Kuşkusuz ki çocuklu aileler için en büyük kriz havalimanı girişinde başlar. Çünkü asansöre ve girişe yakın otopark bulamıyor, bulsalar da bebek arabaları, valizler ve çocuklarıyla çok büyük sıkıntı çekiyorlar. Aynı sorunlar havalimanı girişinden uçağa gidene dek geçen süreçte de onları bekliyor. Bütün bu sorunları tespit etmiş olan İGA İstanbul Havalimanı “Önce çocuk ve aile” diyerek “Aile ve çocuk dostu havalimanı” konseptini hayata geçirmiş. Ben de havalimanının bu uygulamasını yerinde gördüm ve deneyimledim.
ÇOCUKLU AİLELERİN ‘GEÇİŞ ÜSTÜNLÜĞÜ’ VAR
Havalimanı otoparkında çocuklu aileler için özel tasarlanmış, asansöre çok yakın park alanları var. Aracınızı buraya park ettikten sonra doğrudan asansöre binerek havalimanı girişine ulaşabiliyorsunuz. Binaya girer girmez ilk bagaj kontrol kısmından içeri girmek için sıraya girmenize gerek kalmıyor. ‘Çocuklu aileler için’ yazan özel geçiş noktasına yönelerek hiç sıra beklemeden içeri girebiliyorsunuz. Nitekim normal geçiş noktalarında yoğunluk olduğunda çocuklar sabırsızlanabiliyor, ağlıyor ve aileye zor anlar yaşatabiliyor. İşte bu durum, aile geçiş kapısıyla çözülmüş. Sonrasında bagaj ve bilet işlemlerinden sonra eğer zamanınız varsa ilk çocuk deneyim alanlarından yararlanmaya başlayabilirsiniz. Kaydıraklar, tırmanma duvarlarında çocuklar eğlenceli dakikalar geçirirken anne babalar oturma alanlarında dinlenebiliyor. Havalimanının hava tarafında beş, kara tarafında ise üç tane çocuk oyun alanı bulunuyor.
ÜCRETSİZ BEBEK ARABALARI
İkinci kapıdan da ‘çocuklu aile’ geçişinden hızlıca geçtikten sonra benzerine az rastlanan bir uygulama daha karşınıza çıkıyor. El bagajlarınızı alır almaz bir ‘Bebek arabası istasyonu’ ile karşılaşıyorsunuz. Biliyorsunuz, bagajlar uçağa verilirken bebek arabaları da verildiği için bebekler anne veya babaların kucağında, küçük çocuklar da yanlarında kalıyor. İşte bu durum da bu istasyonla çözülmüş. 0-6 yaş arası bebek ve çocuklar için tamamen ücretsiz olan istasyondan bir veya iki bebek arabası alıp havalimanının içinde özgürce dolaşabiliyorsunuz. İster Duty Free alanında dolaşın ister bebeğinize bir şeyler yedirmek için bir havalimanı restoranına gidin… Bu arabayı uçağa gidene dek kullanabiliyorsunuz. Ayrıca anne; süt sağmak, bebeğini emzirmek veya altını değiştirmek zorunda kalırsa bunun için de havaalanı içindeki birçok noktada ‘bebek odaları’ tasarlanmış. Farklı noktalarda emzirme koltukları, alt değiştirme üniteleri, mama için sıcak su sebili bulunan bebek bakım odaları da bulunuyor.
ÇOCUKLARA ÖZEL ETKİNLİK ALANLARI
∆ Çocukların hatalar konusunda kazanması gereken ilk farkındalık nedir?
Doç. Dr. Betül Meydan (Ege Üniversitesi öğretim üyesi): Her şeyden önce çocuklarımızın “Hatalarım beni ben yapar, hatalarımdan öğrenebilirim, hatalarım öğrenme fırsatıdır” diyebilmesi gerekir. Bunun için de anne ve babaların çocuklarının hatalarına şefkatle yaklaşması gerekir.
∆ Peki, anne ve babalar neden mükemmeliyetçi?
Bu yaklaşımın anne ve babaların kendi çocukluklarından geldiği söylenebilir. Anne ve babaların kendi çocukluklarında yaptıkları hatalara kendi anne ve babalarının nasıl tepkiler verdiği ve nasıl hissettirdiği belirleyici bir etki yaratır.
Çocukluğunda hataların ‘yapılmaması gereken şeyler’ olduğunu öğrenen anne ve babalar, kendi çocuklarının hatalarına da bu bakış açısıyla yaklaşabilir. Beklentileri yüksek, ‘doğru’ davranmayı talep eden, uygun olanla ilgili kalıpları esnek olmayan anne ve babalarla yetiştiyseniz, bu beklentilerle baş etmenin yolu o küçük çocuklar için ‘hata yapmamalıyım’ düşüncesi oluyor.
Benzer şekilde, eleştirel anne ve babalarla yetişen, hata yapması durumunda sevgiden, ilgiden, sıcaklıktan mahrum bırakılan, söz hakkı elinden alınan ve/veya “Oyun oynayamazsın şimdi ders çalışacaksın” denilen çocuk ‘hata yapmamalıyım’ inancına sahip oluyor.
Çocukların mizacını anlamak neden önemli?
Prof. Dr. Eyüp Sabri Ercan: Çocuğun ruhsal yaşantısının şekillenmesinde, özgüveni yerinde ve mutlu bir birey olmasında; anne babanın kendi ruhsal sağlıkları açısından, birbirleriyle ve çocuklarıyla iletişimi çok önemlidir. Çocuklarının yetişmesi için sevecen bir ortam sağlayabilmeleri ve onlara karşı sevgi dolu olabilmeleri için anne babanın ruh sağlığının iyi olması gerekir.
Çocukların mizacı nasıl belirlenir?
Prof. Dr. Özgür Öner: Genetik olarak... Bebeklerin genetik olarak taşıdıkları birçok özellik vardır. Erken bebeklik döneminde bebeklerin özellikle yeni ve yoğun uyaranlara verdikleri tepki farklılıklar gösterir. Bu nedenle bazı çocuklar yeni ortamlara, değişikliklere daha kolay uyum sağlar, diğerleri ise daha çok zorlanır.
Bebekler arasındaki bir diğer temel fark da kendi kendilerini avutabilme becerileridir. Bazı bebekler anneleri tarafından çok zor avutulurken, diğerleri neredeyse hemen sakinleşirler.
Önemli mizaç özelliklerinden biri de davranışsal ketlenmedir. Bu özellik, bebeklerin yaklaşık yüzde 15’inde görülür. Bu bebekler, yeni bir uyaranla karşılaştıkları zaman aşırı hareketlenir ve rahatsız olurlar. Eğer anneleri bu bebeklere karşı aşırı koruyucu davranır ve deneyimlerinden öğrenmelerine izin vermezlerse, büyüdüklerinde de kaygılı bireyler olurlar.
Bebeğin doğuştan getirdiği mizaç özellikleri ve çevresel etkiler bebeğin davranışları üzerinde etkili olur. Tabii anne ile bebeğin güvenli bağlanması çok önemlidir. Annenin çocuğa duygusal olarak yanıt verebildiği, onun ihtiyaçlarını tutarlı olarak karşıladığı, gelişimine izin verdiği, duygusal durumunu düzenlediği ortamlarda çocukta temel güven duygusu gelişir.
Temel güven duygusu, çocuğun sonraki hayatında karşısına çıkacak güçlüklerle başa çıkabilmesi için önemlidir. Bu duygunun gelişebilmesi için, annenin çocuğun özelliklerine göre davranabilmeyi öğrenmesi, çocuğun annesine fiziksel ve duygusal olarak ulaşabilmesi, kendisini ve duygularını kontrol etmeyi öğrenmesi gereklidir.
Prof. Dr. İsmihan Artan (Hacettepe Üniversitesi, Çocuk Gelişimi Bölümü): Kurduğumuz cümleler, çocukları doğru yönlendirmek ve onların duygularını incitmeden yönetebilmek için çok önemli. Anne babalar çocuklarına sert cümleler yerine, yönlendiren, yumuşak ve anlayışlı cümleler kurmalı.
∆ “Neden bağırıp duruyorsun? Sus biraz!” yerine “Bir şey seni kızdırmış olmalı. Ne oldu, anlatmak ister misin? Bu durumu nasıl çözebiliriz sence?” dediğimizde, çocuğun duygusunu anlamış oluruz ve böyle dediğimizde bağırmayı kendiliğinden kesecektir.
∆ “Off! Amma sakarsın ya!” yerine “Tabağı isteyerek kırmadığını biliyorum. Zaman zaman hepimiz böyle şeyler yapıyoruz. Sofrayı kurarken tabağı biraz ileriye koysak daha iyi olur, değil mi?” dediğimizde onu suçlamamış oluruz. Üstelik bir dahakine daha dikkatli olacaktır.
∆ “Kardeşini ağlatıp durma, bacaklarını kırarım!” yerine “Haydi kardeşin, sen, ben hep beraber bir oyun oynayalım. Oyuncakları sen seçebilirsin” dediğimizde çocuklar arasında ayrım yapmamış oluruz ve dikkatini başka yöne çekebiliriz.
∆ “Kız gibi ağlayıp durma! Erkek adam ağlamaz” yerine “Üzüldüğümüz zaman ağlamak normaldir. Kadınlar, erkekler, küçükler, büyükler, öğretmenler, sanatçılar, politikacılar ve herkes üzüldüğü zaman ağlayabilir” dediğimizde, onu bir kalıba sokmamış oluruz.
∆ “Ders çalış, derslerin çok zayıf. Sana onca yatırım yapıyoruz!” yerine “Bu sınav için çok çalıştığını biliyorum. Eksik kalan konuları çalışırsan daha iyi bir not alabilirsin” dediğimizde, onu yargılamadan yol yöntem göstermiş oluruz.
∆ “Bebek misin sen? Kocaman oldun, hâlâ korkuyorsun!” yerine “Hepimiz bir şeylerden korkarız. Korkmak doğal bir duygudur. Korkularınla ilgili konuşalım mı?” dediğimizde onun duygularını küçümsememiş oluruz.
∆
‘Evet’ler çoğunluktaysa
Aşağıdaki maddeleri kendinize sorun. Doç. Dr. Yavuz Samur’un hazırladığı ölçeğe göre, eğer sorulara verdiğiniz yanıtlarda ‘evet’lerin toplamı 5’ten fazlaysa çocuğunuz dijital oyun bağımlısı demektir.
* Çocuğum, dijital oyununu bitirmek için yemek yemeyi geciktirir.
* Eğer dijital oyunu oynamasını engellersem ya da ona sınır koyarsam sinirlenir.
* Bazen dijital oyun oynamayı bırakmak istemesine rağmen bırakamaz.
* Ona koyduğumuz süreyi hep aşar. 1 saat deriz ama o 2 saat ekran karşısından kalkmaz.
* Dijital oyun oynarken ekranla veya kendi kendine konuşur.
* Oyun oynamak için derslerini ve diğer sorumluluklarını aksatır.
◊ Odasını temizlemek ve düzenlemek çocuğa ne gibi faydalar sağlar?
Dilara Sayar (Uzman Klinik Psikolog):
Çocukların özel alanlarını düzenlemeyi öğrenmesi hem bugün hem de gelecekleri için çok önemlidir. Yaşam alanını düzenlemeyi öğrenmiş bir çocuk, gelecekte de farklı alanlarda organize olma, planlama, zaman yönetimi gibi becerileri gelişmiş, öz denetimi yüksek bir yetişkin birey oluyor.
Saygın Şimşek (Uzman Psikolog):
Beyin için odadaki kıyafetleri ve eşyaları yerleştirmek ile öğrenilen bilgileri yerleştirmek arasında çok da fark yoktur. Aslında bu düzen, öğrenme sürecindeki düzene ve düzenlemeye de katkı sağlar. Ergenlik döneminde ise oda dağınıklığının normal kabul edilmesi aileler için daha sağlıklı bir yaklaşım olur çünkü kimlik gelişimi konusunda karmaşanın yaşandığı bu dönem odaların, duyguların ve de kafaların en karışık olduğu dönemdir. Olabildiğince az müdahaleyle atlatılması gerekir.
◊ Peki, oda düzenleme alışkanlığı nasıl kazandırılır?
Saygın Şimşek: Bebeklikten itibaren gelişim dönemine uygun sorumlulukları çocuklarına yükleyen ebeveynlerin çocukları da bu alışkanlıkları kolay uyguluyor. İlk altı yıl, sorumluluk veren ailelerin çocukları ev ve odalarıyla ilgili sorumlulukları daha iyi yerine getirebilirken sonradan kazandırılmaya çalışılan oda sorumluluklarını yerine getirmede zorlanıyorlar. Sorumluluk vermeye ne kadar erken başlanırsa o kadar etkili oluyor. Örneğin 4-5 yaşlarına gelmiş bir çocuğun yemeğini hâlâ anne baba yediriyorsa, ayakkabısını hâlâ anne baba giydiriyorsa o çocuklar sorumluluk almada zorlanıyor. Oda düzeni ve temizliği konusunda da küçük yaşlardan itibaren birlikte adım atılmalı. Yaş ilerledikçe sorumluluk artık tamamen çocuğa bırakılmalı. 6 yaşındaki bir çocuk oda temizliği ve düzeni konusunda ağır eşyaların yerini değiştirmek dışında hemen her şeyi yapabilir. Burada dikkat edilmesi gereken önemli bir konu da bu sorumlulukların kavga etmeden verilmesidir. Aksi takdirde sorumluluk alma davranışı ters tepebilir.
Dilara Sayar:
Prof. Dr. Norma Razon (Pedagog): Çocukların ilkokul döneminde parasını yönetmeyi öğrenmesi lazım. Bu paranın küçük bir miktar olması gerekiyor. Her aile bu miktarı kendi anlayışına göre ayarlamalı. Çocuk, günlük parasını kullanmayı öğrendikten sonra haftalık bir harçlık vermek iyi olabiliyor. Çünkü o zaman çocuk gerçekten parasını yönetmeyi, yerinde harcamayı öğreniyor.
Dr. Özgür Bolat (Eğitim Bilimci): Çocuklar, parayı yönetmeyi harçlıkla öğrenir. Çünkü ihtiyaçlarını aldığı harçlığa göre karşılar. Eğer çocuk günlük olarak harçlık alırsa parasını yönetmekte zorlanabilir. En ideali, ilk ve ortaokul çocuklarına haftalık olarak harçlık vermektir. Farz edelim ki çocuk haftalık olarak 100 TL harçlık alsın. İster o paranın tamamını ilk gün harcasın, isterse de bir haftaya bölerek harcasın, karar onun.
Peki, ya para biriktirme konusu?
Dr. Özgür Bolat: Çocuk harçlığının dışında herhangi bir şey mi istiyor? O zaman para biriktirip kendi parasıyla almayı öğrenecek. Evde bu konuda bir rutin oluşturulmalı. Tabii rutin dışındaki şeyler bunun kapsamı dışında tutulabilir. Örneğin bir okul gezisi yapılacaktır ve o gezi için gerekli olan parayı aile ayrıca verebilir; ancak harçlık yönetimini çocuk kendi başına kurabilmelidir. Düşünün ki çocuk bir oyuncak almak istiyor, oyuncağın fiyatı 400 TL. O zaman anne-baba “Tamam, bu oyuncak güzelmiş. Alalım. 200 TL’sini sen biriktir, 200 TL’sini de biz verelim” dendiğinde o oyuncak çocuk için çok değerli olur çünkü içinde onun da katkısı vardır. Bu küçücük yöntemle bile çocuğa aslında kendi parasını yönetmeyi, emek vermeyi, biriktirmeyi öğretmiş oluyoruz.
Prof. Dr. Norma Razon: Eskiden kumbara kültürü vardı, şimdilerde bu kültür azaldı. Her çocuğun bir kumbarası olmalı.
Çocuğa sadece parasını biriktirmeyi, biriken parasını kendi isteği için harcamayı öğretmek de yeterli değil. Örneğin annesinin doğum gününde ona bir çiçek almak için birikmiş parasından harcayabilmeyi de öğretmek gerek. Çocuk bu bilinci kazanırsa parasını nereye nasıl harcayacağını öğreniyor. Ayrıca unutmamak gerek ki çocukların özellikle ergenlik çağında gerçekten paraya ihtiyacı vardır. Dolayısıyla çocukla bütçe yapmak, neye ihtiyacı olduğunu öğrenmek ve ona destek olmak önemli.
HADİ GİDELİM
◊ Çocukların fotoğraf veya videolarını paylaşırken neleri gözetmeliyiz?
Prof. Dr. Neslihan Güney Karaman (Psikolog):
Dikkat edilmesi gereken iki temel nokta var: Bunlardan ilki çocuğun yüksek yararı, diğeri ise çocukla ilgili paylaşımdaki amacın ne olduğu...
Çocuğun yüksek yararı gözetilirken, onun bedensel, bilişsel, duygusal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanması göz önüne alınmalıdır. Yapılan paylaşımın, çocuğun yaşamına olumlu bir etkisi olmalıdır.
Ayrıca yaş gözetilmeksizin, paylaşım için mutlaka çocuğun onayının alınması gerekir. “Çocuk gelecekte rahatsız olacağı bir içerikte yer alıyor mu”, “Ünlü kişi, paylaşımı yaparken çocuğu ‘araç’ olarak kullanıyor mu”, “Paylaşımı beğeni sayısını gözeterek mi yapıyor”, “Çocuğun mahremiyetini ihlâl ediyor mu” gibi sorularla durumun gözden geçirilmesi gerekir.