Ömür Kurt

Zil çalıyor, aileler dikkat!

17 Eylül 2016
Okullar pazartesi açılıyor. İlk kez okula gidecek çocukları zor bir gün bekliyor. Anne-babalar, çocuklarını bu günde yalnız bırakmamalı, onlara kendilerini güvende hissettirmeli. Pedagog ve psikolojik danışman Aykut Akova aileleri uyardı.

 

Okula ilk kez başlayacak çocuklara nasıl davranılmalı?

- Okula ilk başlangıç hem çocuklar hem de ebeveynleri için, heyecan yaratan, çok önemli bir olaydır. Dolayısıyla çocuk biraz endişelidir. Çocuğun tepkilerinin iyi gözlenmesi, hissettikleriyle ilgili onunla konuşulması, ebeveynlerin kendi okula başlama deneyimlerini rahat bir biçimde çocukla paylaşması yeterli olacaktır. Ayrıca çoğu zaman ebeveynler çocuklardan daha endişelidir. Bu durum çocuk için iyi değildir. Çocuk, anne-babası yanında olmadığı anda kendini tehlikede hisseder. Bu yüzden en önemli uyarımız ebeveynlere! Kendi kaygınızı giderin.

 

ANNE-BABALAR HER ZAMAN YAPICI OLMALI

 

Aileler, çocukları ile birlikte okula gitmeli mi?

Yazının Devamını Oku

Kurban Bayram'ında çocukları üzmeyin, sevindirin!

11 Eylül 2016
Kurban Bayramı geldi çattı. Kurban ibadeti gerçekleştirilirken çocukların hassasiyetleri de gözetilmeli!

Kurbanlarınızı çocuğunuzun gözleri önünde kesmek, onu oldukça olumsuz etkileyebilir. Kurbanlık hayvanı ona göstermeyin, sevgi bağı kurduğu hayvanın kurban edildiğini gören çocuk buna aşırı tepkiler verebilir. Konuyu Uzman Klinik Psikolog Nihan Yuğaç Doğan ile konuştuk.

Çocuklar kurban bayramını nasıl algılıyor?

Çocuklar bayramları çok severler. Ancak Kurban Bayramı’nın diğer bayramlardan farklı bir özelliği var. Yardımlaşmanın en üst seviyede olduğu bu bayramda aynı zamanda çok da hassas olunması gerekir. Kurban Bayramı yetişkinler için inançları gereği anlamı bilinen, kurban kesmenin anlaşılır olduğu bir bayramdır. Ancak kurban kesmek çocuklar için anlaşılması zor bir durum olabilir. Çünkü çocuklar ölümle çok zor baş ederler. Çocuklarda soyut düşünme gelişimi ile ilişkili olarak 8 yaşından önce ölümü anlayabilmesi beklenmemelidir.

Nasıl söylenmeli peki?

Yazının Devamını Oku

Her kurban, lösemili çocuklara can

2 Eylül 2016
Kurban Bayramı yaklaşıyor. Bu bayram, çocukları sevindirmek için çok güzel bir fırsat. Şu günlerde belki de en çok sevindirilmeye muhtaç olan çocuklar lösemili olanlar. Çünkü hayata tutunmaya çalışıyorlar. Yapacağınız her bağış, uzatacağınız her el onların yüzünü güldürecek. Evlerine sağlıklı et ve süt ürünleri girecek.

 

 

LÖSEV’e vekâlet verin

Lösemili çocukların sağlıklı beslenmesi çok önemli. Bu nedenle Lösemili Çocuklar Sağlık ve Eğitim Vakfı (LÖSEV) binlerce lösemili ve kanserli hastaya adaletli şekilde 12 ay boyunca taze et ve et ürünleri dağıtımı yapacak ve lösemili hastaların sağlıklı beslenmesine katkı sağlayacak. Şu an LÖSEV’e kayıtlı 21 bin hasta bulunuyor. Bu rakam hiç de az değil. İhtiyaç sahibi 21 bin insan demek. Kurbanlarınız 21 bin hastaya ulaşacak. Üstelik yapacağınız bağış ile LÖSEV, kurbanlarınızı da noter huzurunda dini usullere göre kesecek. Bağışlarınızı www.losev.org .tr internet sitesinden veya (0532) 755 06 60 ve (0312) 447 06 60 numaralı telefonları arayarak yapabilirsiniz. Unutmayın! Her kurban, lösemili çocuklara can!

 


Yazının Devamını Oku

Yeni tehdit: Çocuk canlı bombalar

29 Ağustos 2016
Gaziantep saldırısında 12-14 yaşları arasındaki bir çocuğun canlı bomba olarak kullanılması bir gerçeği daha ortaya çıkardı. Terör örgütleri, çocuk canlı bombaları sahaya sürdü. ‘IŞİD ve Irak’ kitabının yazarı Özel Harpçi Abdullah Ağar, Hürriyet TV'de yayın yaptığımız 'Çocuklarla Bir Ömür' programına katılarak çocuk canlı bombalar konusunda uyarılarda bulunmuştu.

“IŞİD çok sayıda çocuk canlı bomba eğitti. Devlet tarafından ciddi önlemlerin alınması gerekiyor, aksi halde daha birçok terör eyleminin çocuklar üzerinden gerçekleştirilmesine şahit olacağız” diyen Ağar, çocuk masumiyetinin gelecekte yok edileceğine dikkat çekmişti.

 

 

Biz bu söyleşiyi gerçekleştirdikten sonra, uluslararası haber ajanslarına çocuk canlı bombalarla ilgili fotoğraflar düştü. Bu fotoğraflardan bir tanesi dehşet vericiydi. IŞİD teröristlerinin yayımladığı görüntülerde 5 tane çocuk, önlerinde birer yetişkin 'kurban' ve ellerinde silahla kameraya poz veriyorlar.

 

IŞİD'in denetimindeki çocuk savaşçılar   

 

Yazının Devamını Oku

Ramazan Şimşek'in uyarısına kulak verin

6 Ağustos 2016
'Daha yazın ortasındayız' demeyin, anne babalar anaokulu arayışına girdi bile. Peki, bir çocuk kaç yaşında ve yılın hangi döneminde anaokuluna başlamalı? Uzman Psikolog Ramazan Şimşek ile konuştuk.

Bir çocuk kaç yaşından itibaren anaokuluna gönderilmeli?

36. ve 48. aylar arası en ideal dönemdir. Çünkü çocuğun gelişim basamaklarına göre ‘sosyal ben’i ve ‘temel güven aşaması’ ancak bu aydan sonra canlılık kazanır. Artık çocuk akranları ile oynamaya, onları tanımaya, onlarla iletişim kurmaya ihtiyaç duyar. Sağlıklı bir sosyal gelişim için de gerekli bir süreçtir bu.

Çocuğun anaokuluna hazır olup olmadığı nasıl anlaşılır peki?

Ortalama 3 yaşına kadar süren ‘temel güven aşamasını’ sağlıklı bir şekilde tamamlayan çocuk anaokulu için hazırdır. Güvenli bağlanma gerçekleşmemişse çocuğun yaşı 5’e, 6’ya gelse de hazır değildir. Güvenli bağlanamayan çocuk evden güvenle ayrılamaz.

Kız veya erkek çocuklar için anaokuluna başlama yaşı farklı mıdır?

3 yaş civarında genel olarak kız çocukların dil ve tuvalet eğitimleri erkek çocuklarından görece önde gider. Bu durum anaokuluna başlamada kız çocuklara üstünlük sağlasa da ana belirleyici temel güven aşamasının tamamlanıp tamamlanmamasıdır.

Yazının Devamını Oku

Modern anne sendromu

29 Temmuz 2016
Depresyon ilaçlarının kullanımı her geçen gün artarken, şehirli insan, çalışan kadın, mükemmel anne ve tüm kurallara uyması beklenen çocuklar ile çevrelenmiş hayatlar... Çağın yeni hastalığı olarak kabul edilen modern anne sendromunu Psikolog Mustafa Varol Yorulmaz ile konuştuk.

Nedir modern anne sendromu?

- Teknolojinin getirdiği hastalıklardan biri bu! ‘Süper anne sendromu’ olarak da biliniyor ve insanların mükemmeliyetçilik anlayışıyla kendini gösteriyor. Moda dergilerinden televizyon programlarına kadar her türlü kitle iletişim araçlarıyla dayatılan “Şöyle giyin, bunun gibi ol, şunu yapma” gibi söylemlerle gelişen bir sorun bu. Herkes kendine dayatılan kurallar çerçevesinde yaşamaya çalışıyor. Bu durum da özellikle kadınların hayatının kısıtlanmasına ve depresif bir tavra bürünmesine sebep oluyor.

 

Peki, nasıl gelişiyor?

- İnsanlar sürekli iyiye, hatta günden güne daha da iyiye sahip olabilmek adına çok gayret gösteriyor. Bu gayretlerden olumlu sonuçlar elde edemediklerinde depresif hallere ve buhranlara girip, yaşamlarını kendileri için çekilmez kılıyorlar. Özellikle çalışan kadınlar... Bir yandan iş güç, diğer yandan çocukların bakımı, ev işleri, maddi ve manevi sıkıntılar, daha birçok şeye dayanmaya çalışıyor ve bunların sonucunda buhrana düşüyor. Uyku bozuklukları, mide ve bağırsaklarda gaz ve spazmlar, çarpıntı, migren türü baş ağrıları, özellikle ellerde ve kolda uyuşmalar, kas ağrıları, yorgunluk, diş gıcırdatma, işte verim düşüklüğü, tükenmişlik hissi, konsantrasyon bozukluğu, toplumdan soyutlanma, stres ve endişe gibi şikâyetler ‘modern anne sendromu’nun sinyalini veriyor.

 

Mükemmeliyetçi kadın ne istiyor?

- Mükemmeliyetçi kadın, eşine yaranma ve güzel görünme çabası, çocuklarına yetebilme çabası ve işyerinde gözde olma çabası gibi faktörlerle uğraşırken aslında kendini tehlikeye düşürüyor. En fazla risk taşıyan hanımların başında da belli bir statüye gelmiş olanlar yer alıyor. Bu durum kişiye zarar verebileceği gibi, çocuklara da zarar veriyor. Her şeyi kusursuz isteyen anne, çocuğun zamanla psikolojisini bozabiliyor. Bundan dolayı eşine zaman ayıramadığı için de sorunlar ortaya çıkabiliyor.

Yazının Devamını Oku

Pokemon çılgınlığı ile dünya artık bir oyun sahnesi

13 Temmuz 2016
Son günlerin en gözde oyunu, 90'lı yılların çizgi karakteri Pokemon'un dijital oyunu. Bu oyuna dek, dijital oyunlar yalnızca cep telefonları, tabletler, dizüstü bilgisayarlar veya oyun konsollarının başında oynanabiliyordu. Bu oyunla birlikte tüm dünyada bir şey oldu!

İlk kez bir oyun, bu kadar yaygın bir şekilde oyuncuyu masanın başından kaldırıp sokağa çıkardı. Öyle ki, oyunu oynayanlar artık bu hayali kahramanları sokakta arıyor. Çünkü oyun yürümeden, kahramanın olduğu noktaya ulaşmadan çalışmıyor. Oyunu oynayan kişi, Pokemon’ları yakalamaya çalışıyor.

Oyun ilk aşamada ABD, Avustralya ve Yeni Zelanda’da yayımlandı. Ancak kaçak yollardan oyunu elde edebilenler, oyunu oynamaya başladı. Oyun hızla adeta bir 'delilik' gibi yayıldı. Oyunun yapımcısı Niantic Games firması. Bu firmanın kurucusu John Hanke! Kendisi 90’lı yıllarda ABD Dışişleri Bakanlığı’nda çalışmış bir isim. Ardından çeşitli projeler geliştirmeye ve dijital dünya için oyunlar üremeye başlamış. Oyun için “Dünyayı yeni gözlerle görmek için birer bir! Bu oyun sayesinde küçük bir yolla daha iyi bir hayat kurabilirsiniz” diyor. Hayatı ‘kötü’ olan gençlere, ‘daha iyi bir hayat’ vaat ediyor.

Yazının Devamını Oku

Düştepe Oyun Müzesi müftülüğün değil çocuklarındır

8 Temmuz 2016
İstanbul'un Anadolu yakasındaki en güzel yerlerden biri Düştepe Oyun Müzesi. Adı gibi, düşlerle dolu... Çocukların düşleriyle!

Düştepe Oyun Müzesi 19 Mayıs 2015 tarihinde açıldı. Müzede, ünlü şair ve müzecimiz Sunay Akın'ın çok büyük emeği ve katkıları var. Müzeyi şu anda yazar Orhan Bahtiyar yönetiyor. Müzede birbirinden güzel eserler, oyun alanları ve çocuklar için faaliyetler yer alıyor. Çocukların her gün oyunlar oynadığı bu müzede her şey muhteşemdi. Ta ki, belediyenin sessiz sedasız verdiği bir karara kadar!

Müzede on yıldır Sunay Akın tarafından toplanan, dünyanın çeşitli ülkelerinden koleksiyonerlerden toplanmış iki bine yakın eser bulunuyor. Üstelik bu eserler öylesine nadir bulunan eserler ki, zarar gelirse bir daha yenisini bulmak ve yerine koymak mümkün olmayacak! Çünkü Düştepe Oyun Müzesi müftülüğe tahsis edildi ve boşaltılması isteniyor.

Yazının Devamını Oku