Nurten Erk Tosuner

600 milyon dolarlık toplu konutu tek başına yapacak

31 Ocak 2005
<B>Ali</B> Ağaoğlu, Emlak Konut’un Ataşehir’in batısında inşa edeceği 7 bin konutluk projenin de 3 bin 500 konutluk bölümünü üstlendi. 600 milyon dolarlık proje için kolları sıvayan Ağaoğlu Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı, İstanbul ve çevresinde gerçekleştirdikleri konut projelerinin yabancıların da ilgisini çektiğini söyledi.

SON 6 yılda yaklaşık 400 milyon dolarlık konut işini tamamlayan Ali Ağaoğlu, Emlak Konut’un Ataşehir’in batısında inşa edeceği 7 bin konutluk projenin de 3 bin 500 konutluk bölümünü üstlendi. 600 milyon dolar tutarındaki proje için kolları sıvayan Ağaoğlu Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ağaoğlu, İstanbul ve çevresinde gerçekleştirdikleri konut projelerinin yabancıların da ilgisini çektiğini söyledi.

Geçtiğimiz günlerde İtalya’dan bu konuda bir teklif aldıklarını belirten Ağaoğlu, ‘Venedik yakınlarına bir site kurmamızı istediler. Bu teklif bizi gururlandırdı. Ancak henüz yapılanmamız buna uygun değil’ dedi.

İlk otelini 1985 yılında Uludağ’da My Resort adı ile açan Ağaoğlu, turizm yatırımlarını da hızlandırdı. Ağaoğlu, İstanbul Anadolu Yakası’nda 5 yıldız üzeri bir şehir oteli yapacak. Çamlıca’da kurulacak 200 odalı otel 25 milyon dolara mal olacak. Bodrum’da da 60 milyon dolar yatırımla bir otel daha gündemde. Ağaoğlu Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ağaoğlu ile uzun vadeli kredilendirmeyle konut sahibi olunmasını sağlayan Mortgage sisteminini yanısıra yeni yatırımlarını konuştuk.

Uzun vadeli kredilendirmeyle konut sahibi olmayı sağlayan, ipoteğe dayalı Mortgage sistemi Türkiye’de uygulanabilecek mi?

- Yasal altyapı hazırlanıyor ama uygulanabilmesi için yurtdışından fon gelmesi gerek. Bankalarda ve devlette böyle bir fon yok. Türkiye’de devlet bile hazine garantisiyle borçlanmaya çalışırken mortgage fonlarının hemen girmesi ülke riskinden dolayı zor. İstikrarın kalıcı olduğunun görülmesi gerek. Yine de mortgage sisteminin geleceğine güveniyoruz. Biz para satan bir grup değiliz, kendi projelerimizi finanse ediyoruz. Mortgage Türkiye’de işlemeye başladığı zaman asıl işimiz olan inşaata döneceğiz. 2005 başında bu fonlar Türkiye’ye akacak gibi bir algılama oldu, bence 3-4 seneden önce olması mümkün görünmüyor. Gündemde olan Mortgage fonlarından önce biz kendi imkanlarımızla 4-5 yıla kadar krediyi yıllar önce başlattık.

Uzun vadeli satış yapmanın yararını gördünüz mü?

- Tabi başarıya ulaştığımız kesin. Biz 2001 kriz ortamında dahi aynı anda 5 projeye başladık, hepsini hayata geçirdik, satış sıkıntısı da yaşamadık. Şu anda projelerimiz hayata geçti, oturdu, yaşanıyor. 3-6 ay arasında yeni sitelerde yaşam başlıyorsa bu da başarının kıstasıdır.

Yeni başlayan projeleriniz var mı?

- Emlak Konut’un yap-işlet-hasıla paylaşımıyla ihaleye çıkardığı Ataşehir Projesi kapsamındaki 7 bin konutun, 3 bin 500’ünü biz grup olarak aldık. Şu anda proje çalışmalarını yapıyoruz. Bu yıl içinde hem inşaata, hem de pazarlamasına başlamayı planlıyoruz. Sadece bu 3 bin 500 konut yaklaşık 600 milyon dolarlık bir proje. Orada Ataşehir standardının daha üstünde, daha sosyal alanları olan, inşaat teknolojisiyle çok daha kaliteli bir proje yapacağız. Mimarisiyle, konseptiyle çok iddialıyız. Ataşehir’in batı bölgesini, kalan 3500 konutu alan iki firmayla birlikte planlıyoruz.

İstanbul’da başka projeleriniz olacak mı?

- Çamlıca’da bir otel ve Anadolu Yakası’nda yaklaşık 10-11 tane daha arazi yatırımı yapıyoruz. Zaman içinde onları da farklı projelerle devreye alacağız. İnşaat baba mesleğim, 1970’lerden sektörün içindeyim. Ağaoğlu Grubu olarak ilk şirketimiz Akdeniz İnşaat’la 1981’de başladık. Yurtdışında iş yapmak istiyorduk. Ancak o yıllar Türkiye’de de toplu konutun patladığı dönemlerdi. Toplu konut projeleri, fabrika binaları, yap-sat bir sürü yazlık siteler yaptık. Turizmin verdiği vizyonu da inşaat sektörüne taşıdık.

Bu nasıl oldu?

- Yaptığımız sitelerin içine, insanların 5 yıldızlı bir otelden isteyebilecekleri her türlü sosyal ve sportif aktiviteleri kattık. Bir odada konaklamak yerine kendi evinizde konaklıyorsunuz. Konutlarımızın 5 yıldızlı otellerden tek farkı bu. Biz bu konsepti 1998’de başlattık. O dönemde bu projeler daha çok A gelir grubuna yönelikti. Aynı projeleri, 4-5 yıl vadeli şirket kredilendirmesiyle B gelir grubunun ulaşabileceği düzeye çektik.

Krizde hangi projeleri yaptınız?

- Samandıra’da My Village, Altunizade’de My Dream, Çengelköy’de My Home, Ümraniye’de My City ve My Town, Çekmeköy’de My Country projemizi başlattık. Toplam 1500 konut yapıldı. 6 yıllık süreçte 5’i kriz öncesi olmak üzere başladığımız projeleri yürüttük. Tam kriz anında da Ümraniye My City projesini tamamladık. Böylece yaklaşık 400 milyon dolarlık bir proje hayata geçirmiş olduk. Şu anda inşaatı devam eden 2 projemiz var.

Satışlarımızın yüzde 80’i 4-5 yıl vadeli taksitle

Konut satışınızda banka kredisi mi taksit mi ağırlıklı?

- Krizde kredi kullananlar zor günler yaşadı. İnsanlar hala bir bankaya borçlanmak yerine müteahhitten taksitle konut almayı daha cazip görüyor. Bugün bankaların konut kredilerinde vadeli 8-10 seneye kadar uzatmalarına rağmen bizim 4-5 yıl vadeli kendi kredilendirme sistemimiz devam ediyor. Satışlarımızın yüzde 80’i bu şekilde gerçekleşiyor. İnsanlar konut bedelinin yüzde 30, 40’ını verip projeye katılıyor ve teslim aldıktan sonra da kira öder gibi ödüyorlar.

İnsanlar artık eski binalara güvenmiyor

İnsanların konut tercihinde neler değişti?

- Geçtiğimiz senelerde sektör çok küçüldü, insanlar taleplerini erteledi. Dolayısıyla gerçekten birikmiş bir talep var. 98 Yönetmeliği deprem açısından bence bir milattır. Onun için yeni konuta talep var yani. Evi olan daha güvenli bir eve kavuşmak isterken, yeni ev alacaklar da yapıya güvenmek istiyor. Bugün 80-100 bin dolara 20-30 senelik binalardan ev alabilirsiniz. Ama yeni bir daire almaya kalktığınız zaman 300-400 bin dolarların üzerine çıkmaya başlıyor. Yani eski yapılara insanların güveni yok.

Çamlıca’ya 25 milyon dolarlık şehir oteli

Turizmde ne kadarlık yatırım yapıyorsunuz?

- İstanbul Çamlıca’da 5 yıldızın üzerinde bir butik otel projemiz var. Yaklaşık 200 odalı olacak. Burada 25 milyon dolarlık bir yatırım hedefliyoruz. Bodrum’da yine arazisini satın aldığımız Bodrum Yalı Çiftlik’te arazimiz var. Burada da yaklaşık 50-60 milyon dolar bir yatırımla otel yapacağız. Bu yatırımları iki yılda tamamlamayı planlıyoruz.

Şehir oteli için neden Çamlıca’yı seçtiniz?

- Bugün Avrupa Yakası’nın bir çok eğlence yerlerini besleyen kesim olmasına rağmen Anadolu Yakası maalesef bu tür yatırımlarda biraz fakir kaldı. Bu yakada böyle bir talebin olabileceğini planladık. Hedefimiz, hem turizmde, hem de yap-sat’ta ilk sıralara oynamak. Turizmde zincir oluşturmayı hedefliyoruz. İstanbul, Uludağ, Bursa, Bodrum, Antalya düşündüğümüz iller.

İtalyanlar Venedik’te konut yapmamızı istedi

Yurt dışında konut ya da otel projeniz var mı?

- İnşaatlarımızın projelendirmesini de, tasarımını da kendimiz yapıyoruz. Yurtdışından da gelen bir sürü misafirlerimiz projelerimizi geziyor. Özellikle tasarım devi İtalya’dan gelen teklif bize gurur verdi. İtalyanlar arazi vermek kaydıyla, tasarım dahil, My Town ve My Country projemizi, Venedik’e çok yakın bir bölgede yapmamızı teklif etti. Ancak şu andaki yapılanmamız yurtdışında bir iş yapmaya elverişli değil. Cazip teklifleri değerlendirmek için yeni bir yapılanma içindeyiz.

ALİ AĞAOĞLU

Ağaoğlu Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ağaoğlu, 1954 yılında Trabzon’un Of ilçesinde doğdu. Çalışma hayatına lise yıllarında başlayan Ağaoğlu, 22 yıldır inşaat, turizm ve hizmet sektöründe faaliyet gösteriyor. Gruba bağlı Akdeniz İnşaat ve Eğitim Hizmetleri A.Ş., bugüne kadar 1 milyon metrekareyi bulan binlerce konut ve villa, oteller, tatil köyleri ve sosyal kulüpler inşa etti. 1989 yılında turizme adım attı ve ilk otelini Uludağ’da açtı. Hizmet sektöründe de faaliyet gösteren Ağaoğlu’nun sosyal tesisleri de bulunuyor.
Yazının Devamını Oku

Madeni yağ üreticisi atık peşine düştü

24 Ocak 2005
<B>Çevre</B> Kanunu nedeniyle sattıkları motor yağının yüzde 12’sini toplamak zorunda olan madeni yağ üreticileri, kullanılmış motor yağının atıklarını toplamakta zorlanıyor. BP Türkiye ve Hazar Bölgesi Madeni Yağlar Direktörü Fikret Şen, ‘Yağ sattığımız devlet ve belediye kurumları bile bize kullanılmış ürünü geri vermeye yanaşmıyor’ diyor.

AVRUPA Birliği yolunda ilerleyen Türkiye’de bazı sektörler üzerlerine düşen görevleri yapmakta zorlanıyor. Çevre Kanunu ile sattıkları motor yağının yüzde 12’sini toplamak zorunda olan madeni yağ üreticileri, kullanılmış motor yağının da piyasada para etmesi nedeniyle atıklarını toplamakta zorlanıyor. BP Türkiye ve Hazar Bölgesi Madeni Yağlar Direktörü Fikret Şen, ‘Çevre Bakanlığı sattığımız motor yağının bir bölümünü toplamak ve usulüne uygun yok etmek ve bunu belgelemekle yükümlü tutuyor, ancak bu malı sattığımız devlet ve belediye kurumları bile bize kullanılmış ürünü geri vermeye yanaşmıyor’ diyor. Kullanılmış motor yağının yakıldığında enerji vermesi yüzünden piyasada ekonomik değeri olmasına işaret eden Fikret Şen, sektörün geri toplama için 2 milyon YTL’lik (2 trilyon liralık) bütçe ayırmak zorunda olduğunu söylüyor. Fikret Şen, motor yağının çimento fabrikaları gibi yüksek ateşli fırınlarda yakılarak enerjiye dönüştürülmesinin şart olduğunu belirterek, ‘Aksi takdirde kullanılmış motor yağı, hem insana, hem çevreye büyük zarar verebilir’ uyarısında bulunuyor. Tüm kurum ve kuruluşların bu ürünün geri dönüşümü konusunda gereken özeni göstermesinin çevre ve insan sağlığı açısından çok önemli olduğuna dikkat çeken Fikret Şen ile atıkların toplanmasının yanı sıra sektörün sorunlarını ve BP’yi konuştuk.

Sektörünüz için hayati önem taşıyan konular neler?

- Bir yıl önce yeni bir Çevre Kanunu çıktı. Atık yağlarla ilgili bu yeni düzenlemeye göre, artık üretilen ve satılan motor yağlarının belli bir oranda toplanması ve Çevre Bakanlığı’nın öngördüğü şekilde bertaraf edilmesi gerekiyor. Bugün motordan çıkan yağlar ya sağa sola doğaya zarar verecek şekilde dökülüyor, atılıyor ya da tamirhanelerde toplanıyor. Atölyelerde veya sobalarda yakılıyor. Motor yağının kalori değeri oldukça yüksek, ancak sobalarda yakılan motor yağları çevreyi, havayı son derece fazla kirletiyor. Çünkü kontrollü bir yakım yok. Bunu önlemek için de Çevre Bakanlığı, belli bir toplama ve Usulüne Uygun Bertaraf Standardı getirdi. Ama bunu bugün uygulayamıyoruz.

Usulüne Uygun Bertaraf Standardı neleri içeriyor?

- Atık motor yağlarını toplayıp kontrollü bir şekilde yakarak enerjiye dönüştürebilirsiniz. İzmit’te belediyenin bir tesisi var. Yağı buraya verdiğinizde yakarlar ve İzmit’in elektrik ihtiyacının bir bölümünü karşılarlar. Bunun dışında çimento fabrikalarında yakıp yine enerji olarak kullanabilirsiniz. Madeni yağın çevreye zarar vermemesi için yüksek ısıda yanması gerekiyor ki bu da ancak çimento fabrikalarının fırınlarında söz konusu.

Siz bu konuda neler yapıyorsunuz?

- Bir senedir sattığımız malların bir bölümünü geri almaya çalışıyoruz. Büyük miktarda madeni yağ tüketen yerlerden başladık. Belediyeler, ordu kurumları, devlet kurumları, filo müşterilerimiz, yağı sattığımız servisler vs. Ama Türkiye’de kimse atık yağını geri vermek istemiyor. Çevre Bakanlığı bize diyor ki ‘Bu yağı üretiyorsan, satıyorsan mutlaka geri alacaksın, geri aldığını belgeleyeceksin, bunu lisanslı bir yerde yaktığını ispat edeceksin’ diyor. Ama diğer tarafta mal sattığınız belediye veya devlet kurumu bile atık yağını size vermiyor. Bu malları geri alamıyoruz, çünkü piyasada ekonomik değeri var.

Geri toplamanın sektöre maliyeti nedir?

- Bu malı geri toplamanın bize çok ciddi maliyeti var. Gelecek sene bu toplamanın sektöre maliyeti 2 milyon YTL. (2 trilyon lira) olacak. Toplam motor yağının yüzde 12’sinin geri toplanması gerekiyor. Bu her yıl da artacak. Bir gün gelecek yüzde 50’sini toplamamız gerekecek. Ama hiç kimse bu motor yağının çevreye verdiği zararların farkında değil, bu yüzden de malı geri vermek gibi bir motivasyonları yok.

Kullanılan motor yağının toplanmamasının doğuracağı zararlı sonuçlar neler olabilir?

- İnsanlar kullanılmış yağın hem çevreye, hem insan zağlığına verebileceği zararın farkında değil. Bu yağın kanserojen özelliği var, deriye değdiği zaman deri kanseri yapma riski var. Toprağa döküldüğünde veya kanalizasyon sistemine gittiğinde tüm yeraltı sularını kirletme riski var. Yakıldığı takdirde de çok ciddi şekilde havayı kirletip emisyon riski var.

2004’te sektör yüzde 3 büyüdü

2004’ü nasıl geçirdiniz?

- Piyasa ilk 6 ayda gayet iyi bir çıkış trendi yakaladı. Fakat 6’ıncı ayın sonundan itibaren de çok ciddi durgunluk dönemine girdi. Geneline baktığımızda 2004 yılında sektörde yüzde 2-3 bir büyüme yaşandı. Sektör açısından çok parlak bir yıl değildi, ama kötü bir yıl da olmadı. Bizim için hedeflerimize büyük ölçüde ulaştığımız bir yıl oldu.

Türkiye’de yılda 360 ton madeni yağ tüketiliyor

Madeni yağ sektörünün büyüklüğü ne kadar?

- Türkiye’deki toplam madeni yağ sektörünün 350-360 bir ton civarında olduğunu hesaplayabiliyoruz. Bunun çok büyük bir kısmı uluslararası veya ulusal büyük bankalar tarafından paylaşılmış durumda. Daha ufak bir kısmı da merdiven altı olarak tabir edebileceğimiz bazı firmalar tarafından paylaşılıyor.

Bu sektörde merdiven altı üretim nasıl oluyor?

- Bir varil içinde biraz gaz yağı, biraz katıkla yaptıkları karışımları, hiç bir kalite kontrol olmaksızın bir takım kutulara doldurup piyasaya veriyorlar. Hatta bunu bizim kutularımızı kullanarak bile yapıyorlar. Bunlarla mücadele etmek çok kolay değil. Çoğunun vergi kaydı yok. Hammadde kaynakları belli değil, teknoloji, kalite kontrolü zaten yok. Yeni kanun madeni yağ üreticilerine ve pazarlayanlara sorumluluklar getiriyor.

FİKRET ŞEN

BP Türkiye ve Hazar Bölgesi Madeni Yağlar Direktörü Fikret Şen, 1963 İstanbul doğumlu. Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği’nden mezun. 1988’de BP’de Akaryakıt Bölümü’nde işe başladı. 1992’den itibaren Madeni Yağlar Grubunda çalıştı. 1995’de gittiği Belçika’da iki yıl BP Avrupa Madeni Yağlar Lojistik koordinatörü olarak görev yaptı. Türkiye’ye döndüğünde Mobil ile ortaklığın kuruluşunda ve yönetiminde yer aldı. Mobil ile ortaklığın sona ermesi safhasında BP Madeni Yağlar’ı yeniden kurmak üzere görevlendirildi. BP - Castrol birleşmesini gerçekleştirdikten sonra 2001’de İngiltere’ye gitti. Üç yıl İngiltere’de, Türkiye’nin de içinde bulunduğu iş ünitesinde, Strateji ve İş Geliştirme Müdürlüğü yaptı. Mart 2004’de BP Türkiye ve Hazar Bölgesi Madeni Yağlar Direktörlüğü’ne atandı.
Yazının Devamını Oku

Tanay: Bir ormanı yönetmek, holding yönetmekten zor

17 Ocak 2005
<B>FİNANS</B> sektöründeki şirketleri bırakarak Park Orman’ın Yönetim Kurulu Başkanı olarak iş hayıtını sürdüren Ferruh Tanay, ‘Bir ormanı yönetmek holding yönetmekten daha zor’ dedi. Tanay, bugün 6 şirketli Park Orman grubuyla ‘eğlence ve dinlence’ sektöründe hizmet veriyor. YAKLAŞIK 5 yıl önce finans sektöründeki kurucu ve yöneticilik yaptığı şirketleri bırakarak hobilerini işe dönüştüren Park Orman Yönetim Kurulu Başkanı Ferruh Tanay, ‘Bir ormanı yönetmek holding yönetmekten daha zor’ diyor. Türkiye’de factoring sektörünün ilk öncülerinden olan ve daha sonra GSD Holding’in kuruluşunda görev alan GSD’nin eski CEO’su Ferruh Tanay, bugün 6 şirketli Park Orman grubuyla ‘eğlence ve dinlence’ sektöründe hizmet veriyor.

12 yıllığına Orman Bakanlığı’ndan Maslak’taki 300 dönüm orman arazisini kiralayan Ferruh Tanay ve ortakları, Ahmet Kocabıyık, Atilla Aksoy, Serdar Aral, burayı yılda 400 bin kişinin ziyaret ettiği bir eğlence mekanına dönüştürdü. İstanbul Maslak’taki Park Orman’a bugüne kadar 6 milyon dolar harcadıklarını belirten Tanay, getirecekleri yeniliklerle 2004’de 6 milyon dolar olan ciroyu 10 milyon dolara yükseltmeyi planladıklarını söylüyor.

İstanbul dışından başka şehirlerde de orman işletmeleri için kendilerine teklif getirildiğini söyleyen Park Orman Yönetim Kurulu Başkanı Ferruh Tanay ile park işletmeciliği ve ormanda eğlenceyi konuştuk.

Krizde bir ormanı işletmeye başlamak zor olmadı mı?

- Park Orman’ı işletmeye başladığımız ilk yıl ekonomik kriz yaşanıyordu, finans sektörü de darmadağındı. Ama zamanlama benim açımdan çok güzeldi. Krizde çok şey öğrendik. Ortaklarım, Ahmet Kocabıyık, Atilla Aksoy ve Serdar Aral ile oturduk ve eğlence sektörü için ciddi bir strateji oluşturduk. Kendimizi tarif ettik. Biz ‘Park işletmeciliği yapıyoruz’ dedik. Bu henüz Türkiye’de olmayan bir iş alanıydı. Parkı en iyi şekilde kullanıma sunmaya ve gelir elde etmeye odaklandık. Bende son 2 yıldır Park Orman genel müdürü olarak el yordamıyla park işletmeciliği nasıl oluru öğrenmeye çalıştım.

Park işletmeciliğinin Türkiye’de geleceğini nasıl görüyorsunuz?

- Turizm ve eğlence sektörü çok gelişiyor Türkiye’de. Burayı eğlence kompleksine dönüştürüyoruz. Park Orman modelimizde 6 yeni alt marka geliştirdik ve 6 şirket gibi düşünüyoruz. Park Orman Business, Park Orman Catering, Park Orman Events, Park Orman Kids, Park Orman Wedding ve Park Orman Life. Marka olmanın avanatjlarını yaşıyoruz. Başka şehirlerden de orman iyletmemiz konusunda bize teklifler gelmeye başladı.

Peki holding yönetmek mi, bir ormanı işletmek mi daha zor?

-
Ormanda işi kontrol etmesi çok zor. Holdingde yapılmasını istediğiniz işi söylüyorsunuz, o işi orada sürekli yapan bir ekibiniz var, size istediğinizi sunuyor. İşleri rahatlıkla delege edebiliyorsunuz. Ormanda ise restorandan havuza birçok değişik konuda çalışanlar var. İnsanları tek tek eğitmek zorundasınız. İşleri delege edemiyorsunuz, sürekli işin başında olmak zorundasınız. Sonuçları da önceden göremiyorsunuz.

Orman Bakanlığı ile çalışmak nasıl?

- İstanbul Maslak’taki orman, Orman Bakanlığı’ndan 12 yıllığına kiralandı. 2012 yılına kadar biz de. Ancak daha uzun vade olsa başka yatırımlar da yapabiliriz. 300 dönüm arazi kiralanmış durumda, ancak 40 dönümünü kullanabiliyoruz. Burada devletle iş yapıyoruz. Her gelen çok güzel bir iş yapmışsınız diyor. Ama bir yenilik yapmak istediğimizde ‘Durun, yapamazsınız’ diyorlar.

Bugüne kadar Maslak’taki ormana yaptığınız yatırımın tutarı ne?

-
Toplam 6 milyon dolarlık yatırım yaptık. Yatırımlarımız ve hizmet çeşitlendirme çalışmalarımız sürekli devam ediyor.

Ciro hedefimiz 10 milyon dolar

Cironuz ve ziyaretçi sayınız nedir?

- 2004’ü 6 milyon dolar ciroyla kapattık. Yeni yatırımlarımızın ardından yıllık 10 milyon dolar ciroya ulaşmayı hedefliyoruz. 2003 yılında 300 bin, 2004’de 420 binin üzerinde kişi Park Orman’daki etkinliklere katıldı. Bunların yarısı konser nedeniyle gerçekleşti.

5 bin kişilik yeni bir konser alanı

Orman alanı içinde yeni yatırımlarınız var mı?

- Adımızdan dolayı bizi kışın kapalıyız sanıyorlar ancak kaqalı mekanlarımız da var bunları giderek daha da artırıyoruz. Yazın açık olan mekanları, kışın kapalı hale dönüştürüyoruz. 5 bin kişilik yeni bir konser alanı daha yapıyoruz. Aktivitelerimiz kesintisiz devam ediyor. Park Orman içinde restoran, bisiklet turları, köpek eğitim merkezi gibi bölümlerin aktiviteleri kesintisiz sürüyor.

Cengaverdim ama doğru zamandadoğru yerdeydim

Finans sektöründen neden ayrılmıştınız?

- GSD, benim için çok değişik bir tecrübe oldu. 1 milyar dolarlık bir gruptu, başarının yüzde 50’si şans, doğru yerde, doğru zamanda olmak, yüzde 25’i ekip yüzde 25’i ise benim cengaverliğimden kaynaklandı. Daha sonra 4 ortak Efsane Motoru’u kurarak Harley-Davidson’u pazarlamaya başladık. Ama işler bir türlü oturmuyordu. Birinin bu işlere tamamen soyunması gerekiyordu. Benim de profesyonel olarak kendi işimin patronu olma isteğim artmıştı. Bu arada işleri da büyüttük. Park Orman da tamamen tesadüfle bize geldi.

Maslak’ta kule turizmi başlattık

Farklı hizmetler sunabiliyor musunuz?

- Maslak bir iş merkezi, burada birçok iş merkezi ve 30’un üzerinde ofis kulesi var. Geçtiğimiz haftalarda öğle yemekleri için bu kuleleri dolaşan ücretsiz bir servis aracı ve özel menü uygulaması başlattık. Menülerimize de yemek çeşitlerine göre, ‘Roma Tatili, Viyana Tatili, Trabzon Tatili, Venedik Tatili’ gibi tatili çağrıştıran adlar verdik. Araçlarımız 12.00 - 15.00 saatleri arasında Maslak’taki kuleleri dolaşıyor. Yöneticiler, çalışanlar öğle yemekleri itatil havasına girerek yiyebiliyor. İsteyen yemek sonrası yürüyüşünü yapıyor. İşten, ofisten, stresten, kalyabalıktan öğle tatilinde bile olsa uzaklaşıyor. Bir anlamda kule turizmi başlattık diyebiliriz.

FERRUH TANAY

Park Orman Yönetim Kurulu Başkanı Ferruh Tanay, 1955 Ankara doğumlu. Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği’nden mezun olduktan sonra, Aston Üniversitesi’nde yüksek lisans yaptı. 1982-1985 arasında TSKB’de Krediler ve Yatırım Uzmanlığı yaptı. 1985’te İktisat Bankası’na geçti, 1987-1990 arasında İktisat Factoring Grup Başkanı olarak Türkiye’deki ilk factoring firmasını kurdu. 1990-1997 arasında Aktif Finans Factoring ve Aktif Leasing’in kurucu genel müdürü oldu. 1995-2002 arasında Borusan Makine’de Yönetim Kurulu Üyeliği yaptı. 1996’da Efsane Motor’u kurdu. 1997-1999 arasında GSD Holding’de Genel Müdür ve CEO oldu. 1997-2004 arasında Efsane Müzik’te Yönetim Kurulu Üyeliği ve Ferco Holding’de Yönetim Kurulu Başkanlığı yaptı. 2001’den bu yana da Park Orman Yönetim Kurulu Başkanı.
Yazının Devamını Oku

Yabancı fonlar Türkiye’de gayrimenkul peşine düştü

10 Ocak 2005
AK Yatırım Genel Müdürü Berrin Önder, 17 Aralık sonrasında özellikle Avrupa merkezli yabancı fon temsilcilerinin Türkiye’de gayrimenkul yatırım ortaklıkları ya da büyük gayrimenkul projelerinde yer almak istediklerini söyledi. Önder, yabancı fonların daha çok İstanbul, Ankara, İzmir’in yanı sıra Bodrum ve Antalya gibi kıyı illerine yöneldiğini belirtti. AVRUPA Birliği (AB) ile 17 Aralık 2004’te yapılan zirve öncesinde Türkiye’de gayrimenkul yatırımı arayışına giren yabancı yatırımcılar, son dönemlerde bu konudaki temaslarına hız verdi. Ak Yatırım Genel Müdürü Berrin Önder, özellikle Avrupa merkezli yabancı fon temsilcilerinin Türkiye’de gayrimenkul yatırım ortaklıkları ya da büyük gayrimenkul projelerinde yer almak istediklerini söyledi. Önder, ‘Türkiye’nin AB’ye girmesiyle birlikte kendi pazar paylarını büyütmeye çalışan yabancılar, artık Türkiye’ye de ortaklık veya satın alma bazında daha çok gelmeye başadılar’ dedi. Önder, yabancı fonların daha çok İstanbul, Ankara, İzmir’in yanısıra Bodrum ve Antalya gibi kıyı illerine yöneldiğini belirti.

Sermaye piyasalarının önümüzdeki dönemde daha da büyüyeceğine işaret eden Berrin Önder, halka arzlarda başarılı olabilmek için fiyatlandırmanın doğru yapılması gerektiğine dikkat çekti. Ak Yatırım Genel Müdürlüğü’ne Kasım 2004’de getirilen Berrin Önder ile sermaye piyasalarını ve Ak Yatırım’ın hedeflerini konuştuk.

Yabancı yatırımcılar Türkiye ile ilgilenmeye başladı mı?

- Yabancılar gerek Türkiye’deki şirketleri direkt satın almak, ortak olmak veya borsa kanalıyla yatırım yapmak üzere daha çok Türkiye ile ilgileniyor. Emeklilik fonları gibi kurumsal yatırımcılar da gelmeye başladı.

Yabancılardan gelen taleplerdeki hareketlenmenin başlangıcı ne zaman?

- 17 Aralık 2004 öncesinden başladı. Çünkü 17 Aralık’ta bir şey olacağını herkes bekliyordu. Son iki aydır bu piyasa hareketlendi. Borsaya yabancı yatırımlar daha çok pozisyon açtı. Artık hiç bilmediğimiz ve Türkiye’de daha önce yatırım yapmamış büyük fonlar borsada alım yapmak üzere geliyor. Bunlar daha büyük ölçekli şirketlerle ilgileniyorlar. Bir de kendi mevcut işlerinin devamı olarak Türkiye’de ne yapabiliriz diye bakanlar var. Geçen haftalarda Amerika’dan Türkiye’de tarıma dayalı banka arayan, telekomu merak eden, enerji sektörüyle ilgilenen birkaç yatırımcı grupla görüştük. Türkiye’nin AB’ye girmesiyle birlikte kendi pazar paylarını büyütmeye çalışan yabancılar, artık Türkiye’ye de ortaklık veya satın alma bazında daha çok sebeple gelmeye başadılar.

Yatırım için hangi alanlara ilgi gösteriyorlar?

- Baktığınız zaman Türkiye’de bir çok iyi şirket satışta. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) elinde büyük şirketler var. Çimento fabrikaları yabancıları çekecek bir konu. Erdemir yabancıların ilgisini çekiyor, bir takım bankalar yabancıların ilgisini çekiyor. Her gelen yabancı yatırımcı da yenilerin gelmesine vesile oluyor. Yabancılara gidip onları da getirmek istiyoruz. Biraz daha proaktif bir işleyiş olacağı kanaatindeyim. Yabancılar Türkiye’de hem ev pazarı dediğimiz pazarda yatırım imkanı arıyorlar, ama öyle bir iki ev değil. Büyük ölçekli projelere yatırım yapmak istiyorlar. Bir de ofis ve alışveriş sektöründe yatırımcılar var. Dolayısıyla gayri menkul satışlarında yatırımcıları çekmek için çok iyi bir potansiyel olduğunu düşünüyorum.

Genellikle hangi illeri tercih ediyorlar?

- Daha çok İstanbul, Ankara, İzmir bir de şimdi kıyı şehirlerinde de başladı. Antalya, Bodrum gibi.

Siz yerli-yabancı yatırımcılara ne tür hizmetler veriyorsunuz?

- Hem kurumların hem orta ve büyük bireysel müşterilerin hisse senedi alım satımlarına danışmanlık yapıyoruz. Bu konuda Türkiye’ye gelecek yabancı yatırımcıların işlemlerine aracılık ediyoruz. Yatırım bankacılığını ön plana çıkararak burada yeni gelecek halka arzları gösteriyoruz. Şirket birleştirmelerinde yardımcı oluyoruz. Özelleştirme tarafında gerek yabancı gerekse yerli yatırımcılara danışmanlık yapıyoruz. Türkiye’de yatırım yapılacak alanları bulup onlara sunuyoruz. Yabancı yatırımcıların Türkiye’deki bir bağı olmak istiyoruz.

Emeklilik fonları desteklenmeli

İMKB’de yaşanan sıkıntılar neler?

- Bizimkinin sorunu az sayıda şirket olması. Konsantrasyon çok az hisse senedinde. Diğerlerinde, işlem hacmi az, verimlilik yok. Temettü politikasının düzgün işlememesi de büyük problem. Hem yerli, hem yabancı için vergi çok karışık, hesaplaması çok zor. Bir de bireysel müşteriler borsayı tam anlamıyor, şirketleri iyi tanımıyor. Tabii emeklilik fonlarının büyümesine destek olmak lazım. Bireysel yatırımcılar o kanalla borsaya gelebilir. Bir de yeni ürünlere ihtiyaç var. Bu konudaki mevzuatın bir an önce devreye sokulması önemli bir etken.

Sermaye piyasaları Avrupa Birliği’ne hazır mı?

- Sektör kesinlikle tam AB’ye hazır diye bir şey yok. Şu anki işlem hacmimiz çok iyi, ama derinliği fazla olan hisse senedi sayımız çok değil. Öncelikle bizim büyük şirketleri borsaya kazandırmamız, borsadaki halka açık şirketlerin de halka açıklık oranını artırmamız gerekiyor.

2004’te halka arzlarda hatalı fiyatlama oldu

Halka arzlarda artış bekliyor musunuz?

- 2004 canlı bir yıl olmasına rağmen getirileri çok iyi olmadığı için aslında yatırımcılarda mutsuzluk oldu. Bu biraz hatalı fiyatlamadan kaynaklandı. Yatırımcıların beklentisinin üstüne çıkıldı. Bundan sonra gelecek halka arzlarda daha iyi fiyat politikaları izleneceğini ve burada bir canlanma olacağını düşünüyorum. 2005 yılında bence daha iyi fiyatla, daha iyi organize halka arzların olacağına inanıyorum. THY çok iyi bir örnek oldu.

Bireysel yatırımcılarda gözlemlediğiniz değişiklikler var mı?

- Bireysel yatırımcılar artık interneti sık sık kullanıyor, borsa verilerini internet sitelerinden takip ediyorlar, raporlara internet üzerinden bakıyorlar. Bireysel yatırımcılar da artık biraz daha fazla borsayla ilgilenmeye başladı.

AK Yatırım Genel Müdürü Berrin Önder, 1967 Kayseri doğumlu. Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nden endüstri mühendisi olarak mezun olduktan sonra ABD’de West Georgia Devlet Üniversitesi’nde MBA yaptı. Çalışma hayatına 1992 yılında Turtrust Yatırım Danışmanlık’ta yatırım analisti olarak başladı. Son olarak TÜSİAD-Sabancı Üniversitesi ortak projesi olan Kurumsal Yönetişim Forumu’nda proje koordinatörü olarak görev aldı. 2004 Kasım ayında da Ak Yatırım’ın Genel Müdürlüğü’ne getirildi.
Yazının Devamını Oku

Çözüme odaklanıp ihracatta 1 milyar doları bulalım

3 Ocak 2005
IBM Türk Genel Müdürü Hüseyin Kızıltay, IBM’in PC bölümünü satmasının ardından ‘iş dünyasına çözüm üretmeye’ odaklandığını söyledi. Kızıltay, ‘Bizim IBM olarak stratejimizdeki en önemli değişiklik, tamamıyla iş dünyasına yönelik ve çözüm odaklı bir şekilde devam etmek’ diye konuştu.

IBM Türk Genel Müdürü Hüseyin Kızıltay, IBM’in dünyadaki son operasyonun ardından hem dünyada hem Türkiye’de ‘iş dünyasına çözüm üretmeye’ odaklandığını söyledi. ‘Büyük müşteriler bizden artık kutu teslimi değil, çözüm bekliyor’ diyen Kızıltay, ‘Bizim IBM olarak stratejimizdeki en önemli değişiklik, tamamiyle iş dünyasına yönelik ve çözüm odaklı bir şekilde devam etmek’ diye konuştu.

Bilişim sektörünün her yıl yaklaşık yüzde 20 büyüdüğünü ve bu büyümenin süreceğini belirten Hüseyin Kızıltay, yazılım Türkiye’nin ihracatına yoğunlaşması gerektiğini vurguladı. Kızıltay, yazılım ihracatından yılda en az 1 milyar dolar gelir sağlanabileceğini tahmin etti.

IBM Türk Genel Müdürü Hüseyin Kızıltay ile IBM’in dünyada PC işinden neden çıktığının yanısıra bilişim sektörünün geleceğini konuştuk.

Bilişim sektörü son zamanlarda nasıl bir değişim yaşıyor?

- Dünyada bilişim sektöründeki şirketlerin yaklaşık yüzde 50’si hizmet işi yapıyor. Türkiye’de bu rakam yüzde 25’lere geliyor. Türkiye’de bilişim sektörü yaklaşık 2 milyar dolar. Bunun herhalde yüzde 15’i hizmet işi yapıyor. Şirketler bilişim hizmetini alacak, çünkü kendi içlerinde bunu elde etme şansı yok. Son iki yıldır sektördeki en kritik değişim bu.

Bu değişim neler getirecek?

- Sağlıkla ilgili çok önemli gelişmeler kaydedilecek. Kendinizi kaptırıp da sadece ürün konuşmaya başlarsanız bunları kaçırma ihtimaliniz var. Devlet hizmetlerinde de teknolojinin kullanımıyla birlikte çok ciddi değişim lazım. Sanal devlet kavramıyla iş yapma şekli ve hizmet alt yapısının da değişmesi söz konusu. Böyle bir durumda çok ciddi değişiklikler olacağı açık. Teknolojik gelişim, çalışma ortamlarını da etkileyecek. Krizle birlikte verimlilik ve teknolojinin işe entegrasyonu gündeme geldi. Teknolojideki ilerleme sürecek, ama yazılım öne çıkacak.

Türkiye’nin yazılım ihracatında şansı var mı?

- Geç kalmak diye bir şey söz konusu değil. Çünkü bu, zaten 3-5 yılda bir kendini yenileyen, yeni bir şey bulup anında dünyaya yayılmayı sağlayan, dili ve milleti olmayan küresel bir endüstri. Türkiye’nin potansiyeli hem çok büyük, hem de bu tip işlerde uluslararası düşünmek gerekiyor. Uluslararası çalışmaya başlayınca dünyanız değişiyor. Artık hiçbir şeyi kolay, basit bir şekilde sadece Türkiye için düşünmemeliyiz. Bundan sonra dünyaya, çevreye, bulunduğumuz bölgeye bir pazar olarak bakmalıyız. Yazılım çok büyük ve karlı bir konu.

Ne kadarlık bir ihracat yapılabilir?

- Türkiye gibi bir ülke, doğru dürüst harekete geçtiğinde en az bir milyar dolarlık ihracat yapabilir. Türkiye’den Avrupa Birliği ülkelerine uygun fiyatla çözüm satmak söz konusu olabilir. Bugüne kadar hep tek taraflı çalışılmış. Bundan sonra çift taraflı çalışılması mümkün.

e-devlet projesinde istenen ilerleme sağlanabiliyor mu?

- E-dönüşüm grubu var. Kamu için kurduğumuz bir ofisimiz sayesinde kamudaki bütün gelişmeleri görüyoruz. Mahkemelerde bütün altyapıyı iyileştirmeye çalışıyorlar. SSK’da bazı projeler yapıyorlar. Vergi ödemek için vergi dairesine gitmeye gerek yok artık. Yani tek tek bir şeyler iyi gidiyor. Fakat unutmamak lazım ki kamu genellikle bu konularda yol açıcı olmalı, iş yine özel sektöre düşüyor açıkçası.

Bilişim yatırımlarında artış bekliyor musunuz?

- Sektör 2001 krizinden sonra çok hızlı büyüyor.Sektörde büyüme devam edecek.

Müşteri bizden kutu değil hizmet istiyor

IBM dünyada neden PC işini Çinliler’e devretti?

- IBM, iş ağırlıklı bir anlayışa yoğunlaşmaya başladı. Böyle olduğunda müşteri ağırlıklı bir işte kalma şansınız yok. Karar vermek zorundasınız. IBM daha artı değerli ve daha çözüm ağırlıklı bir işte olmayı zaten baştan beri seçti ve o işin içinde oldu. Şirket olarak iş danışmanlığı, araştırma geliştirme gibi konulara odaklandık. Büyük müşterilerimizin bizden bekledikleri artık sadece kutuyla ürün teslimi değil. İş problemlerini çözmemizi istiyorlar. Bilişim endüstrisinde şirketler ikiye ayrılacak. Ya iş çözümüne yönelecek ya da sadece teknolojik ürün satacak. Bizim IBM olarak stratejimizdeki en önemli değişiklik, tamamiyle iş dünyasına yönelik ve çözüm odaklı bir şekilde devam etmek.

IBM, PC üretimini Çinlilere bıraktı

PC işinin Çinli firmaya devredilmesi sizi nasıl etkiledi?

- PC işini Çinli Lenovo şirketine devrettik. Yeni kurulan şirkette yüzde 18 payımız oldu. PC satışlarına ve bakım hizmetleri vermeye devam ediyoruz. Bu konuda hiçbir değişiklik yok. Satış 2005’in ortalarından itibaren yeni oluşan şirkete devredilecek. Biz daha çok iş danışmanlığı ve dış kaynak kullanımına konsantre olacağız. Türkiye’de bu ikisi çok hızlı büyüyecek. Bilişim çok hızlı yaygınlaşıyor. Şirketlerin tek başına bunun altından kalkma ihtimali yok. Eskisi gibi bir proje yapıp 3-4 yıl bunu oturtma şansları yok. Çok hızlı çözüm istiyorlar. IBM daha iş ağırlıklı bir şirket olmaya devam ediyor, müşteri ağırlıklı pazarda hiçbir zaman olmayacağımız açık. Yani tüketici pazarında hiçbir zaman olmayacağız. Bizim işimiz sadece iş dünyası.

HÜSEYİN KIZILTAY

IBM Türk Genel Müdürü Hüseyin Kızıltay, 1953 İstanbul doğumlu. İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’den 1976’da mezun oldu. 1980 yılından bu yana IBM Türk’te çalışıyor. 1991-1993 yılları arasında IBM İtalya Merkezi’nde Bankacılık Operasyon Müdürü olarak çalıştı. 1998 başından beri IBM Türk Genel Müdürlüğü görevini sürdürüyor. Türkiye Bilişim Vakfı ve TÜSİAD üyesi.
Yazının Devamını Oku

Koç: Akdeniz’de ciddi bir enerji oyuncusu olacağız

27 Aralık 2004
<B>KOÇ </B>Topluluğu, son yıllarda giderek cazip hale gelen enerji sektöründe Akdeniz Bölgesi’nin ciddi oyuncularından biri haline gelmeyi hedefliyor. Koç Holding Enerji Grubu Başkanı Erol Memioğlu, enerji sektöründe yurtiçi ve yurtdışında büyümek için yeni şirket arayışında olduğunu belirterek, ‘Bulgaristan’daki istasyon yatırımlarımız devam edecek. Ancak Güneydoğu Avrupa, İngiltere, Yunanistan da ilgimizi çekiyor’ dedi.

Enerji projelerinin çok büyük boyutlu olması nedeniyle sadece yerli sermaye ile gerçekleştirilmesinin zor olacağını belirten Erol Memioğlu, geçmişte Türkiye’deki ihalelere büyük ilgi gösteren yabancı yatırımcıların bu ilgisinin kalmadığına işaret etti. Koç Grubu’nun toplam cirosunun yaklaşık yüzde 18’ini enerji grubu şirketlerinin oluşturduğunu söyleyen Erol Memioğlu, enerjide 2005 yılında 4 milyar euro ciroya ulaşmayı hedeflediklerini belirtti.

Irak’a son 1.5 yılda 900 milyon dolarlık mal sattıklarını belirten Erol Memioğlu, bu ülkeden ciddi yatırım daveti aldıklarını ve güvenlik sıkıntısının aşılmasının ardından yatırım yapmak istediklerini söyledi. Memioğlu ile Koç’un enerji alanındaki hedef ve yatırım planlarının yanı sıra, enerji sektörünün sorunlarını konuştuk.

Yabancı yatırımcıların Türkiye’de enerji sektörüne ilgisi devam ediyor mu?

- Türkiye’de Elektrik Piyasası Kanunu, Doğalgaz Piyasası Kanunu çıktı. Ama bu kanunlarla birlikte yapılması gereken düzenlemeler hala sürüyor. Uygulamalarda çok sapmalar oluyor. Bu uygulamalarda denetlemenin nasıl olacağı da önemli. Türkiye’de 90’larda çok yanlış çizgiler izlendi. Bu da yabancı yatırımcıları Türkiye’den kaçırdı. Enerji projeleri çok büyük boyutlu. Türkiye’de sadece yerli sermaye ile bunların başarılabilmesi zor. Geçmişte ihalelerde yabancıların büyük ilgisi varken, bugün birkaç firma dışında ilgi gösteren yok.

Yabancı yatırımcı niye gelmiyor?

Çünkü, İhale Yönetmeliği’nin değişmesi lazım. Şartnamayi aldığınız zaman ben haksız bir rekabetle karşı karşıya kalmayacağım diyorsunuz. Ön yeterlilik var, bir sandık evrak hazırlıyorsunuz. Bu önyeterliliği geçememesi gereken bazı firmaların da ihaleye alındığını görünce ciddi şüpheleriniz oluyor, ama sorgulama hakkınız yok. Şeffaflık diyorsunuz, ama burada şeffaflık yok. Uygulamaların denetlenmesi yapılmıyor. İhale yapılıyor, ama sonra o ihaleyi alan ne yapıyor takibi olmuyor. Ciddi bir haksız rekabet içindeyiz.

Petrol Kanunu sektöre beklenen çekidüzeni getirebilecek mi?

-
Akaryakıt, bugün son derece önemli tüketimi olan bir pazar. Bakıyorsunuz sokaklarda bir sürü benzin istasyonu, beyaz bayraklı istasyon var. Bunlar malı nereden, nasıl alır soru işareti. Ciddi bir kaçakçılık var. Kaçakçılığın temel sebebi de akaryakıtta yüzde 76’lara varan vergi. Kaçakçılık çok cazip. Bugün Türkiye’ye 2 milyar dolarlık kaçak mal giriyor deniz yoluyla. Bu çok kolay tespit edilebilir.

Enerjide 2005 ciro hedefi 4 milyar Euro

Koç’un enerji grubu şirketleri 2004’ü nasıl tamamlıyor?

- Bu yılı 3.5 milyar euro ciroyla kapatıyoruz. 2005 için hedeflediğimiz ciro 4 milyar euro, bu da yüzde 14’lük bir büyüme demek. Koç Topluluğu’nun enerji grubu şirketleri krizden etkilenmedi, çünkü fiyatlar uluslar arası bazda belirleniyor. Enerjideki cazibenin herkes farkında. Grubun enerji cirosu son birkaç yılda 700 milyon dolardan 3.5 milyar Euro’ya geldi. Toplam cironun yüzde 18’ini enerji grubu şirketleri oluşturuyor.

EROL MEMİOĞLU: Koç Holding Enerji Grubu Başkanı Erol Memioğlu, 1954 Artvin doğumlu. Orta Doğu Teknik Üniversitesi Petrol Mühendisliği’nden mezun. Çalışma hayatına 1979 yılında TPAO’da uzman olarak başladı. TPAO’da 1990-1994 arasında Üretim Müdürlüğü, 1994-1999 arasında Yurt Dışı Projeler Grup Başkanlığı yaptı. 1999’da Enerji Grubu Başkanı Yardımcısı olarak Koç Holding’e geçti. 2003-2004 arasında Enerji Grubu Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi oldu. Mayıs 2004’ten beri de Koç Holding Enerji Grubu Başkanlığı’nı yürütüyor.
Yazının Devamını Oku

Mobilyacı Tuna, Maksim’i otel yapıp turizmci olacak

20 Aralık 2004
TUNA Çelik, turizm sektörüne giriyor. Şirket, 60 milyon dolara Taksim’de, Maksim Gazinosu’nun bulunduğu yere otel ve alışveriş merkezinin iç içe olduğu yeni bir kompleks kuracak. Tuna, bu yeni otel ve alışveriş merkezini 2006 yılı içinde hizmete açmak için çalışmalarını tüm hızıyla sürdüyor. TUNA Çelik, İstanbul’un göbeği Taksim’de, Maksim Gazinosu’nun bulunduğu yere otel ve alışveriş merkezinin iç içe olduğu yeni bir kompleks yapacak. Tuna, 60 milyon dolara mal olması planlanan bu yeni otel ve alışveriş merkezini 2006 yılı içinde hizmete açmak için çalışmalarını tüm hızıyla sürdüyor. Tuna Çelik’in patronu Turan Tuna, yatırımın yerini açık açık söylemekten kaçınıyor, ancak yıllar önce çocukken elinde bir tahta valizle geldiği İstanbul’da böyle bir yatırıma imza atmaktan da son derece mutlu olduğunu gizlemiyor. Turan Tuna, ‘35 yıldır sanayiciyim, yıllarca tahtayla demirle uğraştım. Turizme girerek kendi yaptığım otelden İstanbul’u seyredip işin keyfini süreceğim’ diyor.

Ofis mobilyasıyla büyüyen Tuna, yeni girdiği ev mobilyasında da kendi tasarımlarıyla öne çıkmayı hedefliyor. Bir yandan da İsviçreli koltuk üreticisi Girsberger’i Türkiye’de ofis mobilyası üretimine girmesi için ikna etmeye çalışıyor. Tuna Çelik’in kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Turan Tuna ve oğlu Nuri Tuna ile firmanın bugünlere geliş öyküsünü ve başta turizm olmak üzere bundan sonraki planlarını konuştuk.

Mobilya sektörüne nasıl adım atmıştınız?

- Malatya Arapkir’den İstanbul’a geldim. O zaman nerede böyle lüks. Elde bir tane tahta valiz. İstanbul’a geliş o geliş, çocuk yaşta geldik bir daha geri dönmedik. Ama ben hayatım boyunca hiç işçilik yapmadım, hep ticaretle uğraştım. Yani o gün, bugün hep ticaret. Sultanhamam Üniversite’sini bitirdim diyebilirim. Mobilya işini de bir yakınımız yapıyordu. Küçük bir atölyesi vardı, ben ona ortak oldum. Bayrampaşa’da başladık, sonra Bağcılar’a 20 bin metrekarelik fabrikaya geçtik. 1999’da Silivri/ Kınalı’da 56 bin metre kapalı alana fabrika yaptık. 2002’de 15 bin metrekarelik alana sahip sektördeki en büyük ofis ve ev mobilyası showroom’unu açtık.

Sektöre girdiğinizde bu noktaya geleceğinizi düşünüyor muydunuz?

- Bunları tahmin bile edemezdik. Gerçekçi olmak lazım. Ama biz de durmuyoruz, sürekli yatırım yapıyoruz. Kazandığımızı yatırıma dönüştürüyoruz. Yakında İstanbul’da ciddi turizm yatırımlarına başlıyoruz.

Neden turizme giriyorsunuz ve neden İstanbul’u seçtiniz?

- Bir, turizm hobimdi. İki, kısmet oldu. Dünyada artık hizmet sektörü birinci sıraya oturmuş. Bunu kabul etmek lazım. Bunun yeri de İstanbul. Turizm yatırım kafamızda uzun zamandır olan bir şey. Ayrıca biliyorsunuz, biz inşaat sektöründen buraya geldik. Görünen o ki, Avrupa Birliği ile ilişkiler, müzakereler devam edecek. Bugün İstanbul için hesaplanan turist sayısı 1.5-2 milyon. 2014’e kadar on milyonu geçmesi bekleniyor.

Nasıl bir otel planlıyorsunuz, ne kadarlık bir yatırım olacak?

- Türkiye’de özellikle İstanbul’da büyük ve çok kaliteli oteller var. Ama özellikle Avrupa ve Uzakdoğu’da olduğu gibi içinde hem alışveriş merkezi, hem oteli birarada olan yok. Bu anlamda ilk kompleks olacak. Yaklaşık 60 milyon dolarlık bir yatırım olmasını planlıyoruz. Otel 5 yıldızlı olacak. Tam yatırım tutarı, işin büyüklüğü, imar durumu gibi detaylardan sonra ortaya çıkar.

Oteli ne zaman hizmete açmayı planlıyorsunuz?

- 1.5 yıldır uğraşıyoruz, 2006’da hizmete açabilmeyi hedefliyoruz. Tabii bürokrasiye de takılabiliriz. Bütün ağırlığımızı bu projeye verdik. Yatırımın büyük bölümünüde kendi kaynaklarımızla yapacağız. Türkiye’deki en büyük sıkıntı şu, 10 liranız varken, 100 liralık iş yapılmaz. Dikkat edin batan grupların çoğu böyle olmuştur.

Bu yatırımda yabancı ortağınız var mı?

- Turizmi bilen biri değiliz, yatırımcıyız. Onun için konuyu iyi bilen bir partner ile birlikte çalışmayı düşünüyoruz. Bir sürü model var önümüzde, ama şu an çok erken.

35 yıldır demirle uğraşıyorum artık İstanbul’u seyredeceğim

Üretim sektöründeki yatırımlarınız devam edecek mi?

- Sanayide 35 yıldır tahtayla, demirle uğraşıyorum. Dedik ki bundan böyle İstanbul’u en güzel yerinden seyredelim. Onun için de turizmi düşündüm. Ben sanayiyi çok seviyorum, ama bu konuda kurumlaştık, çok iyi bir ekibimiz var. Mobilyalarımız tamamen özel tasarım, hiç kimsenin modelini yapmıyoruz. Mobilya sektöründeki yatırımlarımız sürüyor, nerede ne yenilik varsa hemen onu Türkiye’ye getiriyoruz.

Ciddi kredi kullansaydık ayakta kalamazdık

Sanayici olarak artık önünüzü görebiliyor musunuz?

- Son yıllarda bayağı ciddi yatırım yaptık. Kriz oldu, herkes dedi ki bunlar fabrikayı yarım bırakır, tam tersi oldu, krizi de aştık. Yatırımlarımızı yüzde 90 kendi imkanlarımızla yapıyoruz. Zaten öyle ciddi kredi kullansaydık krizde mutlaka ayakta olma şansımız olmazdı. 2005 bütçemizi yüzde 25 artırarak yapıyoruz. Hakikatten bu sene oldukça iyi geçti. Bir kere herkese moral geldi. Bu moral olmasa biz ne yatırımı düşünürdük, ne de işleri.

Ortağımız Girsberger’i mobilyaya sokmak istiyoruz

İsviçreli Girsberger ile Türkiye’de ofis koltuğu dışında yeni işbirlikleri olabilir mi?

- Ofis koltuğunda dünyanın en iyi grubu İsviçreli Girsberger ile 12 yıldır ortağız. Ofiste bir yere vardığımıza inanıyorum. Onlar sadece koltuk yapıyor. Ama biz onları burada ofis mobilyasının içine sokmaya çalışıyoruz. Ağırlıklı olarak gıda, ihracat ve tekstil grubundan gelen ofis mobilyası taleplerinde bir hareketlilik var.

İstanbul dışında başka yerlerde de alışveriş merkezi ya da otel düşünüyor musunuz?

- Silivri Kınalı’daki fabrikamızın yeri çok güzel. Orada başka bir yer daha satın aldık. E-5 ile E-6’nın birleştiği yer. Edirne, Tekirdağ, Avrupa’ya gideceğiniz her yol oradan geçiyor. Orada da küçük bir alışveriş merkezi düşünüyoruz ileride. Turizmde tek bir otel zaten hiç bir zaman düşündüğümüz bir şey değil.

Ev mobilyasına kendi tasarımımızla girdik

Ev mobilyasında neler planlıyorsunuz?

- Daha çok başındayız. İthal ürüne alternatif ürün üretiyoruz. Kendi tasarımlarımızla öne geçmeyi hedefliyoruz. Seri üretim olarak kaplamalı ürün yapan firma Türkiye’de çok az. Bizim hedefimiz de yoğun üretim değil. 20’yi geçmeyen bir bayi zincirinde ürünlerimizi pazarlayacağız. Şu anda 4 satış noktamız var.

TURAN TUNA

Tuna Çelik Eşya Sanayi ve Ticaret’in kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Turan Tuna, 1944 yılında Malatya Arapkir’de doğdu. 1965 yılında İstanbul’a geldi ve gıda ticaretine başladı. Daha sonra bir yakınının çelik mobilya işine ortak oldu. 1970’de ilk çelik atölyesini Bayrampaşa’da açtı. 1977’de fabrikayı Bağcılar’a taşıdı. 1978’de çelik ve ahşabı birleştirerek daha çağdaş üretimler gerçekleştirmek üzere ahşap atölyesini kurdu. 1992 yılında, İsviçre’nin dünya lideri markası Girsberger A.G. ile ortak oldu. Tuna Girsberger koltuklarının üretimine Türkiye’de başladı.
Yazının Devamını Oku

Toplu yemekle büyüdü gözünü otellere dikti

13 Aralık 2004
SODEXHO, başlattığı ‘otellere hizmet’ ile otel sahiplerinin önünde farklı bir yol açtı. Firma, güneydeki kıyı otellerine bulaşıkhaneden, çamaşırhaneye, house-keeping hizmetinden havuz temizliğine, yemekten çim kesimine kadar tüm hizmetleri veriyor. AĞIRLIKLI olarak toplu yemek sektöründe faaliyet gösteren Sodexho, kısa bir süre önce başlattığı ‘otellere hizmet’ ile otel sahiplerinin önünde farklı bir yol açtı. Otel sahiplerinin işinin tesisini tanıtmak ve odalarını en iyi fiyattan satmak olduğu fikrinden yola çıkan firma, güneydeki kıyı otellerine bulaşıkhaneden, çamaşırhaneye, house-keeping hizmetinden havuz temizliğine, yemekten çim kesimine kadar tüm hizmetleri veriyor. Böylece otel sahibi de ‘garsonun ayakkabısının boyası, işi habersiz bırakan temizlik görevlileri, kuruyan çimler, ıslak zeminler gibi birsürü detayla uğraşmak zorunda kalmıyor.

Sodexho Türkiye’nin Genel Müdürü Eşref Hamamcıoğlu, toplu yemek başta olmak üzere, temizlik, güvenlik, bina yönetimi gibi faklı alanlarda özel ve kamu işyerleri, okullar, hastaneler, askeri birlikler, oteller ve tatil köylerinde her gün 140 bin kişiye hizmet verdiklerini söylüyor.

Toplu yemek sektöründe rekabet ortamı nasıl?

- Rekabetten kaçmamak gerek. Rekabet olsun ki tüketici bilinçlensin, personel bilinçlensin, firmalar bilinçlensin, pasta büyüsün. Biz işe başladığımız zaman Türk Standartları Enstitüsü bizimle birlikte standartları koydu. Hizmet sektöründe Türkiye’de üç lig var bence. Bir tanesi bizimle birlikte iki üç firmanın daha bulunduğu ve birinci lig tabir ettiğimiz lig. İkinci lig, bizi takip ederek yükselmiş, belli kaliteye ulaşmış kriteri yakalamış, daha mahalli. Bir de üçüncü lig var ki, onlar da iki tencere bir kepçe, bugün var yarın yok. Kayıtdışı ekonomi orada, KDV kaçakçılığı orada, yanlış beyan orada, kötü mal kullanma orada. İkinci lig biraz daha kendi müşterisini seçmiş vaziyette.

Kamu ile çalışmanın zorlukları var mı?

- Kamu işlerimizi biraz hafifletiyoruz. Kamu bu işi bir yıllık ihalelerle yapıyor, ama özel sektörde kaliteli yapıyorsanız işiniz devam ediyor. Kamuda kaliteli de yapsanız ihale geliyor. Kamu ile iş yapmak da giderek zorlaşıyor. Önünüzü göremiyorsunuz. Biz hizmet satan bir firmayız. Kamu, hizmeti satın almasını bilmiyor. Ne kadar iyi olursanız olun, birisi geliyor üç kuruş ucuz veriyor, işi alıyor.

Her gün kaç kişiye hizmet veriyorsunuz?

- Türkiye’de her gün 140 bin kişiye hizmet veriyoruz. Bu, 6 defa Ali Sami Yen Stadı’ndaki insanları doyurmak demek. Bu 140 bin kişinin içinde anaokulu çocuğu da, bankacı da, işçi de var. Müşterilerimizin yüzde 60’ı özel sektörde.

Turizm ve konaklama sektöründe neler yapıyorsunuz?

- Türkiye’nin gözde sektörü turizm ve konaklama, biz de burada atılıma başladık. Özellikle Güney bölgesindeki turizm ve konaklama tesislerine dış kaynak hizmeti veya destek hizmetleri veriyoruz. Yiyecek, içecek, bahçe bakımı, teknik bakım, güvenlik, çamaşırhane vs. herşeyi biz yapıyoruz, otel yönetimi sadece otelini satmak için yoğunlaşıyor.

Bu hizmetleri dışardan almak otelciye neler sağlıyor?

- Otelcinin asıl işi müşteriyi karşılamak, misafir işleri ve satış. Bunun dışındakilerin hepsi otelcinin enerjisini, vaktini, naktini alır ve bu asıl işini yapmasına engel olur. Otelci yatırımını yaptıktan sonra uluslararası fuarlara katılıp otelini tanıtamıyorsa, personelini tanıyamıyorsa, güler yüzle hizmet veremiyorsa bunun bir nedeni vardır. Çünkü öbür tarafta domates kaça alınır, çarşaf kurudu mu, çimler sarardı mı, havuzun kenarı ıslak mı, garsonun ayakkabısı boyalı mı diye bir sürü sorunla uğraşıyor. Biz burada devreye girdik. Tesislere maliyet garantisi veriyoruz.

Bu garantiyi nasıl verebiliyorsunuz?

- Antalya, Belek, Alanya’da müthiş bir alt yapı yatırımı var. Ama bu tesislerin fiyatları çok ucuz. Biz standart bir kalitede hizmet veriyoruz. Onların da otellerini uluslararası pazarda doğru fiyattan satmalarını sağlıyoruz. Maliyet garantisi veriyoruz. Çünkü çok ciddi bir satın alma gücümüz var dünyada. Bir otelin sezonda 10 adet aldığı bir üründen biz ayda 110 alıyorsak pazarlık gücümüz de oluyor. Örneğin Sodexho dünyada Coca-Cola’nın dünyadaki üçüncü büyük müşterisiyiz.

Şehir otellerine 2005’te gireriz

Şehir otellerinde de bu hizmeti verecek misiniz?

- Tahmin ediyorum şehir otelciliğine de önümüzdeki sonbaharda başlarız. Ancak şehir otelciliği ile kıyı otelciliği çok farklı.Kıyı otelciliğinde geniş bir alanda tatile gelen ve aynı anda kahvaltıya gelen, denize koşan insanlar var. Şehir oteline gelenlerin beklentisi farklı. Şehir otelciliğinde yiyecek içecek işi yapmayacağız. Çünkü örneğin The Marmara’nın, Divan’ın müşterisiyle kontak yeri burası. Şehir otelinde ancak arka plan işleri üstleneceğiz. Çamaşırhane, bulaşıkhane, otopark, temizlik gibi.

500 bin tatilciyi biz ağırlıyoruz

Şu anda kaç otelle çalışıyorsunuz?

- 2004 turizm sezonuhnda Club Justiniano Belek, Otel Justiniano Belek, LaMer ve Bodrum Altınel’e hizmet verdik. Marmara Grubu ile yapılan anlaşmayla potföyümüze 5 otel daha kattık. Grubun, Belek’te bulunan Bellis, Bodrum’da bulunan Onura ve Medisun, Seferihisar’daki Teos ve Çeşme’deki Erythria adlı otellerine ön büro hizmetleri dışında kalan tüm hizmetleri veriyoruz. Turizm sektöründe 500 bini aşkın tatilciye hizmet götürüyoruz

Sodexho bugüne nasıl geldi?

- 1992’de toplu yemek işine sıfırdan başladık. Bugün hizmet sektöründe 3 bin 300 personeli olan, 48 milyon Euro ciroya ulaşan bir grubuz. Burada ben ve arkadaşlarımın risk alma cesareti, macera sevmemiz de etkili oldu. Yemekten başlayıp, yemek hizmeti verdiğimiz müşterilerimizin tüm hizmetleri karşılamaya başladık.

Personelimize iş garantisi veriyoruz

Bir otelle anlaştığınızda daha önce aynı işi yapan personele ne oluyor?

- Otel sahibinin tavsiye ettiği personel varsa onlara öncelik tanıyoruz. Personelimizi mesleği eğitimden geçiriyoruz. Biz hizmet vereceğimiz otellerin kışın da çalışabilecek olmasına özen gösteriyoruz. Sadece yaz döneminde çalışan oteller için de kış aylarında okul müşterilerimizle çalışan personeli yazın güneye kaydırıyoruz. Böylece personelimize yaz-kış iş garantisi de veriyoruz.

EŞREF HAMAMCIOĞLU

Sodexho Türkiye Genel Müdürü Eşref Hamamcıoğlu, 1954 İstanbul doğumlu. 1975 yılında Galatasaray Üniversitesi’nden mezun oldu. 1980 yılında Sorbonne Üniversitesi İşletme Bölümü’nü bitirdi. 1981-1992 arasında Tekfen Holding’e bağlı grup şirketlerinde çeşitli kademelerde yöneticilik görevlerinde bulundu. 1992 yılında Sodexho Toplu Yemek ve Servis Şirketi Genel Müdürlüğü’ne getirildi. Halen aynı firmada Genel Müdürlük görevinin yanısıra Yönetim Kurulu Üyeliğini de sürdürüyor. Türk Fransız Ticaret Odası Yönetim Kurulu ve Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Üyesi.
Yazının Devamını Oku