25 Temmuz 2007
ANKARA büromuzdan deneyimli ve başarı adliye muhabiri, arada takıldığımız ismiyle "Kurt Gazeteci" arkadışımız Nurettin Kurt, 7 Temmuz tarihli Hürriyet’te bir Yargıtay kararını gündeme taşıdı. Kurt’un haberi, "Yemek yaptın diye benden mal bekleme" başlığı ile sürmanşeten Hürriyet’te yayınlandı. Kararda, "Kadınların yemek, temizlik, çocuk bakımı gibi ev işlerini" yapmalarının evlilikte edinilen mallardan "katkı payı" almalarını sağlamayacağı yönündeydi.
MAİL YAĞDI
Bu haber ev kadınları üzerinde tam bir bomba etkisi yaptı. Bana da bu konuda çok sayıda kadın okurumdan telefon ve çok sayıda mail geldi. Soruları şu noktada toplanıyordu:
"Kadına evlilik süresince edinilen mallardan pay veren ’Edinilmiş mallara katılma rejimini’, yasal mal rejimi olarak kabul eden yeni Medeni Kanun’un 1 Ocak 2002’de yürürlüğe girdi. Yargıtay, bu son kararı ile evde çalışan ev işi yapan kadına emeği karşılığı verilen bu katkı payı uygulamasından vazgeçmiş mi oldu?"
TARTIŞMAYI GÜRBÜZTÜRK NOKTALADI
Bu karışıklığı da boşanma davalarına bakan uzman daire olan Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin Sayın Başkanı Necdet Gürbüztürk’ün yaptığı açıklama noktaladı. Gürbüztürk, "mal ayrılığı" yerine kadına evlilik süresince edinilen malların yarısını veren "Edinilmiş mallara katılma rejimini" yasal mal rejimi olarak kabul eden yeni Medeni Kanun’un 1 Ocak 2002’de yürürlüğe girdiğini anımsattı.
2002’DEN ÖNCEKİ EVLİLİKLERDE VEREMİYORUZ
Gürbüztürk, 1 Ocak 2002 tarihinden önce yapılan eski evliliklerde, eski Medeni Kanun’da düzenleme olmadığı için temizlik, çocuk bakımı gibi ev işlerini yapan kadına, bu emeği karşılığı tazminat verilemediğini de belirtti. Bu konunun yeterli bilinmediği için kamuoyunun yanıltığını da vurgulayan Gürbüztürk’ün açıklaması bakın şöyle:
ESKİ MEDENİ KANUNDA TEMİZLİĞE TAZMİNAT YOK
Yürürlükten kaldırılan ve "mal ayrılığı" esasını benimseyen Medeni Kanun’nda "kadının evde temizlik yapması, çocuklarına bakması, hayatını evine ve eşine adamasının" karşılığı bulunmamaktadır. İşte bu sebeple de Medeni Kanun değişmiş ve "mal ayrılığı" yerine kadının bu emeğini değerlendiren yeni Medeni Kanun kabul edilmiştir.
Evlilik birliği sırasında malların 1 Ocak 2002 tarihinden sonra edinilmiş olması halinde sorun bulunmamaktadır. Kadının evde geçirdiği eş ve çocuklarına adadığı hayatı ve çalışması, yeni Medeni Kanun çerçevesinde değerlendirilecek rejimin tasifiyesi sonucu artık değer belirlenecek belirlenen bu değerin yarısı kadına verilecektir.
SORUN ESKİDEN YAPILAN EVLİLİKLERDE
Sorun 1 Ocak 2002 tarihinden önce edinilen mallarda toplanmakadır. Haber ve yoruma konu edilen kararlarda olduğu gibi 1 Ocak 2002 tarihinden önce kocasına adına alınan mala, kadının "kişisel malları veya parasıyla herhangi bir katkısı" sözkonusu değilse, yalnızca "ev işlerindeki emeğini karşılayacak bir tazminata" eski yasada yer verilmemiştir.
EKSİKLİK TARTIŞILDI AMA DÜZELTİLMEDİ
Yeni Medeni Kanun’un hazırlanması sırasında bu eksiklik yasama organında da tartışılmış ancak herhangi bir düzenleme getirilememiştir. Dairemiz mevcut yasaları dikkate alarak, karar vermektedir. Gözden kaçan bir yön bulunmamaktadır.
KUSURU AZ OLAN EŞE HAKKANİYETE UYGUN TAZMİNATTA VERİYORUZ
Boşanmada mevcut ve beklenen menfaatleri zedelenen kadına isteği halinde, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla Türk Medeni Kanunu’nun 174. maddesi uyarınca da hakkaniyete uygun bir maddi tazminatta verilmektedir.
Bu açıklamalar ışığında şimdi gelelim karara. Karara konu davada taraflar 27 Nisan 1989’da evlenmişler. Koca 1995’te bir ev, 1997’de bir otomobil sahibi olmuş. Kadın da hediyelik eşya yapıp sattığını, ev kadını olarak evin yemek temizlik işleriyle katkı sağladığını belirterek, ev ve otomobil için katkı payı davası açtı.
Malesef yeni Medeni Kanun’la, evde çalışan temizlik yapıp, çocuk bakan kadına verilen katkı payı, 2002 öncesi yapılan evlilikler için uygulanamadığı için karar kadının aleyhine çıkmış oldu.
Kurt’un haklı sitemi
Son bir not. Nurettin Kurt’un, manşetinin yayınlandığı 7 Temmuz’da birçok televizyonlar bu haberi kendi haberleri gibi okudular. Kurt, bu yapılanlara muhabirlere köşesinde her zaman yer açıp sahip çıkan onların seslerini duyuran Hürriyet’in değerli yazarlarından Yalçın Bayer’in köşesinden yanıt verdi. Ben de bu çok haklı sitemi sizinle de paylaşıyorum:
"Hürriyet Gazetesi’nde 7 Temmuz 2007’de ’sürmanşet’ten yayımlanan ’Yemek yaptın diye benden mal bekleme’ başlıklı özel haberim, aynı akşam birçok TV kanalının haber bültenlerinde yayımlandı. Ancak bu olay çok sık yaşanmaya başladı. Her işte olduğu gibi gazetecilikte de (eskiden) emeğe saygı denen bir etik vardı. Binbir sıkıntıyla elde ettiğim haberim, kanallarda ballandıra ballandıra verilirken, kendi adımdan vazgeçtim, gazetemin adından dahi hiç bahsedilmemesi beni çok üzmüştür.
Bu olay habercilik açısından ’intihal’ olmuyor mu? Hiç mi emeğe saygı gösterilmez? Üniversitelerde yapılan aşırmaları (intihal) haber yapan bizler, kendi içimizdeki ’aşırmalara’ karşı duyarsız kalmaya ne zamana kadar devam edeceğiz?.."
Yazının Devamını Oku 11 Temmuz 2007
Kalecik Belediye Başkanı Orhan Benli, Ankara’nın, Kalecik ilçesinde, mahkemelik olan Avrupa’daki bir ülke büyüklüğündeki 335 hektarlık araziyle ilgili açıklama yaptı. Benli, İsrailli firmanın proje koordinatörü Babakan Olcaysü’yü suçladı ve başkan yardımcısı Kamil Benli’ye, "Ben TC yasalarını tanımam, AB yasalarını tanırım belediyeniz muhatabım değildir" dediğini öne sürdü. KALECİK Belediye Başkanı Orhan Benli, Ankara’nın, Kalecik ilçesinde, mahkemelik olan Avrupa’daki bir ülke büyüklüğündeki 335 hektarlık araziyle ilgili açıklama yaptı.
Ben bu mahkemelik arazinin durumunu ve İsrailli firmanın, "Yatırımımız engellenip, sabote ediliyor iddiasını" bütün tarafların görüşlerine de "aynen" yer vererek, gündeme taşımıştım. Firma, "İsrailli ve yabancı olmaları nedeniyle, yatırımlarının engellendiğini, örnek bağlarının mühürlendiğini, belediyenin hakkı olmadığını" iddia etmişti. Sayın Başkan da konunun yargıya intikal ettiğini ve mevzuattan kaynaklanan hakkını kullanarak, "ruhsatsız bağ duvarını" mühürlediğini ve yabancı yatırımcıya karşı olmadıklarını ve desteklediklerini savunmuştu.
SON SÖZ YARGININ
Bu tartışma bitmeyeceği benziyor. Ben yanıt hakkı çerçevesinde Başkan’ın savunmasını son kez ve aynen yayınlıyorum. Bundan sonrasına yargı karar verecek. Her iki tarafın da gerekli hassasiyeti göstereceğine inanıyorum. İşte Sayın Başkan Benli’nin açıklaması:
"Gazetinizin 20/06/2007 günlü nüshasında İsrailli işadamı Mordahay’ın yatırım yapmak için geldiği Kalecik’te belediye başkanı tarafından engellendiği belirtilmektedir. Sayın Kalecik Belediye Başkanı yatırımcıları engelleyici bir bir tutum içinde gösterilmektedir. Olayın yanlış anlaşılmış olabileceği düşüncesi ile açıklama yapmak ihtiyacı hissetmiş bulunmaktayız.
Yazıya konu taşınmaz 1998 yılında Kalecik karası üzümü yetiştirmek ve bağcılığı geliştirmek amacı ile kullanılmak üzere beş yıl içerisinde çalışmalara başlanarak, bağ çalışmalarının tamamlanması koşulu ile Kalecik Belediyesi tarafından Sun Fidancılık A.Ş’ye satılmıştır. Satış amacı ve koşulları tapu kütüğüne şerh olarak işlenmiştir.
YARGILAMA DEVAM EDİYOR
Yapılan araştırmalar sonucu Sun Fidancılık A.Ş aldığı taşınmaz üzerine 1998 yılında yani tapu tescilinden bu yana 7 yıl geçmesine rağmen hiçbir faaliyette bulunmamıştır. Bunun üzerine 2005 yılında taşınmazın halihazır durumu için mahkeme tarafından tespit ettirilmiş ve satış amacı gerçekleştirilmediğinden dava açılmıştır. Halen yargılama devam etmektedir.
Belediyemiz ile hiçbir ilgisi olmayan ve açılan davada taraf olmayan İsrailli işadamı Mordahay 2007 yılının Mayıs ayında taşınmazlarda bağ yetiştirme çalışmlaarına başlamıştır. Bağ çalışmalarının yapılıdığını iddia eden işadamının sadece bir dönümlük alanına bağ diktiğinin ve bunun "trilyonluk yatırımlar" diye bahsettiğinin bilinmesini istiyoruz.
İZİNSİZ DUVAR
Bu arada İsrailli işadamı Mordahay, (Sun fidancılık A.Ş ve Kalecik Bağcılık Asma A.Ş) bağ çalışmaları yanında taşınmaz çevresine duvar çekmeye başlamıştır. Çekilen duvar için belediyemize müracaat ederek herhangi bir izin alınmadığı gibi kazıdan çıkan tüm malzemeleri Kızılırmak havzasında bulunan Kilik deresine dökmüştür.
Ruhsatsız yapılan duvar mühürlenmiş ve duvar ve kazı çalışmaları için belediyeden izin alınması gerektiği söylenmiştir. Yapılan duvar ruhsatsız ve tecavüzlü olarak yapıldığından belediyemiz tarafından mühürlenmiştir. Mühür sökülmüş olduğu gibi firma yetkilisi olduğunu belirten Babakan Olcaysü tarafından belediye başkan yardımcısı Kamil Benli’ye, "Ben TC yasalarını tanımam, AB yasalarını tanırım belediyeniz muhatabım değildir" gibi yanıtlar alınmıştır. Bunun yanında firma tarafından "mazot depolarına su karıştırıldığı ve belediyemiz tarafından sobete edildiği" iddiası ile belediyemiz aleyhine cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunmuştur. Başsavcılık şikayet hakkında "takipsizlik" kararı vermiştir. Belediyemiz her vatandaşı için uyguladığı koşulları bu firma içinde uygulamaktadır. Fakat bu Türkiye’nin en büyük gazetesi diyebileceğimiz gazetenizde Mordahay’a yani yabancı sermayeye yapılan bir darbe olarak ifade edilmiştir.
KAYMAKAMI UYARDIK
Ayrıca Sayın Kalecik Kaymakamı İrfan Demiröz’ü de sözlü olarak uyarmamıza rağmen yargılaması devam eden bir konu hakkında yaptığı açıklamalarda asılsız ve yersiz olduğu gibi belediyemizi de rencide etmiştir. Bu arada firmalar belediyemiz aleyhine çalışmalarını devam ettirmekte ve belediyemize çektikleri fakslarda tehdit unsurları taşıyan kelimeler kullanmaktadırlar. İlçemizde Sivas ve Şırnak olayları benzer kaoslar çıkacağını vurgulayan şirket yetkilleri asılsız iddialarla belediyemizin ve halkımızın onurunu zedeleyecek tutum içersindedirler. Olayların çarpıtılarak aktarıldığı ve gerçeğin anlatılan şekilde olduğu hususunun da gazeteniz de yayınlanmasını ve belediyemizin amacının kamu menfaatinin korunması olduğunu belirtip, takdiri okuyucularınıza bırakılmasını istiyoruz."
Yazının Devamını Oku 4 Temmuz 2007
Ankara’nın, Kalecik ilçesinde, mahkemelik olan arazideki, "2 milyar dolarlık turizm ve bağcılık yatırımımız engelleniyor, örnek bağımıza mazotlu sabotaj düzenlendi" iddiasında bulunan İsrailli firmanın proje koordinatörü Babakan Olcaysü’ye, Kalecikli yatırımcılardan yanıt geldi. GEÇEN haftaki yazıma Kalecik’ten telefon ve mail yağdı.
Hatırlatalım. Ankara’nın, Kalecik ilçesinde, mahkemelik olan Avrupa’daki bir ülke büyüklüğündeki 335 hektarlık araziyle ilgili, İsrailli firmanın proje koordinatörü Babakan Olcaysü, "2 milyar dolarlık turizm ve bağcılık yatırımımız engelleniyor, örnek bağımıza mazotlu sabotaj düzenlendi" iddiasında bulunmuştu. Olcaysü, suç duyurusunda bulunduklarını da söylemişti. İşte bu iddiaya Kalecikli yatırımcılardan, Kalecik Belediyesi ve Kaleciklilerden yanıt geldi.
ŞANTİYEDE BEN BEKLEYECEĞİM
Yıl sonunda ilçede üzüm suyu fabrikası açmaya hazırlanan Kalecikli yatırımcılardan, müteahhit Ahmet Ateş, bakın ne dedi:
"Bu iddialar bizi üzüyor. Kalecik’in adına gölge düşürüyor. Yatırımcıları da etkiliyor. Kalecik’te bu firma dışında birçok yabancı yatırımcı var. Kalecik halkı her türlü yatırımcıya kucak açıyor. Mahkeme konuları bizim dışımızda. Biz bu olayın tarafı da değiliz. Ama siz, 2 milyar dolarlık yatırımdan bahsediyorsunuz. 2 milyar dolarlık yatırım yapan firmanın bir şantiyesi, bir tane bekçisi olur. Ama ilginç bir şekilde yok. 2 milyar dolar değil on milyon dolarlık yatırım yapsınlar, 70 yaşında adam ben gidip şantiyelerini bekleyeceğim..."
MEYVE SUYU FABRİKASI AÇIYOR
İşadamlarına, "Memleketinize yatırım yapın" çağrısı yapan Ateş bu çağrısıyla ilgili de şunları söylüyor:
"9 yaşında ayrıldığım Kalecik’e 65 yaşımda yatırım yapmak ve memleketime hizmet etmek için geri döndüm. Herkes gidip aynını yapmalı. Anadolu’nun kabuğunu kırmasının tek yolu bu. Kalecik’te, altı şarap fabrikası var. Biz ihtiyacı görüp, yedinci olarak meyve suyu fabrikası açıyoruz. Bu yıl sonuna kadar açılışını yapmış olacağız. İlk etapta, 1500 ton kapasiteli olacak ve 50 kişiye istihdam sağlayacak..."
ÜZÜMDEN SONRA BADEM
Ankara’da yaşayan Kalecikli bir müteahhit olan Ahmet Ateş her hafta Kalecik’te. Kurduğu üzüm bağlarından sonra kuraklık ve işsizlikle mücadele için badem diktirmeye de başlamış. Şimdiye kader da 4 bin badem fidanı diktirmiş. Diktirmeye de devam ediyor.
Ankara’daki istinaf mahkemesi ihalesini de alıp yapımını sürdüren büyük bir müteahhit olan Ateş, hayırsever kişiliği ile Kalecik’te tanınıyor ve çok seviliyor. Memleketi Kalecik’e bir okul, bir cami ve bir yurtta yaptıran Ateş’in tek üzüntüsü şu:
"Kırıkkale il oldu, Kalecik yerinde kaldı..."
Darısı, Kalecik karası üzümü ve şarabıyla dünya markası olmayı hedefleyen Kalecik’in başına.
KAYMAKAMLIK VE BELEDİYE NE DİYOR
Son olarak ilçe yöneticililerinin ne söylediğini de aktarmak istiyorum. Kalecik Kaymakamı İrfan Demiröz de her fırsatta, Kaleciklilerin yabancı yatırımcıya sıcak baktığını, ilçede "güvenlik sorunu" olmadığını vurguluyor. Kalecik Belediyesi yetkilileri de konunun yargının önünde olduğunu ancak İsrailli firmanın yatırımını engelleme gibi bir olayın kesinlikle olmadığını ve Olcaysü’nün iddiaların asılsız olduğunu savunuyorlar.
Kalecik’te son sözü yargı söyleyecek...
Yazının Devamını Oku 27 Haziran 2007
ANKARA’nın, Kalecik ilçesinde, mahkemelik olan Avrupa’daki bir ülke büyüklüğündeki 335 hektarlık arazide bağcılık ve turizm yatırımı yapmak isteyen İsrailli firmanın sıkıntısı bitmiyor. Bir dönümlük örnek bağa geçen hafta Pazar günü sabaha karşı sabotaj girişiminde bulunuldu. Kalecik Bağcılık Yatırım İnşaat Ticaret Sanayi Limited Şirketi’nin Koordinatörü Babakan Olcaysü bakın ne dedi:
"İş makinalarımızda, bin 600 YTL değerindeki mazotun sabaha karşı çalındı. Çekilen mazotun bir bölümü bağın sulanacağı hortumların içine aktarılmış. İşçilerimiz sıradan çalışanlar olup dikkat etmeyip o suyla bağı sulasalardı, hem 120 bin dolarlık bağ yatırımı heba olacak hem bir yıl hiç ürün alamayacaktık.
Geçtiğimiz Cumartesi günü kaymakamlık ve belediyenin yatırımcıları ve bölgeyi tanıtmak için düzenlediği ve her türlü güvenceyi verdiği basın toplantısının hemen ardından bu saldırının meydana gelmesinde dolayı son derece üzgünüz. Olaya Kaymakam beye bildirdik. Suç duyurusunda bulunduk. Bölge jandarma bölgesi. Jandarma konuyu araştıracak. Şirket yöneticilerimize de ’sizi orada yaşatmayacağız’ diye tehdit telefonları gelmeye başladı."
KAYMAKAN DESTEK ÇIKTI
Kalecik Kaymakamı İrfan Demiröz ise bu olanlara nasıl baktığını şöyle anlattı:
"Burası çadır devleti değil Anayasal bir hukuk devleti. Yabancıların yatırım yapma hakkı var. Bu olaylar yerel bir takım menfaat gruplarının birkaç kişinin yönlendirmesiyle oluyor. Kalecik halkı yabancı yatırımcıyı istiyor. Asayiş sorunu diye bir şey yok..."
Kalecik, ’şarap üssü’ oluyor
DÜNYADA sadece Türkiye’de ve Kızılırmak kıyısında yetişen "Kalecik Karası" üzümü ile ünlü Kalecik, şarapla dünya markası olmayı hedefliyor. Ankara’ya 71 kilometre uzaklıktaki Kalecik’in kaymakamı İrfan Demiröz’e göre Kalecik mutlaka marka ve Fransa’nın "şarap üssü", "Bordeaux ve Rhone Vadisi"ne rakip olacak. Makamında ziyaret ettiğimiz Demiröz projelerini büyük bir heyecanla anlatırken, işsizliğe çözüm olarak bağcılığı görüyor. Şimdiden ilçe altı fabrika kazanmış durumda. Bir o kadar fabrikada yolda. Bakın Demiröz, işsizliğe çare olacağını iddia ettiği projelerini nasıl anlattı:
DEVLET MEMURU ZİHNİYETİ İLE İŞE BAKMADIK
Ben göreve başladığımda, tespit yaptım şimdi tedaviye geçtik. Herkes iş istiyordu. 120 yıl önce burada bağ üretimi 30 bin dekarın üzerindeymiş. Ama bu insanlar, verimli toprakları bırakıp gitmiş. Ankara cazibe merkezi olmuş. 450 milyonluk asgari ücrete talim etmişler. Benim amacım bu insanları yeniden toprağına çekebilmek. Kurtuluşu bağcılığı canlandırmakta görüyorum.
KALECİK YENİDEN KÜÇÜK MISIR OLACAK
Evliya Çelebi, Kalecik’ten, "Küçük Mısır" diye bahsedermiş. Tarihte ticaret o kadar artmış. Biz bu şahlanışı yeniden yakalamak istiyoruz. 180 bin Kalecikli göç etmiş. 50 köyde 18 bin nüfus kalmış. Topraklar da boş bekliyor. Tersine göçü başlatmak istiyoruz. On dönüm bağdan üçüncü yıldan itibaren yüzde 50 gider düşünce 8-10 milyar para geçiyor.
HEDEF 25 MİLYON YTL GELİR
Yöredeki, 8 bin 500 dekardan 6 bin 500 ton ürün alınıyor ve yıllık kazanç 6,5 milyon YTL’ye ulaştı. İlk hedefimiz 30 bin dekar alanda yıllık 25 bin ton kalecik karası üretmek ve 25 milyon YTL gelir elde etmek. Sofralık üzümde de 16 bin 500 dekar alanda yıllık 16 bin 500 ton üretim ve 8,3 milyon YTL olan geliri iki katına çıkarmak.
12.5 MİLYON DOLARLIK BAĞCILIK YATIRIMI
İlçede tarımsal sanayi alanında bağcılık yatırımı olarak 2007’de faaliyete geçecek toplam yatırım tutarı 12,5 milyon dolar ve istihdam miktarının 385’i bulacak. Orta ve uzun vadede bu sayının beş katına çıkartmayı planlıyoruz.
Hukuki anlaşmazlık ne
KALECİK Belediyesi, 1998 yılında satılan alan için "Arazi ucuza satıldı. Aradan beş yıl geçti ve sözleşme gereği alanda bağcılık yapılmadı" diye tapu iptali davası açtı. Davalı taraf ise, "Altyapı çalışması, harita çalışması, bağcılıkla ilgili imar planları yaptık" diye kendini savundu. Davalar Kalecik’te sürüyor. Davacı belediye şu anda değeri 13 trilyon liraya yükselen arazi için dava harcını yatırmakta da güçlük çekiyor. Harç yatırılmazsa dava düşecek.
’Ayıplı mal’ başvurusu artmış
GEÇEN haftaki "Alışveriş hukuku" yazımın arkasından mail yağdı. Sadece küçük firmaların değil dev markaların bile bazen müşterilerini üzdükleri gelen şikayetler arasındaydı. Ama en çarpıcısı da Tüketiciler Birliği’nin açıkladığı Mayıs ayı raporuydu. Birliğin mayıs ayı raporuna göre, ayıplı mal başvurusu geçen yıla oranla tam yüzde 64.19 oranında artıp 752 olmuş. Tüketiciler Birliği Başvuru Merkezi Başkanı Uğur Zincir ise bu konuda tüketicilere ücretsiz hukuki yardımda bulunduklarını belirtiyor. Haberiniz olsun.
Yazının Devamını Oku 20 Haziran 2007
SATEN bluz giydiyseniz, sakın omuz çantası kullanmayın. Yoksa benim beyaz bluzumun başına geldiği gibi ikinci kez giydiğinizde delinebilir.
Türkiye’de yaşıyorsanız mağaza yetkilisi de sizi suçlar ve "Çantanız sürtünmüş, malımızın hiç kabahati yok. Biz bunu almayız" der. Siz de şaşar kalırsınız.
Bu kez ben kendimi yazıyorum, kusuru bakmayın. Ankara Kızılay’da bir mağaza. 35 YTL’ye bir bluz aldım. İçime doğmuş gibi kumaş kalitesini sordum. Onlar da "Çok kaliteli" yanıtını verdiler. İkinci kez giydikten sonra da sol tarafında küçük bir yer "eridi".
Gazeteci arkadaşım Yasemin Güneri ve ve bir yüksek yargı mensubu üyesi arkadaşımla en azından kumaş incelemesi yapıp benim şikayetimi değerlendirecekleri düşüncesi ile mağazaya uğramak hatasını da yaptım. İki arkadaşımın yanında mağazadakiler bana aynen şöyle dedi:
"Biz bu gömlekten 150 tane sattık, hiç şikayet gelmedi. Siz buraya çantanızı sürtmüşsünüz. Hata sizin. Biz bunu almayız. İncelememize falan da gerek yok. Bakın diğer tarafında hiçbir şey yok..."
Yazının Devamını Oku 13 Haziran 2007
Kat Mülkiyeti Kanunu’na göre, her apartmanda yılda en az bir kere toplantı yapılması şart. "Acil onarım" gibi özel bir durumda yönetici, en az 15 gün önce taahhütlü mektupla ve gündemi bildirerek, olağanüstü toplantıya çağırma yetkisine sahip. Ama bu toplantılar çoğu kez dert, bazen mahkemelik oluyor.
ÇAYYOLU’nda oturan EÜAŞ Genel Müdürlüğü Başmüfettişlerinden Hüseyin Uslu, apartman yönetimini mahkemeye verdi.
Uslu, oturduğu sitede yapılan olağanüstü apartman yönetim kurulu toplantısını ve bu toplantıda alınan kararların iptalini istedi. Uslu dilekçesinde, toplantıya ilişkin tebligatın ailesi ile birlikte Ankara dışında bulunduğu sırada ve usüle aykırı yapıldığını, kararların da oybirliği ile alınmadığını savunuyor. Benzer konularda dava açmak isteyenlere örnek oluşturabilecek dava dilekçesi bakın şöyle:
"...Y Apartmanı Yöneticiliği, 4.01.2007 günü yapılan genel Kurul Toplantısında seçilmiştir. Yönetim Kurulunca şahsıma gönderilen, 25.04.2007 tarih ve 2007/03 sayılı yazıda, Olağanüstü Genel Kurul Çağrısında; 4.03.2007 tarihinde gerçekleşen Olağanüstü Genel Kurul toplantısında görüşülen ve karara bağlanan "Apartman İyileştirme Faaliyetleri" konusundaki gelişmeleri görüşmek üzere, 13.05.2007 tarihinde Olağanüstü Genel Kurulunda görüşme yapılacağı, çoğunluk sağlanamadığı takdirde 20.05.2007 tarihi Pazar günü saat 20:00 de aynı yerde toplantı yapılacağı belirtilmiştir. 13.05.2007 tarihinde yapılacak toplantı için yapılan 03.05.2007 tarihli (imzasız olarak tebliğ edilmiştir.) 25.04.2007 tarihli tebligat sırasında görevim gereği olarak ailemle birlikte Ankara dışında idim. (EK: 1,2) 13.05.2007 ve 20.05.2007 tarihlerinde yapılacak toplantının tebligatı Kat Mülkiyeti Kanununun 29. maddesi gereği en az 15 gün öncesinden ve imza karşılığı yapılması gerekir iken bu yapılmamıştır.
Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 29. maddesi gereği Olağanüstü Genel Kurulunda alınan kararların oybirliği ile de alınmaması nedeninden, usul ve esastan olmak üzere iptalini, oluşacak dava masrafları ve ücreti vekaletin de, davalı tarafta bırakılmasını talep ederim."
KANUN NE DİYOR
KAT Mülkiyeti Kanunu’na göre, apartmanda oturanlardan oluşan "Kat Malikleri Kurulu’nun" yılda en az bir defa yönetim planında gösterilen zamanda toplantı yapması şart. Eğer yönetim planında böyle bir zaman gösterilmemişse, her takvim yılının ilk ayı içinde yani Ocak’ta toplantı yapılması gerekiyor."Acil onarım" gibi özel bir durumda yönetici, Kat Malikleri Kurulu’nu, en az 15 gün önce taaahhütlü mektupla ve gündemi de bildirerek, olağanüstü toplantıya çağırma yetkisine sahip. Toplantı gün, yer, saat ve gündemi en az 15 gün önce tüm maliklere tebliğ edilmezse, aykırı alınan kararlar geçersiz oluyor. Yani tebligatların usülüne uygun yapılmaması bu kararların iptaliyle sonuçlanabiliyor. Bu davada da son sözü artık yargı söyleyecek.
Zübeyde Hanım’da "Gebe Eğitim Merkezi"
ÖZEL hastanelerde yüksek ücretler karşılığı verilen gebelik eğitimi programı artık devlet hastanelerinde de uygulanmaya başladı. Zübeyde Hanım Doğumevi Başhekimi Dr Sami Erbay, Türkiye’de ilk kez hastanelerinde, "Gebe Eğitim Merkezi" oluşturarak, anne adaylarının hizmetine açtıklarını söyledi. Erbay, merkezin hedeflerini ise şöyle anlattı:
"Anne ölüm oranını düşürmek, bebek ölüm oranını düşürmek, anne sütü ve emzirmeyi başlatmak ve devamını sağlamak, sezaryen oranını azaltmak, sağlıklı ve bilinçli anneler yetiştirmek, gebelerin gebelik süresince düzenli takibini sağlamak"
ANNE ÖLÜMLERİNİN YÜZDE 90’I ÖNLENEBİLİR Erbay, dünyada yılda 500 bin anne ölümü olduğunu bu ölümlerin yüzde 99’unun gelişmekte olan ülkelerde meydana geldiği ve anne ölüm nedenlerinin yüzde 90’ının önlenebilir olduğuna da dikkat çekti. Erbay, "Vereceğimiz eğitimle bir annenin dahi ölümünü önleyebilirsek, kendimizi hedefimize ulaşmış sayacağız. Hiçbir bebek annesiz büyümesin ve hiçbir anne evlat acısı çekmesin" diyor.
20 POLİKLİNİKLE HİZMET VERECEĞİZ Erbay hastenesinde, 2002 yılında dört olan poliklinik sayılarının 15’e çıktığını yıl sonunda 20 poliklinik ile hizmet vermeyi hedeflerini belirtiyor. 2002’de 64 bin 164 olan muayene sayılarını 100 bin olarak hedeflediklerini de ifade ediyor.
İŞTE EĞİTİM MERKEZİ EKİBİ Gebe eğitim merkezinde görev alan 23 kişilik ekibin adları şöyle:
"Kadın Hastalıkları ve doğum uzmanları Op Dr Derviş Özer, Op Dr Sait Bayramlı, Op Dr Hilmi Yıldırım, Op Dr Nilay Pişkinpaşa, Op Dr Hatice Karabay, Doç Dr C. Narter Yeşildağlar, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanları Dr Neşe Onat, Asiye Duman, Özlem Atlı, Diş Hekimleri M. Faruk Gülseren, Gülen Gül Şen, Sosyal Hizmet Uzmanı Aladdin Aydoğdu, Psikolog Hülya Özdemir, Başhemşire muavinleri Züleyha Yıldırım, Sevgi Öztürk, eğitim hemşireleri Mesude Özbilge, Aylin Özmen, Tıbbi Teknologlar Ömriye Menderes, Fatma Çelebi, Gülbahar Baycu, Diyetisyenler Zümrüt Aydoğan, Harika Akkoç, Serpil Menekşe."
Yazının Devamını Oku 6 Haziran 2007
Ankara’da, sivil toplum örgütlerinin yemeklerine, "miting modası" yansıdı. Milyonların katıldığı cumhuriyet mitinglerindeki gibi artık yemeklerde de bayrak eşliğinde, 10. yıl marşı söyleniyor. Ankara Yelken Kulübü’nün (AYK) "Yaza Merhaba" yemeğinde de Ankara’da yeni başlayan bu geleneğe uyuldu.
ANKARA’da, sivil toplum örgütlerinin yemeklerine, "miting modası" yansıdı. Milyonların katıldığı cumhuriyet mitinglerdeki gibi artık yemeklerde de bayrak eşliğinde, 10. yıl marşı söyleniyor.
Ankara Yelken Kulübü’nün (AYK) "Yaza Merhaba" yemeğinde de Ankara’da yeni başlayan bu geleneğe uyuldu. "Doktor tenor" olarak ünlenen Dr Zafer Mutlu’nun sahne aldığı yemeğin sonunda, Mutlu 10. yıl marşını söyledi. Kulüp üyeleri de Mutlu’ya ellerindeki bayrakları sallayarak, eşlik etti.
120 BAYRAK DAĞITTILAR Kulüp yetkilileri, Atatürk’e ve cumhuriyete bağlılığı simgelemek için üyelere 120 bayrak dağıttıklarını ve gecede sahne alan Dr Mutlu’dan 10. yıl marşını da programına almasını istediklerini belirttiler.
MUTLU BÜYÜK ALKIŞ ALDI Kısa bir süre sonra albümü çıkacak olan Dr Mutlu, söylediği Ege türküleri ve aryaların yanısıra, doktor meslektaşı Ferhat Göçer’in ünlü "Cennet" adlı şarkısını da seslendirip, büyük alkış aldı.
Kız Kulesi Sokak’taki Verre Angelo adlı İtalyan Restorant’ta düzenlenen gecede, kulübün düzenlediği amatör denizcilik kursunu bitiren 60 "kaptan adayına" da başarı belgeleri sunuldu.
30 YIL ÖNCE BAŞLAMIŞ Şimdi biraz da AYK’ı size tanıtmak istiyorum. Ankara’da yelken sporu aslında 1960’lı yıllarda başlıyor. Sonra duraklama dönemine giriyor. 30 yıl sonra yeniden dernekleşme görülüyor. İşte o derneklerden son dönemde öne çıkanlarından biri de AYK. Doktor ve eczacı üyelerin ağırlıkta olduğu derneğin üye ve kursiyer yelpazesi ise son derece geniş. Amatör denizci olanlar arasında emekli genareller ve büyükelçiler bile var.
AYK BELGE VERİYOR AYK "amatör denizciler" ve "Telsizciler" yetiştirmek için seminerler düzenliyor ve Denizcilik Müsteşarlığı’nın verdiği yetkiyle sınavlarını yapıp belge de veriyor. "Amatör denizciler" bu belge ile 50 metre boya kadar ticari amaçlı olmayan teknelerini kullanılıyorlar.
BEŞ BİN AMATÖR KAPTAN VAR Ankara’da, "Amatör Denizci Yeterlilik Belgesi" olan amatör kaptan sayısı da yüksek ve 5000’in üzerinde. 100’e yakın Ankaralı da tekne sahibi. AYK, bu denizcilere uygun fiyatlarla kaptansız tekne kiralamakta da yardımcı oluyor.
NASIL ÜYE OLABİLİRSİNİZ Kulup tüzüğüne göre, "Medeni hakları kullanma ehliyetine sahip ve 18 yaşını bitirmiş, yüreğinde deniz sevgisi taşıdığını beyan eden, sürekli ve süreli hak yoksunluğu veya hak sınırlaması kapsamında olmayan" herkes AYK’a üye olabilir. Üyelik için başvuru formunun doldurulması, dört adet vesikalık fotoğraf ve nüfus cüzdanı gerekiyor.(İrtibat 495 36 56 ankarayelken@ankarayelken.org.tr)
Ağaç budama kararının mutlaka iptalini isteyin
Soru: Apartmanımızla ilgili yapılan genel kurulda ağaçların budanmasına karar alındı. Ancak, ağaçlar "budama" adı altında, topraktan bir veya birbuçuk metre yüksekliğinde kesildi. Bunu belediyeye ilettim. Özel mülkiyete ait olduğu için herhangi birşey yapamayacaklarını karar defterinde, budama ile ilgili karar alındığını söylediler. Geçmiş tarihte de yönetici buna benzer budama neticesinde ağaçlarımızdan birisi kurudu. Ben ağaçlardan kurtulmak amacıyla kesildi kanaatindeyim. Bu konuda beni aydıntır ve ne gibi bir işlem yapmam gerektiğini bildirirseniz memnun olacağım. Saygılarımla.
Hüseyin TÜMER
Yanıt: Kat Mülkiyeti Kanunu’na göre, "budamaya" ilişkin apartman yönetim kurulu kararını yargıya taşımanız mümkün. Kararın, kötü niyetle alındığı ve bahçenin yok edildiğini savunup, bu kararın iptalini isteyebilirsiniz. Ağaçların budama adıyla yok edilmesini yargı yoluyla engellemeniz mümkün.
Kiracının da dava açma hakkı var
Soru: Ben Batıkentte İdareciler Sitesinde kiracı olarak oturmaktayım ve evin ısınmasından şikayetçiyim. Büyük masraflarla geçen sene şu anda ikamet ettiğim eve geçtim. Ancak kış mevsimi gelince ev tam bir kabusa dönüştü. Şöyle ki evin ısısı kalorifer yandığı saatlerde 18-20 derece, yanmadığı vakitlerde 12-15 derece. Tabi buda 18 aylık oğlumda bronşite, eşimde migrene, bende sırt ağrılarına yol açtı. Diğer daireler 20-26 derece arasında. Site yönetimine defalarca söylememe rağmen bir değişiklik olmadı ve en sonunda idareden birisi en üst kat kuzey kesimler böyle. Yapacak bir şey yok üşüyeceksiniz dedi. Ben buraya senelik 1.500 YTL aidat ödüyorum ve karşılığında donuyorum. Kısacası ödediğim aidatla başkalarını ısıtıyorum. Bildiğim kadarı ile sitenin yalıtımı da zayıf. Acaba site yönetimi çatılara izocam yaptırmak zorunda mı ya da benim oturduğum kata ek kalorifer koydurabilirmiyim. Ayrıca konunun çözülmesi için bir yasal hakkım var mı? Varsa nasıl bir yol izlemeliyim ? İlginize şimdiden teşekkür ediyor, cevabınızı en kısa zamanda bekliyorum. Cem Aktuz
Yanıt: Siz kiracısınız. Ama kiralamayla birlikte ortak alanlardan yararlanma ve en iyi şekilde ısınma hakkına tabi ki sahipsiniz. Site yönetimine başvuruda bulunarak, ortak alan çatıda izalasyonun sağlanmasını isteyebilirsiniz. Red yanıtı almanız halinde ise Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 33. maddesine göre dava açabilirsiniz. Kat maliki olmayan kişiler kendi kullanımlarına doğrudan doğruya etkili olan ve bağımsız bölümden ortak yerlerle birlikte yararlanmalarını kısıtlayan konularda dava açma hakkına (aktif husimet ehliyeti) sahipler. Ancak, iyi ısınamadığınız için aidattan indirim yapılmasını isteme hakkınız malesef yok. Kat maliki olmadığınız için site yönetim kurulu kararlarının iptalini isteyemezsiniz ancak zarar gördüğünüz ididasıyla tazminat isteme hakkınız da var.
Yazının Devamını Oku 30 Mayıs 2007
Bahçelievler, Çankaya Ankara’nın en eski semtleri. Bu semtlerde, 35-40 yıllık iki üç katlı eski apartmanların çoğu yıkılıp yerlerine yenisi yapıldı. Ama eski apartmanınızı yıktırıp müteahhite verip kat karşılığı yenisini yaptırmak istiyorsanız, tüm kat maliklerinin oybirliği kararı şart. BAHÇELİEVLER’den, bana mail atan okurum iki katlı 7 daireli eski bir apartmanda oturduğunu, 6 kat sahibinin binanın müteahhite verilip herkesin kendi dairesini alması karşılığında yeniden yapılmasına onay verdiğini birinin karşı çıktığını ve hukuken ne yapabileceklerini soruyor.
Malesef yapabilecekleri fazla birşey yok. Kat Mülkiyeti Kanunu’na göre, bu konuda, tüm kat maliklerinin oybirliği ile karar almaları şart. Aksi halde, karara karşı olan kat maliki dava açıp, bu kararı da müteahhitle yapacağınız anlaşmayı da iptal ettirebilir.
Bence, herşeye rağmen "Komşululuk hukukuna" başvurun. Diğer apartman sakinleri olarak aranızda anlaşın. Hanımefendiyi ikna etmek yine mümkün olmazsa, kaynak sağlayıp dairesini aranızda satın alma yolunu deneyin.
CEPHE BOYATMA TELAŞI
Bana yoğun olarak ulaşan ikinci soru da apartman dış cephe boyasının nasıl yaptırılacağı ve hangi kritelerlere göre masrafın paylaşılacağ. Bakın bu maillerden biri de şöyle:
"Aparmanımızın dış cephesini boyatıp tadilat yaptırmak istiyoruz. Ancak, toplayacağımız para için bir görüş birliği sağlayamadık. Bu konuda bizi bilgilendirirseniz memnun kalacağız."
Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 19. maddesi bu konuyu düzenliyor. Maddeye göre, kat malikleri, "anagayrimenkulün bakımı, mimarı durumu ile güzelliğini ve sağlamlığını titizlikle korumaya mecbur" tutuluyorlar. Kat maliklerinden biri diğer bütün kat maliklerinin "rızası" olmadıkça, apartmanın ortak yerlerinde "İnşaat, onarım ve tesisler, değişik renkte dış badana veya boya" yaptıramıyor. Kendi bağımsız bölümünde yani dairesinde, ana yapıya zarar verecek nitelikte onarım, tesis ve değişiklik yapması da yasak.
ÖNCE KARAR
Apartmanda ortak alan olan dış ve iç cephe boya ve tadilatı için önce apartman yönetim kurulunda karar alınacak. Apartmanın rengi ve şekli aynı kalacaksa oyçokluğu yeterli olacak. Renk ve şekil değişikliği isteniyorsa, örneğin mermer kaplanacaksa, mozaik yapılacaksa ve beyaz apartman renk değişikliğine gidilip sarıya boyanacaksa, mutlaka oybirliği sağlanacak.
ARSA PAYINA GÖRE ÖDENECEK
Peki masraflara katılma nasıl yapılacak. Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 20. maddesine göre daire sahipleri, "Bütün ortak yerlerin bakım, koruma ve onarım giderleri ile yönetici aylığı gibi diğer giderlere ve ortak tesislerin işletme giderlerine ve giderler için toplanacak avansa kendi arsa payı oranında katılmakla yükümlüler." Bu durumda, apartmanın dış ve iç cephe boyasının masraflarına katılma da tapuda kayıtlı "arsa payları" oranına göre olacak. Ama çıkıp bir daire sahibi "Ben arka tarafta oturuyorum boya ödemesine katılmam" diyemeyecek.
YÖNETİCİYE İCRA TAKİBİ YETKİSİ
"Boya parasını ödemem" diyen kat malikine ne yapılacağı da aynı madde de düzenlemiş. Diğer kat maliklerinden her biri veya yönetici tarafından, "Yönetim planına, kanuna ve genel hükümlere göre" dava açılabilecek ve icra takibi yapılabilecek.
İşte o mail
23 mayıs 2007 tarihli Hürriyet Ankara Gazetesi’ndeki apartman toplantılarıyla ilgili yazınızı okudum ve müthiş faydalı oldu bizler için. Bunun için size çok teşekkür ediyorum. Ancak, bizim de ikamet ettiğimiz apartmanla ilgili daha değişik bir problemimiz var.
Bahçelievler 11.ci sokakta 33 yıllık 2 katlı 7 daireli bir binada ikamet ediyoruz. Binamız o sokağın en eski ve bakımsız apartmanı. İki yıl önce apartmanda bi toplantı yapıldı. 6 nolu daire sahibi hariç herkes katıldı. Binamızın onarım ve bakım masrafı cok fazla pahalı olacağı için binayı müteahhite verip herkesin kendi dairesini almak şartıyla yenilemeye 7’de 6 oyla karar verdik. Bu kararı 6 nolu daire sahiibine ilettikten sonra ki, kendisi Alanya’da yaşıyor. Fakat kiracısı var. Kendisi bu karara karşı olduğunu ve müteahite kesinlikle vermek istemediğini söyledi.
Ocak 2007’de bir toplantı daha yapıp 6’nolu daire sahibini ikna etmeye çalıştık. Fakat kendisi yine toplantıya katılmadığı gibi karamız olan binayı müteahite vermek ve yeni dairelerimizde oturmak umutlarımız iyice tükendi. İtiraz sebebi ise "Müteahhitlerin yalancı ve sahtekar" oldukları. Ayrıca, şu anda Bahçelievler 3 kat inşaat müsadeli. İlerde belediye buraya 5 kat veya 7 kat inşaat müsadesi verecekmiş. 6 nolu dairenin sahibi hanımefendi 70 yaşında ve Ankara’da yaşamadığı gibi bizleri de son 2 yıldan fazladır müşkül duruma düşürmektedir. Sizden ricam bizi aydınlatın ve yol gösterin. Şimdiden çok teşekkür ediyorum.
Yargıdan LÖSEV’e çiçek jesti
YARGITAY Genel Sekreterliği’ne seçilen Ahmet Ceylani Tuğrul, kendisine yeni görevini kutlamak için gönderilen 100’ü aşkın saksı çiçeğini LÖSEV’e hibe etti. Bu çiçekler, LÖSEV tarafından satılarak, lösemili çocukların tedavisi için harcanacak.
Yargıtay Başkanı Osman Arslan, Uğur İbrahimhakkıoğlu’nun genel seçimde, Genç Parti’den aday olmak için istifa etmesi nedeniyle boşalan genel sekreterliğe Tuğrul’u atamıştı. Tuğrul da böylece genel sekreterlik görevine hasta çocuklara güzel bir jest yaparak başladı. Bu uygulamanın tüm kutlama çiçekleri için örnek olmasını diliyorum.
Yazının Devamını Oku