Paylaş
Bu araştırmaya bir hipotezi ispatlamak olarak bakarsak eleştirilecek yanları var. Ama yazarların amacının tamamen bu olmadığını raporu okuyunca anlıyoruz.
“Başlangıç noktamız, ...mahalle baskısı tartışmasını somutlaştırmak, varsa, bu tür baskıların nasıl şekillendiğini ve kime karsı yöneltildiğini anlayabilmekti.”
“ Araştırmamızın amacı, ... dindarlık ve muhafazakârlık arasındaki yakın ilişkiyi daha derinlemesine irdelemek,…”
Görüldüğü gibi asıl amaç mahalle baskısını ispatlamak değil, var olan baskıların türünü ve şeklini araştırmaktır. Araştırmaya bu açıdan bakmak gerekiyor.
Bu bağlamda da zaten en iyi yöntem derinlemesine mülakat oluyor.
Araştırma baskının olup olmadığına bakmıyor mu? Bakıyor tabi ki.
Bakmazsa baskının var olduğunu varsaymış olur bu da yanlış olur. Baskıyı anlamak için de herkes ile değil, “ilgili gruplar” ile görüşme yapması gerekiyor.
Baskının olup olmadığı değil, nasıl olduğu daha önemlidir. Çünkü kime sorarsanız sorun kendisi üzerinde bir baskı olduğunu söyleyecektir.
Örnek aranırsa herkes bir baskı bulabilir.
KATILIMCI SAYISI
Araştırmaya yönelik diğer bir eleştiri de araştırmaya katılan kişilerin sayısıdır. 401 kişi katılmıştır. Aslında bu oldukça yüksek bir rakamdır.
270 milyon nüfuslu Amerika’da yapılan seçim anketleri en fazla 1200 kişi üzerinde yapılır. Hatta bazen 800, bazen de 400 kişi üzerinde yapılmaktır. Ve sonuçları % 4 hata payı ile çok iyi bir şekilde tahmin edilmektedir. Çünkü örneklem iyi seçilir.
Örneklem iyi seçildiyse 401 kişi sayısı hiç de sorun teşkil etmez.
ÖRTÜLÜ MAHALLE BASKISI
Rapor daha çok direk baskı müdahalelerinden bahsediliyor. Uzun saça karşı direk sataşmalar ya da oruç tutmayan kişilerin dövülmesi gibi.
Tahminim, bu tür baskıları herkes kınayacaktır/kınamalıdır. Ama bir de gizliden gizliye yapılan baskılar var.
Örneğin, raporda şöyle bir ifade var.
“Öte yandan, bizim “baskı” olarak nitelendirmekte zorluk çekeceğimiz konuların bir kısmı bize baskı örneği olarak sunuldu…. Gönüllü hizmet, yardımlaşma ve teşvik olarak nitelendirilebilecek [cemaat icraatlarından bahsediyorlar] bu örneklerin tümünün kişilere yönelik bir baskı unsuru oluşturduğunu söyleyebilmek güç. …. Buna rağmen, ……… hiçbir baskı unsuru içermediği de söylenemez.”
Aslında araştırmacılar bu gizli baskıların farkında ama rapor bunları açık baskılar kadar detaylandırmıyor.
Bu gizli baskıları “örtülü mahalle baskısı” olarak adlandırabiliriz. Bu baskı türünün de üzerinde durulması ve incelenmesi gerekir.
Bu süreçten perşembe günü bahsedeceğim.
Paylaş