Günün ilk saatlerinde Arnavut kaldırımı ara sokaklarında yaptığımız yürüyüşlerimizi, pazarını, kahvelerini, taş ev pansiyonlarını ve küçük butik otellerini, tasarım dükkanlarını, avlulu restoranlarda akşam buluşmalarını, kısacası Alaçatı ruhunu özleyip bir şekilde geri döneriz.
Neden diye kendi kendime sorduğumda, cevabım; avluya bakan geleneksel cumbalı evlerin yaşatılması, tüm kaçaklarına karşın mimari dil birliğinin bir şekilde sağlanması, tarihi yapıların az da olsa koruma altında olması, geçmişten bugüne taşıdığı kültürünü hissetmemizi sağlaması...
TAM BİR EKİP PROJESİ
Her geçen yıl bir Alaçatı klasiğine dönüşen Alavya’nın bu anlayışın yaşatılmasında, sürdürülmesinde payı büyük.
Otel ve yeme-içme sektöründe haklı üne sahip Divan Grubu yeni bir projeye daha imza attı. 2013 yılında kapılarını kapayan Divan Kuruçeşme tarihi dokusunun korunduğu restorasyon ve inşaatının sürdüğü 9 yılın ardından kapılarını yeniden açtı.
Hafta başında da bu muhteşem tarihi mekânın terasında değerli ev sahibi Semahat Arsel bir davet verdi. Ben de çalışma azmine büyük saygı duyduğum Semahat Arsel’le sohbet etme fırsatı buldum.
Semahat Hanım bu projeye ilk günden itibaren büyük emek vermiş. Kış aylarında toplantıları konteyner’da yapmışlar.
Ve ortaya İstanbul’a büyük değer katacak, toprak altındaki hamamın cehennemlik bölümü gibi tarih, yalın bir mimariyle ortaya çıkarılmış.
Divan Grubu CEO’su Murat Tomruk’un aktardığı gibi 1800’lerden başlayan muazzam bir hikâyeye sahip olan Divan Kuruçeşme’yi benzeri etkinlik mekanlarından ayıran en önemli özelliği, tarihî dokusu.
Her şeyden önce artık Bodrum’a 35 ülkeden haftanın 7 günü direkt uçuş varmış.
Geçen yıl pandemi koşulları olmasına karşın 780 özel jet ve 235 mega yat gelmiş.
2021 ve 2022’nin karşılaştırmalı raporlarına göre ise mayıs sonuna dek Milas Bodrum Havalimanı’ndan ve Bodrum limanlarından giriş yapan turistlerin sayısında oldukça büyük artış olmuş.
2021 yılında İngiltere, Polonya, Rusya, Fransa ve Almanya başta olmak üzere mayıs sonu itibarıyla yurtdışından gelen turist sayısı 22 bin 479’ken, bu yıl bu sayı 125 bin 131’e çıkmış.
Deniz yoluyla Bodrum limanlarına geçen yıl 327 ziyaretçi gelirken, bu yıl sayı 28 bin 136’ya yükselmiş.
Ama enerjinin kaynağında tabii ki konseptin yaratıcısı şef Umut Karakuş var. Karakuş, tam bir uzun yol koşucusu. Doğru bildiği yolda kim ne derse desin kararlılıkla ilerledi. Ve şimdi ortağı Cem Karakuş’la birlikte hayallerini gerçekleştiriyor.
Umut Karakuş’la beş yıl kadar önce Fairmont Otel’inde şefliğini üstlendiği Aila Restoran’da buluşmuştuk. O dönemde restoranın girişindeki Baharat Kütüphanesi kurmuş ve Anadolu’nun dört bir tarafından geleneksel mezelerimizi yaratıcı bir biçimde yorumlamaya başlamıştı.
Sonra bir yıl kadar Londra’da çalıştı. 2019’da da Moda’da Fincede ‘göç’ anlamına gelen, sokak yemekleri, dürüm ve meze ağırlıklı Muutto Street Food adlı kendi restoranını açtı. Ardından Avrupa yakasında ve Helsinki’de birer şube daha geldi.
Muutto Anatolian Tapas Bar’ın tarzı diğerlerinden farklı. Sokak yemekleri, mezeler, atıştırmalıklar ve geleneksel mutfağımızdan tatlar sade lüks diyebileceğimiz bir anlayışla sunuluyor.
Ondan son dönem çalışmalarıyla ilgili güzel haberler aldım, sizlerle paylaşmak istedim.
Çocukluğundan beri tanıdığınız genç bir sanatçının emin adımlarla başarı basamaklarında tırmanması insana gurur veriyor. Hiç kuşkum yok, çalışmalarında cinsiyet, politika, din ve şiddet üzerine yoğunlaşan Sarp’ın adını ve dünya çapındaki başarılarını daha çok duyacağız.
Dünyanın en önemli modern sanat müzelerinde ve koleksiyonerlerinde fotoğrafları bulunan, İstanbul Modern’in kalıcı koleksiyonunda yer alan sanatçının, dünya çapındaki dokuzuncu, New York’taki ilk solo sergisi 16 Haziran’da Trotter & Sholer Gallery’de açılıyormuş.
“Garden of Turkish Delights” başlıklı solo sergisinin ön açılışı ise Fotografiska New York Müzesi üyelerine özel yapılıyormuş. Aynı zamanda “Maşallah” serisinden yeni eserlerin sergileneceği bu sergi American Turkish Society- ATS’in sanat projelerine her yıl verdiği “Moons and Stars” adlı hibe programına layık görülmüş.
Ardından 25 Haziran’da da New York Museum of Art & Design’ın Luminaries üyelerine ve 27’sinde yeni açılacak olan The Ned adlı kulüpte konuşma yapacakmış. 29’unda da Museum of Modern Art’ın Junior Associates koleksiyonerlerine özel galeri turu gerçekleştirecekmiş.
Servisten sunuma, yemeklerin yaratıcılığından lezzetine her açıdan başarılı bu özel yemeğin Bodrum’da yapılmasının ardındaki isim; Hilton Türkiye Bölge ve Avrupa, Ortadoğu Afrika Odaklı Servis Veren Oteller Satış Direktörü ve aynı zamanda geçen yıl otelin genel müdürlüğünü görevini yürüten Funda Eratıcı.
Chaîne des Rôtisseurs’un Yönetim Kurulu’nu ikna etmek, araya pandemi de girdiği için menülerin hazırlanması, yemeklerin tadımı, servis provaları hiç kolay olmamış. Ama sonuçta ortaya baştan sona zincirin aksamadığı muhteşem bir yemek çıkmıştı.
Bu sadece benim değil tüm konukların ortak görüşüydü diyebilirim.
Başta Genel Müdür Kemal Bayık, ‘executive chef’ Gökhan Sınmaz, Yiyecek İçecek Müdürü Eylül Candan olmak üzere tüm mutfak ve servis ekibi gecenin sonunda ayakta alkışlandı.
Konseptini deneyimli işletmeci Kaya Demirer’in kurguladığı Malva’da kullanılan malzemelerin büyük bir bölümü Bodrum Yarımadası’ndaki ve Ege’deki yerel üreticilerden temin ediliyor.
Menüdeki yemeklerde kullanılan misket limonu, deniz levreği, çintar mantarı, yabani nane narpuz, peksimet, Aslan balığı, Bargilya karidesi ve Gölhisar enginarı bu anlayışın ürünleriydi. Bu tarz derneklerin kuruluş amacına uygun organizasyonların gastronomi kültürüne ve restoranların mutfaktan servis ve sunuma gelişmesine, deneyim ve disiplin kazanmasına katkısı büyük...
Beyoğlu Kültür Yolu Festivali
Konserleriyle, operalarıyla, baleleriyle, sergileriyle hepimizin hafızasında hiç silinmeyecek anıları olan AKM’nin kapalı olduğu dönemde Taksim Meydanı da sanki boynu bükük gibi kalmıştı.
Birkaç ay önce ilk kez bir konser nedeniyle gittiğimde gurur duyacağımız bir kültür sanat kurumuna kavuşmamızdan çok mutlu olmuştum.
Hiç kuşkum yok ki, mimarı olma anlamında oğluyla halef-selef olan Hayati Tabanlıoğlu da görebilseydi günümüz koşullarına cevap veren bu yeni binayı beğenir, Murat Tabanlıoğlu başta olmak üzere tüm ekibi kutlardı.
Şimdi kompleksin içinde AKM’ye artı değer değer katacağını düşündüğüm, yeni bir yer daha açıldı: Divan Brasserie Fuaye. İki kata yayılan restorana ana binanın sol tarafındaki merdivenlerden inerek ulaşılıyor ve kapısından girer girmez aklınızda kalıcı izler bırakıyor.
Her şeyin dahil olmadığı, oyun salonsuz, doğayla baş başa bir yer aradık. Önceden bildiğimiz yerlere baktık. İmdadımıza turizmci arkadaşımız Hande Arslanalp yetişti, Girne yakınlarında makul fiyatlı bir bağ otelinden yer ayırttı.
Biz de Kıbrıs’ta bağların ortasında, Akdeniz’e bakan tepelerin üstünde huzurlu bir hafta sonu geçirdik. Güzel yerlerde yemekler yedik, arkadaşlarımızı gördük, Kıbrıs sorununu konuştuk, eski günlerden söz ettik.
Umarım bizim deneyimimiz KKTC’de farklı bir tatil yapmak isteyenlere yol gösterici olur. Çünkü Kıbrıs’ın güneş, deniz ve oyun salonları dışında da sunacağı çok şey var. Mağusa’dan Karpas’a, Bella Pais’ten Karmi’ye tarihin, coğrafyanın, doğal güzelliğin iç içe geçtiği bir ada burası.
Mısırlıların, Fenikelilerin, Asurluların, Perslerin, Romalıların, Bizanslıların, Lüzinyanların, Rumların, İngilizlerin, Osmanlıların izlerini sürebilir, bir bağımsızlık mücadelesinin, Türkiye tarihinin önemli bir sayfasının kanıtlarını ve anıtlarını ziyaret edebilirsiniz.
Her ne kadar Niazi’s Restoran ve Petek Pastanesi gibi yerlerde aradığım, özlediğim tatları bulamasam da Kıbrıs’ın gastronomisiyle de bir cazibe merkezi adayı olduğunu söyleyebilirim.