Nurten Erk Tosuner

Savunmaya ‘altın’ giriş

3 Aralık 2001
<B>TÜRKİYE</B>'nin hisseleri borsada işlem gören ilk ve tek mücevherat firması olan Goldaş, krize rağmen yatırımlarını kesmeyerek 2002'de savunma sanayiine hassas parça üretmeye hazırlanıyor. Goldaş Genel Müdürü Sedat Yalınkaya, altın sektörü olarak hassas bir iş yaptıklarını hatırlatarak, bir uçağın hassas kalıplarını da, o hassas parçaları da üretmek istediklerini söylüyor.

KRİZİ aşma çabalarının yoğunlaştığı bugünlerde bazı sektörlerde güzel gelişmeler de yaşanıyor. Türkiye'nin hisseleri borsada işlem gören ilk ve tek mücevherat firması olan Goldaş, krize rağmen yatırımlarını kesmeyerek. 2002'de savunma sanayine hassas parça üretmeye hazırlanıyor. ‘‘Moralimizi bozmadan yatırımlarımızı sürdürüyoruz’’ diyen Goldaş Genel Müdürü Sedat Yalınkaya, altın sektörü olarak hassas bir iş yaptıklarını hatırlatarak, bir uçağın hassas kalıplarını da, o hassas parçaları da üretmek istediklerini söylüyor.

Walt Disney'in ardından Warner Bross'la da altın çizgi kahramanlar konusunda anlaşma imzaladıklarını belirten Sedat Yalınkaya, bu konuda da oldukça iddialı. Walt Disney'in bütün altın çizgi kahramanları yakında Avrupa'daki Walt Disney mağazalarındaki yerini alacak. Warner Bross'un çizgi kahramanı Harry Potter ise önce Yunanistan'da, Şubat 2002'de de Türkiye'de satışa sunulacak. Goldaş Genel Müdürü Sedat Yalınkaya ile krizden çizgi kahraman dünyasına uzanan bir sohbet yaptık.

Kuyumculuk sektörü kriz döneminini nasıl geçiriyor?

- Altın sektörü olarak şansımız vardı, turizm açısından iyi bir yıldı. Ama bizim sektörümüz için iyi de olsa hepimiz aynı geminin içindeyiz. Yine de şanlıyız diyebiliriz. Çünkü kuyumculuk canlı birkaç sektörden biri. Kuyumculukta yurtdışı ihracatımız da rutin sürdü.

Türkiye'de neden sık sık krizler yaşanıyor?

- Türkiye'de son yıllarda hemen her yıl büyük bir olay oldu, krizler patladı. Türkiye'nin şu anda en büyük eksiği lider. Yöneticiler var ama lider yok. Öncelikle bu durumun düzelmesi lazım. Bana göre, 11 Eylül biraz da Türkiye'nin lehine sonuçlanacak. En azından bundan sonra terör olayları Türkiye'de daha kısıtlı olacak. Batı bizi daha kollayacak, çünkü batının müslüman dünyasıyla köprüsü görevini görüyoruz.

Yatırımlarınız krizden etkilendi mi?

- Korkunun ecele faydası yok. Krize rağmen bu yıl personel alımı yaptık. Moralimizi bozmadan yatırımlarımızı sürdürüyoruz. Açıkçası biraz at gözlüğü taktık. Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı'na (TTGV) başvurduğumuz yatırım projemizi yüzde 50 oranında finanse ediyor.

Proje size ne kazandıracak?

- Bu projenin tamamlanmasıyla birlikte halen bir ayda yapabildiğimiz kalıpları 5 saatte yapabilme imkanı elde edeceğiz. Bu sanırım sektörde dünyada ilk kez olacak. Böylece yurtdışındaki bir müşterimizin bilgisayar ortamında beğendiği bir modeli ona bir günde üretip gönderebileceğiz. Bu konuda hem Türkiye'de, hem de dünyada öncü olacağız. Projenin bu ay sonunda bitmesini tahmin ediyoruz.

Girmeyi düşündüğünüz yeni bir sektör var mı?

- Niyetimiz yeni sektörlere de girmez. Altın sektörü olarak hassas bir iş yapıyoruz, hassas başka parçaları da üretmek istiyoruz. Bu yatırımlarımız bir anlamda onlara hazırlık, birer basamak. 2002'den sonra bu hassas parçaların üretimine başlayabiliriz. Yeni yatırımlarımızla hassas kalıplar üretebilir hale geliyoruz. Bir uçağın hassas parçalarını üretmek için gereken kalıpları da, o hassas parçaları da yapabiliriz. Özel sektör olarak Nato için de hassas parçaları üretebiliriz. Halen Türkiye'de bu işi yapan tek Kale Kalıp var.

Yurt dışında mağaza açma çalışmalarınız hangi aşamada?

- Krizden önceki hedefimiz öncelikle Türkiye'de 100 mağazaya ulaşmaktı. Ama şu anda 7 olan mağaza sayımızı önümüzdeki yıl 15'e yükselteceğiz, sonra ortama bakacağız. Yurtdışında ise iki yıldır çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Yurtdışında mağaza açma konusunda çok agresif değildik. Ama Türkiye'de alım gücü çok düştü. İşsizlik arttı. Bu yüzden Amerika, İngiltere, Fransa, İspanya ve Rusya'da mağaza açmaya öncelik vereceğiz. Almanya'da önce Düsseldorf, sonra Frankfurt'ta mağaza açmayı düşünüyoruz. Moskova'da da yer arıyoruz, bulur bulmaz açacağız. Halen 31 ülkeye de düzenli olarak ihracat yapıyoruz.

Uluslararası borsalara da açılıyorsunuz.

- Nasdaq'dan sonra Frankfurt Borsası'nda işlem gören tek mücevherat kuruluşu Goldaş olacak. Almanya'da 2.5 milyon Türk var. Avrupa'da ekonomisi kötü olan bir tek Almanya var. Bundan daha kötü olamayacağı için yukarı doğru bir trend izleyecek. Biz de yukarıda olan ekonomilerde olmak istedik.

Yurt içi ve dışında hangi kesimdeki müşterileri hedefliyorsunuz?

- Bizim hedefimiz normal kuyumculardan farklı olarak hediyelik sektörü. Müşterimizin ürünü kimin için aldığı önemli. Burada yüzde 80'lere geldik, müşterilerimizin yüzde 80'i ürünlerimizi yakınlarına, sevdiklerine hediye olarak satın alıyor. Bu oran diğer kuyumcularda yüzde 15-20 aralığında.

Tekstilciyken kuyumcu oldu

Tekstilci bir ailedensiniz. Kuyumculuk sektörüne nasıl girdiniz?

- Kardeşim Hasan Yalınkaya ile birlikte uzun yıllar baba mesleğimiz tekstilcilik ve inşaat işlerinde çalıştık. 1993'de İngiltere'de yaşayan bir tekstilci arkadaşımın teşvikiyle Türkiye'den altın takı ithal edip İngiltere'deki büyük mağazalara satmaya başladık. Ancak Kapalıçarşı'daki üreticiler bazen istediğimiz miktar ve kalitede ürünü yetiştiremiyordu. Biz de kendi tesisimizi kurmaya karar verdik. Merter'de kendimize ait bir binada Goldaş'ı kurduk. Kapalıçarşı'dan ustalar transfer ettik.

Baba mesleği tekstilde yeni yatırım düşünüyor musunuz?

- 1997 sonunda tekstili bıraktık. Tekstil bizim dede, baba mesleğimiz. Bu sektörde yeni projelerimiz olacak ama henüz zamanı değil, bekliyoruz. İnşaat konusundaki faaliyetlerimizi yeniden canlandırmaya çalışıyoruz.

Altın Harry Potter geliyor

Geçtiğimiz aylarda tüm çizgi kahramanların altın takılarının üretimi için Walt Disney'le anlaşan ve üretime geçen Goldaş, şimdi de Warner Bross'la anlaştı. Warner Bross'un çizgi kahramanı Harry Potter da dünyada ilk kez altın olarak hediyelik sektörüne katılacak. Harry Potter altın hediyelik takıları ise ilk önce Yunanistan'da satışa sunulacak. Altın Harry Potter'lar Türkiye'de de şubat ayı ortasında piyasaya çıkacak. Başta Mickey Mouse olmak üzere Walt Disney'in çizgi kahramanları altın takılarla hediyelik sektöründe yerini alıyor. Walt Disney'den yurtdışına satış izni de alan Goldaş'ın altın çizgi roman kahramanları artık İngiltere, Almanya ve Hollanda gibi Avrupa ülkelerindeki Walt Disney mağazalarında da satılacak.

SEDAT YALINKAYA

Goldaş Kuyumculuk'un kurucusu ve Genel Müdürü Sedat Yalınkaya, 1957 İstanbul doğumlu. Kültür Koleji ve Boğaziçi Üniversitesi Elektronik Bölümü'nden mezun oldu. İş hayatına grup şirketlerinde çalışarak başlayan Yalınkaya, Goldaş'ın kuruluşunda görev aldı. Yalınkaya, Goldaş Genel Müdürlüğü'nün yanısıra, kuyumculuk, tekstil, inşaat, finans ve turizm sektörlerinde yatırım yapan Yalınkaya Holding'in de genel müdürü.
Yazının Devamını Oku

Artık ‘sahici’ bankacılık yapma dönemi başlıyor

26 Kasım 2001
Akbank Private Banking'den Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Fikret Önder, devleti fonlamanın yıllardır Türkiye'de yapılan tek bankacılık olduğunu söyledi. Önder, ‘‘Artık sahici bankacılık yapma zamanı geldi’’ dedi. Önder, her zor duruma düşen bankaya el konulmasına karşı olduğunu da söyledi.

Akbank Private Banking'den Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Fikret Önder, devleti fonlamanın yıllardır Türkiye'de yapılan tek bankacılık olduğunu hatırlatarak, ‘‘Artık sahici bankacılık yapma zamanı geldi’’ dedi. Zora düşen her bankanın fona geçmesine de karşı olduğunu belirten Fikret Önder, devletin bankacılık sektöründen elini çekmesi gerektiğini söyledi.

Mart ayından bu yana 25 kişilik ekibiyle yatırımcıların tasarruflarını yönlendiren Fikret Önder, Türkiye'de parası olanın ‘‘tek ata’’ oynama alışkanlığı olduğunu, bunu değiştirmeye çalıştıklarını söyledi. Akbank Private Banking'den Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Fikret Önder'le krizi, bankacılık sektörünü ve özel bankacılığı konuştuk.

Krizde finans sektöründe yapılanları yeterli buluyor musunuz?

- Kamu bankalarındaki yolsuzlukları görüyoruz. Özelleştirmelerde ise yanlış guruplara, yanlış kişilere bankalar verilince iş yürümedi. Bir taraftan olamayacak faizler verilerek bankacılık sektörü bu hale geldi. 1994'de konan mevudata yüzde 100 devlet garantisi bir yerde bankaları realist olmayan ekonomik mantığı olmayan faizleri vermeye ve birbiriyle bu şekilde rekabet etmeye teşvik etti. Devlet bankaları kendi hesapsız harcamalarını fonlayan birer acenta olarak gördü yıllarca. Devleti fonlamak yıllarca Türkiye'de yapılan tek bankacılık oldu. Artık sahici bankacılık yapma zamanı. 2001 yılına bakınca kabus yılı gibi düşüneceğiz, ama aslında yıllar önce yapılması gerken birçok düzeltme, belki nefretle anacağımız 2001'de yapılıyor. Ben her zor duruma düşen bankanın fona geçmesine, vergi mükellefinin kesesinden kurtarılmasına karşıyım.

Kriz ortamında Akbank Private Banking'i neden kurdu?

- Akbank, yeniden yapılanma çalışmaları sürecinde Akbank Private Banking'i (özel bankacılık) kurma kararı almıştı. Kriz bu kararı etkilemedi. Bir de, Türkiye'de bazı şeyler 80'lerde, 90'larda olduğu gibi devam etmeyeceği açıktı. Dünyada dolara yüzde 2 faiz verilirken, Türkiye'de dolara yüzde 20 mevduat faizi devam etmeyecek. Tasarruflarıyla kolay para kazananlar yeni alternatifler arayacak. Enflasyon ve faizler düştüğü zaman private banking'in önemi artacak.

Türkiye'de özel bankacılık şu anda hangi noktada?

- Şu anda private banking, bütün bankacılık sektörünün içinde son derece önemsiz bir yer tutuyor. Genellikle yabancı bankaların yaptığı private banking hizmeti var. Türk bankaları da zaman zaman kat bankacılığı, VIP bankacılığı adıyla bu tür hizmetleri verdi. Ama herhangi bir şubede verilen hizmeti daha konforlu bir ortamda sunmak private banking olmaz. Bizim Akbank şubelerinde verdiğimiz tüm ürünlerin hepsi private bankingde de mevcut. Ama ürün yelpazemize baktığımızda şubede verilebilecek yatırım hizmetleri belki en fazla yüzde 20'sini tutar.

Parası olana hangi yatırım araçlarını önerebilirsiniz?

- Bugünlerde döviz tevdiat hesaplarındaki düşüşün bir sonucu olarak Eurobond'lara yatırımcılardan büyük bir talep geliyor. Portföy yönetiminde ürünlerimizi üçe ayırıyoruz. Sadece Türk Lirası, sadece döviz, bir de yabancı ve Türk Lirası enstrümanlardan oluşan portföylerimiz var. Artık yüzde 100 dolara yatırım yapma zamanının geçtiğini düşünüyorum. Ama Türkiye'de herkes tek ata oynamayı çok seviyor. Oysa Türkiye tek ata en oynanmayacak ülke. Günden güne ne olacağı bilinmiyor. Müşterilerimize yatırım yaparken riski dağıtması gerektiğini öğretmeye çalışıyoruz.

200 bin doları olana özel bankacı

Kimler müşteriniz olabiliyor?

- Minimum kabulümüz bankacılık hizmetlerinde 200 bin dolar, portföy yönetiminde 250 bin dolar. Yabancı bankalarda bu rakam 1 milyon dolar. Ürün yelpazemiz son derece geniş. Yurtdışındaki gelişmeleri çok yakından takip ediyoruz. Mevzuat izin verdiği ölçüde de anında Türkiye'ye ettiriyoruz. Her müşterimizin en azından iki uzman bankacıyla irtibatı oluyor. Bir uzmanımız, müşterinin her türlü yatırım felsefesini, ihtiyaçlarını, beklentilerini, risk toleransını bilen ve ona her zaman yardımcı olabilecek biri. Diğeri de müşterimizin seçtiği ürüne göre bankanın içinden ya da yan kuruluşlardan bir başka uzman oluyor.

FİKRET ÖNDER

Akbank Private Banking'den Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Fikret Önder, 1953 Ankara doğumlu. TED Ankara Koleji ve Bonn Üniversitesi İktisat Bölümü'nü bitirdi. Mezun olduktan sonra bir süre Bonn Üniversitesi'nde asistanlık yaptı. 1981 yılında finans sektörüne geçen Önder, Merill Lynch Almanya'da çalıştı, daha sonra Sal.Oppenheim Bankası'na geçti. 1992 yılında Londra'ya gitti, sırasıyla Citibank, UBS ve Julius Baer gibi bankaların private banking bölümlerinde portföy yöneticisi ve genel müdür yardımcılığı görevlerinde bulundu. Ağustos 2000'den beri de Akbank'ta Private Banking'den Sorumlu Genel Müdür Yardımcılığı görevini sürdürüyor.
Yazının Devamını Oku

Tunaman: Reklamını kesen kendi bindiği dalı keser

19 Kasım 2001
Reklamverenler Derneği Başkanı Caner Tunaman, krizde reklamı kesen kuruluşların kendi bindiği dalı kestiğini söyledi. Türkiye dışında Hollanda ve Malezya'da ekonomik krizler yaşayan Tunaman, bu ülkelerde kriz dönemlerinde reklama daha fazla yatırım yapıldığına dikkat çekti

Reklamverenler Derneği Başkanı Caner Tunaman, ekonomik kriz ortamında reklamı kesen kuruluşların aslında kendi bindiği dalı kestiği uyarısında bulundu. Türkiye dışında Hollanda ve Malezya'da ekonomik krizler yaşayan Tunaman, bu ülkelerde kriz dönemlerinde reklama daha fazla yatırım yapıldığına dikkat çekti.

Türkiye'nin tüm dünyada Türkiye'yi tanıtan bir reklam kampanyasına da ihtiyacı olduğunu belirten Caner Tunaman, sadece 500 milyon dolarlık bir bütçeyle milyarlarca dolar ekstra katma değer yaratılabileceğini belirtti. Tunaman ayrıca Amerika'da ‘‘buy now‘‘ şimdi alın türü kampanyaların hükümet tarafından Türkiye'de de başlatılması gerektiğini söyledi.

35 yıl boyunca Hollanda, Malezya ve Türkiye'de üst düzey yöneticilik yapan, görevli olduğu değişik ülkelerde de ekonomik krizlere şahit olan Caner Tunaman ile krizi ve reklamların kriz üzerindeki etkilerini konuştuk.

Türkiye'deki kriz nasıl derinleşti?

- Kriz anında dengeler değişmeye başlıyor. İlk olarak aracı tüccar stokunu azaltıyor, böyle olunca sanayicinin satışları azalıyor. Sanayici 'Kriz geliyor' diye reklamı kesiyor. Vahim hata yapıyor. Oysa çarklar dönüyor, evlerde tencereler kaynıyor. Ne oluyor? İşte o zaman tüketimde gerçekten yavaşlama oluyor. Tüketim yavaşlayınca tüccar biraz daha stokunu azaltıyor. Sanayici de bu kez kesecek reklam yok, işçi çıkarıyor. İşte bu işçiler talepten gidiyor. İşçi sanayicinin malını almıyor, talep ve tüketim azalması başlıyor. Geldiğimiz noktada reklamı daha da kesersek, çok büyük hata yaparız. Tüketimde azalma var, ama çarklar hálá dönüyor. Reklamı daha da kesersek satın alma gücü olan insanların da alışverişlerini ertelemesine yol açarız. Kriz daha da derinleşir. Amerika'da ‘‘buy now’’ şimdi satın alın kampanyalarının hükümet tarafından Türkiye'de de başlatılması gerekiyor. Çarklar ancak böyle dönebilir.

Sanayicilerin krizde reklamı kesmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Özel sektörümüzün reklam konusunda aşması gereken çok yol var. Krizde reklamı kesmemek bunlardan biri. Türk sanayici ve işadamı büyük bir hata yapıyor.Reklam bütün bir yıl yapılması gereken bir yatırımdır.

Reklam tüketim camiası yaratıyor eleştirilerine ne diyorsunuz?

- Türkiye'de reklam daima kötü bir şey olarak bakılıyor. Devletin daima şunları bir cezalandırayım, vergilendireyim, RTÜK için yüzde 10 vergi alayım dediği, elinde olsa KDV'sini artırayım diyeceği gereksiz bir lüks gibi görülüyor. Üretimi artırmak için tek çare tüketimi artırmak. Reklam tüketim camiası yaratıyor diyen ekonomi bilmiyor demektir. Tüketmezsek kime üreteceğiz, ihracat o kadar kolay mı? Herkes bizim malımızı almak için sırada mı? Tüketeceğiz ki üretelim. Tüketimin artması üretimi de artırıyor, çarkları döndürüyor. Sanayiciye makina, bina, vergi indirimi veriyorsun ama bu projede reklam ayağı eksik demiyor devlet. Sanayici reklam yapamazsa ürettiğini nasıl satacak. Reklama teşvik verilmesi lazım.

Yaşadığınız krizleri nasıl aştınız?

- Çalışma hayatımdaki ilk krizi Hollanda'da yaşadım. Arap dünyası Hollanda'yı petrol ambargosuna alınca halk ucuz ürünlere kaydı. Bir ürün hariç reklamı kesmedik, kriz sonrasında eski yerini bulamayan sadece reklamını kestiğimiz ürün oldu. İkinci krizimi Türkiye'de döviz krizi yüzünden oluşan yağ kıtlığında yaşadım. Sana yağına kıtlık nedeniyle reklam yapamıyorduk, ama bir reklam filmi çevirdik ve Sana gücünü sürdürdü. Markalar çocuk gibidir, çocuğun beslenmesi kriz tanımaz. Üçüncü krizi Malezya'da yaşadım. Her türlü imkanı zorlayarak ekonomik durgunluğa rağmen reklamları artırdım. Güney Doğu Asya krizinde pazar payımız azalmadı, aksine büyüdü. Bir krizi de 94'de Benckiser Türkiye'de geçirdim. Devalüasyonu takiben piyasalar allak bullak oldu herkes reklamlarını iptal ederken, ben aynı bütçeyle üç misli reklam yeri buldum.

Türkiye'nin tanıtımına talibiz

Türkiye'nin tanıtımı için önerileriniz vardı, bunlar hangi aşamada?

- Dünyadaki Türk imajı çok olumlu değil, bunu değiştirmek için kamuoyunda reklam kampanyaları yapmalıyız. Bugün Malezya, 10 milyar dolar turizm gelirinin 1 milyar dolarını reklam için harcıyor. Bugüne kadar yüzlerce kampanya yarattım. Yüzde 5'den aşağı katma değer yaratan kampanyamız olmadı. 500 milyon dolar borç alalım ve Türkiye'nin tanıtımına ‘‘Made in Turkey’’ imajına harcayalım. 20 milyar dolarlık ihracatta yüzde 5 fazla kazandığımızda zaten ihracat gelirimiz otomatikman 1 milyar dolara çıkar. Tişört artık 1 dolar değil 1.05 dolar çünkü reklam yapıyoruz diyeceğiz. Reklamımızı yapabilsek aynı şekilde turizm gelirlerinde de yüzde 5'lik artışı otomatikman sağlarız. Reklamverenler Derneği ve Reklamcılar Derneği ile birlikte, Hükümet'e ‘‘Reklamveren ve reklamcı olarak el ele tutuşalım, biz bu işe talibiz, Türkiye'yi dünyaya tanıtırız’’ diyeceğiz.

CANER TUNAMAN

Reklamverenler Derneği Başkanı Caner Tunaman, Orta Doğu Teknik Üniversiteis İşletme mezunu. Unilever Türkiye'de sırasıyla, Pazarlama Direktörü, Yönetim Kurulu Üyesi, G.A. Baker Genel Müdürü ve Algida'nın ilk genel müdürü olarak görev yaptı. Unilever Hollanda'da Becel ve Brio Margarin Grubu Pazarlama Müdürlüğü, Unilever Malezya'da Başkan Yardımcılığı görevlerini yürüttü. 15 yıl önce Benckiser Dünya Şirketi'nin 16 kurucu ortağı arasında yer aldı, Benckiser Türkiye'yi kurdu. Kosla, Marc gibi markaları yarattı ve dünyaya tanıttı. Halen Reckitt Beckiser'in Türkiye Başkanı. Ayrıca Dardanel ve Taciroğlu Şirket Grupları Yönetim Kurulları üyesi. Reklam Özdenetim Kurulu İcra Kurulu Üyesi.

Türk kahvesini dünyaya açacak

Yıllarını pazarlama sektörüne veren Caner Tunaman, şimdi de Türk kahvesini dünyaya tanıtmaya ve pazarlamaya hazırlanıyor. Türkiye'nin en en önemli üç simgesini ‘‘hamam, kahve ve lokum’’ olarak sıralayan Tunaman, kahve sektöründe uluslararası bir şirketle işbirliğine giderek atağa kalkacaklarını söylüyor. Ataman, ‘‘Türk kahvesinin reklamını ve tanıtımını yapmak gerek. Masalıyla, paketiyle, tadıyla dünyada bir Türk kahvesi imajı, güçlü bir pazarlama stratejisi oluşturulmalı’’ diyor.
Yazının Devamını Oku

KDV yarıya düşsün piyasa 6 ayda canlanır

8 Ekim 2001
<B>KOÇ</B> Holding Tüketim Grubu Başkanı Cengiz Solakoğlu, piyasalara canlılık kazandırılması için geçici bir süre KDV oranlarının yarıya indirilmesini önerdi. Solakoğlu, ‘‘Önemli olan şu anda parasının ve dövizinin üstüne yatan insanların geçici bir süre indirilecek verginin cazibesiyle ürüne yönlendirilmesi’’ dedi.

Koç Holding Tüketim Grubu Başkanı Cengiz Solakoğlu, ekonomide yaşanan krizin aşılabilmesi ve piyasalara canlılık kazandırılması için geçici bir süre KDV oranlarının yarıya indirilmesini önerdi. Bakanlar Kurulu'nun KDV oranlarını artırma ve eksiltme konusundaki yetkisini bugüne kadar sadece artırmak için kullandığını hatırlatan Solakoğlu, ‘‘Sektör ayrımı yapılmadan geçici bir süre için tüm KDV oranları, yüzde 1 olan hariç, derhal yarıyarıya indirilmeli. Önemli olan şu anda parasının ve dövizinin üstüne yatan insanların geçici bir süre indirilecek verginin cazibesiyle ürüne yönlendirilmesi’’ dedi. KDV indiriminin kısa sürede piyasadaki stokları ciddi oranda azaltacağına dikkat çeken Solakoğlu, böylece üretimin yeniden başlayabileceğini ve ekonomide büyük bir hareketlenme yaratılabileceğini vurguladı.

‘‘Vergi oranlarının yüksekliği, vergi gelirlerinin yüksek olacağı anlamına gelmez’’ uyarısında bulunan Solakoğlu, ‘‘KDV oranları yine her ay 2-3 puan artırılarak eski seviyesine getirilebilir. Satılmayan malın KDV'si de olmaz’’ diye konuştu. Yanlışa dur demesini bilen, vizyon sahibi ve şaibesi olmayan işadamlarının Meclis'te yer alması gerektiğine inandığını belirten Koç Holding Tüketim Grubu Başkanı Cengiz Solakoğlu ile ekonomiden siyasete uzanan bir yelpazede konuştuk.

Kriz piyasaları nasıl etkiliyor?

- 19 Şubat'ta birden bire ortaya çıkan ekonomik kriz, piyasaları önemli ölçüde etkiledi. İşler durma noktasına geldi. 11 Eylül'deki terörist saldırı ve ondan sonra dünyanın içinde bulunduğu durum da bu krizi ağırlaştırdı. Bunun sonucunda hemen her sektörde yaşanan işten çıkarmalar ve bu çıkarmaların yarattığı olumsuzluk 8 aydan beri artarak devam ediyor. Yaklaşık 40 yıldır piyasanın içindeyim. 1960 yılında 18 yaşındayken, babamın işindeydim. Daha sonra karış karış Anadolu'yu dolaştım. Ne 1960 ihtilali, ne 1974 Kıbrıs Harekatı, ne 1980 12 Eylül'ü, ne 1990 Körfez ve 94 Krizi piyasaları bu kadar uzun süreli olarak etkilememişti.

Bugüne kadar alınan önlemlerle krizin aşılabileceğine inanıyor musunuz?

- Ufukta piyasaların açılacağına dair en ufak bir ümit ışığı yok. İşin en acı yönü ise siyasilerin bu ciddi durumu fark edememeleri veya etmek istememeleri. Bu konuda halka ve piyasalara güven verecek bir allahın kulu da yok. Ne olacak, ne bitecek bunları kimse bize bugüne kadar söylemedi ve söylememeye devam ediyor. Bizi yönetenler piyasalardan acaba ne kadar haberdar?

Size göre neler yapılması gerekiyor?

- Bugün Amerika'da işler biraz geriledi diye faiz indirimi yapılıyor, vergiler düşürülüyor. Türkiye'de dilimizde tüy bitti bunları söylemekten. Bugün vergi nisbetleri çok yüksek. Bakanlar Kurulu bu vergi oranları yüzde 1'e düşürmeye ve yüzde 40'a kadar artırmaya yetkili. Bugüne kadar Bakanlar Kurulu bu yetkilerini 2000 cc'nin üzerindeki araçların vergisinin yüzde 40'a çıkarılması için kullandı. Çok da isabetli yaptılar. Ama piyasayı harekete geçirebilmek için KDV'yi düşürmemekte ısrar ediyorlar. Bugün Türkiye'de KDV oranları Avrupa'daki birçok üründen daha fazla. Beyazeşyada yüzde 26'lık KDV Avrupa'nın hiçbir ülkesinde yok. Ben sektör ayrımı yapılmasından yana değilim. Tüm KDV oranları yüzde 1 olan hariç, derhal yarıyarıya indirilmeli. Geçici bir süre için bunun yapılmasını teklif ediyorum. Sonra her ay yine 2-3 puan artırılarak bu eski seviyesine getirilebilir.

KDV indirimi ekonomiyi nasıl etkiler?

- Örnek olarak bir buzdolabı çamaşır makinesinde KDV oranı yüzde 26'dır. Bu oran yüzde 13'a çekilmeli ve daha sonra her ay 2 puan artırılarak yıl sonunda eski seviyesine getirilmeli. İnanın ki biriken talep birden bire pazara yönelecek ve bundan üretici şirket başta olmak üzere yan sanayi, servis ve bayi örgütünün iş hacmi artacak ve moral bulacaktır. Önemli olan şu anda parasının ve dövizinin üstüne yatan insanların geçici bir süre indirilecek verginin cazibesiyle ürüne yönlendirilmesi. Bu, ciddi şekilde piyasadaki stokları azaltacak. Piyasadaki hareket üretimin başlamasına, üretimin başlaması da çıkarılan işçilerin geri alınmasını sağlayacak. KDV oranlarının yarıyarıya geçici olarak indirilmesi halinde ekonomide altı ayda büyük bir hareketin başlayacağına inanıyorum.

Maliye Bakanı KDV gelirinin arttığını açıkladı. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?

- Maliye Bakanı'nın vergi gelirlerini açıklarken KDV'nin yüzde 88 arttığını söylemesini, Türk vatandaşı olarak çok yadırgadım. Enflasyonu, İş Bankası'nın GSM yatırımından doğan KDV'yi düşün, bana gerçek rakamı söyleyin. Maliye'de oturan arkadaşlarımızın biraz piyasaya çıkıp gerçekleri görmesi gerek. Bugün işin en acısı Türkiye durgunluk içinde büyük bir enflasyon yaşıyor. Ekonomi stagflasyon denilen hastalığın içine girdi.

CENGİZ SOLAKOĞLU

Koç Holding Tüketim Grubu Başkanı Cengiz Solakoğlu, 1943 doğumlu. İstanbul Üniversitesi İktisadi Ticari İlimler Akademisi Maliye Muhasebe mezunu. Solakoğlu, işhayatına 1967 yılında Beko Ticaret'de satış mümessili olarak başladı. Beko'da sırasıyla satış şefliği, bölge müdürlüğü, satış müdürlüğü ve genel müdürlük görevlerinde bulundu. 1983'te Atılım A.Ş.'nin genel müdürlüğüne getirildi. 1991'de Koç Holding Tüketim Ürünleri Grubu Başkan Yardımcılığı'na atandı. 1994'de Koç Holding Tüketim Grubu Başkanlığı'na getirilen Solakoğlu, 1996'dan bu yana Koç Holding Tüketim Grubu Başkanı olarak görev yapıyor. Solakoğlu, İstanbul Sanayi Odası'nda da (İSO) Yönetim Kurulu Üyesi.
Yazının Devamını Oku

Koç'un 11 genel müdürlük koltuğuna tek başına oturdu

20 Ağustos 2001
<B>KOÇ</B> Holding bünyesinde geçen ay kuruluşu gerçekleşen Birleşik Motor Sanayi ve Ticaret A.Ş. (Birmot) Genel Müdürü Ersin İkier, 11 Tofaş ana bayi şirketinin genel müdürlük koltuğuna tek başına oturdu. Türkiye'de bu büyüklükte birleşmenin ilk kez yaşandığını söyleyen İkier, ‘‘Sektörde acımasız ve yoğun bir rekabet var. Bu rekabet içinde daha güçlü ve kuvvetli olmak zorundasınız. Artık 11 şirkette aynı tepkiyi veriyoruz’’ diyor.

KOÇ Holding'e bünyesinde geçen ay kuruluşu gerçekleşen Birleşik Motor Sanayi ve Ticaret A.Ş. (Birmot) Genel Müdürü Ersin İkier, 11 Tofaş ana bayi şirketinin genel müdürlük koltuğuna tek başına oturmasıyla dikkatleri üzerine çekti. Türkiye'de bu büyüklükte birleşmenin ilk kez yaşandığını hatırlatan Ersin İkier, ‘‘Sektörde acımasız ve yoğun bir rekabet var. Bu rekabet içinde daha güçlü ve kuvvetli olmak zorundasınız. 11 ayrı anonim şirketin, 11 ayrı genel müdürü aynı anda, aynı reaksiyonu vermiyordu. Artık 11 şirkette aynı tepkiyi veriyoruz’’ diyor.

11 Tofaş ana bayiyi çatısı altında toplayan Birmot'un Tofaş ürünlerinin satışının yüzde 50'sini gerçekleştirdiğini söyleyen Ersin İkier, bir miktar güvenin sağlanması halinde eylül ayından itibaren otomobil satışlarının canlanacağına inanıyor. İkier, yılın ilk yarısında otomobil satışlarının Türkiye genelinde yüzde 70'lere varan oranda gerilediğine dikkat çekiyor. Satış elemanı olarak başladığı Koç Holding bünyesinde 17 yıl sonra 11 şirketin bütünleştiği Birmot'un Genel Müdürlük koltuğuna oturan Ersin İkier ile yeni yapılanmayı ve krizin otomotiv sektörüne etkilerini konuştuk.

11 Tofaş ana bayiinin tek çatı altında toplanması ne kadar sürdü?

- Bu konuyla ilgili çalışmalar geçen yıl hazirandan beri sürüyor. Önce şirketlerin Koç Holding'le füzyonu sağlandı. Sonra da Birmot kuruldu. 2 Temmuz'dan itibaren yasal olarak faaliyete geçti. Türkiye'de sanırım ilk kez bu kadar çok sayıda şirketin füzyonu ile karşı karşıya kalındı. İstanbul Oto, Marmara Oto, Suroto, Ormak, Otoan, Egemak, Günoto, Ottar, Bursaoto, Tormak ve Samoto'nun birleşmesiyle Birmot doğdu.

Böyle bir birleşmeye kriz nedeniyle mi ihtiyaç duyuldu?

- Sektörde acımasız ve yoğun bir rekabet var. Bu rekabet içinde daha güçlü ve kuvvetli olmak zorundasınız. Birleşme sonrasında kaynakları çok daha efektif kullanabiliyoruz. Ayrıca, olaylara aynı anda refleks ve reaksiyon verme imkanını her noktada elde ettik. Daha önce 11 ayrı anonim şirketin, 11 ayrı genel müdürü vardı. Herşeye rağmen, kurallarla çalışılsa da genel müdürün karakteri şirket yönetimine yansır. 11 genel müdür aynı aynı, aynı reaksiyonu vermiyordu. 11 şirkette artık aynı tepkiyi veriyoruz. Bunun sonuçları da olumlu bizim açımızdan. Müşteri nezdinde ise henüz geri dönüşümüzü alamadık, zamana ihtiyacımız var. Temmuzdan bu yana 12 bin kişi teknik servisimize geldi, bin kişi bizden araç aldı. 4-5 bin kişi de mağazalarımıza girip çıktı.

Yeni oluşan şirketin önceki 11 şirketten farkı ne olacak?

- Otomobillerin çizgileri ve teknolojileri artık birbirinden çok farklı Bu yüzden hizmette farklılaşmak zorundasınız. Hizmette farkılılaşmayı hayata geçirmek için böyle bir yapılanmaya gittik. Ürün elbette çok önemli, işin yüzde 50 si. Ama herkeste ürün ve teknoloji olunca ister istemez hizmette öne geçmek zorundasınız. 11 ilde, 19 mağaza ve 800'e yakın çalışanımızla çağdaş pazarlama anlayışına yatırım yapıyoruz. Hizmeti müşterinin ayağına götürüyoruz. Bizi arayıp otomobille ilgili birşeyler soran kişilere randevu verip motorize ekibimizi gönderiyoruz. Telefonda değşik ürün ve kampanyaları anlatmak zor. Ayrıca otomobil satın alanlara araçlarını şovla teslim ediyoruz. Servis hizmeti için gelen müşteriler araçlarının bakımını beklerken rahat bir mekanda internete bile girebiliyor.

Tofaş ürünlerinin satışında Birmot'un payı ne?

- Bir tarafta 70 ana bayi, bir tarafta Birmot var. Tofaş ürünlerinin satışını yüzde 50-50 paylaşıyoruz. 70 ana bayinin sattığı ve Birmot'un aynı pazar payına sahip olması, bizim bulunduğumuz yörelerde daha çok otomobilin satılmasından kaynaklanıyor. Bu ay Birmot olarak Tofaş'ın satışlarının yüzde 52'sini yaptık. Türkiye'deki otomobil satışının da yüzde 20'si Tofaş yaptığına göre, biz de Türkiye'nin yüzde 10'unu satıyoruz.

Birmot çatısı dışındaki Tofaş bayileri bu birleşmeyi nasıl karşıladı?

- Diğer Tofaş bayileri haklı olarak önce bir reaksiyon gösterdi. Bunu da Tofaş'a hissettirdiler zaten. Ancak ayda 16 otomobil satan Siirt bayisiyle satışların yarısını gerçekleştiren Birmot'un fiyat ve ödeme koşulları eşit. Bize tanınan ayrıcalık yok. Şimdi onlar bize karşı daha sıcak, çünkü elimizdeki bütün bilgileri onlarla paylaşıyoruz, yaptığımız bütün yenilikleri onlara da duyuruyoruz, uyguladığımız yeni ticari metodları onlara da öğretiyoruz. Onlar da bunları alıp uygulamaya başladıkça daha da mutlu olacaklar. Çünkü müşterileri de mutlu olacak.

Alfa Romeo satışına ne zaman başlayacaksınız?

- Tofaş, Alfa Romeo'nun temsilciliğini geçtiğimiz mayıstan itibaren devraldı. Servis ve yedek parça hizmetlerine öncelik verildi. 1 Eylül'den itibaren de Alfa Romeo satışlarına Birmot olarak başlayacağız.

Birmot'un isim babası Rahmi Koç

Birmot adı nasıl doğdu?

- Tofaş ve Ford'da birleşmeler eş zamanlı yürütüldü. Ford grubu, Otokoç adı altında birleşti. Otokoç, herkesin aşina olduğu bir isim. Ama Tofaş grubunda eski isimlerden birini kullanamadık. Sayın Rahmi Koç da yeni şirketlerin isim babası olmayı sever, ismini o koydu. Önce İngilizce Union Motors olsun istedi. Ancak Sanayi Bakanlığı'na gidince, içinde yabancı sermaye olmayan bir şirkette yabancı isim kullanamayacağımızı gördük. Biz de bunu Türkçe'ye çevirdik ve Union Motors, Birleşik Motor oldu. Tabelalar için kısaltınca da Birmot doğdu.

ERSİN İKİER

Birleşik Motor Sanayi ve Ticaret A.Ş. (Birmot) Genel Müdürü Ersin İkier, 1947 Ankara doğumlu. 1968'de Ankara İktisadi ve Ticari Bilimler Akademisi'nden mezun oldu. Daha sonra aynı üniversitede pazarlama üzerine yüksek lisans yaptı. Koç Holding'e bağlı Ankara Ormak A.Ş.'de 1973'de satış elemanı olarak iş hayatına başladı. 1983 yılında Ormak Genel Müdür Yardımcısı, 1991'de Koç Holding'e bağlı Otoan A.Ş.'nin Genel Müdürü oldu. 1998'de ise iş hayatına atıldığı Ormak'a Genel Müdür olarak geri döndü. Koç Holding'e bağlı 11 Tofaş ana bayi şirketinin Koç Holding'le füzyonu aşamasında görev alan İkier, Temmuz 2001'de kurulan Birmot Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdürlük görevlerini üstlendi.
Yazının Devamını Oku

Dalgalı kur piyasayı ‘terbiye’ ediyor

13 Ağustos 2001
<B>AVRUPA</B>'nın en büyük ikinci bankası BNP Paribas ile ortaklık ön anlaşması imzalayan Finansbank'ın Genel Müdürü Onur Umut, Türkiye'de yıllardır gereksiz sayıda banka oluşturulduğunu belirterek, dalgalı kur rejiminin piyasayı terbiye ettiğini savundu. GEÇTİĞİMİZ haftalarda Avrupa'nın en büyük ikinci bankası BNP Paribas ile ortaklık ön anlaşması imzalayan Finansbank'ın Genel Müdürü Onur Umut, Türkiye'de yıllardır gereksiz sayıda banka oluşturulduğunu, bundan sonra küçük bankaların yaşama şansının olmadığını söyledi. Önümüzdeki 5 yıl içinde sektördeki işlem hacminin ilk 4-5 banka arasında gerçekleşeceğini tahmin eden Onur Umut, küçük bankaların biraraya gelmek ya da kendilerini tasfiye etmek zorunda kalacağına dikkat çekti.

Halen uygulanmakta olan dalgalı kur'dan çıkış olmadığına işaret eden Onur Umut, ‘‘Dövizi bir banta oturtmak şu an için çok zor. Gönlüm onu istiyor ama hakikaten çok zor’’ dedi. Dalgalı kurun piyasayı terbiye edici bir yönü de olduğunu söyleyen Onur Umut, ‘‘Bantta olan bir kurda ya da sabit kurda dövizin ani değerlenmeleri olmadığı için, yapılan birçok yanlış bugünkü kadar etki göstermiyordu eskiden. Halbuki bugün 200 bin liralık bir artışla ortalık yangın yerine dönüyor. Yanlış daha çabuk düzeltiliyor ya da daha çabuk terbiye ediliyoruz’’ diye konuştu. Finansbank Genel Müdürü Onur Umut'la, krizi ve BNP Paribas'la evlilik heyecanı yaşayan Finansbank'ın hedeflerini konuştuk.

Finans sektörünün önümüzdeki günleri nasıl geçirmesini bekliyorsunuz?

- Faizlerin mecburen aşağı gelmesi lazım. Bunun afaki boyutlarda olması mümkün değil. Döviz kurunu daha aşağıda bekliyoruz. Gerçekçi olmayan bir kur hüküm sürüyor ülkede. Güven ortamının bir türlü sağlanamaması ve sürekli de zarar görmesi nedeniyle de bir türlü inmiyor aşağı. Faizlerin ve döviz kurunun ağustosun ikinci yarısından itibaren daha aşağı ineceğini tahmin ediyoruz.

Dalgalı kur tartışmalarına ne diyorsunuz?

- Dalgalı kurdan çıkışın çaresi yok. Reel sektörün bu işten çok müzdarip olduğu kesin. Ama dövizi bir banta oturtmak şu an için çok zor. Bunu yapacak ortam henüz mevcut değil. Gönlüm onu istiyor ama hakikaten çok zor. O konuda hak veriyorum. Belki sene sonuna doğru olabilir. Dalgalı kurun piyasayı terbiye edici bir yönü de var. Bantta olan bir kurda ya da sabit kurda dövizin ani değerlenmeleri olmadığı için, yapılan birçok yanlış bugünkü kadar etki göstermiyordu eskiden. Merkez Bankası rezervleri eksiliyordu, ama o da günlük hayatı bu kadar etkilemiyordu. Halbuki bugün 200 bin liralık bir artışla ortalık yangın yerine dönüyor. Yanlış daha çabuk düzeltiliyor ya da daha çabuk terbiye ediliyoruz. Maalesef üzülerek söylüyorum, ama böyle.

Bankacılık sektörünün son yaşadıklarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Maalesef yıllardır Türkiye'de çeşitli nedenlerle çok gereksiz sayıda banka oluşturuldu. Banka sahibi olmaması gereken veya olmasının hiçbir anlamı olmayacak kişiler, gruplar banka sahibi oldu. Bunların içinde kötü niyetli olan kesimler vardı, bir de bankacılığı anlamayan bilmeyen kesimler vardı. Kötü niyetliler zaten bankaları hortumladı. Bankacılıktan anlamayanlar kötü niyet olmasa da, istemeseler de, hem kendilerine, hem ekonomiye zarar verdi. Bankalarından hortumlamamasına rağmen bunlar çok büyük zarar gördü. Bir şekilde bunların temizlenmesi iyi oldu, ama keşke bu şekilde olmasaydı.

Türkiye'de kaç banka olmalı?

- Türkiye'de banka sayısı da çok fazla, ama hepsi çok küçük. Küçüklerin 5'i, 10'u biraraya gelemiyor ki kim yönetecek o zaman. Artık küçük küçük bankaların yaşama şansı çok zor, biraraya gelmek ya da tasfiye olmak zorundalar. Beş yıl içinde sektördeki işlem hacminin yüzde 70-75'inin ilk 4-5 banka arasında paylaşılacağını düşünüyorum.

Finansbank-BNP Paribas ortaklık kararında krizin payı var mı?

- Geçtiğimiz 12 ay içinde birçok yabancı finansal kurum bankamızla ilgileniyordu. Bu ortaklık kararının krizle ilgisi yok, stratejik açıdan alınmış bir karar. BNP Paribas, Avrupa'nın en büyük ikinci bankası, gücü tartışılamaz. BNP Paribas, Türkiye'ye uzun vadeli bakıyor. Zaten Türkiye'ye yabancı değil. Daha önce Osmanlı Bankası'nın sahibiydi, sonra sattı. Türkiye'ye yeniden ciddi şekilde giriyor.

2005'de ilk 3'e gireriz

BNP Paribas ile ortaklığın Finansbank'a katkıları neler olacak?

- En büyük oyunculardan biri olmak için gerek yurtiçi, gerek yurtdışındaki ağımızı güçlendirip bunu çok daha farklı boyutlara taşıyabilmemizi sağlayacak. Bir yabancıyla evlilik bence diğer Türk bankaları içinde, iyi bir eşle, iyi sonuçlar doğurur. Biz de bunun önemini evvelden beri kavramıştık. Bu ortaklık olumlu sonuçlanırsa yurtiçinde Finansbank çok daha iddialı hale gelecek. Önümüzdeki yıllarda Türkiye'deki bankacılık sisteminin geçireceği değişim sonrasında üç-beş yıl sonra yeni bir yapı oluşacak. Bu yapı içinde 2005 yılına kadar ilk üçe gireriz. Şu anda 5'inci bankayız, o yüzden bu hedefimiz çok iddialı değil.

ONUR UMUT

Finansbank Genel Müdürü Onur Umut, 1962 İstanbul doğumlu. Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği'nden mezun olduktan sonra bankacılık hayatına başladı. 1988 yılında Finansbank'a müşteri temsilcisi olarak katıldı. Daha sonra sırasıyla merkez şube müdürlüğü ve genel müdür yardımcılığı görevlerinde bulundu. 1995 yılında Finansbank'ın yurtdışı iştiraklerinden Finanbank (Holland) N.V.'de önce genel müdür yardımcısı, sonra genel müdür olarak görev aldı. Şubat 1999'da Finansbank Kurumsal Bankacılıktan Sorumlu Genel Müdür Başyardımcılığı görevine getirildi. Temmuz 1999'da da Finansbank Genel Müdürlüğü'ne atandı. Umut halen Finansbank Holland Yönetim Kurulu Üyesi.
Yazının Devamını Oku

Deep Purple biletleri satışa çıkıyor

6 Ağustos 2001
Rock müziğin artık klasikleşmiş topluluklarından Deep Purple'ın İstanbul Bakırköy Fildamı'nda vereceği konserin biletleri satışa çıkıyor. Biletler internet üzerinden <a href="http://www.estore.com.tr" target="newwindow">www.estore.com.tr</a> adresinden temin edilebilecek.

Dünyaca ünlü rock grubu Deep Purple'ın 8 Eylül'de İstanbul'da vereceği konserin biletleri satışa çıkıyor. Konser biletlerini internet üzerinden satış yapan  www.estore.com.tr adresinden temin edebilmek mümkün.

Smoke On The Water, House of Blue Light, Purpendicular, Made In Japan, The Battle Rages On, Knocking At Your Back Door, Perfect Strangers, Burn gibi unutulmaz albümlere imza atan topluluk Bakırköy'deki Fil Damı'nda müzikseverlerle buluşacak.

Rockseverlerin, konserini şimdiden merakla bekledikleri Deep Purple, daha önce de Türkiye'ye gelmiş ve Harbiye Cemil Topuzlu Açık Hava Tiyatrosu'nda konser vermişti.

1968'DEN 2001'E

Deep Purple, ilk sahne performansını, 20 Nisan 1968'de Danimarka'da gerçekleştirmiş ve 1969 yılında "Hush" adlı parça ile Amerika'nın ilk beşine girmişti. "Black Night" adlı parça ile sesini duyuran grubun ilk albümü, "Shades of Deep Purple".

Yazının Devamını Oku

Vergi veren şirketlerin yüzde 95'i incelemede

6 Ağustos 2001
<B>TÜRKİYE</B>'deki Kurumlar Vergisi'nin yüzde 83'ünü 1500 kurumun ödediğini söyleyen TÜSİAD Vergi Çalışma Grubu Başkanı Şaban Erdikler, ‘‘1500 vergi mükellefinin neredeyse yüzde 95'i Maliye'nin sıkı denetimine tabi. Bunun sonunda çok ağır vergi cezalarıyla karşılaşılıyor. Bu kurumlar kayıt altında olduğu için çok rahat vergi incelemesine alınıyor’’ dedi.

TÜRK Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Vergi Çalışma Grubu Başkanı Şaban Erdikler, Türkiye'deki Kurumlar Vergisi'nin yüzde 83'ünü 1500 kurumun ödediğine dikkat çekerek, kayıt dışı kurumların biran önce vergi mükellefi haline getirilmesi gerektiğini söyledi. ‘‘Kayıtlı vergi mükellefinin yakasına yapışılıyor, kayıt dışı olanların peşine düşülmüyor' diyen edrikler şöyle konuştu:

‘‘1500 vergi mükellefinin neredeyse yüzde 95'i Maliye'nin sıkı denetimine tabi. Bunun sonunda çok ağır vergi cezalarıyla karşılaşılıyor. Çünkü bu kurumlar kayıt altında olduğu için çok rahat vergi incelemesine alınıyor.’’

Maliye Bakanlığı istatistiklerine göre Türkiye'de 540 bin kurum bulunduğunu hatırlatan Erdikler, ‘‘TÜSİAD'ın 465 üyesinin kurum sayısı da 1500'e yaklaşıyor. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz, Türkiye'nin Kurumlar Vergisi'nin yüzde 80'ini de TÜSİAD üyeleri ödüyor’’ dedi. TÜSİAD üyelerinin çok ağır vergi yükleriyle karşılaştığına işaret eden Erdikler, bu yüzden en fazla ve kapsamlı eleştirilerin, sistemde en ağır yükü ödeyen TÜSİAD'dan geldiğini belirtti.

Andersen Türkiye'nin de yönetici ortağı olan Şaban Erdikler, kriz öncesinde büyümek için kendilerine yabancı ortak arayan şirketlerin, bugünlerde ‘‘Satayım, kurtulayım’’ arayışına girdiğine dikkat çekti.

TÜSİAD Vergi Çalışma Grubu'nun üzerinde çalıştığı yeni vergi raporunun sonbaharda tamamlanacağını belirten Erdikler, özel yeni bir sistem üzerinde çalıştıklarını bildirdi. Şaban Erdikler ile Türkiye'deki vergi sistemini, sorunlarını, yapılması gerekenleri ve krizi konuştuk.

Türkiye'nin vergi konusunda yaşadığı en önemli sorunlar neler?

- Türkiye bugün önemli problemlerle karşı karşıya. Bunların içinde en fazla altı çizilmesi gereken konu, kayıt dışı ekonomi. Bir problem de, Maliye Bakanlığı'nın vergi kaynaklarını yakalamada ve onları adil bir şekilde vergilendirmede yetersiz kalması. Üzerinde tartışılmakla birlikte GSMH'nın yüzde 50'siyle yüzde 150'si arasında değişen bir oranda kayıt dışı ekonomiden bahsediliyor. Bu kayıt dışı ekonomi, vergi dışı bırakılan kaynakların varlığına işaret ediyor. Bir müddet sonra kayıt dışı ekonomi kendi kendini beslemeye başlıyor. Benim alışım kayıt dışıysa, satışım da kayıt dışı olmak zorunda kalıyor. Kendi kendini besleyen bu kayıt dışı ekonomi, giderek daha büyük ve içinden çıkılmaz bir problem olarak karşımızda duruyor.

Vergi yükünün dağılımı nasıl?

- Son on yıllık dönemde toplanan vergilerin GSMH'ye oranına bakıldığında Türkiye olağanüstü başarılı gibi görünüyor. Türkiye'nin vergi yükü yüzde 27'lere yaklaştı. Bu da son on yıllık bir dönemde yüzde 11'lik bir artışa karşılık geliyor. OECD ülkeleri arasında bu oranı bu kadar artıran başka bir ülke daha yok. Türkiye böyle bakılınca vergilemede başarılı gibi görünüyor. Ama bunun arkasında başka çarpıcı rakamlar var. Çeşitli meslek grupları tarafından ödenen vergiler, bu meslek sahiplerinin ortalama hayat standardıyla karşılaştırıldığında çok düşük kalıyor.

Kurumlar Vergisi'nde nasıl bir tablo çıkıyor karşımıza?

- Kurum bacağında da çok çarpıcı bazı rakamlarla karşı karşıya kalıyoruz. Türkiye'de Maliye Bakanlığı istatistiklerine göre 540 binden fazla kurum var. Çoğu zaten faaliyette bile olmayan bu 540 bin kurumdan 1500'ü Kurumlar Vergisi'nin yüzde 83'ünü ödüyor. Türkiye'de toplanan vergilerin GSMH'ya oranı çok artmış. Öte yandan bu artan vergiyi ödeyen mükellef sayısı sadece 1500. Bu ne demek? Türkiye'deki bu 1500 kurum için vergi sistemi bir cehennem, yaşanılmaz bir ortam yaratıyor. Prof. Osman Altuğ da, 'Türkiye'deki şirketler vergilerini normal öderse 3-5 yılda batarlar' diyor.

TÜSİAD üyelerinin Kurumlar Vergisi'ne katkısı nedir?

- TÜSİAD'ın 465 üyesi var. Bu üyelerin kurum sayısı da 1500'e yaklaşıyor zaten. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz, Türkiye'nin Kurumlar Vergisi'nin yüzde 80'inden fazlasını TÜSİAD üyeleri ödüyor. Ayrıca TÜSAD'ın 465 üyesi Türkiye'deki katma değerin yüzde 40'ını sağlıyor. Türkiye ihracatının yüzde 35'ini gerçekleştiriyor. Bu rakamlara bakıldığında, işlem vergileri gibi diğer dolaylı vergilerde de TÜSİAD üyelerinin payının çok büyük olduğu ortada.

TÜSİAD VE VERGİ

Vergi konusundaki en büyük eleştiriler genelde TÜSİAD'dan geliyor.

- Evet, çünkü TÜSİAD üyeleri çok ağır vergi yükleriyle karşı karşıya. Kendi işlerini devam ettirecek kaynağı üretmekte zorlanıyorlar. Bu yüzden vergi sisteminden en fazla şikáyet, vergi sistemindeki en ağır, en geniş kapsamlı eleştiriler TÜSİAD'dan geliyor. Çünkü en ağır yükü onlar ödüyor.

TÜSİAD Vergi Çalışma Grubu'nun son zamanlarda hayata geçirilen önerileri oldu mu?

- Şirketlerin birleşmesi ve bölünmesiyle ilgili kanuna ilişkin çalışmalarda bulunduk. Avrupa Topluluğu'nu dikkate alarak Türkiye'de şirketlerin birleşmesi, bölünmesinin önündeki vergisel engellerin kaldırılmasıyla ilgili önerilerde bulunduk. 4684 nolu kanun parlamentoda kabul edilince şirketlerin bölünmesi ve birleşmeler artık vergi engeli olmadan gerçekleştirilebilir hale geldi. Ancak Maliye Bakanlığı, bu kanunun uygulanmasına ilişkin esasları bir an önce belirlemeli ki, şirketlerimiz içinde bulundukları zor ortamdan çıkmak üzere yeniden yapılanma projelerini hayata geçirebilsin. Son birleşmeler 4684 sayılı kanunun getirdiği getirdiği imkanlarla oldu. Daha önce bu birleşmelerde çok büyük vergi yükleriyle karşılaşılıyordu.

Vergi sisteminin iyileştirilmesi için gerekenler yapılıyor mu?

- Maliye artık mükelleflerini bilgisayardan takip etmeli. Vergi hasılatı endişesini bırakıp, sağlıklı bir işleyişi ön planda tutmalı. Kayıtlı vergi mükellefinin yakasına yapışılıyor, kayıt dışı olanların peşine düşülmüyor. 1500 vergi mükellefinin neredeyse yüzde 95'i Maliye'nin sıkı denetimine tabi. Bunun sonunda çok ağır vergi cezalarıyla karşılaşılıyor. Çünkü bu kurumlar kayıt altında olduğu için çok rahat vergi incelemesine alınıyor. Yaptıkları işlemler yoruma açık olsa da çok rahat vergi cezası kesiliyor. Bu da kurumların vergi ödeme şevkini azaltıyor. Bugün Türkiye'nin büyük holdingleri trilyonlara varan vergi cezalarıyla karşı karşıya.

Şirketini satmak isteyen isteyene


Kriz öncesi ve sonrası müşterileriniz talepleri nasıl değişti?

- Kriz öncesi büyümek ve yeni yatırım için ortak aranıyordu. Şimdi 'Kaçayım, kurtulayım, şirketi satıp bu işten çıkayım' diyen kapımızı çalıyor. Elimde somut bir örnek var. 1994'te bir şirketin yabancılara satışında müşavirlik yaptık. Şirketin değeri 400 milyon dolardı. Yüzde 20'sini 80 milyon dolara sattık. Aynı şirket bugün yine yabancı ortak arıyor. Şirketin değeri 90 milyon dolar çıktı. Bu rakama kendimiz de inanamıyoruz ama bunun formülü açık. Ekonomik sorunlar ve geleceğe ilişkin beklentiler şirketlerin değerini çok düşürüyor.

Şirketini satmak isteyenler genelde hangi sektörlerden?

- Turizmden gıdaya, tekstile hemen her sektörden şirket var. Şu anda 20 proje üzerinde çalışıyoruz. Yabancı ortak ya da yabancı sahip arıyoruz.

TÜSİAD'ın yeni vergi raporu sonbaharda


TÜSİAD'ın vergi sistemi konusunda yeni çalışmaları var mı?

- Geçtiğimiz yıllarda TÜSİAD bir vergi raporu hazırlatmıştı. Bu raporda, sıfır bazlı bir vergi sistemi öneriliyordu. Bu sistem, vergi yükünü ne artıracak, ne de azaltacaktı, ama Türkiye'deki vergi yükünün daha adil dağılımını sağlayacaktı. Bu kez sıfır bazlı sistemden vazgeçtik, Türkiye'ye özel yeni bir vergi sistemi çalışması içindeyiz.

Bu yeni vergi raporu ne zaman açıklanacak?

- Vergi raporumuzun tamamlanması sonbaharı bulacak. TÜSİAD Vergi Çalışma Grubu olarak bu çalışmaları iki kanaldan yürütüyoruz. Birincisi vergi konusunda yaşanan güncel problemleri, belli konularda üyelerimizden gelen talep ve önerileri Maliye Bakanlığı'na iletiyoruz. İkincisi, uzun vadeli strateji geliştirmeye çalışıyoruz. Bu konudaki çalışmalarımızı da ‘‘vergi daireleri, kamu harcamaları, vergi kayıplarının telafisi ve verginin tabana yayılması, istihdamın artırılması ve yatırımların önündeki vergi engelleri’’ olarak beş ana grupta topladı.

ŞABAN ERDİKLER


Andersen Türkiye Ofisi yönetici ortağı Şaban Erdikler'in uzmanlık alanı mali danışmanlık. Erdikler aynı zamanda Andersen'in Mali Danışmanlık Bölüm Başkanlığını da yürütüyor. Erdikler, 6 yıl Maliye Müfettişi olarak kamuda çalıştıktan sonra, 1978 yılında vergi müdürü olarak Andersen'e katıldı. 1993 yılında da

Andersen Türkiye ortak yöneticisi oldu. Türk Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Vergi Çalışma Grubu Başkanı olan Şaban Erdikler, Yabancı Sermaye Derneği (YASED) Yönetim Kurulu Üyesi. Erdikler ayrıca Maliye Bakanlığı Vergi Konseyi Üyesi ve Türkiye Etik Değerleme Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi.
Yazının Devamını Oku