28 Mart 2005
<B>BEŞİKTAŞ’</B>ın eski Başkanı Serdar Bilgili, 6 yıl uzak kaldığı Arsan Tekstil Grubu’na döner dönmez İtalya’nın önde gelen gömlek kumaşı üreticilerinden ‘Tessitrama’ ile ortak oldu. Gömleklik kumaş üretiminde pazara güçlü bir ortakla girmeyi tercih ettiklerini söyleyen Bilgili, Kahramanmaraş’taki tesislerde ayda 1 milyon metre kapasiteli gömleklik kumaşı üretim hattı için 15 milyon dolarlık yatırım yaptıklarını anlattı.
BEŞİKTAŞ’ın eski başkanı ve Arsan Tekstil Grubu Başkanı Serdar Bilgili, 6 yıl uzak kaldığı işinin başına döner dönmez İtalya’nın önde gelen gömlek kumaşı üreticilerinden ‘Tessitrama’ firmasıyla ortak oldu. Gömleklik kumaş üretiminde pazara güçlü bir ortakla girmeyi tercih ettiklerini söyleyen Serdar Bilgili, Kahramanmaraş’taki tesislerde ayda 1 milyon metre kapasiteli gömleklik kumaşı üretim hattı için 15 milyon dolarlık yatırım yaptıklarını belirtti.
‘Beşiktaş’a çok kırgınım’ diyen Serdar Bilgili, başkanlığı bıraktıktan sonra tüm enerjisini işine verdiğini söyledi. 2005 yılında Arsan Grubu’nda 140 milyon dolar ciro ve 30 milyon dolarlık ihracat hedefleyen Bilgili, turizm sektöründe de önüne çıkacak fırsatları değerlendireceğini vurguladı. Anadolu’da 3-4 yıldızlı butik otel ve İstanbul’da da bir şehir oteli planlayan Serdar Bilgili ile Beşiktaş başkanlığının ayrılmasının ardından yaşadıklarını ve iş hayatındaki yeni hedeflerini konuştuk.
Tekstil sektöründe neler yapıyorsunuz?
- 1986’da Kahramanmaraş’ta 15 bin iğlik ve günde 5 ton iplik üreten bir tesisle tekstil sektörüne girdik. Tesis bugün günde 90-100 ton iplik, örme kumaş, dokuma kumaş,boyahane, iplik boyama, dokuma, gömleklik kumaş ve terbiye tesislerinden oluşuyor. Arsan Dokuma olarak, İtalyan gömlek firması Tessitrama ile de gömlek kumaşı üretimi konusunda ortak olduk.
Tessitrama firmasıyla işbirliğiniz size ne getirecek?
- İtalyan ortağımızın cirosu 40 milyon Euro civarında cirosu var. Onlar bizim üretim gücümüzü kullanıyor, biz de onların know-how’unu. Birlikte gömleklik kumaş üretiyor, koleksiyon hazırlıyoruz. Ayda 1 milyon metre kapasiteli üretim hattımızı devreye aldık. Kumaşların dizaynı İtalya’da yapılıyor. Koleksiyon orada hazırlanıyor, pazarlaması Türkiye’den yapılıyor. Amerika’daki pazarlamayı da ortak yapıyoruz.
Neden gömleklik kumaşta uzmanlaşmayı seçtiniz?
- Kendimize bir yol çizdik, çünkü gömleklik kumaş üretimi rekabetin çok fazla olduğu bir sektör değil. Yönetimi, organizasyonu, koleksiyonu çok zor bir alan. Tekstilin en zor alanlarından biri ama rakip az. Dünyadaki gömleklik kumaş üreticilerinin sayısı 15’i geçmiyor. Bu da pazarda kendimizi daha kolay kabul ettirme fırsatını bize veriyor.
İç piyasaya da gömleklik kumaş veriyor musunuz?
- Evet, iç pazara da mal veriyoruz. Tahmin ediyorum üretimin yarısı içeride satılacak. Türkiye gömlekte çok ciddi bir Pazar haline geldi. Avrupa’daki en büyük üreticilerin birçoğu gömleklerini Türkiye’de üretiyor. Hepsi de bizim müşterimiz.
İtalyan ortağınızla ortak gömlek de üretecek misiniz?
- Daha ileride gündeme gelebilir. Gömleklik kumaş üretimini oturttuktan sonra belki düşünebiliriz.
Gömleklik kumaş üretimi için ne kadar yatırım yaptınız?
- Terbiye tesisi ve dokuma tesisine 15 milyon dolarlık yatırım yaptık. Yeni başladığımız fitilli kadife üretimi için de 1 milyon dolarlık ek yatırıma gittik. Artık sadece makineye değil, idareye, yönetime ve bilgiye yatırım yapıyoruz.
Anadolu’da butik otel İstanbul’da şehir oteli
Turizm sektöründeki yatırımlarınız neler?
- İstanbul’da havalimanında ve Boğaz’da bir otelimiz, Kahramanmaraş’ta bir alışveriş merkezimiz var. Turizmle ilgili yeni yatırım fırsatları çıktığında da değerlendireceğiz. Anadolu’da küçük şehirlerde 3-4 yıldızlı, butik otellere büyük ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Bu yöndeki fırsatları kolluyoruz. İstanbul’da da şehir otelimiz olsun istiyoruz. Halen tekstil grubumuzda yaklaşık 2 bin 200 kişi, turizmde 300 kişi çalışıyor.
2005 ciro hedefimiz 140 milyon dolar
Arsan Grubu 2004’ü nasıl tamamladı, 2005 ciro ve ihracat hedefiniz nedir?
- Arsan Tekstil Grubu olarak 2004 yılını 110 milyon dolar ciroyla kapattık. 2005 yılı hedefimiz de grup olarak 140 milyon dolar. Yılda 15-20 milyon dolarlık ihracatımız var. Ama bu yıl gömleklik kumaşın katılımıyla 30 milyon doları buluruz. 2006’da 40-45 milyon doları bulmayı hedefliyoruz.
Hayatımdan futbolu tamamen çıkardım
Başkanlıktan ayrılmanız epey olaylıydı,kırgın mısınız?
- Beşiktaş’a ve Beşiktaş camiasına karşı kalbim çok kırık. O yüzden de uzun zamandır bu konuda yorum yapmadım. O konuyu hiç açmak bile istemiyorum. Hayatımdan futbolu tamamen çıkarttım.
Peki maçlara gidiyor musunuz?
- Kalbim çok kırık olduğu için ne maçları izliyorum, ne de gazetede spor haberlerini okuyorum. Kendimi tamamen uzaklaştırdım spordan. Futbol konuşulan ortamlarda da fazla durmak istemiyorum.
Artık sadece kendi işimle ilgileneceğim
Beşiktaş başkanlığı süresince işinizden uzak kaldınız. Döndüğünüzde işlerinizi hangi durumda buldunuz?
-1999’un 6’ıncı ayından beri aktif iş hayatından uzaktım. Seçimlere hazırlandım. 2000’de Beşiktaş Kulübü’ne başkan oldum. Mayıs 2004’te görevim bitti. Üç ay dinlenip yeniden işe başladım. Ortağım Alişan Arıkan, aynı zamanda kuzenim. O’nun sayesinde şirketlerimde en ufak bir sıkıntı olmadı. Allah’a şükür ben işlerimi bıraktığım yerde, hatta ilerlemiş buldum. Şimdi kuzenim üretimi, ben pazarlamayı üstlendim. Beşiktaş’tan şansıma doğru bir zamanda ayrılmışım. İşlerime yoğunluk verip doğacak fırsatları değerlendireceğim.
Başkanlığınız döneminde ‘Keşke işimin başında olsaydım’ dediğiniz zamanlar oldu mu?
- Oldu. Çünkü benim başkanlığım döneminde 2001 krizini yaşadık. Çok iyi ortaklarım olduğu için beni hiç aratmadılar. Ama belki işlerimle bu 6 yıl boyunca ilgilenseydim bugün şirketlerim çok daha büyük olabilirdi. Bundan sonra kendime ve işime daha fazla zaman ayıracağım.
Futbolun temiz olduğunu düşünmüyorum
Beşiktaş’ı şu anda nasıl buluyorsunuz?
- Çok kırgın olduğum için uzak duruyorum. Başkan Yıldırım Demirören çocukluk arkadaşım. Çok iyi iyi niyetle çalıştığını biliyorum. Yönetimde çok sıkıntılar yaşıyorlar, hatalar da yapıyorlar ama, doğaldır. Futbolda bir yıl şampiyon olursunuz, bir yıl olamazsınız. Ben futbolun çok temiz olduğunu düşünmüyorum.
Temiz olmadığını düşündüğünüz bir ortamda neden 4 yıl başkanlık yaptınız?
- Biz doğru olduğuna inandığımız şeyleri yapmaya çalıştık. Kurumsallaşma, şirketleşme, kulübün karlılığı, Avrupai bir kulüp olması için elimizde geleni yaptık ama dediğim gibi bu maalesef kabul görmedi.
Başkanlıktaki kontaklarımı işim için kullanmadım
Başkanlığın ardından kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
- Bugün özellikle futbol kulüplerinin başkanları Türkiye’de birçok bakandan daha fazla tanınan kişiler. Bu yüzden çok iyi diyalogları ve herkese ulaşabilme imkanları da var. Bu güçteki insanların genellikle böyle bir görevi bıraktıktan sonra birkaç yıl içinde yeniden aynı koltukta oturmak istediklerini gördüm. Benim yaşantım başkan olunca değişmedi. O dönemimdeki kontaklarımı hiçbir zaman iş dünyam için kullanmadım. Tam aksine çok büyük kayıplarım oldu.
Kahramanmaraş’ta ihtiyaç duyduğunuz personeli rahat bulabiliyor musunuz?
- Özellikle vasıflı eleman ve üst düzey yönetici bulmakta zorlanıyoruz. Çok para versek de Kahramanmaraş’ta kalmak istemiyorlar. Biz de bunun için şehrimizin yaşam standartlarını artırmak amacıyla bir fitness center, sinema, restoran, bowling salonu, alış veriş merkezi açtık.
SERDAR BİLGİLİ
ARSAN Tekstil Grubu Başkanı Serdar Bilgili, 1963 İstanbul doğumlu. Robert Kolej’i bitirdikten sonra ABD’de University of Redlands’da işletme ve fotoğraf eğitimi aldı. Viyana’da Birleşmiş Milletler’de bir yıl staj yaptıktan sonra Türkiye’ye döndü. 1992-1998 yılları arasında Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nde Genel Sekreter, 2000-2004 yılları arasında da Beşiktaş Kulübü’nde Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev aldı.
Yazının Devamını Oku 21 Mart 2005
<B>TÜRK</B> DemirDöküm, 5 yıllık hedefini kendi alanında ‘dünyanın ilk 3 şirketi arasına girmek’ olarak belirledi. Sektörde çetin bir rekabet olduğunu söyleyen Türk DemirDöküm Genel Müdürü Lütfü Kızıltan, daralan marjlar nedeniyle Avrupalı üreticilerin panel radyatör üretiminden çekilme eğiliminde olduğunu, bunun da Türkiye’yi yakında dünyanın ‘panel radyatör üssü’ yapacağını söyledi.
KOÇ Topluluğu şirketlerinden Türk DemirDöküm, önümüzdeki 5 yıllık hedefini kendi alanında ‘dünyanın ilk 3 şirketi arasına girmek’ olarak belirledi. Türk DemirDöküm Fabrikaları Genel Müdürü Lütfü Kızıltan, ‘Yurt içinde lider olmak artık yetmiyor, önümüzdeki 5 yıl içinde ısıtma sektöründe Avrupa’nın en önemli oyuncularından biri olmayı hedefliyoruz’ dedi.
Sektörde çetin bir rekabet olduğuna işaret eden Lütfü Kızıltan, daralan marjlar nedeniyle Avrupalı üreticilerin panel radyatör üretiminden çekilme eğiliminde olduğunu, bunun da Türkiye’yi yakında dünyanın ‘panel radyatör üssü’ yapacağını söyledi. 2005 yılında yüzde 18 oranında büyümeyi planlayan DemirDöküm’ün iki yıl önce girdiği Çin pazarında cirosunu geçen yıl ikiye katladığını belirten Kızıltan, bu ülkeye özel yeni ürünler geliştirme çalışmalarını da sürdürdüklerini kaydetti.
Aralıksız olarak 22 yıldır Türk DemirDöküm’de çeşitli görevlerde çalışan ve Ocak 2005’te Türk DemirDöküm Fabrikaları Genel Müdürlüğü’ne getirilen Lütfü Kızıltan ile hem DemirDöküm’ün hedeflerini, hem de inşaat ve ısıtma sektörünü konuştuk.
Isıtma-soğutma sektöründe nasıl bir rekabet ortamı var?
- Sektörümüzde rekabet çok çetin. Ama bu rekabet zaman içinde durulacaktır ve doğal bir gelişme yaşanacaktır. Türkiye dünyanın panel radyatör üssü olma eğiliminde. Avrupa’daki üreticiler daralan marjlar nedeniyle artık bu işten yavaş yavaş çekilecek. Bunun işaretlerini görüyoruz. Sadece biz değil, rakiplerimiz de Türkiye’de kapasite artırım yatırımları yapıyorlar. Bu Türkiye açısından son derece önemli. Bizim de stratejik hedeflerimizden biri, gelirlerimizin yarısını yurt dışından temin etmek.
2005 yılında pazardan neler bekliyorsunuz?
- Geçtiğimiz iki yıllık dönemde ekonomi büyürken, inşaat sektörü küçüldü. Depremler ve krizlerde büyük yara alan sektör, ilk kez 2003 yılının son çeyreğinde büyüdü. Bu büyüme 2004’ün ilk iki çeyreğinde de devam etti. Ancak bunlar yüzde 1.4 gibi küçük kıpırdanmalar olarak kaldı. Önümüzdeki yıl hem özel, hem de kamu sektörünün inşaat faaliyetlerinin çoğalmasını bekliyoruz. Altyapı yatırımları tekrar hareketlenecektir. Bizim açımızdan bir diğer önemli unsur da doğalgazın yayılma hızı olacak. 2005 yılında 11 ilimizde daha doğalgaz kullanımının başlatılması planlanıyor.
İnşaatta Mortagage sistemiyle birlikte canlanma bekliyor musunuz?
- Mortgage inşaat sektöründe canlanma sağlayacaktır. Ancak 2006 yılında gelmesi beklenen bu sistem Türkiye’de erken bir beklenti oluşturdu. Beklentiyle alımlar ve talep ertelendi, sektör de olumsuz etkilendi. Bu sistem ancak faizlerin tek haneli rakamlara indirilmesiyle işlerlik kazanabilecek. Sistem ayrıca 200’ü aşkın inşaat alt sektörünün canlandırılması yoluyla genel ekonomik büyümeye de çok önemli katkıda bulunacak.
DemirDöküm’ün 2005 yılı hedefleri neler?
- DemirDöküm 5 yıl içinde ısıtma sektöründe Avrupa’nın en önemli oyuncularından biri olacak. Yurt içinde lider olmak, ne bizi, ne ekibimizi, ne de satıcılarımızı yeterince motive etmiyor. Artık gözümüzü global rakiplerimize dikmemiz gerekiyor. DemirDöküm’ün artık global pazarda da ilk üç şirket arasında yer almasını hedefliyoruz. Ancak 2005 biraz sıkıntılı gözüküyor.
Şu anda dünyada ve Avrupa’daki konumunuz nasıl?
- Kombiden panele, termosifondan şofbene birçok ürünümüz var. Bizim eşdeğer bir rakibimiz yok. Ama ürün bazında baktığımızda dünyada panelde 3’üncü, şofbende 4’üncü, kombide 8’inci termosifonda 5’inci, döküm kazan ve kat kaloriferinde 6’ıncı sıradayız. Bunların hepsini 5 yıl içinde üçe taşımamız, panelde dünya lideri olmamız gerekiyor.
2005’te yüzde 18 büyümeyi planlıyoruz
DemirDöküm olarak 2004 yılını nasıl geçirdiniz?
- 2004 yılında bir önceki yıla göre yüzde 55 büyüme gerçekleştirdik. Konsolide ciromuz yaklaşık 350 milyon dolar oldu. Ancak bu yıl düşük seyreden kurlar yüzünden yüzde 18 büyümeyi planlıyoruz. 2004’ün ilk altı ayında 9.8 trilyon lira olan net kárımız da üç ayda ikiye katlanarak 9’uncu ay sonunda 18.8 trilyon lirayı buldu. İhracat pazarında büyük bir atılım gerçekleştirdik. 2004’de ihracatımız yüzde 60 artışla, 140 milyon dolara ulaştı.
Artan talebe yetişebilmek için kapasite artırıyoruz
Yeni yatırımlarınız var mı ?
- Kombi ve panel radyatörde artan talebi karşılamak için üretim kapasitemizi artıracağız. Panel radyatörde şu anda 2 milyon 500 bin adet olan üretim kapasitemizi önce 3 milyon 100 bin, sonra 3 milyon 700 bine çıkaracağız. Kombide ise 240 bin adet olan üretim kapasitemizi 350 bin adete çıkartmak istiyoruz.
DemirDöküm 6 ülkede 7 şirketle faaliyette
İhracatta hangi ürünleriniz daha ağırlıklı ?
- Kombiyi dana önce lisans altında üretirken artık kendi tasarımımızı yapıyoruz. Böylece dünya pazarlarına ihracat yapabilir bir duruma geldik. Özellikle kombide büyük bir sıçrama bekliyoruz. İhracatta Demrad ve HeatLine adlı iki markamız var. 38 ayrı ülkeye ulaşır hale geldik. Bugün 7 şirketle 6 farklı ülkede faaliyet gösteriyoruz. Özellikle HeatLine markamızla Avrupa’da panel radyatör ve kombide oldukça başarılıyız. Kombide Almanya, Fransa ve İtalya gibi ülkelerde büyüyeceğiz. Rusya’da da Demrad markamız kombi ve şofbende iyi bir yere sahip.
Çin’de 2.5 milyon adet yağlı radyatör üretecek
Çin’deki yatırımınız nasıl gidiyor?
- Dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisi Çin’den Pazar payı elde etmeyi hedefliyoruz. 2002’de Chung-Mei ile gerçekleştirilen ortaklık kapsamında Hong Kong’ta ve Dongguan Bölgesi’nde de bu şirketimizin yüzde 100 iştirakiyle şirket kurduk. Ocak 2004’te Bozüyük’te bulunan yağlı radyatör üretim tesisimizi Çin’in Dongguan eyaletine taşıdık. Yılda 300 bin adet olan üretim kapasitemizi 2.5 milyon adede kadar çıkarmayı planlıyoruz.
Çin pazarında ülkede beklediğinizi bulabildiniz mi?
- Çin’de kurduğumuz pazarlama şirketimiz Tianjin Demrad (Demiladi) aracılığıyla Türkiye’de üretilen ürünleri de Çin’de satıyoruz. Çin’de üretilen düşük maliyetli ürünleri ise dünya pazarına sunuyoruz. Çin’de geçen yıl 2 milyon dolar olan ciromuzu bu yıl ikiye katlayarak 4 milyon dolara ulaşmayı hedefliyoruz.
B. LÜTFÜ KIZILTAN
Türk DemirDöküm Fabrikaları Genel Müdürü Lütfü Kızıltan, 1957 Amasya doğumlu. Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nden 1981’de Makina Mühendisi olarak mezun oldu. 1982’de Bozüyük Armasan A.Ş.’de Üretim Mühendisi olarak çalışmaya başladı. 1983’te Makina Bakım Mühendisi olarak Türk DemirDöküm Bozüyük Tesislerine geçti. Daha sonra aynı yerde Yardımcı İşletmeler Şefi, Bakım Müdürü ve Radyatör Fabrikası Üretim Müdürlüğü yaptı. 1998’de Bozüyük Tesisleri Müdürlüğü, 2001’de Panel A.Ş. Şirket Müdürlüğü, 2003’de Bozüyük Tesisleri Müdürlüğü ve Panel A.Ş. Şirket Müdürlüğü görevini yaptı. Ocak 2005’de Türk DemirDöküm Genel Müdürlüğü’ne getirildi.
Yazının Devamını Oku 14 Mart 2005
<B>TEKFEN </B>Grubu, bir yandan Bakü-Ceyhan projesinin dev petrol platformlarına imza atıyor, diğer taraftan tarım alanında büyüyor. Tekfen Holding Grup Başkanı Erhan Öner, ‘Hastalıktan uzak, kök hücreden başlayarak kiraz, patates ve muz üretiyoruz. Yurtdışından talep almaya başladık’ dedi. ELLİ yıl önce, üç mühendis Necati Akçağlılar, Feyyaz Berker ve Nihat Gökyiğit’in kurduğu Tekfen Grubu, 45 şirketi ve 21 bine yakın çalışanıyla Türk ekonomisinin önemli kuruluşlarından biri. Bugüne kadar, teknolojik ağırlıklı müteahhitlik yapan Tekfen, içerde ve dışarda birçok alt yapı projesi, yol, köprü, petrokimya tesisi, boru hattı, rafineri, kimya tesisine imza atmış. Projeler arasında Almanya’da başbakanlık binası da bulunuyor. Tekfen şimdi ayrıca tarımsal sanayi de de dünyada adını duyurmayı hedefliyor. Geçen yıl 732 milyon dolarlık cironun 260 milyon dolarını tarımsal sanayiden sağladıklarını belirten Tekfen Holding Grup Şirket Başkanı Erhan Öner, ‘Sürdürülebilir kalkınma için Türkiye’de tarım üretiminde verim ve kalitenin artırılması zorunlu’ diyor. Öner, kök hücre ve aşılı fide konusundaki yatırımlarının iyi sonuçlar vermeye başladığını, yurt dışından ‘Bize kiraz yapın’ teklifleri geldiğini söylüyor. Erhan Öner’le grubun gelişimi, vizyonu ve yeni yatırımlarını konuştuk.
Tekfen’in modern tarıma girme fikri nasıl doğdu?
- Başlangıcımız mühendislik, müteahhitlik. Bugün de ana işimiz bu. Ama 1981’de Toros Gübre ile gübre işine girdik. Bu işi de sevdik, büyütelim istedik. Girdiğimiz zaman pazar payımız yüzde 5’di, bugün yüzde 30’lar civarında. Gübrede büyüdükçe tarımı sevmeye ve tarımdaki boşlukları görmeye başladık. Üniversitelerle işbirliği, teknolojiyi takip etme, yurtdışındaki firmalarla Ar-Ge neticeleriyle yakından ilgilenmek bizi hep tarıma itti.
2004’de bu konuda ne kadar yatırım yaptınız?
- Geçen yıl grup olarak 40 milyon dolarlık yatırım yaptık. Bunların içinde en anlamlısı, Adana’daki 160 dönüm arazi üzerindeki Agripark yatırımımız oldu. Aslında 3.5 milyon dolarlık bu proje, ama Türkiye’nin ihtiyacı olan modern tarım yatırımı. Sabancı Üniversitesi ile işbirliğine girdik. Hastalıklardan uzak, kök hücreden başlayarak, kiraz, muz ve patates geliştiriyoruz. Patatesin evde tüketilecek hale gelmesi için 4-5 yıl gerekiyor. Kiraz da laboratuarda çalışmaya başladıktan iki yıl sonra fidanlıklara gönderiliyor. Orada bir-iki yıl geçirdikten sonra tarlaya ulaşıyor, tarla sahibi tarlasına ekiyor. Laboratuvar şartında, steril geliştirilen fideden de sağlıklı, verimli ürün alınıyor.
Bu sektör gelecek vaadediyor mu?
- Öyle boş bir piyasa ki, 4-5 yıl içinde çok rahatlıkla hem yurtiçine, hem yurtdışına hizmet vereceğiz. Şu anda Avustralya’dan ve Almanya’dan talep var. Bize de kiraz yapar mısınız diyorlar. Tahmin ediyorum 1-2 yıl sonra Avrupa ya da Avustralya’ya değişik meyve fideleri gönderir hale geleceğiz. Kök hücrenin yanısıra Antalya’da İsrailli bir şirketle birlikte aşılı fide yetiştiriyoruz. Çiftçi tohumu eker, yeşertir ve beklerdi. İstediği verimi de elde edemezdi. Şimdi sağlıklı fideleri alıp tarlasına dikiyor ve beklediği verimi de alıyor.
Tekfen’in 2004 cirosu neydi, bunun ne kadarı tarımsal sanayiden?
- Bizim ana faaliyet konumuzun biri tarımsal sanayi, diğeri müteahhitlik. Müteahhitlik faaliyetlerimizin yüzde 55-60’ı, tarımsal sanayi yüzde 35-40’ı. Bir önceki yıla göre toplam ciromuz dolar bazında yüzde 20 artarak, 732 milyon dolar oldu. Bu yıl 930 milyon doları hedefliyoruz. Tarımsal sanayide 260 milyon doları bulduk.
Tekfen hiçbir zaman patron şirketi olmadı
Tekfen’de 5 yıldır tam profesyonel yönetim olduğunu söylüyorsunuz.
- Evet, kurucularımız 2000 yılında emekliye ayrıldı. Yönetim Kurulu’nda varlar. Ancak, aktif işlerin içine girmiyorlar. Yönetimde aile üyelerinden kimse yok. Tekfen, 3 kişinin kurduğu bir şirket olmasına rağmen hep profesyonelce yönetildi. Hiç bir zaman patron şirketi olmadı. Ben 36 yıldır Tekfen’deyim. Patronlarımız ‘koç’luk yapıyor, yöneticilik yapmıyor. Vizyon ve hedef verip, ‘yapın’ dediler. Hiçbir zaman profesyonellerin işine karışmadılar. Yazılı olmayan çok kaidemiz vardır. Neyi anlatmamız, neyi onlara danışmamız gerektiğini hepimiz iyi biliriz.
Stadyum büyüklüğündeki petrol platformu 180 milyon dolar
Devam eden projelerin en büyüğü hangisi?
- Bakü-Ceyhan Boru Hattı projesi kapsamında ilk terminallerden birini Tekfen İnşaat yapıyor. Bu işler British Petroleum (BP) önderliğinde yürüyor. İşleri BP’den alıyoruz. Hazar Denizi’nde kullanılacak petrol platformlarının 18 bin ton ağırlığında ve bir stad büyüklüğündeki üst modülünü yapıyoruz. Sadece bu üst modülün bedeli 180-190 milyon dolar civarında. Bu modül, başka bir grubun yaptığı dubalar üzerine oturtulacak. BP’den ikinci modülü yapma işini de aldık. Aslında denize kurulan petrol platformunun toplam maliyeti 1 milyar dolara yakındır.
750 milyon dolarlık taahhütümüz var
Şu anda yürüttüğünüz işlerin tutarı ne?
- Biz daha çok teknolojik ağırlıklı müteahhitlik yapıyoruz. Alt yapı projesi, yol, köprü, petrokimya tesisi, boru hattı, rafineri, kimya tesisi gibi yatırımlarda görürsünüz. Azerbaycan, Kazakistan, Fas, Suudi Arabistan’da birçok işimiz var. Yurtdışında elimizde 600 milyon dolarlık taahhütümüz var. Yılda 330-340 milyon dolarlık kısmını yapıyoruz. Dünya pazarındaki yeni hedefimiz, 3 yıl içinde yapabileceğimiz iş miktarını 330 milyon dolardan 500 milyon dolara, iş miktarını da 600 milyon dolardan 1 milyar dolara taşımak. Yurt içinde de 150 milyon dolarlık işimiz var, toplam iş hacmimiz 750 milyon dolar.
Su, elektrik ve gaz dağıtımına girebiliriz
Yeni bir sektöre girmeyi düşünüyor musunuz?
- Su, elektrik, gaz, dağıtım işleri bize cazip geliyor. Avrupa ve Amerika’da birçok müteahhit bu işlere girdi. İlerde daha büyük enerji projelerine girmeyi düşünüyoruz.
Tekfen Tower simge oldu
Arazi geliştirme işiniz nasıl gelişiyor?
- Eski ampul fabrikasının yerine Tekfen Tower’ı yaptık. Bizim patronlarımızın hepsi inşaat mühendisi. Üçü de ‘Biz daha çok Türkiye’de hep alt yapı projeleri yaptık. En çok yaptığımız işlerden biri de boru hattı. O da toprağın altında kalıyor. Bu bina bizim simgemiz olsun’ dediler. Tabii işin ticari boyutu da var. İstanbul’da eski Fransız Hastanesi’nin (Pasteur) yerine yaptığımız 59 konutta ise gelecek yıl hayat başlayacak.
45 şirkette 21 bin kişi
TEKFEN Holding, 1956 yılında Necati Akçağlılar, Feyyaz Berker ve Nihat Gökyiğit tarafından kuruldu. Bugün, 45 şirketi, 9 iştiraki, 8 ortaklığı ve 21 bine yakın çalışanıyla taahhüt, tarımsal sanayii, finans ve emlak geliştirme alanlarında faaliyetini sürdürüyor. Grubun bankası Tekfenbank, Türkiye genelinde, 15’i İstanbul’da olmak üzere 31 şube ile faaliyet gösteriyor.
Erhan Öner
Erhan Öner, 1946 İzmir doğumlu. Ortadoğu Teknik Üniversitesi ve Miami Üniversitesi’nde Makina Mühendisliği okudu. Masterını ABD’de Boru hattı Mühendisliği, finansman ve iş idaresi konularında yaptı. 1969’da Tekfen İnşaat’a proje mühendisi olarak katıldı. Tekfen Holding bünyesindeki Toros Gübre’de Genel Müdür ve Yönetim Kurulu Başkanı, Mis Süt’te Yönetim Kurulu Başkanı, Tekfenbank’ta Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı, Tekfen İnşaat’ta Genel Müdür ve Murahhas Aza olarak görev yaptı. 2000 yılından bu yana Tekfen Holding Grup Şirketler Başkanı. Türkiye Gübre Üreticileri Derneği Kurucu Başkanı Öner, 1993-1995 yılları arasında Dünya Gübre Üreticileri Derneği (IFA) Başkanlığı da yaptı.
Yazının Devamını Oku 7 Mart 2005
<B>FİBA</B> Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ömer Aras,’Mortgage Türk bankacılığının önündeki en büyük fırsat. Ancak bunu yanlış yapılandırdığınızda krizlere neden olabiliyor. Birçok ülkede krizler gayrimenkul finansmanının yanlış yapılmasından çıktı’ dedi.
FİBA Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ömer Aras, bu yıl sonuna doğru devreye sokulması planlanan ipoteğe dayalı uzun vadeli konut finansmanı (Mortgage) sisteminin hukuki alt yapısının çok iyi kurulması gerektiğine dikkat çekti. Aras, ‘Mortgage Türk bankacılığının önündeki en büyük fırsat. Ancak bunu yanlış yapılandırdığınızda krizlere neden olabiliyor. Birçok ülkede krizler gayrimenkul finansmanının yanlış yapılmasından çıktı’ uyarısında bulundu.
Kredi Kartları Kanun Taslağı’nı da değerlendiren Aras, ‘Devletin hiçbir şekilde serbest ekonomide faize müdahalesi doğru değil’ yorumunu yaptı. Finans ve perakende sektöründe yoğunlaşan Fiba Grubu’nun şu an için organik büyümeye odaklandığını söyleyen Aras, ancak önümüzdeki dönemde gruba katma değer yaratacak yeni yatırım alanları çıkması halinde bunları değerlendireceklerini belirtti. Ömer Aras ile kredi kartından Mortgage sistemine, yabancı ortaklıklardan Fiba’nın yeni yatırım planlarına uzanan bir sohbet yaptık.
Bankacılık sektörü için 2005 nasıl bir yıl olacak?
- Özelleştirilmesi kaydıyla kamu bankalarının da zaman içinde özel bir statüye kavuşması ve özelleştirilmesi, piyasa ekonomisinin daha da iyi bir şekilde çalışmasını sağlayacak diye düşünüyorum. Tabii, belirli zorluklar da var. Kár etmek zorlaşıyor, marjlar daralıyor. Kredi verdiğinizde sermayeniz olması gerekiyor. Dolayısıyla bankaların kredi portföylerini büyütebilmeleri için sermaye yapılarını güçlendirmeleri gerekiyor.
Şu anda bankacılık sistemindeki en büyük eksiklik nedir?
- Gayrimenkul piyasasının finanse edildiği bir bankacılık düzeni henüz Türkiye’de yok. En büyük eksiklik bu. Mortgage sistemi denilen (ipoteğe dayalı uzun vadeli kredi) yapıda, bankaların elinde uzun vadeli 15-20 yıllık kaynak olmalı. Bankaların dışında kurulan bir yapı içinde, bankaların bilançolarındaki uzun vadeli kredilerin menkul kıymetleştirilip, piyasaya satma mekanizmasının oluşturulması gerekiyor. Mortgage’in hukuki altyapısı çok iyi kurulmalı. Sistemde hukuki altyapı, mülkiyetin devri çok önemli. Kısa vadeli kaynaklarla uzun vadeli kredi veremezsiniz. Mortgage, Türkiye için yeni, ama bankacılığın önündeki en büyük fırsat. Ancak bunu yanlış yapılandırdığınızda krizlere neden olabiliyor. Birçok ülkede krizler gayrimenkul finansmanının yanlış yapılmasından çıkmıştır.
Peki Türk ekonomisindeki kırılganlık sürüyor mu?
- Kırılganlık tamamen bitmiştir diyebilmemiz için yapısal reformların yapılması şart. Bunların en başında sosyal güvenlik reformu, kayıt dışıyla mücadele, vergilerin toplanmasında etkinlik, Bankacılık Yasası’nın çıkmasıyla bankacılıktaki gelişmelerin tamamlanması ve tabii özelleştirme konuları geliyor. Ancak yapısal reformlar sonuçlandırılabildiği takdirde istatistiklerde kalıcı büyüme sağlanabilir.
Hazırlanan Kredi Kartları Kanun Taslağı’nı nasıl buluyorsunuz?
- Kayıt dışı ekonomiyle mücadele eden bir ülkede kredi kartları son derece önemli bir enstrüman. Bilinçli kullanımı gerekiyor, ama devletin hiçbir şekilde serbest ekonomide faize müdahalesinin doğru olmadığını düşünüyorum. Fazla rekabetten, aşırı kullanımlardan dolayı bir takım sorunlar yaşanıyor, ama sektörün bunu kendi içinde halletmesi gerekiyor. Faiz oranlarının piyasa şartlarında oluşması gerekiyor. Düşen faiz ortamında eminim olması gereken seviyeye inecekir.
Limitlerin sınırlandırılmasını nasıl karşılıyorsunuz?
- Kredi kartı, bütün ekonomiyi kayıt içine alan, bireylere güvenli para taşımayı ve harcamayı sağlayan bir enstrüman olarak desteklenmesi gereken bir enstrüman. Limitlere de bankaların kredi süreci içinde kendilerinin karar vermesi gerekir. Kimin ne kadar geliri var, varlığı ne kadar bilemezsiniz. Bütün bunları regüle etmeye çalışmak, bankaların kredi sürecine müdahale etmektir. Buna gerek yok. Sorunlu kredisi artan banka tedbirini alır. Devletin görevi, sorunlu kredileri izlemek ve kontrol altına almak olmalı.
Herkesle konuşmayız ama fırsatlara açığız
Yabancı bankalarla yeni görüşmeleriniz var mı?
- Şu an için kapılarımızı kapattık, bankada organik büyümeye odaklandık. Önümüzdeki dönemde de buna devam edeceğiz. Tabi önümüzdeki dönem derken birkaç yıl için böyle bir yabancı ortaklık planımız yok.
Finans ve perakende dışında yeni yatırım alanları olabilir mi?
- Bankacılıkta yüzde 20’nin üzerinde kár sağlıyoruz. Bunun üzerinde özkaynak getirisi sağlayacak yeni yatırım alanlarını da değerlendirebiliriz. Biz herkesle konuşmak istemiyoruz. Önümüzdeki dönemde kendi organik imkanlarımızla büyümek istiyoruz, ama bize katma değer yaratacak kurumlara da açığız.
Yabancı bankaların sektördeki payı büyüyor mu?
- Yabancı bankaların Türkiye’ye olan iştahları arttı. Bu bence sağlıklı bir gelişme. 2005’te yabancı bankaların piyasa paylarının büyüyeceği gözüküyor. Bugün için Türkiye’de yabancı bankaların piyasadaki yeri hakikatten çok küçük, yüzde 5’lerde. Bunun önümüzdeki dönemde yüzde 10-15’e çıkması beklenebilir. Özellikle bireysel bankacılık alanında yabancı bankaların iştahının arttığını görüyoruz.
ÖMER ARAS
Fiba Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Dr. Ömer Aras, İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi mezunu. Syracuse Üniversitesi, Syracuse New York’ta İş İdaresi Lisans üstü master ve iş idaresi doktorası yaptı. Üç yıl Ohio State Üniversitesi işletme bölümünde asistan profesör olarak öğretim üyeliği ve çeşitli kuruluşlara danışmanlık hizmeti verdi. 1984’de Türkiye’ye döndü, 1984-1987 arasında Citibank’ta Kredi Pazarlama Müdürü ve Kredi Komitesi Üyesi, 1987’de Yapı Kredi Bankası Menkul Kıymetler Merkezi Bölüm Başkanı olarak çalıştı. 1987 sonunda kuruluş döneminde Finansbank’a katıldı. İki yıl krediler, dış işlemler ve fon yönetiminden sorumlu genel müdür yardımcılığı, 6 yıl genel müdürlük yaptı. Fiba Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı’nın yanısıra Fiba Holding’in tüm yurtdışı ve yurtiçi grup şirketlerinde yönetim kurulu üyesi olarak görev yapıyor.
Yazının Devamını Oku 28 Şubat 2005
<B>POAŞ </B>Genel Müdürü Ertuğrul Tuncer, ‘serbest fiyatlandırma’nın sektörde fırsatçılığa yol açmadığını söyledi. Tuncer, yumuşak bir geçişle serbest fiyatlandırma ortamına geçildiğini söyledi. PETROL Ofisi A.Ş. (POAŞ) Genel Müdürü Ertuğrul Tuncer, yılbaşında yürürlüğe giren yeni Petrol Yasası’yla gelen ‘serbest fiyatlandırma’nın sektörde fırsatçılığa yol açmadığına işaret etti. Tuncer, ‘Herkes aşağı yukarı aklı selim hareket ederek, fırsatçılığa kapılmadan hareket ediyor’ dedi. Adeta yumuşak bir geçişle serbest fiyatlandırma ortamına geçildiğine dikkat çeken Tuncer, tüketicinin başlangıçta beklediği fiyat indirimi olmadığını, ancak fiyat artırımı da olmadığını vurguladı.
Petrol Ofisi’nin 2004 yılında yaklaşık 7 milyar dolar ciro gerçekleştirdiğini hatırlatan Ertuğrul Tuncer, bu yıl içinde de yüzde 5.4’lük bir büyüme hedeflediklerini söyledi. Tuncer, POAŞ’ın ülkenin her tarafına yayılmış 3 bin 500 istasyonu olduğunu hatırlatarak, ‘Rakiplerimiz ülkenin en kárlı bölümüne, batıya odaklanmış, doğuyu bırakmış. Ancak fiyatların serbest olduğu ortamda doğuda tek başına olmak avantaj sağlayabilir’ yorumunu yaptı. Aynı zamanda Petrol Sanayi Derneği (PETDER) Başkanlığı’nı da yürüten POAŞ Genel Müdürü Ertuğrul Tuncer ile akaryakıt sektörünü ve POAŞ’ı konuştuk.
Yeni Petrol Yasası 2 aydır uygulanıyor, yasa sektöre neler getirdi?
- ‘Türkiye’de akaryakıt dağıtım sektöründe bir kaos yaşanıyor, bir disiplinsizlik, başıbozukluk hakim. Yeni bir düzenlemeye ihtiyaç var’ diyorduk. Bu yeni düzenleme 1 Ocak 2005’te geldi. Düzenlemenin getirdiği en büyük yenilik, otomotik fiyatlandırmanın yürürlükten kalkarak, serbest fiyatlandırmaya geçilmesi. Tüketiciler haklı olarak serbest fiyatlandırmanın rekabeti, rekabetin de fiyat indirimini getireceğini bekliyordu. Ancak çok büyük değişiklikler yaşanmadı. Tüketicinin başlangıçta beklediği fiyat indirimi olmadı, ama fiyatlar artmadı da.
Neden peki?
- Tüpraş dört rafinerisiyle Türkiye’de akaryakıt dağıtım sektörünün düzenleyicisi rolünde. Eskiden hükümetler, ÖTV silahı sayesinde Tüpraş’ın fiyat değişimini tüketiciye yansıtmayabiliyordu. Bu silah ortadan kalkınca, Tüpraş’ın 5 günde bir yaptığı fiyat değişikliği otomatikman tüketiciye yansıyor. Yalnız çok büyük değişiklikler olmadı. Herkes aşağı yukarı aklı selim hareket ederek, fırsatçılığa kapılmadan Tüpraş’ın fiyatlarını aynen fiyatlarına yansıtır bir şekilde hareket ediyor. Serbest fiyatlandırma ortamına adeta yukuşak bir geçiş yapıldı. Kimes fiyatını yukarı doğru yuvarlayıp fırsatçılığa kaçmadı.
Petrol Yasası, sektörün beklentilerini karşılayacak şekilde çıkmadı mı?
- Burada en önemli husus Petrol Yasası’nın nasıl uygulanacağı. Yeni yasayla birlikte 50’ye yakın dağıtım kuruluşu oldu. Geçen yıl 21’di. Maalesef önüne gelen, 3-5 tane istasyonu olan bayiler bile neredeyse dağıtım kuruluşu olmak için müracaat etti. Oyunun kurallarını Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) koyuyor, ama bir takım oyuncular maalesef ayakla oynanan futbolda elle oynayacak gibi görünüyor. Birileri maalesef bu kuralların sağından solundan dolaşacak, bunların açık kapılarından istifade edecekler gibi geliyor. Benim bütün endişem bu.
Peki, yasanın uygulanmasında EPDK’nın neler yapması gerekiyor?
- Yıllardır Petder olarak kaçak akaryakıt raporu hazırlıyoruz. Kaçak akaryakıtın hangi yollarla yapıldığını hükümet de çok iyi biliyor. Kaçakçılığın boyutları yılda 2 milyar dolara varıyor.
Yeni kuruluşların hepsinin Mersin’de depoları var. Niye Mersin’e gidiyor bu adamlar? Serbest bölgeye kimyasal madde getiriyor diye sokuyor, ondan sonra motorin diye satıyor.
Yeni yasa ve EPDK sektöre çeki düzen getirebilecek mi?
- Henüz erken. Yeni Petrol Yasası yürürlüğe gireli henüz 2 ay oldu. Ancak EPDK’nın işinin kolay olmadığını söyleyebilirim. EPDK, kendi denetim mekanizmalarını oluşturuyor. Sabretmek lazım.
Yeni dönemde Doğu’da olmak avantajlı olabilir
POAŞ özelleştirme sonrasında istediğiniz yere gelebildi mi?
- Büyük mesafe katettik. Benim için çıta hep yüksektir, bana kalırsa daha yapacak çok işimiz var. Rakipler gibi 500-600 istasyonumuz olsaydı, işimiz daha kolay olurdu. Ama ülkenin her tarafına yayılmış 3 bin 500 istasyon var. Rakiplerimiz ülkenin en kárlı bölümüne, batıya odaklanmış, doğuyu bırakmış. Ancak fiyatların serbest olduğu ortamda doğuda tek başına olmak avantaj sağlayabilir. Geçen yıl 35 yeni istasyon açtık. Otomasyona bir hayli yatırım yaptık ve yapmaya da devam edeceğiz.
2004’te 7 milyar dolar ciro yaptık
Petrol Ofisi 2004 cirosu neydi, 2005 hedefiniz nedir?
- 2004’de yaklaşık 7 milyar dolar ciro yaptı. Bu ciro, Petrol Ofisi’ni sadece Türkiye’de değil, Avrupa’da bile önemli petrol şirketleri arasında koydu. Bu yıl da yüzde 5.4 büyümeyi hedefliyoruz.
Pazardaki konumunuz nasıl?
- 2004’de kurşunsuz benzinde pazar payımızı yüzde 21.9’dan 22.7’ye çıkarttık. Türkiye’de en çok süper benzin satan şirket olarak süper benzindeki yüzde 34’lük talep düşmesinden en fazla biz etkilendik. Oto gazda ise önemli artış sağladık ve yüzde 20’yi bulduk. Siyah ürünler küçülen pazarlar olmasına rağmen orada pazar payımızı mesela fuel-oil’de yüzde 30.6’dan 36’ya, kalorifer yakıtında yüzde 56.6’dan yüzde 57.3’e yükselttik.
İstasyon yatırımlarınız sürecek mi?
- Petrol Ofisi, geçmişte İstanbul’da en iyi on istasyonunu kaybetmiş. Büyük şehirlerdeki görüntüsü biraz zayıflamış. Stratejimizin bir parçası da İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerdeki yatırımlarımıza ağırlık vermek.
Yurtdışında yatırım planınız var mı?
- Ana işimize odaklanacağız, ama bunu yaparken de fırsatları kaçırmamak lazım. Çevremizdeki gelişmelerle de ilgiliyiz.
Irak’a 6 ayda 50 bin ton akaryakıt sevk ettik
Irak’la ilişkileriniz ne düzeyde?
- Geçen sene önemli ölçüde bir Irak operasyonu yaptık. Önce Amerikan askeriyesinin taşeronu şirkete, arkasından Amerikan askeriyesinin kendi şirketi kanalıyla geçtiğimiz Temmuz ayına kadar 159 bin ton akaryakıt sevkettik. Daha sonra Amerikan askeriyesi bu işi Irak şirketine devretti. Irak Milli Petrol Şirketi Somo ile anlaştık. 2004 Temmuz- Aralık döneminde yaklaşık 50 bin ton akaryakıt sevkettik.
İkinci markamız Erk 440 istasyona ulaştı
İkinci markanız nasıl gidiyor?
- Hem beyaz istasyonlarla ilgili boşluktan istifade etmek, hem de Petrol Ofisi’nin yanyana sıralandığı yerlerin hepsine birden yatırım yapmamak amacıyla ikinci marka için yola çıkıldı. Erk markamız, gayet de başarılı oldu. İstasyon sayımız 440’a ulaştı.
ERTUĞRUL TUNCER
Petrol Ofisi A.Ş. (POAŞ) Genel Müdürü Ertuğrul Tuncer, 1939 İstanbul doğumlu. Tuncer, 1963 yılında Robert Kolej, İş İdaresi ve Ekonomi Bölümü’nü bitirdi. Daha sonra iki yıl Almanya’da kaldı. 1967 yılında Mobil’de çalışmaya başladı, değişik kademelerde yöneticilik yaptıktan sonra 1994’de Mobil Türkiye Genel Müdürü oldu. Aralık 1996’da BP ve Mobil’in birleşmesinin ardından BP Genel Müdürlüğü ve BP Türkiye’nin Başkanlığı’nı üstlendi. Temmuz 2000’de POAŞ Genel Müdürü oldu. Tuncer, aynı zamanda Petrol Sanayi Derneği (PETDER) Başkanı.
Yazının Devamını Oku 21 Şubat 2005
<B>TÜSİAD</B> yönetimine giren 36 yaşındaki Bülent Akgerman aynı zamanda kuvars esaslı kompoze taş’ üreten ilk ve tek şirket olan 1996 yılında kurulan Çimstone’un Başkan Vekili. Özellikle Çin pazarında çok güçlendiklerini belirten Bülent Akgerman, ‘Çinliler’in korkulu rüyası olduk’ diyor. TÜRK Sanayicileri ve İşadamları Derneği’nin (TÜSİAD) geçtiğimiz ocak ayında yapılan Genel Kurulu sonrasında yönetime giren İzmirli işadamı 36 yaşındaki Bülent Akgerman, 30 yıllık TÜSİAD üyesi Öner Akgerman’ın oğlu. Akgerman Grubu Başkanı Öner Akgerman da, geçmişte TÜSİAD Yönetim Kurulu’nda Ege’yi temsilen görev almıştı. Ailesinin üçüncü kuşak yöneticisi olan Bülent Akgerman, bir yandan TÜSİAD’daki yeni görevini sürdürürken, bir yandan da dünyaya ‘taş’ satıyor.
Çimstone Doğal Kompoze Taş İşletmeleri Başkan Vekili ve Murahhas Azası Bülent Akgerman, ‘kuvars esaslı kompoze taş’ üreten ilk ve tek şirket olan 1996 yılında kurulan Çimstone’un üretiminin yüzde 85’ini 17 ülkeye ihraç ettiğini söylüyor. Özellikle Çin pazarında çok güçlendiklerini belirten Bülent Akgerman, ‘Çinliler’in korkulu rüyası olduk’ diyor.
TÜSİAD’ın genç Yönetim Kurulu Üyesi Bülent Akgerman ile yeni görevinin yanısıra inşaat sektörünü, yapı malzemeleri üreticisi Çimstone’un yatırımlarını ve hedeflerini konuştuk.
İnşaat sektöründe genel durumu nasıl görüyorsunuz?
- Sektörü, 94 krizinden sonra geçen yıla kadar çok ciddi kan kaybetti. Sektörü dolaylı olarak yaklaşık 150 alt sektörü etkiliyor. Ama Türkiye’nin uzun yıllardır ihtiyacı olan tek parti hükümeti, beraberinde getirdiği istikrar ve AB’nin de baskısıyla birçok kanun hızla çıkarıldı. Ekonomiden ödün verilmedi ve tek haneli enflasyona geçildi. Dolayısıyla 1994’den bu yana tökezleyip duran inşaat sektörünün önü açıldı. İpoteğe dayalı uzun vadeli finansman modeli (mortgage) sistemi de yakın gelecekte işlemeye başlarsa sektör çok ciddi büyüyecek. Ben çok iyimserim.
Ürünleriniz genellikle ne tür binalarda kullanılıyor?
- Banko ve tezgahlarda, tüm mutfak ve banyolarda ürünlerimiz kullanılıyor. Mimarlar, iç mimarlar kanalıyla son tüketiciye ulaşıyoruz. İşin güzel tarafı, Amerika’daki ünlü zincir otellerden Şangay opera binasına, Hong Kong Metrosu’na kadar büyük projelerde Çimstone’un ürettiği taşlar kullanılıyor. Bu da gurur verici, çünkü Türkiye’de çok büyük ithalat yapılan Çin’den korkulurken, biz Çinliler’in korkulu rüyası haline geldik.
Çimstone’un en güçlü olduğu pazar hangisi?
- Her ülkeye farklı bir yaklaşımla giriyoruz. Çin’de ürünlerimiz gayet güzel satıyor. Çinli üreticilerin korkulu rüyası olduk. Çin’deki çözüm ortağımız beni ‘kardeşim’ diye çağırıyor. Çimstone’da Amerika’dan sonra ikinci büyük pazarımız Çin. Ürettiğimiz ürün Türkiye’de ilk ve tek olduğu için kendi pazarını kendisi oluşturuyor. Açıkçası iç pazar çok sancılı büyüyor, benzer ürünlerle eşleştiriliyor.
Ürettiğiniz ürünün özellikleri neler, benzerlerinden farkı ne?
- Yüzde 95’i doğal olup gözünüzün renginde bir taş üretebiliyoruz. Öyle bir taş düşünün içine deniz kabuğu, ayna kırıkları atabiliyoruz. Bu taşı da torunlarınızın bile kullanacağını ve yıpranmadan olduğu gibi kalabileceğini düşünün. Ayrıca, su emme oranı hemen hemen sıfır, leke tutmuyor, mikro organizmalar gelişmiyor. Bu taş, banko ve tezgahlarda kullanılıyor, ama granitten çok daha farklı özelliklere sahip. Doğadaki en sert minerallerden kuvars mineralini alıp, elmasa yakın sertlikteki bir taş haline getiriyoruz.
Yeni yatırımlarınız var mı?
- 2004 yılında 15 milyon dolar yatırımla yeni bir fabrika kurduk. Toplam üretimimizin yüzde 85’ini ihraç ediyoruz, ama yeni fabrikayla yüzde 90-95’lere çıkmayı düşünüyoruz. Önümüzdeki beş yıllık gelişme sürecinde yeni fabrikanın kapasitesini 4’e katlayarak, 1 milyon metrekareye çıkaracağız. 1300 ayrı renk ve dokuda taşımız var. Çeşitlerimizi daha da artıracağız.
Dünya taş sektörü 2005’te 7 milyar doları bulacak
Çimstone’un bundan sonraki hedefleri neler?
- Çok iddialı bir hedef kendimize çizdik. 2005 yılında kuvars esaslı kompoze taş sektörü dünyada 7 milyar dolarlık bir pasta haline gelecek. Çok hızlı büyüyen bu pazardan biz şu anda aldığımızdan çok daha büyük bir pay almak istiyoruz.
Hedefim TÜSİAD’da kendimi kanıtlamak
TÜSİAD’da hedefiniz nedir?
- Kısa dönem hedeflerim arasında TÜSİAD’da kendimi kanıtlamak var. Çünkü ben eski bir TÜSİAD üyesi değilim. Bir de İzmir’i ve Ege Bölgesi’ni temsil ettiğim için çok ciddi bir sorumluluğum var. Bu görevimi layıkıyla yerine getirmek istiyorum. Orta ve uzun vadede de gerçekten ciddi boyutta büyük ölçekli bir grubun lideri olmak istiyorum. Ayrıca her yönetim kurulu üyesine sorumluluk yüklendi, bana da Diğer Sivil Toplum Örgütleriyle İlişkiler Komisyonu Başkanlığı verildi. Biraz kritik bir görev. Çünkü Medeni Kanunu’n değişmesiyle federasyonlar ve konfederasyonların önü açıldı. Ama tabi federasyon kültüründen çok uzak kaldığımız için ciddi problemler de olacak. Derneklerin birbirleriyle ilişkileri eskisinden daha zor hale gelecek.
Eskiden TÜSİAD’ı nasıl görüyordunuz, yönetime girdikten sonra bakışınızda değişiklik oldu mu?
- Daha önce birçok dernek ve vakıf yönetiminde yer aldığım için TÜSİAD’a olumsuz bakan biri değildim. Türkiye’nin dış politikasının çok ciddi bölümünü sırtlanmış bir dernek. TÜSİAD gerçekten zamanında hükümet devirebilecek kadar güçlüydü. Şimdi daha kurumsal ve daha çok üyesi, Washington’da, Berlin’de, Paris’te temsilcilikleri var. TÜSİAD’ın artık sınırları aştığını ve daha da güçlendiğini düşünüyorum.
BÜLENT AKGERMAN
Çimstone Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Murahhas Azası Bülent Akgerman, 1969 İzmir doğumlu. İstanbul Robert Koleji’in ardından, Bilkent Üniversitesi Turizm ve İşletme Bölümü’nden 1994’de mezun oldu. Öğrenciliği döneminde 1989 yılında, ailesine ait Çimentaş Topluluğu şirketlerinden Çimentaş Turistik İşletmeler Yatırım Şirketi’nde çalışmaya başladı. 1994’de aynı şirkette Genel Müdür oldu. Halen şirketin Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Murahhas Azası. 1998’de Çimstone Doğal Kompoze Taş İşletmeleri’nde Genel Müdür Yardımlığı’na, 1999’da Genel Müdürlüğü’ne getirildi. 2002’den bu yana ise Çimstone Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Murahhas Azası.
Yazının Devamını Oku 14 Şubat 2005
<B>CAM</B> ev eşyası üretiminde dünyada ikinciliği elde eden Paşabahçe, 2004’te yaptığı yeni yatırımlarla çok uluslu bir şirket olma hedefine doğru ilerliyor. Paşabahçe, Rusya ve Bulgaristan’daki yeni yatırımlarıyla üretim ve lojistik maliyetlerini düşürmeyi planlarken, Türkiye’de teknoloji ağırlıklı yatırımlarını artırıyor.
CAM ev eşyası üretiminde dünyada ikinci sıraya oturan Paşabahçe, 2004 yılında yaptığı yeni yatırımlarla artık global bir şirket olmaktan çıkıp, çok uluslu bir şirket olma hedefine doğru ilerliyor. 110 ülkeye ihracat yapan Paşabahçe, Rusya ve Bulgaristan’daki yeni yatırımlarıyla üretim ve lojistik maliyetlerini düşürmeyi planlarken, Türkiye’de teknoloji ağırlıklı yatırımlarını artırıyor.
Paşabahçe’yi önümüzdeki 3 yıl içinde yüzde 35 büyütmeyi hedeflediklerini belirten T. Şişe ve Cam Fabrikası Cam Ev Eşyası Grup Başkanı Gülsüm Azeri, ‘Paşabahçe global bir şirket. Ama artık çok uluslu bir şirket olmayı hedefliyoruz’ diyor. Büyüme planları çerçevesinde Rusya’da ikinci bir fabrika için yer aradıklarını söyleyen Gülsüm Azeri, Uzakdoğu veya Güney Asya’da da günün birinde üretim yapmak istediklerini belirtiyor.
Paşabahçe’nin üyesi olduğu Avrupa Cam Ambalaj ve Cam Ev Eşyası Üreticileri Birliği’nde (FEVE) geçtiğimiz ekim ayında Cam Ev Eşyası Komitesi Başkanlığı’na seçilen Gülsüm Azeri ile komitede yapmak istediklerini, dünya cam ev eşyası sektörünü ve Paşabahçe’nin yeni yatırımlarını konuştuk.
Avrupa Cam Ambalaj ve Cam Ev Eşyası Üreticileri Birliği’ndeki (FEVE) komite başkanlığı göreviniz neleri içeriyor?
- Avrupa’daki büyük üreticilerin hepsi Avrupa Cam Ambalaj ve Cam Ev Eşyası Üreticileri Birliği (FEVE) üyesi. Biz dünyanın ikinci büyüğü olma konumunda bir kapasiteye ve satış cirosuna ulaştık. Dünyanın ikinci büyüğü olan bir şirketin Avrupa’da böyle bir komitenin başına getirilmesi doğaldır.
Bu komite neler yapıyor?
- Komite, Avrupa Birliği’nin çeşitli ekonomik komiteleriyle birebir ilişkide. Cam ev eşyası sektöründe olanı biteni, istekleri, olması gerekenleri anlatıyor. Dünyada cam ev eşyasının gidişatı ve bunun Avrupa’yı nasıl etkileyebileceği ele alınıyor. Sektörde insan sağlığını etkileyebilecek boyuttaki teknik kriterler tartışılıyor.
Başkanlığınız döneminde ağırlıklı hangi konular ele alınacak?
- Haksız rekabetin üzerine gitmeye çalışacağız. Bir başka konu da ürünlerin menşeinin belirtilmesi. Camın menşei ile ilgili ciddi bir takip yapmak istiyorlar. Ancak, Çin malına yönelik kısıtlayıcı bir tavır camda yok. Çin’den ciddi cam girişi var. Başkanlığım döneminde bunun kontrol altına alınması ve en azından referans fiyatların uygulanmasının üzerine gideceğiz.
Paşabahçe son yıllarda yatırımlarını neden dışa açtı?
- Navlun artık fiyatın önemli bir bileşeni olmaya başladı. Yatırımlarımızı dışa açmamızdaki neden de bu. Nerede büyük pazar var, ona yakın nerede düşük maliyetli üretim imkanı var, öngörülebilir bir gelecek içinde yurt dışında yatırıma yöneldik. O nedenle Rusya’da 2004 yılında üretime girdik, oraya Paşabahçe teknolojisini götürdük. Bulgaristan’a yatırım yapıyoruz.
Başka ülkelerde de fabrika düşünüyor musunuz?
- Günün birinde Paşabahçe Uzakdoğu’da, Güney Asya’da bir yerde yatırım yapacak, bunu da araştırıyoruz. Büyüyen Hindistan pazarına nereden mal vermemiz gerektiğine bakıyoruz, en uygun fabrika lokasyonunun nerede olması gerektiğini araştırıyoruz.
Paşabahçe’nin önümüzdeki yıllardaki hedefleri neler?
- Önümüzdeki 3 yılda çok büyük bir büyüme planı içindeyiz. Şu anda bitirmekte olduğumuz projelerle 2004’den 2005’e yüzde 15 büyüyoruz. 3 yılda bu yüzde 35’i bulacak. Paşabahçe global bir şirket. Türkiye’de üreten, ağırlıklı olarak Türklerle yönettiğimiz ve dünyaya mal satan bir şirketiz. Her ülkenin isteğine uygun mal satabiliyoruz. Ama artık farklı bir şey konuşuyoruz, global bir şirket olmaktan çıkıp, çok uluslu bir şirket olmayı hedefliyoruz. Çok çeşitli ülkelerde üretim yapmaya yöneliyoruz.
Yeni bir markayla kristale yakın bardak üreteceğiz
2005 yılında Türkiye’de yatırımlarınız olacak mı?
- Türkiye’de yatırımı farklılaştırıyoruz. Bu üretim maliyetiyle daha katma değerli, daha yüksek fiyatlı ürün satıp Türk işçisinin becerisini doğru ürüne yönlendirmek istiyoruz. Kırklareli’ndeki fabrikamızda yepyeni bir tesis kuracağız. Avrupalılar’ın en iyi fiyatla satan markalarıyla rekabet edecek yeni bir üretime giriyoruz. Henüz markamıza karar vermedik. Bu ürün Ridel gibi markalarla rekabet edecek. Paşabahçe’ye oranla küçük üreticiler olmakla birlikte, kristale yakın bardak kalitesinde üretim yapan firmalara rakip olacağız.
Cam teknolojisini artık Türkiye’de geliştiriyoruz
Paşabahçe’nin bugün teknolojide geldiği nokta neresi?
- Cam teknolojisini Türkiye’de oluşturmaya ve makine üretimini daha da büyütmeye yöneliyoruz. Son üç yıldır üretimde kullandığımız teknoloji yoğun makineleri Türkiye’de yapıyoruz. 2003’de kurduğumuz makine işletmesinde elimizdeki makine parkının bakımını yapıyoruz, yeniliyoruz. Rusya’da fabrika kurduğumuzda başka ülkelerden makine almıyoruz.
Bira bardağı üretiminde Avrupa’da birinciyiz
Rusya’daki yatırımınız nasıl gidiyor?
- Rusya’daki yatırım 15 milyon dolara mal oldu. Rusya’da bira sektörü çok hızlı büyüyor. Yakında şişeden bira içmekten de vazgeçilecek. Bu konuda kanunlar devrede. Biraya yönelik binlerce çeşit bardak söz konusu ve biz bu konuda çok iyiyiz. Avrupa’da bira bardağında bir numaralı üreticiyiz. Benzer gelişmenin Rusya’da da olacağını ümit ediyoruz.
GÜLSÜM AZERİ
T. Şişe ve Cam Fabrikası Cam Ev Eşyası Grup Başkanı Gülsüm Azeri, 1951 Hendek Sakarya doğumlu. 1975’de Boğaziçi Üniversitesi Kimya Mühendisliği’nden mezun oldu, aynı üniversitede Endüstri Mühendisliği’nde master yaptı. İş hayatına Çukurova Holding’de başladı. 1981’de Şişecam Grubu’na katıldı. Kromsan’ın kuruluş yıllarında Teknik Ticaret Müdürlüğü ile Pazarlama ve Satış Müdürlüğü yaptı. Soda San. Ürünleri satışlarını da üstlenerek Cam Pazarlama Kimyasallar Grup Müdürü oldu. 1990’da Camsar Sınai Ara Malları Genel Müdürlüğü’ne, 1994’de Kimyasallar Grup Başkanlığı ve Şişecam Yönetim Komitesi Üyeliği’ne getirildi. 1998 sonunda T. Şişe ve Cam Fabrikası Cam Ev Eşyası Grup Başkanlığı görevine atandı. Azeri, bu görevi kapsamında Paşabahçe Cam, Paşabahçe Eskişehir Cam, Denizli Cam, Paşabahçe Mağazaları ve Camiş Ambalaj’ın da Yönetim Kurulu Başkanı.
Yazının Devamını Oku 7 Şubat 2005
<B>TGSD’</B>nin yeni Başkanı Aynur Bektaş, konfeksiyonda insan haklarının çok önemli olduğunu ve dünya markalarının bunu bir satış politikası olarak kullandığını belirterek, ‘Biz de ‘İnsan Hakları Sertifikası’ verebilir konuma gelmek istiyoruz’ dedi. TÜRKİYE Giyim Sanayicileri Derneği’nin (TGSD) yeni Başkanı Aynur Bektaş, konfeksiyonda artık insan haklarının çok önemli olduğunu ve dünya markalarının bunu satış politikası olarak kullandığını belirterek, ‘Biz de TGSD olarak ‘İnsan Hakları Sertifikası’ verebilir konuma gelmek istiyoruz’ dedi. Yabancı markaların artık birebir insan haklarını oturtmuş firmalarla çalışmak istediklerine dikkat çeken Aynur Bektaş, İstanbul Sanayi Odası ile birlikte bu konuda çalışmalara başladıklarını söyledi.
Banka memurluğundan emekli olduktan sonra iki evini satıp, maaşından her ay aldığı altınları bozarak Hey Tekstil’i kurduğunu söyleyen Aynur Bektaş, bugün 80 milyon dolar cirolu, yaklaşık 2 bin çalışanı olan 5 şirketli bir grubun başında. Üretiminin tamamını ihrac eden Hey Tekstil, Çankırı Çerkeş tesislerinde Reebok gibi uluslararası markalara üretim yapıyor.
On yıl aradan sonra TGSD’nin ikinci kadın başkanı olan Aynur Bektaş, TGSD’ye bu yıl kaydetmeyi planladığı 200 yeni üyenin de en az yarısının kadın üye olmasına çalışacağını belirtti. Aynur Bektaş’la, konfeksiyon sektörünün yanısıra Hey Tekstil’i konuştuk.
Reebok gibi dünya markalarına üretim yaparken, en çok dikkat ettiğiniz konular neler?
- Hey Tekstil’de insan hakları en üst düzeyde uygulanıyor. Çocuk işçi, sigortasız işçi yok. Reebok, Nike gibi firmalar Avrupa Birliği standartlarında koşullar istiyorlar. Biz firma olarak 8 yıldır bunlara uyuyoruz. Personel istemezse fazla mesaiye kalmayabilir. Bizi şikayet de edebilir. Artık bu kurallara uymayan üreticiler kesinlikle yabancı markalardan iş alamayacaklar. Geç kalmadan bu standartlara herkes uyum sağlamak zorunda.
TGSD olarak bu konuda çalışmalarınız var mı?
- Konfeksiyonda insan hakları çok önemli olmaya başladı. Artık yabancı markalar birebir insan haklarını oturtmuş firmalarla çalışıyorlar. Bunu satış politikası olarak da kullanıyorlar. Biz de TGSD olarak ‘İnsan Hakları Sertifikası’ verebilir konuma gelmek istiyoruz. İstanbul Sanayi Odası (İSO) ile birlikte bunu oluşturmaya çalışıyoruz. Artık şirketlere sertifika vermek istiyoruz. Bu sertifikaya sahip olanların yurtdışından iş alabilmesini planlıyoruz. Çünkü insanların emeğini yok ederek, sigortasız işçi çalıştırarak bir yere gelmek mümkün değil. İnsan haklarına önem verdiğimiz takdirde daha çok sipariş alacağımıza inanıyorum.
Tekstil ve konfeksiyon sektörünü 2005’te neler bekliyor?
- Çin’i arkamıza, İtalya’yı önümüze alıp bu yolda devam etmemiz lazım. Bizim için en tehlikeli boyutlarda olan Çin. Çünkü kotaların kalkmasıyla Çin’de konfeksiyonun daha fazla büyüyeceğini ve Türkiye’de konfeksiyonun azalacağı düşünülüyor. Bunun bir kısmı doğru, bir kısmı yanlış. Küçük ölçekli konfeksiyon üreticileri için tehlike var, çünkü koleksiyon yapamıyorlar. Ancak, yurtdışına açılan, ARGE’ye öncelik veren, Anadolu’ya yatırım yapan bizim gibi firmalar ayakta kalacak.
Hükümetin sektörünüze karşı yaklaşımını nasıl buluyorsunuz?
- Tekstil ve konfeksiyonda altyapı hazır, çok iyi elemanlar yetiştirdik. Bu sektöre biraz daha iyi bakmaları lazım. TGSD Başkanı olarak benim ilk işim hükümetle iyi geçinmek. Başbakan’dan da bu konuda bir talebim olacak. İlk üye toplantımızı kendisinin açmasını rica edeceğim. Şansımızı önce böyle deneyeceğiz, ama olmazsa, dernek olarak 600 üyemiz var, sesimizi duyururuz. Hükümet bizleri sahiplenmeli ki, dünyaya açılalım. İstanbul’u turizm ve moda merkezi yapmalıyız. Hükümet bunları bütün halinde görürse çok iyi eder. Bir ülkeye giderken turizm artı moda diye gidiliyor artık.
Başkanlığınız sürecinde neler yapmak istiyorsunuz?
- TGSD’ye bu yıl 200 yeni üye daha katmayı hedefliyorum. İç piyasadaki konfeksiyoncularla da sıkı bir işbirliğine gitmek istiyoruz. Biz bir bütünüz. Herkese bunu anlatmaya çalışacağım. Ben olumlu bir ihracatçıyım. Hiçbir zaman moralimi bozmuyorum. Moralimizi bozduğumuzda fırsatları göremeyiz, daha da sıkıntıya gireriz. Derneğe de moral getireceğime inanıyorum. Derneğin altyapısını kuvvetlendirip, biraz daha pazarlamaya ağırlık verilmesine çalışacağız. Ayrıca, TGSD içinde genç bir grup oluşturmayı hedefliyorum.
Bankadan emekli oldu 80 milyon doları buldu
Hey Tekstil’i nasıl kurdunuz?
- Bir aile şirketiyiz. Hey Tekstil’i 1992 yılında kurduk. Ben bankacıyın, 20 yıl bankacılık yaptım. Emekli olduktan sonra 500 metrekarelik küçük bir atölyede 22 kişiyle üretime başladım. Bir arkadaşımın eşi tekstili çok iyi biliyordu. Onunla birlikte başladık. Daha sonra planlı bir şekilde büyüdük.
2004 yılını nasıl geçirdiniz? 2005 hedefiniz?
- 2004’ü 80 milyon dolar ciroyla kapattık. Son üç yılda koleksiyonumuz çok büyüdü. Başka firmalara fason üretip onların etiketini diksek de kendi dizaynımızı oluşturmaya başladık. İngiltere’de bir dizayn ofisi açtık. Çin’de üreterek Çin’e mal satmak istiyoruz. Orada fabrikası olan bir Alman firmayla işbirliği yapmak üzere görüşmelerimiz sürüyor.
Hacı Bektaş’a 200 odalı otel geliyor
Turizm sektöründe neler yapacaksınız?
- Eşimin memleketi Hacı Bektaş’ta 200 odalı bir otel yapacağız. Nevşehir teşvik kapsamında ama burada hiçbir zaman tekstil düşünmedik, oranın geleceği turizm. Manevi yönü de çok fazla bizim için Hacı Bektaş’ın. 5 milyon dolara mal olmasını planladığımız oteli 2006’nın ilk yarısında açacağız. 80 dönüm arazi üzerine iki spor sahası, kongre ve seminer salonları, büyük bir yüzme havuzu yapacağız. Yörenin otantik havasını yansıtan bir otel olacak. Daha sonra golf sahaları da yapacağız. Memleketim Çerkeş’te de Safranbolu evlerine benzer birkaç konak var, onların da bazılarını koruma altına alacağız.
İki evimi ve altınlarımı sattım, Hey Tekstil’i kurdum
Konfeksiyon atölyesi kurmak için gereken sermayeyi nereden buldunuz?
- Konfeksiyon en ucuz kurulabilen iş kolu. Çok fazla sermaye gerektirmiyordu. 500 metrekare atölyenin kirasını ödeyebilir olmak yetiyor. Ben Ankara’da çok zor şartlar altında aldığım evimi ve İstanbul’da Florya’daki kooperatif evimi sattım. Çalışmaya başladığım ilk günden itibaren her çalışan Anadolu kadını gibi maaşımdan bazen bir, bazen 2-3 altın alıp bir kenara atmıştım. Böyle küçük küçük şeyler zamanla çok büyük birikime dönüşüyor. Ciddi bir riskle bu işe girdim. O zaman 37 yaşındaydım, ‘Başaramazsam yine bir bankada işe başlarım’ diye düşünüyordum.
AYNUR BEKTAŞ
Hey Tekstil kurucu ortağı ve Genel Müdürü Aynur Bektaş, 1951 Çankırı Çerkeş doğumlu. 1974 yılında Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi İşletme Muhasebe Bölümü’nden mezun oldu. 20 yıl banka - finans sektöründe üst düzey yöneticilik ve eğitmenlik görevlerinde bulundu. 12 yıl önce konfeksiyon imalatı ve ihracatı yapan Hey Tekstil A.Ş. firmasını kurdu. Halen firmanın genel müdürlüğünü yürütüyor. Bektaş, 2005 Ocak ayından itibaren de Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Yönetim Kurulu Başkanlığı’na getirildi.
Yazının Devamını Oku