Nurten Erk Tosuner

Alman deviyle ortak oldu otel bakımına da soyundu

12 Eylül 2005
<B>ALMAN </B>Hochtief’le ortaklığa giden Silkar Holding, turizm tesislerine tasarrufu öğretecek, arıza, tamir ve bakım işlerini üstlenecek. Silkar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Burhan Silahtaroğlu, ‘İşletmeci artık asansör arızalandı, klima bozuldu gibi sorunlarla uğraşmayacak. Otelini doldurmayı, yemeklerini ve müşterilerini ağırlamayı düşünecek’ diye konuşuyor.

SİLKAR Holding, Alman Hochtief’le yüzde 50 ortak kurduğu yeni şirketiyle turistik tesislere hem tasarrufu öğretecek, hem de makinelerinin bakımından çamaşırların yıkanmasına, bahçe düzenlemesinden tesisat arızalarına kadar tüm sorunlarını dışardan çözümleyecek. Turizm sektörünün duayen isimlerinden Silkar Holding’in kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Burhan Silahtaroğlu, ‘Önce kendi otellerimizde uyguluyoruz. Daha sonra başka tesislere de yayılacağız’ diyor. Silahtaroğlu, Almanya’nın en büyük inşaat şirketlerinden Hochtief’le ortak kurulan Facility Management Services (FMS) sayesinde artık turistik tesislerin kendi bünyelerinde bakım, onarım, tamir ekibi bulundurmasına da gerek olmayacağını söylüyor. Silahtaroğlu, ‘İşletmeciler artık asansör arızalandı, klima bozuldu, makinenin bakımı geçti gibi sorunlarla uğraşmayacak. Otelini doldurmayı, yemeklerini ve müşterilerini ağırlamayı düşünecek’ diye konuşuyor. Silahtaroğlu, Türkiye’nin iyi bir turizm politikasıyla dünyadaki 600 milyar dolarlık turizm pazarından önemli bir pay alabileceğine işaret ediyor. ‘Türkiye ucuz ülke imajından kurtulmalı’ diyen Silahtaroğlu ile turizm sektörünü ve Silkar ’ın yatırımlarını konuştuk.

Turizmin geleceğini nasıl görüyorsunuz?

- Turizmde 50 milyar dolar geliri hayal etmeliyiz. Türkiye bu rakama rahatlıkla ulaşabilir. Sanayide üretim, ihracat artıyor ama istihdam artmıyor. Oysa turizmde her yeni büyük tesis 500 kişiyi istihdam ediyor. Üstelik sanayide genelde asgari ücret uygulanıyor. Turizmde ise ücretler çok iyi. Güneyde çalışacak eleman bulmakta zorlanıyoruz. Bunun değerini bilmeliyiz. Ama Türkiye çok ucuza satılıyor.

Türkiye’nin ucuza satılmaması için ne yapılmalı?

- Ucuzculuktan kurtulmanın yolu, ülkenin ve otellerin tanıtımına, otelcilerin yabancı tur operatörleri karşısında örgütlenmelerine bağlı. Antalya’da ‘her şey dahil’ uygulamasına direnecek işletmeci kalmadı. Her şey dahil fiyatlar kış aylarında 25 Euro, yaz aylarında 50 Euro’ya kadar geriledi. Bu uygulama İstanbul’a bile sıçradı.

Girmeyi düşündüğünüz yeni bir sektör var mı?

- Organik tarımı düşünüyoruz. Antalya’da bu amaçla arazi aldık. Modern teknoloji kullanarak tarımsal üretim yapmak istiyoruz. Alman Hochtief’le yüzde 50 ortak yeni bir şirket kurduk. Hochtief’le ortak kurduğumuz Facility Management Services (FMS) sayesinde artık turistik tesislerin kendi bünyelerinde bakım, onarım, tamir ekibi bulundurmasına gerek olmayacak.

Bu şirketle ne tür hizmetler vereceksiniz?

- İşletmeciler artık asansör arızalandı, klima bozuldu, makinenin bakımı geçti gibi sorunlarla uğraşmayacak. Otelini doldurmayı, yemeklerini ve müşterilerini nasıl ağırlayacağını düşünecek. Bu şirketle turistik tesislere tasarrufu da öğreteceğiz. Tesisin nasıl tasarruf edebileceği, en ince ayrıntısına kadar incelenerek ona uygun program seçilecek. Bu tür firmalar Avrupa’da çok yaygın. Çağrı merkezi aracılığıyla oteller bize anında ulaşacak.

Kendi otellerinizde tasarruf anlamında neler yaptınız?

- Örneğin tesislerimizdeki bütün lambaları fotosele çevirdik. Başka bir takım uygulamalarla geceleme başına 16 sent kara geçtik.

50 milyon Euro ciro 4500 yatak

Bu yıl turizmden grup olarak beklentiniz ne?

- Bu yıl 30 milyon Euro, 2007’de yeni otelimizi devreye alacağımız için turizm şirketimizden 50 milyon Euro gelir bekliyoruz. Ölüdeniz’deki 2400 yatak kapasitemizi 3 bine çıkaracağız. Böylece tüm otellerimizdeki yatak sayımız 4500’e ulaşacak.

Yabancı dilin nimetleri büyük oldu

Silkar Grubu nasıl doğdu?

- Babam Harbiye’den mezun olmuş. Lisan bilmenin önemini bildiği için çocuklarını yabancı okula gönderme kararı almış. Erzurum’da ilkokulu bitirdikten sonra babam beni İstanbul’a getirdi ve Robert Koleje yazdırdı. Lisanın getirdiği nimetler büyük oldu. Üniversiteyi Almanya’da bitirdim. Almanya’da bazı Alman firmalarının mümessilliklerini aldım. 1967’de sanayiciliğe atıldım. Hayalimde hep turizm vardı. 1980’de Turizm Teşvik Yasası çıkınca, 1982’de ilk tatil köyümüzü yaptık. Silkar Turizm dışında, ithalat-ihracat yapıyoruz. Zirai mücadele, toprak işleme, çim kesme makinesi gibi tarımsal aletleri ve pompa imal ediyoruz. Mermer ve granit üretiyoruz.

Antalya’ya yılda 50 bin golfçü getirebiliriz

Antalya’da inşaatına başladığınız golf oteli ne zaman açılacak?

- Antalya, golf turizmi için çok uygun bir yer. Giderek golf metropolüne dönüşüyor. Silkar olarak en az 45-50 bin golfçüyü Antalya’ya getirmek istiyoruz. Golf otelini Eylül 2006’da, tatil köyü kısmını da Nisan 2007’de açmayı planlıyoruz.

Yatırımın tutarı ne olacak?

- Antalya’daki tesisler toplam 155 milyon dolarlık bir yatırım.

Yurtdışında yatırım düşünüyor musunuz?

- Turizmde düşünüyoruz. Turizmde doğru yer ve doğru zamanlama önemli.

Ucuzculuktan kurtulalım

Kriz dönemlerinde neler yaptınız?

- Zor devrelerdi. Türkiye’de kötü izler bıraktı. Biz belli bir fiyat seviyesini takip ederek turistlere tesislerimizi pahalı satmaya çalışırken, krizden korkanlar yaşamak için fiyatlarını epey düşürdüler. Turizmde yüksek gelir seviyesi olan insanlar hayal dünyalarını yaşamak istiyor. Biz sadece ucuzcu oluyoruz. Türkiye dünyanın en büyük açıkhava müzesi. En uzun sahillere sahip Akdeniz ülkesi. Tesislerimiz yeni. Türkiye ‘ucuzculuk’tan kurtulmak zorunda.’

Cazibe merkezleri çoğaltılmalı

Türkiye turizmden daha fazla pay almak için ne yapmalı?

- 800 bin dolayında olan yatak kapasitemize, on yılda 1 milyon yatak eklemek zorundayız. Bu, yılda 4 milyar dolar turizm yatırımı demektir. Bugün tek turizm merkezimiz Antalya. Destinasyonu 3’e çıkarmalıyız. Bodrum-Marmaris Fethiye ve de ‘Mersin ve çevresi’ de turizm cazibe merkezi olarak teşvik edilmeli.

BURHAN SİLAHTAROĞLU

Silkar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Burhan Silahtaroğlu, 1932 Erzurum doğumlu. İlkokulu Erzurum’da okuduktan sonra İstanbul’da Robert Kolej’i bitirdi. 1951-1953 yılları arasında Ankara’da Amerikan Askeri Yardım Kurumu’nda mütercim tercüman olarak çalıştı. 1953’de Almanya’ya giderek Münih Üniversitesi İşletme Fakültesi’ne yazıldı, 1958’de mezun oldu. Yaklaşık 1.5 yıl Almanya’nın en büyük rulman üreticilerinden FAG firmasında çalıştı. 1959’da Türkiye’ye dönerek askerliğini yaptı. Daha sonra FAG firmasının genel mümessilliğini alarak, ithalat ve sanayi ürünleri ticaretine başladı. Bugün Silkar Holding, Silkar Turizm, Endaş Endüstriyel Ekipman ve Otomotiv, Taral Tarım Aletleri, Türbosan, Silkar Bahçe Malzemeleri, Silkar Madencilik ile değişik sektörlerde faaliyet gösteriyor.
Yazının Devamını Oku

Ciroda 60 trilyonu yakaladım sıra çalışanımla ortaklıkta

5 Eylül 2005
<B>GELECEĞİN</B> teknolojilerini üreten Anel Telekomünikasyon’u (Aneltech) bünyesinde barındıran Anel Grubu’nun kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Rıdvan Çelikel, ‘En büyük hayalim Anel’i çalışanlarımın ortak olduğu bir şirkete dönüştürmek’ diyor. 20 yıl önce bir arkadaşıyla ortak kurduğu Anel’i bugün 60 trilyon lira cirolu bir teknoloji grubuna dönüştüren Çelikel, bundan sonraki hedeflerinin Siemens, Ericsson gibi teknoloji devlerine servis hizmeti verebilmek olduğunu söylüyor. Aneltech’in yüzde 40.9’unu halka arz eden Anel, buradan gelecek kaynakla yeni yatırımlar yapmayı hedefliyor. Yurtdışında da yeni yatırımlara soyunan Anel Grup Yönetim Kurulu Başkanı Rıdvan Çelikel ile teknolojiden Anel’in gelecekteki hedeflerine uzanan bir sohbet yaptık.

Anel Grubu nasıl doğdu?

- 1975 yılında teknik ressam olarak bir mühendislik firmasında işe başladım. Hem çalıştım hem okudum. Parasal nedenlerden dolayı değil, kendim istediğim için çalıştım. Daha sonra çalıştığım şirkete ortak oldum. 1983’te başka bir şirkete transfer oldum. İki yıl sonra da teknik ressam bir arkadaşımla birlikte Anel’i kurduk. Son yıllarda ise grubumuzun yaptığı işlerin sonucunda birbiri ardına yeni firmalar eklendi. Anel Grubu’nun lokomotifi Anel Taahhüt’tür. Biz mühendislik yaparak bu noktaya geldik. 750 kişiye ulaştık. Kazandığımı işe yatırıyorum. Fabrika alıyorum, büyütüyorum.

Bundan sonraki hedefiniz nedir?

- Hedefim, çalışanlarında hissedar olduğu bir şirket haline dönüşmek. Bunun için de bir danışmanlık firmasından hizmet alıyoruz. Ayrıca bize 10 yıllık bir yol haritası çizecekler. 2015’e kadarki gidişatımızı gösterecekler. Anel Grup’ta çalışanların hissedar olduğu bir şirket yapısı kurmaya çalışıyoruz. Şu anda 8 çalışan arkadaşım Anel’e ortak. Hayallerim gerçekleşmeye başlıyor. Çalışanlarımın şirketime ortak olması ne büyük hayalim.

Anel Grubu olarak neler yapıyorsunuz?

Aneltech telekomünikasyon ve elektronik işlerle uğraşan fabrikamız. Dünyada her şey elektroniğe döndü. Aneltech bu konuda lider bir firma olacak. Aneltech elektronik imalat yapıyor. Telekomünikasyonda Türkiye’deki santrallerin yüzde 60’ının bakımını biz yapıyoruz. Telekomünikasyon altyapısını işletiyoruz. Anel IP, Aneltech’in altyapısından faydalanan ve onu pazarlayan bir şirket. Anelsis, büyük şirketlere telekomünikasyon altyapısı hizmeti sağlıyor. Anel Marin, gemi sahil muhafaza savunma sanayi gemilerine hizmet veriyor. Savunma sanayinde ilk projemizi aldık. Bir Türk gemisinin elektrik, elektronik işlerini yapacağız.

Yabancılardan işbirliği ya da ortaklık teklifleri geliyor mu? Bunlara nasıl bakıyorsunuz?

- Bizimle işbirliği yapmak için yabancı firmalar gelmeye başladı. Biz hiç bir zaman Siemens, Netaş, Alcatel, Ericsson olma yolunda değiliz. Biz onların işlerini yapmak servislerini ve işletimlerini üstlenmek istiyoruz. Biz onların dış kaynak firması olmayı hedefliyoruz. Ortaklıklara kapalı değiliz ama şu anda gerek yok. Teknoloji anlamında bize bir şey katacaksa vizyon getirecekse ortaklıklara olumlu yaklaşırız.

Yurtdışında neler yapıyorsunuz?

- Şu anda Kahire Havalimanı ve Ürdün’de bazı işlerimiz var. Türk Cumhuriyetleri’ne açıldım. Azerbaycan’da telekomünikasyon sektöründe yatırımlarımız olacak.

Devlete sırtını dayamak alışkanlık haline geldi

Türk iş dünyasında yapılan yanlışlar neler size göre?

- İş dünyasında bugüne kadar hep devletten destek alarak büyüme trendi oluşmuş. Yıllar önceki dönemler için bu normaldi ama bunu sonra da alışkanlık haline getirdik. Devletten teşvik destek almak, devlete sırt dayamak alışkanlık oldu. Biz hiç devletle resmi iş yapmadık. Sadece plastik kart işine girince devlete kart yapmaya başladık. Özel şirketle iş yaptık her zaman.

Anel markalı ürünler gelecek

Bundan sonraki planlarınız neler?

- Bina teknolojileri gelişmeye başlayınca akıllı binalara girdik. Bu bir öngörüydü. Buna devam edeceğiz. Kahire Havalimanı’nı Aneltech şirketimiz yapıyor. Ürdün, Arap ülkeleri ve Rusya’da işlerimiz var. İleride daha çok büyümeyi, daha çok istihdam yaratmayı, daha teknolojik işler yapmayı ve Anel markalı ürünler yaratmayı hedefliyoruz. Kendi Ar-Ge’mizle geliştirdiğimiz basit elektronik el aletleri imalatına yöneliyoruz. Anel logolu ürünler 2006 yılının sonunda çıkacak.

2005 sonunda ciromuz yüzde 25 artacak

2004 yılı cironuz neydi? 2005 nasıl bitecek?

- Aneltech’in 2004 yılı cirosu 30.3 lira olarak gerçekleşti. 2005 yılı için Aneltech için öngörülen ciro 37 milyon YTL. Anel Grubu’ndaki tüm şirketlerin toplam cirosu 2004’de 60 trilyon lira civarındaydı. Bu yıl da en az yüzde 25 bir artış bekliyoruz.

Rıdvan Çelikel

Anel Grup Yönetim Kurulu Başkanı Rıdvan Çelikel, 1955 Bandırma Balıkesir doğumlu. Üsküdar Lisesi’nden mezun olduktan sonra Yıldız Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği Bölümü’nü bitirdi. Çalışma hayatına, Üniversiteye başladığı 1975’te Öneren Mühendislik’te başladı. 1983’te Aktek Elektrik’e ortak olarak geçti. 1985’de Anel Mühendislik’i kurdu. 1990’da Anelsis Mühendislik, 1995’de Aneltem Mümessillik, 2002’de Plastikkart / Akıllıkart İletişim Sistemleri, 2003’de Anel Telekomünikasyon Elektronik Sistemleri, 2004’de E-Sistem Elektronik, 2005’de Anelmak Makine ve Elektronik, Anel-Ip ve Anelmarin Gemi Elektrik Elektronik Sistemleri’ni kurdu. Çelikel, ETMD Elektrik Tesisat Mühendisleri Derneği kurucu üyesi ve Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı.
Yazının Devamını Oku

Liman ve boyada dünya markası olup, lojistiğe soyunacağız

29 Ağustos 2005
<B>POLİSAN</B>’ı da bünyesinde bulunduran Bitlis Grubu’nun bundan sonraki hedefi lojistikte dünya oyuncusu olmak. Bitlis Grubu CEO’su Erol Mizrahi, lojistik sektörüne girmek istediklerini belirtiyor. Mizrahi, ‘Liman işimizde ve boyada büyümeyi, , dünya markası olmayı hedefliyoruz’ dedi. BOYA, tekstil ve liman işletmeciliği sektörlerinde faaliyet gösteren Bitlis Grubu’nun bundan sonraki hedefi lojistikte dünya pazarında söz sahibi olmak. Grubun CEO’su Erol Mizrahi, mevcut işleri belli bir noktaya ulaştırdıktan sonra mutlak lojistik sektörüne girmek istediklerini belirtiyor. Mizrahi, ‘Liman işimizde ve boyada büyümeyi, gelişmeyi, dünya markası olmayı hedefliyoruz’ diyor.

İspanya ve Tunus’taki kimya yatırımlarını birkaç yıl önce satan Polisan, geçen yıl aldığı bir kararla Azerbaycan’a yatırıma başladı. Geçmişte iç pazara odaklanmak için yurt dışından çekilmek zorunda kaldıklarını söyleyen Erol Mizrahi, ‘Ama artık ihracat yaptığımız pazarlarda da Polisan markasını oturtmak istiyoruz’ diye konuşuyor. Polisan’ı bünyesinde barındıran Bitlis Grubu’nda yaklaşık 30 yıldır çalışan Erol Mizrahi ile boya sektörünün yanı sıra grubun bugünkü faaliyetlerini ve geleceğe yönelik planlarını da konuştuk.

Boya pazarının ulaştığı büyüklük nedir?

- Biz Polisan olarak ağırlıklı olarak dekoratif ve mobilya boyalarında varız. Bu pazarda toplam tonaj 350 bin ton. Yaklaşık 500 milyon dolarlık büyüklüğü vardır.

Boya, tekstil ve liman işletmeciliğinden başka bir sektöre girme planınız var mı?

- Öncelikle mevcut işlerimizi belli bir noktaya getirdikten sonra tabii ki böyle bir plan gündeme gelebilir. Yine kimya sektörüyle bağlantılı, kendi bildiğimiz ve deneyimimiz olan, sinerji yaratabileceğimiz bir alan olabilir.

Hangi sektör olabilir?

- Lojistik işinin bize ciddi bir sinerji katabileceğini düşünüyoruz. Birlikte çalıştığımız yabancı firmalar bizi bu konuda yatırıma zorluyor. 1971’de Dilovası’nda kurulan Poliport bugün 112 bin metreküp kapasiteye ulaştı. Rıhtımlardan yılda 2 milyon ton genel kargo ve dökme kuru yük boşaltılıyor ve yükleniyor. Poliport, TEM Otoyolu’na bir kilometre, E-5 Karayolu’na 1.8 kilometre ve İstanbul’a 45 kilometre uzaklıkta. Terminallerimiz çok uluslu şirketler tarafından sürekli denetleniyor.

Dilovası’ndaki limanınız Poliport’ta müşterileriniz kimler?

- Müşterilerimizin yüzde 90’ı uluslararası firmalar, dünya devleri. Teknoloji olarak çok iyi bir noktayız. Müşterilerimiz internet üzerinden mallarının tüm hareketlerini kontrol edebiliyor. AB standartlarında çalışan bir tesis.

Grubun toplam cirosu bu yıl nasıl gerçekleşecek?

- Yıl sonunda toplam ciromuz geçen yıla göre yüzde 25 büyüyerek 200 milyon doları bulacak. Bunun da yarısı boyadan.

Bundan sonraki hedefiniz nedir?

- Özellikle liman işimizde ve boyada büyümeyi, gelişmeyi, dünya markası olmayı hedefliyoruz.

Azerbaycan’da boya üretip çevre ülkelere satacağız

Azerbaycan’daki fabrika ne zaman üretime geçecek?

- Bu yıl içinde boya fabrikası yatırımını tamamlamış olacağız.

Bu fabrikaya ne kadar bir yatırım yapıyorsunuz?

- İlk etapta 1.5 milyon dolarlık ufak bir yatırım yaptık. 2004’de 25 dönümlük arazi alındı ve solvent temizleme ünitesi kuruldu. Yatırımı kademe kademe yapacağız. Bu yıl 2 milyon dolarlık daha yatırım yapılacak.

Neden Azerbaycan?

- 8 milyon nüfuslu bir ülke ve geliri günden güne artıyor. Amacımız Türk Cumhuriyetleri’ne ve Rusya’ya buradan mal göndermek. Azerbaycan’da kendinizi Türkiye’de hissediyorsunuz.

Yatırımda Azeriler’in hissesi ne kadar?

- Yerel ortağımız yüzde 40 hissedar, yüzde 60 hisse bizim.

İç pazara odaklanacağız derken, neden yeniden dışarıda yatırıma yöneldiniz?

- 2002’de Azerbaycan’a boya satmaya başladık. Azerbaycan’da markamız belli bir konuma geldi. İhracat pazarlarımızda markamızı oluşturmak istedik.

İç pazara odaklanmak için yurtdışından vazgeçmiştik

Geçmişte yurtdışındaki yatırımlarınız vardı, neden yürümedi?

- Formaldehit reçine sayesinde bir ara 30 milyon dolar ihracat cirosuna ulaştık. Oradaki müşterilerimizden biri ortak tesis kurmayı talep etti. İspanya’da formaldehit reçinesi konusunda bir yatırımımız oldu. Know-how bedeli olarak yüzde 25 hissemiz vardı. Kimya konusunda teknoloji ihraç ettik. 1996’da oradaki hisselerimizi sattık ayrıldık. Tunus’ta da formaldehit ve emülsiyon reçine yatırımımız vardı, onu da sattık. Kriz dönemleriydi ve konsantrasyonumuzu, bütün gücümüzü Türkiye’ye vermek istedik.

Kişi başına 5 kg boya tüketiyoruz

Türkiye’de kişi başına boya tüketimi ne kadar?

- Türkiye’de kişi başına yılda 5 kilogram boya kullanılıyor. Bu rakam Yunanistan’da kişi başına 10 kg, Avrupa’da ise kişi başına ortalama 15-25 kg arasında.

Kentlerin rengini seçip kişilik kazandırıyoruz

Belediyelerle işbirliği yaptığınız ‘Kentin Rengi Projesi’ nasıl gidiyor?

-
Bu projede belediyelerle işbirliği yaparak o yörenin dokusuna uygun ve kişilik kazandıracak renkleri oluşturuyoruz. Özel iskonto yapıyoruz hatta bazı özel yerleri biz boyuyoruz. İstanbul’da Beykoz, Kağıthane, Şile, Sarıyer, Eyüp ve Eminönü Belediyelerinden sonra Anadolu’ya açılarak Isparta ve Mardin’de de uygulanmaya başladı.

Gülen suratımızı öğretmek için kırtasiyeye girdik

Kırtasiyeye neden girdiniz?

- Kırtasiyede büyük bir boşluk var. Bu malzemeler ağırlıklı olarak Avrupa’dan geliyor ve çok pahalı. Uzakdoğu’dan gelen kırtasiye boya malzemeleri ise çok kalitesiz. Hedefimiz para kazanmak değil, markamızı yerleştirmek. İnsanlar boya markasını pek görmüyor ama kırtasiye ürünlerinde sürekli yüz yüze. Logomuzdaki gülen suratı evlere sokmayı, çocuklarımıza ve hobiyle uğraşan insanlarımıza öğretmeyi arzuladık.

Ucuz diye alınan boya pahalıya patlayabilir

Boya seçiminde nelere bakılması gerekiyor?

- Boyanın örtücülüğü, kuruması, fazla metrekare boyaması önemli. Aynı miktarda iki boyanın farklı fiyatlarda satıldığını görmeniz mümkün. Sadece fiyata baktığınızda ucuz boya size daha pahalıya mal olabiliyor. Yaptığı metrekare az oluyor ve fazla işçilik gerektiriyor.

Boyanın özellikleri çoğu zaman bilinmiyor

Türkiye’de boya bilinci var mı?

- İnsanlar boya alırken neye dikkat etmesi gerektiğini bilmiyor. Rengi iyiyse, boyacı da işini iyi yaptıysa insanlar memnun. Ama silinebilirlik, küf önleme özelliği, esneklik, solmama gibi özellikler boyanın kalitesini ortaya çıkarıyor.

EROL MİZRAHİ

Polisan Yönetim Kurulu Üyesi ve CEO’su Erol Mizrahi, 1954 Edirne doğumlu. İstanbul Atatürk Erkek Lisesi’nden sonra 1977’de İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldu. 1976 yılından itibaren Polisan Boya, Poliport, Şark Mensucat gibi şirketlerin yer aldığı Bitlis Grubu’nda çalışmaya başladı. 1998’de Grup Genel Koordinatörlüğü’ne, 2004’de de CEO’luğa getirildi.
Yazının Devamını Oku

Aygaz: Batı Avrupa’da dağıtım şirketimiz olmalı

22 Ağustos 2005
<B>AYGAZ</B>, Bulgaristan’dan sonra Batı Avrupa pazarına da girmek istiyor. Aygaz Genel Müdürü Mehmet Ali Neyzi, ‘Avrupa Birliği içinde dağıtım işi yapan bir şirketimiz olsun, sonra yavaş yavaş onu büyütürüz’ diyor. Türkiye’de LPG sektörünün önümüzdeki yıllarda yeniden yapılanacağını söyleyen Neyzi, 50 civarındaki şirket sayısının yarı yarıya azalacağını tahmin ediyor.

KOÇ Topluluğu’nun enerji grubu şirketlerinden Aygaz, Bulgaristan’dan sonra Batı Avrupa pazarında da yer almak istiyor. Batı Avrupa’da küçük ya da orta ölçekli bir dolum tesisi sahibi olmak isteyen Aygaz bu konudaki arayışlarını hızlandırdı. Aygaz Genel Müdürü Mehmet Ali Neyzi, ‘Avrupa Birliği içinde dağıtım işi yapan bir şirketimiz olsun, sonra yavaş yavaş onu büyütürüz’ diyor. Türkiye’de LPG sektörünün önümüzdeki yıllarda yeniden yapılanacağını söyleyen Mehmet Ali Neyzi, 50 civarındaki şirket sayısının yarı yarıya azalacağını tahmin ediyor. Neyzi, yıllardır Avrupalı orta ölçekli LPG üreticilerinin markasıyla dolum yapan Aygaz’ın artık BP, Shell, Total gibi dünya devlerinin tüplerini üretmek istediğini söylüyor. Neyzi, LPG’nin son aylarda yaşanan patlamalarla yeniden gündeme gelmesi konusunda ise böyle üzücü kazaların önüne geçmek için LPG tank imalatının da lisansa bağlanması gerektiğine dikkat çekiyor. Aygaz’ın tüketiciye yakın bir marka olmasını kullanarak geçen yıl Aykömür markasıyla kömür dağıtımına girdiklerini hatırlatan Neyzi, yakında su gibi yeni ürünlerin de geleceği mesajını verdi. Aygaz Genel Müdürü Mehmet Ali Neyzi ile Aygaz’ın önümüzdeki yıllara ilişkin planlarını ve LPG sektörünü konuştuk.

Yaşanan son patlamalarla LPG’nin güvenilirliği yeniden tartışılmaya başlandı. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?

- Dünyada güvenilir, çevreci ve ekonomik bir alternatif yakıt olarak kullanılan LPG, Türkiye’de maalesef üzücü kazalarla ve tehlike çağrıştıran bir uslüpla gündeme geliyor. Son olarak Gaziantep’te bir LPG tankeri patladı, maalesef can kaybı oldu. Olayı yerinde inceleyen Aygaz teşkilatımızın bize aktardığı bilgilere dayanarak,bu tankerin standartlara uygun imal edilmediği için patlamış olduğunu düşünüyoruz.

Böyle üzücü kazaların önüne nasıl geçebiliriz?

- Bu üzücü kazaların önüne geçmek için; LPG tank imalatının aynı LPG tüpü imalatında olduğu gibi lisansa bağlanması, taşıma lisansının sadece dağıtıcı lisansı sahiplerine verilmesi, LPG ihracatının sadece dağıtıcı lisansı sahiplerince gerçekleştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), LPG Lisans Yönetmeliği taslağı hazırlıyor. Bu görüşlerimizi 3 Ağustos’ta EPDK’da yapılan toplantıda da dile getirdik. Dile getirmeye de devam edeceğiz.

Tüpgaz sektöründe pazar payınız nedir?

- Piyasadaki pazar payımız yüzde 35 civarında. Sektörde üç ana oyuncu var. Ondan sonra da 40 civarında küçük oyuncu var. Sektörde bir miktar konsolidasyon olacak. Çünkü yeni yasaya göre yatırım yapmak gerekiyor. Küçük şirketler birazcık zorlanacak veya birleşecekler. 50 Türkiye için çok yüksek bir rakam. Türkiye’de 25-30 şirket olursa çok iyi bir rekabet ortamı olur.

Tüp ihracatınızda durum nedir?

- Bütün Avrupa, Orta Doğu, özellikle Ürdün yıllardır tüpünü bizden alır. Avrupa’da bir çok orta ve küçük LPG dağıtım şirketlerinin markasıyla tüp üretip satıyorduk. Şimdi Total, Shell, BP gibi dünya devlerinin tüplerini verebilir miyiz diye uğraşıyoruz. Avrupa’da tüp üretimin şu anda çok pahalı. Bize kayıyorlar. En büyük rakibimiz Uzakdoğu.

Gündeminizde Bulgaristan dışında yeni ülkeler var mı?

- Batı Avrupa asıl uğraştığımız konu. Küçük de olsa orta büyüklükte de olsa orada bir dağıtım şirketimiz almamız lazım. Bu da emek ve zaman istiyor. Şu anda Avrupa’daki satışları izliyoruz. Yerel firmalarla da görüşmelerimiz devam ediyor.

Hangi ülkeleri düşünüyorsunuz?

- Fransa, Belçika, Hollanda ve Almanya’ya bakıyoruz. Ama kendimizi kısıtlamıyoruz. Polonya, İngiltere’de de görüşmelerimiz oldu. Tamamen kapalı değiliz. Avrupa Birliği içinde ve batıda dağıtım işi yapan bir şirketimiz olsun, sonra yavaş yavaş onu büyütürüz gibi bir yaklaşımımız var.

LPG’nin vergisi kademeli olarak düşürülmeli

Türkiye’nin uyguladığı enerji politikalarında sizin önerileriniz ne?

- Uzun vadeli 5-10 yıllık plan yapıp her yıl Likid Petrol Gazı’nın (LPG) vergisini yüzde 3 düşürün. Böylece zamana yayarak vergi yükü yüzde 50’den yüzde 25’e düşsün. Enerji sektöründe 6 aylık, 1 yıllık politikalar çok yanlış, mutlaka uzun vadeli politika olması lazım. Biz de bunu öneriyoruz.

Koç’un Bulgaristan’a girmesi sektörü sarstı

Bulgaristan’daki yatırımlarınız planlandığı gibi yürüyor mu?

- Bulgaristan iyi gidiyor. Zor bir başlangıç yaptık. Çünkü Koç’un girmesi o sektörü iyice bir sarstı. Epey bir rekabet ortamı oldu. Avusturyalı bir firma ve Yunanlılar bizimle aynı zamanda Bulgaristan’a girdi. Fakat epey bir yol aldık. Israrla her ay bir istasyon açacağız dedik. 16 tane oldu. Yatırımda da 20 milyon Euro’yu geçtik. Her ay yeni istasyon açmaya devam ediyoruz.

Irak’a ihracat zor ama devam ediyoruz

Irak’a ihracatınız devam ediyor mu?

- Irak’a büyük çapta ihracat yapıyoruz. Çok zor koşullar altında devam ediyor. Altı aylık ihracatımız 100 bin tonu geçti. Yılsonu 200 bin tonu geçecek gibi. Bu pazarla çok ilgiliyiz.

Bulgaristan’daki pazar hedefi yüzde 8

Bulgaristan’daki pazar payınız nasıl?

- Yüzde 4 civarında, ama hedefimiz yüzde 8 zaten. Bu yıl sonunda LPG’de yüzde 8 pazar payına ulaşacağımızı sanıyorum. Bulgaristan’da otogaz işi çok büyük. Akaryakıtta daha birkaç yıl sürer yüzde 8’e ulaşmamız.

Aykömür’le başladık sırada su var

Aygaz markalı yeni ürünler gelebilir mi ileride?

- Her gün 200 bin eve giriyoruz. Bu marka çok bilinir bir marka Türkiye’de. Bu bilinirliği daha iyi bir yere çıkartmamız lazım. Belki yeni ürünler, yeni hizmetler sunabiliriz. Bunlar akaryakıtla bağlantılı da olabilir, olmayabilir de.

Böyle yeni işleriniz var mı?

- Geçen yıl Aykömür markasıyla paketli kömür dağıtmaya başladık bayilerimize. Kaliteli Rus kömürünü çok iyi bir paketle ithal ettik. Türkiye’de kömür piyasası çok dağınık bir piyasa. Hiç bir bildiğiniz marka yok. Şu an için pazar payımız çok küçük. Bir de su konusu var. Bayilerimizin yarısı su işi yapıyor. Biz Aygaz olarak şu anda su işi yapmıyoruz. Ama ileride bu da gelebilir.

Enerji Ar-Ge’sinde amiral gemisi Aygaz

Ar-Ge çalışmalarınız nasıl gidiyor?

- TÜBİTAK ve Demirdöküm ile yakıt pili projesi üzerinde çalışıyoruz. Çöplerden çıkan gazın enerjiye dönüştürülmesi üzerinde de çalışıyoruz. Piyasada 20 milyon adet tüpümüz var. Bunların kalitelerini işçiler manuel kontrol ediyor. Bunun yerine bunu bilgisayarla yapay görme teknolojisi üzerinde çalışıyoruz. Tüplerin kontrollerinde robotları kullanmak istiyoruz. Koç Grubu bünyesindeki enerji şirketleri olarak Ar-Ge kaynaklarımızı da birleştireceğiz. Gruptaki tüm enerji şirketlerinin hissedarı Aygaz bunun lideri olacak.

Çin’de soba üretip, dünyaya satacağız

Çin’de yatırım düşünüyor musunuz?

- Çin’den LPG ile çalışan barbekü ve ısıtma palmiyeleri getiriyoruz. Gebze’deki Gazal fabrikamızda soba üretiyorduk, şimdi Çin’de soba üretip oradan ihracata başlayacağız. Bu yıl ilk bağlantıları yaptık. Kendi tasarımımız olan sobayı Çin’de üretmeye başlıyoruz. Eylül’de ilk seri imalatımızı yapacağız. Bu kış sezonunda da hem Türkiye, hem de Avrupa’da satışa sunacağız.

Gelecek yıl Çin’de 50 bin soba üretmeyi planlıyoruz. Herhalde bunun en fazla 10 bini Türkiye’de satılır.

Tüpgaz fiyatının yarısı vergi

Tüpgazın vergisinin düşürülmesi konusunda bir gelişme var mı?

- Biz Başbakanla aynı fikirdeyiz. Halk tüpü ucuza almalı. Biz bunun için verimlilik çalışmaları yapıyoruz, masraflarımızı kısıyoruz. Ama devletin de biraz düşünmesi gerekiyor. Türkiye’de en düşük gelir Muş’ta. Oradaki vatandaş tüpe ÖTV ödüyor. İstanbul’da doğalgaza ÖTV ödemiyoruz. Tüpgazdaki vergi yükü yüzde 50’ye yakın. 27 milyon liralık bir tüp alıyorsunuz, 13 milyon lirası vergi. Tüpgazın vergisinin düşmesi gerekiyor.

MEHMET ALİ NEYZİ

Aygaz Genel Müdürü Mehmet Ali Neyzi, 1959 İstanbul doğumlu. Robert Kolej’in ardından 1980 yılında Princeton University Elektrik Mühendisliği ve Bilgisayar Bölümü’nden mezun oldu. Koç Holding’e 1980’de yetiştirme elemanı olarak katıldı. 1981’de yine yetiştirme elemanı olarak Mako’ya geçti. 1983’te Arçelik’e geçti ve sırasıyla Merkezi Malzeme Müdür Muavini, Merkezi Malzeme Müdürü, Genel Müdür Yardımcısı ve olarak görev yaptı. 1994’de Atılım genel Müdür Yardımcılığı’na, 1998’de Ram Dış Ticaret Genel Müdürlüğü’ne, 2002’de Tanı Pazarlama Genel Müdürlüğü’ne getirildi. Mart 2004’den itibaren de Aygaz Genel Müdürlüğü’nü yürütüyor.
Yazının Devamını Oku

Arada olumsuzluklar olsa da Türkiye’nin geleceği parlak

15 Ağustos 2005
2005 yılında Forbes Dergisi’nin ‘Dünyanın En Güçlü Kadınları’ listesine 7’inci sıradan giren Citigroup Inc. CFO’su Sallie Krawcheck, Türkiye’de atılan adımların, yapılan reformların ve mali disiplinin doğru yönde olduğunu söyledi. Uzun vadede Türkiye’nin geleceğinin çok parlak olduğuna inandığını belirten Krawcheck, ‘Avrupa Birliği olsa da olmasa da, Türkiye ileriye doğru gidecektir’ dedi.

FORBES Dergisi’nin ‘Dünyanın En Güçlü Kadınlar Listesi’nde bu yıl 7’inci sırada yer alan Citigroup Inc. CFO’su Sallie L. Krawcheck, Türk bankacılık sektörüne ‘Enflasyonun düştüğü ortamda risklerinizi iyi kontrol’ edin uyarısında bulundu. Yedi kişilik üst düzey ekibiyle birlikte geçtiğimiz perşembe bir günlüğüne özel uçakla İstanbul’a gelen Sallie Krawcheck, Türkiye’de Citibank ile faaliyet gösteren Citigroup Türkiye çalışanlarıyla Çırağan Sarayı’nda buluştu. Krawcheck, ‘CFO olduktan sonra Avrupa’ya yaptığım ilk seyahatte Polonya, Rusya, Almanya ile birlikte Türkiye’ye de geldim’ diyerek, Citigroup’un Türkiye’ye verdiği önemin altını çizdi. Krawcheck, ‘Avrupa Birliği olsa da olmasa da, Türkiye ileriye doğru gidecektir’ dedi.

Citigroup’un gelecekteki CEO adayları arasında yer alan CFO’su Sallie Crawcheck, finansal raporlamadan, hazineden, vergiden, yatırımcı ilişkilerinden, birleşme ve satınalma ile stratejik planlamadan sorumlu. Krawcheck, henüz 37 yaşındayken bir araştırma şirketini yönetirken, Wall Street’in en büyük aracı kurumlarından Smith Barney’in tepesine hızlı adımlarla yükselerek CEO oldu. İki yıl sonra da 39 yaşındayken, Smith Barney’i bünyesinde barındıran ve dünyanın en büyük finans grubu Citigroup’un CFO’luğuna atandı. 40 yaşındaki Krawcheck, Wall Street’teki en sözü geçen kadınlardan biri ve Citigroup’ta dengeleyici bir güç olarak gösteriliyor.

‘Dünyanın En Güçlü Kadınları’ listesine 7’inci sıradan giren ve dünyanın en büyük finans grubu Citigroup’un gelecekteki CEO adaylarından Sallie Krawcheck ile Türk bankacılık sektöründen Citigroup’un Türkiye’ye bakışına uzanan bir yelpazede konuştuk.

Türkiye’deki para ve sermaye piyasalarını nasıl görüyorsunuz?

- Buradaki gelişimi görmekten çok mutluyum. Devlet bu gelişimi sağlamak için bir çok adım attı. Bunlar doğru yolda adımlar. Türkiye bu şekilde giderse güçlü bir ekonomiye kavuşacak. Ama tabii ki ekonominin her yıl veya her çeyrekte mükemmel olması veya daha da iyiye gitmesi gibi beklenmemeli. Biz uzun vadede iyi bir ekonomi goruyoruz. Bu konuda iyimser olmamızın nedeni de mali disiplinin sağlanmasından ve hükümetin kararlılıkla doğru yöne giden adımlar atmasından kaynaklanıyor.

İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nın (İMKB) geldiği noktayı nasıl buluyorsunuz?

- Piyasalar ne kadar derin ve ne kadar akıcı olursa o kadar iyi. Gelişme için her zaman gidilecek bir yer var. Ama o gidişatın neresi olacağını, gidebileceği değerlerin ne olacağını tabii ki söyleyemem.

Krizden sonra Türk bankacılık sektöründe yapılan düzenlemeler yeterli mi?

- Kesinlikle doğru yöne gidiliyor. Atılan adımlar, çıkılan basamakların çok doğru yönde olduğunu görüyoruz. Bu şekilde devam ederse bankacılık sektörü gelişmeye devam edecektir. Bunun da en güzel örneği yabancı yatırımcıların bankacılık sektörüne olan ilgilerinin artması. Sanırım bankacılık sektöründe yüzde 3 civarında olan yabancı yatırım payı, bugün yüzde 10’lara ulaşmak üzere. Bu da güvenin arttığının en güzel örneği.

Türkiye’deki bankacılık sektörü hakkında ne düşünüyorsunuz?

- Bir müşterinin gözünden baktığımız zaman çok iyi bir yere doğru gittiğinizi görüyoruz. Çünkü bankacılık sektöründe bugün müşteriye çok iyi servis veriliyor. Bankacılık sektöründe çok rekabetçi bir ortam var. Örneğin kredi kartı alanında çok önemli gelişmeler oldu. Artan rekabetten dolayı müşteriye çok iyi servis verilebiliyor. Bankalar yeni yeni ürünleri piyasaya sürüyor. Bu da müşteri tarafından iyi bir gelişme. Örnek olarak mortgage sisteminin Türkiye’ye gelmesi de işi bir gelişme. Tabi gelişmek için daha yer var. Sektörde çok iyi rakiplerimiz var. Bu rakiplerin yardımıyla gelişme mutlaka sağlanacaktır. Ama bu gelişme sürecinde de enflasyonun düştüğü bir ortamda herkes risklerini iyi kontrol etmeli, ona göre kendini yeniden ayarlamalı.

Bankalar düşük enflasyon ortamında daha mı dikkatli olmalı?

- Düşük enflasyon aslında iyi. Amerika’da düşük enflasyondan sonra aşağı yukarı 20 yıl kadar bankacılık sektöründe çok iyi bir gelişme görüldü. Söylemek istediğim şu, hızlı değişen ortamlarda düşen faiz oranları olabilir. Türkiye’de de bankalar ve oyuncular çok hızlı bir şekilde risk yönetimlerini geliştirmeli ve düşen enflasyon ortamına ayak uydurmaya çalışmalılar.

Türkiye ekonomisindeki gelişmeleri nasıl görüyorsunuz?

- Çok iyi olduğunu görüyoruz. Enflasyonun düşmesi, yapılan reformlar ve mali disiplindeki iyileşmede bunların hep örnekleri. Devlet doğru şeyleri yapıyor.

Türkiye’de büyüyor ve parlıyoruz

Türkiye’ye ilk gelişiniz. İlk izlenimleriniz neler?

- İstanbul’un çok güzel bir şehir olduğuna inanıyorum. Burada olmaktan çok mutluyum. Türkiye’deki işlerimizin üzerinden geçmek ve onları analiz etmek için buraya geldim. Citigroup olarak çok uzun zamandır, 30 yıldan fazladır Türkiye’de faaliyet gösteriyoruz ve buraya çok bağlıyız. Türkiye’de büyüyen ve parlayan bir iş görmekten çok mutluyum. Bunları New York’a da geri götürüp, paylaşacağım.

Yeni ürünleriniz, yeni projeleriniz var mı?

- Bireysel tarafta geçen birkaç yılda ürün durumumuzu çok genişlettik. Bugün nasıl daha fazla ürün piyasaya sürebilirizi planlıyoruz. Türkiye mutlaka genişlemek istediğimiz bir ülke, çok memnunuz. Türkiye’de kendimizi daha iyi pozisyonlandırmak istiyoruz.

Ekonomi güçlendikçe evlilikler artar

Dünyada satın alma ve birleşme sürecinde yaşanan hızlanmayı neye bağlıyorsunuz?

- Ekonomik hareketlenmelerle evlilikler ve birleşmeler arasında çok direkt bir bağlantı var. Hareketlilik arttıkça evliliklerin de, birleşmelerin de daha arttığını görüyoruz. Şu anda dünyada ekonomi göreceli olarak güçlendiği için yöneticiler evlilikler ve birleşmeler için kendilerini daha güvenli hissediyor. Eğer bunu görmeseydik süpriz olurdu, bu çok normal bir gelişme.

AB olsa da olmasa da Türkiye ileriye doğru gidecektir

Size göre Avrupa Birliği (AB) için Türkiye’nin şansı var mı?

- Bu konuda uzman biri değilim, ama konuşulanlardan anladığım kadarıyla bu başarılı olacaksa da uzun sürecek. Bu benim görüşüm. Ancak bana göre AB, Türkiye’yi ileriye götürecek tek şey değil, AB olsa da olmasa da Türkiye ileriye doğru gidecektir.

Organik büyümeye odaklanıyoruz

Citigroup’un gündeminde yeni satın almalar ya da evlilikler var mı?

- Sırlarımızı vermiyeceğim. Fakat bugüne kadar tarihte birçok evlilikler ve birleşmeler yaptık. Bunu da ileride devam ettirebiliriz. Bugün söyleyebileceğim bir durum yok. Şu anda organik büyüme üzerine odaklanıyoruz. Tabii ileri baktığımız zaman sadece Türkiye için değil, bütün ülkeler için organik hem inorganik büyüme alternatiflerini her zaman gözden geçiriyoruz. Her pazarda bunu değişik yapıyoruz.

Hem kurumsal, hem bireysel müşteriye önem vermeliyiz

Citigroup’un Türkiye’deki hedefleri neler?

- İstanbul’a bunun için geldim. Günboyu yaptığımız toplantılarda bu hedefleri belirlemeye çalışıyoruz. Gelecek yılın hedeflerini konuşuyoruz. En önemli hedeflerimizden biri, tabii ki müşteri hizmetimizi çok yüksek bir seviyede tutmayı devam ettirmek. Bunu iki taraflı yapmamız gerekiyor. Hem kurumsal tarafta, hem de bireysel tarafta müşteri servisimize çok önem vermemiz gerekiyor.

Citigroup Türkiye

Kuruluş yılı: 1975

Çalışan sayısı: 1250

Şube sayısı: 24

ATM sayısı: 49

Aktif büyüklüğü:

1.921.745.000 YTL

Net Kár: 28.860.000 YTL

Sermaye yeterlilik

rasyosu: %26.54

Özkaynak: 359.218.000 YTL

2002’den bu yana en güçlü kadınlar arasında

Sallie Krawcheck, 2002’den 2004’e kadar, üç yıl üst üste Fortune Dergisi tarafından iş hayatındaki En Güçlü Kadınlar’dan biri seçildi. 2003 yılında da aynı dergi tarafından ‘40 yaşının altında en sözü geçen kişi’ seçilen Krawcheck, 2002 yılında Time Dergisi tarafından, Global iş hayatının sözü geçen iş kadınlarından biri seçildi. Forbes Dergisi’nin 2005 yılı ‘En Güçlü Kadınlar Listesi’nde 7’inci sırada yer aldı.

SALLIE KRAWCHECK

Citigroup’un CFO’su Sallie L. Krawcheck, 1987 yılında North Carolina Üniversitesi’nden üstün başarıyla mezun oldu. 1992 yılında Colombia Üniversitesi’nde MBA yaptı. Salomon Brothers’da finansal analist olarak görev yaptıktan sonra Donaldson, Lufkin&Jenrette’da Kurumsal Finansman Departmanı’nda yönetici olarak çalıştı. 1994’den 1999’a kadar hayat sigortası, hisse senedi ve aracılık şirketlerinden sorumlu hisse senedi analisti olarak görev yaptı. Bu süre boyunca her sene Institutional Investor dergisi tarafından düzenlenen ankette ‘En İyi Analist’ seçildi. Sanford C.Bernstein&Company’de Başkan ve CEO olarak görev aldı. Bernstein’in ana firması olan Alliance Capital Management’da, 1999’dan 2001’e kadar İdareci Başkan Yardımcılığı yaptı. Citigroup’a, Smith Barney’in Başkan’ı ve CEO’su olarak Ekim 2002’de katıldı. 2004 Eylül ayında da Citigroup’un CFO’luğu’na atandı. Krawcheck, Citigroup Yönetim Komitesi ve Bölüm Başkanları Komitesi ile Citigroup Vakfı’nın yönetiminde de yer alıyor.
Yazının Devamını Oku

Milyarlık cep telefonu kullanıp sağlık sigortasını pahalı buluyorlar

8 Ağustos 2005
<B>YAPI </B>Kredi Sigorta Genel Müdürü Murat Güvenel, yılda ortalama bir milyarlık bir poliçeyle insanların tüm sağlık giderlerini karşılayabileceklerini söylüyor. Güvenel, ‘Bu rakamlar Türkiye için yüksek deniliyor, ama etrafımızdaki sıradan birçok çalışan en az 500-600 milyonluk cep telefonu kullanıyor. Türkiye’de istenirse satın alma gücü yaratılıyor’ diye konuşuyor.

TÜRKİYE’deki sağlık sigortalı sayısı 730 bin civarında olduğuna işaret eden Yapı Kredi Sigorta Genel Müdürü Murat Güvenel, ‘Özel sağlık sigortalarının yaygınlaşması için sektör olarak elimizden geleni yapıyoruz, hem ucuzlatıyoruz hem de vadeleri uzatıyoruz’ diyor. Yılda ortalama 1 milyar liralık bir poliçeyle tüm sağlık giderlerinin karşılanabileceği bir poliçe almanın mümkün olduğunu söyleyen Güvenel, şöyle devam ediyor:

‘Gelir düzeyi düşük, insanlar bu rakamı veremez diyorlar, ama etrafımızda geliri sınırlı birçok insan neredeyse her yıl cep telefonu değiştiriyor. Ve 500-600 milyon liradan (500-600 YTL.) aşağı olmayan cep telefonu kullanıyorlar. İstenirse satın alma gücü bir şekilde yaratılıyor.’

Genel Sağlık Sigortası uygulamasına geçildiğinde bu çıkmazın aşılacağına inandığını belirten Murat Güvenel, yurt dışındaki insanların tasarruflarını hayat sigortası ve bireysel emeklilik sigortalarına yatırdığını, emekli olunca da bunları alıp dünyayı dolaştıklarını hatırlatıyor. Yapı Kredi Sigorta Genel Müdürü Murat Güvenel ile Türk sigorta sektörünün önündeki yeni dönemi ve Yapı Kredi Sigorta’nın hedeflerini konuştuk.

Türkiye’de sigortalanma oranı nasıl?

- Geçen yıl sonu itibariyle Türkiye’deki sağlık sigortalı sayısı 730 bin. Yani Türkiye nüfusunun sadece yüzde 1’i gibi bir rakam. Özel sağlık sigortalarının yaygınlaşması için çabalıyoruz. Ucuzlatmak için elimizden geleni yapıyoruz, vadeler uyguluyoruz. Genel Sağlık Sigortası (GSS) uygulamaya girdiğinde bunun aşılacağına inanıyoruz.

Sigortalanma oranının düşük olmasının satın alma gücüyle ilgisi nedir?

- Türkiye’de sigortalanma oranı çok düşük. Bugün bir kanser tedavisi 80-90 milyar liraya (80-90 bin YTL) varan ucu açık bir rakamı içeriyor. Çok kırıklı ve basit olmayan bir trafik kazasının faturası 400 milyar liraya (400 bin YTL.) kadar çıkıyor. İnsanlar ortalama yılda bir milyara (bin YTL.) bütün sağlık giderlerini karşılayabilecek bir poliçe alabilir. Türkiye’de geliri düzeyi düşük, insanlar alamaz diyorlar, ama yine aynı Türkiye’de etrafımızda sıradan birçok çalışan neredeyse her yıl cep telefonu değiştiriyor. Ve 500-600 milyon liradan (500-600 YTL.) aşağı olmayan cep telefonu kullanıyorlar. Türkiye’de istenirse satın alma gücü bir şekilde yaratılıyor.

Bu yeni döneme nasıl hazırlanıyorsunuz?

- 17 yıldır sağlık sigortalarında varız. Elimizde inanılmaz bir istatistik paketi var. Bununla geleceği tahmin edebiliyoruz. Devletin katkısının ne olabileceği varsayımına karşılık çeşitli senaryolar geliştirebiliyoruz. Bu çerçevede ‘Fark Sigortası’ dediğimiz bir hazırlığımız var. Fark Sigortası paketini, GSS’ye geçince kısa sürede devreye alabileceğiz.

Geçen yıl Almanya’da neden sigorta şirketi kurdunuz?

- Bu şirket çok büyük Alman sağlık sigorta şirketlerinin acentalığını ve brokerlığını yaptı. Hem Alman piyasasına, hem de orada yaşayan Türkler’e sigorta sattık. Bunu sistemi görüp öğrenmek, sigorta yapısını anlayabilmek için yaptık. Almanya’da kişi bizdeki SSK muadili bir sosyal güvenlik sistemine sahipse, sağlık ihtiyaçlarını makul şartlar içinde karşılayabiliyor.

Fark Sigortası sigortalıya neler getirecek?

- Türkiye’deki sosyal güvence kurumları genel sağlık sigortası çıktıktan sonra mutlaka özel hastanelerle anlaşma yapıp tedavi ve ameliyat için standart bir rakamı onlara ödeyecek. Ancak kişi sosyal güvenlik kurumunun gösterdiği hastane dışında kendi seçtiği bir hastanede ameliyat olmak istediğinde sigorta devreye girecek.

170 bin sigortalımız 144.6 trilyon ciromuz var

Şu anda kaç sigortalınız var?

- 170 bin civarında sigortalımız var. Bu rakam 2004 yılında 160 bindi.

2004 prim üretiminiz ne kadar gerçekleşti?

- 2004 yılındaki toplam prim üretimimiz 144.6 trilyon liraydı.

Kuru temizlemeye giden elbiseyi sigortalıyoruz

Avrupa Birliği sürecinde zorunlu yeni sigortalar gündeme gelecek mi?

- Türkiye’de normal şartlar altında zaten Avrupa’da olan her sigortayı türk sigorta şirketleri piyasaya sunuyor. Çok değişik poliçeler gelişti. Ev sigortalarıyla ilgili paketlerin içeriği çok genişledi. Kuru temizlemeye gönderilen bir elbiseye gelecek zararı bile biz karşılıyoruz. Ayrıca evinizde beslediğiniz bir evcil hayvanın üçüncü şahıslara vereceği zararı da, komşulakrınıza vereceğiniz zararı da teminat altına alıyorsunuz.

Doktorlar ve ihracatçılar müşterimiz olmaya başladı

Genellikle hangi tür sorumluluk sigortalarını yapıyorsunuz?

- Biz de en yaygın olarak uygulanan Trafik Sigortası. Bunun dışındaki özel sosyal sorumluluk sigortalarını talep olursa yapıyoruz. İhracatın artması ve alıcı ülkelerin talebi üzerine ürün sigortasını çok yapmaya başladık. Doktor sorumluluklarında da Türkiye’de yeni yeni bir bilinçlenme görüyoruz, artık burada da talep çok. Ama daha çok işin başındayız.

Güvenlik şirketinin sorumluluğuna sigorta

Gelişen koşullara bağlı olarak ortaya çıkan yeni sigortalar var mı?

- Son zamanlarda güvenlik şirketlerinin sorumluluğunu sigortalamaya başladık. Bu sigorta ürünümüzde talep artışı var. Güvenlik şirketini, güvenlik hizmet verdiği kuruma karşı hizmetinde eksiklik sonucu sorumlu olduğu bir sorun ortaya çıkarsa buna teminat veriyoruz. Bir de son aylarda artık elektronik imzayla ilgili sigorta talebi de tek tük geliyor.

Sorumluluk sigortası hukuk sistemiyle ilgili

Sorumluluk sigortaları Türkiye’de neden gelişmiyor?

- Bu sigortalar ülkenin hukuk sistemiyle yakından ilgili. Bir ülkedeki hukuk sistemi, birisine zarar verdiğinizde bunun tazmin edilmesini beklemiyorsa bunun sigortası da olamaz. Birine zarar verip yakalandıktan ve yargılandıktan sonra o kişiyi üzmeyen bir ceza verilerek berat ediyorsa böyle bir sigortaya ihtiyaç duymaz. ABD’de sorumluluk sigortanız yoksa üçüncü bir kişiye zarar verirseniz zararını 20 yıl çalışsanız ödeyemezsiniz.

Gençliğinde tasarruf ederler emekliliğinde dünyayı gezerler

Türkiye’de hayat sigortaları yıllardır neden gelişemedi?

- Yurtdışında yaşayanlar uzun vadeli tasarruflarını hayat sigortaları ve bireysel emeklilik sigortalarında değerlendirirler. Emekli olunca da birikimini alır ve dünya turuna çıkar. Türkiye’de bunun ana nedeni yıllardır yüksek seyreden enflasyon kabusu.

MURAT GÜVENEL

Yapı Kredi Sigorta Genel Müdürü Murat Güvenel, Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü mezunu. Daha sonra aynı bölümde Muhasebe ve Finansman konularında yüksek lisans yaptı. Çalışma hayatına 1978’de Çukurova Holding’de Planlama Müdürü olarak başladı. 1981 yılına kadar bu görevi sürdürdü. Ardından Halk Reasürans’a Genel Müdür Yardımcısı olarak atandı. Daha sonra Genel Sigorta’da 1987 yılına kadar Genel Müdür Yardımcılığı yaptı. Kasım 1987’de Yapı Kredi Sigorta’da Genel Müdür Yardımcısı olarak başladı. Nisan 2004’ten bu yana da Yapı Kredi Sigorta Genel Müdürlğü’nü yürütüyor.
Yazının Devamını Oku

Bu otelde müşteri isterse patron da ütü yapacak

1 Ağustos 2005
<B>TÜRK</B> turizminin bundan sonra ‘HIP’ otellere daha fazla ihtiyacı olduğunu düşünen Turizm Otelciler Birliği’nin (TÜROB) eski başkanı Ali Güreli, bu çizgideki ilk otelini eylülde Nişantaşı’nda açıyor. 82 odalı The Sofa Hotel’in geceliği 160-200 Euro olacak. Güreli, ‘Otelde gerektiğinde ben de ütü yapacağım, genel müdür de’ dedi. TURİZMCİLER büyük şehirlerde artık zengin turistleri ve işadamlarını ağırlamaya odaklanıyor. Son yıllarda dünyanın önde gelen başkentlerinde yaygın olan HIP otellerin sayısı İstanbul’da da artmaya başladı. ‘HIP’ oteller (Highly Individual Place), tüm dünyada tasarım ve tarz açısından farklı nitelikler taşıyor, rafine bir yaşam biçimini ve kişiye özel hizmeti hedefliyor.

Türk turizminin bundan sonra ‘HIP’ otellere daha fazla ihtiyacı olduğunu düşünen Turizm Otelciler Birliği’nin (TÜROB) eski başkanı Ali Güreli de, bu çizgideki ilk otelini Eyül ayında İstanbul Nişantaşı’nda açmaya hazırlanıyor. 6 milyon dolarlık bir yatırımla kurulan 82 odalı The Sofa Hotel’in geceliği 160-200 Euro olacak.

Ali Güreli, otele gelen misafirlerin bavulundaki tüm eşyaların saat kaç olursa olsun yarım saat içinde ütülenerek odalarına teslim edileceğini söylüyor. Bu hizmeti aksatmadan ve hızlı vermek için de tüm otel personelinin ütü eğitimi aldığını belirtiyor. ‘Gerektiğinde ben de ütü yapacağım, genel müdür de’ diyen Ali Güreli ile Türk turizmindeki değişimi ve bundan sonraki yatırım planlarını konuştuk.

Türkiye’de 5 yıldızlı otelcilik nasıl gelişti?

- 1950’lerde Hilton’un açılmasıyla birlikte 5 yıldızlı otellerle tanıştık. 1983’te Turizm Teşvik Yasası’nın çıkışıyla Türkiye’de turizm yapısı değişti. İstanbul’da 3 olan 5 yıldızlı otel sayısı 12’ye çıktı. 1991-2001 arasında 9 yeni otel açıldı. Son yıllarda standart hizmet üreten otelcilik anlayışı çeşitlenme gösterdi. Butik oteller açıldı. Artık İstanbul’u hissettirecek ve mümkün olan en üst düzey hizmeti sunacak otellere ihtiyaç var. İstanbul’da açacağımız The Sofa Hotel’i burada konumlandırıyoruz

Sofa Hotel’in diğer butik otellerden farkı ne olacak?

- ‘HIP Hotel’ler (Highly Individual Place-HIP), tüm dünyada tasarım ve tarz açısından farklı nitelikler taşır, rafine bir yaşam biçimini hedefler. Biz de HIP hotel olarak hizmet vereceğiz. Kişilerin ihtiyaç duyduklarını önceden tahmin etmeye çalışıp kişiye özel olarak bunu sunma becerisini göstereceğiz. Bu konsept, konukların özel taleplerinin hemen ve onların istemesine gerek kalmadan karşılanması anlayışına dayanıyor. Bunun yanında fiziksel mekanda da konforun sağlanması gerekiyor.

Fiziksel konforu nasıl yaratıyorsunuz?

- Konfor artık tüm dünyada metrekareye eşit algılanıyor. Küçük metrekarelerde konforu elde etmek adeta imkansız. Bizim odalarımız en az 40 metrekare olacak. Fiziki olarak bunu sağladıktan sonra hizmet niteliğinin yüksekliği önemli. Bir otele gittiğinizde en büyük sorunlardan biri oteldeki ve odadaki hizmetleri tanımaktır. Odadaki telefonun nasıl kullanılacağı hep bir bulmaca gibidir. Biz bu sorunu gidermek için telefona bir kırmızı düğme koyduk. Bu kırmızı düğme, müşterinin her türlü talebine yanıt verebilecek. Restoranda yer ayırtırken de, oda servisi isterken de bu düğmeyi kullanacak.

Otelde farklı hizmetleriniz olacak mı?

- Seyahatlerde en çok sorun yaşanan konulardan biri ütü ihtiyacıdır. Odanıza çıkarsınız, bavulunuzu açarsınız, hemen her şeyiniz buruşuk çıkar. Odadan belki yarım saat içinde hemen çıkmak zorundayken bir de bunları ütülemek ya da ütületmek telaşı başlar. Bu yüzden otele gelen her müşterimize ütü hizmetini oda ücretine dahil olarak çok hızlı bir şekilde vereceğiz. Misafirlerimizin bavulundaki tüm eşyaları günün hangi saati olursa olsun yarım saat içinde ütülü olarak hazır edilecek. Buna benzer müşteriye özel hizmetlerimiz olacak.

Müşterilerin yoğun giriş yaptığı dönemlerde ütü işini nasıl çözümleyeceksiniz, özel bir ütücü kadrosu mu kuruyorsunuz?

- Her katta bu hizmeti görecek odalar tasarladık. Böylece asansörle aşağı inip çıkışta kaybedilen zamanı kazanacağız. Ayrıca ütücü diye bir kadromuz olmayacak. Personelimizin tamamını bu anlamda da eğitiyoruz. Oteldeki herkes ütü yapabilecek. Gerekirse ben de ütü yapacağım, genel müdür de ütü yapacak.

Hedefimiz, en az yüzde 80 doluluk

Otelinizi nasıl pazarlayacaksınız?

- HIP otellerin içine dahil olduğu ve zaman zaman dizayn otellerle öne çıkan önemli rezervasyon sistemlerinin içine giriyoruz. Ayrıca dünyadaki uluslararası önemli fuar ve organizasyonlara da katılıyoruz. Şu anda bizi ortalama yüzde 80 doluluk oranlarına taşıyacak bir pazarlama programını yaptık. Zincir niteliğini kısa zamanda kazanırsak pazarlamada daha da rahatlayacağız.

İkinci otel İzmir üçüncüsü Beyoğlu’nda

İstanbul’dan başka şehirde Sofa açacak mısınız?

-
Yakında ikinci ve üçüncü otelimizi de açacağız. Bu projelerimiz de bir yandan yürüyor. İkinci otelimizi İzmir, üçüncüsünü yine İstanbul’da Beyoğlu’nda açacağız. Hep şehir içinde olacağız. Şehirde yaşayan ya da o şehri ziyaret eden işadamlarının bütün ihtiyaçlarını bu otelde bulmasını istiyoruz. Dünyanın birçok metropolünde odası bin dolar olan ama oda sayısı fazla olmayan çok güzel oteller var. Önümüzdeki aylarda İstanbul’daki birçok güzel binanın turizme kazandırılacağına inanıyoruz. İstanbul’u sürekli olarak Formula 1 gibi önemli etkinliklerle donatmak lazım.

Otelde yer ayırtmayan İstanbul’a gelememeli

Önümüzdeki yıllarda turizmin geleceğini nasıl görüyorsunuz?

- 2006, 2005’ten daha güzel bir görüntü veriyor... 2007 ve 2008 yıllarının da aynı şekilde devam etmesini bekliyoruz. Özellikle İstanbul’un önümüzdeki 5 yıl içinde olması gereken seviyeye geleceğini tahmin ediyoruz. İstanbul’a gelenler önceden yer ayırtması gerektiğini bilmeli, İstanbul otelde yerini ayırtmadan gelemeyeceğiniz bir şehir olmalı.

25 yıllığına kiraladık 6 milyon dolara baştan yaptık

Nişantaşı’ndaki binanın mülkü sizin mi?

- Hayır, binayı 25 yıllığına kiraladık.

Otele ne kadar yatırım yaptınız?

- Binayı neredeye tamamen baştan yaptık. Bugünkü değeriyle bize 6 milyon dolara mal oldu. Eylül ayında oteli açmak istiyoruz.

Bütün müşterilerin özel ilgi beklediği otelinizde kaç kişi çalışacak?

- Otelde 110 kişi çalışacak. İstanbul’da oda sayısına eşit personel anlayışı egemendir. Tabii 0.75’e inen de, 2’ye çıkan da vardır. Biz 82 oda için 100 personelle bu oranı 1.3’e oturttuk.

ALİ GÜRELİ

ALİ Güreli, 1954 Ankara doğumlu. Ortadoğu Teknik Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden 1979 yılında mezun oldu. The Marmara Otellerinin sahibi olan İTOAŞ şirketinde 1986-2003 yılları arasında Yönetim Kurulu Üyeliği yaptı. Türkiye Otelciler Birliği’nin (TÜROB) kurulmasında rol aldı ve 1994-2002 yılları arasında TÜROB’un Başkanlığı’nı yaptı. Lütfü Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı projesinde Uktaş’ın kurucu ortağı olarak yer aldı. 1993-2002 yılları arasında Yönetim Kurulu Asbaşkanlığı yaptı. Halen, yatırım danışmanlık şirketi Biga, kongre ve organizasyon şirketi İkon, Bodrum Turizm Yatırım Şirketi BTO, iş geliştirme danışmanlık şirketi BDC ve Nişantaşı Turizm Otelcilik’in kurucu ortağı ve Yönetim Kurulu Başkanı.
Yazının Devamını Oku

Bankacılıkta yaşanan sorunlar havacılıkta da yaşanmasın

25 Temmuz 2005
<B>HOLLANDA</B> merkezli Corendon Havayolları’nın Genel Müdürü Yıldıray Karaer, Türkiye’de geçmişte bankacılık sektöründe yaşanan sıkıntıların sivil havacılıkta da yaşanmaması için havayolu şirketlerinden mutlaka önümüzdeki 3-5 yıllık planlarının istenmesi gerektiğini söyledi. İKİ Türk girişimcisinin 1997 yılında Hollanda’da kurduğu Corendon, bugün Türkiye’ye turist gönderen tur operatörleri arasında başı çekiyor. Türkiye’ye bu yıl 350 bin turist getirmeyi ve 150 milyon Euro ciroya ulaşmayı hedefleyen Corendon, bu yıl iki uçak alarak kendi havayolu şirketini de kurdu. Sektöre yeni katılanlardan biri olan Corendon Havayolları’nın Genel Müdürü Yıldıray Karaer, Türkiye’de geçmişte bankacılık sektöründe yaşanan sıkıntıların sivil havacılıkta da yaşanmaması için havayolu şirketlerinden mutlaka önümüzdeki 3-5 yıllık planlarının istenmesi gerektiği görüşünde. Karaer, ‘Avrupa’ya uçan bu şirketlerin kontrol altında tutulması gerekiyor. Bu şirketlerin birinden kaynaklanan negatif bir durumda Avrupa tüm Türk Sivil Havacılığı’nı kontrolsüz ve güvensiz ilan ederse, hepimizin işi tehlikeye girer’ diyor.

Bodrum’da 4 otel işleten firma, Antalya’da bir golf oteli, İstanbul’da da Anadolu Yakası’nda 250 odalı bir otel kurmayı planlıyor. Corendon’un kurucu ortağı ve Genel Müdürü Yıldıray Karaer, önümüzdeki yıl Alanya’da 25 milyon dolarlık yatırımla apart otel kurmayı ve bunu Hollandalılar’a satmayı planladıklarını söylüyor. Karaer, ‘Bu apart otelleri 65-70 bin dolara Hollandalılar’a satacağız ve onların kullanmadığı dönemlerde de biz işletip onlara kár payı vereceğiz’ diye konuşuyor. Yıldıray Karaer ile Corendon’un yeni yatırımlarını, turizm ve havacılık sektörünü konuştuk.

Türkiye’de özel havayolu şirketlerinin artmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Kurulan havayolu firmalarından 3-5 yıllık iş planları alınmalı. Bizim böyle 5 yıllık planımız var. Bütün şirketlere bu havayolunu niye kuruyorsunuz, bu uçakları nasıl işleteceksiniz diye sorulmalı. Havacılıkta kontrollü olunması lazım. Geçmişte Türkiye’de bankacılıkta sıkıntılar yaşandı. Mantar gibi bankalar türedi ve hiçbiri bugün yok. Havacılıkta da benzer problemlerin yaşanmaması için temkinli gidilmesi ve mevcut havayollarının kontrol altında tutulmasında fayda var. Uçakların kalitesi ve güvenliği, Türk sivil havacılığının imajı çok önemli. Bunlar Avrupa’ya da uçuyor. Herhangi bir negatif durumda Avrupa sivil havacılığının Türk sivil havacılığını kontrolsüz ve güvensiz ilan ederse, hepimizin işi tehlikeye girer.

Siz neden kendi havayolunuzu kurdunuz?

- Bir yıl böyle kiralık uçaklarla götürdük. Hollanda’dan uçak seferlerine başladığımızda kafamızda hep operasyonun Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan olacağına yönelik hedefler vardı. Kiralık uçaklar olunca operasyonu Yeşilköy’den yapmak zorunda kaldık. Taşıma suyla değirmen dönmeyeceğini biliyorduk. Corendon Havayolu’nu kurup, aldığımız uçakları Sabiha Gökçen’e kaydettik. Şimdi bütün uçuşlarımızı buradan yapıyoruz.

Turizmde yeni projeleriniz olacak mı?

- Alanya’da apart-otel yapıp bunları Hollandalılar’a satıp, aynı zamanda da işletmesini almak istiyoruz. Mülkün sahibi Hollandalı aileler olacak, istedikleri dönemde onlar kalacak, kalmadıkları dönemde firmaya işletmesini verecekler. Biz de onlara kar payı ödeyeceğiz.

Projeyi ne zaman devreye alacaksınız?

- Arsa çalışmaları devam ediyor. Bu projeyi önümüzdeki yıl devreye sokmayı planlıyoruz.

Devre mülk sahibine ne kadar kar pay vereceksiniz?

- Dairelerin fiyatını 65-70 bin Euro’dan başlatacağız. İnsanların biriktirdiği bu para Hollanda’da bir bankada yılda yüzde 3-5 arasında getiri sağlıyor. Bizim hedefimiz bu paraları Türkiye’ye çekmek. Biz de onlara daire satacağız, kendisi kalmadığı sürede işlettiğimiz dönem için de yıllık ona yüzde 6 faiz uygulayacağız.

Hollandalılar bu projeye ilgi gösterir mi?

- Bu konuda bize çok talep var. Hollanda’da emlakçılar noter gibidir. Herkes emlakçı olamaz. Bu projede onlardan gelen talep üzerine doğdu. Çok kolay bir proje değil.

Projenin yatırım tutarı ne olacak?

- 25 milyon doların üzerinde. Önceden satış yaparak finans sağlama şansımız var. Hollandalılar özellikle Alanya’ya büyük ilgi gösteriyor. Daha sonra da Hollanda ile Alanya arasında otobüs seferi gibi uçak seferleri planlıyoruz.

Kaç daire yapacaksınız?

- İlk etapta 300 daire düşünüyoruz. Kapalı açık yüzme havuzları, spor ve toplantı salonlarıyla tam bir otel görünümünde olacak. Apart otel için de Ay Turizm Otelcilik diye yeni bir şirket kurduk.

Türkler yabancılarla aynı fiyata tatil yapabilmeli

İç turizmi nasıl görüyorsunuz?

- Eskiden maddi durumu iyi olanlar yazlık satın alıyordu. Ama yeni nesil artık her yıl farklı yerlere gitmeyi tercih ediyor. Biz zaten Hollanda ve Belçika’dan turist getiriyoruz. Kurulu bir teşkilatımız, rezervasyon merkezimiz, çalıştığımız otellerimiz var. Avrupalı turistin yanı sıra artık Türkleri de denize, kuma ve güneşe götüreceğiz. Otellerden yabancı turistler için aldığımız fiyatları yerli turiste de kullanmak istiyoruz. Bodrum’da Azur Otelcilik olarak işlettiğimiz dört otelimiz var. Bir tane de Antalya’da golf oteli düşünüyoruz.

Pilot ithalatına başladık

Sektörde eleman sıkıntısı yaşıyor musunuz?

- Pilot sıkıntısı çok büyük. Pilot ithalatına başladık, yabancı pilotlar getiriyoruz. Bizde 5-6 yabancı pilot var. Eskiden Türk Hava Kuvvetleri’nden ayrılanlar sektöre gelirdi. Ama son birkaç yıldır THY ile Türk Hava Kuvvetleri arasındaki anlaşma uyarınca THY, Hava Kuvvetleri’nden ayrılanları almıyor. Bütün havayolları birbirinden pilot, kaptan pilot çalmaya başladı.

Sektör elemanlarını yetiştiremiyor mu?

- Bunu bir tek şu anda MNG yapıyor. Ama bir kaptanın yetişmesi en az iki yıl ve 80-100 bin dolarlık bir harcama gerektiriyor. Maaşları ise 5-6 bin dolardan başlıyor.

Masrafları minimumda tutuyoruz, 19 Euro’ya Avrupa’ya uçuyoruz

Hollanda-Türkiye arasında 19 Euro’ya da biletiniz var. Bunu nasıl sürekli yapabiliyorsunuz?

- Uçağın yüzde 10’unu 19 Euro’luk yolculara ayırıyoruz. Bazen yüzde 10’un üzerine de çıktığımız oluyor. Hollanda’dan dolu gelen bir uçuşun gidişi boş görünüyorsa 19 Euro’luk koltukları artırıyoruz. Her uçakta kárlı olacağız diye bir şey yok. Yılın tamamındaki kárlılığa bakıyoruz.

Yılın tamamında kárlılığı yakalamanızın arkasında neler var?

- Uçtuğumuz ülkelerde daima ikinci sıradaki havalimanlarını kullanıyoruz. Böylece uçağın yerde kalış süresini minimumda tutabiliyoruz. Sarf malzemelerini azaltmaya çalışıyoruz. Çay-kahve gibi yiyecek-içecek çeşitleri ücrete tabi. Rezervasyon sistemimiz internet üzerinden, faturaları e-maille gönderiyoruz, bunlar için geniş bir personel ihtiyacımız olmuyor. Kabin ekibimiz uçağın temizliğinden sorumlu. Az personelle çok iş yapıyoruz.

Anadolu Yakası’na 250 odalı otel kuracağız

İstanbul’da otel projeniz var mı?

- Anadolu Yakası’nda yeteri kadar otel yok. Sabiha Gökçen canlanıyor ama orada bu turistlere hizmet verecek otel yok. Anadolu Yakası’nda hem turistik, hem de iş dünyasına seslenecek bir otel projesi var kafamızda.

Otelin yatırım maliyeti ne olur?

- Kurtköy’de 250 odalı bir otel planlıyoruz. 10 milyon dolara mal olacak.

Hedef, 150 milyon Euro ciro, 350 bin turist

2004 cironuz neydi, bu yılı nasıl kapatmayı bekliyorsunuz?

- Geçen yıl ciromuz 100 milyon Euro’ya yaklaştı, bu yıl sonu ciro hedefimiz ise 150 milyon Euro.

Ortalama günde kaç yolcu taşıyorsunuz?

- Günde ortalama bin yolcu taşıyoruz. Hedefimiz bu yıl 350 bin turisti Türkiye’ye getirmek. Geçen yıl bu rakam 250 bindi.

YILDIRAY KARAER

Corendon’un kurucu ortağı ve Genel Müdürü Yıldıray Karaer, İzmir doğumlu. İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Maden Mühendisliği’ni bitirdikten sonra, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde üretim yönetimi masterı yaptı. İş hayatına Eczacıbaşı Holding’de başladı. İnşaat ve madencilik sektöründe farklı şirketlerde çalıştıktan sonra Good Year’a geçti. 1993 yılında Onur Air’a geçti. Daha sonra Onur Air’in Hollanda Bölge Müdürü oldu. 1997’de Atilay Uslu ile birlikte Amsterdam’da Corendon’u kurdu.
Yazının Devamını Oku