Test yaptırdım, buluşalım...

Sosyal medyadan onlara çemkirip söylenenler oldu, ama artık bir yere varmayan bu tartışmaları bırakmamız gerekiyor galiba. Çünkü en başta çemkirip eleştirenler kendi arkadaş gruplarıyla bir araya geliyor aslında. Test filan da yaptırmadan. Ayrıca negatif çıkan test sonucunun “buluşmayı aklamak için bir gerekçe” olarak sunulmasına hiç gerek yok.Çünkü gerçekçi olalım, sadece üç-beş ünlü insan değil, herkes yakın arkadaşlarıyla evlerinde ya da parkta, sokaktaki köşe başında görüşüyor zaten.Önemli olan aradaki sosyal mesafeyi koruyarak konuşmak ya da maskeyi hiç çıkarmamak... Buna da herkes dikkat ediyor aslında. Kimse çocuk değil. Ayrıca aradan bir yıl geçti. Salgınla yaşamayı ve nasıl korunacağımızı öğrendik. Şu herkesin birbirine manasız çemkirmesinden ve aynı konuşmaları dönüp dolaşıp yapmasından sıkılmadık mı? 

Enerji santralinin dik çatısına park yapan o tasarımcı

Ünlü tasarım yarışması Asia Young Designer Awards, kısa adıyla AYDA’ya bu yıl Türkiye’den de mimarlık öğrencileri katılabilecek.

Bunun nedeni yarışmanın 13 yıldır sponsorluğunu üstlenen Japon Nippon grubunun Türkiye boya pazarına girmiş olması.
Yarışmayı globalde kazanan öğrencinin para ödülünün yanı sıra Harvard’daki altı haftalık programa dahil olma fırsatını yakalayacak olması mimarlık öğrencileri açısından heyecanlı bir durum.
10 Şubat Çarşamba gecesi online olarak Türkiye lansmanı yapılacak geceye Danimarkalı tasarım ofisi SLA’nın ortağı Rasmus Astrup’un da katılacak olması ise benim için ekstra heyecanlı bir durum.
Çünkü Rasmus’un da içinde bulunduğu SLA’nın son ses getiren peyzaj projelerinden biri Kopenhag’taki bir enerji santralinin dik eğilimli çatısına yapılan mini parktı.
Çatıya bir kayak pisti yapıldı ve etrafına da
onunla uyumlu olacak şekilde bir park!
Nereden baksanız
delice sayılacak bu iş sayesinde, hayatta merak etmediğim bir enerji santrali Kopenhag’a gidince ilk görmek isteyeceğim yerlerden biri olup çıktı.
Rasmus Astrup’la çarşamba günkü lansman öncesi yaptığımız görüşmede bu projeyi sordum tabii. Yanıtı şöyle oldu:
“Tüm projeleri doğaya dayandırıyoruz. Doğa; iklime, topoğrafyaya tepki veriyor. Şehirlerde de kültürden etkileniyor.
BIG’den (bir başka ünlü Danimarkalı mimarlık ofisi) arkadaşlarımız bizi kayak pisti boyunca bir park tasarlamaya çağırdıklarında çevredeki mevcut biyolojik çeşitlilikten faydalanmak istedik, ama hiç yoktu.
Bu nedenle, çok dik bir çatıda işe yarayacak
bir ekim değil, aynı
zamanda çevreye biyoçeşitlilik getirecek bir ekim olan yeni bir doğa yaratma işine girdik!
Dayanıklı bir ekim yapmalıydık ki, kuşlar ve rüzgâr sayesinde yayılsın
ve sadece oraya tırmananlara değil, çevresine de bir
değer katsın”.