliydiniz.Hakan GENCE

Hamile kedilerin bakımına dikkat

Hamilelik dönemleri normalde 60 - 63 gün süren kedilerde, ilk 2-3 hafta genellikle gözle görülür bir değişiklik olmaz. Dikkati çeken en belirgin durum, çiftleşme isteğine ait tekrarlayan belirtilerin kesilmesidir.

Veteriner hekim, ultrason ile 15. günden itibaren, elle muayene ile de 18 - 20. günden itibaren hamileliği teşhis edebilir. Genellikle 3-5 yavru doğuran kedilerde, bebeklerin kalp sesleri ultrason ile 24. günden itibaren izlenebilir. Beşinci haftadan itibaren karında büyüme başlar. Yavru sayısı fazlaysa bu belirtiler daha hızlı ve belirgin olur.

Hamilelik öncesinde ve başlangıcında, kedinin kaliteli mamalarla ve uygun vitamin, mineral ilaveleri ile desteklenmesi iyi olur. Yetersiz ve kalitesiz ürünlerle yapılan beslenme, yavruların ve anne kedinin sağlığı açısından olumsuz etki yapar. Ancak gereğinden fazla beslenmesi ve az hareket etmesi de aşırı kilo almaya ve sağlık sorunlarına neden olabilir. Bu yüzden günlük aktivite ve egzersizlerinin kısıtlanmaması, aşırı beslenme ve gereğinden fazla vitamin-mineral takviyesinden kaçınmak gerekir. Yapılacak en iyi şey veteriner hekiminizden beslenme konusunda profesyonel destek almak.

Hamileliğin 4. haftasından itibaren anne kediye verdiğiniz mamaya yavaş yavaş yine yüksek kalitede yavru kedi maması ilave etmek faydalı olur. Miktarını kademeli olarak her hafta artırın, son haftalarda sadece yavru kedi mamasına dönün. Bu geçişin yanı sıra günlük tüketim miktarı ve frekansı da arttırılmalı. Hamileliğin ortalarında en az üç öğün veya mama kabında sürekli mama olacak şekilde beslenme uygulanması yeterli. Son haftalarda ise anne kedi daha küçük porsiyonlar halinde ancak 3-4 saat gibi kısa aralıklarla beslenmek isteyecektir. Hamileliğin son haftası ile emzirme döneminin ilk ayında anne kedi normal zamanlarına göre 2 kat mama yemeye ihtiyaç duyar.

Hamilelik boyunca anne kediye ilaç uygulamalarından kaçınılmalı. Ancak gerekli durumlarda ve sadece veteriner hekiminizin kullanmanızda sakınca görmediği ilaçları verebilirsiniz. Emzirme döneminde de veteriner önerileri dışında ilaç vermeyin.

Anne kedinin doğum yapacağı ve bebeklerine bakıp onları emzireceği bir yer hazırlamak gerekir. Aksi takdirde kediniz yeri kendisi seçer ve bu yer de çoğu kez gardırobunuz, dolabınız, yatağınız gibi uygun olmayan alanlar olur. Hamilelik boyunca ve özellikle son haftada kedinizin sokağa çıkmasına da izin vermeyin. Aksi takdirde dışarıda doğum yapabilir. Kuytu bir yere gireceği için bulmakta zorluk çekebilirsiniz.
Yazının Devamını Oku

2009 pet seyahat modası

3 Ocak 2009
Kedi ve köpeğinizle sokağa çıkmak, onları bir yerden bir yere taşımak artık zevk. Markalar ve tasarımcılar petler için farklı model ve malzemelerden, yeni yeni çanta modelleri üretiyor. Çantalar hem köpeğinizin rahatını sağlıyor, hem renk ve tasarımlarıyla kıyafetlerinizi tamamlıyor. Bazıları o kadar şık ki, kadınlar onları kendileri için kullanıyor.

600 GRAMDAN 120 KİLOYA

Yapı market zinciri Bauhaus’ta, 600 gramdan 120 kiloya kadar farklı ağırlık ve boylardaki köpeklere uygun çanta çeşitleri var. Uçakta kabin içi uçabileceğiniz, sırtınızda köpeğinizle trekinge gidebileceğiniz, arabada bebek koltuğunun yanına oturtabileceğiniz modeller bulabiliyorsunuz. Küçük boy köpekler ve kediler için daha renkli ve eğlenceli ürünler var. Büyük modellerde gri, kahverengi ve lacivert tonlar hakim.

10 kiloya kadar çantalarda sağlam çadır kumaşından, hasır malzemeler kullanılmış. 10 kilo üstü için ise paslanmaz çelik ve dayanıklı plastik tercih edilmiş. Küçük modellerde köpeğinizi çantaya sabitlemek için tasma ucu, kısa bir kayış ve çok fonksiyonlu cepler bulabilirsiniz. Ayrıca bazı modeller kulübe veya yatak görevi de görüyor. Ürünlerin büyük bölümü hava alan fileden oluşuyor. Yıkanabilir, sağlam kumaşlar kullanılıyor. Fiyatları boy ve malzemelerine göre 30-500 lira arasında.

40 FARKLI MODEL

Pets’R’Us mağazalarında Juicy Couture, Louis Dog, Doggie Goodie ve Hello Kitty gibi markaların çantaları dışında kendi markalarının da 40 farklı modeli var. Otomobil ve uçak seyahatleri sırasında kullanılabilecek modellerle sokak gezmeleri için olanlar farklı. Renk alternatifleri çok, kadınlar için pembeler ve kırmızılar, erkekler için maviler, lacivertler ve siyahlar bulunuyor. Kış ayları için içi yapay kürklü, soğuk ve su geçirmeyen, hayvanların üşümesini engelleyen modeller, ilkbahar ve yaz ayları için daha ince ve havadar modeller satılıyor. Çantaların bazılarının ihtiyaca göre alt kısımları genişletiliyor. Çoğu model katlanabilme özelliğine sahip. Her birinin içinde istendiğinde çıkabilen yumuşak minderleriyle tasma, ödül ve su şişesi konabilecek cepleri var. Dış yüzeyleri su geçirmeyen suni deri gibi malzemelerden üretiliyor. Komple kumaş modellerdeyse yün, pamuklu veya naylon kullanılıyor. Hayvanların rahat nefes almalarını sağlayacak file gözler ve penceler de unutulmamış. Fiyatları 40 ile 250 lira arasında.

O DA TASARIM KULLANSIN

Bilge Öztürk’ün tasarladığı köpek çantaları Mudo mağazalarında satılıyor. Çantaların dört ana modeli var. Berlin modeli sade, fonksiyonelliği ön planda tutuyor ve özellikle uçak seyahatleri için tercih ediliyor. Barcelona şık ve kullanışlı. Safari köpeğinize daha çok hareket alanı sağlayan kullanımı rahat bir model. New York’da da şıklık ve fonksiyonellik bir arada. Aynı modelin en az beş değişik rengini bulabiliyorsunuz. Çantaların hepsinde hava dolaşımını sağlayacak fileler ve hava delikleri var. Bolca göz ve cep konmuş. İç kısmında bulunan emniyet tasması güvenliği sağlıyor. Çantaların katlanmasını ve büzülmesini önlemek için yapılmış iç destekler de göze çarpıyor. Temizliğini ıslak bezle yapıyorsunuz. Tabanları çıkarılıp değiştirilebiliyor. Fiyatları 250 ile 390 lira arasında.

SOSYETİK KÖPEKLERE

Louis Vuitton’un da pet çantaları var. Sac Chien, kanvastan üretiliyor. 40 ve 50 santim boyutlarındaki çantanın iç yüzeyi sabun ile temizleniyor. Özel bir hava bölümü olan model, hayvanların rahat yolculuk edebilmesini sağlıyor. Çantanın özel bir bisküvi gözü ve diğer eşyaların konulabileceği bir bölmesi bulunuyor. Fiyatları 2560 ile 2830 lira arasında.

TEK MODEL, UYGUN FİYAT

Tchibo’da da köpek çantası bulmak mümkün. Yalnız çok alternatif yok. Tek model ve krem-kahverengi kırçıllı tek renk üretiyorlar. Fermuarlı ve çıtçıt düğmeli, rulo yapılabilen çanta iki ön cepe sahip. Fermuarlı ana bölüm ve köpek tasmasını sabitlemek için kancası var. Malzeme olarak yün, peluş ve astar kullanılıyor. Astarı 40 derecede yıkanabiliyor. Boyutu kaniş, pekinez, terrier cinslerindeki köpekler ve kediler için uygun. Fiyatı 22.95 lira. Hakan GENCE

Pako pano


Dört yaşındaki iki kızıma sevgi dolu yuvalar arıyorum. Birlikte de ayrı ayrı da verebilirim. İkisi de sakin, uyumlu ve cana yakın. Kuru mama ile besledim. Tüm aşıları tam ve kısırlaştırılmış durumdalar. İlgilenenler cigdema@bilgi.edu.tr ’ye mail atabilir.

Sokakta bulunmuş, tedavi edilmiş ve kısırlaştırılmış, 9 aylık bir erkek kediyim. Kalıcı ve sevgi dolu bir yuva arıyorum. Tel: (533) 368 42 43.
Yazının Devamını Oku

Sokak kedilerine sekiz odalı restoranlı villa

27 Aralık 2008
Sosyal Sorumluluk ve Eğitim Derneği Başkanı, hayvansever Yuli Weston, sokak kedilerini her türlü tabiat şartlarından korumak amacıyla kedi evleri projesi üretti. Dünyaca ünlü hayvan koruma örgütü WSPA’nın, tatil köyleri ve otel bahçelerine konması için tasarladığı "Cat Cafe"lerden ilham alarak oluşturulan kedi evleri, parklara ve sokaklara konulacak.

Kısa adı SED olan Sosyal Sorumluluk Eğitim Derneği’nin Başkanı olan Yuli Weston’un oluşturduğu projeye göre; kedilere 1 metre yüksekliğinde 80 santim genişliğinde, içinde 8 odası olan ahşap evler yapılacak. 10-12 kediyi barındırabilen bu evler, parklara ve sokaklardaki uygun köşelere konulacak. Sokak kedileri 2 katlı evlerin üst katında barınacak alt katındaki bölümde ise hayvanseverlerin koyduğu mamaları yiyecek. İlk kedi evleri, pilot bölge olarak seçilen İstanbul Bakırköy’e yerleştirilecek. Tam olarak nereye yerleştirileceğine, belediye ile birlikte karar verilecek.

Çalışmanın adı Mahallenin Kedi Parkı Projesi. Sokakta yaşamak zorunda kalan kedilerin üremeleri engellenerek nüfuslarının kontrol altında tutulabilmesi, korunabilmeleri ve çevreye duyarlı bir şekilde beslenebilmeleri için dizayn edildi. Kışın soğuk ve yağmurdan, yazın da güneşten korunmuş olacaklar. Kedi yuvaları 2 katlı olacak, etrafına tel örgü çit çekilecek. Bu çitin bir de kapısı olacak. Kapının anahtarından birisi belediye yetkililerinde, diğeri de o mahallede kedi besleyen bir hayvanseverde olacak. O kişi o kedi evinden sorumlu olacak.

Böylece kediler, sokakta onları besleyen hayvanseverlerin sorumluluğunda, düzenli, sevimli ve korunaklı alanlarda yaşayacaklar. Temiz ve derli toplu bir görüntü olduğundan, her köşe başında hayvan beslenmesinden şikayetçi olanlar da rahatsızlıklarından kurtulacak. Projenin bir artısı da, çocuklara, hayvanlara karşı saygılı ve sorumlu olduğumuzu göstererek, onların daha duyarlı yetişmelerine ve hayvanları korumayı öğrenmelerine katkı sağlaması. Yuli Weston, "Belediyeler, halka medeni ve insani bir çözüm sunacaklar. 2010 yılında Dünya Kültür Başkenti seçilen İstanbul’a çok yakışacak. Kent mobilyası niteliğindeki bu kedi yuvaları ve parklarının ülke çapında ses getireceğine ve diğer ülkelere örnek olacağına inanıyorum" diyor. Cahit AKYOL

Yavru köpeklerde pankreasın gelişememesi

Pankreas ince bağırsağa yakın bir yerde bulunan ve sindirim sistemi ile ilgili görev yapan önemli bir organ. En önemli görevlerinden biri, insülin üretmek. Diğer önemli görevi ise protein ve yağların sindiriminde kullanılan enzimleri üretmek. Ürettiği bu sindirim enzimlerini kanallar yoluyla bağırsağa gönderir ve orada yağların, proteinlerin parçalanmasını, vücut tarafından kullanılabilir hale gelmesini sağlar.

Pankreas, proteinlerin sindirimi için tripsin ve kemotripsin, yağların sindirimi için de lipaz enzimlerini üretir. Bu enzimler olmadan köpekler en önemli besin ihtiyaçlarından olan ve yemekle birlikte aldıkları protein ve yağlardan yararlanamaz.

Hipoplazi ise bir organ veya dokunun yeterince gelişememesine verilen ad. Pankreas hipoplazisi, pankreasın normalden daha az ve yeterince gelişememesi durumu. Yavru köpeklerde en çok karşılaşılan doğumsal anomalilerden birisi. Bu şekilde doğan yavru köpeklerde, genellikle pankreasın insülin üreten bölümü, normal olarak görevini yerine getirecek kadar gelişmiş durumdadır. Ancak özellikle yağların sindiriminde görev yapacak olan enzimleri üretmesi beklenen hücreler gelişmemiştir. Bu sindirim enzimleri yeterince üretilmediğinde pankreas yetmezliği dediğimiz hastalık ortaya çıkar.

Hastalığın belirtileri, yemekle alınan gıdaların sindirim ve emilim işlemlerinin aksaması sonucudur. Belirtilerin şiddeti, pankreasın ne kadar az geliştiği ve ne kadar yetersiz olduğuna bağlıdır. Pankreas hipoplazisi olan köpeklerde, az veya orta düzey bir miktarda sindirim enzimleri üretilse bile, tüm gıdayı sindirecek düzeyde üretim olmaz.

Hastalığın hafif düzede ortaya çıktığı durumlardaki köpeklerde, problemler çok şiddetli olmadığı için genellikle zayıf bir yapıda yaşamayı sürdürürler. Dışkıları sürekli olarak yumuşaktır. Ancak yetersizliğin orta düzeyden ileri ve şiddetli olduğu durumlarda yetersiz beslenmeye bağlı belirtiler aşırı şiddetlenir ve ölüme kadar gidebilir.

Hastalığın tedavisinde en önemli kriter, sindirim için kullanılan ve yeterince üretilemeyen bu enzimlerin köpeğe dışardan verilmesidir. Bu enzimleri içeren ilaç ve preparatlar, veteriner hekimler tarafından reçete edilerek kullanılabilir. Bunun yanı sıra, zel reçete diyetler de bu problemle yaşayan köpeklerin beslenme ihtiyaçlarının karşılanmasında ve hastalığın tedavisinde destekleyici olarak faydalı olur.

Belirtileri neler

Kötü kokulu ve yağlı dışkı

Deride kuruma ile tüylerde matlık ve kırılganlık

Yeterince sindirim gerçekleşememesi sonucu oluşan açlığa bağlı sürekli acıkma hissi ve doymama

İştaha ve aşırı yemeğe karşın kilo kaybı ve zayıflık

Dışkı yeme.

En çok hangi türlerde görülüyor

Çoğu kez genetik olarak ortaya çıkan bu durum en çok, Alman çoban köpekleri, doberman pinscher, saint bernard, İrlanda seteri ile labrador retriever ırkı köpeklerde görülür.

Pako pano

Benim adım Pakize. Beni sokakta bulup veterinere yetiştirenler bu ismi koydular. Yakıştı da. Ağır yaralıydım ancak 20 gündür hastanedeyim. Tedavilerim yapıldıktan sonra iyileştim. Çok güzel gözlerimin olduğunu söylüyorlar. Ayrıca çok da uysal ve sevgi doluyum. Resmimi görüp beni sahiplenecek bir aile çıkar mı diye heyecanla bekliyorum. Tel: (216) 325 93 32, (534) 360 15 24.

Sokaklarda çok zor durumdaydı. Şimdi güzelce yemeğini yedi, tosun gibi oldu. Bakımı yapıldı. Bu soğuklarda sokakta kalmasın. 3 aylık, sakin, sevecen bir oğlan. Ona sıcak yuvanızı açar mısınız? Tel: (216) 384 51 65.

Kadife kız 2.5 aylık. Kaza sonucu kırılan arka ayağı başarılı bir ameliyat ile tamamen iyileşti. İç dış parazit aşıları yapıldı. Tüyleri pırıl pırıl parlayan çok sağlıklı bir ufaklık. Koşup oynamaya bayılıyor. Bu zeytin kıza yuva arıyoruz. Tel: (533) 622 44 59, (216) 455 03 58, arcalar7@hotmail.com

Biz ikiz kedileriz. Annemiz öldü. Bir abla bize bakıyor ama çok büyük kedileri var, kutudan çıkamıyoruz. Evde daha fazla kalmamız mümkün değil. Kendimize sıcak bir yuva arıyoruz. Tülay Diker tel: (505) 476 40 35. t_diker@yahoo.com

Resimdeki minik kız sakat bir annenin bebeği idi. Anne pek bakamadığı için takviye ile büyüdü. Aşıları tamam. Son derece sağlıklı, uyumlu, tam bir ev kedisi. Dışarıyı hiç sevmiyor ama yuva bulamazsa sokakta kalacak. Altı aylık bu kızı yanınıza alır mısınız? Tel: (532) 216 24 26.

Yazının Devamını Oku

İzmirli sokak hayvanlarının ücretsiz ambulansı

20 Aralık 2008
İzmir Bornova Belediyesi, sahipsiz hayvanlara yardım eli uzattı ve bir araç alarak ambulans haline getirdi. İçine akla gelebilecek her türlü ilk yardım malzemesi yerleştirildi. Bu görev için halihazırda belediye bünyesinde çalışan veteriner hekimler ve yardımcı elemanlar ayarlandı. Böylece kaza geçiren hayvanların, kendilerine ilkyardım uygulanabilecek ücretsiz bir ambulansları oldu. Hayvanların sokaklarda uğradıkları şiddet görüntülerini ekranlarda, internet sitelerinde görüyoruz. Zehirlenerek ya da vurularak öldürülen hayvanlara rastlamak adete an meselesi.

Bütün bu yaşananlardan rahatsızlık duyan İzmir Bornova Belediyesi, sokak hayvanları için kendi imkanlarıyla ufak gibi gözükse de büyük bir adım attı. Sokakta yaralanan, kazaya uğrayan, sakatlanan hayvanlara yardım etmek için kolları sıvadı. Tamamen ücretsiz ilk yardım hizmeti verecek, bir nevi ambulans görevi gören acil yardım aracını hizmete soktu.

AMELİYAT BİLE YAPILABİLİYOR

Bornova Veteriner İşleri Müdürü, hekim Muzaffer Tetik, hayvanlar için acil yardım aracı uygulaması fikrinin nasıl doğduğunu şöyle anlatıyor: "Kanunlar gereği üç senedir sokak hayvanlarını alıyoruz, kısırlaştırıyoruz, tekrar sokağa salıyoruz. Durum böyle olunca köpek nüfusunda bir artış oldu. Bu artışla beraber özellikle köpeklerin uğradıkları trafik kazalarının sayısı da hızla arttı. Açıkçası hayvanlara çarpan şahıslar da duyarlı değil. Onları sokak ortasında bırakıp kaçıyorlar.

Biz de bu hizmetle sahipsiz hayvanlara yardımcı olmak istedik."

Kazalara anında müdahale uygulayacak araç, 2008 model bir Renault Traffic. Devlet Malzeme Ofisi’nden satın alındı. Araç veteriner hekimler tarafından hayvanların ihtiyaçları doğrultusunda modifiye edildi. Toplamda 47 bin YTL harcandı.

Beş kişilik aracın arkasında yıkanabilir sedye var. Bu alan steril olması ve rahatlıkla temizlenmesi için tamamen krom nikel malzemeden yapılmış. Ayrıca her taşımadan sonra arabanın temizliği yapılıyor.

7 GÜN 24 SAAT HİZMET VERİYOR

Olay yerine vakanın durumuna göre bir ya da iki veteriner hekim ve iki yardımcı eleman gidiyor. Aracın içinde acil müdahaleler için kromdan yapılmış katlanabilir operasyon masası ve malzemeleri, ecza dolabı, aşı ve benzeri ilaçlar için buzdolabı, oksijen tüpü, yaralı hayvanları taşımak için sedye ve serum seti var. Ambulans, içinde ameliyat yapılabilecek alt yapıya sahip.

Kısa sürede günde en az üç yardım çağrısı almaya başlayan acil yardım aracı, 7 gün 24 saat hizmet veriyor. Fakat sahipli hayvanlar değil sadece sokak hayvanları için çalışıyor. Bornova Belediye Başkanı Dr. Sırrı Aydoğan, gerekirse şehir merkezine uzak bölgelerde yapılacak çeşitli kampanyalarda da arabayı kullanabileceklerini söylüyor.

Veteriner Hekim Muzaffer Tetik de aracın aşı kampanyalarına yardımcı olacağı görüyünde: "Aşıların sürekli soğuk kalmaları gerekiyor. Kırsal kesimdeki sahipli hayvanların bazılarının hayatı hiç aşı yapılmadan geçiyor. Aracın içinde bulunan dolabımız sayesinde bundan böyle şehir merkezine uzak yerleşim alanlarında daha rahat hareket edeceğiz."

Belediyenin bu hizmetinden (232) 373 8837 numaralı telefon aranarak yararlanılabiliyor.

Hakan GENCE

Kedilerde şeker hastalığı ve belirtileri

Genellikle orta yaş ve üstündeki kedilerde ortaya çıkan, sebebi tam olarak bilinmeyen şeker hastalığının erkek kedilerde görülme oranı daha yüksek. Oluşumunda pankreas hastalıkları, bazı genetik hastalıklar, hormon dengesizlikleri, metabolizma hastalıkları ve enfeksiyonların rol oynadığı görülüyor.

Belirtiler hastalığın şiddetine ve insülin üretimindeki bozukluklara bağlı olarak hafif veya şiddetli gözlenebilir. Yine hastalığın seyrine ve şiddetine göre bu belirtiler daha az veya fazla sayıda ortaya çıkabilir. En çok karşılaşılan belirtiler ise şöyle:

İdrar miktarının ve su tüketiminin artması: Hücre içine giremeyen ve kanda seviyesi sürekli yükselen şeker, hiperglisemi adı verilen anormal bir tabloya yol açar. Bu durumda böbrekler idrar yoluyla ve su kaybederek bu fazla düzeydeki şekeri vücuttan uzaklaştırmaya çalışır. İdrarla aşırı su kaybeden kedi, normalden daha fazla su içerek sıvı kaybını gidermeye çalışır.

İştah değişiklikleri: Bazı kedilerde iştah azalması ve daha az yemek yeme şeklinde görülebilir. Bu genellikle hastalığın verdiği genel durum bozukluğu ve kedinin kendini iyi hissetmemesi ile ilgili olabilir. Bazılarında ise aşırı açlık ve iştahla birlikte yiyecek tüketiminde artış gözlenebilir. İştah artışı genellikle şekerin kanda yükselmesine karşılık hücrelerin şekersiz kalışına gösterilen tepki ile ortaya çıkar.

Tuvalet kabı dışına idrar yapma: İdrara çıkma sayısının artması, bazı şeker hastası kedilerde kum dışındaki yerlere de idrar yapma ile sonuçlanabilir. İdrar yolu enfeksiyonları da gelişebilir.

Yürüyüş bozukluğu (diabetik nöropati): Sinir sisteminde meydana gelen anormallikler sonucunda, yürürken parmaklarına değil tabanlarına basmaya başlayabilir.

Kilo kaybı: Vücuda alınan enerji kaynakları hücrelerde kullanılamadığı için vücutta daha önce depolanmış ve vücudun kendi dokularına dönüşmüş olan yağlar gibi enerji kaynakları hızla tüketilmeye başlanır ve bunun sonucunda şeker hastası kedilerde kilo kaybı gözlenebilir.

Kusma: Özellikle hastalığın şiddetli seyrettiği kedilerin vücudunda keton adı verilen atık maddeler hızla artar ve mide bulantısı ile kusma gözlemlenir. Keton miktarının artması sonucu kanın asit baz dengesi de bozulabilir ve keto-asidozis gibi kedinin hayatını tehdit eden acil durumlarla karşılaşılabilir.

Halsizlik, bitkinlik ve depresyon: Şeker hastası kediler besinlerle birlikte aldıkları enerjiden yararlanamadıkları için yemek yeseler de yemeseler de daha bitkin ve halsiz olabilirler. Bazılarında, vücuttaki kas miktarının azalmasına bağlı olarak yorgunluk belirtileri daha da şiddetlenebilir. Depresyon ortaya çıkabilir. Kedi kendisini yeterince yalayıp temizlemeyebilir, etrafla ilgisini kesip bitkinlik yaşayabilir. Tüylerde cansızlık, matlık ve dökülmeler görülebilir.

Pako Pano

Beş aylık bu minik kedinin kendine sokaklarda bakması imkansız, çünkü iki gözü de görmüyor. Ama evin içindeyken normal bir kediden farkı yok. Koklayarak mamasını, kumunu bulabiliyor. Onu çok sevecek bir ev arıyoruz. Tel: (532) 773 00 24.

Boncuk 3 aylık, simsiyah bir kedi. Tüm aşıları tamam, tuvalet terbiyesi var. Oyuncu ama uysal bir kedi. Eğer bu minik yavruya bir ömür boyu ilgi gösterip kucaklamak isterseniz lütfen bizi arayın... İstanbul, tel: (532) 416 81 47.

Bu güzel kızı bulduğumuzda araba çarpmasından dolayı kalçası kırıktı. Tedavisi yapıldı. Şimdi 2.5 aylık, çok oyuncu ve sevecen, mırıl mırıl bir kız. Onu yanınıza almak isterseniz tel: (543) 254 65 77.

3.5 aylık, iç ve dış parazit aşıları yapılmış, oyuncu, ev adabını bilen, tekir kıza acil ev aranıyor. İstanbul, tel: (216) 455 0358, (533) 622 44 59. arcalar7@hotmail.com

Yazının Devamını Oku

La Fontaine’e kızdı kedi - fare masalı yazdı

13 Aralık 2008
İzmirli tiyatro adamı Haluk Işık’ın, asıl adı "Harikalar Mutfağı" olan tiyatro oyunu, geçtiğimiz günlerde "Kediler ve Fareler Mutfağı" adıyla kitaplaştırıldı. Oyun yazıldığı günden bugüne, Devlet Tiyatroları’nın hemen her sahnesinde, İstanbul Şehir Tiyatroları’nda, pek çok özel tiyatroda yüzlerce kez sahnelendi ve sayısız çocuğa ulaştı. Şimdi hikaye kitabıyla hayvan sevgisini çocuklara aktarmayı hedefliyor. Kitabı Engin Erbaş resimledi.

Kedi ile fare neden birbirlerine düşmandır? Bir kedi ve fare dost olabilir mi? Haluk Işık’ın Kelime Yayınları’ndan çıkan "Kediler ve Fareler Mutfağı" isimli masal kitabı bu sorulara cevap arıyor.

Işık’ın 1995’de yazdığı ve Tobav - Çankaya Belediyesi Çocuk Oyunları Yarışması Ödülü kazanan oyunu, Papatya isimli bir sokağın iki ayrı mutfağında geçiyor. Aşçılardan Gümüşkepçe sevecen, tokgözlü, yardımsever ve dürüst biri. İkinci mutfağın sahibi Kırıkçatal ise onun tam tersi. Bir gece iyi niyetli aşçı Gümüşkepçe’nin mutfağı bir fare tarafından soyuluyor. Gümüşkepçe polisi arıyor ama sonuç alamıyor. Komşusu Kırıkçatal da ona yardım etmiyor. İmdadına komşunun kedisi Yorgunpençe yetişiyor. Ve masalın iki kahramanı; kedi ile fare arasındaki olaylar böylece başlıyor.

Yazar Haluk Işık, kahramanlarını neden kedi ve fare olarak seçtiğini şöyle anlatıyor: "La Fontaine’e kızdığım için. Elbette bu bir şaka. Ama büyük yazarın fablları yüzünden, insana dair ne kadar olumsuzluk varsa, hepsinin hayvanların üstüne yıkılmasına da içerlemiyor değilim. Siz hiçbir hayvanın altın için siyanür döktüğünü, canlı öldürmek için bomba yaptığını gördünüz mü? Biz kedi-fare çatışması anlatırken, aslında birlikte mücadele edip ortadan kaldırmamız gereken bir çok olumsuzluğa dikkat çekiyoruz. Bir oyun ya da öykü, bütün bunları bir saat içinde anlatabilir mi? Elbette hayır. Ama bir çocuk, okuduktan sonra kedilere taş atmayacaksa, fareleri kesinlikle öldürülmesi gereken bir canlı olarak görmeyecekse, yazdıklarım herhalde boşuna gitmemiş olacak."

Kediler ve Fareler Mutfağı’nda da, pek çok film ve hikayede olduğu gibi, fiziksel olarak güçlü olan kediyi kendisinden zayıf olan fareye göre daha beceriksiz ve üşengeç görüyoruz. Kedi ve fare arasında geçen kovalamacalarda fare bir çok kez kedinin eline düşse de zekası ve çevikliğiyle kurtulmayı başarıyor. Haluk Işık, çocuk kitapları ve filmlerinde görmeye alıştığımız bu klişeyi kitabında kullanmasının bir nedeni olduğunu söylüyor: "Gerçek güç nedir? Fiziksel olan mı, düşünsel olan mı? Çocuğun, algılama ve yorumlama özgürlüğünü zedelememeye çalışarak, bu soruları sormasını amaçladım."

HAYVANLARI SEVMELERİNE YARDIMCI OLACAK

Aslında kitap sadece fare Kazmadiş ile kedi Yorgunpençe’nin düşmanlığı üzerine kurulmuyor. İki aşçının rekabeti bu iki farklı cinsten hayvanı da karşı karşıya getiriyor. Fakat bir süre sonra aşçılara dersi onlar veriyor. Kedi, sahibinin daha başarılı ve iyi bir insan olması için elinden geleni yapıyor. Fareyle dostluk ve işbirliği kurarak, sahibine yardımcı olmaya ve ders vermeye çalışıyor.

Haluk Işık uzlaşmayı hayvanlar üzerinden göstermenin çocukları daha çok etkilediğini söylüyor: "Hayvanları sevmelerine de yardımcı oluyor. Tek koşul, hayvanlar üstünden hareket etme avantajını iyi kullanmak. Çocuklara yalan söylememeli ve pedagojik-psikolojik algılama ve yorumlama haklarına saygı göstermeliyiz. Ben çocuklara dair ne zaman bir şey yazmaya niyetlensem, hayvanların dünyasından insanlara yönelik şeyler söylemek istiyorum. Çünkü o dünya daha temiz, daha doğayla iç içe, daha hoşgörülü."Hakan GENCE

Pako pano

Bu yavrucuk üç senedir evimizde yaşıyor. Babamın hastalığı nedeniyle evde bakmamız doktor tarafından yasaklandı. Çok acil yeni bir yuva arıyoruz. Tel: (532)706 21 01, (535) 896 53 89.

Ben 8 aylık, kısırlaştırılmış bir dişiyim. Adım Kekik. Kardeşlerimin hepsi gitti, ben yuva bulamadım. Beni ömür boyu sevecek ve koruyacak, sıkılıp başından atmayacak bir kedi severle yaşamımı sürdürmek istiyorum. İstanbul. Tel: (533) 368 42 43.
Yazının Devamını Oku

Bayramda kedi ve köpeklerin de yediklerine dikkat etmek lazım

6 Aralık 2008
Bayram olunca, doğal olarak evlerde her zamankinden daha çok, çeşitli ve zengin içerikli yiyecekler bulunuyor. Üstelik Kurban Bayramı’nda işin içine çiğ et de giriyor. Beslenme yapıları bizimkine benzerlik gösterse de, evcil hayvanların sindirim sistemleri insanınkinden oldukça farklı. Bu farklılıklardan doğan beslenme duyarlılıkları, yemelerine izin verdiğiniz bazı gıda maddelerinin sağlık sorunlarına yol açmasına neden olabilir. Aşağıdaki konulara dikkat ettiğiniz takdirde kedi ve köpeklerinizde sağlık sorunu yaşamadan eğlenceli ve keyifli bir bayram geçirebilirsiniz.

Çiğ verilen et, balık ve tavuk ürünleri, e.coli gibi hastalık oluşturan bakteriler ve toksoplazma gibi parazitler içerebileceğinden ciddi problemlere yol açabilir. Benzer hastalıklardan sizin ve onların sağlığını korumak için çiğ etle temas etmiş kapları ve aletleri, evcil hayvanlarınız tarafından keşfedilmeden yıkayıp ortadan kaldırın.

Besin değeri yüksek ve aşırı yağlı yiyecekler ile et suları, mide rahatsızlığından akut pankreas problemlerine kadar kedi ve köpeklerinizde ciddi ve acil müdahale gerektiren sağlık sorunlara yol açabilir.

Sığır, koyun ve tavuk kemikleri ile balık kılçıkları, yutulduğu takdirde kedi ve köpeklerin sindirim sisteminde ciddi tahribatlara ve bağırsaklarda yırtılmalara neden olabilir. Bu nedenle kaynağı ve büyüklüğü ne olursa olsun tüm kemik türlerini evcil hayvanlarınızdan uzak tutmalısınız. Bunun yerine sterilize edilmiş ve öğütülüp tekrar şekillendirilmiş özel ödül kemiklerini kullanabilirsiniz.

Bizden 100’lerce kat daha hassas koku alabilen kedi ve köpekler, ortalıkta bırakılan et ve et suyu bulaşmış naylon torbaları, alüminyum folyo ve streç film gibi malzemeleri yutup bağırsaklarında tıkanma gibi ciddi tehlikeler yaşayabilirler. Bu nedenle etle ve yemekle temas eden bu tarz mutfak malzemelerini ortalıkta bırakmayın.

Çikolata, kahve ve çay, ksantin adı verilen, kedi ve köpeklerin sinir sisteminde, idrar yollarında ve kalp kasında problemlere yol açan bir madde içerir. Çikolata ayrıca içeriğinde bulunan ve köpeklerin özellikle tadını çok sevdiği teobromin maddesi nedeniyle çok ciddi bir tehlikedir. Yaklaşık 60 gram kadar bitter çikolata, 10 kilogramlık bir köpeği zehirleyecek miktarda teobromin içerir. Bu maddelerin tüketilmesi, ishalden nöbetlere ve hatta ölüme kadar gidebilen sorunlara yol açabilir. Bu yiyecekleri köpek ve kedilerin ulaşamayacağı yerlerde ve kapalı kaplarda tutmalısınız. Özel hazırlanmış ve teobromin içermeyen ödül çikolataları dışındaki tatlıları evcil hayvanlarınıza yedirmemelisiniz.

Alkol ve alkol içeren maddeler, evcil hayvanlarda önemli zehirlenmelere yol açabilir. Bu nedenle içki bardaklarınızı ortada bırakmamalı veya yıkayıp kaldırmalısınız.

Bayram sofrasına oturduğunuzda, kedi ve köpeğinizi de masanızda bulunan yiyeceklerle beslemek isteyebilirsiniz. Ancak sindirim sistemleri değişik yiyeceklere karşı insanınkinden çok daha duyarlı olan ve gıda değişikliklerini birkaç günden önce tolere edemeyen evcil hayvanlarda bu durum ciddi sindirim sistemi problemlerine yol açabilir. En iyisi kedi ve köpeğinize uyguladığınız beslenme programını bozmamak ve sofranızdaki yiyeceklerden onu uzak tutmak. Siz yemeğinizi yemeden önce mutlaka kendi mamasıyla kedi ve köpeğinizin karnını doyurun. Tok olduğu takdirde daha az problem yaşanacaktır.

Yemek sonrasında yiyecekleri, içecekleri, tabak, çatal, kaşık ve bardakları onların giremeyeceği şekilde kapısını kapatarak mutfağınıza kaldırmayı unutmayın.

Tüm evcil hayvanlara ve sahiplerine sağlık ve mutluluk dolu iyi bayramlar dilerim.

Evinin balkonunda zehirlenen Karmen’in hikáyesi

51 yıldır Koşuyolu’nda yaşayan Nuri Uçman, eşi Arzu Hanım ve kızı Nazlı Deniz ile 15 yıldır Validebağı Sitesi’nde oturuyor. Uçman Ailesi, 1999 Marmara depremi sonrası, sahibinin siteden taşınması üzerine yalnız kalan Bıdık’a sahip çıktı. Nazlı Deniz’in isteği üzerine, 1 buçuk yıl önce de eve poodle cinsi Karmen geldi.

Anne Arzu Uçman, 13 Kasım’da Nazlı Deniz’i voleybol kursuna götürdü. Giderken köpeklerini balkonda bıraktı. Eve döndüklerinde Karmen’in hasta olduğunu gören anne kız, köpeği hemen veteriner polikliniğine götürdü. Müdahale sırasında Karmen’in kaşar peyniri tarafından zehirlendiği anlaşıldı. Balkonlarına atılan zehirli kaşar peyniri yiyen Karmen, çok genç olduğu için yediğini hemen hazmetmişti, müdahalelere rağmen kurtarılamadı.

Nuri Uçman, olayı site yönetimine bildirmek istedi. Ancak beklemediği bir tepkiyle karşılaştı. Yönetim, "Köpeğinizin ölümünü siz hazırladınız, bundan dolayı site yönetimine herhangi bir başvuruda bulunmayın, diğer köpeğinizi de dizinizin dibinden ayırmayın, balkona çıkartmayın, camlarınızı açık bırakmayın!" dedi.

Karmen o güne kadar sitede hiçbir şikayete sebep olmamıştı. Böyle bir olayın neden yaşandığına anlam veremeyen aile, "Karmen kediden bile korkardı, köpeklerimizin hiç kimseye zararı olmadı" diyor.

Karmen’in ölümünden hemen sonra benzer bir olay yan apatmanda yaşandı. Sami Yılmaztürk’ün golden retriever cinsi köpeği Likör, yine evinin balkonundayken hastalandı. Yılmaztürk, Likör’ü aynı veteriner kliniğine götürdü. Tedaviye alınan Likör’ün ağzının içinde kaşar peyniri ve ilaç kalıntıları görüldü. Karmen gibi zehirlendiği anlaşıldı. Tüm gün boyunca konvülzyon geçiren köpek, tedavilere olumlu yanıt verdi ve kurtarıldı.

Bize bu hikayeyi aktarmalarının sebebi, diğer hayvan sahiplerini uyarmak. Çünkü bu tip olaylar sadece sokak köpeklerinin başına gelmiyor. Karmen örneğinde olduğu gibi, ev köpekleri de zehirlenebiliyor.

n Gülçin YILDIZ

Pako pano

2,5 aylık kızımız kalçası kırık şekilde sokakta bulundu. Başarılı bir ameliyat sonunda şu anda yürümeye başladı. Zamanla daha da iyi olacak. İç dış parazit aşıları yapıldı, şu anda çok sağlıklı ve çok sevgi dolu. Çok acilen yuva arıyoruz. Tel: (216) 384 51 65.

Tomik 28 Ekim 2008 tarihinden beri bir pansiyonda kalıyor. O tarihten beri yuva arıyoruz. Ona evinizi açar mısınız? Dilara Köseoğlu / Ankara. Tel: (534) 404 75 90.

Siyah beyaz ikizler, kendilerine yuva arıyor. Ankara, incibirinci@gmail.com.

Ekteki 3 renkli dişi kediyi İstanbul, Ataköy 7. Kısım’da bir çalı dibinde ağlarken buldum. Ev kedisi ve yeni kaybolmuş. Boynunda beyaz tahta boncuklardan özel yapılmış kolyesi var. Çok insancıl ve sevecen, kucaktan inmek istemiyor. Sokakta hırpalanmış, dışarıda yaşayamaz. Sahibini arıyorum. Aslıhan Soydaş. Tel: (212) 661 41 27.

Resimdeki bebeği İstanbul’daki Beykoz Barınağı’ndan sahiplendirdik. Fakat yuvasına yeni kavuşmuştu ki, bakamayacaklarını, geri vermek istediklerini söylediler. Tekrar barınağa dönmesin, acilen yuva arıyoruz. Tel: (536) 443 77 64.
Yazının Devamını Oku

Hayvanlarla tedavi

29 Kasım 2008
Doktor Ender Saraç ile veteriner Talat Gülbay, bir süre önce biraraya gelerek, tıbbı destekleyen ve tamamlayan bir dal olarak "hayvanlarla tedavi" konusunda çalışmaya başladı. Bu birlikteliğin ilk adımını da yarın, Naturel Beden, Zihin ve Ruh Sağlığı Festivali’nde bir seminer vererek atacaklar. Festival, İstanbul Harbiye’deki Askeri Müze Kültür Sitesi’nde düzenleniyor. 17.30-18.30 saatleri arasındaki seminerde ikili, kedi ve köpekle tedaviden kurtlarla tedaviye kadar pek çok yöntemi ele alacak. Bu yöntemlerin hangi hastalıklara iyi geldiği ve nasıl uygulanması gerektiği konusunda bilgi verecekler. "Hayvanları sevmeseniz bile zarar vermeyin" mesajı üzerinde yoğunlaşacaklar.

Ender Saraç ve Talat Gülbay, geçen yıl tanıştı. İki hayvansever, hem toplumdaki hayvan sevgisini arttırmak hem de şifanın sadece bitkilerde değil hayvanlarda da olabileceğini duyurmak üzerine çalışmaya başladılar. Derken devreye Naturel Beden Festivali girdi ve ikili "Hayvanlarla Tedavi" isimli seminer için kolları sıvadı. Üç aylık bir çalışma sonucunda hazırlıklarını tamamladı.

Hayvanlarla tedavi, alternatif tıpta binlerce yıldır varolan bir yöntem. Ayrıca hayvanlardan elde edilen serumlar, sığır jelatini, arı sütü gibi ürünler de pek çok kişi tarafından biliniyor ve kullanılıyor. Ender Saraç, seminerin farkının, bütün bu yöntemleri birarada sunmak olduğunu ve konuyla ilgili gelişmelerin tohumlarının atılacağını söylüyor: "Hayvanlar insanlara şifa verip hastalıkları tamamen tedavi edebiliyor. Bunun nedeni masum ve çok içgüdüsel davranmaları. Tabii bunları söylerken amacımız kesinlikle modern tıbbı bir yana atmak değil. Ona tamamlayıcı bir dal oluşturmak. Aslında dünyanın çeşitli yerlerinde sülüklerle, yunuslarla, atlarla tedaviler uygulanıyor. Belki ileride bu yöntemlerin uygulanacağı bir merkez de açabiliriz." Yunuslarla tedavi en çok bilinen yöntemlerden, 1970’ten beri uygulanıyor. 15 gün süren tedaviler, sinir sistemi problemlerinde, özürlü çocukların tedavilerinde uzun süre olumlu etki gösteriyor.

İkili, hayvanlardan başka hangi hastalıkların tedavisinde faydalanıldığını anlattı:

ATLAR NEGATİF ENERJİYİ TOPRAĞA AKTARIYOR

Atlarla tedavi, bu alanda bilinen en eski yöntemlerden. Sıklıkla çocukların sinir, kas iskeletlerinin bozuklukları, otizm, konuşma bozuklukları ve beyin felçlerinde kullanılıyor. Belli tedavi seansları var. Hastayı heyecanlandırıp duygu kanallarını açtıkları için hastaya verilen öğreti uzun süre fayda sağlıyor. Tabii bu işlem için çocuğun ruh halini tanıyan ve atın ruhundan anlayan bir uzmanın işin içinde olması gerekiyor. Atların önemli özelliklerinden biri de insanlardaki negatif enerjiyi almaları. Ata bindiğinde binicinin kök şakraları atın şakrasıyla temas ediyor. Bu sayede at binicisini topraklıyor ve negatif enerjiyi toprağa aktarıyor. Sadece 20 dakika ata binmek bile negatif enerjiyi atıyor.

KEDİ VE KÖPEK TANSİYONU DÜŞÜRÜYOR, KALP KRİZİNİ ÖNLÜYOR

ABD hastanelerinde bu tedavi yöntemi için eğitilmiş özel kedi ve köpekler bulunuyor. Daha çok kalp hastalarında, uzun süreli tedavi için hastaneye yatanlarda, otistik çocuklarda kullanılıyorlar. Kalp hastalarında tansiyon düşürüyor, kalp krizinden ölüm oranını yüzde üç azaltıyorlar. ABD’de her yıl 30 bin insanın hayatı kedi ve köpek beslediği için kurtuluyor diyebiliriz. Evcil hayvan besleyenlerde gerilim azalıyor, kolesterolleri beslemeyenlere göre daha düşük oluyor. Çocukların büyüme döneminde okuldaki davranışlarını ve sosyal hareketleriyle karar verme yeteneklerini olumlu etkiliyor. Ailesini kaybeden çocukların problemi atlatmasına yardımcı oluyor.

SÜLÜK HASTALIKLI DOKUYU YİYOR BALIK MANİKÜRDE KULLANILIYOR

Varis, hemoroid, egzama, ödem ve yanık gibi rahatsızlıklarda kullanılıyorlar. Sülükler vücuttaki hastalıklı bölgenin bütün zehrini ve toksinini çekiyor. Tabii bunu hijyenik ve bilinçli olarak yapmak şart. Balıklarla tedavi de çok önemli. Örneğin Sivas’taki Balıklı Göl’deki suda yüksek oranda selenyum olduğu için, gölde yaşayan balıklar ilginç bir şifa yeteneğine sahip. Sadece hastalıklı dokuyu yiyorlar. Sedef hastalığı, egzama ve aknelerde iyileştirici etkileri çok yüksek. Uzakdoğu’da manikür ve pedikür yapan balıklar var. Son yapılan araştırmalar balıkları seyretmenin zihni rahatlattığını gösteriyor. Hakan GENCE / hgence@hurriyet.com.tr

Rehberlik ve yardımcılık yapan köpekler

Evcil hayvanlar sadece insan sağlığı için uygulanan tedavilere yardımcı olmakla kalmayıp onlara rehberlik ve yardım hizmeti de sunuyorlar. Bu konuda şüphesiz en çok rol oynayanlar köpekler. Özellikle engelli insanların yetersizlikleri ile ilgili ihtiyaçlarını gidermeleri ve normal yaşantılarını sürdürmeleri için görev yapan köpekler, onların hayatlarını kolaylaştırıyor.

Rehber köpekler içinde en bilinenleri, körlere yardımcı olanlar. Bu köpekler, görme engelli sahiplerine caddelerde karşıdan karşıya geçerken, evin içinde ve dışında yürürken, kapılardan geçerken, asansör ve yürüyen merdivenlerde yardımcı oluyor. Buna benzer şekilde işitme engelliler için eğitilmiş olan köpekler de sahiplerine telefon çaldığında, kapı çaldığında, evdeki insanlar seslendiğinde, bebek ağladığında, evdeki alarmlar ve çalar saat çaldığında, anormal sesler duyduklarında uyararak yardımcı oluyorlar.

Hizmet köpekleri ise özellikle hareket yeteneklerinde kısıtlama ve engel olan kişilere yardımcı. Evdeki ışıkları açıp-kapatarak, kapıları açarak, ufak tefek eşyaları taşıyarak, onların düşürdükleri veya uzanamayacakları mesafede bulunan eşyaları uzatarak, tekerlekli sandalyelerini çekerek ve oturma pozisyonundan ayağa kalkmalarına destek vererek hizmet etmekteler. Hatta bazıları çekmeceleri açıp kapayarak, çamaşırları makineye ve kurutucuya yerleştirip çıkararak, bazıları da yakındaki bakkaldan alışveriş yaparak sahiplerine yardımcı olmakta.

Bazı köpekler ve kediler ise belli periyotlarla nöbetlere yol açan hastalıkları olan sahiplerine, bu nöbetler öncesinde haber vermek üzere eğitilebiliyor. Nöbet öncesindeki küçük değişikleri algılamak üzere eğitilen kedi ve köpekler bu sayede nöbet geçirmek üzere olan sahiplerine yeterli vakit kazandırarak daha emniyetli bir yere geçmesi ve hazırlanması konusunda hayati bir yardımda bulunyor.

Parkinson hastalarının, sadece ayaklarının donup hareketsiz kalmasına ve düşmelerine yol açan durumlarda, daha önceden eğitilmiş olan köpekler sahiplerine dokunarak ayaklarının tekrar hareket etmesine ve yürümenin devamına imkan sağlıyor. Köpeklerin teması ile donup kalmış ayağın tekrar hareket etmesinin nedeni medikal anlamda tam olarak açıklanabilmiş değil. Bunun yanı sıra benzer şekilde köpekler karşı denge faktörü olarak hareket edip sahiplerinin denge kurmalarına da yardımcı olabiliyorlar. Düşen sahiplerinin yerden kalkmasına yardımcı olmak üzere de eğitilebiliyorlar.

Pako pano

Adı gibi Maskot, 3 aylık erkek kedi. Bir apartmanın bacasında bulduk onu, zorlukla çıkardık. Çok yağmur yediğinden hastalanmıştı, aç ve çaresizdi. Tekrar sokağa bırakmaya kıyamadık. Veterinere götürdük, aşılarını yaptırdık. Şimdi sağlıklı, çok uysal, cana yakın, sevgi dolu bir kedi. Tuvalet terbiyesi var. Onu ömür boyunca sevip koruyacak, asla terk etmeyecek sıcak bir yuva arıyoruz. İstanbul. Tel: (532) 416 81 47.

Beş kedi bebeğe yuva aranıyor. En büyüğü bir yaşında en küçüğü 4 aylık. Yemek ayırt etmezler, çok tatlılar. Tel: (505) 667 47 72.

7 aylık erkek bir sarmanım. Bir günlükken bir kutu içine konup atılmışım. Çok terbiyeliyim, tüm aşılarım yapıldı ve kısırlaştırıldım.

Tek isteğim beni her şartta yanından ayırmayacak, sevip koruyacak, kalıcı bir yuvam olması. Konuşkan bir can yoldaşı arıyorsanız ben buradayım. Tel: (533) 368 42 43.
Yazının Devamını Oku

YÖK’ün köpekleri Şanslı ve Cango

22 Kasım 2008
YÖK Başkanlığı görevine atandığından bu yana türban, imam hatipler ve katsayı tartışmaları ile gündeme gelen Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan’ın, fanatik bir hayvansever olduğu ortaya çıktı. Çocukluğundan beri köpek sahibi olmak isteyen, özlemini arkadaşlarının köpeklerini severek gidermeye çalışan Özcan, terk edilmiş bulduğu Şanslı ile bir arkadaşının hediye ettiği Cango isimli yavru köpeklere YÖK’ün kapılarını açtı. Yusuf Ziya Özcan, YÖK’ün ilk misafiri olan Şanslı’yı Bilkent’teki YÖK binasına giderken sokakta terk edilmiş halde buldu. Bu yüzden cinsini bilmiyor. Kulakları kurt gibi dik duran ancak boyutları itibariyle kanişi andıran Şanslı, sevimli bir köpek. Kısa sürede YÖK’ün maskotu olmuş. Kısa süre sonra, Özcan’ın bir arkadaşı, Şanslı’ya arkadaş olması ve ileride bekçilik yapması için 4 aylık bir Alman kurdu hediye etmiş. İlk sahibi bu sevimli yavruya Cango ismini verdiği için Özcan da bu ismi değiştirmemiş.

Yerinde duramayan, YÖK kampüsünün altını üstüne getiren Şanslı ve Cango ikilisi, birbirleriyle oynamaya bayılıyor. Serbest bırakıldıklarında YÖK’ün bahçesinde saatlerce koşuyor, çimlerde yuvarlanıyorlar. YÖK’ün ilk misafiri olan Şanslı, Cango’ya gösterilen ilgiyi biraz kıskandığından Özcan’ı görür görmez hemen üstüne atlıyor ve oynamak istiyor. Köpekleri çok sevdiğini söyleyen Özcan, her akşam 6 yaşındaki oğlu ile köpekleri sevmeye gidiyor. YÖK’ün çehresini değiştiren Şanslı’nın, kuruma gelişinin ilginç hikayesini şöyle anlatıyor Yusuf Ziya Özcan:

"YÖK binasına evim yakın olduğu için yürüyerek geliyorum. Yaklaşık bir ay önce sokakta küçücük, beyaz bir yavru köpek gördüm. İlk önce böyle güzel bir köpek sokağa terk edilmemiştir diye düşündüm ve sahibini aramaya başladım. Ama kimse sahip çıkmadı. Ben de aldım kucağıma ve doğru eve götürdüm. Hep bir köpeğim olsun istemiştim. Ama ev koşullarımız müsait olmadığından bu hayalimi gerçekleştirememiştim. Şanslı’yı eve götürünce oğlum mutluluk çığlıkları atmaya başladı. Hemen bir karton kutu bulduk. İçine koyup, kutuyu balkonda güzel bir köşeye yerleştirdik. Eşim yumurta pişirdi. Bir kaba süt koyduk. Karnını doyurmaya çalıştık.

Ancak çok küçük olduğu için korkuyor ve sürekli ağlıyordu. Apartmandakiler rahatsız olmasın diye gecenin bir yarısı kutuyu elime aldım ve çareyi onu YÖK’e getirmekte buldum. Garaj kapalı olduğu için ilk gece garajda baktım. Sabah olunca ilk iş YÖK’ün marangozhanesinde kulübe yaptırdım ve adı Şanslı olsun diyerek, kulübenin üzerine şanslı yazdırdım. Hemen bir veterinere götürüp, ilk aşısını ve bakımlarını yaptırdım. Bütün personel Şanslı için seferber oldu. Kulübesinin içine üşümesin diye küçük halı parçaları koydurduk. Çok güzel tasmalar ve mama kapları aldık. İki köpeğimi de çok seviyorum. İnsanların en yakın dostları olan bu köpekler, benim için de iyi birer dost olacaklar. Büyüdükleri zaman YÖK’ü çok iyi koruyacaklarından eminim. Onlarla YÖK’ün havası değişti. İleri de daha da iyi olacak. Yeni sürprizler de yapayacağım.

Çocuk ve kedi arkadaşlığında dikkat edilmesi gerekenler

Evde çocuklarla en iyi anlaşan evcil hayvanlardan birisi de şüphesiz kediler. Evde çocuklarla birlikte evcil hayvan beslemek sorumluluk sahibi bir ebeveyn olarak bilgili ve bilinçli davranmayı gerektirirken, benzer şekilde sorumluluk sahibi bir hayvan sahibi olmayı da beraberinde getiriyor.

Eve yeni bir kedi almaya karar verdiğinizde bunu tüm aile bireylerinin istediğine emin olmalısınız. Aksi taktirde istenmeyen bir evde olmak hem kedi için hem de evde yaşayanlar için katlanılması zor durumlara yol açabilir ve her iki taraf için de mutsuzluk verebilir. Eğer herkes istiyorsa, kedi olan bir evde gerçekten son derece neşeli aktif, sosyal, sağlıklı ve eğlenceli bir hayat başlıyor demektir.

Kedi sahibi olurken bunun zamanlaması şüphesiz en uygun şekilde olmalı. Özellikle çocukların, kedinin evdeki yaşantısı ile ilgili daha fazla rol oynayabilecekleri, daha etkin ve aktif olabilecekleri kadar büyümüş olmaları daha iyi olur.

HİPERAKTİF VE AGRESİF ÇOCUK İLE KEDİ BİR ARADA OLMAZ

Kediler çoğu kez sakin ortamlarda yaşamaktan ve kendilerine karşı hassas ve dikkatli hareket edilmesinden, sevilirken hırpalanmamaktan hoşlanırlar. Bu nedenle çocuk olan bir evde yaşamak kedi için çocuk olmayan bir eve göre daha gürültülü ve stresli olabilir. Üstelik evdeki çocuklar aşırı aktif veya agresif bir şekilde arkalarından koşup kovaladıklarında, kediler zarar görmenin yanı sıra kendilerini korumak için önemli problemler yaratabilir ve hırçınlaşabilirler. Bu şekilde aşırı aktif ve sinirli çocukların yaşadığı evlere kedi getirmeden önce bir kez daha düşünmek ve belki de çocuklar sakinleşene kadar bu işten vazgeçmek daha akıllıca olabilir.

Köpekle mukayese edildiğinde kediler çocuklar için ısırma ve yaralama açısından çok daha az tehlikeli ve bu nedenle de daha uygundur. Ancak yine de bazı kediler eve adapte olma açısından zorluk çıkarabilirler. Bu nedenle kedinin de uygun mizaçta olması hafife alınmaması gereken bir kriter olmalı.

Özellikle yavru kedilerin, büyüme dönemlerinde haftalar boyunca düzenli ve bol miktarda uyku uyumaları gerekir. Bu nedenle çocukların kedi ile oynayacakları oyunların yavru kedinin uyku düzenini bozmayacak biçimde sık olarak ancak kısa süreli tutulması ve özellikle kedinin uyuduğu zamanlarda rahatsız edilmemesi çok önemli. Kedinin kendine ait mama, su, tuvalet ve uyku ihtiyacını giderecek küçük bir odaya sahip olması işinizi kolaylaştırabilir.

Eğer evde kediniz varken çocuk sahibi olacaksanız, 3 yaşına kadar çocukların kesinlikle kedilerle birlikte uyumaması gerektiğini unutmayın.

Bazı kediler ilgi odağı olmaktan çok hoşlanırlar. Yeni bir bebeğin gelmesi ile genellikle ebeveynler çok meşgul ve yorgun olurlar. Bu durumda ilgiden hoşlanan kediler yeni bebeğin eve gelmesi ile oluşan duruma adapte olmakta güçlük çekebilirler. Kedinize yeni doğan bebeğinizin eşyalarını ve giysilerini koklatarak yavaş yavaş bir şeyler yapabilirsiniz. Böylece kediniz yeni bebeğinizin kokusuna alışmaya başlayacaktır.

Böyle bir dönemde mevcut kediniz sıkılmasın diye eve ikinci bir yavru kedi getirmek bir işe yaramadığı gibi onun stresini daha da arttırabilir.

Esra KAYA
Yazının Devamını Oku