Çocukla arkadaş olmak ne demek?
Aslında bu deyimle çocuk ve ebeveyn arasındaki iletişim meselesinin farklı bir boyutta algılanması kast ediliyor. Yani, ebeveynin çocuğu ile eşitlenmesi gerektiği söyleniyor. Oysaki burada farklı bir nokta daha var. Artık anne-babalar çocukları ile beraber spor yapıyor, benzer mücikleri seviyor ve neredeyse aynı telefonları kullanıyorlar. Bu sebeple günümüzde, ebeveyn ve çocuk arasındaki mesafe oldukça kısaldı. Bu durum çocuğun hoşuna gidebilir, ama hiçbir çocuk ebeveynlerini bir arkadaş olarak görmek istemez.
Peki, anne-baba çocuğu ile arkadaş olabilir mi?
Aslında bu pek mümkün değil. Çünkü anne-babalık rolleri ile arkadaşlık rolleri birbirinden farklıdır. Evinizde yaşayan her bireyin rolü kesin ve net olmalıdır. Çocuğunuzun hayatı boyunca biriktireceği birçok arkadaşı olacaktır, ancak birer tane anne ve babası vardır. Çocuğunuza arkadaş değil, anne-baba olun.
'iGrow' adlı bu uygulamayı ve çocukların nasıl beslenmesi gerektiğini Prof. Dr. Halit Tanju Besler ile konuştuk.
Türkiye'deki çocukların beslenme durumu nasıl?
Pek iyi olmadığını söylemeliyiz. Çocuklar yemeklerini genellikle okulda yiyor, ancak buradaki denge pek gözetilmiyor. Çocuklar arasında spor yapma eğilimi çok düşük. Okullarda beslenme eğitimi olmasına rağmen bu eğitim düzgün bir şekilde sağlanamıyor. Sağlıklı beslenmek için besin çeşitliliği bir temel, ancak bu da tam olarak doğru şekilde yapılamıyor. İşte bu nedenle biz de teknolojinin nimetlerinden yararlanarak 'iGrow' adlı uygulamayı yayımladık.
'iGrow' nedir?
Farklı yaşlardaki çocukların 18 yaşına kadar geçen süreç içerisinde büyüme gelişmelerini denetleyen bir cep telefonu uygulaması. Yani, beklenen büyüme ve gelişmenin hangi durumda olduğunu belirleyen bir yazılım.
Türk Telekom, Günışığı projesi kapsamında oldukça güzel bir çalışmaya imza atmış. Yüzde 10’un altında görme engeli olan çocukların sosyal ve bilişsel becerilerini geliştirmek için bilgisayar oyunlarından yararlanmış. “Günışığı Oyun Uygulaması” ile görme engelli çocukların birçok engeli aşması hedefleniyor.
Dünyada ilk ve tek
Bu uygulama az görenlerin görme işlevlerini arttırmaya yönelik bir oyun uygulaması. Görme engellilerin el ve göz uyumunu sağlıyor; şekiller, sayılar ve harflerin olduğu bölümler 20 ayrı seviyeden oluşuyor. Oldukça canlı ve renkli görsellerin kullanıldığı bu uygulamanın dünyada bir benzeri daha yok. Üstelik uygulamadan sadece Türk çocukları değil, dünyadaki tüm çocuklar yararlanabiliyor. Şimdilik Türkçe ve İngilizce dil seçenekleri olan uygulamaya önümüzdeki günlerde yeni dillerin eklenmesi olası.
Çocuklarını arkadaşları ile kıyaslamak, anne babaların en sık yaptığı yanlışlardan biri. Ebeveynler farkında değil ama bu yaklaşım çocuğu depresyona bile sokabilir. Konuyu Psikolog Mustafa Varol Yorulmaz ile konuştuk.
Aileler neden kıyaslama ihtiyacı duyar?
Anne babalar çocuklarındaki aksayan yönleri düzeltip, zihinlerinde taşıdıkları ideal çocuğa kavuşmayı arzu ederler. Bu nedenle kıyaslarlar. Çocuklar, bebeklik çağında boy ve kilo gibi fiziksel özelliklerle kıyaslanırken ilerleyen dönemlerde çocuğun sergilediği sosyal davranışlar ve okul başarıları bir kıyas konusu haline dönüşür. Kıyasladıkları kişiler ise genellikle çocukla yaşıt komşu, akraba ve arkadaşlardır. Özellikle ders çalışma hususunda anne babanın kıyaslamaya daha sık başvurduğu gözlemlenmektedir. Çocuklarını ders çalışmaya teşvik etmek akabinde de onların okul başarı seviyelerini yükseltmek, ebeveynlerin temel düşünceleri arasında yer alır.
Çocuğu başkaları ile kıyaslamak nelere sebep olur, çocuklar bu durum karşısında ne hisseder?
Kıyaslamalar çocuğun, kendisini yetersiz hissetmesine ve özgüveninin sarsılmasına yol açar. Yetersizlik duygusu ise çocuğa öfke, kıskançlık, mutsuzluk, hırçınlık, küskünlük yaşatır. Bu olumsuz yaşantılar neticesinde çocukta içe kapanma, çekingenlik ya da tam tersi saldırganlık, uyumsuzluk gibi sosyal davranışları ketleyen birçok yeni durum ortaya çıkar. Özellikle de çocukta oluşan “Beni anlamıyorlar!” düşüncesi, onu yalnızlığa iter ve anne babasından uzaklaşmasına sebebiyet verir.
Ahmet ilk kez 16 yaşında bir çocukken kanser olmuş. Geniz eti ameliyatı sırasında ortaya çıkan kanserle mücadele etmiş, 3 kez kemoterapi 37 kez de radyoterapi görmüş. İyileşince üniversite eğitimi için Viyana’ya gitmiş. Burada hastalık yeniden nüksetmiş ve yeniden kemoterapi ve radyoterapi tedavisi görmüş. Bu süreç sonunda Ahmet yine bu hastalığı yenmiş. Fakat bu kez ağzını açamamaya başlamış ve ağzında daralma meydana gelmiş. Avusturyalı doktorlar onu çene cerrahisine yönlendirmişler. Doktorlar ona “Bu çok küçük bir ameliyat, sadece bir saat sürecek ve ağzını normal insanlar gibi açabileceksin” demişler, ancak söyledikleri olmamış. Biz bu hikâyeyi, Ahmet şu an çok hasta olduğu ve konuşma güçlüğü çektiği için kendisinden dinleyemiyoruz. Ancak ablası Derya Hüdai sorularımızı yanıtladı.
Ahmet’e ne oldu?
Ahmet iki kez kanseri yendi, ama Avusturyalı doktorlar onu kobay gibi kullandı. Boğazını deldi, bize sormadan dişlerini çektiler. Ameliyata girerken daha sağlıklıydı, çıktığında dağılmıştı.
Peki, onları ameliyata hazırlamak için neler yapılmalı? Uzman Psikolog Ramazan Şimşek ile konuştuk.
Ameliyat olacak çocuğun psikolojisi nasıldır?
Yetişkinler için bile oldukça zor olan bu durum, çocuklar için ciddi sarsıntılara sebep olabiliyor. Korku, endişe, hastane ve doktor fobisi, panik, endişe, ağlama, uyku ve yeme bozuklukları gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Eğer ameliyat ona doğru bir şekilde anlatılırsa, bu sorunların önü alınabilir.
Anne babalar da nu konuda çok hassaslar. Peki, bu durumu çocuğa nasıl anlatacaklar?
Çocuk öğrenemiyor, bütün dünyası karmaşık. Hiçbir şey ile başa çıkamıyor. Arkadaşları onunla dalga geçiyor, öğretmenleri onu itip kakıyor, babası dövüyor. Tüm suçu öğrenememek. Ona herkes 'geri zekalı' gözü ile bakıyor. Oysaki durum çok farklı. Çocuğun tek sorunu disleksisi olması. Bu filmi çeken Hint yönetmen ve oyuncu Aamir Khan'a teşekkür mektupları yağıyor. Çünkü onun filmi ile disleksi sorunu konuşulmaya, yaygın bir şekilde irdelenmeye başladı.
Okuma, yazma, konuşma, dinleme gibi becerilerde öğrenme zorluğu yaşayan çocuklara 'beceriksiz' gözü ile bakan aileler hata yapıyor. Her çocuk eşit şartlarda doğmaz, ama çocuğun sorunu anlaşılırsa her çocuk başarılı olabilir. Bir tür öğrenme güçlüğü olan disleksiyi Uzman Psikolog Mustafa Varol Yorulmaz ile konuştuk.
Bu sıkıntılar gelir düşüklüğünden, yaşam pahalılığından veya yeterli olabilecek gelirin uygun şekilde yönetimini yapamamaktan da kaynaklanabiliyor. Ailelerle konuşuyorum. “Mutlu mesut AVM’ye gidip, sinirli sinirli eve dönüyoruz” diyorlar. Çünkü çoluk çocuğun isteklerinin sınırı yok! Hele gidilen yer, birer ‘tüketim katedrali’ olan AVM’ler olunca, mağazalar “Haydi, içeri gel de biraz daha para harca!” diyor herkese… Doğası tükenen, her yeri ‘beton ormanlar’ın kapladığı Türkiye’de, kültürel faaliyetleri bile AVM’nin içine hapsedilen Türk insanı büyük bir sınav veriyor aslında. Yaşam mı, ‘yaşam’ boyu tutsaklık mı? Hangisini seçeceğiz?
Tüm bunların yanında anne babalar maddi sıkıntılarla baş etmeye çabalıyor. Onlar için ‘önemli’ olan para, çocuklar için hiç önemli değil. Onlar yalnızca isteklerinin yapılmasını istiyorlar, ama paranın neden böylesine önemli olduğunu da öğrenmeye çabalıyorlar. Peki, çocuklara parayı nasıl anlatacağız? Uzman Psikolog Lale Tuncel ile konuştuk.
Parayı çocuklara nasıl anlatacağız? Aileler “İsteklerinin bir sınırı yok” diye şikayet ediyorlar…
Aslında çocuklar sayı saymayı öğrendiği ve sosyal becerilerinin gelişmeye başladığı 3 yaş itibari ile birer finansçı olma yolundadırlar. Para, kredi kartları, kredi ödemeleri, taksitli alışverişler, banka hesapları, faizler… Aileler para sıkıntıları ile boğuşurken, çocuklar paranın ne olduğunu anlamaya çalışır.