Böyle gerekmez mi?
Ha dilemeyenlerden misin?
O zaman “Günahları boynuna” de...
Onu da mı demek istemiyorsun?
Sus o halde...
Arkasından nefret sözcükleri söylenmez...
Nusret, Abu Dhabi’deki restoranından bir adisyon paylaştı. Hesap 615 bin dirhem... Yani 3 milyon 100 bin lira falan. Hesap yahu bu. Yemek hesabı.
İnsanları ikiye değil üçe beşe bölecek tartışmaları başlatacak türden bir hesap üstelik.
Kimi “normaldir dükkanın gideri çok fazla” diyor, kimi “insanlar zor durumdayken çok ayıp” diyor, kimi de “bana ne insanların parasından” diyor.
Ben adisyondaki her kaleme tek tek baktım.
Mesela, hesapta ‘Golden Ottoman’ diye bir biftek var.
2 tane yemişler. 28 bin lira tutmuş.
Bir biftek 14 bin lira yani.
Sebebi de Martı şirketinin ‘araç paylaşımı’ ile ilgili başlattığı bir hareket.
Ücretsiz bir hareket üstelik. Aynı yöne gidenlerin tek araçla seyahat etmesini sağlayan bir platformu hayata geçirdi Öktem ve ekibi.
E iyi de bu hem trafiği rahatlatır, hem çevreyi daha az kirletir hem de zamandan tasarruf ettirir...
Eyüp Aksu da “Bunlar korsan, bunun önüne geçeceğiz, global korsana nasıl son verdiysek buna da vereceğiz” dedi.
Yetmemiş, arka plandan da işler çevirip tehdit etmiş, adamlarını göndermiş Öktem’in ofisine...
Google’a Eyüp Aksu yazınca neler çıkıyor bir bak diyeceğim ama umursamayacaksın.
Birileri çıkıp seni o koltuktan indirene kadar ne olduğunun asla farkına varmayacak ama o koltuğu kaybedince hayatının şokunu yaşayacaksın.
Ne deniyordu buna yeni tabirle...
İmza, kaşe, mühür...
Aynen öyle işte.
Dizi ve filmlerde değil yahu gerçek hayatta da böyle değil mi?
Çok iyi olmayacaksın hiçbir zaman. Saniyesinde biniyorlar tepene.
Günün sonunda da sana sade bir ‘kalbi çok temiz ama...’ cümlesi kalıyor.
Nejat İşler’in bu açıklamalarından yola çıkıp kıssadan hisse yapalım...
◊ Sen içinde iyi ol yine olma demiyorum ama dışarıya bunu hissettirme.
Biz son adımı da attık ve 4 Aralık’taki tören için pazar sabahı Ritz-Carlton Hotel’de Altın Kelebek jürisi olarak bir araya geldik.
Önümüzdeki notlarda halkın oylarıyla belirlenen ilk 10 aday vardı.
Jüride ben, Savaş Özbey, Ömür Gedik, Onur Baştürk, Hakan Gence ve Selim Akçin, Kelebek ekibi olarak yer aldık. Faruk Bayhan, Nevra Serezli, Erol Evgin, Simge Sağın, Bengü ve Ersay Üner de sektörün önemli temsilcileri olarak yer aldı.
32 kategori vardı.
O kategoriler teker teker incelendi.
Fikir ayrılıkları da oldu, oy birliğiyle verilen kararlar da...
Jüri bazı kategorilerde yüzde 30’luk oy hakkını kullanarak zirveyi de belirledi...
Biz hem çok keyif aldığımız hem de içimizin çok rahat olduğu bir toplantıdan çıktık. E haliyle ödül gecesi için heyecanımız bir kat daha arttı.
∆ Ohh hayat sana güzel be...
∆ Yine mi seyahattesin, ne güzel ya...
∆ Çık şarkı söyle, al paranı misssss...
∆ Oturduğun yerden yazı yaz, ne rahat iş...
∆ İki rol yap, milyonluk reklam anlaşmasını kap...
Bu eleştirel bakış, bu beğenmemezlik, bu kıskançlık aslında hep vardır. Hepimiz de yapmışızdır zamanında.
O yüzden Tuğba Yurt’un sözlerine katılıyorum.
Şirket resmi bir mail ile duyurdu piyasaya girdiklerini.
Bana gelen mail’de şöyle yazıyordu:
“Yolculuk, taksimetre tarafından hesaplanandan daha yükseğe gerçekleşecek. Şirket, sürücülerin taleplerini dikkate almayı öncelikli bir görev olarak görüyor.”
Sistem şöyle işliyor:
Diyelim Taksim’den Beşiktaş’a gideceksiniz. Normal şartlarda 40 lira yazar taksimetre.
Siz uygulamaya girip “Ben 200 TL vereceğim, gel” derseniz ve o sırada biri daha yüksek bir teklif vermezse, taksici sizi kabul edip hemen yanınıza geliyor.
Bir tarihi eser gibi değerlendi yani taksiciler.
Artık onlara teklif verir olduk, düşünün!
Aradan seneler geçti ama unutmamış yaşadıklarını Elon Musk...
Büyütmüş bir çığ gibi.
Twitter’ı satın aldıktan sonra iki icraatıyla gündeme geldi. İlki ‘mavi tik’li hesaplardan aylık 8 dolar ücret alma kararı.
İkincisi de eski sevgilisi Amber Heard’ün Twitter hesabını askıya alması.
Hadi ilkini anlarım, şirkete para kazandırmak istiyor ama ikincisi ne yahu?
Ayrıca bunlar çok ortaokul, çok lise kokan hareketler değil mi?
‘Sen benim saçımı çektin al şimdi ben de seninkini iki kere çekiyorum’ mücadelesi değil mi?
Gerek yok.