Nurten Erk Tosuner

Sabancı: Yabancı ortaklarım bana ‘dur bakalım’ diyor

30 Temmuz 2001
<B>SABANCI </B>Holding Yönetim Kurulu Başkanı Sakıp Sabancı, krizin yabancı sermayeyi olumsuz etkilediğine dikkat çekerek, ‘‘Yabancı sermaye gelmiyor, önceden gelenler de pişman. Böyle devam ederse yabancı sermaye Türkiye'den gidebilir’’ uyarısında bulundu. Henüz, ‘gidiyorum’ diyen yabancı ortağının olmadığını belirten Sabancı, ‘‘Ancak böyle devam ederse, ufukta bu tehlikeyi görüyorum. Yabancılar eskisi kadar istekli değil. İşimizi büyütmek istedikçe, onlar düşünmek, ertelemek istiyor’’ dedi.

H.Ö.SABANCI Holding Yönetim Kurulu Başkanı Sakıp Sabancı, Türkiye'deki krizin yabancı sermayeyi olumsuz etkilediğine dikkat çekerek, ‘‘Yabancı sermaye gelmiyor, önceden gelenler de pişman. Ortam böyle devam ederse yabancı sermaye Türkiye'den gidebilir’’ uyarısında bulundu. Bugün için 'Türkiye'den gidiyorum' diyen yabancı ortağının olmadığını belirten Sabancı, ‘‘Ancak ortam böyle devam ederse, ufukta bu tehlikeyi görüyorum. Yabancılar tevsi ve büyümelere eskisi kadar istekli değil. İşimizi büyütmek istedikçe, onlar düşünmek, ertelemek istiyor’’ dedi.

Sabancı, yabancı ortaklarıyla üç ayda bir yaptıkları idare heyeti toplantılarında da son aylarda Türkiye'yi ve krizi konuşmaktan yapılması gereken işleri konuşamadıklarına dikkat çekti.

Sabancı Topluluğu'nun kriz nedeniyle yılın ilk yarısında hedeflerini yakalayamadığını bildiren Sakıp Sabancı, grubun son olarak bir ay önce 2001 yılı bütçesindeki rakamları revize ettiğini söyledi. Sakıp Sabancı ile krizi ve yabancı sermayenin yanısıra, topluluğun 2001 için belirlediği yeni hedefleri konuştuk.

Türkiye'deki kriz yabancı ortaklarınızla ilişkilerinizi etkiledi mi?

- 17 dünya lideriyle yarı yarıya ortağız. Üç ayda bir idare heyetlerimiz toplanır. Onların ülkelerinde de, buraya geldiklerinde de bizim Barbaros çıkar, Türkiye'yi anlatır. (Barbaros İneci, Sabancı Holding Planlama ve İş Geliştirme Dairesi ekonomi müşaviri). Yabancı ortaklarımla son yaptığımız idare heyeti toplantılarında Barbaros Türkiye'deki son üç aylık değişimi anlattıkça, sırtımdan terler boşanıyor. 'Üç ayda Türk ekonomisi neler yaşadı? Dolar, enflasyon, hükümet nasıl gidiyor? Yapısal değişiklikler ne aşamada? Derviş'i getirdiniz, nasıl gidiyor?' Toplantılara bu sorularla başlayınca, gündem maddesine bir türlü geçemiyoruz. Yabancı ortaklarıma bu sunumu yaptıktan sonra gündeme başla, moralli ol. Türkiye ve Sabancı menfaatine konuş. Daha baştan güreşi kaybediyorum. Bu para değil, yitirilen iş. Krize kadar her yerde büyüyorduk. Yabancı ortaklarımız tevsi ve büyümelere eskisi kadar istekli değil. 'Hele bir düşünelim, hele bir bakalım' diyorlar. Akşam yatıyoruz, sabah kalkıyoruz, her işi bıraktık doları izliyoruz. Sanayicilik aptallık oldu. Halbuki durmadan yatırım yapmamız, büyümemiz lazım.

Peki yabancı ortaklarından Türkiye'ye geldiğine pişman olan var mı?

- Yeni yabancı sermaye gelmiyor, geliyorsa da çok ender. Benim ortaklarımdan bazıları geldiğine pişman olmuş, bugün az konuşuyor, yarın çok konuşabilir. Üretim yoksa, yabancı olsan ne dersin? Bridgestone bana diyor ki 'Ben sana inandım, geldim, ama şimdi ortama bak?' Mevcut ortaklıklarımıza devam edeceğiz. Yabancı ortaklarımızla bugün şaltere basılmış, 'Ben gidiyorum' lafı yok. Ama ortam böyle devam ederse ufukta onu görüyorum. Biz işimizi büyütmek istedikçe, onlar düşünmek, ertelemek istiyor. En sonunda da 'Yahu buraya geldik iyi yapmadık' diyorlar.

Sabancı Topluluğu yılın ilk yarısını nasıl geçirdi?

- Biz krize başkalarına göre likit yakalandık. Allah bizi korudu be! Ya Telekom'u falan alsaydık, Amerikan dolarlarıyla borca girseydik allah bizi korudu. Herkes gibi bizde de yükler var. Başkalarıyla mukayese edilirsem, daha şanslılardan biriyim diyorum. Üretim, ciro, satış hepsinde düşüş var. Şirketlerin dolarla borçları olanlarda yükler daha ağır. İhracatı az olanlarda da yükler fazla. İhracata dönük olanlar daha şanslı. ihracatta hiç sevmediğim bir avantaj var, dolar çok yukarı çıkıyor. Keşke bu avantaj hiç olmasaydı da gümbür gümbür fabrikalarımız çalışsaydı, işsizlere iş verseydik.

Kriz öncesi belirlediğiniz hedeflerinizin ne kadarına ulaşabildiniz?

- 6 aylık dönemde orjinal beklentilerimizi yakalayamadık, bütçeleri değiştirdik, yüzde 20-25 işler aşağı gitti. Son revizyonu 25 gün evvel yaptık. Hedefler yine yüzde 20-25 aşağı gidiyor. Bir daha revizyon yapacak mıyız, allah göstermesin, bir daha kriz gelmesin, bir kere daha hedefler aşağı gitmesin. Bunun anlamı üretim aşağı, maliyetler yukarı demek. Gelecek altı ayda, bir anormallik daha gelmezse belirlediğimiz yeni hedefleri yakalarız umuyorum.

Yatırımlarınız nasıl etkilendi?

- Belli alanlarda, darboğaz geçirenlerde yatırımlar mecburen sürüyor. Ama yeni yatırımlar için ortamın iyileşmesini bekliyoruz.

Grubun bazı sektörlerden tamamen çıkma projeleri hangi aşamada?

- Onlarda da erteleme var. Ben herhangi bir alandan çıkacağım dediğinde, kime, neyi satacaksın?

Koç ve Doğuş grubu ile turizmde bir şemsiye altında toplanma çalışmalarınız hangi noktada?

-
Koç, Doğuş ve bizim turizm sektöründe otellerimiz var, bunları birleştirelim, dünya gidişatına ayak uyduralım dedik. Otelleri birleştirebilirsek, belki THY'nin özelleştirilmesi de palavradan aksiyon haline gelir diyorduk. Fakat Türkiye'de böyle meseleleri konuşmak yerine artık çözümlerin peşinden koşuyoruz. Yarın senetleri nasıl ödeyeceğiz diyoruz. Türkiye artık bugünü, bu saati yaşıyor.

Grup içindeki şirket birleşmeleri sürecek mi?

- Kendi içimizdeki birleşmeleri yaptık, bundan sonra da yapacağız. Ama şimdi önümüzde bazı işler var ki, önce yarını bir geçelim diyoruz. Zaten ne kadar birleştirsek de, dünya ölçeğinde yine de küçük kalacak.


Biz haddini bilmeden harcama yapan bir milletiz

Sakıp Sabancı'nın kriz yönetim stratejisini nasıl özetleyebilirsiniz?

- Vatan bizim, bunu biz iyileştireceğiz. Herkes eskiye nazaran daha verimli çalışacak. Sihirli kelime, verimlilik. Satın alırken daha dikkatli alacağız, stoklara daha dikkatli bakacağız, alışları-satışları daha yakın takip edeceğiz, şirketlerimizi daha akıllı yöneteceğiz, tasarruf edeceğiz ve üreteceğiz. Üretmek çok önemli. Hükümetin arada bir ayranı kabarıyor, 'Mercedesler'i satacağım' diyor, ama okullardaki eğitimden başlayarak tasarrufa gitmeliyiz. Hepimiz, haddini bilmeyen bir harcama havasına geldik. Bu ne özel tayyareler, bu ne yatlar? Bazı istisnalar ve kabul edilebilecek gruplar alabilir, ama bu nasıl yalılar, Los Angeles'te yok. Biz haddini bilmeyen bir milletiz.

Peki uzun vadede Türkiye ekonomisinden umutlu musunuz?

- Uzun vadede güçlü Türkiye olacak, bu Türkiye'de Sabancı da yerini alacak. Ama bu ülkeye güven, istikrar, devamlılık gecikmeden gelmeli. Biz sanayiciyiz, üretmenin, makina almanın mecnunuyuz. Frenler Ankara'dan gelse de alıştık, gaza bas, frene bas, kaderimiz dedik. Yola devam edeceğiz, Türkiye'nin başka çaresi yok.

Akbank için ortaklığı karnımızda tutuyoruz

Akbank için Deutsche Bank'la görüşmelerinizi rafa mı kaldırdınız?

- Türkiye'deki bütün bankaları toplayınca dünyanın dev bankalarının biri bile olmuyor. Büyümek mecburiyetindeyiz, onun için de yabancı sermaye şart. İftihar edilecek bir Akbank'ımız var. Eğri büğrü işler yok. Akbank kimseye politikacı telefonuyla kredi vermiyor. Gelen telefonu adamın yüzüne yapıştırıyoruz. Akbank'ta dünyayı bilenlerle ortak olmak istiyoruz. Ama bugün gidip de 'Gel bana ortak ol' dersek, 'Nasıl yapalım ağam, şu hale bak' demez mi? Ortaklık görüşmelerini rafa kaldırmadık, ama karnımızda tutuyoruz, erteledik. Çok üzülüyorum. En önemli kriter ve en pahalı olan zamandır, zaman boşa gidiyor. Tabii bu arada onlar başka yere de gidebilir.

Kriz Sabancı Topluluğu'nun hedeflerini nasıl değiştirdi?

Kriz öncesi Revize hedef

Kár 1.2 milyar dolar 850 milyon dolar

Ciro 11 milyar dolar 9 milyar dolar

İhracat 720 milyon dolar 720 milyon dolar


SAKIP SABANCI

Hacı Ömer Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Sakıp Sabancı, 1933 Kayseri doğumlu. Bossa Un Fabrikası'nda veznedarlıkla iş hayatına başladı. 1964'ten itibaren 25 yıl süreyle Adana ve Kocaeli Sanayi Odaları, Türkiye Sanayi ve Ticaret Odaları Birliği üyeliği ve başkanlığı yaptı. 1986 yılında TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanlığı'nı üstlendi, 1987-1990 yılları arasında TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanlığı'nı yaptı. Sabancı'nın yayınlanan 11 kitabı bulunuyor. Türkiye'deki çeşitli üniversiteler tarafından fahri doktorluk ünvanı verilen Sabancı, 1987 yılında ‘‘Belçika Kraliyet Nişanı’’, 1992'de Japon Hükümeti tarafından ‘‘Kutsal Hazine Altın ve Gümüş Yıldız Nişanı’’ ile onurlandırıldı. 1999 yılında New York'da FABSIT Vakfı tarafından ‘‘yılın işadamı’’ ödülünü, Türk-Amerikan İşadamları Derneği (TABA) tarafından ‘‘Türkiye Tanıtım Ödülü’’ aldı.
Yazının Devamını Oku

Türkiye'de insanlar her yıl sınıf düşüyor

23 Temmuz 2001
<B>PERAKENDE</B> sektörünün dolar bazında yüzde 40 küçüldüğünü söyleyen Kiğılı Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Kiğılı, Türkiye'de her yıl insanların sınıf gerilediğine dikkat çekti. Kiğılı, ‘‘Bu yüzden belli bir kalitenin altına düşmeden, her grubun alıcı olacağı şekilde ürün gamını çok geniş tutmak gerekiyor’’ dedi.

KRİZDE perakende sektörünün dolar bazında yüzde 40 oranında küçüldüğünü söyleyen Kiğılı Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Kiğılı, Türkiye'de her yıl insanların sınıf gerilediğine dikkat çekti. ‘‘Bu yüzden belli bir kalitenin altına düşmeden, her grubun alıcı olacağı şekilde ürün gamını çok geniş tutmak gerekiyor’’ diyen Kiğılı, önümüzdeki beş yılda ünlü markaların ucuza satılacağı ‘‘outlet center’’ların giderek yaygınlaşacağını söyledi.

Kiğılı, daha ucuz maliyetli üretim için Bulgaristan ve Romanya'ya yatırıma gidenlerin ise gelecek beş yılda hüsrana uğrayacaklarını öne sürdü. Hazır giyim sektöründe 42 yılını geçiren Abdullah Kiğılı ile krizin perakende sektörü ve hazır giyimin yanısıra spora olan etkilerini de konuştuk.

Kriz perakende sektörüne nasıl yansıdı?

- Son on yıldır Türkiye'de süpermarketler, hipermarketler ve büyük alışveriş merkezleri açısından büyük bir gelişme yaşandı. Hazır giyim sektörü de bu alışveriş merkezlerinin içinde yerini aldı. Ekonominin daraldığı 1999'da bile bu gelişme sürdü. 2000 yılı kasım ayındaki kriz, kurlar hızlı artmadığı için perakendecilik sektörüne büyük bir darbe vurmadı. Ancak dalgalı kur sistemine geçilmesinden sonra tüm perakendecilik sektöründe bir gerileme ortaya çıktı.

Müşteri ve alışveriş miktarındaki azalma ne oldu?

- Büyük alışveriş merkezlerinde bugün müşteri sayısı yüzde 25-30 arasında azaldı. Gelen müşterilerin yaptığı alışveriş tutarlarında da yüzde 25-30 oranında azalma kaydedildi. Perakende sektörü dolar bazında asgari yüzde 40 küçüldü.

Peki bundan sonra sektörün geleceğini nasıl görüyorsunuz?

- Ekonomi ile siyaset arasındaki bu uyumsuzluk kısa sürede çözümlenemeyecek gibi görünüyor. Bu iş vakit alacak. O zaman Türkiye'deki aileler tüketimlerini özellikle büyük kalemlerde ertelemek zorunda kalacak. Zor günler için elinde bir miktar para tutmayı tercih edecek. Yüksek faiz ve dalgalı kur nedeniyle gelir dağılımındaki bozulmanın bu şekilde devam etmesi, özellikle orta ve ortanın altındaki gelir grubundaki aileler çok zorunlu ihtiyaçlar dışındaki mal ve hizmetlere de alıcı olamayacak.

Marka sadakatine ne olacak?

- Müşterinin marka sadakati sadece Türkiye'de değil, dünyanın gelişmiş ülkelerinde de eskisi kadar güçlü değil. Gelecek yıllarda müşterilerin ve müşterisi olmayanların tercih ve eğilimleri konusunda çok kapsamlı araştırmalar yapılması kesinlikle şart.

Yeni dönemde neler ön plana çıkacak?

- Artık müşterinin yaşı, cinsiyeti, geliri, hayat tarzı, mesleği, eğitimi, dünya görüşü gibi kriterler tüketici davranışlarının analizini kolaylaştıracak. Yalnız A, yalnız B ya da C grubuna yönelik mağazalar kesinlikle istikrarlı bir ciro artışını sağlayamayacak. Çünkü Türkiye'de bu gruplar Avrupa ülkelerindeki gibi kesinlikle oturmuş değil. Türkiye'de her yıl insanlar sınıf düşüyor. Her yıl insanlar, artan maliyetler, hayat pahallılığından dolayı sınıflar aşağı inmeye başladı. Bu yüzden ürünlerde, belli bir kalitenin altına düşmemek koşuluyla, A'dan D'ye her grubun alıcı olacağı şekilde ürün gamını çok geniş tutmak gerekiyor.

Firmalar krizlere hazırlıklı mı?

- Türkiye'deki ani iniş ve çıkışlar yaşanıyor. Firma yönetimleri değişim süreçlerindeki ani virajlara tökezlemelere ataklara her an hazır olmak zorunda. Yeni krizlerde ayakta kalmanın senaryosunu bugünden hazır etmek mecburiyetindesiniz. Bu olmadığı takdirde büyüme hızı ortalama yüzde 5 seyrederse o zaman özellikle orta ve ortanın üzerindeki tüketim eğilimi devam edecek demektir. Büyüme hızı yüzde 3'lerde kalırsa işler durma noktasına gelir, o zaman ne yapılacağı konusunda da firmalar şimdiden hazırlıklı olmalı.

Bu kış konfeksiyon ürünlerinin fiyatı nasıl olacak?

- Hazır giyimde kullanılan birçok hammadde yurtdışından geliyor. Bu kış fiyat artışları, geçen yıla göre yüzde 100'ün üzerinde olacak. Krizde insanların büyük bölümü fakirleşti. Eylülden itibaren vitrinlerdeki fiyatlar hepimizi şaşkına döndürecek. Vitrinlerde ancak bu etiketlerin fotoğrafı çekilebilir, başka birşey yapılması mümkün değil.

Hazır giyim bu zorlu kışı geçirmek için neler yapıyor?

- Sektörde inanılmaz derecede daralma var. Hiçbirimiz bir önceki yılki ürün adedini asla yapamayız. Çok az üretim yapmak zorundayız artık. Yarınımızdan

Siz krizden nasıl etkilendiniz, ne gibi önlemler aldınız?

- Kriz öncesinde 2001 yılı içinde 7-8 yeni mağaza açmayı planlıyorduk. Ama sadece Antalya'daki mağazamızı açabildik. Bu şartlarda yeni yatırımlara girmek çok zor. Krizle birlikte fiyat politikamızı da değiştirdik. Kárlılığı geçiş devresidir diye rafa kaldırdık.

Tekstilcilerin yatırımlarını Bulgaristan ve Romanya'ya taşımalarını doğru buluyor musunuz?

- Kriz dönemlerinde hepimiz gittik, oraları inceledik. Ama maliyeti ucuzlatacağım diye oraya yatırım yapan arkadaşlar çok iyi düşünmeli. Bugün oraya ucuz diye gidenler, bu ülkelerin AB'ye girmesiyle orada işçiliğin ucuz olmayacağını ve maliyetlerin artacağını dikkate almalı. Bu yatırımlar boşa gidebilir. Ben orada yatırım yapmayı iyi gözle görmüyorum. Yatırım yapanların da beş yıl sonrası bana göre meçhul.

Erkeğe altı yılda bir takım elbise

Erkek giyim üreticisi olmanın kadın giyimine göre avantajlı-dezavantajlı yönleri var mı?

- Bizim gibi erkek giyim firmalarının işi daha zor. Çünkü erkek, Türk aile yapısında kendini en son düşünen kişi. 25 yaşın üzerinde yaklaşık 18 milyon erkek var Türkiye'de. En fazla üretim yapılan takım elbise adedi ise 3 milyon adet. Bu demek ki bir erkeğe altı yılda bir takım elbise düşüyor. Kadın giyim firmalarına göre kárları, adetleri daha belli ve istikrarlı. Kadın giyimiyle uğraşanların hepsi satışların, renklerin, modellerin sürekli değişmesinden dolayı kısa zamanda önemli mesafe kaydediyor, ama bu çok kısa sürüyor. Hızlı çıkışın yanında hızlı inişe geçiyorlar.

Yabancı markaların durumu nedir?

- Yabancı markalarda geri dönüş başladı. Gelen yabancı markaların yüzde 95'i şu anda Türkiye'de zor durumda. Zirvede gibi görünen Zara ve Mango dışındaki büyük markaların çoğu hüsrana uğradı. Tüketimin daraldığı ve alım gücünün azaldığı Türkiye'de Avrupa malı satmak o kadar kolay değil artık.

ABDULLAH KİĞILI

Kiğılı Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Kiğılı, 1943 Malatya doğumlu. İstanbul Erkek Lisesi mezunu. İTO, İSO, Giyim Sanayicileri Derneği Üyesi. GSD Dış Ticaret Holding'in ortağı. 1983-1990 yılları arasında ANAP İl Başkan Yardımcılığı yaptı. 1991'de Türkiye Futbol Federasyonu'nda görev aldı. 1996'da Futbol Federasyonu Başkanlığı yaptı. 25 yıldır Fenerbahçe Kongre Üyesi olan Kiğılı, Aziz Yıldırım'ın geçtiğimiz dönem başkanlığı sırasında Asbaşkanlık ve basın sözcülüğünü yürüttü.

Yazının Devamını Oku

Bilgiye çabuk ulaşan krizde ayakta kalır

16 Temmuz 2001
<B>ABD'</B>li bilişim devi EMC Corporation'ın Türkiye Genel Müdürü Cem Fındıklıoğlu, Türkiye tarihinin yaşadığı en ciddi krizde, bilgiye çabuk ulaşan ve teknolojiyi kullanabilen firmaların ayakta kalabileceğini söyledi. Fındıkoğlu, ‘‘EMC, Türk pazarına uzun vadeli bakıyor’’dedi. WALL Street'in harika çocuğu olarak tanınan ABD'li bilişim devi EMC Corporation'ın Türkiye Genel Müdürü Cem Fındıkoğlu, Türkiye tarihinde yaşanan bu en ciddi krizde, elindeki verileri ve teknolojiyi kullanabilen firmaların yaşama şansının fazla olduğunu söyledi. Özellikle kriz dönemlerinde firmaların sahip olduğu bilgiyi koruması ve elindeki verilere en kısa sürede ulaşabilmesinin önemine dikkat çeken Fındıkoğlu, ‘‘İşletme maliyetini azaltabilen, rakiplerinden önce bir ürünü piyasaya sunabilen, zamandan tasarruf sağlayabilen ve teknolojiyi kullanabilen firmalar ayakta kalabilme şansını yakalayabilir’’ dedi.

EMC Corporation'un krize rağmen Türkiye'ye yatırımlarına devam ettiğini belirten Cem Fındıkoğlu ile veri toplamanın şirketler için öneminin yanısıra EMC'nin krizdeki Türkiye'ye bakışını konuştuk.

* Kriz veri toplama sektörünü etkiledi mi?

- Ekonomik krizden her sektör belli ölçüde payını aldı. Teknoloji sektörü de bundan etkilendi. Biz kurumsal pazara hitap ediyoruz, tabii bu pazarda da bir yavaşlama sözkonusu oldu. Kurum genelinde bilgilerin depolandığı ve bilgi adreslerinin olustuğu ürünler satıyoruz. Kurumların sahip olduğu ve sakladığı bilgi hacmi gün geçtikçe artıyor. Bu yüzden biz son kullanıcıya hitap eden sektörlerden çok daha az etkilendik.

* EMC krizi nasıl değerlendiriyor?

- EMC olarak bunu geçici bir dönem olarak görüyoruz. Türkiye bundan önceki dönemlerde de defalarca kriz ortamı yaşadı. Son krizde içinde bulunduğumuz ortamı ve ülkenin gerçeklerini ana firmamıza çok iyi anlatma fırsatı bulduk. Onlar da krizin boyutunun büyük olması nedeniyle Türkiye'yi çok yakından takip ediyorlar. Bu sürecin geçiş dönemi olduğuna inanıyorlar. Türk pazarına uzun vadeli bakıyorlar. Yatırımlarımızı her geçen gün ölçülü oranda artırmaya devam ediyoruz. Ankara şubemizi kriz döneminde açtık.

* Zor dönemlerde firmalara teknolojinin katkıları neler olabilir?

- Bir takım şeylerin yanlış gittiğini biliyoruz. Ancak yanlışları düzeltmek için maalesef böyle sıkıntılı dönemler yaşamak gerekiyor. Ateşin söndürülmesi gereken bir dönem yaşıyoruz. Altyapı iyileştirilebilirse, dünyadaki teknolojilerin çok daha rahat Türk tüketicilerine ulaşması sağlanabilir. Bugün internet herkesin hayatını kolaylaştıracak bir yapıya sahip ama altyapı yeterli olmadığı için yeterince yararlanamıyoruz. Kriz dönemlerinde yatırımları azaltmak yerine, imkanların daha verimli kullanarak krizden çıkış sürecinden sonra Türkiye'nin yeniden yapılanmasında önemli bir rol oynamak gerektiğine inanıyoruz.

* Firmalara ne gibi avantajlar sunuyorsunuz?

- Özellikle kriz dönemlerinde firmaların sahip olduğu bilgiyi koruması ve elindeki verilere en kısa sürede ulaşabilmesi çok önemli. EMC teknolojisi kullananlar, rakiplerinden daha önce bir ürünü piyasaya sunma şansını yakalayabiliyor. İşletme maliyetlerini azaltabiliyor ve zamandan tasarruf sağlıyor. EMC, şirketlere veri saklama depolama sistemleri, disk ve kablolardan oluşan fiziksel bir ortam sunuyor. Kurumları bir yazılımla risklere karşı koruyor. Bilgiye en hızlı ulaşan, bu bilgiyi en iyi şekilde kullanan ve bundan çok değişik ürünler üreten şirketler liderliğe oynama şansına sahip oluyor. Giderek artan verilerin çok hızlı ulaştırılması, çok hızlı kararların alınması ve bunların hızla ciroya dönüştürülmesi önemli.

* EMC'nin Türkiye'de hedeflediği pazar payı nedir?

- EMC, kurumsal veri depolama sektöründe dünya genelinde yüzde 30 pazar payına sahip. Türkiye'de ise bu oran yüzde 15-20 arasında değişiyor. Krizi bir yana bırakırsan, hedefimiz dünyadaki yüzde 30'luk pazar payını Türkiye'de de yakalamak. Ancak krizden dolayı teknoloji pazarı küçüldü.

* Türkiye'deki müşterileriniz hangi sektörlerden?

- Resmen EMC teknolojisi kullanan 30 kurumsal müşterimiz var. Bizim sunduğumuz teknolojiyi tercih eden firmalar 7 gün 24 saat boyunca bilgiye her an ulaşabilmesi gereken büyük ölçekli ve veri kapasitesi çok kurum ve kuruluşlar. Örneğin bunların 14'ü finans kuruluşu. Türkiye'nin en büyük iki GSM operatörü de bilgilerini EMC teknolojisiyle depoluyor. Bilgiye ulaşamama gibi bir riski asla taşıyamayacak olan kuruluşlar bizimle çalışıyor.

Şirket verilerini saklıyoruz

* EMC'nin sunduğu sistemin özelliği nedir?

- Günümüz şirketlerinin en önemli sorunlarından biri, şirket bünyesinde toplanan verilerin saklanması. Şirketlerde risk faktörünü aza indirgeyen EMC'nin ürettiği akıllı makinelerin dünyada benzeri yok. Şirketlere ait verilerin toplandığı akıllı EMC makineleri, dünyanın neresinde olursa olsun, makineye dolayısıyla içerdikleri veriye zarar verebilecek her türlü değişikliği fark edebilecek gelişmiş sensorlara sahip. Bu alıcılar sayesinde içinde bulundukları ortamın sıcaklık değişimini bile fark eden makine, en ufak bir tehlike anında EMC'nin İrlanda üssünü ya da Amerika'yı otomatik arıyor, Makine onarılmayı beklemiyor, üsleriyle konuşarak uzaktan kumanda yöntemiyle sorun çözülüyor.

CEM FINDIKOĞLU

EMC Türkiye Genel Müdürü Cem Fındıkoğlu, 1968 İstanbul doğumlu. 1990 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği'nden mezun oldu. 1991'de İstanbul Üniversitesi Uluslararası İş İdaresi MBA sertifika programını bitirdi. İş hayatına 1993 yılında NCR Corporation'da başladı. Daha sonra adı AT&T Global Enformasyon Çözümleri olarak değişen şirkette 1996'ya kadar ürün müdürü olarak çalıştı. 1996 yılında Oracle'a geçti. 1999'un ilk aylarında EMC Corporation Türkiye Satış Müdürü oldu. Kasım 2000'de de yeni oluşturulan EMC Corp. Türkiye Genel Müdürlüğü'ne getirildi.
Yazının Devamını Oku

Aksa: Krize rağmen dünya devlerine kafa tutuyoruz

9 Temmuz 2001
<B>AKRİLİK </B>elyaf sektörü, tüm Türkiye'yi derinden sarsan krize meydan okuyor. Birçok firmanın birbiri ardına kapısına kilit vurduğu reel sektörde, akrilik elyaf üreticileri, kriz öncesindeki gibi tam kapasite çalışmaya başladı. Trikotaj, battaniye, halı, çorap gibi değişik ürünlerin hammaddesi olan elyafı üreten Aksa Akrilik Kimya Genel Müdürü Selçuk Ergin, ‘‘Genelde sektörde yüzde 35 küçülme oldu. Ancak bizim sektörümüzde düzgün çalışanların hepsi ayakta, yamuklar devrildi’’ dedi.

Özellikle hammadde sağladıkları KOBİ'lerin kendilerini çabuk toparlayıp ihracata ağırlık verdiğine işaret eden Selçun Ergin, Mart ayında yüzde 50'ye kadar düşen üretim kapasitesinin Haziran'dan itibaren tam kapasiteye ulaştığını söyledi. Ergin, yıllık 250 bin ton üretim kapasitesiyle dünyanın tek çatı altındaki en büyük entegre akrilik elyaf üreticisi olan Aksa'nın, yeni ürünü branda ipliği ile de dünyanın bu konudaki ilk dört firması arasında yer alacağını belirtti. Akkök Şirketler Grubu'na bağlı Aksa Akrilik Kimya'da 31 yılını geçiren Genel Müdür Selçuk Ergin'le krizi ve sektörün genel durumunu, yeni ürünleri konuştuk.

Akrilik sektörü krizden nasıl etkilendi?

- Türkiye'deki akrilik tüketimi ve müşterilerin mali yapısındaki sağlıklı büyüme, 1998'den bu yana ciddi darbeler aldı. Akrilikteki endüstri sirketlerinin canlılığını koruduğunu, satış ve ihracatlarından takip ediyorum. Tabii mali güçleri 3-4 yıl önceki kadar güçlü değil. Ürettiğimiz akriliği kullanan müşterilerimiz iri KOBİ'ler. Onların ürünlerinin kalitesi ve rekabet güçleri bizi birebir ilgilendiriyor. Zordaki müşterilerimize yardımcı olmaya çalışıyoruz. Ama onlar ne yazık ki büyümek ve teknoloji yenilemek için ciddi borçlara girdi. Özellikle yatırımda krize yakalanların mali güçleri zayıfladı. Akrilik kullanan firmalar ihracata ağırlık vermeye başladı ve küçüldü. Ancak müşterilerimizin hepsi hálá ayakta, batan firma yok çok şükür. Genelde ise sektörde yüzde 35 küçülme oldu. Bizim sektörde düzgün çalışanların hepsi ayakta, yamuklar devrildi.

Aksa krize karşı neler yapıyor?

-
Krize rağmen müşteri portföyümüz canlılığını korudu. Ancak biz de kapasitemizi Ocak'ta yüzde 75'e, Mart'ta yüzde 50'ye düşürdük. Nisan'da yeniden yüzde 75'e, Mayıs'ta tam kapasiteye çıktık, Haziran da böyle geçti. Temmuz'da da tam kapasite çalışmaya devam edeceğiz. Kriz öncesinde ayda 4-5 bin ton olan ihracatımızı krizle birlikte 8-9 bin tona çıkarttık. İhracatın üretimdeki payını yüzde 25'ten yüzde 50'ye yükselttik. Kriz boyunca hiç kimseyi çıkartmadık. Sadece Mart ayında ücretli izin kullandırdık. Ocak'ta yüzde 10, Temmuz'da yüzde 40 zam verdik. Gerekirse yine zam vereceğiz, çünkü çalışanlarımızla varız. Haklarını almaları gerek.

İhracatınızı artırırken yeni pazarlara girdiniz mi?

- Bugün 5 kıtada, 40'dan fazla ülkede, 250'ye yakın sanayi kuruluşu bizim ürünlerimizi kullanarak trikotaj, çorap, battaniye, halı gibi tüketim mallarını üretiyor. Geçen yıl 70 milyon dolarlık ihracat yaptık, bu yıl 100 milyon doları hedefliyoruz. Kriz öncesinde Çin'e mal satmıyorduk, şimdi bu ülkeye sürekli mal gönderiyoruz. Amerika, İtalya, İspanya ve Rusya pazarlarına da yüklenmeye başladı.

Krizden önce neden Çin'e mal satmıyordunuz?

- Çin'de fiyatlar düşük, kárlılığı az ve çok kaprisli bir pazar. Sizden bir kerede büyük çaplı mal alarak sizi tembelliğe alıştırıyor. Büyük alımları karşılamak için birden şişmanlıyorsunuz, büyüyorsunuz. Sonra bu alımı durdurunca zor durumda kalıyorsunuz. Bu yüzden mümkün olduğunca Çin gibi büyük alımlar yapan ülkeler yerine, sürekli ama az alan müşterileri tercih ediyoruz.

Aksa'nın dünya elyaf pazarındaki yeri nedir?

- Türkiye'de akriliğin gelişmesi son 30 yılda çok ciddi oldu. Dünyada ve Türkiye'de akrilik tüketiminde son 30 yılda yaşanan gelişme, Aksa'ya dünya çapında bir tesis olma şansı verdi. Yalova'da yıllık 250 bin ton üretim kapasitesiyle dünyanın tek çatı altındaki en büyük entegre akrilik elyaf üreticisiyiz. Akrilikteki bu dinamizmin yaratıcıları da bizim müşterilerimizdir. 30 yıl önce ürünlerinde akrilik kullanan 3 firma varken, bugün 100'ün üzerinde şirket var. Bunların tamamına yakını ihracat yapıyor ve sürekli pazar değiştiriyor. Sektörde rekabetçi bir dinamizm var.

Çürümeyen tente için elyaf

Aksa'nın üzerinde çalıştığı yeni ürünleri hangi aşamada?

- Yeni ürünlerimizin başında pigment boyalı dediğimiz, tektsil ürünlerinin hammaddesi geliyor. Tenteler, brandalar, döşemelikler, bahçe mobilyalarında kullanılan bütün ipliklerin hammaddesini bu yıl pazara vereceğiz. Yeni ürünümüz dış şartlara çok dayanıklı bir akrilik elyaf. Dış şartlarda 24 saat, 365 gün de kalsa solmuyor ve çürümüyor. Dünyada katma değeri çok yüksek olan bu ürünü dünyada sadece İtalyan, Alman ve Portekizli toplam üç firma üretiyor, biz dördüncü olacağız.


Ödediğim vergiyi helal etmiyorum


Aksa Akrilik Kimya Genel Müdürü Selçuk Ergin, Türkiye'nin en büyük sorunlarından birinin de kayıt dışı ekonomi olduğunu hatırlatarak, ‘‘Verdiğimiz vergileri helal etmiyorum, çünkü doğru yerlere harcanmıyor. Devlet israfının önüne geçilmeli ve vatandaş ödediği verginin hesabını sormalı’’ diyor. Ergin, kayıt dışı ekonomi sorunun bugün Siyasi Partiler Yasası kadar ciddi olduğuna işaret ederek, güçlü bir devlet için bunun şart olduğunu söylüyor.


SELÇUK ERGİN


Aksa Akrilik Kimya Genel Müdürü Selçuk Ergin, 1939 İstanbul doğumlu. Ankara Koleji, Kabataş Erkek Lisesi mezunu olan Ergin, İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Fakültesi'ni bitirdi. 1969 yılından beri Aksa Akrilik Kimya'da çalışıyor. Halen Aksa Akrilik Kimya Sanayi, Akkim Kimya Sanayi, Aktops Tekstil Sanayi Yönetim Kurulu Üyesi. Akenerji Otoprodüktör Grubu'nda Yönetim Kurulu Murahhas Üyesi. Yalova Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Üyesi olan Ergin, ayrıca Yalova Sanayiciler Derneği, Yalova Sanayiciler ve İşadamları Derneği, Türkiye Kimya Sanayicileri Derneği üyesi, TÜSİAD üyesi.
Yazının Devamını Oku

Nurten Erk: Nurten'in konukları

11 Haziran 2001

Denizci, devletle inatlaşmayı bıraksın

Yazının Devamını Oku