23 Mayıs 2005
<B>P&G,</B> P&G Beauty çatısı altında topladığı güzellik ürünleriyle Türk pazarında da büyümeyi hedefliyor. P&G Türkiye, Kafkasya ve Orta Asya Bölge Başkan Yardımcısı ve Türkiye Genel Müdürü Saffet Karpat, temizlik ve kişisel bakım ürünlerinde 300’e yakın markayı pazarlayan P&G’nin, tüm dünyada cirosunun yarısını ‘güzellik’ten sağlamayı planladığını, bu stratejinin Türkiye için de geçerli olduğunu söyledi.
TÜRKİYE’de giderek büyüyen güzellik ve kişisel bakım ürünleri, uluslararası devlerin de dikkatini çekiyor. Hızlı tüketim malları sektöründe Türkiye’de faaliyet gösteren Procter & Gamble (P&G), P&G Beauty çatısı altında topladığı güzellik ürünleriyle Türk pazarında da büyümeyi hedefliyor. Kadın bakım ürünlerinde yoğunlaşan P&G, geçtiğimiz ocak ayında 57 milyar dolara Gillette’yi alarak dünyanın en büyük tüketim ürünleri şirketi oldu.
P&G Türkiye, Kafkasya ve Orta Asya Bölge Başkan Yardımcısı ve Türkiye Genel Müdürü Saffet Karpat, temizlik ve kişisel bakım ürünlerinde 300’e yakın markayı pazarlayan P&G’nin, tüm dünyada cirosunun yarısını ‘güzellik’ten sağlamayı planladığını, bu stratejinin Türkiye için de geçerli olduğunu söyledi. Dünyada güzellik sektörünün cirosunun 200 milyar doları bulduğunu ve pazarın sürekli büyüdüğünü söyleyen Karpat, ‘Güzellik ürünleri Türkiye’de ciromuzun yüzde 30’unu oluşturuyor. Hedef bu rakamı yüzde 50’lere taşımak’ dedi. Karpat, 2004 yılı cirosu 51.4 milyar doları aşan P&G’nin cirosunun yüzde 30’unu, 17.1 milyar dolarını güzellik ürünlerinden sağladığına işaret etti. ‘P&G’nin dünyada güzellik ve kişisel bakım ürünleri P&G Beauty çatısı altındaydı. Türkiye’de de bunu yaptık’ diyen Saffet Karpat ile P&G’nin bundan sonraki stratejilerini, güzellik ve temizlik ürünleri pazarını konuştuk.
P&G, neden güzellik ürünlerine daha fazla ağırlık verme kararı aldı?
- Dünyada bu sektör 200 milyar dolara yakın bir ciroya sahip. 2005 yılında global satışımızın yüzde 50’sinin P&G Beauty markalarından gelmesini hedefliyoruz. Yani ciromuzun yarısı güzellik ve kişisel bakımdan olacak. Bu Türkiye için de geçerli. 70’lerin sonunda asıl işimiz kumaş ve ev bakımı kategorisindeki temizlik ürünleri üzerineydi. Bugün bu kategori, işimizin sadece üçte biri. 25 yıl önce, dünyada 1 milyar dolar olan güzellik işimiz vardı. Bugün, P&G Beauty şemsiyesi altındaki markalar, 180 ülkedeki kadın ve erkeklere günde 2 milyar kez ulaşıyor.
Güzellik kategorisi nasıl bu kadar hızlı büyüdü?
- Son 20 yılda güzellik kategorisi, büyüme motorlarımızdan biri haline geldi. Son 3 yılda P&G Beauty yüzde 50 büyüdü. Hem kendi markalarımız, hem de birleşme ve satın almalarla bünyemize eklenen markalar sayesinde oldu. P&G ana sektörlerinde büyümenin yanı sıra güzellik ve kişisel bakım sektöründe lider olma hedefinde. Clairol, Wella ve Gillette’in alınması bu yönde atılmış adımlar.
Kozmetik markalarınızı niye ‘P&G Beauty’ adı altında topladınız?
- Dünyada P&G’nin bütün güzellik ve kişisel bakım ürünleri P&G Beauty çatısı altında. Türkiye’de de bunu yaptık. Her yıl Japonya, İngiltere, saç boyaları, cilt ve saç bakımı ürünleri konusunda binden fazla patent başvurusunda bulunuyoruz. P&G Beauty olarak global bilgi birikimizi Türkiye’ye de getirerek güzellik sektörünün hizmetine sunuyoruz. P&G Beauty’nin 180 ülkenin kadınlarına ve erkeklerine günde iki milyardan daha fazla kez ulaşıyor.
P&G International içinde Türkiye’nin ağırlığı nedir?
- Yeni yatırım dışında, her yıl ortalama 15-20 milyon dolarlık yatırım yapıyoruz. 25 ülkeye, 150 milyon dolar ihracat yapıyoruz. Firmamız son on yılda 3 kat büyüdü. Türkiye operasyonu çok başarılı. P&G içinde hem dünya hem bölge için önemli ve büyük bir operasyonuz. P&G 160 ülkede, yaklaşık 85 tesiste üretim yapıyor. P&G Türkiye, Orta ve Doğu Avrupa, Ortadoğu, Afrika bölgesinde ilk üçte. Büyüklük olarak Türkiye dünyada ilk 20 P&G şirketi arasında. Türkiye hem nüfus, hem de ekonomi olarak hızlı büyüyor. Türkiye’den Orta Asya ve Kafkasya’yı yönetiyoruz.
Türkiye’de şampuan pazarı 350 milyon YTL
Türkiye’de şampuan pazarının büyüklüğü nedir?
- 350 milyon YTL civarında. Bu da kişisel bakım pazarının yüzde 20’sini oluşturuyor. Ortalama kışın haftada bir, yazın haftada iki kez saç yıkaması yapıldığı hesabıyla kişi başına tüketim yıllık 650 gram. Ancak, pazar yılda yüzde 20 büyüyor ve büyüme hızı yüksek.
Orkid’in hijyenik ped pazarında payı yüzde 55
Hijyenik ped ve bebek bezinde durum nasıl?
- Bu kategori her yıl yüzde 10-20 arasında büyüyor. 3-5 yıl içinde gelirlerdeki artış ve tüketici alışkanlıklarındaki değişimle hijyenik ped kategorisi daha da büyüyecek. Orkid pazarın yüzde 55’ine sahip. Pazarın büyüyeceğine ve Orkid’in liderliğini sürdüreceğine inanıyorum. Bebek bezi ise yılda yüzde 20 büyüyor. Gelir yükseldikçe kullanım artacaktır. Bu pazarın yüzde 25’ten fazlasını bizim markamız olan Prima kontrol ediyor.
Diş macunu pazarı 147 milyon YTL
Diş macunu Türkiye’de ne kadarlık bir büyüklüğe ulaştı?
- Türkiye’de ağız bakım ürünleri pazarı 147 milyon YTL. İpana’nın hacim olarak pazar payı yüzde 43. Türkiye’de yıllık kişi başına diş macunu tüketimi ise 80-85 gram. Bu rakam Avrupa’nın beşte biri. Tüketim alışkanlıkları ve eğitim bunda etkili faktörler. Diş macunu fabrikası ilaç fabrikasına benziyor, ciddi yatırım gerektiriyor. Bu kategoriye girmek kolay olmuyor.
Çamaşır deterjanında pazar 977 milyon YTL
Deterjan pazarında durum nedir?
- Türkiye’de 17 milyona yakın hane bulunuyor. Bu hanelerin 15 milyonunda otomatik çamaşır makinesi var. Bugün herkes çamaşırını makineyle yıkıyor, ancak deterjan diğer kategoriler kadar hızlı gelişmiyor. Yılda ortalama yüzde 10 büyüyor. Çamaşır deterjanlarının pazar büyüklüğü 977 milyon YTL civarında.
P&G-Gillette birleşmesi uzun vadede olumlu olacak
Gillette’in P&G bünyesine katılması ne zaman tamamlanır?
- P&G ve Gillette’in birleşmesi çok stratejik bir karar ve uzun vadede çok olumlu olacak. Ama şu anda tamamen hukuki süreç izleniyor. Bu nedenle Türkiye’de de her iki şirket tamamen ayrı bir şirket olarak faaliyetlerini devam ettiriyor. Bütünleşme tamamlandıktan sonra ortak planlar yapılacak.
2004’te yüzde 10 büyüdük 2005 hedefimiz de aynı
Bulunduğunuz sektörlerde Türkiye pazarı nasıl bir seyir izliyor?
- Türkiye’de halen 16 markamız var. Bulunduğumuz kategoriler yüzde 10 ile yüzde 20 büyüyor. Bulunduğumuz her dalda hemen hemen lideriz. Deterjanda, şampuanda, diş macununda, çocuk bezinde, şampuanda, kozmetikte, saç boyasında lideriz. Bu yüzden biz de pazarla birlikte büyüyoruz. 2004’de Türkiye’de yüzde 10 büyüdük. Bu yıl da yine o civarda büyürüz.
Geissler: P&G’nin güzellik cirosu 17 milyar dolar
P&G Orta ve Doğu Avrupa, Ortadoğu ve Afrika Bölge Başkanı Werner Geissler, ‘P&G’nin güzellik kategorisindeki cirosu 25 yıl önce 1 milyar dolarken, bugün 17 milyar doları aştı. P&G Beauty, P&G’nin toplam satışının yüzde 35’ine ulaştı’ dedi. Geçen hafta düzenlenen P&G Beauty Gecesi’ne katılan Geissler, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de toplam cironun yarısının güzellik kategorisinden elde edilmesini hedeflediklerini söyledi. 168 yıl önce sabunla işe başlayan P&G’nin işinin zamanla çok geliştiğini anlatan Geissler, ‘Bugün İngiltere’den Çin’e, ABD’den Polonya’ya birçok ülkede ‘P&G Beauty Dünyası’ hayata geçti’ dedi.
SAFFET KARPAT
1957 Adana doğumlu Saffet Karpat, Darüşşafaka Lisesi’nden sonra İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’ni bitirdi. İsviçre Lozan Üniversitesi’nde yüksek lisans yaptı. 1983’te Procter&Gamble (P&G) İsviçre’de Finansal Analist olarak iş hayatına atıldı. Daha sonra P&G Finans Grup Müdürlüğü’ne terfi etti. 1987’de P&G’nin Türkiye’ye girmesi sırasında Türkiye’ye Finansal Analiz, Üretim Finans ve Kurumsal Finans konularında Grup Finans Müdürü olarak atandı. 1990’da Direktör Yardımcısı, 1993’te Finans Direktörü oldu. İtalya, Mısır ve Arap Yarımadası’nda üst düzey yöneticilik yaptı. 1996’da Belçika’da Finans ve Muhasebe Bölge Direktörlüğü’ne, 1999’da Başkan Yardımcılığı’na atandı. Ağustos 2004’de P&G Türkiye, Kafkasya ve Orta Asya Bölge Başkan Yardımcılığı ve Genel Müdürlüğü’ne getirildi.
Yazının Devamını Oku 16 Mayıs 2005
<B>PEUGEOT</B> Otomotiv Pazarlama Genel Müdürü Yann Carnoy, vergi sisteminin kolay ve anlaşılır olmasını isterken, 1 Haziran’a ertelenen ve hafif ticari araçlara ÖTV artışı öngören tebliğ için ‘Bu haliyle yürürlüğe girseydi, bizim için öldürücü bir darbe olabilirdi’ dedi. ‘Bu şekilde alınacak fazla vergi, vergiyi yok eder’ diyen Carnoy, yatırımcı için önünü görebilmenin önemini vurguladı.
HAFİF ticari araçları ‘binek otomobil’ sınıfına sokarak 6 katın üzerinde ÖTV artışı öngören Gümrük Müsteşarlığı tebliğinin uygulanması, yeni ve adil bir yasal düzenleme yapılması için 1 Haziran’a kadar ertelendi. Otomotiv sektörünün göz, şimdi Ankara’dan gelecek haberlerde... Özellikle hafif ticari araçlarda Türkiye’de yeni yatırım kararı alan firmalar, bu araçların binek sınıfına konulması konusundaki düzenlemelerde hükümetin gerekli hassasiyeti göstereceğine inanıyor.
6 kat ÖTV artışı kararıyla birlikte büyük bir şok yaşadıklarını söyleyen Peugeot Otomotiv Pazarlama Genel Müdürü Yann Carnoy, ‘Türkiye’de yatırım yapan yabancılar için vergi sisteminin kolay anlaşılır olması gerekiyor’ dedi. Vergilerdeki bu tür ani değişimlerin otomotiv sektörünü olumsuz etkilediğini hatırlatan Carnoy, ‘Artış bu haliyle yürürlüğe girseydi, bizim için çok önemli bir darbe olacaktı, hatta öldürücü bir darbe olabilirdi. Sonuç olarak devlet burada anlayışlı davrandı ve yasa ertelendi’ diyerek, 1 Haziran’da sektörü rahatlatıcı yeni düzenlemelerin yapılacağına inandığını belirti.
Carnoy, hafif ticari araçlarda Türkiye’de ve dünyada önemli bir yere sahip olan PSA Citroen Group’un, geçtiğimiz mart ayında Fiat ve Tofaş ile anlaşma imzalayarak, Türkiye’de 350 milyon Euro tutarında yeni bir yatırıma soyunduğunu hatırlattı. Peugeot Otomotiv Pazarlama Genel Müdürü Yann Carnoy ile ÖTV artışının yanısıra, Carnoy’un Türkiye’ye bakışını ve Peugeot’nun Türkiye’deki yeni projelerini konuştuk.
Hafif ticari araçların ÖTV’sinin 6 kat artırılması Haziran’a ertelendi. Bu oranda bir artış gerçekleştiğinde sizi ve sektörü nasıl etkiler?
- Karsan ve biz çok büyük bir şok yaşadık. Bu haliyle yürürlüğe girseydi, bizim için çok önemli bir darbe olacaktı, hatta öldürücü bir darbe olabilirdi. Sonuç olarak devlet burada anlayışlı davrandı ve yasa ertelendi. Şu an bakanlıklarla görüşmeler devam ediyor. Devlet yatırımların yapılmasını istiyor, destekliyor. Bunun için de yatırımcılar açısından kolayca anlaşılan bir vergi sisteminin olması ve bu tür ani değişikliklerin olmaması gerekir. Otomotiv sektörü Türk ekonomisinde önemli bir yere sahip ve bu sektörün yaşayabilmesi, iyi koşullarda yaşayabilmesi gerekiyor. Ben yasalara saygılı bir grubun temsilcisiyim, Türk Devleti’nin vereceği kararı bekliyoruz. Ümit ediyoruz ki ilk karar kadar olumsuz olmayacak.
ÖTV’deki artış yabancı sermaye girişini azaltır mı?
- Türk pazarındaki ilk on markaya bakıldığında Ford, Tofaş, Renault, Honda gibi çok büyük yatırımcılar görebiliyoruz. Bu markaların yatırımlarını sürdürebilmeleri için önlerini görebilmeleri gerekiyor. Bu firmaların başındaki kişiler çoğunlukla Türkler, çalışanları da Türk. Türk Hükümeti’nin zorunlulukları olduğunu anlıyorlar. Aramızdaki yaygın düşünce şu: ‘Bu şekilde alınacak fazla vergi, vergiyi yok eder. Yatırım yapılabilmesi, ülkenin ekonomisine katkıda bulunabilmesi için yatırımcıların önlerini görebilmeleri gerekiyor.
2004 otomotiv sektörü için hareketli bir yıldı. Sizin için nasıl geçti?
- 2004 çok olumlu, çok da hareketli bir yıl oldu. Pazar özellikle hurda araç indirimi uygulamasıyla birlikte çok hareketlendi. 26 Mayıs 2004’de hurda indiriminin sağladığı avantaj yarıya düşürüldüğünde satışlarda ani bir duraklama yaşandı. Duraklama çok uzun sürmedi. Çünkü rakip markalar stokları eritebilmek için çok yaratıcı davrandı. Euro-dolar paritesini çok iyi kullananlar oldu, pazara yeniden bir canlılık kazandırıldı. Bu canlılık da hükümetin dikkatini çekti ÖTV oranları iki kez artırıldı. Yılın ikinci yarısı ise daha farklı geçti.
Yılın ikinci yarısında neler yaşandı?
- 2004’ün ikinci yarısında stokları eritmekte zorlanan firmalarla karşı karşıya kaldık. 2005 içinde aşağı yukarı aynı eğilimi görüyoruz. Geçen yılla aynı seviyede olmasa da,şu an pazar çok kötü sayılmaz. Geçen yıl nisan ayında 56 bin, mart ayında 50 bin araç satılmıştı. Bu yıl da 4 aylık sonuçlara bakaldığında bu eğilimi görebiliyoruz.
Peugeot’nun pazardaki durumu nasıl?
- Peugeout Otomotiv Pazarlama, 2000 yılında kuruldu ve bu tarihten beri sürekli gelişme gösterdi. 2002’de 12 bin, 2003’de 30 bin, 2004’de 45 bin araç satıldı. Pazar şu ana kadar gösterdiği eğilimi sürdürürse 2005 yılında da 45-50 bin arasında araç satışı hedefliyoruz. Pazardaki önemli aktörlerden biriyiz ve 7’inci markayız. Yerli olmayan markalar arasında da üçüncüyüz.
Peugeot, Türkiye’den parça almak için 15 kişi getirdi
Peugeot’nun bu yıl Türkiye’de başka yeni girişimleri olacak mı?
- Fransa’dan 15 kişilik yeni bir ekip çalışmak üzere Türkiye’ye geliyor. Bu ekibin tek görevi, Türkiye’de üretilen bazı parçaların Fransa’ya satışı. Şimdi Fransa’daki fabrika için neler alınabileceğini araştırıyorlar. Şu ana kadar Fransa’daki fabrikanın Türkiye’den böyle ciddi bir alımı yoktu. Henüz ne kadarlık alım yapılacağını söylemek mümkün değil. Ama her koşulda en az birkaç milyon Euro ciro yapılacağını tahmin ediyoruz.
Minicargo için neden Türkiye’yi seçtik
Bu hızla büyümeye devam ederseniz, Türkiye’de yeni yatırımlar gündeme gelebilir mi?
- Geçen yıl satılan 45 bin aracın üçte biri Bursa’daki Karsan fabrikasında üretildi. PSA ve Fiat grupları arasında geçtiğimiz mart ayında imzalanan anlaşma çerçevesinde, Minicargo adıyla yerli olarak yılda 130 bin hafif ticari araç üretilecek. Bu üretimin üçte ikisi de PSA Citroen Group tarafından alınacak.
Bu anlaşma için neden Türkiye seçildi?
- Bunun üç nedeni var. Birincisi Türkiye otomotivde büyük bir üretici ve ticari araç üretiminde uzmanlaşmış bir ülke. İkinci neden, Peugeot Citreon Group’un girişim stratejisine uyan bir gelişme olması. Grubumuz zaten bu şekilde anlaşmalarla çalışıyor. Üçüncü neden ise Türkiye’de üretilen ürünlerin kalitesinin dünyada kabul görmesi nedeniyle ihracat da yapılabilmesi. 350 milyon Euro’luk bu yatırımı Citroen finanse edecek, Fiat da Tofaş aracılığıyla fabrikayı hizmete sunacak.
Türkiye’nin AB ile bütünleşmesi gerek
Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne (AB) girmesi konusunda ne düşünüyorsunuz?
- Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesi, AB’nin bir bütün oluşturması gerektiğini düşünüyorum. Türkiye’de daha fazla yaşadıkça, bundan daha da fazla emin oluyorum.
AB, Türkiye’deki otomobil talebini nasıl etkiler?
- Türkiye’nin otomobile ihtiyacı var. Türkiye’de araç kullanabilecek yaşta olan bin kişiye düşen araç sayısı İtalya’da 660, Almanya’da 636, Brezilya’da 113, Türkiye’de ise 65.
YANN CARNOY
Peugeot Otomotiv Pazarlama A.Ş. Genel Müdürü Yann Carnoy, 1954 Paris doğumlu. 1978 Institut Superieur du Commerce (ISC) mezunu. 22 yıldır PSA’da çalışan Carnoy, Automobiles Peugeot’da 1991-92 yıllarında Yugoslavya ve Türkiye Bölge Şefliği’ni yürüttü. Daha sonra Macaristan’da Peugeot distributörlüğünü kurmak üzere görevlendirildi ve bu ülkede 5 yıl Genel Müdürlük yaptı. Ardından Şili’de 5 yıl Genel Müdürlük görevini yürüttü. 2001 yılında Peugeot’nun Fransa’daki genel merkezine Orta Avrupa, Belçika ve Hollanda’dan sorumlu bölge direktörü olarak geri döndü. Eylül 2004’te Peugeot Otomotiv Pazarlama Genel Müdürlüğü’ne getirildi.
Yazının Devamını Oku 9 Mayıs 2005
<B>KİĞILI</B> Ailesi’nin hisselerine sahip olduğu Hayat Kimya, bir yandan içerde kağıt temizlik ürünleri için İzmit’te 100 milyon dolarlık yeni bir tesis kurarken, diğer yandan Cezayir’den Kuzey Afrika pazarında lider olmayı planlıyor. Hayat Holding’in halen devam eden ve planlanan yatırımlarının toplamı iki yıl içinde 300 milyon doları bulacak.
HIZLI tüketim pazarında son yıllarda yaşanan canlanma, uluslararası markaların Türkiye’deki faaliyetlerini hızlandırırken, yerli markaları da hareketlendiriyor. Kiğılı Ailesi’nin hisselerine sahip olduğu Hayat Kimya, bir yandan içerde kağıt temizlik ürünleri için İzmit’te 100 milyon dolarlık yeni bir tesis kurarken, diğer yandan Cezayir’den kuzey Afrika pazarında lider olmayı planlıyor. Hayat Holding’in halen devam eden ve planlanan yatırımlarının toplamı iki yılda 300 milyon doları bulacak.
Hayat Kimya Genel Koordinatörü Orhan İdil, özellikle uluslararası devlerin yer aldığı hızlı tüketim ürünleri pazarında katı sabun, şampuan gibi yeni ürün kategorileriyle büyümeyi sürdüreceklerini söyledi. Cezayir’de 40 milyon dolara deterjan fabrikası yatırımı yapan Hayat, bu tesisin hemen yanında çocuk bezi ve hijyenik ped tesisi de kuracak.
Yıllık cirosu 500 milyon doları bulan Hayat Holding, bir yandan temizlik ve sağlık ürünlerine yatırım yaparken, ağaç sanayiinde de büyüyor. Romanya ve Bulgaristan’da orman ürünleri fabrikası bulunan Hayat Holding, bir ay önce de Bosna Hersek’te özelleştirmeden 50 milyon dolara kağıt fabrikası satın aldı.
2005 yılında cirosunu yüzde 25 artırmayı hedefleyen Hayat Kimya’nın Genel Koordinatörü Orhan İdil’le hızlı tüketim pazarının yanısıra Hayat’ın yeni yatırımlarını konuştuk.
Son yıllarda neden yatırımlarınız yurtdışı ağırlıklı?
- Yurtdışında yaptığımız yatırımlar daha çok gümrük oranlarının yüksek olduğu ve nakliyenin sorun oludğu ülkelerde yoğunlaşıyor. Biz yurt dışında da yayılmak istiyoruz. Hızlı giden tüketim mallarında sadece Türkiye içinde kalırsak bazı problemlerimiz oluyor. Çünkü bu alanda dünya devleri var. Hepsi kendi üretimleriyle, mali ve pazarlama güçleriyle eskiden beri burada. Bunlarla boy ölçüştürmeye çalışıyoruz, ama onların avantajı uluslaraarası olmaları. O yüzden biz de kendi ölçülerimizle bölgesel güç olalım diyoruz. Bir ülkede satışlar azalsa diğer bir ülke bunu karşılar diye düşünüyoruz.
Peki yurtdışındaki üretiminiz nasıl gidiyor?
- Bulgaristan’da ve Ukrayna’da deterjan fabrikamız var. Cezayir’de bir deterjan fabrikası kuruyoruz. Hemen yanında çocuk bezi, hijyenik ped, sabun fabrikası da olacak. Deterjan kısmı bu yaz faaliyete başlayacak. Çocuk bezi, hijyenik ped de İzmit’teki tesisimizin genişlemesinden sonra gelecek yıl ekimde devreye girecek.
Ne kadar yatırım yapıyorsunuz?
- Şu aşamada 40 milyon doları buldu. Çocuk bezi de olunca belki bir 10 milyon daha üzerine eklenir. Çünkü buradaki tesiste kullanılan makinelerden bazılarını oraya götüreceğiz.
Yatırım için neden Cezayir’i seçtiniz?
- Cezayir’e normal ihracatta gümrükler çok yüksek. Hammadde olduğu zaman böyle bir gümrük söz konusu değil. Dolayısıyla orada üretim yaptığımız zaman maliyet büyük ölçüde aşağıya iniyor. Cezayir çok yüksek nüfuslu bir ülke ama gelir düzeyi düşük. Biz burada normal üretim yapıp gümrük ve nakliyeyi ödedikten sonra Cezayir’e mal satmaya kalkarsak fiyat bakımından yerli üretimle baş edemezdik.
Bu ülkedeki hedefiniz nedir?
- Bizim hedefimiz o bölgede pazar lideri olmak. Cezayir’i Afrika’ya açılan bir kapı olarak görüyoruz. Cezayir’de ilk etapta 45 milyon dolar yıllık ciro hedefliyoruz. Cezayir pazarını oturttuktan sonra Fas, Tunus, Libya gibi ülkelere de açılırız diye planlıyoruz. Hedefimiz öncelikle Kuzey Afrika. Çünkü Türkiye’den yaptığımız ihracatla o ülkelere henüz yeterince giremedik. Bir tek Mısır’a girdik, orada satışlarımızı fena değil.
Hızlı tüketimde yeni ürün kategorilerine girecek misiniz?
- Sıvı sabun ürün yelpazemizde vardı, bir yıl önce katı sabun üretimine başladık. Yakında şampuana gireceğiz. Hızlı tüketim grubundaki bütün ürünlerde var olduktan sonra gıdaya da girebiliriz. Ama şu an böyle bir şey yok.
Hayat’ın 2004 cirosu 500 milyon dolar
Holding içinde Hayat Kimya’nın ağırlığı nedir?
- Grubun toplam cirosu 2004 yılında 500 milyon dolar olarak gerçekleşti. Bunun 250 milyon dolardan fazlası Hayat Kimya’dan geldi. Hayat Kimya’nın cirosunun da 60 milyon doları ihracattan sağlandı. İhracatın hemen hemen hepsi kendi markalarımız. Çok ufak bazı özel markalar oluyor. Ukrayna ve Bulgaristan’da da kendi markamızla varız. Cezayir’de de öyle olacak.
Bosna Hersek’te káğıt fabrikası satın aldık
Yurtdışı yatırımlarınız sürecek mi?
- Bulgaristan, Cezayir ve Ukrayna’da deterjan tesisleri, Romanya ve Bulgaristan’da da ağaç sanayii tesisleri var. Ukrayna’da yere bir ortağımızın olduğu deterjan dolum tesisimiz var, ama daha büyük bir yatırımı düşünüyoruz. Bosna Hersek’te de 1.5 ay önce özelleştirmeden kağıt fabrikası satın aldık. Yurt içi, yurt dışı toplam çalışan sayımız 4 bin 500’e ulaştı.
Bosna Hersek’teki fabrikayı kaça aldınız, ek yatırım yapacak mısınız?
- Yaklaşık 50 milyon dolara hisselerin büyük çoğunluğunu aldık. Kalan hisseler de işçilerin elinde, zamanla onları da alacağız, anlaşmamız bu şekilde. Çimento kağıdı ve mukavva üreten fabrikayı biraz modernleştirmemiz lazım. Sanırım 30 milyon dolarlık ek bir yatırım daha yapılacak.
Hülya Avşar, halka ‘Molped’ dedirtti
Hülya Avşar’ın hiyjenik kadın pedi Molped markasına katkısı oldu mu?
- Molped için Hülya Avşar ile yaptığımız ilk reklam Avşar’ın sanatçılık, sporculuk, oyunculuk yönlerini ortaya koyuyordu. Ama çok iyi sonuç getirmedi. Ancak daha sonra yine Hülya Avşar’ın yer aldığı ‘Molped’iniz var mı? Delikanlı kızlar Molped kullanır’ sloganlı reklamlarından çok büyük geri dönüş aldık. Karşımızda jenerik bir marka vardı, Orkid. Eşim bile benden Molped isterken Orkid getir diyordu. Çünkü hjyenik ped’in adı Orkid olmuştu. Biz halka Molped dedirtmek istedik ve bunu sağladık. Hijyenik ped kategorisinde farklı markalar olduğunu oturttuk.
Türkiye’de hangi ürün ne kadar tüketiliyor?
Yıllık tüketim Yıllık ciro (milyon dolar)
Deterjan 400 bin ton 500
Sabun 80 bin ton 120
Çocuk bezi 2.5 milyar adet ped 400
Hijyenik ped 1.5 milyar adet ped 220
* Kaynak: Hayat Kimya Pazarlama Grubu.
PROF. DR. ORHAN İDİL
Hayat Kimya Genel Koordinatörü Prof. Dr. Orhan İdil, İstanbul Alman Lisesi ve İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ni bitirdikten sonra Almanya’da Johannes Gutenberg Üniversitesi’nde ve İ.Ü. İşletme Fakültesi’nde doktora yaptı. İ.Ü İşletme Fakültesi’nde asistan olarak çalışmaya başladı. Akademik iş hayatının yanısıra danışmanlık hizmetleri de verdi. 1982 yılından itibaren özel sektörde üst düzey yöneticilik yaptı. 1994 yılından bu yana da daha önce danışmanlığını yaptığı Hayat Kimya Genel Koordinatörlüğü’nü ve holdinge bağlı kuruluşların yönetim kurulu üyeliğini yürütüyor.
Yazının Devamını Oku 2 Mayıs 2005
<B>ALMAN</B> Bosch, Türkiye’deki 6 şirketinin yönetimini ilk kez bir Türk Genel Müdür’e emanet etti. 40 yaşındaki Gürcan Karakaş, otomotiv sektöründe faaliyet gösteren Bosch Sanayi ve Ticaret Genel Müdürlüğü’ne getirildi. Ancak Karakaş, sadece Bosch Sanayi ve Ticaret’in değil, Bosch’un Türkiye’deki diğer 5 şirketini de temsil eden en üst düzey yönetici olarak atandı.
DOKSAN beş yıldır Türkiye’de faaliyet gösteren Alman Bosch firması, Türkiye’deki 6 şirketinin geleceğini geçtiğimiz kasım ayından bu yana ilk kez bir Türk Genel Müdür’e emanet etti. 40 yaşındaki Gürcan Karakaş, otomotiv sektöründe faaliyet gösteren Bosch Sanayi ve Ticaret Genel Müdürlüğüne getirildi. Ancak Karakaş, sadece Bosch Sanayi ve Ticaret’in değil, Bosch’un Türkiye’deki diğer 5 şirketini de temsil eden en üst düzey yönetici olarak atandı. ‘Bosch Man’ olarak adlandırılan Karakaş, genel müdürlük yaptığı şirketin yanı sıra Bosch’un Türkiye’deki tüm şirketleriyle ilgili faaliyetleri kontrol ediyor ve doğrudan genel merkeze rapor veriyor.
Bosch Türkiye Grubu, 2004 yılını 1.5 milyar Euro ciro, 700 milyon Euro ihracat, 122 milyon Euro yatırım ve 7 bin 300 çalışanla tamamladı. Bosch, Türkiye’de 2005 yılında da büyümeyi sürdürecek. Bosch’un son 10 yılda Türkiye’de 528 milyon dolarlık yatırım yaptığını söyleyen Bosch Sanayi ve Ticaret Genel Müdürü Gürcan Karakaş, Bosch’un Türkiye’de yaptığı yatırımlarla bölgede önemli bir güç haline gelmeyi hedeflediğini belirtti. Bosch’un dünyadaki dizel motorlar için ürettiği ürünlerin üçte birinin Bursa’dan sağlandığını hatırlatan ‘Bosch Man’ Gürcan Karakaş ile Bosch’un Türkiye ve bölgeye dönük stratejilerini, yatırım planlarını konuştuk.
Bosch, Türkiye’deki 6 şirketinin temsilini neden tek bir kişide toplama gereği duydu?
- Bosch’un Türkiye’deki 6 şirketinin yeterince iyi yönlendirilmesi ve yönetilmesi gerekiyor. Ben, Türkiye’de Bosch’un temsilcisi göreviyle diğer şirketlerde Yönetim Kurulu Üyesiyim. Böylece şirketlerin faaliyetlerini yakından takip etme şansım var. Buradaki amaç bilgi akışı ve koordinasyonu sağlamak. Türkiye’deki fırsatları bir kişinin raporlayıp genel merkeze sunması. Bosch geçmişte biraz kendi içine kapanıktı, artık şirketi kamuoyuna açmak ve faaliyetlerimizi aktarmak istiyoruz.
Türkiye’deki stratejik hedefleriniz neler?
- Stratejik hedeflerimizin başında Türkiye’deki faaliyetlerimizi yavaş yavaş yakınımızdaki ülkelere genişletmek ve taşımak geliyor. Blaupunkt, Bosch’un yüzde yüz sahibi olduğu bir marka. 14 ülkeye Blaupunkt eğitim ve servis hizmetlerinden sorumlu kılındık. Ayrıca ana sanayilerden sorumlu satış birimimiz ayın zamanda İran için sorumlu kılındı. Bunu önümüzdeki dönemlerde daha da genişleterek o bölgelere yayılmak istiyoruz. Vizyonumuz, Bosch Grubu içinde Türkiye’yi etrafındaki ülkeler için üretim merkezi yapmak. Otomotiv satış sonrası hizmetlerimizde Azerbaycan, Gürcistan ve Türkmenistan’dan da sorumluyuz.
Bosch Türkiye’de hangi alanlarda faaliyet gösteriyor?
- Otomotiv teknolojileri, endüstriyel teknolojiler, dayanıklı tüketim ürünleri ve bina teknolojileri. Bosch’un Türkiye’de üretim yaptığı alanlar ise dizel püskürtme sistemleri, şasi sistemleri, Rexroth otomasyon teknolojileri, termoteknik ve ev aletleri. Türkiye’de 6 ayrı şirketimiz var. Bosch Ticaret ve Sanayi Şirketi, içlerinde en eskisi. Bosch Fren Sistemleri, Bosch Isıtma Ürünleri, Bosch Rexroth, Buderus’un tamamı, BHS Profilo Elektrikli Gereçler Sanayii’nin de yüzde 50’si Bosch’un.
Türkiye’deki Bosch şirketleri 2004 yılını nasıl geçirdi?
- Benim genel müdürlüğünü yürüttüğüm Bosch Sanayi ve Ticaret, 2004 yılını 487 milyon Euro ciro ve 393 milyon Euro ihracatla bitirdik. 2005 yılı sonunda ise ciromuzun 500 milyon Euro, ihracatımızın 400 milyon Euro ve çalışan sayımızın da 4 bine ulaşmasını planlıyoruz. Bosch Grubu olarak diğer 5 şirketle beraber baktığımızda ise 2004 yılını 1.5 milyar Euro ciro, 700 milyon Euro ihracat, 122 milyon Euro yatırım ve 7 bin 300 çalışanla tamamladık.
Kriz Türkiye’deki yatırım kararlarınızı etkiledi mi?
- Bizim kriz yılı 2001’de yaptığımız 130 milyon Euro’luk yatırım, Bosch’un Türkiye’de bugüne kadar yaptığı en büyük yatırım. Bu da bizim Türkiye’ye kısa vadeli bakmadığımızı, uzun vadeli projelerimizin olduğunu gösteriyor. Yatırımlarımızı hiç kısmadık yabancı sermayenin Türkiye’den çıkmayı düşündüğü dönemlerde biz en fazla yatırımımızı yaptık. Son 10 yılda Bosch olarak yaptığımız yatırımların toplamı ise 528 milyon Euro’ya ulaştı.
Bosch’un 2004 yılı dünya cirosu 40 milyar Euro
BOSCH GmbH, 2004 yılında dünyada toplam 40 milyar Euro ciroya ulaştı. Bunun yüzde 70’ten fazlasını Almanya dışında gerçekleştirdi. Dünyada 342 bin 500 çalışanı var. Otomotiv teknolojileri 25 milyar Euro ile toplam cirosunun yüzde 63’ünü oluşturuyor. İkinci ana sektörü 9.5 milyar Euro ile dayanıklı tüketim ürünleri. Sanayi teknolojileri de 5.2 milyar Euro ile üçüncü.
Saat başı bir patent alıyoruz
ARGE’ye ayrılan bütçe ne kadar?
- Bosch, gerek Bursa’da, gerekse dünyanın değişik yerlerindeki Ar-Ge üslerinde Bosch 2004 yılında 2791 tescilli patent üretti. Bu her bir çalışma saatinde 1 tescilli patent demek. Bosch’un yatırımları ve ARGE’ye harcadığı toplam 3 milyar Euro’nun sonucu Bosch dünyada en yenilikçi teknoloji anlamında en fazla patente sahip olan firmalardan birisi. Bu sayede özellikle otomotive teknolojilerinde bir çok seri ürünün üretime kazandırılmasında rol aldık. Geçen yıl Türkiye’de Arge çalışmalarına 2.4 milyon Euro harcadık, bu yıl planlanan 3 milyon Euro.
Dizel motor ürünlerinin üçte biri Bursa’dan
BURSA’da ürettiğiniz ürünlerin en büyük alıcıları kimler?
- Başta Daimler Chrysler, Ford, BMW, Volkswagen, Fiat, Renault, Toyota, Peugeot, Volvo, Nissan, DAF, MAN gibi dünyanın en büyüklerinin olduğu 30’dan fazla üreticiye ihracat yapıyor. Bursa’da ürettiğimiz ürünler Bosch bünyesi içinde dizel motorlar için üretilen ürünlerin neredeyse üçte birine yakını. Bosch’un dünyadaki dizel motorlar için sattığı ürünlerin üçte biri Bursa fabrikasından gidiyor. Olmazsa olmazlardan biriyiz.
Irak’ta da faaliyet göstermek istiyoruz
IRAK’ta satış faaliyetiniz var mı?
- Elektrikli ev aletlerinde Irak’ta zaman zaman güvenlik koşulları izin verdikçe bayilerimiz üzerinden satış yapıyoruz. İstikrar sağlanırsa Irak’ta da faaliyet göstermek istiyoruz. Bizim el aletlerimiz özelikle inşaat sektörüne bağımlı olduğu için Irak’ta büyük bir potansiyel doğacaktır.
Küçük el aletleri pazarı canlanacak
KÜÇÜK el aletlerinde büyümeyi düşünüyor musunuz?
- Küçük el aletlerinin toplam ciromuz içinde fazla ağırlığı yok. Yatırımlar arttığı için yatırım malzemelerinin talebinde ciddi bir artış var. İnşaat sektörü son 5-6 yıldır daralıyordu, oradaki daralma durdu en azından. Önümüzdeki yıllarda ciddi artışlar olacak. Bu da ev aletlerinin yanında elektrikli el aletlerine de yansıyacak. Kırıcılar, deliciler, inşaatlarda kullanılan elektrikli el aletlerinin satışında da artış bekliyoruz.
Yazının Devamını Oku 25 Nisan 2005
<B>ANKARA</B>’da 45 milyon dolarlık yatırımla Mesa Hastanesi’ni geçtiğimiz aylarda hizmete açan Mesa Miesken Sanayi’nin Yönetim Kurulu Başkanı Atila Şenol, Türkiye’nin elini çabuk tutması halinde sağlıkta bölgenin çekim merkezi olabileceğini söyledi. TÜRKİYE, özel sağlık hizmetlerinde insana ve teknolojiye yapılan yatırımlarla bölgenin cazibe merkezi olmaya aday ülkelerden biri. Yaklaşık 37 yıldır konut inşa eden Mesa Mesken Sanayi de sağlık sektöründeki gelişimin süreceğine inancıyla, Ankara’da 45 milyon dolarlık yatırımla Mesa Hastanesi’ni geçtiğimiz aylarda hizmete açtı. Yılda 6 bin ameliyat ve 90 bin hastayı tedavi etme hedefiyle yola çıkan Mesa Hastanesi, tasarımıyla da Amerika Mimarlar Birliği’nden ödül aldı. Mesa Yönetim Kurulu Başkanı Atila Şenol, yıllardır inşaat sektöründe faaliyet gösteren Mesa’nın sağlık sektöründeki yatırımlarını zamanla daha da büyüteceğini söyledi. Şenol, ‘Türkiye’deki sağlık hizmetlerinin kalitesi ve fiyat avantajı yüzünden, Avrupa, Ortadoğu ve Türk Cumhuriyetleri’nden hasta geliyor. Portekiz ve İspanya gibi ülkeler de sağlık sektörünün kokusunu aldı’ dedi. Türkiye’nin bu konuda rekabetçi gücünü koruması gerektiğine dikkat çeken Şenol, ‘Devletin ciddi yatırımlarla kurulan hastanelerle, otelden, iş hanından bozma hastaneleri daha ruhsat aşamasından itibaren ayırt etmesi gerekiyor’ uyarısında bulundu.
Yurt dışında mortgage sistemiyle konutlar yapan ve alışveriş merkezleri kuran Mesa Yönetim Kurulu Başkanı Atila Şenol ile yeni girdiği sağlık sektörünün yanı sıra Mesa’nın yürüttüğü projeleri ve planlarını konuştuk.
İnşaatçı olarak tanınan Mesa neden sağlık sektörüne girdi?
Son yıllarda sağlıkta kaliteli hizmet arayışının artması, talebin artması yüzünden bu sektör bize enteresan geldi. Herkes sağlıkta en iyi hizmeti nerede alabilirim diye bakıyor. Biz de bu talebi karşılamak amacıyla yol çıktık. 36 yıllık inşaat tecrübemizi hastane binasında kullandık. Donanım ve teknolojinin en iyisi olmasına özen gösterdik. Hastane projemiz sonradan Amerikan Mimarlar Birliği Ödülü’nü aldı.
Hastane yatırımının ne kadar zamanda geri dönmesini bekliyorsunuz?
Bir hastane yatırımının on yıldan aşağı geri dönüşü beklenmemeli. Bizim hastanemiz 45 milyon dolara mal oldu. IFC’den kredi de aldık. 70’i doktor, 370 çalışanımız var. Geniş bir acil servisimiz, 8 ameliyathanemiz, yoğun bakım odalarımız ve özel doğum odalarımız var. Kağıtsız ve filmsiz bir hastane olmak istiyoruz. Laboratuara gidecek kan ve idrar örnekleri hastanenin içini dolaşan özel borularla taşıyoruz.
Yılda kaç hastaya hizmet vermeyi hedefliyorsunuz?
Mesa, 100 yataklı butik bir hastane. Günübirlik ameliyathanemiz var. Yani hasta sabah gelip ameliyatını olduktan sonra birkaç saat gözetimde tutulacak ve sonra evine gidecek. Artık bin yataklı dev hastaneler kalmıyor dünyada, çünkü işletilemiyor. Yılda 90 bin hastayı tedavi etmeyi, 6 bine yakın da ameliyat gerçekleştirme hedefimiz var.
Ankara dışında başka illerde de hastane projeniz var mı?
Önce Ankara’da bulunduğumuz yerde genişleme ihtimalimiz var. Ancak zamanla burayı oturtunca başka illerle de gidebiliriz.
Sağlık sektöründe haksız rekabet hangi boyutta yaşanıyor?
Devletin gerçek ve ciddi yatırımlarla kurulan hastanelerle, otelden bozma, gecekondu kuruluşları ayırt etmesi gerek. Hem haksız rekabet oluyor, hem de halkın sağlığı ile oynanıyor. Devletin bu konuya ağırlık vermesi lazım. Sağlık sektöründe Türkiye’nin sahip olduğu rekabetçi gücünü koruması lazım.
Sağlıkta uzun vadede hedefleriniz neler?
Uzun vadede yurt dışına da açılmayı amaçlıyoruz. Sağlık hizmetinin kalitesi ve fiyat avantajı nedeniyle özellikle Avrupa, çevre ülkeler, Ortadoğu ülkelerinden Türkiye’ye gelmek isteyen bir kesim var. Bu konuda önemli bir talep var. Avrupa’da da birçok yerde sağlık hizmetleri çok zor yürütülüyor. O insanlar sağlık için Türkiye’ye gelmek istiyor.
Bu konuda Türkiye’nin rakibi başka ülkeler var mı?
Bizim gibi İspanya ve Portekiz gibi ülkeler de sağlık sektörünün kokusu aldı. Bugün Türkiye bu ülkeler açısından ciddi bir alternatif. Hem tıbbi donanım, hem insan kalitesi açısından şu andaki rekabetçi gücümüzü korumamız lazım.
Arsa kıt olunca konut pahalı oluyor
Mortgage sistemi sektöre neler getirir?
İpotekli kredi sistemi mortgage sisteminin yerleşmesi halinde piyasa çok daha fazla canlanacak. Mortgage, herkesin kendi imkanına göre kredi kullanma fırsatı verecek. Ama bugünden yarına olabilecek bir sistem değil. Zaten bugünkü faizlerle mortgage’in avantaj getireceğini düşünemiyoruz. Konut üretiminde bence en zor olanı ucuz arsa bulmak. Arsa kıt olunca, inşaatlar da pahalı oluyor.
İnşaatta daha fazla canlanma bekliyoruz
İnşaattaki kıpırdanmanın sürmesini bekliyor musunuz?
99 depremi ve onu takip eden krizlerden bu yana konut talebinde bir duraklama oldu. 2003 yılı ikinci yarısına kadar bu duraklama sürdü. 2003’ün ikinci yarısında biraz kıpırdama başladı. 2004’de canlanma hissedildi. Ama bundan sonra daha fazla hareketlilik bekliyoruz
Yurt dışında mortgage ile konut yapıyor
YURT dışında da konut yapan Mesa, Baltık ülkelerinden Latviya’nın Riga kentinde, içinde 634 konutun yer alacağı 4 kule inşa ediyor. Riga’nın en yüksek 4 kulesini yapacaklarını söyleyen Şenol, 4 yılda tamamlanacak konutların mortgage sistemiyle yapılıp satıldığını belirtti. Şenol, geçmişte Almanya’da Berlin ve Hamburg’da da konut yaptıklarını ama verimliği olmadığı için devam etmediklerini söyledi.
Polonyalı tekstilciler Maximus’u çok sevdi
POLONYA’da Varşova’ya 17 kilometre mesafede aldıkları arsa üzerine Nurol ile birlikte tekstil toptancı alışveriş merkezi (Maximus) kurduklarını söyleyen Atila Şenol, ‘Burası büyük ilgi gördü’ dedi. Şenol, şöyle devam etti: ‘1.1 milyon metrekare arsamız vardı. 100 bin metrekare kapalı alan üzerine, 70 milyon dolarlık yatırımla 700 dükkan kurduk ve kiraladık. Nurol ile birlikte önümüzdeki yıllarda geri kalan arsada başka projeler gerçekleştirmek istiyoruz.’
Ekonomik veriler düzgün gibi ama işsizlik hala çözülemedi
Ekonomik gelişmeleri nasıl buluyorsunuz?
Bir takım verilere göre ekonomi düzelmiş görünüyor, ama biraz derine bakınca insanın aklına bazı sualleri de beraberinde getiriyor. Cari açık, son zamanlarda çok gündeme geldi. Geçen yıllarda yaşanan krizlerde cari açığın büyüklüğünün rolü vardı. İstihdam sorunu da hala çözülemedi. Ekonomiye iyiye gidiyor tamam, peki o zaman işsizlik neden hálá bu seviyede?
Tapuda bürokrasi azalıyor
TAPUDAKİ bürokrasinin azaltılması için mevzuatta bir dizi değişiklik yapılması önerildi. Çalışmaya göre, tapu işlemlerinde deprem sigorta poliçesinin beyan zorunluluğu, sosyal güvenlik kuruluşlarına yapılan başvurularda kişilerin taşınmazı olmadığına ilişkin tapudan belge getirme zorunluluğu kaldırılacak. Başbakanlığın ‘Tapu ve Kadastro Hizmetlerinde Etkinlik’ çalışmasında, tapu işlemleri sırasında zorunlu deprem sigortası poliçesinin ibrazının istenmesinin yeni bir bürokratik aşama olarak değerlendirildiği belirtildi. Yurttaşların tapuda işlemleri olunca sigorta yaptırıp, yeni bir tapu işlemine kadar bu sigortayı yeniden yaptırmadıkları, bu nedenle sigorta yaptırma amacına bu zorunluluğun hizmet etmediği kaydedildi.
ATİLA ŞENOL
MESA Mesken Sanayi Yönetim Kurulu Başkanı Atila Şenol, 1932 Ordu doğumlu. İTÜ İnşaat Fakültesi’nden 1956’da mezun oldu. İş hayatına Hava Kuvvetleri İnşaat Dairesi’nde başladı. Daha sonra özel sektöre geçti, 1975’e kadar karayollarından hastaneye, bankadan büyükelçilik binasına birçok inşaatta şantiye şefliği yaptı. 1970-75 arasında kendi firmasıyla içme su, su depoları ve bina inşaatları taahhüt işlerini üstlendi. 1975’de Mesa’da ortak, teknik yönetici, genel müdür ve Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev aldı. 1997’den bu yana Mesa Başkanlığı’nı sürdürüyor.
Yazının Devamını Oku 18 Nisan 2005
<B>2004 </B>yılını 535 milyon dolar ciroyla tamamlayan Sabancı Holding Çimento Grubu’nun Başkanı Erhan Kamışlı, ‘Yurtiçinde özelleştirilecek 9 fabrikanın bazılarına ilgimiz sürüyor. Ancak yurt dışında da Tunus ve Almanya’da beyaz çimento üreten bazı tesislerle ilgileniyoruz’ dedi. Kamışlı, 8 yılda çimento sektörüne yaptıkları yatırımın 380 milyon dolara ulaştığını açıkladı.
İNŞAAT sektörüne bağlı olarak gelişen çimento sektörü, tüm kıpırdanmalara rağmen 2004 yılı sonunda da 1998 yılı tüketim rakamlarına ulaşamadı. Ancak çimento sektörü bir yandan yeni ürünlerle yeni pazarlar yaratmaya çalışırken, diğer yandan da yurt dışında tesis alarak büyüme çabalarını sürdürüyor.
2004 yılını 535 milyon dolar ciroyla tamamlayan Sabancı Holding Çimento Grubu Başkanı Erhan Kamışlı, ‘Yurt içinde özelleştirilecek 9 fabrikanın bazılarına ilgimiz sürüyor. Ancak yurt dışında da Tunus ve Almanya’da beyaz çimento üreten bazı tesislerle ilgileniyoruz’ dedi.
Önümüzdeki üç yılda toplam 175 milyon dolarlık yatırım planladıklarını söyleyen Kamışlı, Kayseri’deki ek tesisin tamamlanmasıyla gruptaki Çimsa’nın dünyanın en büyük çimento üreticisi haline geleceğini belirtti. Sabancı Holding Çimento Grubu Başkanı Erhan Kamışlı ile Türk çimento sektörünün yanı sıra Sabancı Grubu’nun yeni yatırımlarını ve hedeflerini konuştuk.
Özelleştirilecek çimento fabrikalarına ilginiz devam ediyor mu?
- Özelleştirmelerle ilgiliyiz, ama süreç söylenenden çok daha ileri gitti. Zaman istendiği gibi kullanılamadı. Sonuçta özelleştirilecekler. Biz de bu fabrikalarla ilgiliyiz, kendimize göre hesaplarımız var. Ama 9’uyla da ilgili değiliz. Doğru rakamlar bizi ilgilendiriyor. Hayal meyal rakamlar bizi ilgilendirmiyor. Hazır vaziyette bekliyoruz.
Yurtdışında tesis alma arayışı sürüyor mu?
- Bazı yerlerdeki çimento fabrikalarıyla ilgili planlarımız var yurtdışında. Bazılarına soruyoruz ‘Satar mısınız’ diye, ama onlar da bize ‘Siz satar mısınız?’ diyorlar. Tunus’ta ve Almanya’da birer beyaz çimento fabrikasıyla ilgileniyoruz. Satın alma ya da ortaklık için yurt dışındaki girişimlerimiz sürüyor. Türki Cumhuriyetleri ve Doğu Bloku’na da ilgimiz var. Şirketlerimizin değeri bir noktaya geldi. Artık bunu yapabilecek güçteyiz.
Çimento şirketlerinizin piyasa değeri ne oldu?
- Piyasa değeri Akçansa’nın 750 milyon dolar, Çimsa’nın 550 milyon dolar, Oysa’nın 120 milyon dolar. Sabancı Çimento Grubu’nun değeri toplam 1.4 milyar dolar. Bu hatırı sayılır bir sermaye gücü demektir.
Yurt dışında sıfırdan fabrika kurma gündeme gelebilir mi?
- Pek ekonomik değil. Yurt dışında sıfırdan bir çimento fabrikası kurmak hayalperestlik ya para aklamaktır. Başka bir şey olamaz, çünkü hesap tutmaz. Bu kadar parayı yatıramazsınız. Çimento yatırımının geri dönüşü çok uzundur. Biz satın almalara girişiyoruz ama 35 yıllık bir kuruluşuz.
Geçen yıl ne kadar yatırım yaptınız?
- Toplam 48 milyon dolarlık yatırım yaptık. Bu yıl 60 milyon dolar, 2006’da 44 milyon dolar, 2007’de 20 milyon dolar yeni yatırım olacak. 2004-2007 arasında 175 milyon dolarlık yatırım yapılacak. Çimento grubu olarak 8 yılda 380 milyon dolarlık yatırım yaptık. Kayseri’de temelini yeni attığımız 30 milyon dolarlık ilave tesiste hem beyaz hem de gri çimento üreteceğiz. Beyaz çimentoda üretim kapasitemiz 1.6 milyon tona ulaşacak. Çimsa, dünyadaki en büyük beyaz çimento üreticisi haline geliyor. Bu yatırım yıl sonunda tamamlanacak.
Avrupa’da yüzde 10 pazarı payını bulduk
Çimentoda pazardaki konumunuz nasıl?
- Tahminen Avrupa’da pazar payımız yüzde 10’un üzerinde. En büyük pazarımız İspanya’daki pazar payımız tahminen yüzde 15. İtalya, Fransa, Almanya, Danimarka, Finlandiya, Hollanda, İngiltere başta olmak üzere Avrupa’da birçok ülkede varız. Amerika’da ve Ortadoğu’da da iyiyiz. 2004 yılında 1 milyon tona yakın beyaz çimento sattık.
Ne kadar ihracat yapıyorsunuz?
- Gri çimentoda Türkiye’deki en büyük ihracatçıyız. 2.5 milyon tonla, Türkiye’nin çimento ihracatının yüzde 25-30’unu yapıyoruz. Yıllık ihracatımız 110 milyon dolar.
Çimentoda 535 milyon dolar ciroya ulaştık
Sabancı Çimento Grubu 2004 yılını nasıl geçirdi?
- Bizim için çok iyi bir yıldı. Çimento Grubu olarak 535 milyon dolara yakın bir ciro gerçekleştirdik, yüzde 15 büyüdük. Yurtdışı satışlarımızda daha verimli hale geldik. Yeni yatırımlarımızın temelini attık, bazı yatırımlarımızı bitirdik.
Isıya dayanıklı çimentoda geçen yıl yüzde 85 büyüdük
Isıya dayanıklı çimentoda pazar büyüyor mu?
- Kalsiyumaminant içeren çimentomuz, çok özellikli, ısıya dayanıklı bir ürün. Havaalanlarında pistlerde kullanırsanız, 4 saat sonra alana uçak indirebiliyorsunuz. Askeriyede çok kullanılıyor. 15 bin tonluk kapasitemiz var. Bu ürün için 6 milyon dolarlık yatırım yaptık. Dünyada üretimi çok az. Fiyatı normal çimentonun 5-10 katı arasında. Ağırlıklı olarak dışarıya satıyoruz. Geçen yıl bu işte yüzde 85 büyüdük.
Bu ürünün müşterileri hangi ülkeler?
- Almanya’da, İtalya’da, Tunus’ta. Fas’ta, Fransa’da müşterimiz var. Amerika’da da tanıtıma başlıyoruz. Türkiye’de tek üreticiyiz dünyada 4 üretici daha var. Üretimi çok zor. Tesisimiz kapalıdır, kimseyi gezdirmeyiz.
Sektör yüzde 10 büyüdü ama 98’i yakalayamadı
Çimento sektöründe genel durum nasıl seyrediyor?
- Sektör geçen yıl yüzde 10 büyüdü. 2005 yılında da bir yüzde 5-6 büyür diye tahmin ediyorum. Türkiye’deki çimento tüketimi 2004 yılında 30 milyon tonu buldu. Ama çimento tüketimi hala 98 yılının gerisinde. 2005 yılında bunu yakalamak mümkün değil. 2007-2008’de belki yakalanır.
Sosyal rapor yayınlayıp hissedarlara dağıtıyor
Yıllık şirket faaliyet raporunun yanında, sosyal rapor yayınlama ihtiyacı nereden doğdu?
- Artık her yıl faaliyet raporu gibi sosyal rapor da yayınlıyor ve tüm hissedarlarımıza dağıtıyoruz. Çünkü dünyada sadece üretmek yetmiyor. Herkes üretiyor, herkes satıyor. Ben bulunduğum yerde bazı şeyler yapmak zorundayım. Spordan eğitime, çevreye neler kattığımızı herkesin bilmesi gerekiyor. Topluma katkı yaratırsak, toplum da bize katkı yaratır.
ERHAN KAMIŞLI
Sabancı Holding Çimento Grubu Başkanı Erhan Kamışlı, 1964 Adana doğumlu. California State University’den mezun olduktan sonra, 1986’da Exsa Export’ta pazarlama uzmanı olarak işe başladı. Daha sonra sırasıyla, Akçimento Genel Müdür Yardımcısı, Sabancı Holding Çimento Grubu Ticari İşler Bölge Başkanı, Betonsa Genel Müdürü, Sabancı Holding Çimento Grup Direktörü olarak görev yaptı. 2001’de Çimento Grup Başkanlığı’na getirildi. Akçansa, Çimsa ve Oysa’da Yönetim Kurulu Başkanı, Universal Trading’de Yönetim Kurulu Üyesi. T.Çimento Müstahsilleri Birliği Yürütme Kurulu Başkanı, T.Çimento İşverenleri Sendikası Yönetim Kurulu Üyesi ve BJK Yönetim Kurulu Üyesi.
Yazının Devamını Oku 11 Nisan 2005
<B>TÜRK</B> Tuborg ve Carlsberg’in CEO’su Barry Marshall, ‘Bu yıl sonuna kadar ÖTV konusunda olumlu bir adım atılmazsa Carlsberg, Ortadoğu, Orta Asya, Kuzey Afrika pazarına dönük kurma kararı aldığı yeni fabrikasını Türkiye yerine Bulgaristan ya da İtalya’ya kaydırabilir’ dedi. GEÇTİĞİMİZ son iki yılda biradan alınan Özel Tüketim Vergisi’nin 5 kez artırılması, bira sektörünü önemli ölçüde etkiledi. Geçtiğimiz şubat ayında yapılan yüzde 50’lik ÖTV artışının hemen ardından ise Türkiye’deki en büyük Danimarkalı yatırımcı olan Carlsberg, Türk Tuborg ve Türkiye’de yapacağı yatırımları askıya aldığını açıkladı. O günden bugüne kadar hem Danimarkalı üst düzey yetkililer, hem de Türk Tuborg ve diğer bira üreticileri, hükümetle bu konudaki görüşmelerini sürdürüyor.
Türkiye’deki tek yabancı sermaye yatırımı olan Türk Tuborg ve Carlsberg’in CEO’su Barry Marshall, Türkiye’yi ihracat üretim merkezine dönüştürmek istediklerini söylüyor. Marshall, ‘Ancak bu yıl sonuna kadar ÖTV konusunda olumlu bir adım atılmazsa Danimarkalı Carlsberg, Ortadoğu, Orta Asya, Kuzey Afrika pazarına dönük kurma kararı aldığı yeni fabrikasını Türkiye yerine Bulgaristan ya da İtalya’ya kaydırabilir ve ben bunu istemiyorum’ diyor. Türkiye’den artan ihracat talebine yanıt veremedikleri için Gaziantep’te yaklaşık 250 milyon dolarlık yeni bir üretim merkezi kurma kararını geçen yılbaşında aldıklarını belirten Marshall, Türkiye’yi ihracat üssü yapmak için de ayrıca 90 milyon dolarlık bir pazarlama yatırımının gündemlerinde olduğunu belirtiyor. Türk Tuborg ve Carlsber’in CEO’su Barry Marshall ile hükümetin vergi politikasının bira sektörüne etkilerini, Carlsberg’in geleceğe dönük beklenti ve projelerini konuştuk.
Biranın Özel Tüketim Vergisi’ndeki (ÖTV) artış sizi nasıl etkiledi?
- ÖTV en son geçtiğimiz Şubat’ta yüzde 50 oranında arttı. Bu hem beklenmiyordu, hem de gerçekten çok yüksek bir orandı ve piyasayı gerçekten fena vurdu. Son iki yılda ÖTV 5 kez arttı. Bu da ürünlerimizin fiyatını çok ciddi miktarda artırdı. Zaten ÖTV’deki artışın tamamını zaten fiyata yansıtamıyoruz. Yoksa sınırları aşacak bir fiyata ulaşmamız gerekir ki o zaman da sektör kısa sürede yok olur. Talep düştü, karlılığımız da çok azaldı, bu da bizi zorda bıraktı.
Türkiye’deki ÖTV, Avrupa ülkelerine kıyasla hangi düzeyde?
- Avrupa’nın tümünde en yüksek Özel Tüketim Vergisi en fazla Türkiye’de... Hektolitre başına birada 69 Euro gibi inanılmaz bir rakam uygulanıyor Türkiye’de.
Peki biranın perakende fiyatı diğer ülkelere kıyasla nasıl?
-Türkiye’de biranın raf fiyatının yüzde 36’sı vergi... Türkiye, perakende bira fiyatının yüksekliği ile Avrupa’da üçüncü sırada. Ancak, kişi başına düşen milli gelir (GSMH) açısından bakıldığında, Türkiye bu ülkelerin çok gerisinde. Türkiye’de bira fiyatı gerçekten çok yüksek. İnsanların elindeki paraya göre biraya ödedikleri en yüksek fiyat Türkiye’de.
Türkiye’deki yatırımlarınızın tutarı ne kadar?
- Biz Türkiye’deki en büyük Danimarka yatırımıyız. Son iki yılda bu ülkeye 225 milyon dolar yatırım yaptık.
Bundan sonraki yatırımlarınız için planlarınız hangi yönde?
- Bir kere yaptığımız yatırımları Türkiye’den çekmeyeceğiz. Ama bazı yatırımları durdurduk ve askıya aldık. 20 milyon Euro’luk yeni bir kapasite artış yatırımı düşünüyorduk, 2.6 milyon Euro’sunu harcadıktan sonra geri kalanını askıya aldık. Daha adil bir vergi politikası gelene kadar da yatırımlarımızı durdurduk zaten.
ÖTV’miz 36 milyon YTL’den 218 milyon YTL’ye çıktı
Bu yıl ne kadar ÖTV ödeyeceksiniz?
- Bu yıl ödeyeceğimiz ÖTV 218 milyon YTL. Geçen yıl 74 milyon YTL. Ödedik. Yani bir 74 milyon YTL. daha ÖTV için bulmalıyım. 2003 yılında bu rakam 36 milyon YTL. idi. Sırtımızdaki ÖTV yükü iki yılda 36 milyon YTL’den 218 milyon YTL’ye çıktı.
Hükümet bira endüstrisini geriletiyor
ÖTV oranını düşürülmesi konusunda neler yapıyorsunuz?
- 14 Ekim 2003’de bu hükümet politikası başladığında, bakanlarla sürekli olarak en üst düzeyde toplantılar yaptık. Uygulanan vergi politikalarının endüstrimiz üzerindeki olumsuz ve zarar verici etkilerini anlattık. Bizi en çok şaşırtan, hükümetin endüstriye yatırım imkanı açmasına rağmen, olumsuz vergilendirme politikasına devam etmesi oldu. Hükümet iç büyüme açısından turizmi kilit faktör olarak görüyor. Ama Türkiye’ye en çok gelen turistler birayı çok seven ve çok tüketen Almanlar ve Ruslar. Hükümet hem turizmin büyümesini istiyor, hem de bizim endüstrimizin durduran hatta gerileten bir politika izliyor.
Barry Marshall
TÜRK Tuborg’un CEO’su Barry Marshall, Türkiye’deki görevine Şubat 2003’te başladı. Hızlı tüketim ürünleri sektöründe kariyer yapan Marshall, British American Tobacco ve Rothmans International şirketlerinde Satış ve Pazarlama Direktörü, Genel Müdür ve Başkan olarak görev aldı. Türkiye’ye gelmeden önce 7 yıl Rusya’da bulunan Marshall, buradaki son 3 yılında St. Petersburg’daki Vena Brewery’nin Başkanlığını yürüttü.
Yazının Devamını Oku 3 Nisan 2005
AKMERKEZ GYO Yönetim Kurulu Üyesi Raif Dinçkök, Akkök, Tekfen ve Doğu Batı Grubu’nun ortak olduğu Akmerkez’in yüzde 49’unu halka açarak 200 milyon dolar dolayında gelir elde edeceklerini söyledi. Raif Dinçkök, ‘Biz kendi payımızı enerji yatırımlarına yönlendireceğiz’ dedi.
AKKÖK Şirketler Grubu’nun yönetimdeki üçüncü kuşağının temsilcisi Akmerkez GYO Yönetim Kurulu Üyesi Raif Dinçkök, bir yandan Akmerkez’i halka açmaya hazırlanırken, bir yandan da enerji yatırımlarına hız verdiklerini söyledi. Akmerkez’in yüzde 49’unun satışından elde edilmesi hedeflenen 200 milyon dolar gelirin de Akmerkez’in ortakları Akkök, Tekfen ve Doğu Batı grubunun yeni yatırımlarına harcanacağını belirtti. Dinçkök, yıllık ortalama 50 milyon dolar kira gelirine sahip olan Akmerkez’in dağıtılabilir kárının yüzde 80’nini yatırımcılarla paylaşacağını vurguladı. Dinçkök, son yıllarda sayısı artan alışveriş merkezlerini Akmerkez’e rakip göremediklerini söyledi.
200 MİLYON DOLARLIK ARZ: TSKB Gayrimenkul Değerleme’ye yaptırılan ekspertizin sonunda Akmerkez’in değerinin 409 milyon dolar olarak ortaya çıktığını söyleyen Raif Dinçkök, ‘Hissenin halka arz fiyatı 36-44 YTL. Buna göre şirketin değeri yaklaşık 360-440 milyon dolar aralığında. Halka arz fiyatının ekspertiz değerine yakın bir değer olması durumunda halka arz büyüklüğü 200 milyon dolar civarında olacak’ diye konuştu.
AKKÖK’ÜN CİROSU 1.5 MİLYAR DOLAR: Akmerkez’in dışında kimya, enerji, tekstil, gayrimenkul, pazarlama, sigortacılık ve liman işletmeciliği sektörlerinde 19 şirketi bünyesinde barındıran Akkök Şirketler Grubu’nun 2004’de 1.3 milyar dolar olan cirosunu 2005’de 1.5 milyar dolara yükseltmeyi hedeflediklerini söyledi. Dinçkök, 5 bin 500 kişinin çalıştığı ve geçen yıl 78 milyon dolar yatırım yapan grubun bu yıl da ağırlıklı kimya ve enerji sektöründe 110 milyon dolarlık yatırım planladığını belirtti.
ENERJİYE TAM GAZ DEVAM: Akmerkez’den paylarına düşen gelirle tekstil ve enerji konularında yeni yatırımlara yöneleceklerini söyleyen Raif Dinçkök, ‘Hidroelektrik santralleriyle ilgileniyoruz. Yeni ihalelerin çıkmasını bekliyoruz. Enerji yatırımlarımız tam gaz devam edecek’ dedi. Enerji sektöründe halen 413 megavat gücüne sahip olduklarını belirten Dinçkök, İzmir Kemalpaşa’da mayıs ayında açılacak santralın 110 megavat gücüne sahip olduğunu, söyledi. Dinçkök, dağıtımın da özelleştirilmesini beklediklerini kaydetti.
ÇİN ZORLUYOR, KORKMUYORUZ: Tekstil sektörünün de Çin yüzünden zor günler geçirdiğini belirten Raif Dinçkök, ‘Ama biz korkmuyoruz, korkmamalıyız. Teknolojimizi sürekli yeniliyoruz. Katma değeri yüksek mallar üretiyoruz’ dedi. Dinçkök, şöyle devam etti: ‘Maliyetlerimizi düşürmeye çalışıyoruz ve önemli pazarları olan coğrafi konumumuzu kullanarak Çin’den gelen haksız rekabeti yenmeye çalışıyoruz. Tekstil sektörü şu anda bir kriz döneminde diyebiliriz. Bir de Türkiye’de tekstildeki kayıtdışılık bizi zorluyor. Ama biz şirketlerimize güveniyoruz ve bu piyasada kalmaya devam ediyoruz.’
Rehavete kapılmayalım programa sadık kalalım
TÜRKİYE ekonomisinde bir takım sıkıntılar olduğunu hatırlatan Raif Dinçkök, ‘Genelde makro seviyede bir takım gelişmeleri kolaylıkla görebiliyoruz. Tabii bu bizi rehavete sürüklememeli. Bizi bugünkü noktaya getiren ekonomik programa sadık kalmalıyız’ uyarısında bulundu. Uygulanan politikalardan ödün vermemek gerektiğini söyleyen Dinçkök, ‘Sanayici olarak bir takım sıkıntılarımız var ama bunları aşacağımıza inanıyoruz’ dedi. Dinçkök, özellikle tekstil sektöründeki sanayicileri Çin rekabeti ve kayıt dışının zorladığını hatırlattı.
Akmerkez 36-44 YTL’den halka arz edilecek
GEÇEN şubat ayında Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı’na dönüştürülen Akmerkez’in yüzde 49’u, 7-8 Nisan tarihlerinde talep toplama yöntemiyle halka arz edilecek. Halka arzın yüzde 30’u Türkiye’de, yüzde 70’i ise yurtdışı piyasalarda gerçekleştirilecek. Bir hissenin halka arz fiyatı ise 36-44 YTL arasında olacak. Halka arza, Garanti Yatırım Menkul Kıymetler’in öncülüğündeki konsorsiyum aracılık yapacak. Akmerkez hisse senetlerinin 15 Nisan’dan itibaren de İMKB’de işlem görmeye başlaması bekleniyor.
Ayda 1 milyon kişi giriyor
İSTANBUL Etiler’deki Akmerkez alışveriş merkezine, ayda yaklaşık 1 milyon kişi girip çıkıyor. Dört katlı ücretli otoparkı ise 1278 araç kapasiteli. Günde ortalama 3 bin aracın giriş yaptığı otoparkın da yüzde 48’i Akmerkez GYO’ye ait.
246 mağaza ve 83 konut var
180 bin metrekarelik alan üzerine kurulan Akmerkez kompleksi, alışveriş merkezi, ofis kuleleri ve rezidans binasından oluşuyor. Çarşı kısmındaki dükkanların yüzde 97’si, otoparkın yüzde 48’i, bürolar ve rezidanstaki dairelerin yüzde 25’i Akmerkez GYO’nun. Alışveriş merkezindeki 246 mağazanın kiracıları arasında birçok ünlü marka yer alıyor.
Dünyanın ve Avrupa’nın en iyi alışveriş merkezi seçilmişti
18 Aralık 1993 yılında İstanbul’da kurulan Akmerkez, Uluslararası Alışveriş Merkezi Konseyi (ICSC) tarafından 1995 yılında ‘Avrupa’nın En İyi Alışveriş Merkezi’, ICSC, 1996 yılında da ‘Dünyanın En İyi Alışveriş Merkezi’ seçildi. Akmerkez, 1999 yılında Madrid’de ‘ICSC-Solal Merit’ ve 2001’te Torino’da ‘Vitrin Düzenleme Yarışmaları’yla topluma sağladığı katkılardan ötürü ödüllendirildi.
Yazının Devamını Oku