YENİ MAĞAZA NASIL?
Mustafa Taviloğlu, oğlu Ömer Taviloğlu ve ekibiyle beraber bir yıldır üzerinde çalıştığı yeni Maslak Mudo Concept mağazasını peş peşe düzenlediği şık yemeklerle medya ve sosyal hayat insanlarına tanıttı.
Dekorasyon meraklısı biri olarak yeni mağazayı gerçekten merak ediyordum.
Giz2000 Plaza’da konuşlanan üç katlı mağazanın öncelikle ferah feza oluşunu sevdim. Ürünler sıkış tepiş sergilenmemiş. Bir de her şey farklı konseptlere göre ayrılmış. 70’ler ayrı yerde, etnik bohem ürünler ayrı yerde.
Kısacası Mudo’nun diğer mağazalarındaki kafa karışıklığı gitmiş.
Ayrıca yeni mağazanın içine Petra’cılar hem kahveci hem de restoran olarak konuşlanmış. Bu da güzel bir sürpriz.
DOLAPDERE’DE BİR İZLANDA ETKİSİ...
Bundan iki yıl önce Dolapdere’nin
Şeyma Subaşı şimdiki Türkiye’nin bir sembolü, kolay kolay gündemden düşmez.
Zaten son gizli Da Vinci mesajını vücuduna kazıttığı İngilizce dövmeyle, tam da Miami güneşi 25 dereceyken verdi Şeyma, “Yapabileceğine inandı ve yaptı” cümlesiyle...
Türkiye semalarına doğru savrulan bu mesajı Şeyma’nın nesli (90 doğumlular) gayet net anladı aslında.
Çünkü onların bir önceki nesle göre farklı olan ‘motto’su bu:
Her şeye ulaşabilir, erişebilir, yapabilirsin; yeter ki iste!
Kimseyi takma ve “piliiz” özgüvenin tavan olsun!
Belki toplumun yerleşik kalıplarına göre tüm bu haller, tavırlar ultra şımarıklık, “kendini anında bir şey sanma”, “emek vermeden coşma” durumu filan.
“Şu yüzdenmiş”, “Böyle olmuş” iddiaları, geyikleri havada uçuşurken konuya karıştırılan üçüncü şahıslar da yıldırım hızıyla açıklamalar yapınca ülkenin dört bir tarafındaki WhatsApp grupları yazışmaktan helak oldu, kelimeler yoruldu. Peki ama gerçekten Şeyma ve Acun neden ayrıldı?
Tüm bünyeler illa bir üçüncü şahıs, illa “başka bir aşk kaçamağı” arıyor.
Çünkü haliyle böylesi daha heyecanlı, daha pembe dizi, daha entrika, daha lunapark ve çarpışan otomobiller.
Vardır ya da yoktur onu bilemem, “var mısın yok musun” hesabı bir ikilem
bu da.
Ama dışarıdan görünen köy şuydu, bir tek onu bilirim:
Şeyma kendi yörüngesinde ahenk içinde dönmeye başlayan, yüksek enerjisinden dolayı ışık hızıyla kainat kainat dolaşan apayrı bir gezegen olup çıkmıştı son iki yılda.
◊ Selami Şahin jürinin en esprili ismiydi. Her kategoride kazananı belirlediğimiz sırada şahane espriler patlattı.
◊ Nilüfer ayağının tozuyla Paris seyahatinden gelmişti. Oyuncu ve dizi kategorilerindeki fikirlerini özellikle çok sevdim.
WhatsApp’ta birine bir mesaj yazdığınızda...
- O mesaj “okundu” olarak göründüğü halde karşı taraf saatlerce, hatta belki günlerce mesajınıza yanıt yazmıyorsa...
- Yahut “okundu” olarak görünmediğinde bile (ki aslında bu durumda da okunduğunu herkes biliyor) karşı taraftan yine “tık” yoksa...
Bunun adına “sessizlik suikastı” deniliyormuş.
Yani karşı tarafın yanıtsız kalıp bile isteye sessizliğe gömülme hali.
Özellikle ikili ilişki mesajlarında bu durum fenalar ötesi bir şey.
Bunun anlamı şu: Karşı taraf artık sizinle mesajlaşmak istemiyor!
Ve bunu söylemeye cesaret edemediği için de “sessiz” kalarak sizin anlamanızı bekliyor.
Tuba Büyüküstün’le aşk yaşamaya başladıktan sonra popülaritesi arttı, bu kez paparazziler peşine düştü.
Derken en popüler mekanı Gizli Kalsın’da Arda Turan-Berkay kavgası yaşandı, bu olayın olumsuz yankılarıyla uğraştı. 28 yaşındaki Umut Evirgen’den bahsediyorum.
Gece hayatının en çok konuşulan isminden.
Evirgen’le bizi moda dergisi L’Officiel aralık sayısı için bir araya getirdi. Tamer Yılmaz saatlerce uğraştı, pek stil fotoğraflarımızı çekti. Ben de “gece hayatının kapalı kutusu”, konuşmayı pek sevmeyen Umut’u bulmuşken “Madem bir araya geldik, sana şunları şunları sormam lazım” diye tutturdum.
“Tamam” dedi, “Ama her soruya yanıt vermem.”
Şimdi buyurun Umut’la konuşmamıza...
◊ En son üç yıl önce röportaj yapmışız. O zaman başlığım şuymuş: İstanbul’un en genç mekan patronu. Şu an, üç sene sonra nasıl bir Umut Evirgen’le karşı karşıyayım? Neler değişti, neler değişmedi?
- Hâlâ en genç mekan patronuyum! (Gülüyor) Yeni şeyler üretme merakım, arzum, iz bırakma tutkum değişmedi. Artık kendimi daha bütün hissediyorum. Kendimle daha mutlu olduğum bir dönem yaşıyorum. Eskiden yeni şeyler üretme konusunda kaygılarım fazla tetikleyici oluyordu. Artık daha tat bırakan projeleri doğal bir süreçte geliştirebiliyorum.
◊ Karaköy’deki Colonie bir ara kapanmış, geçen sezon yeniden açılmıştı. Bu sezon ise Colonie yine açılmadı. Meğer başka bir işbirliği gelişmiş. Colonie’ciler Klein ekibiyle anlaşmış. Aralık ortası itibariyle Colonie, Vor Klein adında yeni bir mekan oluyor. Vor Klein (“Klein öncesi” anlamında) sabah başlayıp gece de açık olan bir mekan olacakmış. Vor Klein, Harbiye’deki ‘abisi’ Klein’ın kulüp ortamının aksine yemekleriyle de ön plana çıkmayı hedefliyormuş.
◊ Bodrum Gündoğan’daki 20 yıllık mekanı Sail Loft ile bohem bir müdavim kitlesi yaratan Arda Önen şimdi de Nişantaşı’na bir yer açma hazırlığında. Önen’in şimdilik isim koymadığı mekan, Milano’daki ünlü Deus’un tarzından ilham almış. Önen’in mekanı pek yakında faaliyete geçmeye hazırlanıyor.
◊ Her popüler restoranın adetidir, bir süreliğine yabancı şef ağırlamayı severler. Spago da bu adeti uygulamış. Kendi restoranlarının Beverly Hills şubesinden şef Tetsu Yahagi’yi İstanbul’a getirmiş. Yahagi, İstanbul’da kaldığı günler boyunca balık pazarından meyve sebze pazarlarına kadar her yeri dolaşmış ve lokal malzemeleri dibine kadar kullandığı ‘melez’ bir tadım menüsü yaratmış. Öyle ki o lokal malzemeler arasında divle obruk peyniri dahi var. İçki hariç 210 liraya sunulan bu özel menünün 10 Aralık’a kadar süresi olduğunu belirtelim.
◊ Bir başka konuk şef ise bu salı ve çarşamba gecesi Nişantaşı’ndaki Galvin için İtalya’dan geliyor. İki Michelin yıldızlı şef Andrea Costantini, trüf ağırlıklı menüsüyle Galvin’e konuk olacakmış. Bu arada Galvin iki ayda bir İtalya’dan konuk şef ağırlamaya devam edecekmiş ama esas hedefi kendi şeflerini de oraya ‘konuk’ olarak göndermek, deneyim alışverişi sağlamakmış.
◊ Açılışı aralık ortasına kalan Must’ın yeni projesi Müştemilat için bugünlerde mekan ortaklarından ünlü oyuncu Engin Öztürk harıl harıl solist aramaya devam ediyormuş. Ercan Gümüşkaya ile solistleri tek tek dinleyen Öztürk’ün hedefi iddialı solistler bulmakmış.
◊ Sırada bir “yapılmadan tarih olan proje” haberi var. Meğer Lucca’nın St. Regis Oteli’nin altındaki brasserie’nin yerine açılması söz konusu olmuş. Otel projesi ilk gündeme geldiği vakitlerde. Ama bu proje hayata geçememiş.
İki dergi röportajı iki insan ve bir gizemli elma
◊ Elif Boyner’in Alem Dergisi’ne verdiği röportajda okudum. Elif, “Aynalama” diye bir şey yapıyormuş. Olay şuymuş: Bir arkadaşının bir davranışı onu rahatsız ettiğinde dönüp kendine bakıyormuş, “Acaba aynı davranış bende de var mı?” diye. “Yani” diyor Elif, “Karşımdaki kişide beni rahatsız eden şey aslında benimle ilgili”.
YouTube ve Instagram üzerinden yayın yapan Şokopop’u kafasındaki şapkası ve yüzündeki maskesiyle kim olduğunu bilmediğimiz biri hazırlayıp sunuyor.
Şokopop’un özellikle Zeki Müren, Demet Akalın-Hande Yener videoları çok meşhur.
Ah tabii bir de Gülben Ergen-Seren Serengil serisi!
Bu kanalın benim gibi çok müdavimi olduğunu görünce Şokopop’a mail attım, mini bir röportaj yapalım diye.
Gerçekten güzel şeyler söyledi. Mesela şimdiki magazinin sıkıcılığından bahsetti ve popüler figürler arasında göstermelik bir muhafazakârlaşma olduğunu...
Şimdi söz onda, buyurunuz Şokopop’un şok şok açıklamalarına.