Must’ın arka sokağındaki Müştemilat’ın açılış gecesinde mekanın ortaklarından Barış Arduç ve Engin Öztürk de vardı.
Peki Müştemilat nasıl bir yer olmuş? Hemen ilk izlenimleri söyleyeyim:
Önce bir avludaki bahçenin içinden geçiyorsun.
Sonra demir bir kapıdan girip merdivenlerden loş ışık eşliğinde gizemli bir şekilde aşağı iniyorsun.
Merdivenin sonundaki perdeleri aralayınca da Müştemilat’a ulaşmış oluyorsun.
Hayli büyük bir sahnesi olan mekanın masaları davul formunda, eğlenceli.
İşte ilk akla gelen örnekler:
Ahmet Kural’dan gördüğü şiddeti saklamayıp olayı mahkemeye taşıyan Sıla...
Mustafa Ceceli’nin açtığı velayet davasıyla dolaşıma sokulan mahrem görüntülerinin ardından farklı kesimlerin büyük desteğini alan İntizar ve Sinem Gedik...
Klibini “erotik” diyerek yasaklayan RTÜK’ü her fırsatta eleştiren ve lafını sakınmayan Hadise...
Bol seyahatli hayat tarzı, paylaştığı fotoğraflar, açtığı kafe ve bol dedikodulu ani boşanmasıyla Şeyma Subaşı...
Mehmet Aslantuğ’u ağırladığı programında, “Erkek çalışsın, kadın evde çocuklarını kendi büyütsün, yemeğini yapsın, kocasını karşılasın” diyerek gayet 90’lar magazinine uygun bir çıkıntılık yapan Hülya Avşar...
“Baka baka doyamadım, hem kokladım da” dizesini...
Haliyle sosyal medya coştu; kimisinin bu durum hoşuna gitti kimisi ağır eleştiride bulundu.
“Bana yeniden şarkılar söyleten kadın” dizesi ve “sarhoşluk” kısmı dolayısıyla...
Tüm bu tartışmayı manasız buluyor ve diyordum ki, “Şarkının sahibi Alanson. İstediği yerde istediği gibi yazar. Hatta istediği zaman bunu açıklar da... Kimseye hesap verecek hali yok”.
Ta ki Alanson’un 1998’de katıldığı bir TV programında bu şarkıyı seslendirdiği canlı kayıt ortana çıkana dek.
Meğer Mazhar Alanson bu şarkıyı 20 yıl sonra gidip çok değişmiş bulduğu eski hatıralarındaki Bodrum’a yazmış.
Hatta şarkıda Bodrum da geçiyor, şarkıya asıl ilhamını veren “Hatıralarımın üstüne oteller yapmışlar” dizesi de.
Ben 5 dakika sonra ‘Müslümcüğüm sana bir çay yapayım mı?’ dediğimde ‘Hadi hayatım yap içelim’ diyordu... Onu idare edecek kişi bendim. O bana karşı değişik tavır takındığı zaman susmasını bildim”.
Muhterem Nur hanımefendiye, Müslüm Gürses’le yaşadığı aşka, o muhteşem tutkuya saygımız sevgimiz sonsuz.
Ama şimdi Sıla gibi kadınların devrindeyiz, Muhterem Nur kadınlarının devrinde değil.
Kadınların susup sinmediği, adam bana iki tokat atsın ben üstüne bir de demli çay yapayım diyerek olayı geçiştirmediği bir devir bu.
O yüzden Muhterem Nur’un söyledikleri maalesef kulağımı tırmaladı, “Nasıl yani?” oldum.
Çünkü son iki haftadır farklı yerlerde türlü türlü lansman, parti, yeni yıl kutlaması/yemeği vardı. Ve genelde (dön dolaş) aynı insanlar birbirlerini botokslu yanaklarından 1500 kere öpüp 5000 kere “Canım nasılsın? Buradan nereye?” cümlesini kurdu, kıyafet değiştirmekten yorgun düştü, Instagram’larının hikaye bölümü neredeyse buradan Mars’a kadar uzanan bir köprü oldu.
YANLIŞ ZAMANI SEÇEN “BASE”
Önce sanatla başlayalım...
Yeni nesil sanatçı platformu BASE ikincisiyle yine Galata Rum Okulu’nda karşımıza çıktı. Bana kalırsa çok yanlış bir tarihte, tüm bu aralık kaosunun içinde yapılmamalıydı BASE, biraz yazık oldu.
Ama bugün ve yarın vaktiniz varsa, BASE’in 30 üniversiteden seçtiği toplam 94 genç sanatçının taptaze işlerini mutlaka görün, onları şimdiden keşfedin derim.
Akalın’ın Yener’le yan yana olduğu eski bir düğün fotoğrafını Instagram’ından paylaşması buna işaret ediyormuş.
Magazin okyanusundaki son dalgalanma bu.
Oysa acı gerçek:
Küs olduklarında ikilinin arasındaki gerginliği, bitmeyen manasız çekişmeyi tenis maçı seyreder gibi seyretmek daha eğlenceliydi.
Ve ikinci acı gerçek:
Bu tarz büyük nefretler, aşırı ‘drama queen’ hallenmeler ve akabinde illa ki bir reklam filmiyle taçlandırılan büyük barışmalar (bakınız: Altı yıl önceki reklam filmi Morhipo ve Seren Serengil’in sepetine giden o ayakkabı!)soğuk savaş döneminde filan kaldı.
Biri Şamdan’ın yerinde geçtiğimiz cuma açılan Etiler’deki Gordon Rouge.
Diğeri yemekleri dilden dile dolaşan Yeniköy’deki restoran Araka.
ÖNCE GORDON ROUGE’DAN BAŞLAYALIM
◊ Elbette buranın en dikkat çekici yanı eski Şamdan’ın yerine konuşlanmış olması.
Nereye gittiği pek merak konusu olmadı ama o ses ve mimikler kısa sürede dile düştü.
Şahan Gökbakar’ın onu ti’ye aldığı video mesela bu dile düşmenin en tatlı zirvesiydi.
İzlemediyseniz, mutlaka bulun izleyin...
Benim ve tüm insanlığın şu an çok merak ettiği soru elbette şu:
Tarkan evde eşiyle böyle mi konuşuyor?
Ya da telefonda ona, “Bu akşam eve neden gelmiyorum acaba?” deyip videodaki gibi tatlı, şehvetengiz gülücük mü saçıyor?