Hatta ben de PhocusWire’da yayınlanan bir yazıdaki olası trendleri aktarmıştım.
Şimdi ise yeniden bir belirsizlik içine düşülmüş durumda.
Mutasyondu, aşı temininde yaşanan sıkıntılardı derken, turizm sektörü seyahatin geleceğine dair tahminde bulunmaktan kaçınıyor.
En kötüsü bu galiba.
YAVAŞ SEYAHAT NİHAYET ANLAM KAZANABİLİR
Benim gördüğüm ön plana çıkan tek bir şey var; o da turizm sektörünün pek sevdiği bir tanım olan “yavaş seyahat”.
Deniliyor ki, 2021’de nihayet bu kavram bir anlam kazanabilir.
Ama günlerdir bir kısım meteorolog çok iddialıydı:
“Dikkat 1987 kışındaki kar yağışı gibi olabilir.”
1987 kışı denilen, anlata anlata bitirilemeyen o meşhur kışta şunlar olmuş İstanbul’da:
◊ 10 gün boyunca kar fırtınası olmuş.
◊ Saatte 80 kilometreye çıkan rüzgâr varmış.
◊ Şehrin elektrik ve telefon şebekesi çökmüş.
◊ Ayrıca barajlardan biri arızalanınca şehir susuz kalmış.
Sevgililer Günü.
Sevgilisi olanın da olmayanın da bir şekilde etkilendiği o aşk bombardımanı günü.
Kaçış olmadığına göre zevk almaya çalışmak lazım.
Mesela...
SEVGİLİN VARSA
◊ Halihazırda sevgilin varsa, bugün onun için farklı bir şey yap.
Rutin dışına çık.
En çok rutin öldürür ya aşkın gidişatını...
Tamam dedim, Urla’daydım o sırada.
Can Ortabaş’ın yüzlerce palmiye çeşidi dahil nefis bitkiler barındıran botanik çiftliğinde, yani Uzbaş Arboretum’da...
Oradan yola çıkıp bir anda İzmir trafiğinin içine düştüm.
Navigasyon sonunda Bostanlı sahiline kadar getirdi beni.
Önce anlamadım, “Neden burada buluşalım dediler acaba?” diye.
Ahşap köprüyü görünce anladım.
Gün batımı ve denize karşı şahane bir sosyalleşme noktasıymış meğer burası.
Sırtımı köprüye dayayıp hem insanları hem denizi seyre daldım.
Sosyalleşmemek iyi gelmişti.
İlerleyen günlerde, nisan ortası filan, bu kez evle aşırı ilgilenmeye başlamıştım.
Her detay gözüme çarpmıştı.
Mesela haftada iki-üç kez evin şeklini değiştirmek sıradan bir hobim haline gelmişti.
Sonra yaz geldi, açıldık saçıldık.
Evle ilişkim az da olsa normale döndü.
Eskiden nasılsa öyle: Kafeye git, arkadaşlarınla buluş, spor yap ya da şehir dışına çık, gez toz. Eve arada bir uğramaca yani.
Ardından ikinci kapanma dönemi geldi ve
Üstelik şarkıların paketi, yani videoları da iyi.
Mesela Dolu Kadehi Ters Tut grubunun “Islansın” şarkısına çekilen video.
Kostümünden mekanına, anlattığı kısa hikâyeden çekimlerine kadar nefis bir iş.
Şarkının retro dans sound’una da değinmeden olmaz.
Dans etmeyi, olmadı şöyle bir kıpırdanıp kendine gelmeyi motive eden bir enerjisi var.
Ayrıca, sadece Türkçe pop söyleyen erkek şarkıcıların tekelindeymiş gibi görünen erotizm soslu sözleri söylemesi de iyi olmuş grubun...
O eski melankolik dalgalanmalarına mola vermesi de.
BEGE VE EMİR TAHA
Sosyal medyadan onlara çemkirip söylenenler oldu, ama artık bir yere varmayan bu tartışmaları bırakmamız gerekiyor galiba. Çünkü en başta çemkirip eleştirenler kendi arkadaş gruplarıyla bir araya geliyor aslında. Test filan da yaptırmadan. Ayrıca negatif çıkan test sonucunun “buluşmayı aklamak için bir gerekçe” olarak sunulmasına hiç gerek yok.Çünkü gerçekçi olalım, sadece üç-beş ünlü insan değil, herkes yakın arkadaşlarıyla evlerinde ya da parkta, sokaktaki köşe başında görüşüyor zaten.Önemli olan aradaki sosyal mesafeyi koruyarak konuşmak ya da maskeyi hiç çıkarmamak... Buna da herkes dikkat ediyor aslında. Kimse çocuk değil. Ayrıca aradan bir yıl geçti. Salgınla yaşamayı ve nasıl korunacağımızı öğrendik. Şu herkesin birbirine manasız çemkirmesinden ve aynı konuşmaları dönüp dolaşıp yapmasından sıkılmadık mı?
Enerji santralinin dik çatısına park yapan o tasarımcı
Ünlü tasarım yarışması Asia Young Designer Awards, kısa adıyla AYDA’ya bu yıl Türkiye’den de mimarlık öğrencileri katılabilecek.
Cardin’in ölümünden sonra bu satış haberi elbette sürpriz değil.
Ama Bubble
Palace’ın temsil
ettikleri açısından uzatmalı bir dönemin sonu bu galiba:
Hedonizmin!
Le Figaro’ya verdiği eski bir röportajda Cardin zaten bunu söylemişti: