Nurten Erk Tosuner

100 milyon doları yakaladı sağlık hastanesine yöneldi

6 Aralık 2004
<B>SAĞLIK </B>Kuruluşları Derneği Başkanı Mehmet Ali Aydınlar, kamu hastanelerinin yerel yönetimlere devredilerek, özerk işletmeler haline getirilmesinin pek mümkün görünmediğini söyledi. Aydınlar, kamu hastanelerinin özerkleştirilmesine eğitim hastanelerinin dahil edilmediğini hatırlatan Aydınlar, ‘Büyük şehirlerdeki hastanelerin çoğu eğitim hastanesi. Yani bunları Sağlık Bakanlığı kendi bünyesinde tutuyor gibi. Sadece küçük illerdeki hastaneler yerel yönetimlere devrediliyor olacak’ dedi.

1993 yılında çoğunluk hissesini ve yönetimini devraldığı 50 yataklı semt hastanesini bugün 400 yataklı ve 100 milyon dolar cirolu bir hastane zincirine dönüştüren Aydınlar, iki yeni hastane için hazırlıklarını sürdürüyor. Bugüne kadar Acıbadem zincirine 200 milyon dolarlık yatırım yapan Aydınlar’ın hedefi, YÖK’ten izin çıkması halinde önümüzdeki yıl ‘Sağlık Bilimleri Üniversitesi’ni Harvard Üniversitesi işbirliği ile hizmete sokmak.

Acıbadem Sağlık Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Aydınlar ile sağlık sektörünün genel sorunlarını ve reformların yanısıra Acıbadem’in geleceğe dönük yeni yatırım projelerini konuştuk.

Sağlık sektöründe acilen neler yapılması gerekiyor?

- Türkiye’de en önemli reform, Genel Sağlık Sigortası’nın (GSS) çıkarılması. Bu sigorta herkes için gerekli. Ödeme gücü olan kendi sigorta primini ödeyecek, ödeme gücü olmayanların primini devlet ödeyecek. Devlet hem yeşil kartı ödediği, hem de sistemi sübvanse ettiği için zaten ciddi kaynak ayırıyor. GSS ile devlet daha az para ödeyecek ve SSK, Emekli Sandığı gibi kurumlar arasında da fark kalmayacak. Devletin satın aldığı hizmeti daha kolay kontrol edebilecek. Aile hekimliği de Türkiye için daha iyi olabilir.

Kamu ve SSK hastanelerine ilişkin projelere nasıl yaklaşıyorsunuz?

- Kamu hastanelerinin yerel yönetimlere devredilerek, özerk işletmeler haline getirilmesi ne kadar gerçekleşebilir bilmiyorum. SSK hastaneleri de Sağlık Bakanlığı’na devrediliyor. Ancak kamu hastanelerinin özerk hale getirilmesinde eğitim hastaneleri yok. Baktığımızda İstanbul’daki bütün hastaneler devlet hastanesi. Numune, Şişli Etfal, Kartal Devlet, Bakırköy, bunların hepsi eğitim hastanesi. Yani kamu hastanelerinin büyük kısmı eğitim hastanesi olduğu için Sağlık Bakanlığı bunları kendi bünyesinde tutuyor gibi olacak. Sadece küçük hastaneleri ve küçük illerdeki hastaneleri yerel yönetimlere devrediyor, ama büyük şehirler için bu sözkonusu değil görünüyor.

Krizlerde büyüme sürecini hızlandırdınız. Krizden etkilenmediniz mi?

- Krizden etkilenmemek mümkün değil. Biz teknoloji satın alıyoruz, borçlarımız dövizle. Krizlerde bu anlamda çok zarar gördük. Borçlarımız arttı, varlıklarımız küçüldü, iş hacmi daraldı, kár marjlarımız düştü. Ama biz krizleri hep fırsat olarak gördük. Türkiye mutlaka bu krizden çıkacak, o zaman krizler yatırımlarımızı, hızımızı kesmemeli diye düşündük. Çünkü biz gerçekten Türkiye’ye ve sağlık sektörünün gelecegine inanıyoruz. Kriz sonrasına hazır olmak için hiçbir şey yokmuş gibi yatırımlarımıza ve büyümeye devam ettik. 2003, 2004 Acıbadem’in patlama yılları diyebiliriz. Bu da krizde işe devam etmemizin, kararlılığımızın neticesi.

Sağlık sektöründeki vizyonunuz nedir?

- İnsan sağlıyla ilgili ne yapılması gerekiyorsa bunların hepsini yapabiliyor olmak bizim için çok önemli. Özellikle nörolojik bilimler ve kanser konusunda uzman bir hastane olmak istiyoruz. Gücümüzün yettiği yere kadar koşacağız. Sistemi büyütmek ve sektörde kalıcı olmak istiyoruz. Şimdi sağlık bilimleri üniversitesi kurma projemiz var. İnşallah bu yıl YÖK’ten izin almayı ümit ediyoruz. Eğer izin alırsak, bu konuda da çok iddialı şeyler yapacağımızı düşünüyoruz. Biz de çok ciddi bir alt yapı var. Niçin buralarda eğitim yapılmasın, niçin buradan gençlerimiz yetişmesin? İzin aldığımız takdirde üniversiteyi önümüzdeki eğitim yılına yetiştirebiliriz.

Örnek veya destek alacağınız bir model olacak mı bu konuda?

- Evet var, Harvard Üniversitesi. Zaten Harvard’la bir işbirliğimiz var. Üniversite aşamasında da onlarla yine koordineli çalışacağız. Amacımız, konusunda dünyanın sayılı üniversitelerinden biri olmak. Az öğrenci alıp, sektöre nitelikli eleman yetiştirmek istiyoruz.


SAĞLIK Kuruluşları Derneği Başkanı ve Acıbadem Hastaneleri Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Aydınlar, 1993 yılında çoğunluk hissesini ve yönetimini devraldığı 50 yataklı semt hastanesini bugün 400 yataklı ve 100 milyon dolar cirolu bir hastane zincirine dönüştürdü. Aydınlar’ın hedefi, YÖK’ten izin çıkması halinde ‘Sağlık Bilimleri Üniversitesi’ni hizmete sokmak.

Acıbadem’e 11 yılda 200 milyon dolar yatırdık

2004 yılı cironuz ne olacaK?

- Ciroya göre 2003 yılında Türkiye’nin en büyük 251’inci şirketiyiz. İlk 9 aylık sonuçlara göre de geçen yıla göre net kárımızda yüzde 30’luk artış var. 2004 yıl sonunda hedeflediğimiz 100 milyon dolara inşallah ulaşacağız.

Acıbadem Hastanesi, bugüne nasıl geldi?

- Acıbadem, 1991’de ikinci el cihazlarla kurulmuş, 50 yataklı küçük bir semt hastanesiydi. 1993’te çoğunluk hisselerini ve yönetimi aldım. 1995’den itibaren Bağdat, Etiler, Soyak’ta poliklinik kurduk. Acıbadem’in yatak kapasitesini de 50’den 150’ye çıkardık. Bakırköy’de 130 yatakla hizmete başladık. Göz Sağlığı Merkezi açtık. Bugün 400 yatak, 3 bin çalışanımız var. Bugüne kadar 200 milyon dolar civarında yatırım yapmışızdır. Yatırımları genelde yüzde 50 özkaynak, yüzde 50 yabancı kaynakla yaptık.

İki yeni hastane daha geliyor

Yeni hastane projeleriniz hangi noktaya geldi?

- Bursa’daki hastane projemize başladık. Geçenlerde IFC ile 20 milyon dolarlık kredi sözleşmesi imzaladık. Çalışmalar tüm hızıyla devam ediyor. Amacımız önümüzdeki yılın son çeyreğinde Bursa hastanemizi hizmete almak. Maslak’taki 200 yataklı hastane projemizde 3 yıldır ruhsatla uğraşıyoruz. İnşallah bu yıl ruhsatı alacağız. 1.5 yılda bitirmeyi planlıyoruz.

Sigorta sektörüne neden girdiniz?

- Bu yıl Bayındır Hayat Sigorta’yı satın alarak ünvanını Acıbadem Sigorta yaptık. Sadece sağlık sigortası yapıyoruz. Bu konuda da iddialıyız. Sağlık grubu ve sağlık sigortacılığı birbirini tamamlayan unsurlar.

Yabancılarla evlilik düşünmüyoruz

Yabancılarla evlilik düşünüyor musunuz?

- Türkiye’de sağlık sektörüyle ilgilenen herkes önce bize geliyor. Hem halka açığız, hem bu konudaki en büyük grubuz. Ama biz kendi işimizi kendimiz yapmayı tercih ediyoruz. Halka açıklık oranımızı biraz daha artırabiliriz ama evlilik düşünmüyoruz. 2000’de halka arz olduk. 2004’de yabancı yatırımcılardan gelen talep üzerine yüzde 15 olan halka açıklık oranımızı, yüzde 23’e çıkardık. Bunun da yüzde 16’sı yabancı fonlarda.

MEHMET ALİ AYDINLAR

Acıbadem Sağlık Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Aydınlar, 1956 Arapgir doğumlu. Haydarpaşa Lisesi’nden sonra İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi İşletme Yüksek Okulu’ndan mezun oldu. 1981 yılında Mali Müşavirlik ofisi açarak çalışma hayatına atıldı. 1986’da Aydınlar Sigorta, 1993’te Darülziyafe Türk Mutfağı Lokantası’na ortak oldu. 1993’te Acıbadem Hastanesi’nin hisselerinin büyük bölümünü alarak yönetime geçti. 2004’de Bayındır Hayat Sigorta’yı alarak Acıbadem Sigorta adıyla sigorta sektörüne girdi. Son 4 yıldır Sağlık Kuruluşları Derneği’nin Başkanlığı’nı yürütüyor.
Yazının Devamını Oku

Çarşı, 6 milyon dolara Boyner oldu, dünyaya açıldı

29 Kasım 2004
BOYNER’in Çarşı mağazaları, geçtiğimiz ekimde ‘Boyner’ mağazalarına dönüştü. 31 mağazalı Çarşı’nın değişim faturası 6 milyon doları buldu. Boyner Büyük Mağazacılık Genel Müdürü Aslı Karadeniz, Boyner Mağazaları’nın, yurt dışındaki ilk mağazasını 2 Aralık’ta Moskova’da açmaya hazırlandıklarını söyledi. SERİ sonu ürünler satmak amacıyla 23 yıl önce kurulan Çarşı, geçtiğimiz ekim ayında ani bir operasyonla ‘Boyner’ mağazalarına dönüştü. Yılık 200 milyon dolar ciroya ulaşan, 31 mağazalı Çarşı’nın değişim faturası ise 6 milyon doları buldu. Boyner Büyük Mağazacılık Genel Müdürü Aslı Karadeniz, isim değişikliğinin, hem mağazalarda yaşanan büyük değişimi çarpıcı bir şekilde anlatmak, hem de yurt dışına açılırken telafuzu kolay bir isme sahip olmak istemelerinden kaynaklandığını söyledi.

Çarşı, yeni adıyla Boyner Mağazaları, yurt dışındaki ilk mağazasını 2 Aralık’ta Moskova’da açmaya hazırlanıyor. Rusya’dan sonra Doğu Avrupa ülkeleri ile Birleşik Arap Emirlikleri de sırada. Yurt dışında yayılırken Anadolu’nun da ihmal edilmeyeceğini söyleyen Aslı Karadeniz, 2005 yılında Eskişehir, Gaziantep ve Samsun’da mağaza açmayı planladıklarını belirtiyor.

Boyner Büyük Mağazacılık Genel Müdürü Aslı Karadeniz ile Çarşı’nın Boyner’e dönüşmesinin öyküsünü, bunun yansımalarını ve perakende sektörüne ilişkin beklentilerini konuştuk.

Çarşı Mağazaları 23 yıl sonra neden Boyner’e dönüştü?

- Çarşı 1981’de, Boyner Grubu bünyesindeki Benetton, Beymen, Beymen Club gibi markaların seri sonu ürünlerini satmak üzere kuruldu. Zamanla Çarşı’nın yer aldığı konum değişti, tamamen çok katlı mağazacılık yapmaya başladı. Amacı artık seri sonu işi yapmak değil, güncel piyasadaki ürünleri satmak oldu. Bu nedenle logomuzdan mağazalarımızın görünüşüne, ürün seçimine kadar komple bir değişim yaşadık.

Bu değişimin faturası ne kadar oldu?

- Yenileme maliyeti 6 milyon dolar

. Boyner Mağazaları’nın yıllık cirosu 200 milyon dolar. Bu yenileme harcaması kendisini bir yıldan daha kısa sürede geriye alacak.

Mağazalardaki değişim isim değiştirilmeden yapılamaz mıydı?

- Ürünlerde, mağazalarda, hizmette, iletişim dilimizde bir sürü değişiklik yaptık. Bunları müşteriye çok çarpıcı ve ani şekilde anlatmak lazımdı. Nasıl yapabiliriz derken, isim değişikliği gündeme geldi. Çarşı, müşterinin güvendiği bir isimdi. Zaten bütün bu değişimleri Çarşı’nın bu gücünden alarak yapabildik. Ne ile değiştirebiliriz diye araştırma yaptık ve sonuç ‘Boyner’ çıktı. Bir yandan da yurtdışına açılma stratejimiz var. Yurtdışında yaptığımız araştırmalarda da Çarşı isminin telaffuzunda da inanılmaz zorlanma yaşandığını gördük. Boyner çok rahatlatıcı bir isim oldu.

Yurt dışına açılmaktan sözettiniz. Hangi ülkeyi düşünüyorsunuz?

- İlk mağazamızı Rusya’da Moskova’da 2 Aralık’ta açacağız. Oradaki bayiliğimizi Polimeks İnşaat, Sancak Grubu ve Boyner Holding’in oluşturduğu yeni bir grup yürütecek. Bağlı bulunduğumuz Boyner Holding, Moskova’da bizim bayimiz konumunda olacak. Moskova’daki ilk mağazanın gidişatını gördükten sonra gereken düzeltmeleri yapıp hemen yeni yerlere de bakacağız.

Rusya’da başka şehirlerde mağaza açacak mısınız?

- Rusya’da büyümeyi, milyoner şehirler denilen, nüfusu bir milyonun üzerinde olan şehirlerde mağazalar açmayı düşünüyoruz. İkinci mağaza muhtemelen 2005 yılı içinde Kazan’da olacak, ancak netleşmedi, görüşmeler sürüyor. Moskova’da açacağımız mağaza, İsveçli mobilya grubu IKEA’nın yapıp işleteceği bir alışveriş merkezinde yer alacak. IKEA’nın da Rusya’da büyüme planları var. İşbirliğinden memnun olduğumuz için onların gidecekleri şehirlerde biz de onlarla birlikte yer alabiliriz gibi bir düşüncemiz var.

Mağaza açmayı düşündüğünüz yeni ülkeler var mı?

- Doğu Avrupa’ya bakıyoruz. Romanya, Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti ile Birleşik Arap Emirlikleri ile görüşmelerimiz var. Özellikle Dubai ve Kuveyt, yeni alışveriş merkezlerinde yer almamız için talepte bulunuyor.

2005’te Anadolu’da 3 mağaza açacağız

Anadolu’da yeni mağazalar olacak mı?

- 31 mağazamızın 21’i Boyner, 10’u da seri sonu ürünlerin satıldığı Boyner Outlet mağazası. Büyük şehirlerde kendimiz, Anadolu’da ise 2003 yılından itibaren bayiliklerle yayılıyoruz. Diyarbakır, Mersin, Trabzon, Konya ve Denizli’de varız. 2005’de Gaziantep, Samsun ve Eskişehir’de mağaza açmayı planlıyoruz. Yurt dışına açılırken Türkiye’de herşeyin doğru gitmesi önemli.

Fiyat politikamız değişmedi

Müşteri profilinizde değişim oldu mu?

- Aslında, bütün bu değişikliklerle birlikte değişmeyen tek şey fiyat politikamız oldu. Fiyatlarımızı artırmadık. Mağazaları daha güzel ve şık hale getirince, daha pahalı hale geldiğimiz sanılıyor ama öyle değil. ‘İnsanlar güzel ve hoş bir mekanda alışveriş etmek için çok para ödemek zorunda değildir’i gösterdik. Mevcut müşterimizi muhafaza ederek daha genç ve harcama eğilimi çok, ancak geliri düşük gençlere de ulaşmak istedik. Bunu da gerçekleştirdiğimizi düşünüyoruz.

2004’te yüzde 20 büyüdük 2005 hedefimiz de aynı

Perakende sektörü 2004’ü nasıl kapatıyor, Boyner’in büyüme hedefi ne?

- Sektörün en parlak dönemi 1998’di, müşterinin o yıllardaki alım gücüne ulaşması için hala ciddi taksit desteği gerekiyor. Biz Boyner Mağazaları olarak 2004 yılını reel anlamda yüzde 20’lik bir büyümeyle kapatacağız. 2005 yılında da yine yüzde 20 oranında büyümeyi öngörüyoruz.

2005 yılına ilişkin beklentileriniz neler?

- Daha iyi olacağına inanıyorum, güven geldi. Avrupa Birliği’ne giriş takviminin belirginleşmesiyle daha da pozitif olacağına inanıyorum. Sektörümüz barometre gibi, işler iyi giderse insanlar alışveriş yapıyor, kötü giderse evinde oturuyor.

Reklamlarımızdaki dilimizi tarzımızı gençleştirdik

Mağazalarınızda neler değişti?

- Her ay farklı ürünler satışa sunabilecek bir yapıya geçtik. Mağazaların müşterilerini inceleyip ürün dağılımını ona göre yapmaya başladık. Mağazalarımızı daha sıcak ve renkli hale dönüştürdük. Satış görevlilerini artırdık. Logomuzu ve bizi sembol eden renkleri değiştirdik. Reklamlardaki dilimizi ve tarzımızı gençleştirdik. 14-22 yaş arası çok önemli. Çok genç, tüketime odaklı, herşeyi takip eden, hızlı, dinamik yaşayan her şeyi çabuk değiştiren bir nesil. Bunları mağazaya çekmek için eğlenceye de önem verdik.

Değişimle genç müşteri sayımız yüzde 20 arttı

Yaşanan bu değişimin satışlarınıza etkisini gözlüyor musunuz?

- Yenilenen mağazalarımız ekim başında açıldı. Bu mağazalara gelen gençlerin sayısında ekim ayında yüzde 20 artış var. Ancak değişim sırasında Advantage Card dışındaki diğer tüm taksitli kartları da kabul etmeye başladık. Bunun da cirodaki yüzde 20’lik artışa katkısı olduğu muhakkak.

ASLI KARADENİZ

Boyner Büyük Mağazacılık Genel Müdürü Aslı Karadeniz, 1964 İstanbul doğumlu. Robert Kolej’in ardından 1986 yılında Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü’nden mezun oldu. Çalışma hayatına 1986’da Arthur Andersen’de denetim asistanı olarak başladı, 1990-95 arasında Citibank Türkiye’de yöneticilik yaptı. 1995’de Mali İşler Müdürü olarak Benetton Türkiye’ye geçti, 1999’da Benetton Türkiye Genel Müdürü oldu. 2002 Aralık ayında da Boyner Büyük Mağazacılık Genel Müdürlüğü’ne getirildi.
Yazının Devamını Oku

Turşuda Avrupa’nın ilk üçü arasındayız

22 Kasım 2004
<B>PENGUEN Gıda’nın turşu ihracatı ile Avrupa’nın ilk üç üreticisinden biri olduğunu belirten Genel Müdür Hasan Ekici, ‘Önümüzdeki on yıl içinde Türkiye’nin en büyük üç gıda devinden biri olmayı hedefliyoruz’ dedi.</b> İhracatın yanı sıra iç pazara da büyük önem verdiklerini anlatan Ekici, kurumsal ortak Alman Yatırım Bankası ile yeni yatırım fırsatlarını değerlendireceklerini açıkladı.

AVRUPALI tüketiciler Türk turşularını sevdi. İhracat amacıyla 15 yıl önce Bursa’da kurulan Penguen, bugün turşuda Türkiye’nin en büyük, kornişonda da (küçük salatalık turşusu) Avrupa’nın ilk üç üreticisinden birine dönüştü. Sözleşmeli tarım uygulaması sayesinde Avrupalı tüketicilerin beklentilerine çok rahat cevap verebildiklerini belirten Penguen Gıda Genel Müdürü Hasan Ekici, önümüzdeki on yıl içinde Türkiye’nin en büyük üç gıda devinden biri olmayı hedeflediklerini söyledi. Ürün portföyünü daha da genişletmeyi planladıklarını açıklayan Ekici, kurumsal ortağı Alman Yatırım Bankası sayesinde çıkabilecek yeni yatırım fırsatlarını değerlendireceklerini vurguladı. Ekici, özellikle meyvesuyu konsantresi ve meyve suyu üretimi üzerinde durduklarını belirtti.

Türkiye’ye istikrarın gelmesi ve enflasyonun düşmesinin herkes gibi sektörü de olumlu etkileyeceğini söyleyen Hasan Ekici, ‘Artık makul ve tutarlı kár marjıyla çalışmak zorundayız. Patlayan çatlayan kár marjları geride kaldı’ dedi. Penguen Gıda Genel Müdürü Hasan Ekici ile gıda sektörünün yanısıra Penguen’in geleceğe dönük hedeflerini konuştuk.

Dondurulmuş gıda sektörü Türkiye’de arzulanan noktaya geldi mi?

- Dondurulmuş gıdada Türkiye’de çok önemli bir pazar yok, iç piyasada tüketim henüz çok düşük. Üreticilerin yüzde 95’i dış pazara yönelik çalışıyor. Donmuş ürün sektörünün büyümesi, gelir seviyesinin yükselmesi, biraz da tüketicinin tüketim alışkanlıklarıyla ilgili. Bizim 24 bin tonluk toplam üretimimizin 8-10 bin tonu donmuş ürünlerden oluşuyor.

Sektör kriz öncesi günlerini yakalayabildi mi?

- İç piyasada 2000 yılından bu yana ilk kez pozitif bir gelişme var. 2000-2003 arasında sektör ya yerinde saydı, ya geri gitti. Ama 2004’de bir gelişme oldu, öyle büyük bir patlama ya da harcama alışkanlıklarında büyük patlama yok, ama hava iyimser. Her yıl sektörde yüzde 5-6’lık bir büyüme gerçekleşiyor. Donmuş sebze-meyve tüketim trendi giderek yükseliyor. Turizm sektörünün hareketlenmesi de otellerin tüketimini ciddi oranda artırıyor. Catering ve toplu yemek sektörü, bireysel tüketimden daha hızlı büyüyor.

Enflasyonun düşmesi sizi nasıl etkileyecek?

- Türkiye’ye istikrarın gelmesi, enflasyonun düşmesi bizim açımızdan çok pozitif olacak. Zirai üretimi yapan köylülerle ilişkilerimizi olumlu etkileyecek. Eskisi gibi fiyatların şişmesi ve buralarda kár etme dönemi artık bitti. Türkiye bir değişim içinde. Artık kárlılık ufak detaylarda, maliyetleri iyileştirmede, verimlilikte. Makul ve tutarlı kár marjıyla çalışmak zorundayız. Patlayan çatlayan kár marjları geride kaldı. Çok daha rekabetçi olma mecburiyetiniz var, aksi takdirde yaşama şansınız olmayacak.

Sözleşmeli tarım politikası istenen sonuçları veriyor mu?

- Sözleşmeli tarım, ürünün ekiminden toplanmasına, yapılacak kimyevi gübrelemeye kadar her aşamayı disipline ediyor. Yoksa Avrupa’ya mal satma şansınız yok. Sürekli takip ve denetim altındayız. 8 bin sözleşmeli çiftçimiz var. Çiftçiye hem ürün alımı, hem fiyat garantisi veriyoruz, hem de kaliteli ürün üretmesini sağlıyoruz. Üretim tarihini ambalajın üzerinde görmekle kalmıyor, örneğin hangi tarladan geldiğini, hangi ilaçlarla ne sıklıkla ilaçlandığını bilmek istiyor. Biz üretimde, hiçbir suni koruyucu ve renklendirici kullanmıyoruz. Europe Cap (Kontrollü tarım altyapısı, geriye yönelik kontrol yapılabilmesi, üretim şartları kalitesi) standartlarına uygun üretim yapıyoruz.

Uzun vadede hedefiniz nedir?

- 1990 yılından bu yana dondurulmuş gıda, konserve, salça, reçel, meyve preparatı, kurutulmuş meyve şekerlemesi, bal, komposto, turşu, hazır yemek ve sos üretiyoruz. Önümüzdeki on yıl içinde Türkiye’de ilk üç oyuncudan biri olmak ve orada kalmak. Özellikle reçel, konserve ve turşuda. Şu anda ilk 5’in içindeyiz. Salçada çok iddialı değiliz ama orada da büyümeyi öngörüyoruz.

Sessiz sedasız ihracat şirketi olmayı bıraktık

Cironuzda iç pazar-ihracat dengesi nasıl?

- Bugüne kadar ciroda iç pazarın payı yüzde 30, ihracatınki yüzde 70’di. Bu yıl ise yüzde 35 iç pazar, yüzde 65 ihracat olacak. İç piyasada ciddi bir büyüme var. 2003 yılında toplam ciromuz 35 milyon Euro civarındaydı, bunun 24 milyon Euro’su iç pazardandı. Bu yıl sonunda ise iç pazar ciromuzun 22 milyon Euro, ihracatımızın 12 milyon Euro olmasını bekliyoruz.

İç pazara yüklenince reçelde lider olduk

Penguen’in pazarda geldiği nokta neresi?

- 2003 yılı başlarına kadar iç pazar yeteri kadar ön plana çıkarılmamış, sürekli ihracata ağırlık verilmişti. 2003 ortasından itibaren iç pazara da ağırlık verme karar aldık. Hemen de netice almaya başladık. Bugün bütün ulusal dağıtım kanallarında varız. İç pazarda reçelde piyasa lideriyiz. İç pazara yatırım kararı verildikten sonra reçelde yüzde 9.6’lık pazar payı ile liderlik koltuğuna oturduk. Konservede de de pazar payımız yüzde 10.

Penguen Gıda Genel Müdürü Hasan Ekici, Saint Joseph Fransız Lisesi’nin ardından İstanbul Üniversitesi İktisadi Bilimler Fakültesi’nden mezun oldu. Strasbourg Üniversitesi İktisadi Bilimler Fakültesi’nde yüksek lisans eğitimi aldı. İş hayatına 1978 yılında Kordsa’da finans ve bütçeleme yetkilisi olarak başladı. Kromsan Kimya, Loytaş Otelcilik Yatırım Turizm, Beksa Çelik Kord Sanayii’nde değişik kademelerde yöneticilik yaptı. Daha sonar. Uzel Holding’de finanstan sorumlu Başkan Yardımcısı, Uzel Makine’de İcra Kurulu Üyesi, Has Gıda’da Panda Endüstriyel Dondurma Finans Direktörü, Aksoy Grubu’nda Yönetim Kurulu Üyesi ve Finans Direktörü olarak görev aldı.
Yazının Devamını Oku

180 milyon doları yakaladı gözünü yurtdışına çevirdi

15 Kasım 2004
YKM Yönetim Kurulu Başkanvekili Gülay Tan, 54 yıl önce Sultanhamam’da kumaş mağazasıyla yola çıkan YKM’nin bugün 180 milyon dolar cirolu mağazalar zincirine ulaştığını söyledi. Tan, ‘Bir yandan Anadolu’ya yayılırken, diğer taraftan Rusya’dan başlayarak dışarda mağazalar düşünüyoruz’ dedi. YAKLAŞIK 54 yıl önce Sultanhamam’da bir kumaş mağazası olarak faaliyete geçen YKM (Yeni Karamürsel Mağazaları), zamana ve modaya ayak uydurarak, çok katlı mağazacılık sektöründe 33 ile yayılıp, 180 milyon dolar ciroya ulaştı. YKM şimdi de gözünü de yurt dışına dikti. YKM Yönetim Kurulu Başkan Vekili Gülay Tan, yurt dışında özellikle Rusya’da mağaza açmak için görüşmeler yaptıklarını söyledi. YKM’nin kurucularından Nuri Güven’in kızı olan Gülay Tan, değişimini sürekli hale getiren YKM’nin uygun bir ortam olması halinde yabancı ortaklığa da açık olduğu mesajını verdi. Gülay Tan ile zincir mağazacılık sektörünün yanısıra YKM’nin geleceğe yönelik planlarını konuştuk.

YKM, hangi evrelerden geçerek bugüne geldi?

- YKM, 1950’li yıllarda babam Nuri Güven tarafından, Sultanhamam’da bir kumaş ve konfeksiyon mağazası olarak kuruldu. Günümüzün modern mağazacılık anlayışının temellerini oluşturan uygulamalarıyla bugünkü büyüklüğüne ulaştı. Sektörüne pek çok ilki kazandırdı. Türkiye’nin geçirdiği tüm değişimlere ayak uydurdu. İhtiyaçlara göre kendini sürekli yeniledi.

İkinci ve üçüncü kuşak birlikte çalışıyorsunuz, sorun yaşıyor musunuz?

- Kararları masa başında hep beraber alıyoruz. Herkes fikrini söylüyor, şirket için en yararlı olacak karar üzerinde buluşuyoruz. Bir yandan da profesyonelleşiyoruz. Çocuklarımız da işe sarıldı, babamız onları çok iyi yetiştirdi. Hepsi şirkete çok bağlı.

Halka açılmayı düşünüyor musunuz?

- Şartlar elverdiği takdirde düşünüyoruz, bu konuda hazırlıklarımızı sürdürüyoruz. Zamanını henüz bilemiyoruz. 2005 yılında olabilir. Ama gelecek planlarımız içinde hedeflerimiz arasında halka açılmak da var.

Yabancı bir ortağa nasıl bakıyorsunuz?

- Yabancılardan ortaklık teklifi çok geldi. Uygun bir ortak ve iyi bir teklif olunca yabancı bir ortakla yola devam edebiliriz. Ama hiçbir zaman hakim hisseyi elimizden kaybetmek istemiyoruz.

Yurt dışında mağaza açma çalışmalarınız hangi aşamada?

- Önce yurt içinde yayılmayı sürdüreceğiz. Sonra da şartlar elverdiği ölçüde dışarıya açılmayı planlıyoruz. Bu konuda Rusya’da görüşmelerimiz var. Avrupa’da da mağaza açmayı düşünüyoruz. Mağaza açarken de bölgeyi iyi bilen yerel ortaklarla yola çıkmayı tercih ediyoruz.

Türkiye ve Avrupa’daki mağazacılık anlayışındaki farklılıklar neler?

- Türkiye’de çok katlı mağazacılık birçok Avrupa ülkesinden çok önde. Üstelik yurt dışındaki mağazalarda satış elemanları sizi ürünle yalnız bırakıyor, ama bizim müşterilerimiz bizden her zaman yardım istiyor, kendileriyle birilerinin ilgilenmesini bekliyor. Tabii bunu da sıkmadan yapıyor.

Mağazada ürünlerinizi sunarken nasıl bir strateji izliyorsunuz?

- Mağazaları müşterilerin hayat tarzına göre ayarlıyoruz. Klasik, modern ve rahat giyime düşkün müşterilerimiz de var, modayı takip edenler de. Karışık sergilenen malların içinden seçim yapmaları zor oluyor. Amerikan Whitaker International’dan bu konuda danışmanlık aldık. Müşterilerimizi inceledik, yaşam tarzına uygun olarak satın almadan, mağaza için teşhire kadar ürünleri grupladık. Böylece müşterilerimiz daha kısa zamanda ve daha rahat alışveriş yapabiliyor. İleride satın almalarımıza müşterilerimizden oluşturacağımız bir grubu da katmak istiyoruz.

Krizde kozmetik satışları arttı

Kriz döneminde satışta gözlediğiniz en çarpıcı değişim ne olmuştu?

- Herkes herşeyi kıstı ama kadınlar kozmetik harcamalarını kısmadı. Krizde daha çok kozmetik ürünü sattık. Krizin en çarpıcı sonucu buydu. Kadınlar belki marka değiştirdi, daha ucuza yöneldi ama kozmetikten vazgeçmedi.

Perakende canlandı 2005’ten umutluyuz

Perakende sektörü 2004’ü nasıl geçiriyor?

- YKM olarak biz krizi yara almadan geçirdik. Müşterilerimizde çok fazla bir değişim yaşamadık. Bu arada kendimizi sürekli yenilediğmiz için gençleri de kazandık. Önümüzde hareketli günler var. Yılın ikinci yarısı daha da hareketli geçiyor. Perakendede son altı ayda başlayan canlılığın herşey düzgün gittiği takdirde 2005 yılında da devam edeceğine inanıyorum.

750 ev kadını müşteri şimdi çalışanımız oldu

37 mağazaya, yılda 30 milyon ziyaretçi

Yeni mağazalar açacak mısınız?

-
33 ilde 37 mağazamız var. Yaygınlaşmada en temel hedeflerimizden biri yeni mağazalar açmak. İstanbul’da üç yeni mağaza açmak ve Anadolu’da mağazalarımızın bulunmadığı şehirlere girmek istiyoruz. Halen 3 bin personelimiz, 1 milyon aktif kart sahibi müşterimiz, 1154 adet müşterimiz ve yılda 30 milyon ziyaretçimiz var.

2004 ciro beklentiniz nedir?

- Mağazacılık faaliyetleri ciromuz yıl sonunda 180 milyon doları bulacak.

GÜLAY TAN YKM Yönetim Kurulu Başkan Vekili Gülay Tan, 1940 İstanbul doğumlu. Üsküdar Amerikan Lisesi mezunu. 1963 yılından itibaren ailesine ait YKM’de çeşitli kademelerde çalıştıktan sonra 1978’de YKM Yönetim Kurulu Üyesi oldu. 1997 yılından beri YKM Yönetim Kurulu Başkan Vekilliği görevini sürdürüyor. Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği ve Soroptimist Derneği Üyesi.
Yazının Devamını Oku

Kaçak akaryakıtın vergi faturası 2 milyar dolar

8 Kasım 2004
2005’te yürürlüğe girecek olan yeni Petrol Kanunu ile 2.5 milyon tona ulaşan kaçak akaryakıt girişinin engellenmesi ve 2 milyar dolarlık vergi kaybının da ekonomiye kazandırılması planlanıyor. Shell Türkiye Genel Müdürü Canan Ediboğlu, yeni Petrol Kanunu’nun ülke ekonomisine ve sektörün sağlıklı büyümesine büyük katkıda bulunacağını söyledi.

2005’te yürürlüğe girecek olan yeni Petrol Kanunu, akaryakıt sektörünün yıllardır beklediği bir kanun. Sektöre uluslararası standartları ve disiplini getirecek olan kanunun, kaçakçılık ve haksız rekabeti de önlemesi bekleniyor. 2003 yılında 2.5 milyon tona ulaşan kaçak akaryakıt girişinin engellenmesiyle, 2 milyar dolarlık vergi kaybının da ekonomiye kazandırılacağı tahmin ediliyor.

Shell Türkiye Genel Müdürü Canan Ediboğlu, yeni kanunla birlikte özellikle kaçak akaryakıtın önünün kesileceğini umduklarını belirterek, ‘Böylece devletin vergi kaybı da ortadan kalkacak’ diyor. Royal-Dutch Shell Şirketler Grubu’nun Türkiye’ye çok pozitif baktığını söyleyen Canan Ediboğlu, son iki yıldır Avrupa’da en fazla yatırım bütçesinin Türkiye’ye ayrıldığına işaret ediyor. Ediboğlu, 81 yıldır Türkiye’de faaliyet gösteren Shell’in 2005 yılında da 40 milyon dolarlık yatırımla, 40-45 yeni istasyon açmak istediğni belirtiyor. Ediboğlu, 1 Ocak 2005’te yürürlüğe girecek yeni Petrol Kanunu’nun hem ülke ekonomisine ve sektörün sağlıklı büyümesine büyük katkıda bulunacağını, hem de tüketicinin çıkarlarını gözeteceğini söylüyor.

Royal-Dutch Shell Şirketler Grubu’nun ilk kadın genel müdürü olan Shell Türkiye Genel Müdürü Canan Ediboğlu ile yeni Petrol Kanunu’nun yanısıra Shell’in Türkiye’ye bakışını ve yatırım planlarını konuştuk.

Yeni Petrol Kanunu sektöre neler getirecek?

- Yeni kanun Piyasadaki haksız rekabeti engelleyecek. Tüm sektör oyuncuları gibi bayilere de lisans zorunluluğu gelecek. Böylece, kaçakçılık, standart ve kural dışı uygulamaların denetlenmesi ve bu kuralara uymayan işyerlerinin kapatılarak tüketicinin korunması hedefleniyor. Bayilerin, bayisi olduğu firma dışında akaryakıt alımı yasaklanıyor. Çevre ve güvenlik şartlarının ihlal edilmesi ve kanunun getirdiği yükümlülüklere uyulmaması halinde para cezalarından lisans iptaline kadar caydırıcı yaptırımlar geliyor. Beyaz bayraklı istasyonların varlığına da son verilecek. Bunlar ya kapanacak ya da bir dağıtım şirketinin bayi ağına dahil olacak.

Kanunla kaçak akaryakıt girişi azalacak mı?

- Yeni kanunla birlikte inşallah kaçak akaryakıt biraz düşecek. 2003 yılında Türkiye’ye 1.5 milyon ton motorin, 1 milyon ton da benzin kaçak girdi. Bunun ÖTV kaybı 1.5 milyar dolar, KDV kaybı da 500 milyon dolar, yani toplam 2 milyar dolar vergi kaybı var.

Fiyat serbestisi tüketiciye yansıyacak mı?

- Türkiye’de akaryakıt çok pahalı. Bunun nedeni çok para kazanmamız değil, akaryakıt fiyatlandırmasındaki yüzde 70 vergi oranı. Fiyatların aşağı çekilmesi için vergilerin de düşmesi gerekir. 1 Ocak 2005’de fiyat serbestisi olacak, ama vergiler aynı oranda kaldığı için fiyatların aşağı düşmesi beklenmemeli. 2005’den itibaren ithalat da serbest kalacak. Eskiden bir dağıtım şirketi satışının yüzde 40’ından fazlasını ithal edemezdi. Böylece yeni ürünler piyayasa girecek. Yeni Petrol Kanunu’nda kazanan tüketici olacak. Rekabet elbette olacak ama hoş bir rekabet yaşanacak.

Türkiye’de akaryakıt pazarı büyüyor mu?

- Geçen yıl ekonomideki büyümeye göre akaryakıt sektörü hiç büyümedi, aksine düşüş oldu. Beyaz ürünlerde 15.5 milyon metreküp tüketimle yılı kapattık. 2002’de 15.2 milyon metreküptü. Geçen yıl sektöre inanılmaz rakamlarda kaçak akaryakıt girdi. Bunlar olmasaydı sektör yüzde 6-7 büyürdü. Akaryakıt, ekonominin barometresi gibidir. Ekonomi iyiye gittiğinde hemen akaryakıt sektöründe olumlu gidişatı görürsünüz.

Shell Türkiye’ye nasıl bakıyor?

- Avrupa merkezin Türkiye’ye bakışı çok pozitif. Avrupa’da belli ülkelerde akaryakıt sektöründen çekilirken, belli ülkelerde yatırımları artırmayı, büyümeyi düşünüyor. Bu ülkelerden biri de Türkiye. Son iki yıldır Avrupa’da en fazla yatırım bütçesi Türkiye’ye ayrılıyor. Bu da merkezin Türkiye’ye nasıl baktığının en güzel göstergesi. 81 yıldır Türkiye’deyiz, uzun vadeli kalmayı düşünüyoruz.

Kriz dönemlerinde ana şirketinizin desteğini hissettiniz mi?

- Bizim kriz döneminde ne yapmamızı gerektiğine ilişkin her zaman bir B senaryomuz vardır. Bu sadece Türkiye için değil, her ülke için sözkonusu. Riskli ülkelerde Shell’in her zaman bir B planı mevcuttur. Bu yüzden kriz dönemlerini daha rahat atlattık diyebiliriz. Yine elimizin altında kriz planlarımız var, inşallah uygulamak zorunda kalmayacağız.

Shell Türkiye’nin 2004 cirosu 3.2 milyar dolar

2004 yılını nasıl geçiriyorsunuz?

- Shell Türkiye için 2003 yılı çok başarılı geçti. 2004’e aynı hızla girdik ve yılı 3.2 milyar dolarla kapatmayı bekliyoruz. 2003 ciromuz 2.8 milyar dolardı, 2002’de bu rakam 1.8 milyar dolardı. Pazar payımız yüzde 15.3’ten yüzde 16.6’ya yükseldi. Sektör sıralamasında ikinciyiz. Kurşunsuz benzinde yüzde 26.8 pazar payı ile lideriz. Toplam benzinde yüzde 25’le ikinci sıradayız. Motorinde pazar payımız yüzde 14. Madeni yağ işinde piyasa payımız yüzde 20. Formula 1 Türkiye’de, bu yüzden madeni yağı da ön plana çıkaracağız.

2005’te 40 milyon dolarlık yatırım

Yılda ortalama ne kadar yatırım yapıyorsunuz?
2005 bütçeniz nedir?

- Shell Türkiye olarak biz 2001 krizinde bile yatırımlarımızı hiç aksatmadan sürdürdük. Yatırımlarımıza aynı hızla devam edeceğiz. Her yıl ortalama 30-35 milyon dolar yatırım bütçesi ayırıyoruz. Yeni istasyonlar açıyoruz verimsizleri kapatıyoruz. 2005 için de 40 milyon dolar yatırım bütçesi ayırdık. 595 istasyonumuz var.

Sektördeki oyuncular birbiriyle yakınlaştı

Kaçak akaryakıt ve Petrol Kanunu sektörün birlikte hareket etmesini sağladı mı?

- Evet, kaçak akaryakıt, Petrol Kanunu ve yönetmelikler konusunda sektördeki oyuncular birbiriyle daha bir yakınlaştı. Sektörde birleşme ve bilinçlenme oldu. İki yıl önce herkes çok ayrı ve kapalı bir kutu gibiydi. Simdi şeffaflık geldi. Dağıtım şirketleri de, bayiler de birleşti. Bana göre zaten bu ayrımı yapmak yanlıştı. Sonuçta müşteri beni görmüyor, bayimi görüyor. İstasyonda beni bayilerim temsil ediyor.

Rekabet itici güç olur

Yeni dağıtım şirketlerinin kurulması rekabeti artıracak mı?

- Rekabetin artması önemli değil, yeter ki haksız rekabet olmasın. Herkes eşit koşullarda rekabet edersen sorun değil, aksine rekabet itici güç olur, daha da hoş olur. Müşteri açısından da daha farklı ürünler sunulmasını gündeme getirir.

LPG’de büyümeyeceğiz

LPG pazarında büyümeyi düşünüyor musunuz?

- LPG şirketini 2002 yılında aldık. Piyasa payımız otogaz dahil yüzde 8-8.5. Orada da güzel bir atılım yaptık, satışları artırdık. Ancak bir süre aynı seviyede devam etmeyi düşünüyoruz. LPG’de daha fazla büyümeyi düşünmüyoruz. Tüpgaz pazarındaki payımız ise yüzde 4-4.5 seviyesinde.

Hükümet şeffaf ama daha yapılacak çok şey var

Hükümetin enerji politikalarını nasıl buluyorsunuz?

- Petrol Kanunu, çok uzun süredir üzerinde konuşulan bir kanundu ve çok çabuk çıktı. Hükümet enerji politikaları açısından çok şeffaf. Çok açıklıkla ve net olarak ne yapmak istediğini anlatıyor. Yönetmelikler arka arkayı çıkıyor. Ama yine de yapılacak çok şey var.

CANAN EDİBOĞLU

Shell Türkiye Genel Müdürü Canan Ediboğlu, orta ve lise eğitimini İngiltere’de Ancaster House School’da yaptı. Southampton Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nden mezun olduktan sonra, aynı üniversitede ‘Financial Managerial Control’ üzerine yüksek lisans eğitimi aldı. Çalışma yaşamına İngiltere’de Southampton Üniversitesi’nde araştırma görevlisi olarak başladı. 1980’de Türkiye’ye döndü, aynı yıl Shell Türkiye’de görev aldı. Pazarlama, Hazine ve Planlama Bölümü ağırlıklı olmak üzere çeşitli departmanlarda çalıştı. 1998’de Shell Türkiye Finansman Direktörlüğü’nü üstlendi.
Yazının Devamını Oku

Sabunla dünyanın zirvesine yerleştik

1 Kasım 2004
EVYAP, yıllık 300 bin ton üretim kapasitesiyle dünyanın en büyük sabun üreticisi durumuna geldi. Evyap, kişisel bakım ve temizlik ürünlerinde de toplam üretimiyle dünyanın en büyük ilk beş firması arasında yer alıyor. Evyap Yürütme Kurulu Başkanı Mehmed Evyap, önce dünyada ilk üçe girmeyi, sonrasında da ilk iki firmadan biri olmayı hedeflediklerini söyledi.

YAKLAŞIK 250 milyon dolar ciroya sahip Evyap, ulaştığı yıllık 300 bin ton üretim kapasitesiyle bugün dünyanın en büyük sabun üreticisi.. Evyap, kişisel bakım ve temizlik ürünlerinde de toplam üretimiyle dünyanın en büyük ilk beş firması arasında yer alıyor. Evyap Yürütme Kurulu Başkanı Mehmed Evyap, önce dünyada ilk üçe girmeyi, sonrasında da ilk iki firmadan biri olmayı istediklerini söylüyor.

1.3 milyar dolarlık kişisel bakım ve 700 milyon dolarlık Türkiye pazarının lider markalarına sahip Evyap, geçtiğimiz aylarda yeniden yapılanma sürecine girerek, kurumsal imajını ön plana çıkarmaya başladı. Buradaki amaçlardan biri de, halen 250 milyon dolar olan yıllık ciroyu, 5 yıl içinde ikiye katlamak... Mısır ve Ukrayna’da da üretim tesisleri bulunan Evyap, cirosunun yüzde 65’ini yurtdışından sağlıyor.

Evyap’ın kurucusu Mehmet Rıfat Evyap’ın torunu, ailenin üçüncü kuşak yöneticisi Mehmed Evyap ile firmanın geleceğe dönük hedeflerinin yanısıra temizlik ve kişisel bakım ürünleri pazarını da konuştuk.

Erzurum’da kurulan Evyap bugünlere nasıl geldi?

- 77 yaşındaki Evyap, dedemiz Mehmed Rıfat Evyap tarafından Erzurum’da kurulmuş. Üretim için gerekli hammaddeyi İzmir ve İstanbul’dan getirmiş. Bu konuda sık sık sorunlar yaşamaya başlayınca da 1943’de İstanbul’a gelmiş ve Vaniköy’de üretime başlamış. Bir süre değişik yerlerde üretim yaptıktan sonra, 1975 yılında Ayağaza’nın temellerini atmış. 1950’lerin sonunda Arko markalı krem, 1967’de Duru markalı sabunlar üretilmiş.

Devlerin rekabet ettiği temizlik sektöründe dünyadaki yeriniz neresi?

- Evyap Ayazağa, son 25 yıldır yapılan yatırımlarla dünyanın en büyük sabun tesisi haline geldi. Yıllık 300 bin tonla, Avrupa Birliği ülkelerinin tüm sabun ihtiyacını tek başına üretebilecek bir kapasiteye sahip. Bugün, Türkiye, Türk Cumhuriyetleri, Doğu Avrupa, Balkanlar, Rusya, Ukrayna ve Ortadoğu’nun sabunda pazar lideriyiz. Dünyada temizlik ve kişisel bakım ürünlerinde ilk 5 büyük üretici arasındayız. Hedefimiz ilk üçten biri olmak. Önümüzdeki 15 yıllık dönemde ise ilk ikiye girmememiz için hiçbir neden yok.

İhracat yaptığınız ülkelerde pazar payınız ne kadar?

- 106 ülkeye ihracat yapıyoruz. Bu ülkelerin 25’inde çeşitli kategorilerde ilk sıradayız. Rusya’da sabun ve tıraş ürünleri, Ukrayna’da sabun, tıraş ürünleri ve diş macunu, Balkanlar ve Doğu Avrupa’da sabun, Türk Cumhuriyetleri’nde sabun, Ortadoğu’da sabun ve kozmetikte ilk ikiden biriyiz. Yurtdışındaki bütün satışlarımız kendi markamızla. Private lebel ürünlerin payı yok denecek kadar az. Duru, Arko, Fax, Sanino, Savoy, Evy markalarımız Rusya ve Ukrayna’da da tanınıyor.

Yıllardır markalarınız ön plandayken, son aylarda neden Evyap’ı kurum olarak öne çıkarıyorsunuz?

- Üç temel hedefimiz var. Birincisi, aile şirketinde çok kritik bir konu olan kuşak geçişini sağlamak. İkincisi icraatta hızlanmak. Üçüncüsü kurumsallaşmak. Sonuçta da 5 yılda ciromuzu ikiye katlamak. Evyap’taki değişim ihtiyacının tanımlanmasından sonra Cengiz Solakoğlu, Cem Kozlu, Nevzat Tüfekçioğlu gibi değerli isimler Yönetim Kurulu’muza katıldı. Bugüne kadar Evyap Ailesi, işleriyle öne çıkmış. Bugün firma konusunda lider. Markalarımız çok iyi tanınıyor ama bunları kimin ürettiği konusunda fikir sahibi olan az. Anadolu’da bir dükkanda Evyap’tan geliyorum diyoruz yüzüme bakıyor, ama Duru sabunlarından geldik deyince buyur ediyor. Artık bu bilinen markaların arkasındaki kurumun da bilinmesini istiyoruz.

250 milyon dolar cironun yüzde 65’i yurtdışından

Cironuzun ne kadarı yurt dışı faaliyetlerinizden?

- Yaklaşık 250 milyon doları bulan yıllık ciromuzun yüzde 65’i yurt dışından. Pazarların gelişmeye açık yapısı bizi bu noktaya getirdi. Mısır, Ukranya, Türkiye ve diğer ülkelerdeki satış personellerimizle birlikte toplam çalışanımız 2 bin 700’e ulaştı.

Birçok üründe pazar lideriyiz

Türkiye’de pazardaki konumuzun nasıl?

- Bine yakın ürün çeşidimiz var. Sabunda yüzde 30 pazar payı ile lideriz. Cilt bakım ürünlerinde yüzde 35, krem pazarında yüzde 40, tıraş ürünlerinde yüzde 60 pazar payına sahibiz. Şampuan pazarında 2-3 yıldır varız ve hedef ilk üçe girmek. Sağlık ürünleri pazarına da Evy markalı ürünlerimizle bu yıl başında giriş yaptık. Pazar payımız yüzde 8, hedefimiz ilk ikiye girmek.

Mısır, Afrika’ya açılan kapımız

Yurtdışında başka üretim tesisi düşünüyor musunuz?

- Şu an için önceliğimiz bulunduğumuz ülkeler. Türkiye’de uzun süre üretim yaptıktan sonra 2002’de Mısır, 2003’te Ukrayna tesislerini devreye aldık. Önce bunları geliştirip, eksiklerini tamamlayacağız. Mısır’daki şirketimiz Evyap’ın Afrika’ya açılan kapısı olacak. Afrika pazarı bugün dünyada gelişmeye ve büyümeye en açık pazarlardan biri.

Kaliteli sabunla Rus madencileri kazandık

Yurtdışına ilk açılmanız nasıl oldu?

- 1980’lerde ilk ihracat İran’a yapılmış. 1980’lerin sonunda Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından hızlı ve uzun vadeli bakışla Ukrayna ve Rusya’ya yerleştik. Sovyetler’de ellerini yıkayacak sabun bulamayan madenciler ayaklanınca, Gorbaçov ihale açılmasını istemiş. Biz de bu ihalede beklediklerinin üzerinde kalite ve çeşitte ürün sunduk.

Bizi başka bir ürün grubunda görmeniz zor

Başka bir sektörde yatırımı hiç düşündünüz mü?

- Kişisel bakım ve temizlik ürün pazarında potansiyel ürünleri değerlendiriyoruz. Ancak odaklanmamızı kaybetmek istemiyoruz. Bizi çok farklı bir ürün grubunda görmeniz zor. 2003’de devreye aldığımız bir liman yatırımımız var. Limanın müşterilerinden biri Evyap, ama başka müşterileri de var. Sabunun hammaddesinin yüzde 99’u deniz yoluyla ülkeye geliyor.

MEHMED EVYAP

Evyap Sabun, Yağ, Gliserin Sanayi ve Ticaret Yürütme Kurulu Başkanı Mehmed Evyap, 1976 İstanbul doğumlu. Robert Koleji bitirdikten sonra Koç Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü’nden mezun oldu. Çalışma hayatına 1997’de ailesine ait Evyap International Dış Ticaret Şirketi’nin pazarlama bölümünde başladı. 2000 yılında Proje Müdürlüğü, 2001’de Finans İç Satış ve Satınalma bölümlerinin yönetimini üstlendi. 2003’de Pazarlama, İç Satış, Finans, Bilgi Sistemleri ve Satınalmadan sorumlu İcra Kurulu Üyesi oldu.
Yazının Devamını Oku

Yaşar: Finans sektöründen itibarımızla çıkmak isterdik

25 Ekim 2004
YAŞAR Holding Yönetim Kurulu Başkanı Feyhan Kalpaklıoğlu, krizde grubun bankasını kaybetmesinin kendilerine zarar verdiğini belirterek, ‘Ana işimiz olmayan finanstan tamamen çıkmayı düşünmüştük. Ama bu şekilde çıkmayı planlamamıştık. Daha itibarlı bir biçimde olmalıydı’ dedi.YAŞAR Holding Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı 2004 yılı başında babası Selçuk Yaşar’dan dan devralan Feyhan Kalpaklıoğlu, krizde grubun bankasını kaybetmesinin kendilerine maddi-manevi zarar verdiğini belirterek, ‘Ana işimiz olmayan finanstan tamamen çıkmayı düşünmüştük. Ama bu şekilde çıkmayı planlamamıştık. Daha itibarlı bir biçimde olmalıydı’ dedi.

Finans sektörüne grubun işlerini büyütmek amacıyla girmediğini vurgulayan Feyhan Kalpaklıoğlu, ekonomik krizden etkilenen bankaların yeniden sisteme kazandırılması gerektiğine inandığını belirtti. ‘Kurumları yıkmak kolay, ama yerine yenisini koymak zor’ diyen Feyhan Kalpaklıoğlu, bankadan (Yaşarbank) aile olarak ya da şirketlerin limiti dışında kredi kullanmamaya gayret ettiklerini söyledi.

Krizin ardından yeniden yapılanma çalışmalarını tamamladıklarını hatırlatan Feyhan Kalpaklıoğlu, 2004 yılında 1.5 milyar dolar ciro bekleyen Yaşar Holding’in bundan böyle sadece ‘gıda’ ve ‘boya’ ana iş kollarına odaklandığını, diğer sektörlerden de uygun fırsatlarda çekileceklerini belirtti.

Yaşar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Feyhan Kalpaklıoğlu ile bankacılık sektöründe yaşananların yanısıra, grubun geleceğe dönük planlarını da konuştuk.

Yaşar Grubu olarak bankanızı kaybettiğinizde neler yaşadınız?

- 94 yılındaki kriz finans sektöründe çok ciddi hasar yaptı. O tarihte Bankalar Kanunu olmadığı gibi, Hazine’nin politikası itibariyle hasarın tedavi ediliş biçimiyle ilgili olarak finans sektörüne yükler bindirildi. Türkiye’nin içine girdiği kriz bu şekilde düzeltilmeye çalışıldı. Bankaların gruplara ayrılması, ekonomik krizden etkilenen bankaların yeniden sisteme kazandırılması esas olabilirdi. Tütüncüler Bankası 75 senelik bir bankaydı, belli bir pazar payı vardı, likidite sorunu yoktu. Bahsedilen zarar da çok tartışma götürürdü. Her zarar eden müesse batmalı mı, bu tartışılabilir. Zararın nedenlerine inilerek değerlendirme yapılabilirdi. Kurumları yıkmak kolay, ama yerine yenisini koymak, o markaları yaratmak kolay birşey değil.

Önümüzdeki yıllarda Yaşarbank’ın isim hakkının iadesini istemeniz mümkün mü?

- Zaten finansta çok büyük bir iddiamız yoktu, ana işimiz değildi. İşlerimizi büyütmek için banka kurmadık. Yaşar Grubu’nun stratejisine inanan ciddi kredi müesseseleri var. Süreç böyle gelişmeseydi, yabancı ortaklık kurmayı ya da finanstan tamamen çıkmayı düşünmüştük. Bu şekilde çıkmayı tabii ki planlamamıştık. Daha itibarlı bir biçimde olmalıydı. Biz, bu bankaya krizde sermaye koyduk. Krizin bu şekilde olacağı, devalüasyonun hızlı gideceği, reel sektörün kaynak bulmasının mümkün olamayacağını düşünemedik. Bankadan aile olarak ya da şirketlerimizin limiti dışında kredi kullanmadık. Elimizden geldiğince buna gayret ettik. İş hayatı bu, hatalar yapılmış olabilir, ama neticede iyi niyetli ve bilinçi kişilerle çalışmaya çalıştık.

Bankayı kaybetmenizin grubun diğer işlerine etkisi nasıl oldu?

- Başlangıçta, kriz öncesinde bizi manevi anlamda çok etkiledi. Birçok açıdan zarar verdi. Türkiye krize girip de başka banka olayları yaşanıp, yeni sorunlar oluştuğu anda sistemde gerçekten bir likidite sıkıntısı olduğunu hissetmemek mümkün değildi. 40 ayrı kurumtdan kredi kullanıyorduk. Krizi, bazı iş kollarından çıkarak, bazı işlerimiz satarak, yatırımları küçülterek ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) ile anlaşarak çözmeye çalıştık. Markamızın gücü, grubun geçmişteki performansı, Türkiye’nin genel durumu itibariyle bu güvenceleri verdik. Ege’de 60 yıla yakın süredir varız. Bu güveni hissettiler, yönetime güvendiler ve yola devam ettik.

Ekonomide şu anda gelinen noktayı nasıl buluyorsunuz?

- Tek parti hükümetinin çok önemli bir avantaj olduğunu düşünüyorum. Türkiye’de düzeltilecek şeyler kısa sürede düzeltiliyor, hatalardan dönmenin süresi de çok kısaldı. Türkiye’nin birikmiş bir takım sorunları var. Aynı disiplinin devam etmesi gerektiğini düşünüyorum. Belki 3-5 yıl daha sıkıntılı bir ortam sürecektir ama Türkiye bunu yapmak zorunda. Sorunları ileriye ertelemektense bir kaç yıl daha sıkıntı çekip, sorunları kökten çözmek gerekiyor. Geçici mutlulukların maliyeti çok fazla.

Peki 2004 yılı nasıl geçiyor, 2005’e dönük hedefleriniz neler?

- 2004 yılı sonunda ciromuzun 1.5 milyar dolar civarında olmasını bekliyoruz. 2005 hedefimiz ise minimum yüzde 6-7’lik bir büyüme. Kendi ürettiğimiz ürünlerin dışında başka firmaların da ürünlerinin dağıtımını ve lojistiğini üstlendik. Böylece satış hasılatımızı artırmayı amaçlıyoruz. 2004’de 20 milyon dolar olan yatırım bütçemizi ise 2005 için 35 milyon dolar olarak belirledik. Önümüzdeki üç yıl içinde çok büyük tesis yatırımı olmayacak. Markaya, pazara, modernizasyona, ambalaja, insan gücüne yatırım yapacağız. Verimlilik ve nakit yaratma artışı üzerinde çalışacağız.

Gıda sektörü henüz AB’ye hazır değil

Türk gıda sektörü Avrupa Birliği’ne hazır mı?

- Bence hiç hazır değil. Hazırlanmak için çok iyi organize olmak lazım. Burada hem özel sektöre, hem de devlete iş düşüyor. Bu sektörde hammadde açısından dışa bağımlı olunamaz. Bu yüzden çok süratli bir şekilde gereken yatırımların organize edilmesi gerekiyor. Sektöre olan inancımız ve güvenimiz tam. Türkiye’nin geleceğinde gıda sanayii ve tarımın öneminin artacağına inanıyoruz.

Gıda ve boya ana iş kolumuz

Yeniden yapılanırken ana iş kollarınızda da hedefler koydunuz mu?

- Ana iş kollarımızı uzun zamandır seçmiştik, ama uygulamada bazen kararlarda bir takım değişiklikler olabiliyor. Gıda ve boya dışındaki iş kollarının ana iş kolumuz olmadığına karar verdik. Bunun dışındaki iş kollarımızdan sağlıklı bir şekilde çıkıncaya kadar bunları sağlıklı bir sekilde, iyi yönetmek hedefindeyiz. Ama fırsatları değerlendirerek bizim ana iş kolumuz olmayan iş kollarından da uygun zaman ve şartlarda ayrılmayı düşünüyoruz.

Besiciliği büyüteceğiz

Gıdada yeni projeler gündeme gelebilir mi?

- Uygun koşullar oluştuğunda besicilik işini büyütmeyi düşünüyoruz. Hem süt, hem de et sanayicisi olarak hammaddenin temini konusunda Türkiye’nin önünde oluşabilecek açığa karşı bir tedbir olarak elimizi taşın altına koymamız gerektiğine inanıyoruz. Bir diğer önemli projemiz de, geleneksel Türk damak tadına uygun peynir çeşitlerinin artırılması ve tüketiciye sunulması. Bu da ya uygun tesisleri alarak ya da bölgesinde fason ürettirerek olabilir. Yoğurtta da bir takım yeni ambalaj projeleri gündeme gelebilir.

Boya tüketiminin canlanmasını bekliyoruz

Boya sektöründe canlanma var mı?

- Sektör 99 depreminden beri oldukça zor günler geçirdi, hálá da toparlanamadı. Rusya’da DYO markasıyla boya satıyoruz. Romanya’da yine DYO markasıyla satışımız var ve bir üretim tesisine ortağız. Mısır’da da oto tamir boyaları konusunda yerel bir ortakla dağıtım şirketi kurduk. Türkiye’de oto boyalarında BAS ile, mürekkep de Akzo Nobel ile ortağız. İnşaat sektörü 2004 başından itibaren toparlanma sürecine geçti. Boya tüketiminin artacağını düşünüyorum. 2004’de yeni yeni toparlanıyor.

YTL’de ilk 6 ay zor geçecek

Yeni Türk Lirası’na (YTL) hazır mısınız?

- Henüz üzerinde çalışılıyor. Fiyatlar aşağıya da yukarıya da yuvarlansa gerçekçi yapılması lazım. İlk altı ay zor geçecek, ama alışacağız. Piyasada bol bozuk para olması lazım. Bozuk paranın da bir değeri olduğu bilinci oturduğunda paranı üstü takip edilecek.

BU yıl sonunda artık taşlar yerine oturacak

Gruptaki yeniden yapılanmayı tamamladınız mı?

- Krizle birlikte bu çalışmalara ara verdik. 2003 yılında bira ve gübreden çıktık. Finans sektörümüz gitti. Biz de yönetimdeki bu geçişin sağlıklı olmasını istiyorduk. Babam Onursal Başkan olarak devam etmek isteyince, 2004 yılbaşından itibaren Yönetim Kurulu Başkanı olarak görevi bana devretti. Bundan sonra uygulamada ince ayarlar gerekecektir.

FEYHAN KALPAKLIOĞLU

Yaşar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Feyhan Kalpaklıoğlu, 1955 İzmir doğumlu. 1978’de Boğaziçi Üniversitesi İdari Bilimler Fakültesi’den mezun olduktan sonra 9 Eylül Üniversitesi’nde İktisat Anabilim dalında yüksek lisans yaptı. Çalışma hayatına, DYO Boya’da başladı. Daha sonra Yaşar Holding’de Personel İlişkileri Koordinatörlüğü, Turizm Koordinatörlüğü ve Topluluğa bağlı şirketlerin yönetiminde Başkan Yardımcılığı ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerini üstlendi. 1997-2003 arasında Yaşar Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili olarak görev yaptı. 2004 Ocak ayından itibaren Yaşar Holding Yönetim Kurulu Başkanı. Aynı zamanda, American-Turkish Council Yönetim Kurulu Üyesi, Setbir Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Kiplas Danışma Konseyi Üyesi.
Yazının Devamını Oku

Kalkınmanın en önemli silahı bilişim olacak

18 Ekim 2004
ÖNÜMÜZDEKİ üç yılda Türkiye’nin bilgi teknolojileri ihracatından 500 milyon dolar gelir elde edebileceğini söyleyen KoçSistem Genel Müdürü Gökhan Akça, ‘Türkiye’nin kalkınmasında en önemli silah bilişim olacak’ diyor. Akça’ya göre halen büyüklüğü 1.7 milyar dolar olan bilişim sektörü 2006’da 2.2 milyar doları yakalayacak.

BİLİŞİM sektörünün Türkiye’nin itici gücü olduğunu söyleyen KoçSistem Bilgi ve İletişim Hizmetleri Genel Müdürü Gökhan Akça, önümüzdeki yıllarda kalkınmanın en önemli silahının ‘bilişim’ olacağını söylüyor. Gökhan Akça, halen 1.7 milyar dolar seviyesinde bulunan bilişim pazarının, 2000 yılındaki 2.2 milyar dolarlık rakamına ise 2006’da yeniden kavuşacağını tahmin ediyor.

Önümüzdeki 3 yılda, iç pazarın ötesinde yurt dışında çok ciddi bir potansiyel olduğuna inanan Gökhan Akça, Polonya, Bulgaristan, Romanya, Ukrayna gibi çevre ülkelerde çok ciddi bir talep olduğunu belirtiyor. Gökhan Akça, entelektüel sermaye ihracının sağlayacağı rekabet avantajının hayata geçirebilmesi halinde Türkiye’nin bilgi teknolojileri ihracatından yılda 400-500 milyon dolar döviz girdisi sağlayabileceğine dikkat çekiyor.

KoçSistem Genel Müdürü Gökhan Akça ile Türkiye’nin e-dönüşüm projelerinden bilgi teknolojileri ihracatına, bilişimin geleceğine uzanan bir sohbet yaptık.

Türkiye’de bilişim sektörü hangi boyuta ulaştı?

- Ekonomik gelişmelere karşısında çok hassas ve çok kırılgan olmasına rağmen bilişim sektörü Türkiye’nin hálá itici bir gücü. Bugün bilişim pazar hacminin 1.7 milyar dolar civarında olduğu tahmin ediliyor. Türkiye bilişim pazarının her yıl yüzde 18-20 arasında büyüyeceği öngörülüyor. Sektörün, 2000 yılındaki 2.2 milyar dolarlık rakamı ise 2006’da yakalaması bekleniyor.

Pazarda yerli üreticilerin rolü nasıl?

- Yerli üreticilerin PC’de pazar payı artsa da ithalat girdisinin yüksekliği dolayısıyla sektör istihdam yaratan ve GSMH’ya direk katkıda bulunan bir pazar niteliği taşımıyor. Yerli üretim ile entelektüel sermayenin katkıda bulunduğu pay artmadıkça, bilişim pazarının büyümesi, ithalatın artması anlamına gelir. Türkiye’de entelektüel sermayenin gelişmesi gerekiyor. Bu da, yerli ürün ve çözümlere talebin artması ile mümkün.

Bilişim pazarının büyümesinde kamu sektörünün payı nedir?

- Türkiye’nin E-Dönüşümü Yol Haritası ile birlikte, daha yapısal bir bilişim ihtiyacı doğdu. Teknoloji ihtiyacının bir kısmı entelektüel sermayenin pazara sunulması ile Türkiye’de üretiliyor. Entelektüel sermaye geliştikçe, sektörün yeteneği de gelişecek ve bir süre sonra bölgede Türkiye’yi rekabetçi bir ülke konumuna getirecek. Bilişim kalkınma için çok önemli bir silah.

Bilişim kalkınma için neden bu kadar çok önemli?

- İstihdam yaratıcı alanlara, rekabet avantajı sağlayan bazı büyümelere ihtiyacımız var. Türkiye’de yepyeni oluşumlar başladı. Türkiye’deki projeleri, bölge ülkelerde gerçekleştirebilirsek, hem entelektüel sermaye ihracına başlayabilir, hem de ülkemizin yabancı sermaye akışına ve pazarın büyümesine fırsat verebiliriz. Entelektüel sermaye ihracının sağlayacağı rekabet avantajını hayata geçirebilirsek Türkiye önümüzdeki 3-4 yılda çok farklı bir yere gelecek. Türkiye bilgi teknolojileri aracılığıyla yılda 300-500 milyon dolar ihracat karşılığında döviz girdisi sağlayabilir.

Türkiye’nin bilişim konusunda yeni açılımlara ihtiyacı var mı?

- Türkiye’nin birkaç noktada açılıma ihtiyacı var. Bunlardan birisi hızlı ve ucuz internet kullanımı. Bireylerin evlerine inebildiğimizde ihtiyaçlarını artık bu altyapı üzerinden çözebilirler. Açılımlardan bir diğeri beklenen ihaleler ve okullar kısmı. Bugün okullarımızda çok güzel gelişmeler oluyor. Bir bilgisayarla 10 öğrenciye gitme şansımız var. Artık okullarda öğrenciler internette sadece sörf yapmayacak, müfredata uygun ders kitaplarını da bilgisayarda bulacaklar. Bu son kullanıcı pazarında önemli bir adım.

AB fonlarını doğru kullanamıyoruz

AB üyeliğinin Türkiye bilişim pazarına katkıları neler olacak?

- Türkiye, Avrupa Birliği fonlarını doğru kullanamıyor. Özellikle aday ülkelerin alt yapı için aldıkları fonların çoğu karşılıksız ve ülkelerin kalkınmasında önemli rol oynuyor. Yunanistan’ın Avrupa Topluluğu’nun bilişim fonlarından yararlandığı rakam 800 milyon dolar. Bu kaynağın önemli bir kısmı bilişim altyapısına harcanıyor. Bu fonları nasıl kullanacağınızı bilmek önemli. Bu konuda çalışıyoruz, kamu tarafında da bir ofis bu işle uğraşıyor.

Eylem projelerinde hıza ihtiyaç var

Devletin bilişim projeleri şu anda hangi aşamada?

- Henüz beklediğimiz hızda değil. Kamu tarafı çok hızlı değil. Devletin 73 adet eylem projesi, Devlet Planlama Teşkilatı ve Başbakan Yardımcımızın kontrolünde. Hız kazanmaya ihtiyacımız var. Gümrükler Projesi 2 yıl önce bittiğinde, gümrük kapılarında web üzerinden beyannamenin doldurulduğu, her türlü veriye ulaşılabilen bir Türkiye’nin, ihracatta rekabetçi olmasını sağlayacak bir altyapı kuruldu. Mernis projesiyle bireylerin tüm kütük bilgileri toparlandı, web üzerinde her türlü bilgiye ulaşılması mümkün hale geldi. e-vergi Türkiye’nin önemli bir konusudur, e-imza önemli bir adımı.

50 ayrı şirketin çağrı merkeziyiz

Dış kaynak hizmetleri kullanım alışkanlığı nasıl?

- Reel sektör özellikle 2001 krizinden sonra teknolojiye sahip olmanın maliyetini gördü. Dönemsel büyüme ve küçülmelerden çok zarar gördü. Bugün artık kimse çağrı merkezi tutmuyor. KoçSistem olarak büyük bir çağrı merkezi kurduk ve bugün 50 müşterinin çağrı merkezini barındırıyoruz.

Proje tecrübelerimizi artık dışarı taşıyoruz

Bilişim sektörü yurt dışında şansı nasıl?

- Önümüzdeki 3 yılda, iç pazarın ötesinde bir pazarın dışarıda olduğuna inanıyorum. Polonya, Bulgaristan, Romanya, Ukrayna gibi çevre ülkelerde çok ciddi bir talep var. Sudan, Ürdün, Irak gibi ülkelerde Türk şirketleri olarak iş yapma yeteneğimiz oldukça gelişti. Kamu kuruluşlarıyla birlikte proje geliştirirken edindiğimiz bu tecrübeyi şimdi dışarı taşıyoruz. Katma değerli hizmetlerle dış pazarlarda neler yapabileceğimize bakıyoruz. Azerbaycan’da bir çağrı merkezinin tüm hizmet kuruluşlarını biz yaptık. Bulgaristan telekomunun özelleştirilme çalışmaları hálá bitmedi ve çok ciddi altyapı çalışması var. Kaynak planlama, DSL, ucuz internet erişimi dahil olmak üzere Türkiye’de gerçekleştirdiğimiz projeleri bu ülkelerde hayata geçirebiliriz.

KoçSistem Bilgi ve İletişim Hizmetleri Genel Müdürü Gökhan Akça, Tarsus Amerikan Koleji’nin ardından, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nden mezun oldu. İş hayatına 1989’da IBM Türk’de başladı. IBM Türk bünyesinde yer alan POS A.Ş.’nin Satış ve Pazarlama Direktörlüğü’nden sonra Benkar A.Ş.’de Genel Müdür Yardımcılığı, Cisco Systems’te Kurumsal Müşterilerden Sorumlu Genel Müdür Yardımcılığı ve Tepum’da Genel Müdür Yardımcılığı yaptı. Nisan 2003’de KoçSistem Bilgi ve İletişim Hizmetleri A.Ş.’de Genel Müdür Yardımcılığı’na, ardından Genel Müdürlüğü’ne getirildi.
Yazının Devamını Oku