Filmi sonunda izleyebildim. Filmin çok küfürlü olduğu aşikâr. Bu konuda eleştirileri hak ediyor. Tasvip etmediğim şekilde toplumu yozlaştırdığı da söylenebilir.
Ama bu yazıda amacım, filmi savunmak ya da eleştirmek değil. Sadece objektif olarak bu filmin neden bu kadar başarılı olduğunu irdelemeye çalışacağım.
PAT DİYE SÖYLEYİVERİYOR
Filmde en çok gülünen sahnelere dikkat ettim.
Adapazarı’ndan bir kum kamyonu ile Gebze’ye kadar gelmişler. Oradan da otostopla İstanbul’a gidecekler.
‘Allah razı olsun kardeş. Soğukta 1,5 saattir bekliyoruz. Çocuk dondu,’ diyerek arabaya bindiler. Sohbete başladık.
‘Nerede ineceksiniz?’ diye sordum. ‘Gişelerden sonra,’ dedi baba.
İlk başlarda çekingen olsa da sonradan açıldı biraz.
Adamın üç çocuğu var. Depremde iki kardeşini kaybetmiş. Onların yetim kalan çocuklarını da yanına almış. 6 çocuğa bakıyor. Prefabrik evde yaşıyorlar.
EKMEK VE PATATES
Ne iş yapıyor diye sorarsanız. İşi yok. Mevsimlik çalışıyor. Yazın çalışıp biriktiriyor, kışın yiyorlar.
Yiyorlar derken, yanlış anlamayın. Sadece patates ve ekmek.
Uçak kazalarından sonra, insanlar uçağa binmekten çekiniyor. Zamanında bunu merak edip, bir araştırma yapmıştım.
EN AZ KAZA UÇAKLARDA
Aslında en güvenilir ulaşım aracı, uçaklar. Çünkü kaza yapma ihtimali çok düşük.
İstatistikler de bunu doğruluyor. Örneğin;
Trafik kazasının olma ihtimali 400’te 1.
Yüzme havuzunda boğulma ihtimali 11.000’de 1.
Silahla vurulma ihtimali 800,000’de 1.
Uçak kazasının olma ihtimali 1 milyonda 1.
Konu ‘insanların bencilliği’ üzerineydi. Hümanist bir felsefe geliştirmeye çalışan bir kişi olarak, bu konu çok dikkatimi çekti.
ARKADAŞLIK
Profesör, arkadaşlık üzerine yapılmış araştırmalardan bahsetti.
Arkadaşlık seçimindeki bir ölçütün ‘değiştirilemezlik’ ilkesi olduğunu söylüyordu.
Yani arkadaşınızdan sağladığınız iyiliği, başka birisinden rahatlıkla sağlayabiliyorsanız, o arkadaşı kolay değiştirebilirsiniz. Ondan kolay vazgeçebilirsiniz.
Başka birinden sağlayamıyorsanız, o arkadaşınızdan vazgeçemezsiniz.
(Dostluk ile arkadaşlık ayrımı yapılmamış bu araştırmalarda. Bizde dostluk her zaman karşılıksızdır.)
Bahsedilen araştırmalar, arkadaşlıkta bile çoğu zaman ‘bencilliğin’ esas olduğunu iddia ediyordu.
Birçok canlı içgüdüleri ile hareket ederken, insan içgüdü ve iç dürtülerine ek olarak öğrenilmiş davranışları ile hayatını idame ettiriyor.
Kültür yaratıyor ve bunu gelecek nesillere aktarıyor.
Durum böyle olunca, beden bu duruma ayak uyduracak şekilde değişiyor ve gelişiyor.
BEYİN VE ÖĞRENME
Gallup araştırma şirketi tarafından yapılan ankete göre; Türkiye, en dindar ülkeler arasındaymış. Halkın % 89’u, günlük hayatında dini yaşadığını söylemiş.
Bu gerçekten böyle midir?
DİN VE AHLAK
Eğer Türkiye’de halkın yüzde 89’u dini yaşıyorsa, çok az oranda sahtekârlık ve ahlaksızlık olması gerekmiyor mu?
Ama bunu şimdilik değiştiremeyiz. Bu sınavda başarılı olmanın yollarını aramalıyız.
Onun için de sınavın neyi ölçtüğünü anlamak gerekiyor.
O da açık! Sınav bilgiyi ve muhakeme gücünü ölçüyor. Bunu biliyoruz.
Sınav, zamanı iyi kullanmayı da ölçüyor. Öğrenciler, “biliyordum ama yetiştiremedim” der genelde. “Yetiştirmek” de sınava dâhil.
Aslında sınavın ölçtüğü bir şey daha var. Bu yazıda ondan bahsedeceğim.
BİR ARAŞTIRMA
TIMMS adı verilen uluslararası bir sınav var. Bu sınav sonuçlarına göre ülkeler matematik ve fen alanlarında karşılaştırılıyor.
Bu yardımların şu tür sakıncaları olabilir.
AHLAK BOYUTU
Bu yardımlar, ahlaki olmayan davranışları özendirmektedir.