Yaşar: Finans sektöründen itibarımızla çıkmak isterdik

YAŞAR Holding Yönetim Kurulu Başkanı Feyhan Kalpaklıoğlu, krizde grubun bankasını kaybetmesinin kendilerine zarar verdiğini belirterek, ‘Ana işimiz olmayan finanstan tamamen çıkmayı düşünmüştük. Ama bu şekilde çıkmayı planlamamıştık. Daha itibarlı bir biçimde olmalıydı’ dedi.

YAŞAR Holding Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı 2004 yılı başında babası Selçuk Yaşar’dan dan devralan Feyhan Kalpaklıoğlu, krizde grubun bankasını kaybetmesinin kendilerine maddi-manevi zarar verdiğini belirterek, ‘Ana işimiz olmayan finanstan tamamen çıkmayı düşünmüştük. Ama bu şekilde çıkmayı planlamamıştık. Daha itibarlı bir biçimde olmalıydı’ dedi.

Finans sektörüne grubun işlerini büyütmek amacıyla girmediğini vurgulayan Feyhan Kalpaklıoğlu, ekonomik krizden etkilenen bankaların yeniden sisteme kazandırılması gerektiğine inandığını belirtti. ‘Kurumları yıkmak kolay, ama yerine yenisini koymak zor’ diyen Feyhan Kalpaklıoğlu, bankadan (Yaşarbank) aile olarak ya da şirketlerin limiti dışında kredi kullanmamaya gayret ettiklerini söyledi.

Krizin ardından yeniden yapılanma çalışmalarını tamamladıklarını hatırlatan Feyhan Kalpaklıoğlu, 2004 yılında 1.5 milyar dolar ciro bekleyen Yaşar Holding’in bundan böyle sadece ‘gıda’ ve ‘boya’ ana iş kollarına odaklandığını, diğer sektörlerden de uygun fırsatlarda çekileceklerini belirtti.

Yaşar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Feyhan Kalpaklıoğlu ile bankacılık sektöründe yaşananların yanısıra, grubun geleceğe dönük planlarını da konuştuk.

Yaşar Grubu olarak bankanızı kaybettiğinizde neler yaşadınız?

- 94 yılındaki kriz finans sektöründe çok ciddi hasar yaptı. O tarihte Bankalar Kanunu olmadığı gibi, Hazine’nin politikası itibariyle hasarın tedavi ediliş biçimiyle ilgili olarak finans sektörüne yükler bindirildi. Türkiye’nin içine girdiği kriz bu şekilde düzeltilmeye çalışıldı. Bankaların gruplara ayrılması, ekonomik krizden etkilenen bankaların yeniden sisteme kazandırılması esas olabilirdi. Tütüncüler Bankası 75 senelik bir bankaydı, belli bir pazar payı vardı, likidite sorunu yoktu. Bahsedilen zarar da çok tartışma götürürdü. Her zarar eden müesse batmalı mı, bu tartışılabilir. Zararın nedenlerine inilerek değerlendirme yapılabilirdi. Kurumları yıkmak kolay, ama yerine yenisini koymak, o markaları yaratmak kolay birşey değil.

Önümüzdeki yıllarda Yaşarbank’ın isim hakkının iadesini istemeniz mümkün mü?

- Zaten finansta çok büyük bir iddiamız yoktu, ana işimiz değildi. İşlerimizi büyütmek için banka kurmadık. Yaşar Grubu’nun stratejisine inanan ciddi kredi müesseseleri var. Süreç böyle gelişmeseydi, yabancı ortaklık kurmayı ya da finanstan tamamen çıkmayı düşünmüştük. Bu şekilde çıkmayı tabii ki planlamamıştık. Daha itibarlı bir biçimde olmalıydı. Biz, bu bankaya krizde sermaye koyduk. Krizin bu şekilde olacağı, devalüasyonun hızlı gideceği, reel sektörün kaynak bulmasının mümkün olamayacağını düşünemedik. Bankadan aile olarak ya da şirketlerimizin limiti dışında kredi kullanmadık. Elimizden geldiğince buna gayret ettik. İş hayatı bu, hatalar yapılmış olabilir, ama neticede iyi niyetli ve bilinçi kişilerle çalışmaya çalıştık.

Bankayı kaybetmenizin grubun diğer işlerine etkisi nasıl oldu?

- Başlangıçta, kriz öncesinde bizi manevi anlamda çok etkiledi. Birçok açıdan zarar verdi. Türkiye krize girip de başka banka olayları yaşanıp, yeni sorunlar oluştuğu anda sistemde gerçekten bir likidite sıkıntısı olduğunu hissetmemek mümkün değildi. 40 ayrı kurumtdan kredi kullanıyorduk. Krizi, bazı iş kollarından çıkarak, bazı işlerimiz satarak, yatırımları küçülterek ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) ile anlaşarak çözmeye çalıştık. Markamızın gücü, grubun geçmişteki performansı, Türkiye’nin genel durumu itibariyle bu güvenceleri verdik. Ege’de 60 yıla yakın süredir varız. Bu güveni hissettiler, yönetime güvendiler ve yola devam ettik.

Ekonomide şu anda gelinen noktayı nasıl buluyorsunuz?

- Tek parti hükümetinin çok önemli bir avantaj olduğunu düşünüyorum. Türkiye’de düzeltilecek şeyler kısa sürede düzeltiliyor, hatalardan dönmenin süresi de çok kısaldı. Türkiye’nin birikmiş bir takım sorunları var. Aynı disiplinin devam etmesi gerektiğini düşünüyorum. Belki 3-5 yıl daha sıkıntılı bir ortam sürecektir ama Türkiye bunu yapmak zorunda. Sorunları ileriye ertelemektense bir kaç yıl daha sıkıntı çekip, sorunları kökten çözmek gerekiyor. Geçici mutlulukların maliyeti çok fazla.

Peki 2004 yılı nasıl geçiyor, 2005’e dönük hedefleriniz neler?

- 2004 yılı sonunda ciromuzun 1.5 milyar dolar civarında olmasını bekliyoruz. 2005 hedefimiz ise minimum yüzde 6-7’lik bir büyüme. Kendi ürettiğimiz ürünlerin dışında başka firmaların da ürünlerinin dağıtımını ve lojistiğini üstlendik. Böylece satış hasılatımızı artırmayı amaçlıyoruz. 2004’de 20 milyon dolar olan yatırım bütçemizi ise 2005 için 35 milyon dolar olarak belirledik. Önümüzdeki üç yıl içinde çok büyük tesis yatırımı olmayacak. Markaya, pazara, modernizasyona, ambalaja, insan gücüne yatırım yapacağız. Verimlilik ve nakit yaratma artışı üzerinde çalışacağız.

Gıda sektörü henüz AB’ye hazır değil

Türk gıda sektörü Avrupa Birliği’ne hazır mı?

- Bence hiç hazır değil. Hazırlanmak için çok iyi organize olmak lazım. Burada hem özel sektöre, hem de devlete iş düşüyor. Bu sektörde hammadde açısından dışa bağımlı olunamaz. Bu yüzden çok süratli bir şekilde gereken yatırımların organize edilmesi gerekiyor. Sektöre olan inancımız ve güvenimiz tam. Türkiye’nin geleceğinde gıda sanayii ve tarımın öneminin artacağına inanıyoruz.

Gıda ve boya ana iş kolumuz

Yeniden yapılanırken ana iş kollarınızda da hedefler koydunuz mu?

- Ana iş kollarımızı uzun zamandır seçmiştik, ama uygulamada bazen kararlarda bir takım değişiklikler olabiliyor. Gıda ve boya dışındaki iş kollarının ana iş kolumuz olmadığına karar verdik. Bunun dışındaki iş kollarımızdan sağlıklı bir şekilde çıkıncaya kadar bunları sağlıklı bir sekilde, iyi yönetmek hedefindeyiz. Ama fırsatları değerlendirerek bizim ana iş kolumuz olmayan iş kollarından da uygun zaman ve şartlarda ayrılmayı düşünüyoruz.

Besiciliği büyüteceğiz

Gıdada yeni projeler gündeme gelebilir mi?

- Uygun koşullar oluştuğunda besicilik işini büyütmeyi düşünüyoruz. Hem süt, hem de et sanayicisi olarak hammaddenin temini konusunda Türkiye’nin önünde oluşabilecek açığa karşı bir tedbir olarak elimizi taşın altına koymamız gerektiğine inanıyoruz. Bir diğer önemli projemiz de, geleneksel Türk damak tadına uygun peynir çeşitlerinin artırılması ve tüketiciye sunulması. Bu da ya uygun tesisleri alarak ya da bölgesinde fason ürettirerek olabilir. Yoğurtta da bir takım yeni ambalaj projeleri gündeme gelebilir.

Boya tüketiminin canlanmasını bekliyoruz

Boya sektöründe canlanma var mı?

- Sektör 99 depreminden beri oldukça zor günler geçirdi, hálá da toparlanamadı. Rusya’da DYO markasıyla boya satıyoruz. Romanya’da yine DYO markasıyla satışımız var ve bir üretim tesisine ortağız. Mısır’da da oto tamir boyaları konusunda yerel bir ortakla dağıtım şirketi kurduk. Türkiye’de oto boyalarında BAS ile, mürekkep de Akzo Nobel ile ortağız. İnşaat sektörü 2004 başından itibaren toparlanma sürecine geçti. Boya tüketiminin artacağını düşünüyorum. 2004’de yeni yeni toparlanıyor.

YTL’de ilk 6 ay zor geçecek

Yeni Türk Lirası’na (YTL) hazır mısınız?

- Henüz üzerinde çalışılıyor. Fiyatlar aşağıya da yukarıya da yuvarlansa gerçekçi yapılması lazım. İlk altı ay zor geçecek, ama alışacağız. Piyasada bol bozuk para olması lazım. Bozuk paranın da bir değeri olduğu bilinci oturduğunda paranı üstü takip edilecek.

BU yıl sonunda artık taşlar yerine oturacak

Gruptaki yeniden yapılanmayı tamamladınız mı?

- Krizle birlikte bu çalışmalara ara verdik. 2003 yılında bira ve gübreden çıktık. Finans sektörümüz gitti. Biz de yönetimdeki bu geçişin sağlıklı olmasını istiyorduk. Babam Onursal Başkan olarak devam etmek isteyince, 2004 yılbaşından itibaren Yönetim Kurulu Başkanı olarak görevi bana devretti. Bundan sonra uygulamada ince ayarlar gerekecektir.

FEYHAN KALPAKLIOĞLU

Yaşar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Feyhan Kalpaklıoğlu, 1955 İzmir doğumlu. 1978’de Boğaziçi Üniversitesi İdari Bilimler Fakültesi’den mezun olduktan sonra 9 Eylül Üniversitesi’nde İktisat Anabilim dalında yüksek lisans yaptı. Çalışma hayatına, DYO Boya’da başladı. Daha sonra Yaşar Holding’de Personel İlişkileri Koordinatörlüğü, Turizm Koordinatörlüğü ve Topluluğa bağlı şirketlerin yönetiminde Başkan Yardımcılığı ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerini üstlendi. 1997-2003 arasında Yaşar Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili olarak görev yaptı. 2004 Ocak ayından itibaren Yaşar Holding Yönetim Kurulu Başkanı. Aynı zamanda, American-Turkish Council Yönetim Kurulu Üyesi, Setbir Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Kiplas Danışma Konseyi Üyesi.
Yazarın Tüm Yazıları