A) Kontrole götürürüm
B) Kontrole götürmem
Gelen yanıtlardan şöyle bir sonuç çıktı. % 94 götürürüm. % 6 götürmem.
Yani % 94, karşıdaki kişiye güvenmiyor.
Okuyucular çok açık bir şekilde “bu devirde, kim kime güvenir?” diyor.
Toplumuzda güven bu kadar düşük, maalesef.
KİMLERE GÜVENMİYORUZ?
İnsan, sosyal bir varlıktır. Yani, toplu halde yaşar. Bunun için de toplum tarafından kabul görmek ister. Genellikle hem muhatap oldukları “kişilerin” hem de genel olarak “toplumun” beklentilerine yanıt verecek şekilde davranır.
Aslında bunu, çoğu zaman farkında olmadan yapar.
ÖRTÜLÜ KİŞİSEL BASKI
Büyüklerimizin, ailemizin ve atalarımızın, sözleri ve davranışları hafızamıza kazılıdır. Onlar bizim “bağlılıklarımız”dır. Farkında olmasak da bunlar davranışlarımıza yön verir
Bu araştırmaya bir hipotezi ispatlamak olarak bakarsak eleştirilecek yanları var. Ama yazarların amacının tamamen bu olmadığını raporu okuyunca anlıyoruz.
“Başlangıç noktamız, ...mahalle baskısı tartışmasını somutlaştırmak, varsa, bu tür baskıların nasıl şekillendiğini ve kime karsı yöneltildiğini anlayabilmekti.”
“ Araştırmamızın amacı, ... dindarlık ve muhafazakârlık arasındaki yakın ilişkiyi daha derinlemesine irdelemek,…”
Görüldüğü gibi asıl amaç mahalle baskısını ispatlamak değil, var olan baskıların türünü ve şeklini araştırmaktır. Araştırmaya bu açıdan bakmak gerekiyor.
Bu bağlamda da zaten en iyi yöntem derinlemesine mülakat oluyor.
Araştırma baskının olup olmadığına bakmıyor mu? Bakıyor tabi ki.
Türkiye’de son 5 yılda şans oyunlarına yatırılan paranın tutarı 12.1 milyar YTL. Her gün satılan milli piyango sayısı ortalama 172.000.
Yani şans oyunları çoğu insanın umut kapısı! Büyük ikramiyenin daha mutlu ve huzurlu bir hayat getireceğini düşünüyoruz.
Ama araştırmalar tam tersini söylüyor. Mutluluk ve hayat hakkında bize güzel ipuçları veriyor.
Bu insanların çoğu, paralarını 5 yıl içinde kaybediyor. Yıllar önce iki defa üst üste yüklü para kazanan kişiyi hatırlayın. Her ikisinde de parasını kaybetmiş, yardıma muhtaç duruma düşmüştü.
İşin kötü yanı bu kişiler sadece paralarını kaybetmiyorlar aynı zamanda (daha) mutsuz oluyor.
KİMLER BİLET ALIR?
Bilet alan kişilerin profilleri incelendiğinde, büyük bir kısmının eğitim ve gelir durumu düşük. Bilet onlar için bir çıkış yolu. Hele kriz ve işsizlik döneminde!
Eğitim sistemimiz sorulardan çok yanıtlar ile ilgilenir. Ama bu testte yanıtlardan çok sorular önemli. Testin değerlendirmesi aşağıda. Kolay gelsin!
1- Sadece ama sadece deyimlerden oluşan ve dilimizin zenginliğini gösteren şarkı hangisidir? A) Şeytan (Serdar Ortaç)B) Dilli düdük (Tarkan)
2- Kişileri dört duvar içerisinde tutan, katı kurallara sahip, müdür tarafından yönetilen, koridorlarında nöbetçiler olan, her gün yoklama yapılan, kişilerin benzer şekilde giyindiği, misafirlerin imza atarak içeriği girdiği ve sorgulama hakkınızın kısıtlı olduğu kurum hangisidir?A) HapishaneB) Okul
3- “Issız Adam” filminde hangisi daha ıssız?
Ama Gökçek müdahaleleri ve suçlamaları ile Dündar’ı etkilemeye çalıştı.
DÜNDAR’A SUÇLAMA
Dündar tamamen adil ve tarafsız olmasına rağmen; Gökçek, Dündar’ı taraflı olmakla suçladı.
Bunun bir amacı, salı günü dediğim gibi dikkati başka konuya yönlendirmekti.
Belki de birazcık da ortamdaki suçlu sayısını artırmak.
Sözde Ermeni soykırımını kabul ettirmeye çalışan sicili kabarık ülkelerin yapmaya çalıştığı gibi.
Diğer bir amacı da Dündar’ı psikolojik olarak etkileyip “kendi tarafına çekmekti.”
Bu süreç de şöyle işler.
SALDIRGAN TUTUMLAR
Psikologlara göre insanlar endişeliyse veya korkuları varsa, buna önlem olarak ya ‘itaatkâr’ ya da ‘saldırgan’ olurlar.
İtaatkâr olarak, reddedilme ve dışlanma ihtimallerini ortadan kaldırırlar. Çok öne çıkmazlar. Dikkat çekmezler.
Saldırgan olarak da karşı tarafın kendilerine saygı duymasını sağlamaya çalışırlar. Karşı tarafa “kendisini ifade etme şansı” vermezler.
Bu iki mekanizmadan Gökçek saldırgan olmayı seçmiştir. (Zaten tartışmaya geldiğine göre itaatkâr olmasını bekleyemeyiz.)
Adeta korkuları ve endişeleri olduğunu açığa vurmuş, insanlarda da şöyle bir imaj oluşturmuştur.
EVDEKİ KİTAP SAYISI
Freakonomics kitabının yazarı ünlü ekonomist Steven Levitt bir araştırma yapıyor. Çocuğun okuldaki başarısı ile “evdeki kitap sayısı” arasında çok büyük bir ilişki çıkıyor.
Şimdi hemen evi kitapla donatmaya kalkmayın. Kitapla donatmak ile olmuyor. Öğrenmeyi sevmek ve sevdirmek gerekiyor.
Japonya’da yaklaşık bir kişiye 22 kitap düşerken, bizde 6 kişiye 1 kitap düşüyor. Japonya, eğitimde en başarılı ülkelerden bir tanesi.