ÖNCE öğretim üyesi olan B. L. A’nın bana e-postası ve sorusu:
“Boşanma davam devam ediyor. 26 Ocak 2019 tarihinde bir bebeğimin doğduğunu 11 gün sonra öğrendim. Eşim hiçbir şekilde çocuğumu bana göstermiyor ve bebeğim hakkında tarafıma bilgi vermiyor. Amacım çocuğumun hiç olmazsa bir resmini görebilmek. Bu konudaki mağduriyetimin giderilmesi için bana yardımcı olabilir misiniz? Ne yapabilirim?”
ÇOCUKLAR ZARAR GÖRÜYOR
Okurum B.L.A’nın bu sorusunu Yargıtay 2. Hukuk Dairesi eski üyesi Avukat Mustafa Ateş’e sordum. Bakın benzer soruları da yanıtlayacak şekilde nasıl değerlendirdi:
“Maalesef bu konu fiilen ayrı yaşayan, boşanma sürecinde olan veya boşanan çiftlerin çocukları yönünden günümüzün kanayan yarası. Psikologlar ‘Çocuklara asıl zarar veren boşanma değil, boşanma sürecinde ve sonrasında ebeveynlerin bu durumu çocuklara yansıtma şeklidir’ diyor. Ebeveynlerin birbirleri ile olan sorunlarını çocukları üzerinden sürdürmeleri çocuklara büyük zarar veriyor.
ÇOCUĞU GÖRMEK KANUNİ HAK
BOŞANMIŞ anneler isterlerse artık ‘velayet hakkı’na dayanarak dava açıp çocuklarına kendi soyadlarını verebiliyorlar. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi geçen yıl Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) ‘ihlal’ kararına uyarak, “Boşanmış anne çocuğuna kendi soyadını verebilir” dedi ve bu kararla tartışma noktalandı.
Yargıtay’ın bu kararı (09.04.2018, Esas, 2018/1306, Karar 2018/4719) ışığında, boşanmış anneler, aile mahkemesine dava açarak velayetleri altındaki çocuklarına kendi soyadlarının verilmesini talep edebiliyorlar. Mahkemeler de artık bu talepleri kabul yönünde karar veriyorlar.
KIZIM ‘BABA’ DİYOR
Okurum B.K.,’nın durumu ise çok farklı. İkinci kez evlenen anne B.K., küçük kızına kendi soyadını değil, çok sevdiği ve “baba” dediği yeni eşinin soyadını vermek istiyor. Ne yapabilirim diye soruyor. Önce B.K.’nın o sorusu:
“8 yaşında bir kızım var. Kızım bir yaşındayken biyolojik babasından ayrıldım. Geçen yıl yeni bir evlilik yaptım. Kızım biyolojik babasıyla hiç görüşmüyor ve nafaka da almıyoruz. Karşı tarafın nerede olduğunu, hayatta olup olmadığını da bilmiyoruz. Kızım evlendiğim kişiyle çok iyi anlaşıyor ve kendisine ‘baba’ diye hitap ediyor.
FARKLI OLMASINDAN RAHATSIZ
Devrimülk alıp sonradan pişman olan ve vazgeçmek isteyen çok sayıda okurumdan şikâyet telefon ve e-postası geldi. R.C. adlı okurum, Ayaş’ta kandırılarak ikinci kez 15 bin liraya satılan devremülkten caymak istediğini, dolandırıcılık yaptığını iddia ettiği F.K.’yı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikâyet ettiğini yazmış. Hukuken ne yapabileceğini soruyor.
TÜKETİCİ KANUNUYLA TÜKETİCİYE KORUMA
Okurlarımın benzer sorularına da çözüm amacıyla bu konuyu Ankara Barosu Tüketici Hakları Kurulu Başkan Yardımcısı Avukat Buğcan Çankaya’ya sordum. Çankaya, bu konudaki yasal haklarınızı ve “cayma” hakkınızı nasıl kullanacağınızı şöyle anlattı:
“Devre tatil sözleşmeleri 6 Mart 2003’ten önce mevzuatımızda yer almıyor ve uygulamada ağırlıklı olarak atipik (karma sözleşmelerden) sayılıyordu. Ancak bu tarihte yürürlüğe giren 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 39/B bendi ve daha sonraki bir tarihte yürürlüğe giren 6502 sayılı yasanın 50. maddesiyle yasal tanıma kavuşmuştur. Kanunda bu tip sözleşmeler ‘devre tatil sözleşmeleri’ düzenlemesi çerçevesinde uygulanmaktadır.
DEVRETATİL SÖZLEŞMESİ HAKLARI
Bu tip sözleşmelerde tüketicilerin temel haklarını özetlemek gerekirse:
1- Bir yıldan uzun süre için kurulan ve tüketiciye bu süre zarfında birden fazla dönem için bir veya daha fazla sayıda gecelik konaklama imkânı veren sözleşmeler, eski tanımıyla devremülk sözleşmesidir.
2- Yapı ruhsatı alınmadan kurulan devremülk sözleşmeleri geçersizdir.
Dövizdeki dalgalanmaya paralel olarak yurtdışına gitmek için tur satın alıp, bu seyahatleri şirketlerce tek taraflı iptal edilen, fiyat farkı talep edilen çok sayıda okurumdan telefon ve e-posta yoluyla şikâyet geldi.
Türk vatandaşı ancak Kıbrıs’ta oturan N.B ve P.B adlı iki okurum da bu durumda ve tur mağduru. Önce e-posta ve soruları:
“İstanbul Harbiye’deki T. Turizm’den 14 Mayıs 2018’de eşimle birlikte 14 Ocak 2019 tarihli çıkışı olan Uzak Doğu turu satın aldık ve 12 bin 998 TL (sigorta paraları hariç) ödedik. Tur tarihine bir ay kala turun iptal edildiğini söylediler ve iki kişi için 5 bin 200 TL fark isteyerek başka bir tura yönlendirmek istediler. Biz kabul etmedik. Bugünkü Euro karşılığı paramızın iadesini talep ettik. Bize lira olarak mayıs ayında ödediğimiz parayı iade edeceklerini bildirdiler.
1- Eşimle ayrı ayrı Tüketici Hakem Heyeti’ne şikâyet edebilir miyiz?
2- Euro karşılığı ödediğimiz için bugünkü Euro karşılığı talep hakkımız var mı?
3- KKTC’de oturuyoruz ama T.C. vatandaşıyız. Nereye başvurmamız gerekir?”
AYRI AYRI HAKEM HEYETİNE BAŞVURABİLİRSİNİZ
Ombudsmanlık, vatandaşların kamu kurumları ile sorunlarını en kısa süre içinde ücretsiz ve dostane şekilde çözüme kavuşturuyor. Mahkemelerin yükünü hafifletirken, kamu hizmetlerinin kalitesini arttırıp, kamu görevlilerinin haksız ve kötü davranışlarını da denetlemeyi hedefliyor. Kamu Denetçiliği Kurumu (KDK), mahkemeden farklı olarak “hukuki denetim” yanında “hakkaniyet denetimi” yapıyor.
100 BİN SÖZLÜ YARDIM
KDK Başkanı ve Başdenetçi Şeref Malkoç’un açıkladığı 2018 raporuna göre, Ombudsmanlık’a geçen yıl gelen 17 bin 585 şikâyet üzerine 17 bin 507 karar verildi. Bu sayı kurumun kuruluşundan bu yana verilen tavsiye kararlarının toplamından fazla. Geçen yıl 97 bin 538 kişiye rehberlik hizmeti verilirken, sözlü olarak yardımcı olunan kişi sayısı 100 bini geçti. KDK kararlarına uyulma oranı yüzde 20’den yüzde 70’e çıktı. Özetle, KDK’nın “vatandaşta bilinilirliği” arttıkça başvuru sayısı da çeşitliliği de artıyor.
KDK UMUT OLDU
Geçen hafta KDK, Sosyal Güvenlik Kurumu’nca (SGK) 20 yıllık maaşı “Hatalı bağlanmış” diye kesilen Mustafa Demirci’nin sorununu çözen ve aynı konumdaki on binlerce kişiye umut olan kararıyla gündeme geldi. KDK Başkanı ve Başdenetçi Şeref Malkoç’un “dostane çözüm” kararlarıyla ilgili, “Bu durumda yaklaşık 500 bin kişi var. SGK elektronik ortama geçmeden önce karakalem usulü bu tip yanlışlıklar yapılmış. Ancak devlet kendi hatası sonucu 20 yıl ödeyip sonra maaş kesemez” açıklaması kamuoyunda büyük yankı buldu. Ombudsmanlık’a geçen hafta yüzlerce kişi telefon etti.
AYM DE SEVİNDİRDİ
KDK kararının ardından 17 Ocak tarihli Resmi Gazete’de, Anayasa Mahkemesi (AYM) 2. Bölümü’nün benzer bir örnek kararı (Ü.Ç. Başvurusu. Numarası: 2015/18918 Karar Tarihi: 28/11/2018) yayınlandı. AYM, Bağ-Kur’lu eşinden ölüm aylığı bağlanan Ü.Ç. adlı kadının aylığının “hatalı bağlandığı” gerekçesiyle 16 yıl sonra kesilmesinin, “mülkiyet hakkının ihlali” olduğuna ve yeniden yargılama yapılmasına karar verdi.
Samsun’dan yazan okurum R.Y., ayrıldığı nişanlısına taktığı 25 bin liralık altın takıyı geri almak için ne yapabileceğini soruyor. Önce sorusu:
“5 Eylül 2018’de nişanlandım. Nişanlıma 25 milyarlık altın taktık. 1 Ocak’ta yine tartıştık. Bana ‘Ayrılalım, altınlarınızı ve nişan bohçanızı veririm’ dedi. Ortak kararla ayrıldık. Şimdi, ‘Sen benden ayrıldın’ diyor. Öteki mesajları da duruyor. Hukuken ne yapabilirim?”
R.Y.’nin sorusunu eski aile hâkimi ve Yargıtay üyesi avukat Mustafa Ateş yanıtladı. Ateş’in yanıtı şöyle:
NİŞANI KİMİN BOZDUĞU ÖNEMLİ Mİ?
“Türk Medeni Kanunu’nun 12/1. maddesine göre ‘Nişanlılık evlenme dışındaki bir sebeple sona ererse, nişanlıların birbirlerine veya ana ve babanın ya da onlar gibi davrananların, diğer nişanlıya vermiş oldukları alışılmışın dışındaki hediyeler geri istenebilir.’ Nişanlılık taraflardan birinin ölüm ile sona erse de aynı kural geçerlidir. Ölen nişanlı hediye vermiş ise onun mirasçıları sağ kalan nişanlıdan bu hediyelerin iadesini isteyebilir. Hediye iadesi için nişanın kim tarafından veya kimin kusuru ile bozulduğunun önemi yoktur.
ALIŞILMIŞIN DIŞINDAKİ HEDİYEYE İADE
Alışılmışın dışındaki hediyeden anlaşılması gereken değerinin fazla olmasıdır. Değerinin azlığı sebebiyle her nişanlı tarafından kolaylıkla alınabilecek hediyeler alışılmış hediye kabul edilir. Genel olarak Yargıtay kararlarında nişanlıların birbirlerine hediye ettiği altınlar alışılmışın dışındaki hediyelerden sayılmaktadır. 25 bin TL’lik ziynet eşyası alışılmışın dışındaki hediyelerdendir. Bu sebeple hediyelerin iadesi istenebilir.
KONYA’dan yazan erkek okurum K.M., 5 bin 700 liraya aldığı ve dört ay içinde ayağı kırılıp kumaşı solan koltuk takımı için hakkını nasıl arayabileceğini ve il tüketici hakem heyeti mi ilçe tüketici hakem heyetine mi başvurması gerektiğini soruyor.
Yanıtı da Sincan Kaymakamlığı Tüketici Hakem Heyeti üyesi avukat Buğcan Çankaya’dan. Çankaya, 2019 yılı tüketici hakem heyetine başvurunun parasal sınırlarını bakın nasıl anlattı:
PARASAL SINIR YÜZDE 23.73 ARTTIRILDI
“6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 68’inci maddesinde, il ve ilçe tüketici hakem heyetlerine başvuru parasal sınırının, her yıl ilgili yıl için 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre ilan edilen yeniden değerleme oranıyla güncellenerek uygulanacağı düzenlenmiştir. 2018 yılı için yeniden değerleme oranı olarak yüzde 23.73 belirlenmiştir.
BAŞVURUDA DİKKATE ALINACAK MİKTARLAR
Buna göre 2019 yılında tüketici hakem heyetlerine başvuruda dikkate alınacak parasal sınırlar şu şekilde:
- İl ve ilçe tüketici hakem heyetlerine yapılacak başvurularda, 5 bin 650 Türk Lirası’nın altında bulunan uyuşmazlıklarda ilçe tüketici hakem heyetleri, büyükşehir statüsünde olan illerde 5 bin 650 Türk Lirası ile 8 bin 480 Türk Lirası arasındaki uyuşmazlıklarda il tüketici hakem heyetleri, büyükşehir statüsünde olmayan illerin merkezlerinde 8 bin 480 Türk Lirasının altında bulunan uyuşmazlıklarda il tüketici hakem heyetleri, büyükşehir statüsünde olmayan illere bağlı ilçelerde 5 bin 650 Türk Lirası ile 8 bin 480 Türk Lirası arasındaki uyuşmazlıklarda il tüketici hakem heyetleri, parasal sınırlar bazında görevlidir.
GEÇEN hafta, Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu’nun İstanbul’da avukatlıktan elde edilen gelirin yüzde 92’sinin 40-50 büro, kalan yüzde 8’inin ise diğer avukatlarca paylaşıldığını belirterek, genç avukatlara “Bu tekeli kırın, iş isteyin” çağrısı yaptığını yazmıştım.
Feyzioğlu’nun bu sözleri, yılın son haftasına damga vurdu. Tartışmaya katılanlardan biri ünlü avukat Ahmed Pekin oldu.
Son 20 yılın vergi rekortmeni ve en çok kazananlar listesinin ilk sırasındaki Pekin, Feyzioğlu’na, “Sayın Başkan’a tavsiyem, derhal Rekabet Kurulu’na başvursun. Zira söylediği Rekabet Kanunu’na göre suçtur” yanıtı verdi. Pekin, genç avukatları ise şöyle uyardı:
AVUKAT, HUKUKU İYİ ÖĞRENMEDİYSE MÜVEKKİLİNE ZARAR VERİR
“Avukatlık çok zor bir meslektir. Zira bir avukat hukuku ve kanunu iyi öğrenemediyse kendisine değil, savunduğu müvekkiline zarar verir.”
Önce Pekin’in bana yaptığı o çarpıcı değerlendirmeleri okuyalım: