Paylaş
İlk kez bir oyun, bu kadar yaygın bir şekilde oyuncuyu masanın başından kaldırıp sokağa çıkardı. Öyle ki, oyunu oynayanlar artık bu hayali kahramanları sokakta arıyor. Çünkü oyun yürümeden, kahramanın olduğu noktaya ulaşmadan çalışmıyor. Oyunu oynayan kişi, Pokemon’ları yakalamaya çalışıyor.
Oyun ilk aşamada ABD, Avustralya ve Yeni Zelanda’da yayımlandı. Ancak kaçak yollardan oyunu elde edebilenler, oyunu oynamaya başladı. Oyun hızla adeta bir 'delilik' gibi yayıldı. Oyunun yapımcısı Niantic Games firması. Bu firmanın kurucusu John Hanke! Kendisi 90’lı yıllarda ABD Dışişleri Bakanlığı’nda çalışmış bir isim. Ardından çeşitli projeler geliştirmeye ve dijital dünya için oyunlar üremeye başlamış. Oyun için “Dünyayı yeni gözlerle görmek için birer bir! Bu oyun sayesinde küçük bir yolla daha iyi bir hayat kurabilirsiniz” diyor. Hayatı ‘kötü’ olan gençlere, ‘daha iyi bir hayat’ vaat ediyor.
Pokemon’un öncüsü Ingress
Pekomon oyununun ilham kaynağı aslında Ingress adlı bir oyun. Oyunun eğitim filminde “Tamamen gerçek hayatta süren ama sanal bir oyun! Bu oyunu oynamak için gerçek hayata karışmanız gerekiyor. Belirsiz bir hikâyenin içinde sürekli olarak yol almanız gerekiyor” deniyor. Oyunu oynayanlardan biri ekliyor: “Bu oyunda sanki sanal dünyayı gerçek hayata taşıyorsunuz.” Ingress oyununun yapımcısı Google! Oldukça ilginç bir hikâyesi var. Oyunda ‘Aydınlar’ ve ‘Direnişçiler’ adlı iki karşıt grup bulunuyor. Aydınlar, “Oyundaki XM adlı özel bir maddenin dünyaya dağılmasını ve insanları üzerinde kullanılmasını savunan 'reformist' bir örgüt” olarak kabul ediliyor. Direnişçiler ise “Oyunda yer alan XM adlı maddenin insanlığın temel değerlerini yok edeceğine inanan 'değişime kapalı ve gerici' bir örgüt” olarak tanımlanıyor. Bütün dünya bu oyunun içinde “ilericiler ve gericiler” olarak ikiye ayrılmış durumda ve herkes bir savaş içinde!
Pokemon bulmak için camiye gidenler var
Ingress oyunu çok fazla teknolojiye ihtiyaç duymasından dolayı ve akıllı telefonların pilini hızlı bitirdiği için pek tutmamış. Çünkü bu oyun, teknolojik cihazların sürekli olarak açık tutularak oynanmasını zorunlu kılıyor. Ancak bu oyunun tam karşısına başka bir oyun çıktı! Yine Google işbirliği ile Pokemon! Her iki oyun da GPS üzerinden oynanıyor ve oyunu oynamak için bir cep telefonu veya tablet yetiyor. GPS, bulunduğunuz bölgenin haritasını cep telefonunuza getiriyor ve şehre yayılmış olan Pokemon’ları size göstermeye başlıyor. Oyunu oynamak için sürekli gezmek ve şehre, binaların arasına, hatta evlerin içine dağıtılmış olan Pokemon’ları ve topları toplamak gerekiyor. Öyle ki, İstanbul Şişli’deki karakolun önünde Pokemon yakalamaya çalışan bir genç tutuklandı. Polisler ne olduğunu anlayamadı. Genç, Pokemon yakalamaya çalıştığını söyledi! Yani gerçek ile hayal bir anda karıştı. Çünkü Pokemon’un sizi nerede beklediği veya nereye götürdüğü belli değil. Oyunu ABD’de oynayanlar gasp çetelerinin eline düşüyor. Haberlere göre, oyundaki açıkları bulanlar, insanları tenha yerlere getiriyor ve bütün parasını çalıp kaçıyor. Türkiye’de ise İstanbul’da Ankara’da bu oyunu oynayan gençler belediye başkanlarından şarj istasyonları istiyor, sokaklarda sabahlıyor. Oyun insanları ‘kalabalık yerlere’ götürüyor. Gençler kalabalık mekânlarda Pokemon arıyor. Yurt dışında Pokemon bulmak için kiliselere giren gençler varken, Türkiye’de bu gençlerin yerini 'Pokemon bulmak için camilere giren gençler’ alıyor. Sosyal medyada “Pokemon bulmak için camiye girdim” diyen gençler her geçen gün artıyor, çünkü cihaz camilerde bile Pokemon gösteriyor. Bu durumdan rahatsız olan Diyanet-Sen bir açıklama yaptı ve "Bu İslam dininin en güzel ibadet evi olan camileri hafife almaktır. İnsanların ibadet yeri camilerin ehemmiyet ve önemini küçümsemektir” dedi. Ardından da oyunda camilerin kullanılmasının yasaklanmasını istedi.
Gençler bu oyun ile ‘sosyalleşiyor’muş
Oyun sayesinde insanlar birbirini tanıyor ve moda deyim ile ‘sosyalleşiyor!’ Nitekim Pokemon Go, sosyal medyanın yeni rakibi olarak görülüyor. Oyunun günlük kullanıcı sayısı Twitter kullanıcısı sayısını bile geçti. Yapılan araştırmalara göre oyunu oynayanlar her gün ortalama olarak 45 dakikasını bu oyuna ayırıyor. Oyunu oynayanlar WhatsApp üzerinden yazışmaya başlıyor. Dolayısı ile oyun, gençleri biraz daha teknolojiye bağımlı kılıyor. Kimine göre ise bu tamamen sosyal bir sonuç! Oyun çok yeni olmasına rağmen, hakkında yüzlerce video çekildi, sosyal medyada en çok konuşulan konular arasında ilk sırayı aldı. Oyunun ‘gerçek’ sorunlarla dolu dünyaya ‘hayali’ bir bakış getirmesi ve insanları gerçek gündemden uzaklaştırması yeni dünyanın gençleri tarafından çok beğenilmiş gibi görünüyor. Yakında Pokemon’u savaş bölgelerinde de görürsek şaşırmayın! Ne de olsa, dünyanın gerçeklerinden sıkılmış insanlara hayali bir çözüm üretiyor. Sanal dünyalara hapsolanların sayısı hızla artarken, gerçeklerle ilgilenenlerin sayısı aynı hızla azalıyor. Sanal dünyalara gerçekçi çözümler üretmek gittikçe zorlaşıyor. Çünkü insan beyni, her an denetim altında tutuluyor. Geleceğin büyükleri artık sanal dünyaların oyuncuları!
Paylaş